12 Ağustos 2010 Perşembe

Öğrencilerimizden bir başlangıç;
Öğretmenlerimizden bir veda
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Hepimizin, okula başladığımız ilk gün heyecanıyla ilgili anıları vardır. Alıştığımız, anne ve baba gibi gördüğümüz öğretmenlerimizden ayrılış günümüzle ilgili hatırlamalarımız vardır. Öğretmenlerimizin de, öğrencilerimizin ilk günüyle ilgili tanık oldukları vardır.
TENEFFÜSÜ BULAMADIM ÖĞRETMENİM
Kadriye Göktepe Susuz… Milli Eğitim bünyesinde, ilköğretim okullarımızda yıllarca başarıları ve aldığı ödülleriyle hatırlanan, Ankara ilköğretim okullarında öğretmenlik yaparak emekli olan değerli bir hocamız. Anlattıklarından biri:
Bir öğretim yılı başlangıcının ilk gününde, sınıfındaki öğrencilerinden Egemen adlı olanı… Kadriye hoca, ilk dersin sonuna doğru; “Çocuklar, şimdi zil çalacak, teneffüse çıkacaksınız, hava alacaksınız, yine zil çalacak sınıfa, yerlerinize gelip oturacaksınız” hatırlatmasında bulunur. Zil çalar, öğrenciler dışarı çıkarlar, ikinci zille de sınıfa gelen öğrencilerden Egemen isimli olanı:
-“Öğretmenim dışarı çıktım, ama teneffüsü bulamadım, havada alamadım” der. Kadriye hoca, teneffüs ve hava almanın ne demek olduğunu uzun uzun anlatır.
MAHBUBE KAYA: SEVGİLİ YAVRULARIM
Torunum Nazlı Aykut, 2009–2010 öğretim yılında, Ankara Arı Okullarının 5/A sınıfında 247 numarayla okudu. Yılsonu geldi, altıncı sınıfa geçtiği için, arkadaşlarından öğretmenlerinden ayrılmaları noktasına gelindi. Başarılı ve değerli bir eğitimci olan, sınıf öğretmeni Mahbube Kaya, tüm öğrencilere olduğu gibi, 16.06.2010 tarihinin taşıyıcısı genel bir mektup vermiş torunum Nazlı’ya. Anlamlı ve hayatın gerçeklerinin neler olduğunu ifade etmesi bakımından, anılan mektubu aynen aşağıya alıyorum:
Sevgili yavrum;
Hayat yolunda ilk beş yılını başarıyla tamamladın, seni kutluyorum.
Sana yaşamına ışık tutacağını düşündüğüm birkaç önerim olacak:
1) Daima yıldızlara ulaşmayı hedefle; çünkü ulaşamasan bile mutlaka yükselirsin.
2) Her zaman dürüst bir insan ol; çünkü temiz kıyılardan uzaklaşanlar, bir daha o limanlara dönemezler.
3) İyi arkadaşlar edin, sağlam dostluklar kur; çünkü onlar senin her zaman yanında olurlar.
4) Sevinçlerini, sıkıntılarını ve başarılarını yakınlarınla paylaş; çünkü sevinçler paylaştıkça çoğalır, üzüntüler paylaştıkça azalır.
5) Her gün belli bir süre sistemli olarak ve kesintisiz çalışmayı alışkanlık haline getir. Çünkü bu, hayatının her aşamasında işine yarayacak.
Canım evladım; hayat boyu güzel yaşantılarınla ve başarılarınla ailene ve bana büyük gurur yaşatacağına olan sonsuz inancımla gözlerinden öpüyorum. Yolun açık olsun- (Öğretmenin - Mahbube KAYA)
***
Aşk sırra kadem bastı
Prof. Dr. İSA KAYACAN

Aşkın duyguları içinde yaşayarak, duyguların doruklaştığı anlardan söz edebilmek, herkesin ortaya koyabildiği anlatım-ifade biçimleri değildir.
Sevgiyi mutluluğa dönüştürebilenler, Uğur Kılıç’lardır.
Elimde, masamda bir şiir kitabı var. Adı: Aşk Sırra Kadem Bastı. Şairi: Uğur Kılıç. Değişik etkinliklerde, sanat toplantılarında tanıdığım bir delikanlı. Gelecek için ümid veren, anlatımı-hitabetiyle göz dolduran bir değerimiz Uğur Kılıç.
72 sayfalık “Aşk Sırra Kadem Bastı”, merkezi Ankara’da bulunan Kültür Ajans yayınlarının 75. incisi olarak günyüzü görmüş.
Yard. Doç. Dr. Erol Barın imzalı kısa bir sunuş var ilk sayfalardan birinde. Hoca, “Aşk Sırra Kadem Bastı, bir nevi aşka adanmış kitaptır” diyor ve doğru söylüyor. Uğur Kılıç, yüreğinde iki büyük sevda olan, annesiyle, yârine ithaf etmiş yazdıklarını.
Genelde kısa soluklu, hece vezni türüyle kaleme alınan, sayfalara aktarılan şiirlerde, Uğur Kılıç farkını hemen hissediyorsunuz. Kişiliğindeki ağırbaşlılık, şiirlerde bu şiirlerin mısralarında da görünüyor, hissediliyor. 5 nci sayfadaki ilk şiir “ Seni ömür boyu arayacağım” dan bir dörtlük verelim anlaşılması, anlaşılmamız bakımından:
Feryadın sesini boğup çıkarak,
Senden sürüklenip sana akarak,
Yaralı, mahmur ve biraz korkarak,
Seni ömür boyu arayacağım.
Uğur Kılıç, şiirlerinin başlıklarıyla da dikkat çekiyor. “Seni unutmaya gücüm yetmedi” başlıbaşına bir anlatım zenginliği, ifade bütünlüğü. Tutarlı, geniş kapsamlı... “Gözlerin bahçemde aşk çiçekleri/Seni unutmaya gücüm yetmedi” mısralarıyla verilmek istenilenlerin uzunluğunu, genişliğini hissetmemek, görmemek mümkün mü?
Geceler boyu yaşanan duygularda, cennet çiçeğine-çiçeklerine bakıp tebessüm ederek anlatmak istediklerinin tutarlılığını gözlerimiz önüne seren Uğur Kılıç, kitabının adı olan “Aşk Sırra Kadem Bastı” da neler söylemektedir, birlikte okuyalım:
Bir yüzü yaşam dünyanın,
Diğer bir yüzü ölüm..
Sevda bir nefeslik durak,
İkirciklenir yürek,
Geç kalınmış yarınımız,
Yaşam, ölüm, aşk arası,
Yürekte sevi yarası,
Son umut kendini astı,
Aşk sırra kadem bastı…
Uğur Kılıç: 1984 yılında Ankara’da doğdu. İlk ve ortaöğrenimini Ankara’da tamamladı. Gazi Üniversitesi Türkçe Öğretmenliği Bölümünü birincilikle bitirdi. Yüksek Lisansını çocuk klasikleri üzerine yaptı. Türkçe öğretmenliği, editörlük, basın danışmanlığı görevlerinde bulundu.
Pek çok dergi ve gazetede makale, inceleme, şiir ve öyküleri yayımlandı. Uzmanı olduğu “Diksiyon, etkili iletişim, beden dili” alanlarında kitlelere seminer ve kurslar verdi. Uğur Kılıç Türkçe Sevdalıları “DİLSEV” isimli akademik bir derneğin yönetim kurulu başkanlığını yapıyor.
***
Hanifi Bay’ dan: Arabacı Beygiri
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Bana gelen kitapların sayısında azalma yok. Maşallah artış gözleniyor.
Hanifi Bay Tıp doktoru. Güzel sanatların her alanında ismi ve imzası var. Ciddi görünümlü, dünya genişliği, zenginliği O’nun aranılır dostlar arasında, hatta başında yeralmasını sağlıyor.
Opr.Dr. Hanifi Bay’ın 112 sayfalık “Arabacı Beygiri” adlı şiir kitabı bana ulaşalı çok oldu. Sayfalarında gezme fırsatını yenilerde bulabildim.
İzmir Şiir Kütüphanesi adına yapılan ilk yayın çalışması olan kitabın ilk şiirinin adı: “Sevdalar”. Sonra “Ah Gözlerin” adlı şiirle karşılaşıyorsunuz. Bu şiirin ilk dörtlüğü:
Mutluluğa kansam da,
Tüm aşkınla yansam da,
Hasretinle dolsam da,
Gözlerini özlerim..
**
Gözlerin ah gözlerin,
Gözlerini özlerim.
Hanifi Bay, sevgi dolu yüreğindeki duygularla yola çıkıyor, mısralara döküyor hissettiklerini, yaşadıklarını, yaşayacaklarını, konu seçiminde zorluk çekmediği belli. Anlatımdaki ustalığı O’nun rahat hareket etmesini sağlıyor.
Hanifi Bay, merkezi İzmir’de bulunan “Etki yayınları” arasında günyüzü gören “Arabacı Beygiri” adlı kitabındaki şiirlerinde, eski evlerinden sözediyor, erkekliğe attığı ilk adımın heyecanını yansıtıyor, destansı anlatımlarıyla kaybolan gençliğinin arkasından burukluk içinde bekliyor, kabulleniyor. Sevgiden sarhoş oluyor, dimdik yürümesini başarıyla sürdürüyor. Bir sonbahar gününde “Sevgimiz ırmak” başlıklı şiiriyle karşımıza çıkıyor. Torunu Deniz’e yönelik duygularını mısralara döküyor. Bu şiirin ilk bölümü şöyle (Torunum Deniz’e):
Soyluluk timsali,
Yüzünde ilahi gülüşler,
Saf ışıklar,
Oturur gamzelere,
İyilik perileri,
Öz bırakmış,
Damla/ Damla,
Tanrı önem vermiş
Zekâdan yana…
Opr. Dr. Hanifi Bay: 1942 yılında Gaziantep’te doğdu. İstanbul Üniversitesinde Askeri öğrenci olarak okudu. Ankara GATA’da Beyin Cerrahi İhtisası yaptı. Değişik hastanelerde çalıştı. 1984 yılında Yarbay rütbesinde emekli oldu. Değişik alanlardaki sosyal faaliyetlerin içinde, kuruluşunda, yönetiminde görev aldı.
***
Başarılı çalışmaların altına imza atan: Yücel Yönal
Prof. Dr. İSA KAYACAN

Yücel Yönal Sivas ilimiz merkezinden sesleniyor. Araştırmacı, gazeteci ve fotoğraf sanatçısı olan Yücel Yönal’ın yeni yayınları geldi. Bunlar sırasıyla:
SİVAS’IN BİLİNMEYEN YÜZÜ: Tam adı: Eski fotoğraflarla, Sivas’ın bilinmeyen yüzü. Resim defteri şeklinde açılan, 80 sayfalık bir fotoğraflar bütünü, albümü. Önsöz Sivas Valisi Veysel Dalmaz imzasıyla karşımıza çıkıyor. Buranın bir yerinde;
-“Sivas’ımızın yetiştirdiği değerli isimlerden gazeteci Yücel Yönal’ın, zamanla biriktirdiği anılarını fotoğraflar aracılığıyla bizlerle paylaşması, Sivas’ımıza özgü değerlerin de yarınlara somut bir şekilde ulaşması açısından son derece önemlidir” deniliyor.
Sivas, dünü ve bugünüyle İ. Hakkı Acar imzasıyla anlatılıyor. Fotoğraflarla; Mecmua Alem Dergisinde Sivas, Ziyabey Kütüphanesi, Sivas kalesi gibi fotoğraf altlarıyla verilenler, bunların getirdiği fotoğraflar tarihi görünümleriyle, sayfalardan bizimle selamlaşıyor.
SİVAS’TA FOTOĞRAFLARLA ATATÜRKLÜ GÜNLER: Bir başka Yücel Yönal çalışması 24 sayfayla verilmiş. “Atatürk Sivas’a gelişinde büyük bir coşku ile karşılandı” başlığı fotoğrafın altında. Atatürk Sivas’ta, ana başlığıyla da verilmiş. Değişik Atatürk fotoğrafları. Burlardan;
-“Yıllar sonra Atatürk Sivas’ı ziyaretinin birisinde İrade-i Milliye Gazetesinin basıldığı matbaa makinasının başında” şeklinde verilen bilgilendirme ve yıllarca değişik gazetelerde kullandığımız Atatürk fotoğrafı.
SİZİ UNUTMAYACAĞIZ: Muhsin Yazıcıoğlu, Erhan Üstündağ, Murat Çetinkaya, Yüksel Yancı, Kaya İstektepe, İsmail Güneş fotoğraflarının verildiği, tarihi niteliğiyle değer kazanan bir yayın. Bu da resim defteri şeklinde açılıyor. Fotoğraflar, fotoğraflar. Sivasspor sevdalısı Yazıcıoğlu, ana başlığı altında, Muhsin Yazıcıoğlu’nun annesinin dilinden “Oğul” başlığı ve Zeki Tombul imzasıyla verilen şiir. Bir dörtlüğü:
-Besledim büyüttüm bir yiğit oldun,
Şehitler yurdunda üşüme oğul,
Gülleri severdin gül gibi soldun,
Bir göreyim gel, gir düşüme oğul.
Bir göreyim gel, gir düşüme oğul.
Bir başka yayın, Yücel Yönal imzasıyla, “Konuşan Fotoğraflar-Objektife takılanlar” adıyla verilmiş.
KONUŞAN FOTOĞRAFLAR: Araştırmacı, gazeteci, fotoğraf sanatçısı Yücel Yönal, fotoğraflı tespitlerini, görüntülerini zengin bir görünümle yayın haline getirmiş. Tebriklerimizi sunuyoruz efendim.
BURDUR’DAN KÜLTÜR YAĞMURU
Burdur Belediyesi kültür yayını olarak yayınlanmak üzere hazırladığım, civanmert insanların yaşadığı, efelerin, zeybeklerin harman olduğu, yöre sanatçılarının türkülerini coşkuyla okuduğu, boyu küçük, sesi büyük sipsinin anayurdu, Kütüphaneler şehri, Teke yöresinin kültür başkenti: “Burdur’dan Kültür Yağmuru” adlı, Belediye Başkanlığımıza ulaştırdığım kitap içeriğinde neler var, birlikte göz atalım, buyurun (İK):
Şairlerle Burdur(2)-/Osman Akkoç’un Burdur şiirleri/Burdur tarihinin içinden/Burdur-Akdeniz ve Ege Bölgeleri şairlerinin ‘İsa Kayacan’ şiirleri/1850-1953 yılları arasında Burdur’u idare edenler/1854 yılında ‘kaza’ olan, Burdur’un en eski ilçesi Tefenni/1955 yılının Burdur’u/Büyük Millet Meclisinde I.dönem Burdur Milletvekilleri/Burdur Valileri, Burdur Merkez Belediye Başkanları/Burdurlu Gazi, ağır topçu Kademlioğlu İsmail Başçavuş/İsa Kayacan’ın Burdur rüyalarından biri/Burdur’da üniversite sevinci/Teke yöresi folklor araştırmaları/Teke yöresinin Başkenti Burdur türkülerinden bir demet çeşitleme/Kültürümüz içindeki Burdur doğumlulardan bir genelleme/Burdur fıkraları-Burdur Efsaneleri/İsa Kayacan’ın Burdur’u, Burdur’un İsa Kayacan’ı.
218 nci PLAKET: Sayın Prof. Dr. İsa Kayacan; İnsuyu Kültür, Sanat ve Spor etkinliklerine katılımınız ve katkılarınız anısına (Sebahattin Akkaya. Belediye Başkanı, Burdur, 26.07.2010)
***
Simav’dan Serdar Gökçe’nin Şiir Dünyası
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Şiir denemeleri içinde bulunanların, başlangıç heyecanları başka oluyor. Bunların heyecanlarını anlamalıyız, zaman ve fırsat buldukça onları dinlemeli, şiirlerinin mısraları arasında gezmeliyiz.
Mayıs 2010 ortalarında Simav’da yapılan Şairler Şöleni sırasında tanıdığım bir genç var. Adı: Serdar Gökçe. Şölenin değişik programları, sunumları içinde okuduğu şiirlerinin mısralarında heyecan vardı, başlangıcın sevinç ve mutluluğu vardı. Hemen Serdar’la merhabalaştım. Şiirlerinden bir demet verdi bana. Şimdi bu şiirlerin mısraları arasında bir gezinti yapacağım. Buyurun birlikte yapalım bu gezintiyi:
Serdar Gökçe, her genç gibi, şiire yeni başlayan her kalem gibi, sevgiden, sevdalardan söz ediyor. “Sürmeler gözlerinde/Yakıştı mı sana sosyete kızı?” diye soruyor bir şiirinde.
Ve “Seven aldanır, sevilen aldatır” mısralarıyla yola çıkıyor “Yalan sevda” adlı şiirinde. “Canım sevgilim” adlı şiirinin girişindeki dörtlükte şöyle sesleniyor:
Bakışlarında saklı hayat,
Senin, canım sevgilim,
Yalandır sensiz bu dünya,
Sen olmadan canım sevgilim.
Serdar Gökçe’nin beklentileri var yıllarla birlikte şekillenecek. Unutulmak, unutmak istemiyor. “Beni unutursan eğer/Beyazlar kefenin olsun” derken, sevgisinin büyüklüğünü anlatma gayreti içinde olduğunu belirterek, bu yönde gayret ve çabalarını gösteriyor.
Bu gayret ve çabalarını sürdürürken, fazla (sık sık) şiir yazmamasını, klasikleşmiş şairlerimizin kitaplarını okumasını, sanat ve edebiyat dünyamızdaki olup-bitenlerle ilgilenmesini, yazdığı şiirlerini (hemen bitti demeden) biraz dinlendirip, sonra bu şiirlerin üzerine yeniden eğilmesini, gözden geçirmesini tavsiye ediyorum.
Köylü güzelinden, yazdığı mektuplardan söz ettikten sonra “Yasaksın bana” diye bir sınır koyuyor kalın çizgilerle. Nedeni vardır mutlaka!.. Serdar Gökçe, yaşadığı şehir “Simav”dan da söz ediyor mısralarıyla. Bu şiirden (Simav’dan):
Bir yer var şu an aklımda,
Onun adı Yeşil Simav,
Yemyeşil bir alanda,
Onun adı, Yeşil Simav.
***
Hanım hanımcık kızları,
Çok farklıdır nazları,
Tertemiz duyguları,
Öyle bir yer Yeşil Simav.
***
Burdur’dan Şerife Uçkun’un şiir dünyası
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Şiirlerimiz, imza sahipleri.. Değişik yaşlardaki duygu aktarımlarıyla bize ulaşanlar, ulaştırılanlar.
Orhan Altın, Burdur Suna Uzal İlköğretim Okulu Sosyal Bilgiler öğretmeni. Öğrencileriyle yakından ilgileniyor. “Medya okuryazarlığı dersi” çerçevesinde, şiir yazan, öne çıkan öğrencilerini tespit ediyor, değerlendiriyor. Bu isim ve imza sahiplerinden dikkat çekenlerin şiirlerinden bize gönderiyor.
Şerife Uçkun 8-C sınıfındaki Orhan Altın öğrencilerinden. Gazetelerde yayınlanmış şiirleri var. Bana Orhan hoca tarafından gönderilen onlarca şiiri var Şerife Uçkun’un.. Gelecekte (belki) önemli şairelerimizden biri olabilir düşüncesiyle Şerife Uçkun kızımızın şiirlerinin mısraları arasında bir gezinti yapmak istiyorum:
Şerife Uçkun, şiir dünyasına adım atarken, okuduğu kitaplardan, öğretmeninden-öğretmenlerinden, dersler içindeki bilgi ve belgelerden etkileniyor, yararlanıyor. O’nun için Çanakkale, Çanakkale şehitleri ilk sıralarda yer alıyor. Çanakkale’nin ağlattığı gerçeği üzerinde duruyor. Şerife Bacı’nın yaşadıklarını hissediyor, yaşıyor.
Cephane taşıyan Türk anaları,
Çok uğraştılar Anadolu kadınları,
Top, gülle, mermi taşıyan,
Biri vardı arasında Şerife Bacı.
Mustafa Kemal Paşaya karşı saygı duyar, yolculuklardan, SBS’lerden sözeder uzun uzun Şerife Uçkun. Sınıfından, derslerinden, konulardan bahseder ve “Aşk”a dair duygularını dile getirir mısra mısra: “Adını kazıdım duvarlara/Seni düşündüm sabahlara /Açıldı kapılar ufuklara/Aşka geldim yanarcasına” der ve devam eder “seni sevdim sonsuzluğa” diyerek.
Beklenen aşklar, sevgiler, yalnızlıklar, bir bir dile gelir Şerife Uçkun şiirlerinde. İnsanlık adına, hayaller ve umutlar adına merhamet ister uzun uzun anlatımlarıyla. Ümitlerini ve hayallerini anlatırken şöyle söze başlar:
Hayallerime tutunarak yaşıyorum her anda,
Umutsuzluk yer almaz duygular pınarımda,
Küçük bir istek kaynağıdır mutluluğun,
Azim enerjisidir yüreğimizdeki suyun.
Ve arkasından, hayalindeki Burdur’dan söze başlar. Zaman zaman kötümser duygulara dalar, kapılır. Haddizatında, Yemyeşil bir Burdur istediği, hayali ve beklentisi vardır. “Hiç solmamış çiçekler, kirlenmemiş göl belki de” diye seslenir, sesini duyurmak ister.
Arkasından, vergiden, tasarruftan, şehitlerimizden, öğretmeninden, öğretmenlerinden, sabır ve mutluluklardan duygular aktarır, trafiğin etkisi üzerinde durur uzun uzun. Annesine “Benimle kal” derken, Öğretmenin yeri ve önemi üzerindeki duygularının farklılığını bize yansıtır.
Annesine: Ne kadar üzülmüştüm hasta olduğunu duyunca/Korkuyla yüzümü kapadım, hıçkırıklarım boğazımda, derken,
Öğretmenin yeri’nde: Öğretmen güzel yaşamın anılarında/Karanlık sandığın hayatın başlangıcında, mısralarıyla çıkıyor karşımıza Şerife Uçkun. Tebriklerimi, sevgilerimi sunuyorum efendim.
***
Aynur Avcı’nın şiir dünyası
Prof. Dr. İSA KAYACAN

Şairlerimiz, şairlerimiz. Şiirleri, yayınlananlar, bize ulaşanlar, ulaştırılanlar.
Aynur Avcı, İzmir’de yaşayan şairelerimizden. Yazdıkları, yayınladıkları ses getiriyor, dikkat çekiyor. Aynur Avcı, konu seçiminde zorluk çekmiyor. Sevgiyi adım adım izleyerek, yaşayarak mısralarını ortaya koyuyor, duygularını şiirleştiriyor. “Susuyorsun” adlı, başlıklı şiirinde şöyle söze başlıyor, devam ediyor:
Yaşadığın günler geçiyor gözlerinin önünden,
Küçük avlulu evler,
Gülhatmili, nergisli, fesleğenli bahçeler,
Geceleri yanıp sönen ateş böcekleri...
**
Susuyorsun,
Serin pınarlar dolduruyor gözlerini,
Aklın halâ kırlarda biliyorum,
Hep çimenleri özlüyorsun,
Nehir yataklarını,
Uzakta bir ırmağın,
Akışını hatırlıyorsun.
Aynur Avcı anlatımı devam ediyor. “Susuyorsun” diye başlayan bölüm başlıkları, hitap kelimeleri. Anlamlı, düşündürücü. Sitemlerin doruklaştığı mısralar. “Başını öne eğiyorsun/Uzun, uzun susuyorsun/ Seninle birlikte susuyor/Şarkılar şiirler, güzellikler” şeklinde nokta koyuş, bitiriş.
Birbiri ardına sıralananlar. Arasından söküp alınan, yeni baştan düşünmeye, düşündürmeye doğru çıkılan yollardaki mola verişler. Aynur Avcı anlatımı... “Anılar Denizi”ndeki gezintiler. Deniz serinliğinin rahatlatan güzellikleri... Arayıp buluşlar. İşte “Anılar Denizi” Aynur Avcı anlatımıyla, yorumuyla:
Ay ışığı düşer dalgın sulara,
Sanki gözlerimde aşkı heceler,
Umutlarım vurur yakamozlara,
Kordon boylarında bitmez geceler.
***
El ele tutuşur bütün aşıklar,
Şiirlerde, şarkılarda sevda var,
Gönülde aşk, bakışta tat, dilde yar,
Kordon boylarında bitmez geceler.
***
Bir başkadır dalgaların müjdesi,
Günü bekler martıların şuh sesi,
Zaman sessiz, sessiz alır nefesi,
Kordon boylarında bitmez geceler.
***
Dr. Galip Uzunca’dan: Anılardan Nağmeler
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Uzm. Dr. Galip Uzunca’nın şiir kitapları birbiri ardına yayınlanırken, bize ulaşmaları da sağlanıyor. Yeni şiir kitabının adı: Anılardan Nağmeler. 130 sayfayla şekillenmiş, yayınlanmış, şiir severlerin bilgilerine, ilgilerine sunulmuş. Önsöz Dr. Galip Uzunca imzasının taşıyıcısı.
Burada, onikinci kitabıyla okurlarının karşısına çıktığı öğreniliyor Galip hocanın. İlk bölüm: Epik ve didaktik şiirlerden, ikinci bölüm: Lirik ve pastoral şiirlerden oluşurken, Üçüncü bölümde: Güfteler yeralıyor. Sonra Galip hocanın 5 nci sayfadaki yakışıklı fotoğrafının altındaki mısralar karşımıza çıkıyor:
Ömrün mutlu baharı, hazan olup bitse de,
Çağlayıp coşan gençlik, serap olup gitse de,
Şakıyan şen bülbüller, terk-i diyar etse de,
Hazanın da ne hoş, ne erdemli günleri var,
Hak nasip ederse, ne görkemli gülleri var.
Dr. Galip Uzunca, okulların tatil olduğu günlerden sözederken, bazende bir Ramazan Bayramındaki duygularını mısralaştırıyor, sayfalara aktarıyor. Arkasından Bursa’daki iki ezan sesinin üzerinde bıraktıklarını dillendiriyor, anlatıyor, aktarıyor efendim.
Daha sonra, Bursa Sevdasıyla çıkıyor okurlarının karşısına. Paris’ten selam gönderiyor Anavatana-Türkiye’ye, Türkiye’deki sevdiklerine. 86 ve 87 nci sayfalardaki “Bursa’da iki ezan sesi”nden iki dörtlük alalım, nakledelim. Buyurun:
İki tarihi ezan sesi vardır Bursa’da,
Unutulmaz onlar hiç, her şey unutulsa da,
İkiside dinlendi, sevinç nağmeleriyle,
Gönüllere nakşolan mutlu handeleriyle.
***
İkinci ezan sesi ise şöyle olmuştur:
Halkın gözleri sevinç yaşlarıyla dolmuştur,
Bursa’da bindokuzyüz yirmi iki senesi,
Zafer ilân edildi, onbir Eylül gecesi.
Dr. Galip Uzunca: 1992 yılında Bursa’da doğdu. İstanbul Tıp Fakültesinden 1949 yılında mezun oldu. Mesleğiyle ilgili değişik kuruluşlarda çalıştı. Milli Eğitim Tabibliği yaptı. Fransa’da mesleki eğitim gördü.
BURDUR’DAN KÜLTÜR YAĞMURU
Burdur Belediyesi kültür yayını olarak yayınlanmak üzere hazırladığım, civanmert insanların yaşadığı, efelerin, zeybeklerin harman olduğu, yöre sanatçılarının türkülerini coşkuyla okuduğu, boyu küçük, sesi büyük sipsinin anayurdu, Kütüphaneler şehri, Teke yöresinin kültür başkenti: “Burdur’dan Kültür Yağmuru” adlı, Belediye Başkanlığımıza ulaştırdığım kitap içeriğinde neler var, birlikte göz atalım, buyurun (İK):
Şairlerle Burdur(2)-/Osman Akkoç’un Burdur şiirleri/Burdur tarihinin içinden/Burdur-Akdeniz ve Ege Bölgeleri şairlerinin ‘İsa Kayacan’ şiirleri/1850-1953 yılları arasında Burdur’u idare edenler/1854 yılında ‘kaza’ olan, Burdur’un en eski ilçesi Tefenni/1955 yılının Burdur’u/Büyük Millet Meclisinde I.dönem Burdur Milletvekilleri/Burdur Valileri, Burdur Merkez Belediye Başkanları/Burdurlu Gazi, ağır topçu Kademlioğlu İsmail Başçavuş/İsa Kayacan’ın Burdur rüyalarından biri/Burdur’da üniversite sevinci/Teke yöresi folklor araştırmaları/Teke yöresinin Başkenti Burdur türkülerinden bir demet çeşitleme/Kültürümüz içindeki Burdur doğumlulardan bir genelleme/Burdur fıkraları-Burdur Efsaneleri/İsa Kayacan’ın Burdur’u, Burdur’un İsa Kayacan’ı.
218 nci PLAKET: Sayın Prof. Dr. İsa Kayacan; İnsuyu Kültür, Sanat ve Spor etkinliklerine katılımınız ve katkılarınız anısına (Sebahattin Akkaya. Belediye Başkanı, Burdur, 26.07.2010)
***
Dergi, mektup, şiir
Prof. Dr. İSA KAYACAN

Ökkeş Analık, Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesine bağlı, Bucak Hikmet Tolunay Meslek Yüksek Okulu’nun, Halk Bilimi ve Spor Topluluğu Basın-Yayın Birimi Başkanlığını yaptı. Bu Yüksek Okulumuz öğrencilerince 6 ayda bir yayınlanan ve 3 ncü sayısı bize ulaşan, bilim, kültür, eğitim, sanat dergisiyle bütünleşen Ökkeş Analık’tan, anılan derginin ilgili sayısıyla birlikte bir mektup aldım. Mektup aynen şöyle:
Prof. Dr. Sayın İsa Kayacan, sevgili hocam;
Gazeteci olmaya nasıl karar verdiğimi açıklamak istiyorum size; 14 yaşındaydım, güneydoğunun okumayan çocuklar ile bilindiği günlerdi. Lise ikideydim. Babama fotoğrafçıda çalışmak istiyorum demiştim. Yaz aylarında başladığım bu işte, aslında aklımda hep yazmak olduğunun farkına vardım. Düşündüm, neden Güneydoğudan büyük bir gazeteci çıkmasın dedim.
Yazınca anladım ki; Ökkeş sen başarılı ve halkın gazetecisi olacaksın. Arkadaş çevrem fazla olmadı. Yaşantımı gazetecilik üzerine bağdaştırdım. Sonra karşıma siz çıktınız. Sizi Ankara’da ilk gördüğümde öyle çok sevdim ki. Sizin sayenizde bu mesleğe olan sevgim daha da arttı. Geceleri geç yatmaya başladım. Artık 24 saat, bu iş için çalışma arzusu başladı bende.
Sizin telefonda isminizi duymak bile sevindirdi beni hep. Umut ve tatmin edici öğütleriniz ile birçok zorlukları aştım. Şimdi bu satırları okurken ne düşünüyorsunuz hakkımda bilmiyorum ama inşallah sizden öğrendiğim bilgiler ve hayat tecrübesi ile gazetecilik yaşamıma devam edeceğim. Sizin desteğinizi almak hayatta alacağım en güzel hediye olacaktır. Şükranlarımı sunarım.
Yazmak, yaşamaktır sözü ile izinizden gelmeye devam edeceğim.
(Ökkeş Analık, Bucak, Hikmet Tolunay Meslek Yüksekokulu- 23 Temmuz 2010)
*
DOST DEDİĞİN BÖYLE OLMALI
*Prof.Dr. Sayın İsa Kayacan’a
Dost dediğin insan böyle olmalı,
Ara sıra, hal-hatır sormalı,
Aldığının karşılığını vermeli,
İyiliğin kıymetini mutlaka bilmeli.
*
Bende kitap sayın yirmi oldu
Okudum, gözlerim yaşla doldu,
Sevgili İsa, sanki yanı başımdaydı,
Ağladıkça gözyaşlarım sel oldu.
*
Bende yayınların doldu taştı,
Durmuş kardeşin, ne yapacağını şaştı,
Durmuş Öcal, ham idi şimdi pişti
İsa Kayacan, rehber olup önüne düştü.
Durmuş ÖCAL (10 Temmuz 2010 – Burdur)
Not: Bununla birlikte, İsa Kayacan’a yazılan şiir sayısı 241’e ulaştı.

***
Burdur Belediyesinden: Burdur
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Burdur’la ilgili haberler, yayınlar beni hep ilgilendiriyor. Hepsi hakkında bilgi sahibi olmak istiyorum. Ama Burdur merkez ve ilçelerinde yayınlananların bazıları bana ulaşmıyor..
26 Temmuz 2010 tarihinde, geleneksel hale getirilen ve Burdur Merkez Belediyemizce gerçekleştirilen, İnsuyu Kültür Sanat ve Spor etkinlikleri çerçevesinde, “Şiirlerle Burdur-2” (İsa Kayacan’la Şiir Akşamları) programımı, konferansımı gerçekleştirmek üzere gittiğim Burdur’da (Belediyemizde) “Burdur” isimli 110 büyük sayfalık renkli basımla günyüzü görmüş kitaptan-yayından birkaç tane “çaldım”
Ankara’ya gelip baktığımda, sayfalarında gezdiğimde gördüm ki, Burdur değişik özellikleri ve güzellikleriyle, fotoğraf zenginliği içinde tanıtılıyor. Sevindim. Bu yayın da, 23.02.2003 tarihinde yayınlanmış, “Burdurlife”nin bir benzeri. Aynı kuruluş, İzmir’deki “Ak-Ajans, Basın-Yayın Gazetecilik Limited Şirketi” tarafından hazırlanıp, basımı gerçekleştirilmiş.
“Burdur”un arka kapağında, sözkonusu Ak-Ajans’ın farklı yayınlarının görüntüsü içinde, ikinci bir “Burdurlife” daha gördüm. Ama, bu yayın da bana ulaşmamıştı. Ne zaman, yayınlandı bilmiyorum!..
İbrahim Zeki Burdurlu hocamızın bilinen özlenen Burdur şiiri. Belediye Başkanımız Sebahattin Akkaya’nın bir sunuşu var bir yerinde: “Burdurumuzu tanıtan bir kitap, derlenen bilgiler ve güncel görüntülerle, zenginleştirmelerle turistik bir rehber halinde sunuluyor” deniliyor.
Burdur, Burdur ilinin tarihi, Burdur adının kaynağı, höyükler, Antik kentler, Kervansaraylar, Burdur Müzesi, tarihi değeri olan konaklar, Burdur Belediyesi Piribaşlar Kültür ve Sanat evi, Burdur’un kültürel varlıkları, camiler, türbeler, hamamlar, kütüphaneler, saat kulesi, Burdur’un su kültürü, çeşmeler, kiliseler, Ticari kentsel SİT alanı, Burdur’un kültür ve turizm olanakları, Göller, İnsuyu mağarası, geleneksel el sanatları, Burdur Hacılar seramikleri, halk oyunları giysileri, Türküler ve oyun havaları, Burdur’da folklor, ulaşım, hayvancılık, Tarım ve arazi kullanımı, sanayi, madencilik, Burdurlu şair, yazar ve sanatçılar, yöresel yemekler, ilçeler.
Kitabın düzenlenmesi içerisinde iki nokta dikkatimi çekti.
1-Akajans ailesi olarak ikinci sayfada, Ajansın kimliği sayfasında, kitabın çıkmasında (yayınlanmasında) desteklerini esirgemeyenlerin adları sıralanıyor. Belediye Başkanı Sebahattin Akkaya’nın adı (Selahattin) olarak yazılmış. Beşinci sayfada ise “Sebahattin Akkaya” olarak yazılmış. Bu yanlışlığın doğrusunu Burdur’da oturan Belediye bünyesini tanıyanlar bulabilirler, bilebilirler. Ama, Burdurla ilgili olmayan bir konuk bakarsa, doğrusunun hangisi olduğunu anlayabilir mi?.
2-“Burdur” adlı kitabın 97 nci sayfasında başlayan “Burdurlu şair, yazar ve sanatçılar” bölümünde bendenize ait olan bilgiler, 23.02.2003 tarihinde yayınlanan “Burdurlife”nin 76 ncı sayfasındaki İsa Kayacan bilgileriyle aynı. Benim kitap yayın sayımda, makale sayımda, yazdığım gazete ve dergilerle ilgili sayılarda farklılıklar, artışlar değişiklikler oldu.
Yaşayan kalem sahiplerinin biyografilerindeki farklılıklar izlenmeli, doğrusu yayın sayfalarına aktarılmalıdır.
BURDUR’DAN KÜLTÜR YAĞMURU
Burdur Belediyesi kültür yayını olarak yayınlanmak üzere hazırladığım, civanmert insanların yaşadığı, efelerin, zeybeklerin harman olduğu, yöre sanatçılarının türkülerini coşkuyla okuduğu, boyu küçük, sesi büyük sipsinin anayurdu, Kütüphaneler şehri, Teke yöresinin kültür başkenti: “Burdur’dan Kültür Yağmuru” adlı, Belediye Başkanlığımıza ulaştırdığım kitap içeriğinde neler var, birlikte göz atalım, buyurun (İK):
Şairlerle Burdur(2)-/Osman Akkoç’un Burdur şiirleri/Burdur tarihinin içinden/Burdur-Akdeniz ve Ege Bölgeleri şairlerinin ‘İsa Kayacan’ şiirleri/1850-1953 yılları arasında Burdur’u idare edenler/1854 yılında ‘kaza’ olan, Burdur’un en eski ilçesi Tefenni/1955 yılının Burdur’u/Büyük Millet Meclisinde I.dönem Burdur Milletvekilleri/Burdur Valileri, Burdur Merkez Belediye Başkanları/Burdurlu Gazi, ağır topçu Kademlioğlu İsmail Başçavuş/İsa Kayacan’ın Burdur rüyalarından biri/Burdur’da üniversite sevinci/Teke yöresi folklor araştırmaları/Teke yöresinin Başkenti Burdur türkülerinden bir demet çeşitleme/Kültürümüz içindeki Burdur doğumlulardan bir genelleme/Burdur fıkraları-Burdur Efsaneleri/İsa Kayacan’ın Burdur’u, Burdur’un İsa Kayacan’ı.
218 nci PLAKET: Sayın Prof. Dr. İsa Kayacan; İnsuyu Kültür, Sanat ve Spor etkinliklerine katılımınız ve katkılarınız anısına (Sebahattin Akkaya. Belediye Başkanı, Burdur, 26.07.2010)
***
Hemşehrim Emine Önal’ın şiirlerinden
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Antalya’da yaşayan, Burdurlu hemşehrilerimden Emine Önal, yazdığı şiirleriyle takdir görüyor.
Ayrıca, amatörce tiyatro oyunları içindeki rolleriyle de göz dolduruyor.
Emine Önal hemşehrimin yeni şiirleri geldi bana. Bunların mısraları arasında, bir gezinti yapmak istiyorum. Bir türkü anlatımı içinde yazdığı “Bizim eller” adlı şiiri üç dörtlükten meydana geliyor. Bu şiirin bir dörtlüğü:
Bizim elin tarlaları yeşerdi,
Kızılcığın dalları hep bezerdi,
Mor koyunum, kuzusuna süt verdi,
Ne şirindir şimdi şu bizim eller.
Sonra “doğum günü” adlı şiir. Burada, kendi doğum gününde burukluktan, kırıklıktan, üzüntüden söz ediliyor. “Ağlayın, ağlayın bulutlar/Çağlayın akın ırmaklar/Çıldırın çıldırın rüzgarlar” diye devam ediliyor. Sonra, bir iyimserlik duygusu, duyguları çıkıyor karşımıza.
Uzunca, farklı duygularla anlatılanlar, yazılanlar, sayfalara aktarılanlar. Bunlar, “Benim köyüm/Bizim yayla/Dargın” gibi başlıklarla karşımıza çıkıyorlar, çıkarılıyorlar. Buradan bir başka şiirle selamlaşıyoruz. “Bırakıp gideceğim” başlığıyla verilen şiir bu. Bu şiirin girişi:
Seni benimle sensizliğe,
Beni seninle sensizliğe,
Bırakıp gideceğim.
Deniz gibi akışınla,
Alev gibi yakışınla
Şöyle bir bakışımla
Kaşlarımı çatışımla,
Bırakıp gideceğim…
Sonra, Gaffar Okan’a ve Tırlad, başlıklı şiiriyle bizimle selamlaşmaya devam ediyor 1951 doğumlu Emine Ünal.
VATANIMDA (Çeslav Miloş)
İzmir-KIBATEK Bülteninin 45 nci sayısında yeralan şiirlerden, Polonya çıkışlı Çeslav Miloş’un Vatanım adlı şiirini Grazyana Zayak ve Şaban M. Kalkan Türkçeleştirmişler. Üç ayrı dörtlükten meydana gelen bu şiirin bir dörtlüğü:
Elbet bir gün ben de yurduma döndüğüm zaman,
Uçsuz-bucaksız ormanları ve gölleri gezeceğim,
Hatırlıyorum, her akşam hatıralara daldığım anı,
Yurdumun beyaz bulutlarını ve ufuklarını görüyorum.
***
İki ayrı “Kümbet” Dergisi
Prof. Dr. İSA KAYACAN

Ülkemizde, benzer isimlerle faaliyette bulunmak, yazmak, yayınlamak gibi bir alışkanlık yıllardır sürüp gidiyor. Bir zamanlar iki Tercüman Gazetesi. Logo üstüne farklı bir iki kelime konularak, ana görüntü ve logonun aynı olmasında sakınca görmeden sürdürülenler.
Kamil Koç, Hakiki koç, (valla-billa koç da diyebiliriz.).. Bendeniz 1966–1969 yılları arası “Ece” Sanat Dergisini 28 sayı yayınladım. Sonraki yıllarda bir arkadaşımız çıktı, önce “Ece”, ikazımız üzerine, üstüne küçük bir kelime koyarak “Bizim Ece” dergisini yayınlamada ısrarlı oldu.
Masamda iki dergi var. İkisinin ana logosu “Kümbet” kelimesinden oluşuyor. Karakterlerde aynı. Bu iki dergiden birinin adı “Kümbet Altında”, ikincisinin adı “TOŞAYAD Tokat Şairleri ve Yazarlar Derneği Kümbet”… Yani söz konusu derneğin hem kısaltılmış, hem de açılmışı var dergi ismiyle birlikte verilen. Ama ana kelime, yani “Kümbet” aynı, karakter benzerliği içinde. Her iki derginin Tokat’ta yayınlanmakta olduğunu da kaydedelim.
Şimdi isim yarışı içinde olan “Kümbet”lerin sayı rakamı yüksek olanın kimliğinden söz ederek devam edelim: Her iki derginin üç ayda bir yayınlandığı görülüyor. 40 ncı sayısı günyüzü gören “Kümbet Altında” dergisinin, Nisan, Mayıs, Haziran 2010 aylarına ait olan sayısı elimizde. Sahibi: İrfan Yıldız, Genel Yayın Yönetmeni: Osman Baş, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü, İsmail Polatcı. Her iki derginin yayın kurulunda benzer isimler görüyoruz. Yayın danışmanları başlığı altında yer alan isimler de de benzerlikler var.
Şimdi, Kümbet kelimesinin sonunda ve üstünde “Tokat Şairler ve Yazarlar Derneği” kelimelerinin, isminin bulunduğu “Kümbet”in kimliğine bakalım. Ocak, Şubat, Mart 2010 aylarına ait 16 ncı sayısı gün yüzü gören ikinci “Kümbet”in Sahibi: Muhsin Demirci, Genel Yayın Yönetmeni: Hasan Akar, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: M. Emin Ulu. Her iki derginin de, Eğitim, kültür, sanat edebiyat dergisi olduğu yazılıyor, görülüyor.
Her iki “Kümbet”in kimliğinde ve yönetiminde isimleri bulunan arkadaşlarımızın düşündükleri, yaşadıkları ve ayrı ayrı yayınlama, ortaya çıkma gerekçeleri mutlaka vardır. Bu benim, bizim değerlendirebileceğimiz, daha doğrusu sorgulayıp üzerinde yorum yapabileceğimiz bir konu veya olay değildir.
Ne diyelim: Her iki Kümbet dergisinin yollarının açık olmasını dileyerek, yayın sürekliği içinde bulunmaları yönündeki dualarımızı sıralayalım efendim. İki alıntı:
1-Tokat’tan Anadolu’ya, Anadolu’dan dünyaya açılan bir pencere olmak hizmetlerin en güzeli diye düşünüyoruz (İrfan Yıldız, Kümbet Altında Dergisi sahibi)
2-Tokat Şairler ve Yazarlar Derneğinin Kümbet Dergisine editör yazısını yazmanın cesareti bilmem nasıl tarif edilir? (Mehmet Emin Ulu)

Hiç yorum yok: