27 Şubat 2010 Cumartesi

KONUK YAZAR:
Çalışan; Öz halkının işine yarayan,
Türk kültürünün korkmaz ve yiğit askeri:

İsa Kayacan
Doç.Dr.Tamilla ABBASHANLI
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi

Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü, Öğretim Üyesi
İsa Kayacan hocam hakkında yazmak isterken nedense, Türk Dünyasının ölmez şairi Nizami Gencevi’nin bu mısralarını hatırladım:

Çalış öz halkının işine yara,
Giysin amelinden dünya zerhara.
İsa Kayacan, Nizami Gencevi’nin dediği insanlardandır. Onun işi-gücü yalnız halkına hizmettir. İsa hocamız bu hizmeti kaleminin gücüyle, gece-gündüz masa başında araştırmalarıyla, incelemeleriyle yapıyor.
Ben onun hakkında yazarken İsa Kayacan hocamıza; “Türk dünyasına ışık saçan insan”, “Türk edebiyatının Ferhat’ı”, “Türk kültürünün korkmaz ve yiğit askeri” demiştim. Ama şimdi düşünüyorum ki, İsa hocamın zahmeti karşısında bu sözler sönük seslenir. İsa Kayacan, bütün güzel hususiyetlerini Nizami Gencevi’nin şiirlerinde görmek mümkündür. Nizami Gencevi insanlarda en örnek hususiyetleri şöyle tasvir ediyor:
Hizmet etmek sayılır erkeklikten nişana,
Halkına hizmet etmek şereftir bir insana.
Veya:
Becersen herkesin yükünü sen çek,
İnsana en büyük şereftir emek.
Derde dayan, incitme hiç zaman eli,
Eller gam çekince, dert alsın seni.
İsa Kayacan, halkına şerefle hizmet eden insanlardandır. O, sadece Türkiye’nin değil, Türk dünyasında yaşayan insanların derdini çekiyor. Türk dünyasında bir çocuğun gözünde yaş olarsa, İsa beyin uykuları çekilir.
Nizami Gencevi’nin dediği gibi: -Türk elleri gam çekince İsa beyin yüzünü keder-gam bürüyor. İsa bey bu kadar işin içinde doğulup-büyüdüğü Burdur’u –Tefenni’yi, Ece Köyünü de unutmuyor. Onun doğduğu köyde mezarlıkta uyuyan doğmaları var, İsa bey onları unutmuyor. Çünkü onlar İsa beyi bütün Türk dünyasına armağan etmişler. İsa bey Burdur’un taşını-toprağını seve-seve okşuyor, sanki kutsal bir toprağa el süren gibi.
İsa beyin bütün uğurlarına sevinen, bu uğurları kendi uğurları sayan bir insan da şimdi ebedi dünyadadır. O İsa beyin vefalı ömür-gün arkadaşı- Sabahat hanımdır. İşi ne kadar çok olursa olsun, ister yağmur olsun, ister kar-İsa beyin umurunda değil. O Sabahat hanımın “görüşüne” yollanır, elinde Sabahat’ın çok sevdiği çiçeklerle.
İsa bey kaygıkeş baba, sevimli dededir. Evlatlarının kaygısını çekmeye, torunlarını sevip-okşamağa her zaman zamanı vardır. İsa bey vefalı, dikkatcil dosttur, arkadaştır. Dostlarının hayatında olan önemli günleri unutmaz.
Toplantılarda her zaman ağırlığını koruyabiliyor, bakmayarak ki, toplantılarda, Azerbaycan şivesiyle desek; İsa beyi el üstünde gezdirirler, ama o hiç zaman şımarmaz, her zamanki ciddi tavrını koruyor, herkesle mihriban, her herkesle candandır…
Azerbaycan Türklerinin tabirince desek; İsa Kayacan kişi gibi kişidir. Sözü özünde, özü özünde.. Ömrün uzun olsun, canım hocam. Yüce Tanrı sizi Türk Milletine çok görmesin! Her zaman yolunda yeşil ışık yansın, evinde güneş, yüzünde gülüş oynasın! Nazlı için gelen dünürlere “evet” –verdim- gitti”-deyeceksen, hocam. Karabağ’da benim baba evimin bahçesindeki leylakları siz toplayacaksınız, canım hocam! Karşıda çok işler var… Sizi sevenler ve sevdikleriniz için yaşamağa değer, İsa hocam!
(Şubat 2010: Eskişehir)

Hiç yorum yok: