1 Eylül 2010 Çarşamba

DİLİMİZE İLGİ VE SAYGI: KİŞİLİĞİMİZDİR
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Hemen hemen her gün, yani 24 saat, anlaşmamızı sağlayan dilimizle konuşmalarımız içerisinde yüzlerce, binlerce sözcük çıkar ağzımızdan. Söyler geçeriz... Bu noktada dikkatli olmaya başlarsak, düşüncelerimizin sayfalara aktarılması anlamına gelen yazılarımızda, yayınlarımızda da dikkatli olma özelliğine, güzelliğine kavuşuruz, kavuşabiliriz.
Kimse, “hata yapmadığını” söylemek başarısının sahibi değildir. Sen, ben, şunlar, onlar yani hepimiz az veya çok bazı konuşma hataları, dil hataları yaparız. Önemli olanı bunların azaltılması, mümkünse yokedilmesidir... Öncelikle gayret görülmeli, hissedilmelidir, lafın doğrusu, sözün kısası.
Dilimize karşı ilgi gösteriyorsak, saygı gösteriyorsak, titizlik içindeysek, ortaya kişiliğimizin genel görüntüsü çıkar. Yani, dilimize ilgi-saygı: Kişiliğimizin ta kendisidir.
. Şöyle bir bakalım:
1- Tarih atarız, tarih koyarız bir yerlere. 04.09.1989 günü der geçeriz. Buradaki eksiklik: gün belirtilmediği halde “günü” denilmesi, “tarihinde” denilmesi gerektiği halde “tarihinde” kelimesinin yazılmayışında saklıdır. Doğrusu: 04.09.1989 Perşembe günü. İkinci doğru: 04.09.1989 tarihinde.
2- Vakit, saat ifadesinde, belirtilmesinde: Saat 4.15.. Gecenin vaktinden mi, öğleden sonranın vaktinden mi söz ediyoruz ? Genellikle ikindi vaktinden sözettiğimiz halde böyle söyleriz, böyle yazarız.. Ama o anlama gelmediğini unuturuz, hatırlamayız.
Doğrusu: 04.15.. Eğer ikindi vaktinden sözediyorsak: 16.15 demeliyiz.
3- İşyerlerinin tabelâlarında sıklıkla karşılaşılan “Orijinal” kelimesi, “Orjinal” olarak yazılır, görülür. Bu kelimenin doğrusunun “Orijinal” olduğunu, tabelâ yazıcılarının bilmesi gerekmiyor mu?. Bilmeleri doğru olmaz mı?. Bilmeleri bir zorunluluktur bence.
4- İsteklendirme, özendirme anlamına gelen “Teşvik” kelimesinin bazen, gazetelerimizin bazılarında “Teşfik ikramiyeleri verildi” başlığıyla karşımıza çıktığını görürüz. Doğrusu: “Teşvik ikramiyeleri verildi” olmalıdır.
5- Siyasetçilerimizin pek çoğu dahil, TV ekranlarına çıkıp: “Atatürk’ün Layiklik ilkesi” diye söze başlarlar. Bu sözcüğün doğrusu; “Laiklik” değil midir?.
6- Yine bir vakit ifadesi; Saat kaç? sorumuzun karşılığı olarak; “12 buçuk” denildiğini duyarız. Bunun doğrusu: “Yarım”dır.
7- Londra Kültür Ateşemiz, diyenimiz çoktur. Doğrusu; Londra Kültür Ataşemiz’dir.
8- 2. Basın şurasında konuşulanlar, denildiğinde “şuradaki, buradaki”nden sözediliyor “Şûrasında” dersek, yani şapka koyarsak, doğrusu ifade edilmiş oluyor.
9- Konuşurken bazen, “Birçok insanların- pekçok insanların” deniliyor. Birçok, birden fazla, pekçok’da o anlama geliyor.. “insanların” sözcüğü de birden fazlayı, çoğulu anlatıyor. O zaman doğrusu ne olacak?: “Birçok insanın veya pek çok insanın” denilecek efendim.
10- (,) den sonra (ve)yle devam edilirse (,) koymak fazlalıktır, yanlışlıktır. Yani (,) den sonra (ve) koymayacağız.
11- Muallim ve öğretmenler.. Bu yanlış. Muallim yani öğretmenler.. Açıklayıcısı olacağız. Çünkü bu iki sözcük aynı anlamı taşıyor..
12- (Porf. İsa bey). Bu yanlış. Doğrusu: (Prof. İsa bey). Baazı bilinmeyenleri öğrenmenizi.. ilk kelimede (a) fazlalığı var. Doğrusu Bazı bilinmeyenleri öğrenmenizi. Yerel ağızda olduğu gibi, yazıp yayınlayamayız.. Ama yerel ağızlarla ilgili bir araştırma yapıyorsak, (baazı) diye alır, ama doğrusu (bazı)yı da karşısına yazarız, yazmak zorundayız.
13- Ulusal veya yerel gazetelerimizin bazılarında görülen başlık veya manşetlerde;
- Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel: Dilimize sahip çıkmalıyız, şeklinde verilmesi gereken haber;
- Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel: “Dilimize sahip çıkmalıyız” şeklinde tırnak içinde veriliyor.. Bu yanlıştır, şayet tırnak içinde alıp (dedi) sözcüğünü ekleyeceksek, eklersek doğrusu budur. Yani (dedi) demiyorsak ana cümleyi tırnak içinde vermeyeceğiz. (dedi) diyorsak ana cümleyi tırnak içinde vereceğiz. Doğrusu:
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel: “Dilimize sahip çıkmalıyız” dedi.
DİL YANLIŞLIKLARIMIZ ARTIYOR
Sokakta, caddede, evde, işyerinde, otobüste, kısacası toplumumuzun her kesiminde, yaşadığımız her yerde konuşuyoruz, Türkçe konuşuyoruz üstelik.
Yaptığımız dil yanlışlıklarının sayısında azalma olması beklenirken, artışların karşımıza çıkması, hepimizi üzüyor.
Tespit ettiğimiz yanlışlıklardan bazıları daha şöyle efendim:
1- Çeşitli basın-yayın organlarında yazılarım yer alıyor... şeklinde bir cümleyle sıklıkla karşılaşırız.. Doğrusu: Çeşitli basın-yayın organında yazılarım yer alıyor, olmalıdır.
2- Bir otelde reception görevlisi.. diye başlayan cümle... Bir otelde resepsiyon görevlisi, desek, Türkçe “resepsiyon” diye kullansak, caminin taşı mı düşer yani?.
3- Türkiye’nin bütün mahalle gazetelerinde.... deneceğine, Türkiye’nin mahalli gazetelerinde, diye ifade edilse doğru olmaz mı?.
4- Zanaatçıların veya resim, heykel sanatlarıyla uğraşanların çalıştığı yer, işlik anlamına gelen “Atölye” kelimesi, inadına ve sıklıkla “Atelye” diye yazılır, söylenir!..
5- İşveren durumunda olduğunu anlatmak için, “benim yanımda çalıştı” biçiminde ifade edilir. Doğrusu: “Yanımda çalıştı” değil midir?.
6- Salı günü, fotoğraf ve resim çektirelim, cümlesindeki “fotoğraf-resim” kelimelerinde farklılık vardır.. Hele “çektirmek” eki gelince, bunlardan “fotoğraf” kelimesinin tercih edilmesi gerekmez mi?.
7- Yağmur yağıyor. Önünde şemsiye yığını bulunan, köşe başındaki seyyar satıcı: “şemşiyeler, şemşiyeler” diye bağırıyor.. Bunun yanlış olduğunu O’na kim söyleyecek?. “Şemsiyeler, şemsiyeler” diye bağırmasının doğruluğunu kim hatırlatacak?.
8- Şu kısaltmalarda, büyük harfle ifade edilen kısaltmalarda harfler arasına nokta koyarız. Bu yanlış.. Yani: P.T.T - T.B.M.M. diye yazarız. Doğrusu: PTT-TBMM’dir.
9- Ortak özellikleri olan varlıklar, nesneler bütünü, küme, şeklinde ifade edilen “grup” kelimesi; ay, güneş, yıldız vb. cisimlerinin ufkun altına inmesi, anlamına gelen “gurup”la sık sık karıştırılarak dile getirilir, konuşmalarımız arasında tekrarlanır.
Hatta: “.... Belediyesi Yerel Gündem 21 Sanatçılar Gurubu” şeklinde plaketlere bile işlenir, geçirilir. Burada “Grubu” dense doğru olmaz mı?.
10- Bir sanat etkinliğinde, otobüse binenlerden iki kişi: “Arkada yer yoksa ayakta oturalım” diye konuşuyorlar... Yer yoksa, ayakta kalacaksınız demektir.. Nasıl oturacaksınız acaba?
11- Birkaç fakülte bitirdiğini övünerek söyleyenlerden bazıları; “cenaze kılmak” diye konuşuyorlar.. Kılınan cenaze değil, “cenaze namazı” olmasın?.
12- Sıklıkla yaptığımız, hatta gazetelerdeki - dergilerdeki köşelerimizde tekrarlamaktan çekinmediğimiz, zarf üzerine kaydederken, sık sık tekrarladığımız yanlışlıklardan biri: “Sayın” kelimesinin, nezaket ifade eden kelimenin sadece kişilere hitab ederken kullanılacağı, ama unvanların “sayın” kelimesiyle hitab edilemeyeceği gerçeğidir.
Örneğin:Yrd. Doç. Dr. Şevkiye Kazan... Zarf üzeri yazacağız: Yrd. Doç. Dr. Sayın Şevkiye Kazan, diye kaydedeceğiz... Yani, “Sayın Yrd. Doç. Dr. Şevkiye Kazan” demiyeceğiz.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül... Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, yerine, Cumhurbaşkanı sayın Abdullah Gül, demeliyiz...
RADYO VE TELEVİZYONLARDAKİ KONUŞMA HATALARI
Medya kuruluşları içerisinde gördüğümüz, radyo ve televizyonlarımızdaki konuşma hataları “dil” yanlışlıkları için yapılan tespitler, sayfalar tutabilir.
Hele şu radyolarımızdaki, “genç” spikerlerin veya spiker veya yapımcı olarak takdim edilenlerin konuşmaları, kural tanımayan tutum ve davranışları, dinleyicileri çileden çıkarıyor.
Bazı yerel radyo ve televizyonlarımızın mikrofon başına, o yöredeki Fakülte veya Yüksek Okul öğrencilerinden bazıları oturtuluyor. Telefonla bağlanan o yöre bayanlarına karşı, “sürtük-kaltak” gibi kelimelerle hitabedilişler gözyumularak yayınların sürdürüldüğü görülüyor.
Bazı “kültür özürlü” lere programlar yaptırılıyor, hitap-takdim şekilleri alt-üst edilerek, bir şımarıklık, bir “ne oldum deliliği” sürüp gidiyor.
Yerel ve ulusal radyo ve televizyonlarımızdaki “dil-Türkçe” yanlışlıkları karşısında üzüntülerimizle başbaşa kalırken, bazı eli kalem tutanlarımız, Ali Erdemli gibi aydınlarımız bu yanlışlıkları sıralayarak, Fethiye’de günlük yayınlanan “Ege” Gazetesinin 06 ve 09 Kasım 2007 tarihli sayılarındaki köşelerinde yer vererek ortaya ilginç tablolar koyarlar. Bizim de ve tespit ettiğimiz yanlışlıklar vardır radyo ve televizyon ekranlarından yansıyan. Ali Erdemli’ye kulak verelim öncelikle:
1- Askerlerin otograjdan uğurlanırken duygusal anlar yaşandı (Kanal F-FRT 26 Kasım 2006): Burada “otogaraj” yerine, “Otogar” desek, “otogar’dan” desek doğru olmaz mı?.
2- Marmaris’teki Cumhuriyet yürüyüşüne yaklaşık 5 bine yakın kişi katıldı (Kanal-F 05.05.2007): Hem yaklaşık, hem yakın demek doğrumu; Yaklaşık 5 bin kişi ya da 5 bine yakın kişi dense doğru olurdu.
3- Nedeni belirlenemeyen sebepten yangın çıktı (Kanal-F, 26 Mayıs 2007): Neden ve sebep aynı anlama gelmiyor mu?. Cevabı bulunamayan yanıttan der gibi efendim.
4- Kurada çıkan şanslı talihliler, kira öder gibi ev sahibi olacaklar (21. yy Tv, 31 Temmuz 2007): Şanslı ve talihli aynı anlama gelmiyor mu?. Düşünelim!..
5- “Çok tesadüf tanıştık” Betül Arkın-eşi Cüneyt Arkın’la tanışmalarını anlatıyor (Kanal-D): Bozuk bir söyleyiş, tesadüfen ya da tesadüf eseri dense doğru olmazmı?.
6- Cumhurbaşkanlığı adaylığına adaylığını koyacak (Müjde FM-Haber): Cumhurbaşkanlığına adaylığını koyacak, dense doğru olmaz mı?.
7- Yavuz Bey, Beykozlu az önce tahliye oldu. (Azap Yolu Atv): Çok tekrarlanan bir yanlış ‘tahliye’ olmaz, “tahliye” edilir gerçeği, neden görülmüyor?.
8- Ülkesinin ileri ülkeler düzeyine gelmesi için elinden geleni ardına koymadı. (Atv Haber- Ali Kırca- Sakıp Sabancı’dan söz ediyor). “Elinden geleni ardına koymamak” deyimi “yapabileceği bütün kötülükleri yapmak” anlamına geliyor. Oysa haberde anlatılmak istenen Sakıp Sabancı’nın ülkesi için çok çalıştığıdır. “Elinden geleni yaptı” denmesi doğrudur efendim.
9- Balina cesetleri gemiler için tehlike oluşturuyor (Kanal 7): Ceset sözcüğü insan için kullanılır. Hayvan için “leş” denir. Burada “ölü balinalar” denmesi daha doğru olurdu.
10- Hayırlı olsun. Güle güle günlerde kullanın (Kubat, Araba kazanan izleyiciyle telefonda konuşuyor): “İyi günlerde kullanın” denmesi daha doğru olurdu.
11- Havuzlar istenmeyen hastalıklara davetiye çıkarıyor (TRT- 2 Haber Vizyon): İstenen hastalık var mı acaba?.

Hiç yorum yok: