15 Temmuz 2009 Çarşamba

Nazlı’dan:Bir hayat masalı
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Torunum Nazlı Aykut,zaman zaman şiir
denemeleriyle, zaman zaman da anlatımlarıyla, sütunumun konukları arasında yer alıyor.
Nazlı,Arı Okullarında, 4. sınıftan 5. sınıfa geçti.Önde gelen arkadaşlarımdan biri.Bir masalı var Nazlı’nın.Arkasından önerileri yer alıyor.Buyrun birlikte okuyalım:
BİR HAYAT MASALI
Merhaba..Benim adım Nazlı Aykut.5. sınıfa geçtim.Tabii ki, hepinizin bildiği gibi, 5. sınıfa geçmenin coşkusu içindeyim.Şimdi sizlere bir masal sunacağım. İçinde,sevgi,sanat,gayret ve çaba geçecek. Masalımızın adı: Bir Hayat Masalı.Buyrun:
-Bir gün bir ceylanın yavrusu olmuş.O kadar şirinmiş,o kadar şirinmiş ki adını “Melek” koymuşlar.Ama ne yazık ki, bebek ceylanın annesi “Melek”i doğurduktan 5 gün sonra ölmüş.Babası ise ormanda yemek ararken bir avcı tarafından avlanıldığı için ölmüş.
Küçük ceylan daha bebek durumunda olduğu için hiçbir şeyin farkında değilmiş.Aradan aylar, yıllar geçmiş ve bizim Melek artık kendi avını avlayabilecek ,başının çaresine bakabilecek duruma gelmiş.Fakat annesinin ve babasının öldüğünü büyüdükçe hissetmeye başlamış.Bir gün ormanda kendisine yemek ararken karşısına bir kurt çıkmış.Kurt birden:
-”Nereye gidiyorsun böyle küçük ceylan?” diye sormuş.Bizim ceylan ürkek ürkek cevap vermiş:
-”be-ben o-ormanda yiyecek to-toparlamaya çıktım” demiş.Kurt:
-”Peki küçük ceylan” demiş.Ama kurt, birgün ceylandan habersiz gelip, onu bir güzel yiyecekmiş.Ama ceylana hiç farkettirmemiş bile.
Bir gün ceylan ormanda dolaşırken karşısına yine o kurt çıkmış.Bizim kız ceylanın ödü kopmuş.Kurt ağzı sulu sulu şöyle demiş:
-”Seni birazdan yiyeceğim.Başta seni kandırmaya çalıştım.Seni yemek istiyordum.Benden kaçma diye seni kandırdım.”.. Küçük ceylan var gücüyle yuvasına koşmuş.Kurt onu saatlerce aramış.Ama maalesef ceylanı bulamamış.Ceylan kurdun bir daha kendisini yemeye çalışacağını düşünerek,hemen plan yapmaya başlamış.
Kurt yine bir gün ceylanın karşısına çıkmış.Kurt yine ağzı sulu sulu şöyle demiş:
-”Ne oldu çok korktun galiba?” der demez ceylan hemen elindeki sopayı kurdun gözüne saplamış.Kurt acılar içinde yere yığılmış. Ve bir daha da ceylanın yanına uğrayacak cesareti gösterememiş.
Aradan yıllar geçmiş ve bizim küçük Melek kendisine bir aile kurmuş.Artık büyük bir yetişkinmiş Melek.Çocuğuna annesinin adını yani ‘Güzel’ koymuş. Ömürlerinin sonuna kadar da böylece mutlu yaşayıp gitmişler.
Buradan çıkardığımız sonuç:Arkadaşlar bu masaldan çıkardığım sonuç bence şu olmalı:Hiçbir iyilik ödülsüz.hiçbir kötülük de cezasız kalmayacak.Hepinize içten teşekkür ederim.Görüşmek üzere..18 Haziran 2009 Perşembe.
ÖNERİLERİM
Disney Channe Tv, sizin televizyonda çıkıyor ise ve çocuğunuz var ise o kanalı izlemesini tavsiye edin.Pazar günleri 19.45’te eğer işiniz yok ise, hemen Fox kanalını açın.Çünkü, “Arka Sıradakiler” var.Tavsiye ederim süper bir dizi.
-Sabahları erken işe gitmiyorsanız veya bir işiniz yoksa (hafta sonları çalışmayanlar için) hemen sabah kahvaltısı için size en yakın börekçiye gidin.Oradan bir poğaça veya ekmek alıp gelin.Kahvaltı masasına oturun.Ziyafetin tadını çıkarın ve eğer hava güneşliyse keyfinize keyif katın.(18 Haziran 2009)
***
Yeni Burdur şiirleri (4)
Prof. Dr. İSA KAYACAN
17- 2006 yılında Burdur, Hüsnü Bayer İlköğretim okulu öğrencilerinden olan Derya Özsoy’un “Uyuyan güzel uyandı” başlıklı şiiri 7 dörtlükten meydana geliyor. Bu şiirin bir dörtlüğü:
UYUYAN GÜZEL UYANDI
(Derya Özsoy-2006)
Folklorun kalbi Burdur,
Bizde her çeşit oyun var.
Serenler, Dirmil, Kezban yenge,
Türkülerin en güzeli bizde.
18- Burdur’da uzun süre çalışan, şimdi Isparta ilimiz merkezinde görev yapan Fatma Uçarlar’ın “Sende Burdur’u sevdim”başlıklı şiiri dört ayrı bölümden meydana geliyor. Bu şiirin bir bölümü şöyle:
SENDE BURDUR’U SEVDİM
(Fatma Uçarlar-2007)
Ben sende Burdur’u gördüm,
O yüzden sevdam sana değildi,
Başında, dağlarını gördüm Burdur’un,
İçinde mermer yatakları olan,
Hazine dolu dağlarını,
Bu yüzdendi başını göğsüme yaslamam,
Ben sende Burdur’u sevdim.
19- Burdur’un gelini olan, Dalamanda yaşan Birdal Can Tüfekçi’nin “Yeşil Burdur’um” adlı şiiri altı dörtlükten meydana geliyor. Bu şiirin bir dörtlüğü şöyle:
YEŞİL BURDUR’UM
(Birdal Can Tüfekçi-2007)
Yeşiltepe üstünden, çıkıp baktım ben göle,
Aşıkların sevdası, renk verir gonca güle,
Seher vakti bülbüller şakıyıp geldi dile,
Unutmak kolay değil seni, yeşil Burdur’um.
20- Isparta ilimiz merkezinde yaşayan, Mehmet Doğan Silleli’nin “Burdur mektubu” adlı şiiri altı dörtlükten meydana geliyor. Bu şiirin bir dörtlüğü şöyle:
BURDUR MEKTUBU
(Mehmet Doğan Silleli-2007)
Kaybolurken halıcılık, gülcülük,
Anlam taşır kaş çatışı Burdur’un.
Kurtuluş yolunda etmiş öncülük,
Ne güzeldir hoş bakışı Burdur’un.
21-Yine Isparta ilimiz merkezinde yaşayan şairlerimizden Zeki Çelik’in”Burdur pazarı” adlı şiiri var elimizde. Beş dörtlükten meydana gelen bu şiirin bir dörtlüğü şöyle:
BURDUR PAZARI (Zeki Çelik/2007)
Uzay çatı vardır, üstü kapalı,
Gece-gündüz açık, yer lambalı,
Milli servetleri, çok korumalı,
Hareketli olur, Burdur pazarı.
22-Isparta ilimize bağlı Eğirdir ilçesinde Sivil Savunma Müdürlüğü yapan Muzaffer Çelik’in “Burdur” adlı şiiri 10 ayrı dörtlükten meydana geliyor. Bu şiirin bir dörtlüğü efendim:
BURDUR (Muzaffer Çelik-2007)
Toros’un bağrına, ağır düşerken,
Kıyısında yosun taşları biterken,
Düşünüp bu şehre, akıl yorarken,
Adı nedir dedim: Burdur dediler.
23-Bana yenilerde ulaşan bir “Dirmil” şiiri, hemşehrimiz Hacer Göçer’den. Dört bölümden oluşan bu şiirin ilk bölümü şöyle:
DİRMİL’İM (Hacer Göçer-2009)
Ahh! Yeşil, güzel Dirmil’im,
Her yönünle canlısın,
Soğuk sularınla, kebabınla,
İlimizde şanlısın.
Yurdumun dört köşesinin,
Dağlarında, ovalarında çanların,
Düğünlerde sipsin, ses verir, çınlar,
Kezban yenge tüngür, Cemilem oynar.
***
Erciyes yüksekliğinden
Prof. Dr. İSA KAYACAN

Erciyes deyince Kayseri ilimizin aklımıza geldiğini biliyoruz. Bu ilimizdeki Erciyes yüksekliği de bir o kadar aklımızda kalanlardan biri, önde geleni olarak hatırlanıyor.
Kayseri ilimiz merkezinde 32 yıldır yayınlanan bir fikir ve sanat dergisi var. Adı: Erciyes. Aylık yayınlanıyor. Haziran 2009 ayında 378 nci sayısı Günyüzü gördü bu derginin efendim. Sahibi: Nevzat Türkten, Genel yayın Müdürü: Alim Gerçel.
Erciyes Dergisi ekinde, içinde ve paketinde gelenler var. Bunlar sırasıyla:
KAYSERİ TÜRK OCAĞI DERGİSİ
Mayıs 2009 ayına ait 101 nci sayısı elimizdeki. 22 sayfalık bir dergi. Türk Ocakları Kayseri Şubesi Yönetim Kurulu adına sahibi: Prof. Dr. Abdülkadir Yuvalı. Yazı işleri müdürü: Satılmış Başaran. Fazıl Ahmet Bahadır’ın “Son Gaziler” başlıklı şiirinden:
Kaç neslin böyleydi alınyazısı,
Babasız tüterken baba ocakları,
Türkülerle duman duman,
Hasret kokusu.
İSTİKLAL GAZETESİ
16 normal sayfalık bir gazete. Aylık siyasi ve bağımsız gazete olarak Kayseri’de çıkıyor. Haziran 2009’da 59 ncu sayısı okurlarıyla buluştu, buluşturuldu. Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü: Mehmet Emin Batur.
Gazetenin sayfalarında; Yrd. Doç. Dr. İklim Kurban, Sebahattin Tekizoğlu, Abdülmecit Avşar, Prof. Dr. M. Metin Karaörs, Mehmet Emin Batur imzalı yazılar dikkat çekiyor
DUY GAZİNİN SESİ
Emin Kuzucular’ın 96 sayfalık şiir kitabı. Duyguların harman olduğu, anlatım rahatlığı içinde sayfalara aktarılan mısralar bütünlüğü, topluluğu. Gazinin feryadı olarak görülen şiirden bir dörtlük:
Sevdalıyken, vatanıma yurduma,
Dert katmayın benim bunca derdime,
Çağırsam da, düşen yoktur ardıma,
Çıkmayan sesimi, duy be Ankara!...
KURTULUŞ (2)
Zeki Genç’in 178 sayfalık şiir kitabı. Gözü yaşlı şair olarak bilinen Zeki Genç, şiirlerindeki anlatım zenginliğiyle okurlarının, şiir severlerin karşısına çıkıyor.
Değişik isim ve imzaların ortaya koydukları Zeki Genç anlatımları var. Türkü bütünlüğü içindeki şiirleriyle dikkat çeken bir görünümünü de unutmamak gerekli Zeki Genç’in. 10 dörtlükten meydana gelen “Kayserim” şiirinden bir dörtlük nakledelim:
Erciyes’im gökyüzüne değiyor,
Gurbet gibi özleniyor Kayserim.
Dört bir yandan sıradağlar sarıyor,
Kem gözlerden gizleniyor Kayserim.
GÜNÜN DUYURUSU: Ayşe Paslanmaz’ın koordinatörlüğünde 16 Ekim 2009 tarihinde Nevşehir’de gerçekleştirilecek “Kapadokya Şairler Şöleni“ öncesi açılan şiir yarışması hakkında bilgi almak için: 0.532.771 31 64
***
Ustalara kulak vermek
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Şiirimizin zirvesinden seslenmiş, aramızdan ayrılmalarına rağmen, şiirleriyle bizimle merhabalaşmaya, selamlaşmaya devam eden ustalarımız var. Hemde sayıları bir hayli fazla.
Bu ustalarımızdan, rahmetli Behçet Kemal Çağlar… Ahmet Tufan Şentürk. Önce Behçet Kemal Çağlar’dan:
ŞEHİTLERE
12 dörtlükten meydana gelen, şehitlerimizin, şehitlerin mısralara döküldüğü duygularla zenginleşen Behçet Kemal Çağlar anlatımı. “Gökten üzerine titriyor atan/Önünde millet var, ardında vatan” mısralarıyla söze başlıyor ustamız.
Her bulutta saklı olan yıldırımlardan, hiçbir kaynağın, hiçbir suyun kandıramadığı, serinletemediği yüreklerin büyüklüğü birbir gözler önüne seriliyor, mısralar arasından selamlaşıyor bizimle. Ve dörtlüklerden biri:
Hayat hayaldeki her tadan güzel,
Bize tek ayak da kanattan güzel.
Bir tek müstesna var bu yeryüzünde,
Bir senin ölümün, hayattan güzel…
Ve ustalarımızdan, şiirimizin beş yıldızlı çınarı rahmetli Ahmet Tufan Şentürk’den;
GÖNÜL FERMAN DİNLEMİYOR
O bir usta. O bir çınar. O’nun her kelimesinde, her mısrasında anlam var, mesaj var. O’nun gençliğiyle, delikanlılığıyla tüm güzellikler iç içe, koyun koyuna. “Gönül Ferman Dinlemiyor” adlı, başlıklı şiiri beş dörtlükten meydana gelmiş. Hemde 2004 yılında kaleme alınmış. Ahmet Tufan Şentürk’ün delikanlılık günlerinde yani.
Sabahın erken saatinde, saatin beşinde, başında bir rüzgar esmeye başlar Ahmet Tufan Şentürk’ün. “Seni görürüm düşümde/Gönül ferman dinlemiyor” diye söylenmeye, mırıldanmaya devam eder o çınar, o gönül dünyamızın ustası.
Tereddütleri vardır. Sıkıntılıdır. “Nereden çıktın karşıma?” diye sorar. Çünkü başına çok işler açılmıştır. Gönül kapısının açık kalması gerektiğini savunur artık. Ve bir gerçekle baş başa kalır, yüzyüze gelir:
Erken kaybettim eşimi,
Taşlara vurdum başımı,
Düşünmez oldum yaşımı,
Gönül ferman dinlemiyor…
Bu iki ustamızın ardından, yaşayan şairlerimizden Abdülkadir Güler hocanın “Görmeğe geldim” adlı şiirindeki mısralara bakalım:
GÖRMEĞE GELDİM
Abdulkadir Güler, yaşayan şairlerimizin ünlülerinden. Söke’de yaşıyor. “Görmeğe geldim” başlıklı şiiri yedi dörtlükten oluşuyor. Yüce peygamberimize karşı duyulan Abdülkadir Güler özlemi vardır mısralarda.”Alemlere rahmet hem de ekseni/Allah’a bin şükür tanıdık seni” diye devam eden Abdülkadir Güler anlayışı ve arayışı mısralarda sürüp gider. Bir dörtlüğünde şöyle seslenir:
Aşık Ceylani’yim bildim ilk defa,
Saadet güneşi, sonsuzluk vefa,
Kıl şefaat Ya Muhammed Mustafa,
Huzuruna varıp ermeğe geldim..
Şairlerimizin kalemlerine sağlık. İlk iki şairimizin ruhları aydınlık, mekanları cennet, Abdülkadir Güler hocanın da ömrü uzun ve sağlıklı olsun efendim.
***
Azerbaycan’ın “Şefeg” Dergisi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Biz “Şafak” diyoruz. Azeri kardeşlerimiz “Şefeg” diyorlar. Yakınlık var değil mi?. Edebi-bedii jurnal. 2009 yılına ait (1 ve 2) nci sayıları birlikte yayınlanmış. Haddizatında derginin başlangıç itibariyle sayısından sözetmemiz gerekirse (40-41) nci sayıdan bahsetmemiz gerekiyor Şefeg için
Dergi, Azerbaycan Yazıcılar Birliğinin Lenkeran Bölmesinin edebi-bedii organı olarak Günyüzü görüyor. Büyük boy kitap görünümünde. Elimizdeki sayısı 102 sayfayla bize ulaştı.
Baş Redaktor: İltifat Saleh, Baş Redaktor Muavini (dostumuz) Gardaş Elişoğlu. Mesul Katib: Hafiz Mirze. Yazışma adresi: Lenkeran şehri, Ş.Axundov küçesi (cad) No: 18 Bakü-Azerbaycan.
Öykü, nesir, kitap tanıtımı, şiirler şeklinde bir içerik dikkat çekiyor dergi içinde.
Gardaş Elişoğlu’nun “Düşündüren şair” başlıklı değerlendirmesi 79, 80 ve 81 nci sayfalarda yeralıyor. Haneli Kerimli’yi anlatıyor ince-uzun. Detaylı, bilgilendirici. Buradan bir cümle:
-“Haneli Kerimli, evvelki kitaplarında olduğu gibi, vetenaş agidesine, temiz ahlaka sahip kalan bir şairdir”.
Gardaş Elişoğlu’nun bu yazısının ardında, bitimindeki cümle; “Şefeg Jurnalının okuyucularına Haneli Kerimli’nin yeni şiirlerini takdim ederik” şeklinde. 82,83,84 ncü sayfalarda Haneli Kerimli’nin şiirleri var efendim. Şöyle bir göz atalım Kerimli şiirleri üzerine:
“Ben çok inanmalıydım” adlı, başlıklı Haneli Kerimli şiiri 7 dörtlükten meydana geliyor. Bu şiirin ilk dörtlüğü:
Allah sana insaf versin, bana da sabır,
Özümüzü başa düşek, anlayarak barı.
Yazan yazdı, pozan pozdu, kısmet böyleymiş,
Aktarmayag ne sebebkar, ne günahkarı..
İltifat Saleh, Gardaş Elişoğlu, Hafiz Mirze isimli kardeşlerimizin ciddi, kalıcı çalışmalarıyla ortaya çıkan Şefeg, her sabah yeniden atacak-doğacak, aydınlıklar getirecektir. Tebriklerimi sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim.
Ayrıca ve özel olarak; Sevgiden başlayan yol, Beni tanımak olur, Niye soldun benövşe, Unutabilmiyorum, Garibe tale, İki damla gözyaşı, Kod ehvalatı, Türk Dünyasını nurlandıran insan, adlı kitaplarıyla kültür dünyamızın aydınlık yüzü Gardaş Elişoğlu’nu kutlamak, alkışlamak istiyorum.
GÜNÜN SÖZLERİ:
1- Dünyanın neresinde Türk varsa, ellerimizi uzatmalı ve kucaklaşmalıyız.
2- Milli davalar, sözle, tek gözle değil, çift gözle, fiiliyat olarak izlenmeli ve değerlendirilmelidir (İsa Kayacan)
***
Burdur’dan Neziha
ananın şiir dünyası
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Edebiyatımızın önde gelen dallarından olan şiir için söylenenler değişik. Şiirin ruhlara hitap edebilme sanatı olduğunu söylemek daha doğrusu bence.
72 milyon nüfusumuzun tamamının şair olduğunu söyleyerek geliyorum.Öyle şairlerimiz, şair adaylarımız var ki maşallah bir gecede şiirin zirvesine çıkıp oturduklarını zannediyorlar,kabul ediyorlar.
Burdur ilimize bağlı (merkez) Yarıköy’de yaşayan Neziha Çetiner annemizin varlığını Burdur merkezde bir şiir programı içerisinde gördüm,alkışladım.O, sade duyguları,yapmacıktan uzak anlatım ve şiir okuyuşuyla herkes gibi benim de dikkatimi çekiyordu.
Yenilerde dört şiiri geldi, ulaştı bana.Bunlar sırasıyla;
BABAM-CAN DİREĞİM
Şiirin tam adı: Babam benim can direğim.Altı dörtlük ve beşlikten meydana geliyor. İlk dörtlüğü şöyle başlıyor bu şiirin:
-Babam benim tek varlığım,
Babam benim yüce dağım,
Babam benim,köşküm sarayım
Babam benim can direğim
Dikkat ettinizmi,mısraların sonundaki kelimeler, yani hecenin varlığını, uyumunu ortaya koyan kelimeler:Varlığım,dayanağım,sarayım şeklinde nasıl da güzel sıralanıyor.Sonraki mısralarda, başkasının baba olamayacağı, hatırlatıldıktan sonra,”Babama dağlar gibi yaslanırım” mısrasındaki baba güçlülüğünü görüyor, anlatım zenginliğini hissediyoruz.Ve arkasından,”Arıyorum bilgisini/Özlüyorum sevgisini/Bulamam babam gibisini/Babam benim can direğim/Babam benim can direğim/Babam benim köşküm,sarayım” mısralarıyla şiirleşen duygular ne kadar güzel ve anlamlı değil mi?
ANAM BAŞLIĞIYLA
Neziha Çetiner anamızın bir başka şiiri”Anam” başlığını taşıyor.Burada da annesine karşı duygularını anlatıyor.Beş beşlikten meydana geliyor bu şiir.Bir bölümünde şöyle deniyor:
-Ana olunca anladım anayı/Dindiremedim içimdeki yarayı/Cennet olsun anaların durağı/Sardı içime ana baba merağı/Hakkınızı nasıl öderim anam.
DİĞER İKİ ŞİİR
Neziha Çetiner anamızın diğer iki şiiri; Git yavrum askere ve uyan Türkiyem uyan,adlarının taşıyıcısı efendim.Bu şiirlerden “Git yavrum askere” başlıklı olanından:
1-Git guzum git vatan borcudur/Git guzum git her yiğidin harcıdır/Korkma sakın sonu acıdır/Git yavrum git,uğurlar olsun.
Beş ayrı dörtlükten meydana gelen bu şiir; Neziha ananın torunu 2007 yılında askere giderken yazılmış.
2-Uyan Türkiyem uyan, uzunca bir şiir.Yer yer nefes alınmış, mola verilmiş. Bir dörtlüğünden:”Bütün dünya Atatürkten örnek almıştı dersini/Olgunluğunu gösterirdi hakimdi nefsini/Dünyalara duyururdu vatana olan sevgisini/O kadar övünülecek hizmeti vardı ki, bitiremem gerisini” deniyor.
Burada;”Olgunluğunu gösterirdi,hakimdi nefsini/Dünyalara duyururdu vatanına olan sevgisini” mısralarındaki gerçek anlatımla,Atatürk sevgisinin bütünlüğünü ortaya koyan Neziha Çetiner ananın ellerinden öpmez misiniz? Ben öpüyorum,biz öpüyoruz...
GÜNÜN DUYURUSU: Ayşe Paslanmaz’ın koordinatörlüğünde 16 Ekim 2009 tarihinde Nevşehir’de gerçekleştirilecek “Kapadokya Şairler Şöleni“ öncesi açılan şiir yarışması hakkında bilgi almak için: 0.532.771 31 64
***
Burdur’daki gazeteciler yine üzgün
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Gazetecilik zor bir meslektir.Hele, gazeteciliği kurallarına göre yapanlar için bu zorluk bir-iki kat daha artar.
Büyük merkezlerde, Bakanlıkların,Genel Müdürlüklerin,Büyükşehir Belediye Başkanlıklarının bulunduğu yerlerde, her kuruluşun basından sorumlu resmi görevlileri vardır.İllerimizde, İlçelerimizde bu görevlendirme farklı adlar-ünvanlar altında varlığını sürdürür kuruluşlar olarak.
Belediyelerimizde de Basın ve Halkla İlişkilerin önem verilmesi gerekiyor.Yer yer bu önemin verildiği gerçeğiyle karşılaşıyoruz.
Konuyu, Burdur ilimiz merkezine doğru getirmek, gazeteci arkadaşlarımızın, zaman zaman karşılaştıkları zorluklar ve gazeteci varlığının adeta ‘yok!’ sayıldığı örneklerden söz etmek istiyorum:
Burdur’da bir zamanlar, bir gazetemizde çıkan imzalı bir haber üzerine ilgili kuruluş yöneticilerinden birinin, muhabir arkadaşımız için; “Buraya gel ifadeni alacağım” deyişini burukluk içinde hatırlıyorum.
Yine Burdur’da, Ankara’dan bir veya birkaç açılış için Burdur’a gelen bakanlarımızdan birinin yanında “Özel kalem müdürüyüm” edasıyla, muhabir arkadaşlarımızın yemek sırasında dışarı çıkarılmaları için yakışıksız davranışlar içine girdiğini, arkadaşlarımızın protesto ile oradan ayrıldıklarını da makalelerim arasındaki yer alışlardan biliyorum.
GELELİM ÜÇÜNCÜYE
Burdur merkezde yayınlanan gazetelerdeki muhabir akadaşlarım gazetelerindeki köşelerinde yazdılar, değerlendirip üzüntülerini belirttiler. En son, Yenigün Gazetesinin 30 Haziran 2009 tarih ve 16 bin 761. sayısında Ferit Öz arkadaşımızın köşesindeki “Şenlik-evlere şenlik” başlığıyla sütununa aktardığı yazıyı da okuyunca üzüntülerim arttı.
Konu, olay şu: Burdur’un yeni ilçelerinden Kemer’de 16.yayla şenlikleri Belediye koordinatörlüğü ve sorumluluğunda düzenlenir.8 gazeteci 21.06.2009 tarihinde valiliğin tahsis ettiği “basın arabasıyla” şenlik mahalline varırlar.11.30 da basın için ayrılan yere oturmak isteyen gezetecilere, Belediye görevlisi olduğunu söyleyen şahıs;”sanatçılara yemek yedireceğiz” diyerek ayrılan yere gazetecilerin oturamayacağını söyler.Yemek faslı saat 13.30’a kadar sürer.
Gazetecilerden biri, Kemer Belediye Başkanı Durmuş Erdem’e “Başkanım rahat çalışamıyoruz.Bize ayrılan yere geçmek istiyoruz.” deyince Başkan;”Mesele çıkarmayın” diyerek basın mensuplarını adeta azarlar.Gazeteciler şenlik mahallinden ayrılırlarken-terkederlerken, Belediye Başkanı yanlarına gelir ve “Arkadaşlar..Kapris yapıyorsunuz.Mesele çıkartıyorsunuz.Sizin yaptığınız terbiyesizlik.Yediğiniz önünüzde,yemediğiniz arkanızda.Benim reklama ihtiyacım yok” diye gazetecileri kovmaktan beter bir tavır sergiler.
Gazeteciler şenlik mahallinden ayrılırlar.Valilikçe tahsis edilen araçla dönmek isterler.Ancak resmi aracın içinde üç-dört kişinin alkol aldıkları görülür.Tepki gösterirler.Ama Şoför; “Arkadaşlar Antalya’dan misafir.Ne var bunda, bunu büyütmeyelim.” diyerek direksiyon kullanabilecek durumda olmadığı mesajını verir.Gazetecilerden bazıları Kemer Emniyetine ait araçla, bazı gazeteciler de oto stopla ilçe merkezine ulaşırlar.Üç saat beklemeden sonra minibüsle 18.30’da Burdur merkezine gelebilen gazeteciler,buruk,öfkeli ve mesleklerine karşı yapılan Belediye Başkanı davranışları karşısında üzgündürler.
Basın mensuplarına önem vermeyen kuruluşlar, bu kuruluşların yöneticileri, gazetecilerin;”reklam elemanı” oldukları görüşünden hareket ediyorlarsa yanılgı içindedirler.Gazeteciler haber peşinde koşarlar ve bu haberleri kamuoylarıyla paylaşırlar.Burdur milletvekillerinin,vali vekilinin de bulunduğu bir şenlik ortamında,gazetecilere böyle davranılabiliniyorsa, söylenecek ne olabilir ki!..

Hiç yorum yok: