8 Temmuz 2009 Çarşamba

Azerbaycan’dan
Elza Seyitcihan’la mini sohbet
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Bazen, beklenmedik karşılaşmalar gerçekleşir. Ankara’da, Çankaya bölgesinde bulunan “Irak’ın yüzakı” Türkmeneli Televizyonundaki dostlarımdan Şemsettin Küzeci’yi ziyarete gittiğim bir gün, onlara ziyarete gelmiş, Azerbaycan bestekâr ve ses sanatçılarından Elza Seyitcihan’la karşılaştım.
Kısa tanışma konuşmalarından sonra, kendisiyle mini bir sohbetimiz gerçekleşti.
Elza Seyitcihan Bakü’de yaşıyor. Konservatuar mezunu. Hocası: Arif Melikov.
Çocukluğunda şiir yazmaya başlamış. Defterler dolusu şiir denemeleri, şiirleri olmuş. Kendi yazdığı şiirlerinden önce, başkalarının şiirlerini bestelemeyi tercih ediyor ve böyle yapıyormuş.
-“Türk dünyası içinde çok güzel ve güçlü mısraların sahibi şairlerimiz var” diye değerlendirmede bulunuyor.
İlköğretiminin de Bakü’de geçtiğini, 4 kız kardeşi bulunduğunu, kendisinin dışındakilerin de okuduklarını anlatan Elza Seyitcihan, senfonik parçalar seslendiriyor, orkestra yönetiyor.
Bestelerinin sayısı 500 dolayında olan Seyitcihan “Bakü Şarkısı”ndan örnek mısralar mırıldanıyor. Şöyle:
-Çok nurlu geceler, seherler gördüm,
Geceli gündüzlü, bir ömür sürdüm,
Çok ülkeler gördüm, şeherler gördüm,
Senin benzerini görmedim Bakü..
Sözleri Ganire Paşayeva’ya ait olan “Azerbaycan Odası”ndan sözediyor;
-Azerbaycan namusumuz,
Azerbaycan vukarımız,
Azerbaycan gururumuz,
Azerbaycan and yerimiz/Azerbaycan biz senin için/Gece gündüz yananlarla birlikteyiz/Azerbaycan biz senin için/Her azaba sinegerip/O duranlarla birlikteyiz/Biz senin için ölenlerle birlikteyiz.
Çocukluğundan beri musikinin içinde yeralan Elza Seyitcihan, “Sesi olan, toplumla paylaşmalı. Ben sesimi toplumla paylaşıyorum” diyor ve Hollanda, Almanya, Belçika, Türkiye Kırgızistan gibi ülkelerde Moskova’da konserler verdiğini anlatıyor.
Sonra, yakında Bakü’de Hayvanlara (hayvan sahiplerine-hayvanlarıyla birlikte) konser vereceğini, bu konsere ünlü sanatçıların hayvanlarıyla geleceklerini belirttikten sonra;” bazı insanlar anlamaz ama, hayvanlar anlar ve iyilik bilirler.. Bu konserimde, Atların koşu yerine sahne kurulacak, konserin geliri hayvanlara verilecek. Yapacağım klipin geliri de hayvanlara verilecek” diyor.
16 Nisan 2009 tarihindeki sohbetimizde söz dönüp dolaşıyor, Karabağ, Ermeniler, Ermenistan-Türkiye sınırının açılıp açılmaması gündemine geliyor. Elza Seyitcihan, birden farklı bir insan olup çıkıyor karşımıza. Tavırları ciddileşiyor, gözleri adeta büyüyerek; “Türkiye bizim dostumuzdur. Biz, Türkiye varsa rahat ederiz. Türkiye bizim de devletimiz sayılır. Türkiye Karabağ sorunu çözülmeden, Ermenistan-Türkiye sınırını açmamalıdır. Annelerin gözyaşları kurumamış, şehitlerin kanları kurumamış. Biz böyle bir şey olsa, bunu yapmazdık. Biliyoruz ki Türk halkı istemiyor. Ermenistan’ın Azerbaycan Toprağı olan Karabağ’ı işgali üzerine haklı ve muşru gerekçelerle, Ermenilere tepki olarak 1993 yılında kapattığı, sınırını nasıl açabilir?” diye soruyor ve genel bir değerlendirmeyle cevap veriyor.
***
T.Turan Atasever’den : Sesim

Prof. Dr. İSA KAYACAN
Şiirleriyle, yazı ve öteki yayınlarıyla takdir ettiklerimizin sayısının fazla olduğunu söylememiz mümkün görünmüyor.
Ama, yazdıklarıyla, yayınladıklarıyla gönüllerimizde taht kurup yerleşenlerin ruhumuzu okşayanların, bunu başarabilenlerin sayısı azda olsa vardır.
T. Turan Atasever, yıllarca Ankara’da çalıştı. Devletin üst düzeyinde bürokrat olarak, başarılı hizmetlerin altına imza attı. Sonra İzmir’e gidip yerleşti, yani bizler O’nu şehir olarak kaybettik.
T.Turan Atasever, 2009 yılının ilk aylarında yeni bir şiir kitabına imza koydu. Yeni bir şiir kitabı yayınladı. Adı: Sesim. Bu kitap, bu serinin ilki, yani birincisi olarak 240 sayfayla bize ulaştı. Oniki bölümde yeralan şiirler, mısra mısra okunması, üzerinde durulması gereken ağırlıkta, önemlilikte.
T. Turan Atasever’le ilgili görüşlerini ortaya koyan imzalar, bu imzaların görüşleri var ilk sayfalarda. Bunlar: Ayhan İnal, A. Fidan Taneri, Özen Gülay Atacan, Ömer Faruk Erhalim, bendenizin de önsözü var efendim. Sonra, Dr. Rıfat Araz, Ecz. Celal Öcal imzaları geliyor.
Sayın Atasever’le ilgili yazanların yazdıklarının örnek cümleler ve imzaları sıralanıyor.
Ve “Benim dünyam” adlı başlıklı şiir. Bizim Anadolu’nun gürsesi Ayhan İnal’a ithaf edilmiş. Bu şiirin bir dörtlüğü şöyle:
Bir volkandır, yangını gür,
Benim dünyam, benim dünyam.
Sonsuzluğu baş döndürür,
Benim dünyam, benim dünyam.
Atasever’in duyguları sağlam, eğilip-bükülmemiş, dimdik görüntüsüyle, milli ve manevi değerlerin toparlandığı, harman olduğu büyük bir görünüm arzeder. O, şanlı tarihimizi yansıtan, bayrağımızı, kanlı meydanlardan armağan edilişiyle sıcak gönüllere taşır kucak kucak. Duyguları, duygularından şekillenen mısraları, mısralardan oluşan şiirleri hep bütünlük içinde, önemlilik ve anlam zenginliği içindedir. Sayfa 32 deki Bayrağım adlı şiirinde T.Turan Atasever şöyle seslenir:
Şanlı tarihimi yansıtan sembol,
Aşikâr görünür sende, her çağım,
Cennetliktir seni taşıyan herkol,
Ay ve Yıldız kadar yüce Bayrağım..
Mehmetçiğin şahsında, ruhunda Milletçe özelliklerimizi anlatır birbir Atasever. Büyük önder Atatürk kişiliği, liderliği ve eserleri mısralarda birbir sıralanır, duygu duygu sayfalara aktarılır Atasever inceliğinde, hassaslığında. Şiirlerinin tümü birer kahramanlık abidesidir sözün özü, sözün kısası. Tebriklerimi, sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim.
T.Turan Atasever: 28 Nisan 1928 tarihinde Erivan’da/Ermenistan’da doğdu. 1953 yılında Ankara Ü. Ziraat Fakültesinden mezun oldu. Devletin değişik kuruluşlarında üst düzey yöneticilikler yaptı, önemli hizmetlerin altına imza koydu. Atasever İzmir’de yaşıyor.
***
Hanifi Kara’dan:
Çeşm-i Şehla
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Bir şiir kitabının adı başlığımızdaki: Çeşm-i Şehla.
Hanifi Kara, ülkemiz şairlerinin ilk sıralarında yer alan bir isim ve imza. Yazdıkları fazla değil. Yazdıklarını, yayınlamadan önce dinlendiriyor, berraklaştırıyor. Sonra okurlarının karşısına çıkıyor Hanifi Kara.
O, Olbistan’dan sesleniyor.
2009’un ilk aylarında Günyüzü gören ve bize de o günlerde ulaşan “Çeşm-i Şehla” adlı 96 sayfalık şiir kitabı, dizgi ve baskısıyla özen gösterilen bir yayın olarak karşımıza çıktı.
Kahramanmaraş ilimiz merkezinde basılan kitap, ülkemizdeki matbaaların basım konusunda aldıkları önemli mesafeyi de karşımıza çıkarıyor.. Sevindirici bir gelişme değil mi efendim?.
Önsözün bir yerinde Ramazan Avcu; “Sayın Kara, sanatı yozlaştırmadan toplumun hizmetine sunuyor şiirlerini. Sosyal konularda da bir meteoroloji uzmanı gibi halkını uyarıyor. Hanifi Kara şiiri, dert, şairliği meslek edinen bir sanatkârdır” diyor. Bunlar doğru tespitlerdir, katıldığımız değerlendirmelerdir.
Kitabın adı olan iki şiir var 6 ve 7 nci sayfalarda. İkinci şiirin sonunda şöyle deniyor:
Hedefe götürmeyen, neyleyim oku, yayı,
Hafızam allak bullak,ne harf kaldı, ne sayı,
Her canlıya yer varken, koskoca şu dünyayı,
Bana zindan eyledi, çeşm-i şehla bakışlım..
Hanifi Kara’da sevgi var alabildiğine yükselen. Sevgi ve bağlılık türleri üzerindeki ayırımları da gözden kaçmayan bir çizgi kalınlığı, netliği içindedir. “Ne zaman, nerde başlar bilemezsin/Bazen kalpten dudağa bazen dudaktan kalbe/Yeter ki gözgöze gel, şimşek olur o çakar/Bazen kalpten dudağa, bazen dudaktan kalbe” diye anlatımını sürdürürken, tecrübelerini de konuşturur farkına varmadan veya hissettirmeden.
Hanifi Kara tesbitleri, tavsiyeleri yabana atılmayacak kadar nettir, doğularla iç içedir. Sayfa 62 “Olur mu?” başlıklı şiirden aldıklarımız:
Helalinden iste, çalış çabala,
Cehennem azığı servet olur mu?
Mezarda yatanlar yardım beklerken,
Ölüden diriye himmet olur mu?.
*
Acımaz okunu kalbime saplar
Şifa sanma bize sunduğu haplar,
Zalimlerin zulmü her yeri kaplar,
Adalet olmadan devlet olur mu?..
Sorular, sorular. Hanifi Kara cevapları. 12 nci kitabıyla bizlerle selamlaşan Hanifi Kara’yı yeni yayınından dolayı kutluyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim.
***
Mısralaşanlardan
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Mısralara dökülen duygular. Şiirleşenler, şiirle anlatılanlar. Güzide Gülpınar Taranoğlu “Aşk, şiir eşittir Hayat” diyebilen, sanat ve edebiyat dünyamızın duayenlerinden.
O’nun şiir kitaplarından birinin adı yukarıda söz ettiğimiz “Aşk, şiir eşittir Hayat”. Bu kitaptan birkaç şiir seçmek onların mısraları arasında gezmek istiyorum efendim: Ateşi yüksektir hastalık değil,
Çok şeyler öğretir ustalık değil,
O öyle isimsiz bir büyük dert ki,
Aşk derler adına, önünde eğil.
*
Yarası görünmez, acısı çoktur,
Vuruşu belirsiz, zehirli oktur,
O öyle isimsiz bir büyük dert ki,
Ne hoca kâr eder, ne de bir doktor.
“Bu da aşk üstüne” adlı şiirinden Güzide Gülpınar Taranoğlu’nun. Sonra, “Övün aslında” adlı, başlıklı şiiri gelir karşımıza. Seçtiklerimiz arasında yer alır bu şiir. Bu şiirin dörtlüklerinden biri:
Topraktır, bayraktır kutsal varımız,
Candan da azizdir öz diyarımız
Atatürk ebedi iftiharımız,
Türkoğlu Türksün sen övün aslınla.
Bir başka şairemizin Fatma Uçarlar’ın şiirlerinden örnekler verelim buyurun:
FATMA UÇARLAR’dan
Fatma Uçarlar’ın “İçimde Söz Dinlemez Deli Var” adlı şiir kitabının 72 nci sayfasında yeralan “Aklım der asla” adlı şiirden:
Sımsıcak bir aşkın eşiğindeyim,
Gönlüm girmek ister, aklım asla;
Yeni bir rüyanın beşiğindeyim
Gönlüm dalmak ister, aklım der, asla!..
*
Sevmek sanki hata, ayıp veya ar,
Sevmeyince dünyan, olur inan dar,
“Yüreğim senindir, gitme!”der, asla
Gönlüm kalmak ister, aklım der, asla!..
Ve bir başka Fatma Uçarlar şiiri, Türkiye’m” den. Anılan kitap: S.84’den. Bu şiirin bir dörtlüğü şöyle:
Vatanımız ebediyen kalacak,
Türklük adı dünyaya nam salacak,
Al bayrağım özgür dalgalanacak,
Havan, suyun sevda kokar Türkiye’m..
Bu iki örneklemeden, mini yorumlarla değerlendirmeden sonra noktamı koyuyorum efendim.
***
Kemal Petricli’den İmpulse
Prof. Dr. İSA KAYACAN
İnsanlar, üretken olduğunda, sevgi ve saygıyı uzaktan seyretmeyip, yaşadığında, yaşattığında başarılı olabiliyorlar, aranılır, gözlenir insan olabiliyorlar.
Kemal Petricli Almanya’da yaşıyor. Gözü, gönlü Türkiye’de. Buradaki dostlarında. Yılların gerilerine doğru bakarak, oralardan, o yıllarda yayınladığı kitaplarından aralıklı olarak gönderiyor.
Bunlardan biri: İmpulse, adının taşıyıcısı. 1991 yılında 96 sayfayla Günyüzü görmüş bir şiir kitabı.
Kemal Petricli, özlü sözlerden hoşlanıyor, buradan, buralardan hareket ediyor. Kitabının ilk sayfalarında özellikle yabancı kaynaklı, çıkışlı, imzalı pek çok özlü söz var. İsterseniz öncelikle bunlardan birkaç örnek verelim:
-Kaçınılmaz bir belaya birden katlanmak uzun süre korku azapları çekmekten yeğdir (Gallus)
-Sanatçı eserlerini, altın hayal tenceresinde pişirmelidir (Wilhelm Hauff)
-Çocuklarını iyi yetiştirmek isteyen dul bir kadının, fahişe olmaktan başka yapacak bir şeyi yoktur (Bir fahişe)
Ve Kemal Petricli şiirleri. Belirli bir düzenleme, sayfalardaki yerlerinden bizimle merhabalaşmaları. Sayfa 32 deki “Duman perdeleri” nden
Kuş uçusuyla kaç mil ötelerdeyim,
Yabancılaşmış çevreme, naçar düşerek,
Kırkyılda bir sevinmek hakkımken benim,
Çığlık örtüsüne sarındı ruh, bedenim asi,
Kanımı içen patron, kurtulamadığım engerek,
Onlar için görüyor, onlara çalışıyor ellerim.
Dikkat edildiğinde görülür ki, görülüyor ki; Kemal Petricli mısraların oluşumunda bir rahatlık içinde. Yani birbiriyle bağlantı yaparken, zorlanma belirtileri ortaya koymuyor, hissettirmiyor.
KEMAL PETRİCLİ
Kemal Petricli son yıllarda, uzun zamandır hatta, şiirleri yanında, belkide bazen şiirlerinden önce, denemeleriyle de okurlarının karşısına çıkıyor. Üç ayrı denemesi, anlatımı var Kemal Petricli’nin elimde, masamda. Bunlardan bazı cümleler:
-Sayın Nahit Övünç ile de uzun yıllar sürdürdük dostluğumuzu. Ta ki vefatına kadar. Onunla beş kitap bastırdık sırtsırta. Bir tarafı bana, bir tarafı O’na aitti. İtiraf edeyim ki, Nahit Övünç ile aynı gözü kapalı dostluk yıllarca sürdü, mektuplarla ve telefonlarla anlaşırdık (Dost kazanmaktan)
-Zaman zaman Köln ortasına gökyüzünde berrak ve mavi bir ısı düşer ve insan yabancı olsada, kendini şanslı kaldırımların üzerine geziye çıkarır, uzaklığa olan sevincin güzelliğini çoğaltır (Uzaklık Düşümüzdür’den)
-Olumlu bir düşüncenin olumsuz bir düşünceden yüz kat daha güçlü olduğunun bilimsel olarak ispatlandığıdır (Filozof olabiliriz’den)
***
Azerbaycan, Azerbaycan
Can Azerbaycan
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Mayıs 2003’de 52 sayfa ile yayınladığım, “Özümüz, Sözümüz, Gözümüz, Azerbaycan, Azerbaycan Can Azerbaycan” adlı kitabımda, Azerbaycan’ın geçmişi ve genel görünümü, Bugünkü Azerbaycan, Azerbaycan’da dil, eğitim, sağlık-sosyal güvenlik, iletişim örnekleri gibi başlıklar altında verilen bilgilerle ortaya koyduklarımın, başta Azerbaycan’daki çevreler olmak üzere ilgiyle karşılanan bir yayın bir kitap olduğu ifade edilmişti. Buradan aldıklarımız:
1-İran Rus hakimiyetleri arasında 1828 yılında imzalanan “Türkmençay” Antlaşmasıyla Azerbaycan ikiye bölünüyor.
2-1905’den itibaren Türklerle-Ermeniler arasında çatışmalar başlıyor. 1917 ihtilali sırasında Ermeniler, Karabağ’ın Ermeni toprağı olduğunu ileri sürmüşlerse de, 1918’de Osmanlı ordusu tarafından burada düzen sağlanıyor.
3-28 Mayıs 1918’de “Milli Azerbaycan Cumhuriyeti” ilan ediliyor.Türkiye tarafından derhal tanınıyor.
4-30 Eylül 1991’de Azerbaycan ikinci kez bağımsızlığını ilan ediyor. 25 Aralık 1991’de Kril alfabesini bırakan Azerbaycan Latin alfabesini tercih ediyor. Azerbaycan coğrafi olarak dört bölgeye ayrılıyor.
İlkokul öğrencileri için yayınlanan “Gençlik” adlı derginin ikinci sayısında Azerbaycan bayrağı “Biz kimik?” başlığı altında yazılanlardan: Vetenimiz Azerbaycan, Milliyetimiz: Türk, Dinimiz: İslam, Dilimiz: Azerbaycan Türçesi, Dinimizin kitabı: Kur’an, Peygamberimiz: Hazreti Muhammed, Dilimizin kitabı: Dede Korkud’un kitabı, Ozanımız: Dede Korkud, Biz Azerbaycan Türkleriyik, biz müslümanık, Biz dünyanın en kedim ve medeni halklarından biriyik.
ÖZGÜR AZERBAYCAN
Şair, yazar Fatma Uçarlar’ın “Özgür Azerbaycan” başlıklı bir şiiri, Burdur ilimiz merkezinde günlük yayınlanan “Yenigün” gazetesinin 26 Nisan 2009 tarih ve 16 bin 706 ncı sayısındaki köşesinde yeraldı. Anılan şiir efendim:
Etle tırnak gibiydik seninle Azerbaycan,
Dört bir yandan sardılar, seni bizden çaldılar.
Yorgundu, ihtiyardı büyük Âli Devletim,
Tutamadık elinden, söke söke aldılar.
*
Herkes kendi derdinde sanki mahşer günüydü,
Bizim kara günümüz, gün Çarlık’ın günüydü.
Korktukları Osmanlı, Türk’ün şanlı ünüydü,
Tutamadık elinden, söke söke aldılar.
*
Dilinizle oynayıp, evinize daldılar,
Kendi evleri gibi, pervasızca kaldılar,
Etrafa barış değil, kötü tohum saldılar.
Tutamadık elinden, söke söke aldılar.
*
Görmedi gayri Müslim yapılan vahşetleri,
Sıra sıra dizildi, Türk’ümün cesetleri,
İşgal küstahlığıyla çaldılar kasetleri,
Tutamadık elinden, söke söke aldılar.
*
Rus, Ermeni bir oldu, ördü örümcek ağı
Elimizden çıkardık, Ağdam’ı Karabağı,
Kestiler, kopardılar, Türkiye’m ile bağı
Tutamadık elinden, söke söke aldılar.
*
Cazibesi büyüktü petrol yataklarının
Sonu hiç gelmiyordu, düşman ataklarının
İnmesi andı artık, Türk’ün tokatlarının
Tutamadık elinden, söke söke aldılar.
*
Yetti dedi, Azeri’m, siper etti koynunu,
Türk’ün güçlü imanı bozdu Rus oyununu
Kurtpençesiyle sıktı, pis domuzun boynunu
Esareti son buldu, Azerli soydaşımın
Şimdi dalgalanıyor bayrağı kardaşımın.

Hiç yorum yok: