20 Ekim 2009 Salı

Azerbaycan’dan “Kimlik” Dergisi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de yayınlanan ve bize ulaşan bir dergi:
-Dilde, fikirde, işte Türklük: Kimlik. Nisan 2009’da ilk sayısı yayınlanan Kimlik; ilmi içtimai bir dergi olarak pırıl pırıl bir baskıyla 96 sayfa olarak yayınlanmıştır.
Kapakta Türk Cumhuriyetlerinin, Türk kökenli toplulukların bayrakları ve Bezz galası ile Hudaferin köprüsünün görüntüleri var.
Kimlik dergisinin tesisçisi (kurucusu): Gülaye Şınıxlı, Başredaktor: Sirus Azadi. Redaksiye heyeti var. Temsilcileri var.
Sirus Azadi’nin başyazası var ilk sayfada. Derginin yayınlanış amacından söz ediyor. Hocalı soygırımından söz ediliyor, hatırlatmalarda bulunuluyor. Ziya Gökalp’le ilgili bir araştırma “Türkçülük” ilkeleri, esasları anlatılıyor.
Mustafa Kemal Atatürk’ün sözlerinden örnekler seçilmiş. Araştırmacı Arif Keskin, Güney Azerbaycan Milli Harekatının mahiyetinden söz açıyor. Sirus Azadi, bendenizle ilgili “Prof. Dr. İsa Kayacan Şahsiyyeti” başlığıyla, yakışıklı bir fotoğrafımıda sayfanın baş ucuna koyarak, yazının giriş bölümünde bana iltifatlarda bulunmuşlar. Teşekkür ediyorum. Sonra biyografimi Azeri Türkçesiyle dergi sayfalarında yer vermişler.
Şöyle bir spot var biyografimin bitiminde: “Sovyet dönemi ve bağımsızlık sonrası dönem dahil, hiç bir yazar İsa Kayacan kadar, Azerbaycan’la ilgili yazı yazıp yayınlamamıştır. Bu rekorun sahibi de tek başına İsa Kayacan’dır.”
Kimlik dergisinin ön iç kapağında bir şiir var “Üstad Hemid Nitgi” imzalı. Şiirin başlığı “Kimliyim”. Okuyalım:
Gırılmış aynamda tekrar oluram,
Dağınık aynalar yerlerde uçar,
Beynime cevapsız sualler dolmuş,
Can çeken gecenin devamı içün,
Seller, dumanlar seferber olmuş,
Hele de kimliyim, kırk kat bohçada
Ovsunlarla düyünlü, gizlin saklanılır.
Hele de gardaşım berke düşende,
Özünden utanır, aslını danır.
Dergi içinde, Dr. Semed Serdarniyya, Doç. Dr. Mübarız Süleymanlı, Aybeniz Kengerli, Ramazan Gafarlı, Gülaye Şınıxlı, Reşad Süleymanov, Eluca Atalı gibi isim ve imzalar sayfalardaki yayınlarıyla dikkat çekiyorlar.
Kimlik Dergisinin yayın akışı içerisinde, Neşriyyatın direktorunun: Prof. Nadir Memmedli olduğunu kaydedelim.
Tebriklerimi, sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim.
GÜNÜN SÖZÜ: Destekle, sevgiyle diktiğimiz üniversite fidanımız dal budak salıp büyüyor. (MAKÜ Rektörü Prof. Gökay Yıldız)
**
Metin Turan’dan gelenler
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Araştırmacı,yazar ve şair Metin Turan’dan iki ayrı yayın geldi geçenlerde.
Bunlar:
GÖÇ VE GÖÇMENLİK
Kitabın tam adı:Kültür ve Edebiyatta Göç ve Göçmenlik. Metin Turan yayına hazırlamış.
4-8 Mayıs 2009 tarihleri arasında (tarihlerinde) Almanya’nın Hamburg kentinde
gerçekleştirilen XVI. Uluslararası KIBATEK Edebiyat Sempozyumuna sunulan bildirilerin biraraya getirilişi sağlanmış.
314 sayfalık bildiriler kitabıyla, kültür ve edebiyatımız içinde yeralan göç ve göçmenlik bilinmeyen yönleriyle dile getirilmiş efendim.
Sunuş ve protokol bölümünden sonra, bildirileriyle katılanlar karşımıza çıkıyor kitabın ilk sayfalarında.
Sempozyum bildirilerine imza koyanlardan:Gürsel Aytaç,Birsen Karaca,Metin Turan,Kaya Horasanlı,Muhsine Helimoğlu Yavuz,Velantina Tabunscic,Sevil Demiral, Tarana Abdula,Ömer Kemiksiz,Liudmila Beloskova,İbrahim Şirin-Faruk Yavuz,Hatice Direk,Aynur Koçak,Ali Yakıcı,Tülay Çulha,Çiğdem Mollaibrahimoğlu,Suna Atun-Bülent Fevzioğlu,Ali Nesim-Çağın Zort,Oya Cangüloğlu,Murat Tuncel,Rasim Özyürek,Ahmet Pehlivan-Nedajda Chirli.
Kapakta TGH Hamburg ve Çevresi Türk Toplumu-KITABEK KKTC amblemleri var. “Göç” ve “göçmenlik” Türk kültürünün en önemli belirleyenlerinden birini oluşturur. Kültürümüzdeki kavramlara baktığımızda,göçebeliğe ilişkin bir dolu yaşanmışlık ve kazanımın eksenine dayandığını görürüz.(Metin Turan-S.37)
DENİZ VE DENİZ EDEBİYATI
Metin Turan ve Mustafa Oral’ın birlikte yayına hazırladıkları, “Türk kültüründe Deniz ve Deniz Edebiyatı” adıyla 406 sayfayla kitaplaştırılmış. Ön kapak üzerinde KIBATEK KKTC-Akdeniz Üniversitesi amblemleri var.
KIBATEK Uluslararası Türk Kültüründe Deniz ve Deniz Edebiyatı Sempozyumu Bildirileri (Antalya 27 Nisan-02Mayıs 2008).Şiir, öykü, deneme, ayırımı, belirlemesi var.
Bildiriler değişik isim ve imzalarca sunulmuş. Sayfa 363’deki Ahmet Zeki Muslu imzalı şiirlerden”Deniz”den:
-Ey binlerce ırmağın anası,
Hırçın ve dingin su:
Yerle göğün sevişmesinden doğan,
Belalı ve mistik birikinti,
Bir karanfille dalacağım kollarına.
Bu tür yayınlar, kalıcılıkları bakımından önem taşıyorlar, anlam ifade ediyorlar.
Tebriklerimi sunuyorum efendim.
***
Yeşil Deniz Araç’ta kültürel
hayatın yedi rengi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Nail Tan, kültürel hayatımızın önde gelen isim ve imzalarından. Folklor araştırmalarıyla dikkat çeken bir usta.
Emekli olduktan sonra yayınlandığı kitapların sayısı yüz rakamıyla ifade edilebilir noktaya geldi. Maşallah, tebrikler efendim.
Bana ulaşan Nail Tan kitaplarından, yayınlarından biri, yenisi: Yeşil Deniz
Araç’ta Kültürel Hayatın Yedi Rengi, adının taşıyıcısı. Pırıl pırıl bir baskıyla 176 sayfayla okurların , ilgililerin karşısına çıkmış, çıkarılmış bir kitap elimdeki efendim.
Aliye Hacı Bekir Şahin, Nazlı Şahin İmre, Hande Şahin Celalyan isimleri (bir fotoğrafla) dikkat çekiyor ilk iki sayfada.
Kitabın kimlik bölümünde: Baskıya hazırlayan; Nail Tan, Fotoğraflar: Fahri Özbek-İsmail Savaş imzaları dikkat çekmekte, yeralmakta.
Soyadı sırasına göre, kitap içindeki yazarlar sıralanmış. Bunlar:
Yrd. Doç. Dr. Eyüp Akman, Erdal Atacı, Fazıl Bayraktar, Kemal Kızılkaya, Hüseyin Özbek, Abdullah Savaş, Nail Tan, Özdemir Tan, Yrd.Doç.Dr.Cevdet Yakupoğlu, şeklinde karşımıza çıkıyor.
Sunuş, Nazlı Şahin İmre-Hande Şahin Celalyan imzalarının taşıyıcısı. Sunuşun girişinde; “Batı Karadeniz Bölgesi’nin tarihi, kültürel merkezi Kastamonu’nun doğa cenneti ilçesi, atamız Türk şekerciliğinin öncüsü Hacı Bekir Efendi’nin memleketi Araç’a ailecek duyduğumuz sevginin derecesini anlatmak çok zor. Araç sayesinde İstanbul’da varolduğumuz bilincindeyiz” diye devam ediliyor.
Araç, değişik yönleriyle , tarihi geçmişi itibariyle bilgilendiriliyor, anlatılıyor. Arka sayfalardaki bol fotoğraflı görüntü ve anlatımlarla kitabın içerik yönünden zenginleştirildiği gözleniyor.
Araç mutfağındaki kültürel zenginlik, görüntüleriyle insanın iştahını kabartıyor doğrusu.
Fazıl Bayraktar’ın derlediği, mani atma ve maniler-yolcuya mani atmak başlığı altında verilenler ilginçlik içinde karşımıza çıkıyor. Bunlardan:
Helime kadın:
Öyle deyil böyle geç,
Selam ver de öyle geç,
A benim dilsiz dayım,
Kimlerdensin söyle geç!
*
Habibe kadın:
Güvlekte durur pekmez,
Dayım bu yana bakmaz,
Dayım şu kızı görse,
Durup bakmaya bıkmaz.
Böyle bir kitabın yayınlanması için öncülük eden, Nail Tan ağabeyimizi kutluyor, tebriklerimle, sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim.
***
Şiirleriyle Alâeddin İkican
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Ülkemiz şairleri içinde, sesi duyulan, yazdıkları ve yayınladıkları okunulan isim ve imzalardan biri Kırklareli ilimiz merkezinde yaşayan Alaeddin İkican’dır.
Toplumsal olaylarla yakından ilgilenen, bu alandaki duygularını mısralara, sayfalara döken Alaeddin İkican, annesinden, babasından, çocuklardan depremlerden, Birleşmiş Milletlerden sözeder uzun uzun.
Dünyanın farklı yönlerini görür, “Bir başka dünya” başlığı altındaki mısralarıyla seslenir. Bu ses yankılanır günlerce, kulaktan kulağa. Bu şiirin bir dörtlüğünde şöyle ses verir:
Okula başladığın gündeki mutluluğu,
Bir sigara uğruna bizi unuttuğunu,
Silemez kimse belleğimizden,
Alkol, uyuşturucu, fuhuş bataklığını.
Sonra kalemlerin yazmadığını, beyinlerin almadığını dile getirdikten sonra: “Uyuşturucuyu kurutun evlat aşkı bilenler” mısrasıyla noktasını koyar uyarı eklemeleriyle.
Sokak çocukları Alaeddin İkican’ın gündeminde yeralanlardan bir başkasıdır. “Köprü altı benim/Gozlerimi ilk açtığım/Kundağımı saran ebem/Kokladığım gül annem” anlatımıyla seslenişiyle söze başlar, devam eder günlerce.
Çanakkale, Kardeş vatan Kıbrıs vardır gündeminin bir başka bölümünde, sayfalarında duygu duygu anlatılan, mısra mısra ifade edilen. “Çanakkaleyi anlayamazsın” başlığı altındaki dörtlüklerinden ilkinde verilenler, anlatılanlar, ortaya konulanlar:
Düşman hançeri bağrımı yaraladıysa,
Bayrağımı göz dikip karaladıysa,
Haksız yere canları sıraladıysa,
Gelipte Türk ile anlaşamazsın.
Kardeş vatan Kıbrıs için ortaya konulan duyguların zenginliğiyle bir uzunca anlatım vardır sayfalara aktarılan Alaeddin İkican kaleminde. 10 ayrı dörtlükten meydana gelen bir şiirdir bu. Son dörtlüğü:
Destek oldu, tek bırakmadı Türk Devleti,
Çırpınıp durdu karşısında Rum kesimi,
Kendini görse de Adanın tek hakimi,
Özgürdür Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti.
Dünya Çiftçi Kadınlar günü, Dünya gıda günü, Alaeddin İkican gündeminde yeralanlar arasındadır. “Asırlardır erkeğinin yardımcısı/Senden geçer üretimin her aşaması/Görülmez hiçbir zaman çiftci kadının/Aile ekonomisine olan katkısı” mısralarındaki gerçeklerin altı çizilmez mi, Alaeddin İkican alkışlanmaz mı?
Türk Kızılayının güven duyulan ismiyle, hizmetleriyle alkışlanması gereken kuruluşlarımızın başında geldiğini de unutmaz Alaeddin İkican. Doğru yapar, isabetli adım atar, duyulası gürlükte ses verir.
Sevgi şiirleriyle de bir başka açıdan dikkat çeken Alaeddin İkican, “Seni seviyorum, öldüren sevgi, ömrüm sensiz geçmiyor” gibi başlıklı şiirleriyle sevgi dünyasının derinlerinden seslenmedeki ustalığını ortaya koyar. Bir gönül vurgunu, yorgunu olduğunu da açıklar, teslim eder, kabul eder Alaeddin İkican. Dört dörtlükten meydana gelen bir gönül vurgununun dörtlüklerinden seçtiğim:
Yaşadım denizlerin, o mavi sularında,
Yalnız kalan akşamın gizemli yollarında,
Ruhum kabardığında, severken kollarında,
Yaşadım hayat seni, bir gönül vurgunuyum.
***
Çukurova Kurtuluş Savaşı Destanı
Prof. Dr. İSA KAYACAN
M. Demirel Babacanoğlu, 40 yıllık arkadaşım, merhaba dediğim kalem erbabı. Dergi ve gazetelerdeki araştırmaları, yazı ve şiirleri, yayınladıkları kitaplar, O’nu hep zirveye taşıdı.
Elimde M. Demirel Babacanoğlu’nun “Mehmet Demirel Çukurova Kurtuluş Savaşı Destanı” adlı 232 sayfalık bir kitabı var.
Kitabın kapağında; Mersin, Tarsus, Adana, Pozantı, Karaisalı, Kozan, Feke, Saimbeyli, Osmaniye, Kadirli, Dörtyol, Gaziantep, Maraş yerleşim birimlerinin adı, isimleri geçiyor. Kurtuluş Savaşının bu kesimlerinde olup-bitenler üzerinde durulduğu belli.
Şiirsel bir anlatım sözkonusu. Özsöz var 3 ncü sayfada. Anadolu’nun ayakta olduğu o günlerde, Çukurovalıların nasıl çarpıştıkları, düşmanı nasıl kovduklarının araştırılışı var duygular arasında. Bunların sonunda “Çukurova Kurtuluş Savaşı Destanı”nın doğduğu ifade ediliyor, anlatılıyor.
Kitabın kapağındaki 4 fotoğraf için açıklama yapılıyor 2 nci sayfada, göz atalım, kulak verelim:
1- Başkomutan Mustafa Kemal,
2- Binbaşı Kemal Bey (Takma adı: Kozanoğlu Doğan)
Klikya Genel Kuvvayi Milliye Komutanı,
3- Yüzbaşı Osman Nuri Bey (Takma adı: Aydınoğlu Tufan) Doğu Klikya Kuvvayi
Milliye Komutanı,
4- Jandarma Yüzbaşı Ali Ratip (Takma adı: Sinan Tekelioğlu) Batı Klikya Kuvvayi Milliye Komutanı.
“Çukurova’nın önemi” başlıklı anlatımda, şiirde şöyle söze başlanıyor (5 nci sayfadan) efendim. Buyurun:
Söylenceye göre,
Tanrı Uranus,
Yedinci gökten,
Bakarken yeryüzüne,
Birden görür Çukurova’yı,
Gözelikler karşısında,
Şaşırır kalır..
Mehmet Demirel Babacanoğlu, ciddi bir araştırmayla okurlarının, tarihçilerin karşısına çıkmış. 31 ayrı kaynaktan yola çıkarak şekillendirdiği kitap içindeki anlatımlarından dolayı, kutluyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim.
M.Demirel Babacanoğlu: 1944 yılında Karaisalı’nın İncirgediği köyünde doğdu. 1965 yılında Düziçi İlköğretmen Okulu’nu, 1988 yılında da Anadolu Ünv. Önlisans eğitimini tamamladı. 31 yıl öğretmen olarak çalıştı. Karacaoğlan okumakla şiire başladı.
***
Ankara Edebiyat Dergisi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Edebiyat dergilerimizin sayısı azaldı.. Azalmasa da, kalite düşüklüğünün varlığı ortada.
Merkezi Ankara’da bulunan “Payda Yayıncılık”ın yayın organı, Ankara Edebiyat Dergisi, iki ayda bir yayınlanarak, okurlarının karşısına çıkmayı sürdürüyor.
Derginin, Ankara Edebiyat’ın kimliğine bakıyoruz:
Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Gülendem Gültekin. Yayın kurulunda; Murat Özmen, Ersen Tolunay, Şahver Karasüleymanoğlu, Doğan Soydan isim ve imzaları yeralmakta.
Ceren Tiktaş ve Belgin Şavlı’nın derginin yayımında katkılarının olduğunu kaydedelim.
Bu arada, bazı yayın çalışmalarında yakından mesai yapma fırsatı bulduğum, Gülendem Gültekin’in, yayıncılık alanında uzman olduğunu, titiz ve dikkatli çalışmaktan zevk aldığını kaydetmeli, teşekkür ve tebriklerimi buradan iletmeliyim efendim.
Nisan-Mayıs ve Haziran-Temmuz 2009 aylarında 19,20 ve 21,22 nci sayılarının yayınlandığını bu iki sayının masamda olduğunu, bu iki sayının sayfalarında gezmeye gayret ettiğimi belirtmeliyim.
Anılan iki sayıdan bazı imza sahiplerinden isim olarak sıralama yapmak istiyorum:
-Ali Dündar, İsmail Karaahmetoğlu, M. Kemal Yılmaz, Şenal Alkan, N. Abdullah Tonus, Murat Özmen, Nuri Gökmenoğlu, Mehlika Başer, Hikmet Kurter, Celal İlhan, Erhan Avunduk, Prof. Dr. İbrahim Agâh Çubukçu, Nusret Ertürk, Rıfat Ilgaz, Edip Cansever, Mehmet Genç, Fatıgül Balcı, Gülşen Şimşek, Nilüfer Dursun, Bekir Koçak vd.
Payda imzalı 22 nci sayısının başyazısının sonundaki cümle: Okuyalım, okutalım, okuyanlara saygı duyup, aydınlık ve çağdaş bir Türkiye’nin yaratılmasına katkıda bulanalım.
Derginin her iki sayısındaki imzalardan biri Şahver Karasüleymanoğlu. Ankaradaki renklerden, kültür-sanat çalışmalarından bir gazeteci titizliği içinde yaptığı tespitler ve değerlendirmelerle okurlarının karşısına çıkıyor hocamız.
Mehmet Aydın hocanın “Şiirsiz kalmasın” başlıklı, adlı şiirinin girişine kulak verelim (S.20)
Düğümlenmiş yüreğimde,
Tüm insanların acıları,
Akıtmış olmalı gizli bir el
Damarlarıma,
Bu onulmaz zehirleri..
Bu şiirin ardından yine bir şiirle, Aydın Karasüleymanoğlu’nun “Hazırlanmıştım sevdalara” adlı, başlıklı şiirinden giriş bölümüyle devam edelim (S.20):
Seni tanımadan hazırlandım sevdalara,
Karanlıklarda ürettim gökyüzünün rengini,
İçimdeki güzellikleri çiçeklere ödünç verdim,
Nöbetçi askerler gibi elim tetikte,
Bekledim düşlere sığmayan bir sevdayı.
Ankara Edebiyat dergisi, sanat ve edebiyat alanımızdaki önemli bir boşluğun doldurucusu olarak yoluna devam ediyor. Gülendem Gültekin başta olmak üzere, derginin yayımında ve yaşamasında emeği geçenlerle katkısı olanlar için tebriklerimi sunuyor, alkışlarımı ortaya koyuyorum efendim.
***
Haluk Mahmutoğulları’ndan bir kitap
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Şiir dünyamızın genelliği içinden yola çıktığımızda, “şiirimizin başağrıları”yla karşılaştığımızı sıklıkla söylüyor, görüyor, yaşıyoruz.
Ancak, şiir için saygılı olan, şiirin ulaşılmazlığı karşısında, şapka çıkaran, anlatım ve konuşmalarında bu gerçeği yansıtanların sayısı fazla olmasa da vardır.
Bu “var”ların içinde yeralan, ilk sıralarda karşımıza çıkan, hukukçu Haluk Mahmutoğulları’dır.
Yenilerde “Bir Tek Işıktım Binbir Renge Boyandım” adlı 64 sayfalık bir şiir kitabı bana ulaştı.
Kitap İlkyaz yayınları arasında günyüzü görmüş. Sanat yönetmeni Oktay Yivli. Sanat ve edebiyat alanındaki güvenilir isim ve imzalardan, ayak seslerinden biridir Oktay Yivli.
Renk ve zaman şiirleri iç kapak, bölüm ayırımıyla karşılaşıyoruz.
Haluk Mahmutoğulları, şiirin ne anlama geldiğini, şairin görevlerinin ne olduğunu iyi bilen kalemlerimizden, kalem sahiplerimizden biri. “Bir ben bir” adlı şiirinin girişinde şöyle demekte şairimiz:
Bu dünyada bir ben bir doğdum,
Bütün insanlar benimle doğdular,
Bazıları kısa bir rüyayı gerçek sanıp aldandılar,
Bir tek ışıktım; bin bir renge boyandım.
Bütün çiçekler kokularını benden aldılar.
Haluk Mahmutoğulları şiirlerine karşı saygılı, sevgi besliyor. Anlattıklarıyla, mısralarıyla hep gerçeklerden yola çıkıyor, zaman zaman mola verse de nereye varacağını, bundan öncede hangi yolda, hangi adımlarla yol alacağını iyi biliyor.
Hani bir şarkımız var klasikleşmiş. Sevgilisiyle “sizli” konuşuyor, nezaket kuralları dışına çıkmıyor. “Bir bahar akşamı rastladım size/ sevinçli bir telaş içindeydiniz./ Bakınca gözlerinize,/ neden başınızı öne eğdiniz?” mısraları varya bir şarkımızda. Haluk Mahmutoğulları’da öyle yapıyor, öyle hitabediyor karşısındakine. Kitabın 17 nci sayfasındaki “Bahar ozan” vermek istediğimiz nezaket dolu ifade biçimi örneklerimizden:
Ağustos sıcağında,
Bahar serinliğinizle geldiniz,
Sanki kırk yıldır,
Beklediğim sizdiniz..
*
Dudaklarınızda,
Gelecek zamanların hüzün şarkıları,
Dağarcığınızda,
Yaşanmamış büyük aşklara dair şiirleriniz..
Haluk Mahmutoğulları: 1978 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldu. Değişik yerlerde Cumhuriyet savcılığı yaptı. Adalet Bakanlığında değişik görevlerde çalıştı. Elveda İstanbul (1991), Bir Tek Işıktım Binbir Renge Boyandım (1996) adlı şiir kitapları günyüzü gören Haluk Mahmutoğulları, hukuk alanındaki makale ve değerlendirmeleriyle dikkat çekiyor.
***
Tekirdağ şiirleri antolojisi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Tekirdağ, kültürümüz için önemli merkezlerden biri olma özelliği ve güzelliğini taşıyor.
Cahide Ulaş, sanat ve edebiyat dünyamızın önde gelen isim ve imzalarından biri.
Her karşılaşmamızda yeni yeni kitaplarıyla karşımıza çıkan, bu kitaplarından ulaştırma, nezaketi içinde olan şair, yazar ve araştırmacımız.
Etkinliklerin bilinen, beklenen ve özlenen simalarındandır. Sunuculuğuyla da dikkat çeker Cahide Ulaş.
Yenilerde bir kitabı daha bana ulaştı. Adı: Fotoğraflarla Tekirdağ Şiirleri Antolojisi
Derleyenler: Cahide Ulaş, Ali İhsan Şeniz. 2009 yılının ilk aylarında, Tekirdağ Valiliği Kültür Yayınları arasında 128 büyük sayfayla günyüzü görmüş.
Önce kimi kutlamalayım, diye tereddüt içindeyim. Tekirdağ Valiliği mi, iki isim ve imza mı kutlanmalı?.
Ben önce Tekirdağ Valiliğini kutluyorum. Bu ilimiz Valiliği yıllardır, kültür ve sanatımız için önemli katkılarda bulunuyor, yardımların altına imza atıyor. Bu ilimizde görev yapmış valilerimizle, görev yapmakta olan valimizi kutlamak istiyorum.
Sonra, Cahide Ulaş ve Ali İhsan Şeniz için bu kutlama eylemimi gerçekleştiriyorum efendim.
ANTOLOJİ İÇİNDE
Ülkemizde son yıllarda, para karşılığı; şairlerin, şiirlerini bir araya getirenlerin “Ortak kitapları” için, Antoloji deyimini, ifadesini kullandıklarını görüyoruz. Ama, Fotoğraflarla Tekirdağ Şiirleri Antolojisi, katılımcılardan para alınmadan hazırlandığı için “Antoloji” ifadesiyle değerlendirilmekte, ifade edilmektedir. Doğrusu da budur.
Eğitimci, yazar ve şair imzasıyla, Cahide Ulaş hocanımın iki sayfalık bir sunuşu var. Bir yerinde:
-“Sanata ve sanatçıya değer veren, sanatın sosyal ve kültürel iletişimindeki önemini çok iyi bilen Tekirdağ Valisi Sayın Nezih Doğan, Tekirdağ’a ilk atandığı günlerden itibaren şiir adına yaptığımız toplantılara katılarak bizleri onurlandırmıştır” deniyor. Bu cümlenin içinde her şey saklı, anlatım kültürel açıdan farklı. Ali İhsan Şeniz’in kısa biyografısi, Yahya Kemal ve Namık Kemal’den birer şiir. Sezai Kurt, Esra Akyol, Nuray Ergindir, Melike Demirtaş imzalı yazılar. Ahmet Biberci imzalı şiirle başlayan, Tekirdağ yolculuğu.
Antolojinin basımı için özen gösterilmiş. Sayfaların zeminleri, değişik fotoğraf ve görüntülerle zenginleştirilmiş. Şiirlerin adları ve imza sahipleri dikkat çekici bir şekille sayfalara aktarılmış, yerleştirilmiş. Bu isimlerden, imzalardan bazıları:
Ali İhsan Şeniz, Aydın Oy, Aytaç Oy, B. Yıldız Erk, Cahide Ulaş, Emine Köroğlu, Fikret Polat, H.Adnan Önelçin, Hakkı Sarıgül, İsa Cebeci, Türkan Tanrıverdi vd. Yanlış saymadıysam 118 isim ve imzanın Tekirdağ şiirlerinin yeraldığı Antolojiden Cahide Ulaş imzasının “Tekirdağ-S.31” adlı şiirinden:
Barbaros, Kumbağ, Altınova,
Özenle işlenmiş birer oya!.
Yabancısı, yerlisi koşuyor sana,
Yazın denizin de bir harika!..
***
Nazmi Alper Tanrıverdi’nin şiir dünyası
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Nazmi Alper Tanrıverdi Manisa ilimiz merkezinde yaşayan, şiirimizin meşakkatli yolculuğunda epey mesafe almış arkadaşlarımızdan biri.
Yenilerde bir demet şiiri geldi. Bu şiirlerin bazılarının mısraları arasında bir gezinti yapmak istiyorum:
Nazmi Alper Tanrıverdi, şairliğinin yanında düz yazılarıyla da dikkat çekiyor. Fotoğraflarla da yakından ilgilendiği biliniyor. O’nun şiirlerinde, hasret var, arayış var, bekleyiş var, kırgınlık, mutluluk var.
-“Bir sevda masalı bu/Hicrana bürünmüş” diye söze başladığı şiirinde, topraktan, gül kokusundan, solan güllerden sözeder uzun uzun.
Manisa’da yayınlanan gazetelerde düzenlediği, sanat ve edebiyat sayfalarıyla pek çok şairin, yüzlerce şiirinin bir araya getirilişini, kamuoyuna yansıtılışını gerçekleştiren Nazmi Alper Tanrıverdi, Otuz Ağustoslarda kanayan yüreğinin sesini dinler, Gazzedeki çığlıklardan etkilenir.
-“Ne olur/Hasrette bırakma beni” dedikten sonra arayışa geçer, aradığını bulur. “Resmim için” şiirinde, çaresiz ellerden, kavuşamayan, kavuşan ellerden sözeder. Bu şiirin bir dörtlüğünde şöyle seslenir:
Yılların izini mümkün mü silmek?
Mümkün mü kaderi önceden bilmek?
Yüzüne çizilen çizgilere bak,
Yaşanan yılları anlatmıyor mu?
Şiirleri yanında, deneme yazılarıyla da karşımıza çıkan Nazmi Alper Tanrıverdi, bir mektup yazar; “Mektuplarımız tam bir edebi metindi. Şimdikilerdeki gibi argo da yoktu o günlerde” hatırlatmasında bulunur.
-Çocukluğumda yaz tatilini dört gözle bekler, tahta bankolu 3 ncü mevki bir tren vagonda Kütahya’dan Uşak’ın İnay köyüne tatile giderdik” diye söze başlar Kara Tren yazısında.
Sevgililer gününde bir limanın gözyaşlarını anlatan Nazmi Alper Tanrıverdi, bir an gelir ki “çıldırdım” diye bağırır, bu başlıkla şiirler yazar. Ve bu şiirinde şöyle bir girişle karşımıza çıkar:
Hani sevdalanacak yaşta değilim,
Diyorum kendi kendime,
Eski deli rüzgârlar,
Esmiyor başımda..
Yaşar Olduk, Gittin, Türbe, beni sorarsan, çağrı, Ne zaman bir türkü duysam, Selam olsun bitmeyecek mi?, Vakit Tamam, Kışladan anneye mektup, Bir adam gibi başlıklarıyla, bu başlıklar altındaki şiirleriyle karşımıza çıkan Nazmi Alper Tanrıverdi’nin şiirimiz adına yaptığı hizmetler, bir kalıcılık hüviyetiyle kayıtlardadır, sütunlardadır efendim. Tebriklerimi, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Hiç yorum yok: