27 Ağustos 2010 Cuma

Burdur merkez ve Tefenni’den birer haber
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Hep diyoruz ya… Hani klasik haline gelmek üzere ya..Burdur merkez ve ilçelerinden gelen haberler karşısında seviniyor, üzülüyor veya yorum yaparken “tıkanıp” kalıyorum. İki haber var Burdur gazetelerinde yeralan. İkisi de sevindirici. Bunlar sırasıyla şöyle karşımıza çıkıyor efendim:
YILDIZ-DÜNYA MARKASI
Burdur ilimiz merkezinde faaliyet gösteren “Yıldız Silah Sanayi Fabrikası” ürettikleriyle göz dolduruyor. Önce ülkemizde, sonra dünya genelinde marka oluşunu sevinç ve gururla karşılıyoruz. Bu kuruluşumuzun yönetim kurulu Başkanı Adem Kuzu’nun, genç, dinamik görünümüyle onlarca başarının altına imza atacağını, yıllar önce kendisiyle “Av-Doğa” Dergisi için yaptığım röportaj sırasında hissetmiştim.
Çağdaş Burdur Gazetesinin 1725 nci sayısında, H. İbrahim Kara imzalı bir haber vardı, “Yıldız silah sanayi, Dünya markası oldu” başlıklı. (Ses-15 Gazetesi. 04.08.2010) – Yenigün Gazetesi, S.17098) Buradan:
Burdur Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösteren, Yıldız Silah Sanayi Fabrikası, İngiltere’de katıldığı yarışmada “2010 yılının en iyi tüfeği ödülü”nü kazandı.
Bu ödül, Yıldız Silah Sanayi Fabrikasında üretilen SPZME 410 modeli tüfekle geldi.
Ödülünü İngiltere’nin Manchester kentinde düzenlenen törende alan Yıldız Silah Sanayi Yönetim Kurulu Başkanı Adem Kuzu; “Bir Türk firması olarak bu ödülü almış olmanın gururu içindeyiz” diyor ve; “Aldığımız bu ödül, bizim kalite anlayışımızı ve firma istikrarımızı göstermektedir” diye de ilave bulunuyor.
Yarışmaya, Dünya markası olan Browning, Baretta, Perazzi, Franchi dahil pek çok ünlü firmanın katılması, Türk Firmasının “The Shooting Industry Awards Best Of The Best 2010” logosunu alması mutluluğumuzu, gururumuzu yükseklere taşıması bakımından önem taşıyor. (Burdur Ticaret ve Sanayi Odasından Yıldız Silaha “Başarı Tebriki” belgesi verildi. Yenigün Gazetesi, 09.08.2010) Tebriklerimi sunuyorum efendim..
TEFENNİ’NİN SÜTSESİ BURDUR’DA
Tefenni ilçesi, Burdur’un en eski yerleşim yerlerinden. En eski ‘kaza’larından. Tefenni ekonomisinin yüzde 70’i hayvancılık ve tarıma dayanıyor. Bu ilçemizde, “Tefenni Süt Gıda Şirketi” adıyla faaliyet gösteren fabrika, Burdur merkezde bir satış mağazası açtı. Konuyla ilgili haber, Bucak ilçemizde günlük yayınlanan “Ses-15” Gazetesinin 04 Ağustos 2010 tarihli sayısında yeraldı. Açılış haberi ve görüntüleri vardı gazete sayfasında, haber bütünlüğünde (Burdur Gazetesi S.18751- Yenigün Gazetesi S.17098- Burdurlu’nun Sesi Gazetesi 04.08.2010)
Duaların ardından mağazanın açılış kurdelesini Belediye Başkanı Sebahattin Akkaya ile Milletvekili Ramazan Kerim Özkan birlikte kesiyor. Ürünlerini tadına bakan davetliler, gezdikleri satış mağazasına da tam not vermişler.
Süt yoğurt, beyaz, kaşar ve köy peynirleri ile tereyağ gibi süt ürünlerini “Sütsesi” markasıyla tüketicinin beğenisine sunan Tefenni Süt Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Talip Gencer, ilk etapta Tefenni bölgesi, Çavdır, Gölhisar, Altınyayla ve Korkuteli’nin ana bölgeleri olduğunu belirtiyor. Ülke çapında marka olmayı hedeflediklerini de sözlerine ekliyor. Sütsesi, 1991 yılında faaliyete geçmiş. Ankara’dan Tefenni’ye (bu arada Ece Köyü’ne de) selamlar, sevgi ve saygılar efendim. ***
Ümit Fehmi Sorgunlu’da sonsuzluğa uğurlandı
Prof. Dr. İSA KAYACAN
1961 yılında Ankara’ya geldiğimde önce Ankara’daki sanat-edebiyat çevreleriyle tanışma, merhaba demenin gayreti içine girdim.
Yıllar geçti, 1965 kesitinden sonra, Anadolu Basını içindeki şair ve yazarlarla ilişkilerimin artışını gözlemeye başladım. 1970’li yılların ortalarında, Kayseri Hakimiyet Gazetesinde imza olarak tanıdığım arkadaşlarımın içinde Ümit Fehmi Sorgunlu imzası da vardı. Yıllarca günlük yazdığım Kayseri gazeteleri yayıncılığı içinde, Ümit Fehmi Sorgunlu’nun düzenlediği sanat sayfaları, edebi yazılar, şiirlerle arkadaşlığımız, dostluğumuz gelişti, pekişti. Bir kaç toplantıda yan yana, yüzyüze geldik. Yılların çok şey alıp götürdüğünü O da, bende ifade etti, ettim.
Kayseri’de yayınlanan Erciyes, aylık fikir ve sanat dergisinin 392 nci sayısıyla, yine Kayseri’de yayınlanan kültür dergisi “Yeniden Diriliş”in 67 nci sayısında özel sayı ve kapaklarda Ümit Fehmi Sorgunlu’nun 26.06.2010 tarihinde vefat ettiği haberleri yeralıyordu. Bu haberler beni üzdü ve yılların gerilerine götürdü. Ümit Fehmi Sorgunlu:1949 yılında Kayseri’de doğdu. Sanat hayatına 1968 yılında şiirle başladı. Şiirleri önce mahalli gazetelerde, sonra ulusal gazetelerde yayınlandı. 1972 yılında “Onlar” adlı şiir antolojisinde yeraldı. Daha sonraları bir yayınevi kurarak Meçhuller (Hikâye) ve Adımlar (şiir)antolojilerini hazırladı. 1976 yılında “Doğuş” adlı edebiyat dergisini yayınladı. 1995 yılında “Öncü” Edebiyat, kültür ve sanat dergisinin sanat yönetmenliğini yaptı. Akın Günlük ve Hakimiyet gazetelerinde “Divit Sanat” adında bir kültür sanat eki hazırladı. Radyo ve Televizyonlarda programlar hazırlayıp sundu.
Ümit Fehmi Sorgunlu çalışmalarını sürdürürken, onlarca ödülün sahibi oldu. Yapı Kredi Bankası yayınları arasında günyüzü gören antolojilerle, İhsan Işık’ın, Abdullah Satoğlu’nun Ahmet Sıvacı’nın, Muhsin İlyas Subaşı’nın hazırladığı antolojilerde biyografisine yer verildi. Ayrıca, Erciyes Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde Öğr. Gör. Bekir Oğuzbaşaran’ın danışmanlığında, Bekir Yeşilyaprak tarafından hayatı, edebi kişiliği ve hikayeleri üzerine bitirme tezi hazırlandı.
Acılar Nerede Başlar (Hikaye, 1983), Yağmur Yağmıyordu (Hikaye, 1987), Eylül Vurgunu (Hikaye, 1997), Gülün Müjdesi (Hikaye,2005) Tarihten Gelen Ses (Hikaye,2008) Hikayeden Taşan Sözler (Deneme 2010) adlı kitapları yayınlanan Ümit Fehmi Sorgunlu, 26 Haziran 2010 tarihinde saat 15:45’de yatmakta olduğu evinde hayata gözlerini yumdu. Sorgunlu’nun oğlu Aykut Sorgunlu babasının uzun süredir kolon ve akciğer kanseri tedavisi gördüğünü, son olarak da solunum yetmezliği sonucunda vefat ettiğini söyledi.
Ümit Fehmi Sorgunlu’nun cenazesi 27.06.2010 tarihinde Hunat camiinde kılınan öğle namazının ardından Kayseri Şehir Mezarlığında toprağa verildi.
•Kayseri’nin yetiştirdiği şair-hikayeci, kültür adamı Ümit Fehmi Sorgunlu’nun şahsına münhasır bir yapısı vardı (Alim Gerçel),
•Samimi ve dürüst bir insan, vefalı bir dost ve çalışkan bir yazar olan Ümit Fehmi Sorgunlu’nun 61 yıllık hayatı dolu dolu geçti (Nurkal Kumsuz),
•Ümit Fehmi Sorgunlu da, daha bir çok arkadaşımız dostumuz gibi, bir ideal uğruna gidenlerdendi (Burhanettin Akbaş),
•Ümit Fehmi, eserlerine yansıttığı o sağlam duruşu, herkese dostça bakışı, iddiasını ortaya koyarken bakışlarının zaaflarından faydalanmayı düşünmeyen hasbiliği ile kalacaktır (Muhsin İlyas Subaşı),
•O, Kayseri’nin “Delikanlı” hikayecisi, merkezin taşralı sayıp dudak büktüğü “Berceste”nin abisiydi (Özcan Ünlü)
•Ümit Fehmi Sorgunlu, mütevazi bir insan, iyi bir dost ve iyi bir yazardı. (İsmail Özmel)
•Ümit ağabey dergi yayınlamanın, bütün zorluklarına talip olmuş, kararlılıkla yoluna devam ediyordu (Hüzeyme Yeşim Koçak),
•Ümit Fehmi Sorgunlu, sessiz ve sakin tavrıyla, edebiyat dünyamızın başarılı bir kalemi, gönül dünyamızın sıcak bakışlı bir dostuydu (İsa Kayacan)
•Acımasız hastalığı ayak sürüdü/Edebiyat ufkunu duman bürüdü/26 Haziran 2010/Ümit Fehmi Sorgunlu Hakk’a yürüdü (Bekir Oğuzbaşaran) ***
Turgay Algan’ın gündemindeki
gönderi ücretlerim
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Benim için yapılan değerlendirmelerin başında, yazı ve şiirlerini yayınladığım, kitap tanıtımlarını yapıp yayınladığım gazetelerin gönderilmeleri sırasında ödediğim PTT ücretleri, yayınlanan kitaplarımın gönderilişinde ödediğim PTT ücretleri, zaman zaman konuşuldu, dil ucuyla geçiştirilip gitti. Bu konuda araştırmacı, şair-yazar, tahlil uzmanı Mustafa Ceylan bir hesap yaptı, gönderdiklerim için ödediğim PTT ücretleriyle; “İsa Kayacan’ın 8 adet sarayı, 10 adet yatı ve 20’şer katlı 90 adet apartmanı olurdu” diye yazdı.
İzmir’den Turgay Algan’dan bir mektup aldım geçenlerde. Şiirleri de vardı bu mektup içinde. Önce Turgay Algan’ın mektubu üzerine bir göz atalım:
Sayın İsa Kayacan; Akşam eve geldiğimde, eşiğin altından veya posta kutusuna gelen gönderilere baktığımda, çoğunluk sizden gelen dergi, gazeteler olduğunu görüyorum. Kendi kendime söyleniyorum: “İsa Kayacan Türkiye’nin her yerine, milyon kişiye bu kadar dergi, gazete gönderiyor. İyi biliyorum bu posta giderlerini, sayın İsa Kayacan, cebinden ödüyor. Yani, şairler, yazarlar İsa Kayacan’a yük oluyor. Tabi İsa beyde hiçbir karşılık beklemeden sanatseverlere iyilik yapmaktan vazgeçmiyor, yine dergi ve gazete göndermeye devam ediyor.
Ben şöyle düşünüyorum: PTT hesap numarası açsanız. Size, yazı, şiir, mektup gönderen kişiler, şairler, sanatseverler yılda bir kez PTT giderleri için hesabınıza az miktarda da olsa para yatırsalar daha iyi olmaz mı? Aksi takdirde şiir, yazı, mektup göndermeye çekiniyorum, sıkılıyorum. Lütfen içimizin rahat olması için bir PTT hesap numarası açmanızı istiyorum. Hatalı düşünüyorsam özür diliyorum. Sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Çalışmalarınızda başarılar diliyorum (Turgay Algan, İzmir, 12.08.2010)
Not: PTT aracılığıyla gönderdiklerimin sayısı (Ankara’da veya etkinliklerde elden verdiklerim hariç) 45 bin dolayındadır. Bizim arkadaşlarımız hep almalıdırlar! Vermek onların dünyalarında yoktur. Böyle bir sistem işleterek PTT’de hesap açtırsanız, size (İsa Kayacan’a) beş-on kişi ancak birkaç lira gönderebilir. Bu konuda yaşanmışlıklarımın sayısı fazladır. Yinede Turgay Algan’a değerlendirmesi ve nezakati için teşekkür ediyorum. (İK)
GELEMEM (Turgay Algan)
Bugün yar haber yollamış,
Gelemem ben, gelemem ben,
Çirkinleri gönül veremem ben.
Seni mutlu edemem ben.
***
Boşu boşuna yalvarma,
Seni sevsem bana yazık,
Sevemem seni ben, sevemem,
Gelemem yanına, gelemem ben.
ŞAHİDİM GEMİLER (Turgay Algan)
Yazdığın mektubu dalgalar getirdi,
Balıklar okudu bana,
Yolcular kaptanı sevmezde,
Zaten düşmandır bana,
Şahidim, gemiler, vapurlar.
HAYATA ELVEDA (Turgay Algan)
Dışarıya attığın her adım,
Ayrılığın bir başlangıcı,
Hasretliğe gebe dönüşü bilinmez,
Eşe dosta, akrabaya elveda,
Yeni bir hayata merhaba… ***
Sabiha Serin’den: Kar Taneleri
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Şairlerimiz, yazarlarımız, yazdıkları ve yayınladıklarıyla biliniyor, takdir topluyorlar veya belirli bir süre gündemde kalıp, silinip, kaybolup gidiyorlar.
Cumhuriyetimizin temellerinin atıldığı Sivas ilimiz merkezinden seslenen Sabiha Serin, sanat ve edebiyat dünyamızda epey mesafe aldı. 2010 yılı başında günyüzü gören 150 sayfalık “Kar Taneleri” adlı şiir kitabıyla da bu görüşlerimizi doğruladı. Tebriklerimizi sunalım öncelikle.
Sabiha hanım şairliğinin yanında yazarlığıyla da biliniyor, takdir görüyor. Sivas ilimiz merkezinde ofset tekniğiyle 8 sayfa (büyük) olarak günlük yayınlanan “Sivas Postası” gazetesinin köşe yazarlarından. Bu gazetenin 3 ncü sayfasındaki sağ sütunda “Serince” köşe başlığıyla okurlarının karşısına çıkıyor. Bu gazetenin sahibi: Murat Kalender, Sorumlu yazı işleri müdürü: Erdem Özden. Sayfa Editörü: Tamer Takmaz efendim.
Şimdi biz “Kar Taneleri” adlı şiir kitabının sayfalarına dönelim, bakalım neler aktarabileceğiz:
Önsöz ve sunuşlar var ilk sayfalarda. Önsöz Sabiha Serin’e ait. Sabiha hanımın özgeçmişi, şiir dalında aldığı ödüller. Sunuşlar bölümündeki imzalar; İsa Kayacan, Yahya Akengin, Naim İlgün Soysev, Ferhat Sarmusak efendim.
Normal akış içinde verilen şiirler, Bestelenen şiirler, İz bırakanlara şiirler, hepsi bizim şehrimiz, Sabiha Serin’e yazılan şiirler, fotoğraflar şeklinde bir sıralama, düzenleme yapılmış. Adını yüreğime kazıdım, başlıklı şiir dört ayrı bölümden meydana gelmiş. Bu şiirin ilk dörtlüğü:
Ben feleğe neyleyim, soldurdu gül yüzümü;
Kara yazmış yazımı, bulamadım çözümü,
Bir gün silen olmadı kan damlayan gözümü,
Ey benim kara gözlüm, şirin sözlüm nerdesin?
Şöyle bakıyoruz, Sabiha Serin bir yerde “kar tanesi olsam” dileğinde bulunuyor, bir bakıyorsunuz efsaneleşiyor, gurbetlerde dolaşıyor. Has bahçelerin çiçeği olarak “Hasretim sana” duyurusunda bulunuyor.
Sözün özü, sözün kısası, Sabiha Serin şiirleriyle, yayınladıklarıyla, sanat ve edebiyat alanımızdaki yolculukta, sesi duyulan, ayak izleri görülen bir isim ve imza sahibidir artık. Tebriklerimizi yinelemeliyiz.
Sabiha Serin: 1955 yılında Sivas ilimiz merkezinde doğdu. 23 yıl bir kamu kuruluşunda çalıştı. 1993 yılında emekli olan Sabiha Serin, “Efsane” adlı şiir kitabını 2007 yılında yayınladı. Pek çok ödülün sahibi olan Sabiha Serin’in onlarca şiiri, değişik bestekârlarca bestelendi. ***
Hemşehrim Yusuf Erkan’dan:
Bekleyen Kent Burdur
Prof. Dr. İSA KAYACAN

Burdurlu hemşehrilerimin yayınlarının sayısı artınca, beni bir sevinçtir sarıyor. Mutluluk duyuyorum. “Burdur’la ilgili bir yayın daha ortaya çıktı” diye gururlanıyorum.
Merkezi İstanbul’da bulunan Heyamola Yayınlarının 139 uncusu olarak günyüzü gören, Yusuf Erkan’ın Bekleyen Kent Burdur, adlı kitabı 392 sayfayla şekillenmiş. Yusuf Erkan’ın kısa biyografisinin verilişiyle söze başlanmış. Dört sayfalık bir önsöz var Yusuf Erkan imzalı. Bir yerinde:
-“Gelecek kuşaklara miras bırakır gibi Burdur kent merkeziyle ilgili bir alt yapı oluşturmalıydı kitap. Kentin ruhunu verebilmeliydi” deniyor.
Giriş bölümünde, Burdur adının kökeni ve tarihçeden söz ediliyor. Başlangıçtan okuyalım:”Günümüzde otobüs firmaları İstanbul-Antalya yolculuğu yaparken, en son Afyonkarahisar’da mola verirler ve Burdur üzerinden Antalya’ya geçip giderler. Burdur, iç bölgeleri kıyıya bağlayan geçiş yolları üzerinde pek uğranılan bir kent değildir.
Bir Burdur Türküsü:
“-Şu Burdur’dan gece geçtim görmedim,
Beş çeşmeden su içmedim kanmadım” der.
Burdur’u gece geçerseniz ya da uğramadan geçerseniz bir şey göremezsiniz.”
Burdur’u, Burdurluyu değişik yönlerden anlatırken, sayfalara aktarırken, dikkat edilmesi gereken noktalar vardır. Araştırma kaynaklarının arka sayfalarda verildiği görülüyor.. Ancak, İsa Kayacan yayınlarından kaynak olarak yararlanma gereğinin duyulmadığı anlaşılıyor!
Yusuf Erkan imzalı “Bekleyen Kent Burdur” adlı, Heyamola yayınlarının Türkiye’nin Kentleri serisinde yayınlanan kitabın içindekiler bölümünde yer alanlardan:
-Yatılı Burdur yılları, Burdur’da yaşam döngüsü, Gezginlerin izlenimleriyle Burdur, Burdur’un müzik grupları, Burdur’da yaşam döngüsü, Sipsisiyle özdeşleşen Dirmil, Kentin merkezi Ulucami çevresi, Burdur’un kütüphaneleri, Fakir Baykurt’un coğrafyası, Hasanpaşa ve çoban bayramı, benim Burdur’um vd.
Yusuf Erkan: 1970 yılında, Burdur’a bağlı Gölhisar ilçesinde doğdu. Gazi Üniversitesi, Ticaret ve Turizm Eğitim Fakültesi “Konaklama İşletmeciliği” bölümünden mezun oldu. Halen İstanbul’da “Otelcilik ve Turizm Meslek Grubu” öğretmenliği yapmaktadır. ***
Üç Şairden
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Şiirlerinden örnekler vereceğimiz şairlerimiz var. Bunlar, Osman Baş, Mehmet Nacar, Temel Ata.
Tokat ilimiz merkezinden, Osman Baş’ın “Bozkırın yalnız adamı” başlıklı şiiri sekiz bölümden oluşuyor. Bu bölümlerden biri:
BOZKIRIN YALNIZ ADAMI (Dr. Osman Baş)
Bakü’den ayrılıyorum,
Artık gülüne istediğince tutulsun gönül,
Bulutlar dağlardan ufuklara aksın,
Yüreği vurgun yemiş bir güle dargınım,
Ben, ben bu bozkırın yalnız adamıyım.
Bir başka şairimiz, Gaziantep ilimiz merkezinden sesleniyor: Mehmet Nacar. Çok seviyorum, adlı, şiiri altı dörtlükten meydana geliyor. Bir dörtlüğü bu şiirin:
ÇOK SEVİYORUM (Mehmet Nacar)
-Önce sitem eder, kızarsın bana,
Seviyorum dersin, çok seviyorum,
Binbir kahır ile yazarsın bana,
Seviyorum dersin, çok seviyorum.
RUHUM AĞLAR NEDENSİZDİR (Temel Ata)
Temel Ata, Hendek İlçe Tarım Müdürlüğünde çalışıyor. Bize ulaşan “Ruhum ağlar nedensizdir” adlı, başlıklı bir şiiri var. Bu şiir altı dörtlükten meydana geliyor. Bu şiirin bir dörtlüğü şöyle efendim:
-Yeni güneş doğarken, sabah bekleyen güne,
Uzaklarda ölüyor, ben görünmeyen her şey,
Asumanda yıldız, ay; hüküm giymiş sürgüne,
Şimdi nerde; söyleyin, kapkaranlık gece hey..
1. Sayın İsa Kayacan; İLESAM’ın değerli üyesi, şiirimizin ustalarından rahmetli sayın “Ahmet Tufan Şentürk Türk Şiirine hizmet Ödülü” çalışmalarına katkılarınızdan dolayı, takdir ve teşekkürlerimizi sunar, sağlık ve başarılarınızın devamını dileriz. (08.05.2010 - Mehmet Nuri Parmaksız, İLESAM Yönetim Kurulu Başkanı)
2. Sayın Prof. Dr. İsa Kayacan: Edebiyat dünyamıza armağan ettiğiniz muhtelif eserlerinizle ilgili çalışmalarınızdan dolayı kutluyor ve başarılarınızın devamını diliyoruz. Bilesiniz ki; gerek eserleriniz, gerekse şahsınız her zaman hatırlanacaktır. Bu vesileyle şahsınızı kutluyor, Cenab-ı Allah’tan sizden ve eserlerinizden razı olmasını temenni ediyoruz. Selamlarımızla (Necdet Çelikdönmez, Paye Ortak Kitap sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni-Elazığ,01.05.2010) ***
Burdurlu Çetin Bozcu’dan
yeni bir “Kahpemcik” şiiri
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Çetin Bozcu, Burdur ilimizin eski Belediye Başkanlarından. Burdur’u, Burdurluyu çok iyi tanıyor, çok iyi anlatıyor.
2005 yılında, Burdur Belediyesi Kültür Yayınları arasında günyüzü gören, “Şiirlerle Burdur” adlı kitabımda iki uzun şiiri yer alan Çetin Bozcu, Burdur ağzını ustaca kullanıyor, ifade ediyor. 26 Kasım 2009 tarihinde yeni bir şiir daha yazmış Çetin Bozcu “Sen ne bilcen kahpemcik” adıyla. Bu serinin dördüncüsü olan 16 dörtlükten meydana gelen bu şiir, hazırlamakta olduğum “Burdur’dan kültür yağmuru” adlı kitabımda yeralacak inşallah.
Lakapların yerli yerince kullanıldığı, Çetin Bozcu imzalı “Sen ne bilcen kahpemcik”(4) adlı şiirin mısraları arasına dönelim buyrun:
Lâkaplar yerli yerince oturtulmuş. Bizimle selamlaşıyorlar: Dağ öttürenlerin Ahmet, Yobaz Osman, Kebap Ali, Aylıkçıların Veli, Morinin Ahmet, Ay Şavkının Ahmet, Gutcanların Süleyman, Kapkaççıların Mehmet, Kan yükülerin Zühtü, Şalgamların Salih, Gılirosmanların Veli, Terecilerin Osman, Katrancının Ali, Gasıkcıların Süleyman, Eşşekçi Mustan, Yarımağaların Ali, Keleş’in Hüseyin, Çarkçıların Hasan, Hacı Arabın Amad, Davganların Ali, Cırtlakların Mustafa, İmam Amadların Nevzat, Yağlıkçıların Nejdet, Memişağaların Muammer, Dubaracıların Ömer, Yunusların Ali, Gramafoncu İsmail, Deli Abdurrahman, Şeytan Mustuk, Bülbül Süleyman, Çilosmanların Lütfü, Etyemezlerin Veli, Mayaların Ahmet, Şekercilerin Ali, Gorukların Yusuf, Çalımların Nuri, Aşçıhüseyinlerin Faruk, Güzelemminin Necir vd.
Lakapların her birinde, anlam, mana ve çağrışım zenginliği var.
Burdur’da çok beğenilen,sevilen,dinlenen,alkışlanan Çetin Bozcu’nun “Sen ne bilcen kahpemcik benim Burdurumu”adlı, başlıklı, şiirinin son iki dörtlüğünü birlikte okuyalım, düşünelim ve değerlendirelim. Buyrun:
Alabozların Mehmetle bekçilik yaptın mı?
Enencinin Rahmi gibi keman çaldın mı?
Hacınebilerin Hüsnü Bayarı bilip,tanıdın mı?
Sen ne bilcen kahpemcik benim Burdurumu!
***
Çetin Bozcu araştırdı,yazdı bunları,
Hatırlattı gençlere ata lağablarını,
Yazamadıklarımın sakın kırılmasın hatırları,
Sen ne bilcen kahpemcik, benim Burdurumu!..
***
Kâzım Poyraz’ın yeni şiirlerinden
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Manisa ilimiz merkezinden seslenen Kazım Poyraz hocanın yeni şiirleri geldi. Ancak, Yarın ve Olay gazetelerindeki şiir köşelerimi, iş yoğunluğum nedeniyle veda ettiğim için, Kazım Poyraz’ın şiirlerinin mısraları arasında kısa bir gezinti yapıp bazı örnekler vermek istiyorum:
BİZDE SOSYETİK OLDUK (Kazım Poyraz)
-Özendikte geldik, şehirli olmaya,
Karar verdik lüks araba almaya,
Kazıkladı bir hırsız, girdi araya,
Gel de gör, inan bizde sosyetik olduk.
Bu şiir on ayrı dörtlükten meydana geliyor. Burada butik butik dolaşan hanım ve kızlardan, tıraş olmayan keçi ve sakallı oğlanlardan sözediliyor uzun uzun.
Kazım Poyraz’ın gönül damlaları manileri var. Bu adla yani “Gönül damlaları” adıyla verilen yollanan şiir altı dörtlükten meydana geliyor.Bu şiirden,bu maniden bir örnek verelim:
-Dönüm dönüm ektik darı,
Battık borca yoktur karı,
Kaymağını aracı yer,
Umut gelecek baharı.
Bir başka “Gönül damlası”ndan sızan,akan manilerden:
-Elma aldım pazardan,
Kızlar korkar nazardan,
Güller işler mendile,
Al dudağı kirazdan.
Kazım Poyraz hocanın, Kördüğüm ve hayalle yaşadım, adlı, başlıklı şiirleri de var. Önce kördüğüm, sonra “hayalle yaşadım” dan birer dörtlük naklederek noktamızı koyalım:
1-Çözülmüyor kör düğümler,
Unutulmaz hayal günler,
Gamze yüzde, siyah benler,
Yar! Boşa gider ömrümüz...
2-HAYALLE YAŞADIM (Kazım Poyraz)
Ömrüm harcadım yoluna, sen kalbimi kırıp gittin,
Görmedin yanan alevi, yıktın sevdam viran ettin,
Boşa döktüm göz yaşımı, dinmez içimde bu sızı,
Anladım yol sonu serap, umut günleri kaybettim.
***
Nuran Şentürk Karakılıç’ın şiirlerinden
Prof. Dr. İSA KAYACAN

Nuran Şentürk Karakılıç, rahmetli Ahmet Şentürk ağabeyimizin yeğeni. Avukat, yazar, şair. Nuran hanımın şiirleri var yenilerde bana ulaşan. Önce bu şiirlerden örnekler vermek istiyorum: Şiir;”Saygıdeğer doktorum Prof.Dr.Fatih Karel’e” ithafıyla başlıyor.
ŞİFALI ELLERİYLE (30.03.2010)
30 Mart günlerden salı,
Sağ gözümün katarakt ameliyatı,
Şifalı elleriyle dünyamı aydınlatan,
Gözümdeki bulutlurı dağıtan,
Sevgili doktorum,
Bir sorum var şimdi size:
Kalbin gözünü de açabilir misiniz?,
Nasırlanmış kalplere de,
Katarakt ameliyatı yapabilirmisiniz?.
YILDIZ FALI (Nuran Şentürk Karakılıç)
Yıldız falı, oğlan yakışıklı,
Ve iyi niyetli,
Kız güzel ve incelikli,
Herkes pek yakıştırdı ikisini,
İlk tanıştıklarında,kız oğlana,
O hayati soruyu sordu,
Cevaba yüzü soldu,
Zira birbirine, çengelli dağıttı burçları,
Astroloji ilmi
Aşkın hava tahmin merkezi,
Böyle ilan etti neticeyi,
Onlara ayrılık düştü,
Gazetelerdeki yıldız falı ise,
Yine dü-şeşti...
SEVGİMİN (Ahmet Tufan Şentürk)
Bu güzel renk,bu güzel koku,
Boyasız,cilasız,tuvalsiz,fırçasız,
En güzel tablo.
Ustası kim?,
Mimarı kim?
Sevgimin (1986)
***
Burdur’dan bir değerlendirme daha
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Burdur çıkışlı haberler, değişik bilgi ve belgeler beni hep ilgilendiriyor, satır ve sayfalarında gezmem gerektiği noktasından hareketle, haberlerin getirdiklerinden sözetmek istiyorum, sözediyorum.
1-Hamit Çine: “Halk müziği ve halkoyunlarının yozlaşmasına, yozlaştırılmasına tahammül edemiyorum” dedi. (Burdur Gazetesi, 02.08.2010)
2-Yıldız Silah Sanayi, Dünya Markası oldu. Browning, Baretta, Perazzi, Franchi dahil birçok ünlü firmanın katıldığı yarışmaya katılan Burdur Yıldız Silah Fabrikası, ürettiği SPZME 410 modeli ile; İngiltere’de 2010 yılının en iyi tüfeği ödülünü kazandı (Çağdaş Burdur Gazetesi, 03 Ağustos 2010)
3-Ekonomisinin yüzde 70’i hayvancılık ve tarıma dayanan Tefenni’de üretim yapan ve Sütsesi markasıyla ürünlerine tüketiciye sunan Tefenni Süt Gıda Şirketi, Burdur Merkezde de fabrika satış mağazası açtı. Ülke çapında marka olmayı hedefleyen Sütsesi’nin il merkezindeki fabrika satış mağazasının açılışı, Burdur protokolünün katılımıyla gerçekleştirildi (Ses-15 Gazetesi, Bucak-Burdur, 04.08.2010)
4-Kabak Kemanenin ordinaryüs profesörü: Salih Urhan (Burdur Gazetesi, 02.08.2010)
5-Halil Balcı’dan 7. kişisel doğa sergisi. Burdur Belediyesi İnsuyu Kültür Sanat ve spor etkinlikleri çerçevesinde resim sergisi açıldı. Serginin açılışını, Burdurlu Gazeteci-Yazar Prof. Dr. İsa Kayacan ünlü Halk müziği araştırmacısı Hamit Çine ve Salih Urhan birlikte yaptılar (Çağdaş Burdur Gazetesi, 28.07.2010)
6-Burdur Belediyesi İnsuyu Kültür Sanat ve Spor Etkinlikleri kapsamında, hemşehrimiz, Anadolu Basınının duayen ismi Gazeteci-Yazar Prof. Dr. İsa Kayacan’ın sunduğu, “İsa Kayacan’la Şiir Akşamları” programı önceki gün, akşam Cumhuriyet Meydanında düzenlendi. İsa Kayacan, programda şairlerin Burdur için yazdığı şiirleri seslendirdi (Yenigün Gazetesi, 28.07.2010)
BİR MEKTUP
Antalya’da yaşayan, Gölhisarlı hemşehrim Kâmile Yılmaz’ın mektubu:
Sevgili İsa bey; Güzel kitaplarınızdan sonra, sıcacık yazınızla süslenmiş gazetelerinizi de aldım. Sonsuz teşekkürler. Bu ince ve duyarlı davranışınız beni çok sevindirdi.
“Burçak Tarlası”nı Anadolu’ya tanıtmak için, yazdığınız güzel dizelerinizi okudum, mutlandım. Elinize yüreğinize, aklınıza sağlık…
Yazılarınızı ve kitaplarınızı okurken şiirsel diliniz insanın içini, buz gibi yayla sularıyla yıkıyor. Usta olmak böyle olsa gerek. Tekrar sağ olun. Sizin de kaleminiz hiç susmasın. Yüreğinizdeki insan sevgisi ve paylaşımcı davranışlarınızdan biz de tasımızı doldurmaya devam edelim.
Sizi tanıdıktan sonra ustalığın tepeden bakma, yerme değil, onore etme, paylaşma olduğunu bir kere daha öğrendim. Sevgi ve saygılarımla. (Kâmile Yılmaz, 02.08.2010-Antalya)
***
Atatürk’le aklın aydınlığına
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Bazen,değişik isim ve imzaların yazıları biraraya getirilerek “ortak kitap”lar yayınlanıyor,
Geçmiş yıllarda günyüzü görmüş 136 sayfalık “Atatürk’le Aklın Aydınlığına”adlı kitap bana ulaştırıldı.
Kitap içinde; Kenan Mümtaz Akışık,Mehmet Aydın,Osman Bolulu,M.Güner Demiray,Ali Dündar,Cemal Gürlek, Mahmut Makal,Ahmet Özer,Murat Özmen,Osman Nuri Poyrazoğlu,Vedat Yazıcı imzaları ve bu imzaların yazıları var kitap içinde.
Kitap Düldikeni Yayınevi’nin 21 nci kitabı,yayını olarak günyüzü görmüş.Ankara dostlarınında 3 ncü kitabı.Teknik hazırlık ve dizgi aşamasında Ayfer Ünal’ın emeği geçmiş,katkısı bulunmuş.
Ankara Dostlarının ortak bir sunuşları,önsözleri var.Buranın bir yerinde:
-“Sözün tam anlamıyla kendi gelen,kendiliğinden oluşmuş,daha doğrusu, kendi kendini oluşturmuş bir topluluk Ankara Dostları”deniliyor.
Bu Ankara dostlarının, bencillik, tekbenlik vb. gibi birtakım insancıl ayıplardan kendini arındırdığını görüyoruz.
Ankara Dostları,eylemlerini,özelde anadili, genelde dil ortamında değerlendirmeyi öngörüyor.Onlar,Cumhuriyet coşkusunun,yaratıcı damarları açacağına ve yaşamın mutluluğa dönüşüceğine inanıyorlar.
Sayfa 79’daki Murat Özmen imzalı “Kurtuluş Savaşında Türk Basını”adlı, başlıklı yazı üzerine şöyle bir göz atalım:
Atatürk’ün Söylevi’nde (Nutuk) karanlık günlerin genel görünümü şöyle anlatılıyor:
-“1919 yılı Mayıs ayının 19 uncu günü,Samsun’a çıktım.Genel durum ve görünüş şöyleydi: Osmanlı Devletinin içinde bulunduğu topluluk, Birinci Dünya Savaşı’nda yenilmiş, Osmanlı ordusu, her yanda zedelenmiş , koşulları zor bir Ateşkes Anlaşması imzalamış,Büyük Savaş’ın uzun yılları boyunca,ulus yorgun ve yoksul bir duruma düşmüş, Ulus ve yurdu Birinci Dünya Savaş’ına sürükleyenler,kendi başlarının kaygısına düşerek, yurttan kaçmışlar, Padişah ve halife olan Vahdettin kendisini ve tahtını koruyabileceğini düşlediği alçakça önlemler araştırmakta.
Damat Ferid Paşanın başkanlığındaki hükümet, güçsüz, onursuz, korkak padişahın isteklerine uymuş ve onunla birlikte kendilerini ayakta tutacak herhangi bir duruma boğun eğmiş. Ordunun elinden silahları alınmış, İtilaf Devletleri, Ateşkes Anlaşmasının koşullarına uymak gereğini duymuyorlar” (Atatürk, Söylev, I.Cilt,TDK Yayını,Ankara,1978)
***
Prof. Dr. Yavuz Ahundlu’dan:
Karabağ imdat çığlığı
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Merkezi Ankara’da bulunan Kültür Ajans yayınlarının 71 ncisi olarak günyüzü gören,”Karabağ imdat çığlığı”(Karabağ Harayı) adlı kitap 120 sayfayla günyüzü gördü.
Kitap,Nahçıvan Devlet Üniversitesi öğretim üyesi Ganire Asgerova tarafından Türkiye Türkçesine aktarılmış.Redaktörler:Nail Tan-Hayrettin İvgin.
Nahçıvan Devlet Üniversitesi Rektörü Akd.Prof.Dr.İsa Habibbeyli’nin “Karabağ bütün Türk dünyasının derdidir”başlıklı bir sunuşu var.Bir yerinde:
-“Zamanında teröre karşı kesin mücadele yapılmalıydı.Suçlular,caniler ceza alsaydılar bunlar vuku bulmazdı.Karabağ sorununun temeli teröre bağlıdır.Bu bakımdan Y.Ahundlu’nun düşünceleri çok önemlidir ve ibret vericidir.”deniyor.
Prof.Dr.Yavuz Ahundlu hoca”Türkiye’deki sayın kardeşlerimize”başlığı altında yazdıklarının bir yerinde de şöyle sesleniyor:
-“Maalesef bazı devletlerce de desteklenen bu olaylar bütün dünyanın gözü önünde vuku buluyor.Şunu da ilave edelim ki,bu çirkin olaylara ve suçsuz insanların kitlevi şekilde mahvedilmesine neden olan milli ihtilafa zamanında geçerli cevap verilmemiştir.”
Kitabın içinde yeralan başlıklardan:Ekran karşısındaki düşüncelerden / Kanlı Cumartesi faciası / Bühtancılara (iftiracılara) cevap / Fitnikârlığa çağrı / Hocalı soykırımı / Karabağ meselesinin tarihi kökenleri hakkında bazı kayıtlar / Kanlı seneler unutulmaz / Kanlı günlerimiz / Türk kaynaklarında Ermenilerin soykırıma maruz kalması ve diğer iddiaların asılsızlığı / Ermenilerin Azerbaycan halkına karşı soykırımı,baskı,zorla sınır dışına göçettirme...
Prof.Dr.Yavuz Ahundlu hocamız, çok önemli konunun,bir kez daha ortaya konulmasını,gerçeklerin ışığında gözler önüne serilmesini sağlamış,yayın yoluyla kamuoyuna,kamuoylarına duyurmuştur.Tebriklerimi, sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim:
Prof.Dr.Yavuz Ahundlu: Azerbaycanın’ın Nahçıvan Özerk bölgesinin Ordubad şehrinde doğdu.Bakü Devlet Üniversitesinin Filoloji Fakültesini birincilikle bitirdi. Önceki yıllarda Nahçıvan daki orta okullarda öğretmenlik yaptı.
Yavuz Ahundlu’nun,Azerbaycan tarihi romanlarını araştırmakta olduğunu öğreniyoruz.Değişik gazete ve dergilerde 200’den fazla makelesi yayınlanan Yavuz Ahundlu’nun makaleleri Türkiye ve İran’da da yayınlanmaktadır.
***
İsmet Hürmüzlü’den:
Ve şeytanlar yeryüzüne indiler
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Yazılanlar, yayınlanan, gerçeklerin içinden çıkar,çıkarılır gazete ve dergilerde yayınlanır,kitaplaştırılırsa daha bir önem ve anlam taşıyorlar.
Kerkükten dünyaya yükselen güçlü ve gür bir ses olarak kabul ettiğim Dr. Şemsettin Küzeci aracılığıyla bana uluşan kitaplardan bir yenisi:
İsmet Hürmüzlü imzalı “Ve Şeytanlar Yeryüzüne İndiler”adının taşıyıcısı 78 sayfalık Kerkük Vakfı yayınları arasında günyüzü gören bir kitap.Cep kitabı boyutunda sevimli görünümüyle bize ulaşan,karşımıza çıkan bir yayın. Önce tebriklerimi,sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim.
Suphi Saatçı hocanın bir sunuşu var ilk iki sayfada.Hoca sunuşunun bir yerinde:”Elinizdeki ‘Ve Şeytanlar Yeryüzüne İndiler’adlı eser,usta oyuncu,yönetici,rejisör ve oyun yazarı İsmet Hürmüzlü tarafından kaleme alınmış iki perdelik oyundur bir tiyatro oyunudur”diyor.
Oyunun kişileri arasında; Hayrullah Talfah, Saddam Hüseyin, Ali Hasan El-Mecit,Hüseyin Kamil,İsmail,Ayhan,Aydan,Zeynel,bir kürt vd olarak yaralıyorlar.
Birinci bölüm. Korku iktidarına doğru tırmanış .1. tablo.Giriş cümleleri:”Siyah elbiseli,siyah pardösülü,şapkalı siyah gözlüklü ellerinde silahlar,mafyavari adamlar.Ortada toplantı halindedirler.Saddam diğerlerinden uzak durmaktadır.Tabancası göğsünde asılıdır”
Hayrullah:Sevgili yeğenim neden uzak duruyorsun?Yaklaşsana... Yeğenim küçükkende öleydi...Az konuşur, yalnız dolaşırdı. Oca’da nehirde kayıkla dolaşmayı severdi. Silahsız hiç dolaşmazdı. İşte genç bir adam karşınızda. Kahramanlıklarını duymayanınız yoktur herhalde...
-Saddam ( Yavaş yavaş yaklaşır ... Hepsini inceler... Birisini seçer) Sen… bir adım öne çık.(Adam bir adım öne çıkar) Sen söyle. Örgütünüzün amacı ve hedefleri nedir?
Buradan anlıyoruz ki, İsmet Hürmüzlü hoca bugüne kadar imza koyduğu çalışmalarının,eserlerinin altına attığı imzalara ilave olarak çok özel, çok anlamlı ve yıllarca konuşulacak, gündemde kalacak bir eserin altına daha imza atmış. Tebriklerimizi sunmalı alkışlamalıyız. Ben de öyle yapıyorum.
İsmet Hürmüzlü: Kerkük doğumlu. Devlet Tiyatrosu sanatçısı.Oyuncu, rejisör ve oyun yazarı olarak biliniyor.Yurt içinde ve dışında sahneye koyduğu oyunlarda takdir toplayan bir sanatçı. Öğretim görevlisi olarak Selçuk Üniversitesi Devlet Konservatuarında tiyatro,oyunculuk üzerine dersler verdi.
“Ve Şeytanlar Yeryüzüne İndiler” adıyla,başlığıyla kaleme aldığı iki perdelik oyununu,gerçekçi tragedya olarak kaleme aldı,yazdı.Oyun,Irak’ta yaşayan Türkmenlerin dramını dile getiriyor,anlatıyor.
***
Osman Öcal’dan: Hicran düştü sevdama
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Kırıkkale merkezden Osman Öcal (Vuslati) yayınladığı şiir kitaplarıyla gündemimizde. İkinci şiir kitabı: Hicran Düştü Sevdama, adının taşıyıcısı. Merkezi Gaziantep’te bulunan Zemge yayınları arasında günyüzü görmüş bir şiir kitabı Hicran Düştü Sevdama, efendim.
122 sayfayla şekillenmiş. Mehmet Nacar dostumuzun sunuşu var 4 üncü sayfada. Bir yerinde: “Öğretmen dostumuz Osman Öcal bey, hece kalıp ve kurallarının her türünü rahatlıkla ve kolayca kullanabilen farklı bir şairimizdir” deniyor.
Beşinci sayfada yeralan, kitabın ismi olan üç dörtlükten meydana gelen “ Hicran Düştü Sevdama” adlı, başlıklı, şiirin ilk dörtlüğüne bakalım:
-Huzme inmiş yüzüne gamzeler kadeh kadeh,
Damladı yüreğime, közünde açtı gonca,
Yanaklar nar sureti, dudağı baldan süzme,
Yonca rengi gözleri, serap oldu düşüme.
Şiir isimlerindeki ilginçliklerde dikkat çekiyor. Sonra mektuplar var yazılan, mektup olarak cevaplar alınan. Hayalde saadet, adıyla verilenlerin içine (mektuplar) yerleştirilmiş. Örneğin ilk mektup 16 ncı sayfada yer alıyor. Yedi ayrı dörtlükten meydana gelen bu şiirli anlatımın ilk bölümü, ilk dörtlüğü:
-Merhaba güzelim, aşkı pulladım,
Sırrını içinde bulabilirsen,
Bu özel nameyi sana yolladım,
Verilen selamı alabilirsen...
Osman Öcal, kendine özgü bir anlatımın sahibi… Konu seçimindeki rahatlığı, işleme, şekillendirme, yani mısralaştırma ustalığı var.Yazdıkları, yayınladıkları gelecek için ümit veren bir görünüm arz ediyor, ortaya koyuyor. Sayfa 66 daki “Buruktur aynalar” da yedi dörtlükten meydana geliyor. Son dörtlüğü bu şiirin:
-Ağardı saçlarım döküldü dişim,
Vuslati diyor ki tazedir düşüm,
Dört duvar arası sürer çöküşüm,
Buruktur aynalar, inler tozuyla.
Osman Öcal: 1959 yılının Temmuz ayında Kırıkkale ili Sulakyurt ilçesi Koru köyünde doğdu. Ankara Eğitim Enstitüsünden mezun oldu. Yurdun değişik yerlerinde öğretmenlik yaptı. Halen, Kırıkkale Gürler İlköğretim okulunda öğretmenliğini sürdürüyor.

Hiç yorum yok: