29 Aralık 2009 Salı

Ece Köyünde Akşam, şiirinin öyküsü
Prof. Dr. İSA KAYACAN
1958 yılı ortaları. Burdur ili, Tefenni ilçesine bağlı Ece Köyü. Köyde, evlerde su yok. Elektrik yok Kanalizasyon düşünceler arasında yer almıyor. Tarlalarda, genelde karasabanla-öküzlerle çiftçilik yapılıyor.
Orak biçme, ekinlerin toparlanması elle yapılıyor. Taşınması öküzlerin çektiği kağnılarla. Köyde, ev halkının tümü çalışıyor.
Ece köyünde bir katlı, geniş tahtalığı ve 4 odası bulunan toprak damlı evimizin geniş bir bahçesi var. Çalılarla çevrili bu bahçenin bitişiğinde, suyu oldukça soğuk bir kuyu bulunuyor.
Kuyunun bakımı, rahmetli babam tarafından yapılıyor. Babam, hayır işlerinin önderi durumunda. Bu kuyunun kovasının düşmesi, etrafındaki tahtaların, bütünlüğünün bozulması, arızalanması gibi aksaklıklarla hep babam ilgileniyor. Bu ilgi sürekli ve seve seve yapılan bir hizmet görünümü arzediyor.
Akşamüzeri orak tarlasından gelen kadınlar, kızlar bu kuyudan su ihtiyaçları için, kuyunun başında toparlanıyor, sırayla su çekiyorlar, kaplarıyla taşıyarak evlerindeki ihtiyaçları için kullanıyorlar.
Bu arada, kuyu başındaki özellikle genç ve güzel kızlar, kendi aralarında sohbet edip, birbirleriyle şakalaşıyorlar. Zaman zaman maniler ve türküler mırıldanarak aralarındaki tatlı sohbeti sürdürüyorlar.
Bende İsa Kayacan olarak, bizim kocakapının üzerindeki toprak damın üzerinden, çok yakın olan kuyuya ve su çekenleri sürekli izliyorum.
Üstten baktığım için, kadınlar ve kızlar beni görmüyorlar. Bu kızlar arasında beğendiklerim, değişik hayallere kapıldıklarım bile var.
Bu genel tablo içerisinde, etkilendiğim, hayal dünyasına daldığım zamanlar oluyor.
Ve efendim, işte böyle bir günde, şiirsel duygularım ayağa kalkarak dörtlükleri alt alta getiriveriyorum.
Bu şiirin adı önce “Köyde Akşam” dı.
Sonra “Ece Köyünde Akşam” oldu.
Buyurun bu şiiri birlikte okuyalım.
***
ECE KÖYÜNDE AKŞAM
(İsa Kayacan -1958)
Kerpiç evimizin bahçesinde,
Derince bir kuyu vardı kuyu.
Bütün akşamın şirin sesinde,
Köyün halkına yeterdi suyu.
*
Akşama doğru bir ay ışığı,
Çıkardı çalılar arasından,
Elinden atar ağaç kaşığı,
Sonra gençler, gönül yarasından.
*
İşte nur yüzlü ayın önünde,
O uzun boylu ince ağaçlar.
Böyle bütün eğleniş gününde,
Neş’elenir sümbülü yamaçlar.
*
Bu yamaçların ta eteğinde,
Görünür selvilerin gölgesi.
Sonra arıların peteğinde,
Bir vızıltı, bir de ezan sesi.

Hiç yorum yok: