23 Kasım 2009 Pazartesi

Prof. Dr. Metin Özata’dan:
Burdur Tarihi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Bazen, kitapların isimleri üzerinde (hakkım ve yetkim varmış gibi) kısaltmalar yapıyorum. Ama sadece başlıklarda.
Prof.Dr. Metin Özata hemşehrimin bir kitabı, araştırması-yayını geldi geçenlerde. Tam adı: İlk Çağlardan Kurtuluş Savaşı’na Burdur Tarihi. 362 sayfayla Eylül 2009’da Umay Yayınları arasında günyüzü görmüş.
Metin Özata hocanın uzunca bir önsözü var. Bir yerinde;
“Burdurlu kadınlar da Milli Mücadele’de en büyük desteği vermiştir. Antalya, Isparta ve Denizli bölgesinde sadece Burdur’da Fıtnat hanım başkanlığında 110 kadını aşan üyesi olan Burdur Kadınlar Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurulması, Burdur için büyük bir övünç kaynağıdır. Burdurlular kadını erkeği aydın kişilerdir. Celal Bayar Cumhurbaşkanı olarak 1954 yılında Burdur’u ziyaret ettiğinde-Münevverler yatağı Burdur diye hitab etmişti” deniyor.
İçindekiler sayfalarına bakıyoruz, ana-alt bölüm başlıklarıyla karşımıza çıkanlar
- Burdur tarihine kısa bir bakış / Burdur anıları/Kurtuluş savaşı döneminde Burdur/Kurtuluş savaşı neden ve nasıl başladı?
- 1919 yılında Burdur’da gelişen olaylar, 1920 yılında Burdur’da gelişen olaylar, 1921, 1922, 1923 yıllarında Burdur’da gelişen olaylar,
- Atatürk’ün Burdur ziyareti, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün Burdur’u ziyareti.. BURDUR ÖZELLİĞİ
Burdur ilimiz, önemliliği ve özellik zenginliğiyle dikkat çekiyor. Burdur tarihiyle, tabiat varlıklarıyla, depremleriyle, bilinmeyen yönleriyle bir bir araştırılmış ve sayfalara aktarılmış. Prof. Dr. Metin Özata hoca, dikkatli ve titizliğiyle kalıcı, aranılan ve yarınlara ışık tutacak bir el kitabının masaüstü kitabının yayınını gerçekleştirmiş.
Sayfa 189, 190 ve 191’lerde karşımıza çıkan, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün 25 Nisan 1943 ve 04 şubat 1944 tarihlerinde yaptığı iki ayrı Burdur ziyaretiyle ilgili Gazi İlkokulu Başöğretmeni Rıza Erdem’in “Burdur” başlıklı iki dörtlüğü var. Buyurun birlikte okuyalım:
Bu bir şehir ki sanırsın bahtsız,
Sakın inanma, hiç öyle değil,
Gölü balıksız, dağı ağaçsız,
Ne içinmiş bak, bu hikmeti bil..
*
Tabiat bir yerde hep kudretini,
Vermiş de bütün insanlarına,
Anladın değil mi, hikmetini?
Artmamış hiç gölüne, dağına..
Hemşehrim, Prof. Dr. Metin Özata’yı Burdur’u, Burdurluya yönelik böyle bir yayını gerçekleştirdiği için kutluyor, tebriklerimi sunuyorum efendim.
GÜNÜN SÖZLERİ: 1- Allahtan korkan kimseden korkmaz, 2- Kendine değer vermek, kendinin farkına varmaktır. 3- Rüşvet yiyen kimse görevli dilencidir. (Hacı Ferhat Mirza, Bakü- Azerbaycan) ***
Doç. Dr. Tamilla Abbashanlı’nın yeni üç yazısından
Prof. Dr. İSA KAYACAN
İnsanlar var çalışkan, insanlar var kıskançlıktan başka bir şey bilmeyen.. İnsanlar var ülkesiyle ilgili konularda dolu, insanlar var ülkesinin adını söylemekten başka bilgi sahibi değil.
Azerbaycan, Bakü Devlet Üniversitesinden Türkiye’ye Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü Öğretim Üyesi olarak gelen Doç. Dr. Tamilla Abbashanlı’nın yeni üç yazısının satırları arasında mini bir gezinti yapmak istiyorum efendim.
Doç. Dr. Tamilla Abbashanlı, 3 veya 4 dönemdir, Eskişehir Osmangazi Üniversitesinde hocalık yapıyor, öğretim üyesi olarak görev yapıyor. O’nun, Türkiye-Azerbaycan arasındaki köprünün ana ayaklarından, ana omurgalarından biri olduğunu defalarca yazdım, yayınladım. Türkiye’de Azerbaycan’ın fahri kültür elçisi gibi çalışmasından rahatsızlık duyanlar var. Tamilla hocanın, Azerbaycan-Türkiye bayraklarını yan yana dalgalandırmasıyla haklı olarak aldığı alkışlardan rahatsız olanlar var… Olsun, her dönemde, herkes için, ellerinden; konuşmaktan, dedi-kodu yapmaktan başka bir şey gelmeyenlerin varlığı her zaman mümkündür, görülür.. Ama, kayadan kim bir taş parçası koparabilir!..
Tamilla hocanın üç yeni yazısı var masamda. Bu yazılar Ekim 2009 içinde günyüzü gördüler. Değişik gazetelerde okuyucu karşısına çıktı, çıkarıldı bu yazılar:
HEYDER ALİYEV AZERBAYCAN DİLİNİN FEDAİSİ İDİ
Doç. Dr. Tamilla Abbashanlı’nın ilk yazısının başlığı, ara başlığımızdı. Şöyle başlıyordu bu yazı: “Çok değerli Salatın hanımefendi!. Bana hediye ettiğin bütün kitapları Türkiye’ye getirdim. Onları birbir mütalie ediyorum. Birkaç gündür ki, ‘Heyder Aliyev’in dil siyaseti’ kitabını okuyordum. Ne gizledim, kitabın bele tezlikle bitmesine çok üzüldüm”.. Girişdeki nezaketin varlığı, yüksekliği hemen görülüyor, anlaşılıyor değil mi?.
Haydar Aliyev’in dil siyasetinden konuşmağa başlarken, O’nun çok değerli bir fikrini vermişsen: “Her bir halkın milliğini, manevi değerlerini yaşatan, inkişaf ettiren onun dilidir-fikrinden yola çıkarak yüce önderin Sovyetlerin tügyan ettiği bir dönemde hayatını tehlikeye atarak Nesimi kimi amalının uğrunda korkmadan, çekinmeden yola çıkan önderin bu barede öz dilinden verilen hatırasıdır”.
TOMRİSLER BU GÜN DE VAR
Tamilla hocanın bir başka yazısı, başlığı ara başlığımızda yer aldı. Girişi şöyle bu yazının: “Çok değerli hanımefendiler; Dr. Feride Leman ve Dr. Salâtın Ehmedli!.. Size bu mektubu mesafece uzak, kalplerimize en yakın bir ülkeden, sizlerin çok sevdiği, sizleri çok seven dost, kardeş bir diyardan, canım-gözüm Anadolu’dan, bütün dünyaya kucak açıp: Sevelim, sevilelim-diyen Yunusun vatanından, dağlar güzeli, efsanevi güzel Eskişehir’den yazıyorum. Feride ile sen bana Azerbaycan Poeziya (şiir) çelengi-Antolojisini vermeseydiniz, bu mektup da yazılmazdı. Azerbaycan sizinle onur duyar: Feride Salatın! Tanrı sizi korusun! Her zaman evinizde güneş, yüzünüzde gülüş oynasın. Azerbaycan halkı bilsin ki, onun Tomrisleri, Feride ve Salatınlar’ı bugün de var, yarında!:. Canım halkım sen bu kadınlarla övünebilirsin: Azerbaycan seherinin ufuklarında/Tan yıldızı, kutup yıldızı güzelleridir.
KALP İÇİN EN BÜYÜK ZEVK İLİMDİR
Doç. Dr. Tamilla Abbashanlı’nın üçüncü yazısının başlığıda, ara başlığımız: “Hakkında sohbet açacağımız bilim insanı Prof. Dr. Saim Sakaoğlu, sadece Türkiye’de, Türk Dünyası’nda değil, dünyada tanınan âlimlerimizden biridir ve Türk Dünyasının Fahir edebileceği bir insandır.”dan sonra Tamilla hocanın yazdıklarının devamından;
“Saim hocamız hakkında yazılmış kitapları ve onun emekliye ayrılırken konuşmasının metnini, Konya 26 Nisan 2006’da kendisinin yazdığı, Saim Sakaoğlu’nun Mesleki Yaşamından Çizgiler-i de döne döne okuduk.”..
***
Mısraların, satırların içinden
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Şiirlerin mısraları, mektupların, anlatımların satırları içinden seçtiklerimiz olur bazen.
şiirimizin ustalarından, duayenlerinden Feyzi Halıcı hocanın Mayıs 2006’da yazdığı, Dergisi “Çağrı”nın Mayıs 2006 tarihli 558. sayısında yayınladığı bendenize ait dörtlüğü:
DR. İSA KAYACAN (Feyzi Halıcı)
Bir bilgedir Doktor İsa Kayacan,
Sınırsız bir çaba, tekmil heyecan,
Gönülden başarı, sonsuz tebrikler,
Nasıl dayanıyor bu hizmete can?
BURDUR –BUCAK’TAN ÖĞRENCİ MEKTUBU
Gençlerimiz içinde, geleceğimiz bakımından ümit verenlerin ilk sıralarında yer alan, Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Bucak, Hikmet Tolunay Meslek Yüksek Okulu’nun 2 nci sınıfında okuyan Ökkeş Analık’tan aldığım bir mektup:
53 yılın duayen yıldızı, sevgili hocam İsa Kayacan’a; Size sizi anlatmaya ömür yetmez:
2 ay önceydi, Gaziantep’teydim İnternette Prof. Dr. İsa Kayacan hocamın yazısını okuyordum. Birden aklıma, hocamı arayıp tanışmak geldi içimden. Uzun süren araştırmalarım sonucu hocamın telefonunu buldum ve aradım. Aradıktan sonra hocam telefona çıktı ve bir anda hayatım değişti.
1 hafta sonra hocamdan telefon geldi, İsa hocam;, “seninle ilgili bir yazı yazmak istiyorum” dedi. Duyduklarıma şaşırdım önce sonra hocama şunları söyledim; “Size ne kadar teşekkür etsem azdır. Bu çalışmalarım lafta kalmıyacak söz veriyorum dedim. Gazeteci olunmaz yaşanır dedim.” İsa hocam yazdı. “Geleceğin aydınlığından genç bir ses: Ökkeş Analık” Ben gazete ve internette çıkana kadar yazıyı görmedim. Yazıyı okuduğumda rüyada gibiydim. İlk kez gazeteciliğin duayen isimlerinden Prof. Dr. İsa Kayacan hocam benle ilgili köşe yazısı yazmıştı. Kilis, Ankara, Burdur, Antalya, Gaziantep ve bir çok ilimizde yayınlandı. Bende ilk gazeteciliğe adım attığım gün gibi şımarmayıp çalışmalarımı daha da hızlandırdım.
İsa Kayacan hocama bir teşekkür borcum var. Bu borcumu da çalışarak ve yazarak yerine getireceğim.
Sevgili İsa Kayacan hocam; Başarılı ve üretken bir gazeteci olarak, her yazdığımda aynı heyecanı yaşamayı ve “gazetecilik yarını bugünden yaşamaktır” sözünü hep yanımda taşıyacağım. Siz bana sadece yardım etmediniz. Gazetecilikte ilerlememe ve bu güzel yazıları yazmayı öğrettiniz. Aydın bir gazeteci olarak, sizin izinizden yürüyerek yoluma devam edeceğim..
İsa hocam: Edebiyat ve kültür bahçemizin bekçisi..
İsa hocam: Gençlerin destekçisi, Burdur’un vazgeçilmezi, benimse aydınlığımdır.
İsa hocam: Türkiye ve dünyamızın yaşayan efsanesi gönül penceresidir.
Sevgili hocam;
Yağan yağmurlar vardır, yere düşer ama ıslanmaz,
Yükselen yıldızlar vardı, hep yükselen ama düşmeyen.
Yazanlar vardır ama
Size size anlatmaya, yazmaya ömür yetmez.
(Öğrencimiz Ökkeş Analık,
Bucak-Burdur, Ekim 2009)
***

Üç kalemden, üç ayrı şiir
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Bana yazılan şiirlerin kitap halinde yayınlanması çalışmalarımızın sonuna doğru gelindi
Aşağıda bana yazılan üç şiir var efendim. Bunlar sırayla;
ANADOLU’NUN SESİ
(Sevgi Eser-Ankara, 2009)
*Prof.Dr. İsa Kayacan hocama ithaftır.
Anadolu’nun sesi, devrilmez koca bir çınarı,
Gücünü katan, teşvik eden, sevgi, selam ocağı.
Araştırma, yazılar elli iki yıllık süvari,
Sayısız kitabın kurdu, vaktinin gönül mekânı.
*
Bir uyanıştır, bir sedadır, titreyiştir gönülde,
Ruhu asla ölmeyen, eşine duyduğu sevgide,
Bütün bir olgu, meşgale durağı, kutsal bir seyir,
Yılların ayak sesini seriyor gözler önünde.
İSA KAYACAN-Akrostiş
(Melahat Ecevit, Isparta, 2007)
İnsanlar içinde, nadir olansın,
Seni yazmak, onur olur üstadım,
Aşina yanında, koca deryasın.
*

Kibir nedir, gurur nedir bilmezsin,
Ağzından çıkanlar, sözün incisi.
Yâren hanesine yazar, silmezsin,
Ak kağıda düşer gönül sancısı.
Canâna can telef eden tek cansın,
Acıda, sevinçte, hep arayansın,
Ne yazılsa azdır, bir Kaya-can’sın.
İSA KAYACAN
(Birdal Can Tüfekçi, Dalaman, 2007)
İlim çeşmesinin suyu ondadır,
Gürül gürül akar İsa Kayacan.
Dünya’nın en güzel huyu ondadır,
Örnektir bizlere, İsa Kayacan.
*
Bunca yıl çalışmış örnek bir lider,
Bir deryadır bilgin, ummana gider,
Burdur seninle hep, iftihar eder,
Bulunmaz bir eşin, İsa Kayacan.
*
Dostluk yolunda ki, sen meşalesin.
Sevgide rehbersin, ayda halesin,
Şiir ormanında, bir şelalesin,.
Çağlayıp akarsın, İsa Kayacan.
*
Her zaman her yerde, hep bizimlesin,.
Kocaman yüreğinle, koşar gelirsin,
Yurdun her yerinde basında sensin,
Saygılar sunarım, İsa Kayacan.
***

Umut yüklü mektuplar
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Akşehir’den şair Mehmet Cem Yiğit dostumuzun işaretleriyle bana ulaşan kitaplardan biri: Umut Yüklü Mektuplar.
Gülser Han Akkaş’ın, merkezi İstanbul’da bulunan Kora Yayınlarının 192 nci, roman dizisinin 14 ncü kitabı olarak günyüzü gören 364 sayfalık romanı.
Tutsak fikirleri aydınlığa taşımak başlığıyla söze başlanan “Umut yüklü mektuplar” uzun soluklu bir roman.
“O sabahın da öteki günler gibi bomboş geçeceğini düşünerek uyandığı yeni güne umutsuzca gözünü açmıştı Sevgi” diye merhaba denilmekte.
Radyonun düğmesini çevirerek bir istasyondan öteki istasyona geçerken, birden Edip Akbayram’ın sesi duyuluyor: “Aldırma gönül aldırma”yla noktalanıyor arayışı.
Gülser Han Akkaş’ın anlatım biçiminde; gözle görülen, dille beyinle hissedilen bir yumuşaklık var. Bazı cümleler uzunca olsada, kopukluklarla karşılaşılmıyor.
Umut Yüklü Mektupların, bölüm başlıklarından diye tanıtmış, Hüznü mutluluğa taşımak, El emeği göz nuru, Yılbaşı sürprizi, İnsana değer vermek vd.
Sayfa 110’daki “İnsana değer vermek” ten:
Sevgi karşı komşuların toprak damına baktı. Düz toprak damın üstündeki karın yüksekliği yarım metreyi aşmış gibi gözüküyordu. Gerçi çocukluğundan beri hemen hemen her kış böyle yağdığını bildiği için fazla yadırgamadı, ama zamansız yağışına biraz kızmış gibiydi.
Geriye dönelim. Bir mektuptan sözedelim. Sayfa 44’ deki “Can dost, arkadaşlıkta aradığı işte buydu” başlığı altında verilenlerin devam satırlarından:
Nafiz’in yazdığı mektup onu hayal kırıklığına uğratmıştı. Sıkıntıyla “Öteki kişiler de böyle mi düşünüyor acaba” diye korkuya kapıldı.
Mektup metninden:
“Merhaba can dost”.. Can dost.. hayatında duyduğu belki de güzel, en sıcak sözcüktü. O kadar etkilenmişti ki… Okumaya devam etti:
“Ülkemin taşıyla, toprağıyla, havasıyla suyuyla merhaba sana. Böyle bir cesareti gösterip duygularını benimle paylaşmak istediğin için kutlarım seni. Türkiye’de senin gibi düşünen başka bayan var mı bilemem. Ama düşüncelerin gerçekten takdire değer bir davranış”..
Gülser Han Akkaş’ı yayınını gerçekleştirdiği “Umut Yüklü Mektuplar”ından dolayı kutluyorum efendim. Akkaş İstanbul’da yaşıyor.
GÜNÜN SÖZÜ: Bugün, Türkiye’nin neresinde eğitim konuşuluyorsa, Burdur örnek gösteriliyor. (Burdur Milli Eğitim Müdürü Recep Yiğit, Röportaj: Fatih Özcan, Yenigün Gazetesi 04.11.2009)
GÜNÜN HABERİ: Burdur’un Tefenni İlçesinde 31 Ekim 1975 tarihinde rahmetli Yunus Serttaş’ın kurduğu ve haftalık yayınlanan “Tefenni’nin Sesi” gazetesi 11 Kasım 2009 tarih ve 1810. sayısıyla 34.yayın yılına merhaba dedi. Tebriklerimizi sunuyoruz. (İ.K.)
***
Mehmet Nacar’dan: Hüzünlü Bestem
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Şairlerin ortaya koydukları, yayınladıkları, şiirler, kitaplar.
Merkezi Gaziantep’te bulunan “Zemge Yayınları”nın 37 nci, şiir kitapları dizisinin 18 ncisi olarak 174 sayfayla, Mehmet Nacar imzasıyla günyüzü gören şiir kitabının adı: Hüzünlü Bestem.
Yılların gerilerine baktığımda, Mehmet Nacar imzasıyla hep karşılaşmışımdır. Yazdıkları, yayınladıkları okunan, beğenilen takdir edilen, alkış alan bir kalem sahibi, fikir erbabıdır Mehmet Nacar.
İki hayal şehri kurdum, biri bana, biri sana
Gönlümüzü köprü yaptım iki şehrin arasına..
Mısralarıyla dikkat çekiyor. Anlam yüklü mısraların sahibi olduğunu örnekleyerek gösteriyor.
Mehmet Nacar’ın kitap içindeki şiirleri, hece vezniyle şekillenmiş, sayfalara aktarılmış. Kitabın ilk şiirinin adı, “Yetersin bana” başlığının taşıyıcısı. Buradan bir dörtlük alalım. Buyurun:
Bir yırtık pabuçla eski elbise,
Giyerek gelsen de yetersin bana.
İçimden sevdayı haykıran sese,
Uyarak gelsen de yetersin bana.
Mehmet Nacar gani gönüllü. Duygularındaki kararlılığından taviz vermiyor. Ağlayan duygular üzerine şöyle bir göz gezdiriyor, geçtiği yerlerden özlem topluyor. Hayat yoluna sevdalar bırakıyor cömertçe. Avcı bakışların içinde vuruluyor, teslim oluyor. Arka kapakta yeralan dörtlüğündeki duygulara bakalım, tertemizliğiyle ilgili karar verilim.
Bir yarım ekmeği birlikte yerdik,
Gözlerle konuşur, kavga ederdik.
O yalnız, ben yalnız, biz beraberdik,
Gönlümün hüzünlü bestesidir o.
Beste deyince hatırladım. Mehmet Nacar’ın “Yetim gönlüm” ve “Divane” “Anlayamadın” adlı şiirleri bestelenmiş. “Serseri” adlı şiiriyse çalınarak bestelenmiş.
Yayınlanmış yedi bin kadar makalesi bulunan Mehmet Nacar’ın yayınlanmış beş şiir kitabı bulunuyor.
Mehmet Nacar: 1946 yılında Kilis’in Yavuzlu beldesinde doğdu. Anadolu Ünv. AÖF önlisans mezunu olan Mehmet Nacar 1967 yılında başladığı öğretmenliğini 1995 yılında emekli olarak noktaladı. Gaziantep’te gazetecilik alanında çalışmalarını sürdürüyor.
Hüzünlü Bestem’in 73 ncü sayfasında yeralan “Halimize koymadılar” adlı, başlıklı Mehmet Nacar şiirinin ilk dörtlüğü:
Dağlar selam durdu, yollar eğildi,
Mesafeler caymadılar bir tanem.
Namert kurşunladı mertler değildi,
Cinayete doymadılar bir tanem.
GÜNÜN SÖZLERİ:
1- Dil, bizim manevi vatanımızdır. (Ali Naili Erdem, Ankara, 21.11.2009)
2- Beynini tırnaklaya tırnaklaya yazdığı yüzlerce kitap, bütün memleket sathına, bir ışık yağmuru gibi serptiği yazılar. Düzinelerle kitap, binlerce makale. Bunlar ayak izleri İsa Kayacan’ın, Zirvede şimdi. Dağın en yüksek noktasında bir heykel gibi gururla duruyor. (Rızâ Akdemir, Ankara, 2004)
***

Kitap, şiir, mektup
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Önce bir kitap. Süleyman Erdoğmuş’un “Gönül Bahçem” adlı 260 sayfalık şiir kitabı. Hasan Arıcan imzalı önsöz. Cemal Sayılgan’ın bir anlatımı, Süleyman Erdoğmuş’la ilgili görüşleri. Ve şiirle dost olmak, başlığıyla Süleyman Erdoğmuş görüşleri. Hecevezniyle şekillendirilen şiirler değişik konular üzerine yazılmış. Sayfa 193’deki şiir “ Bir yosmaya uğradım” başlığının taşıyıcısı. Dört ayrı dörtlükten meydana gelen bu şiirden:
Geçiyordum bir yosmaya uğradım,
Düzenli yapılmış yolları güzel,
Bahçesinde bülbülleri şakıyor,
Beyaz ve kırmızı gülleri güzel..
1924 yılında Sivas’ın şarkışla ilçesinin orta köyünde dünyaya gelen Süleyman Erdoğmuş Ankara’da yaşıyor.
AHMET CANBABA’dan “İSA KAYACAN” şiiri
Ahmet Canbaba eskimeyen dostlarımızdan. 2004 yılında bendenizle ilgili bir şiir yazmış, yayınlamış. Bana ulaşmayan bu şiir, neredeyse “Bana Yazılan Şiirler” kitabıma giremiyordu. Tesadüfen konuşurken, “benim de bir şiirim var İsa Kayacan’la ilgili” deyince, sevindim, kızdım. Zamanında bana niye ulaştırılmamış, diye. Benimle, yani İsa Kayacan’la ilgili şiir yazıp da elinde tutanlar varsa, lütfen acilen göndersinler. Zira “Bana Yazılan şiirler” adlı kitabın sayfaları bağlanmak üzere. Ahmet Canbaba’nın İsa Kayacan şiiri:
İSA KAYACAN (Ahmet Canbaba Şubat 2004)
Aklı yüreğinde, her sevgide duyar heyecan,
Nasıl onun güzelliğinde, sözünden cayacan,
Bütün yurtta, basının her gün sayfalarında,
O sevgili arkadaşımız, o İsa Kayacan.
*
Bilmiyorsan ahkam kesme yanında sen susacan
Geçmişe bir yolculuk yap, ondan neler duyacan
Birini kırmamak için inancını dizginler
O sevgili dostumuz, yufka yürekli Kayacan.
*
Edebiyatı gelin kız gibi üryan soyacan
Sözün çirkinliklerine yer vermeyip kıyacan
Bir kayanın içinden o fışkırır şaşırırsın
Can olur karşına çıkar, gönüle dost Kayacan.
MEHMET DOĞAN’IN MEKTUBU
Isparta ilimiz merkezinden Mehmet Doğan, Durmuş Öcal’a bir mektup göndermiş. Mektup Durmuş Öcan’ın “Burdur Yöremizin, Kültür, Sanat ve Edebiyat Bülteni”nin 67 nci sayısında yer aldı. Özetlediğimiz mektup:
Yıllar evveli İsa Kayacan üstadımla bir Ankara ziyaretimde makamlarında kendilerini ziyaret ederek tanışmıştık. Yıllarca yaptığı düşünce turları ve sonrasında gelen fikir işçiliğinin kendine has yorgunluğunu her yazarda olduğu gibi adeta çilenin nurdan bir muştusu gibi İsa Kayacan üstadın da sinesinde gülümsüyor sezdim bu sonsuzluk vizesini.
Durmuş Öcal’ın İsa Kayacan üstadımıza beslediği muhabbeti ve sevgiyi yine Öcal’ın sanat bülteninden biliyoruz. İsa Kayacan üstat da bu muhabbete karşılıksız kalmayıp gerek bu bültene, gerekse Burdur yöresinin düşünce ve bilgi birikimimiz konusunda ilerlemesine büyük katkılar yağdırıyorlar (Mehmet Doğan, Isparta 13 Ekim 2009)

Hiç yorum yok: