23 Haziran 2011 Perşembe

15 - 24 HAZİRAN 2011


Asuman Soydan Atasayar’dan:
Kahraman ve Öncü Kadınlarımız
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Son yıllarda dikkat çeken edebi çalışmaların başında, merkezi Antalya’da bulunan, şair, yazar, araştırmacı Mustafa Ceylan’ın koordinatörlüğünde yürütülen, yeniçağın, yeni edebiyat akımı “Gülce’nin” ayak sesleri, kulaklara kadar gelen yankılanma duyumları giderek artan bir görüntüyle karşımıza çıkıyor.
Bu, Gülce Edebiyat akımının çalışkan, araştırmacı, iddialı ve çalışmalarıyla inandırıcı üyeleri, neferleri var. Bu neferlerden biri, İstanbul’dan seslenen Asuman Soydan Atasayar. Anlattıklarını dinlemeye başladınız mı, zaman zaman şaşırıyorsunuz, dinledikçe dinlemek istiyorsunuz.
Asuman Soydan Atasayar’ın, “Zirvede Gül Yağmuru..Kahraman ve Öncü Kadınlarımız” adlı 200 sayfalık kitabı yenilerde bana ulaştı. Bu kitap, yeni çağın yeni edebiyat akımı “Gülce”nin 2010 yılı projelerinden biri olarak Asuman Soydan Atasayar tarafından gerçekleştirilmiş, Gölkitap Yayıncılık yayınları arasında Günyüzü görmüş. Şöyle baktığımızda, kahraman ve öncü kadınlarımızdan 22 si kitabın sayfalarına taşınarak, Türkiye’de bir “ilk”e imza atılmış. Kurtuluş savaşında erkeğiyle omuz omuza mücadele eden analarımızla, mesleklerinde “ilk” olan hanımlarımız bunlar. Gülce tarzıyla şiirleştirilen hayatların anlatıldığı kitabın ön kapağında yeralan at üzerindeki kadın resmi, Asuman Soydan Atasayar imzasının taşıyıcısı. Tam burada bir tebrik, alkış gerekiyor Asuman hanım için.
Önsöz Mustafa Ceylan’a ait. Bir yerinde Mustafa Ceylan; “Bu eser; şairimiz Asuman Soydan Atasayar’ın baştan sona bir yıl süren ve üzerinde titizlikle durduğu, her bir konu için geniş araştırmalar yaptığı, yürek sesi ile dokuduğu bir eserdir” diyor. Hayatları Gülce edebiyat akımının şiir türüyle anlatılan, kahraman ve öncü kadınlarımızın isim olarak sıralanışlarını şöyle görmekteyiz:
1-Aziziye kahramanı Nene Hatun,
2-Halide’ydi Edip’ti,
3-Kastamonulu Şerife Bacı,
4-Erzurumlu Kara Fatma,
5-Maraşlı Senem Ayşe,
6-Atamızın annesi Zübeyde Hanım,
7-Gök kızı Sabiha Gökçen
8-İlk kadın Mühendis-Voleybolcu Sabiha (Rıfat) Gürayman,
9-Cumhuriyetin ilk kadın öğretmeni Refet Angın,
10-Efsane ses Hamiyet Yüceses,
11-İlk kadın kimyagerimiz Remziye Hisar,
12-İlk İstiklâl Madalya Sahibi Nezahat Onbaşı,
13-İlk kadın Doktorumuz Safiye Ali,
14-İlk kadın Muhtarımız Gül Esin Aydın,
15-İlk kadın Şair Zeynep Hatun,
16-İlk kadın Ressamımız Müfide Kadri,
17-İlk Türk kadın Avukat Süreyya Ağaoğlu,
18-İlk Türk Hemşire Safiye Hüseyin Elbi,
19-İlk kadın Vaiz Beyza Bilgin,
20-İlk Hükümdar Kadın Tomris Hatun,
21-İlk kadın Belediye Başkanımız Müfide İlhan,
22-İlk kadın Diplomatımız Adile Ayda, şeklinde sıralanıyor.
Yukarıda ismi geçenlerin fotoğrafları, biyografileri bir düzen içinde verilmiş. Sonra, Gülce Edebiyat Akımının şiir türüyle, şiirsel anlatımla mısralarla dile getirilmiş, anlatılmış. Tebriklerimi sunuyorum efendim.
Asuman Soydan Atasayar: 1959 yılında Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde doğdu. AÜFF Matematik Bölümünde okudu. Resim, diksiyon, İngilizce, Osmanlıca kurslarına katıldı. 100’e yakın yağlı boya tablosu bulunuyor, karakalem çalışmalarıyla ortaya koydukları önem taşıyor. “Üçüncü Mevsimdeyim” adlı şiir kitabı yayınlanan Asuman Soydan Atasayar, İstanbul’da yaşıyor.
***
Bekir Yalçınkaya’dan: Kepçe Kulak Reşad
Şair - Yazar Bekir YALÇINKAYA
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Yılların gerilerine gidiyorum.. Bir Bekir Yalçınkaya’yla karşılaşıyorum dostlarım arasında. Değişik gazetelerdeki köşeleriyle, tv yayınlarındaki röportajları ve yapımlarıyla, dikkat çeken, alkışlanan bir Bekir Yalçınkaya.
Şimdilerde “Kepçe Kulak Reşad” adlı şiir kitabıyla bana ulaştı. İnce uzun boy 96 sayfalık bir şiir kitabı. Takdim yazısı Bekir Yalçınkaya’nın. Bir yerinde:
“Bu kitaba; kesinlikle hecesiz, ölçüsüz, kafiyesiz ve redifsiz hiçbir şiir girmedi, giremez. Bu kitapta; Masum, mağdur, mazlum bir dünya insanlığının hüznünü paylaşmayan ister seviyesi refahta, ister hali sefalette olsun, kendi gençliğine milli ve manevi ruh aşılamayan hiçbir söz yer almadı, alamaz” deniyor.. Kitabın içeriği hakkında verilen bilgiler, teminat, Bekir Yalçınkaya sözü.
Bekir Yalçınkaya ve eserleriyle ilgili yazılanlardan (isimleriyle)bazı örnekler verilmiş.
Görüyoruz ki, Bekir Yalçınkaya, konu seçiminde zorluk çekmediği gibi, bunların işleniş, sayfalara, sütunlara aktarılışında da aynı başarıyı gösteriyor ve örnek alınabilecek çalışmalara imza atıyor.
Benim “Kim anlar?, Siz beni anlayamaz sınız!” dediğim gibi, kendi anlayışıyla Bekir Yalçınkaya “Beni kim anlar?” diye soruyor, cevaplarını da yine kendisi sıralıyor. 9 ncu sayfada kitabın ilk şiiri. İlk dörtlüğü bu şiirin:

Ben Hâkim değilim, savcı değilim,
Ceza ile suçu nerden bileyim?,
Eli silah tutan avcı değilim,
Gez-göz denen üçü nerden bileyim?

Bekir Yalçınkaya, kulun hakk rabıtasından sözediyor uzunca. “Bana ecel arama” diye uyarıda bulunuyor. Dostlarına ithaf ettiği şiirleriyle karşımıza çıkıyor. Rabia Gölbaşa’na ithaf ettiği “Bana biraz ömür” adlı, başlıklı şiirinin bir dörtlüğünde şöyle sesleniyor:

Gönül yanmayınca kuru söz ile,
Sevgiyi anlamak güçtür Rabia’m,
Maraz yatağında çekilen çile,
Bir dost selamıyla hiçtir Rabia’m.

Bekir Yalçınkaya: Isparta, Şarkikaraağaç – Yeniköy’de 1949 yılında doğdu. 7 yaşlarında iken aynı ilçenin Çeltek Köyü’ne yerleştiler. Açık Öğretim Fakültesi İşletme Bölümünü tamamlamadan öğretimine ara verdi. 1961 yılından itibaren çeşitli yerel ve günlük gazete ile dergilerde yazmaya başladı.
         ***
İki isim için yazılanlardan
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Şairlerimiz, ozanlarımız, takdir ettikleri, saygı duydukları isim ve imzalar için, kalem sahipleri için, şiirle duygularını anlatırlar. Develili Aşık Ali Çatak’ın Hayrettin İvgin için, Aşık Kul Ahmet’in Hayrettin İvgin ve Nail Tan için yazdığı şiirler var aşağıda. Buyurun birlikte okuyalım:

BAŞKANIM HAYRETTİN İVGİN’E (Develili Aşık Ali Çatak)
Aldım mektubunu açtım okudum,
Hastanın gönlünü alan Başkanım.
İnceden eğirdim sıktan dokudum,
Beni ilhamlara salan Başkanım.

Kültür çevresinden ismimi silin,
Ben tükendim bittim böylece bilin,
Hayranı olmuştum sazdaki telin,
Gönül seyrangâhım ta’lan  Başkanım.

Beyhude yerlere kendimi yordum,
Gönül pazarımı dertlere kurdum,
Her kimi gördümse devasın sordum,
Çıkmadı yardımcı olan Başkanım.

Çile kazanında kaynadım piştim,
Kader yazısında dertleri seçtim,
Kendi elim ile mezarım eştim,
Anladım ki dünya yalan Başkanım.

Âşık Çatak işin kaldı Allah’a,
Harcadın ömrünü tükendi aha,
Yazılan çekilir bil ki Ervah’a,
Gelsin cenazemi kılan Başkanım.

İVGİN İLE TAN (Aşık Kul Ahmet)
Kültür Bakanlığın simgesi olan,
Bir Hayrettin İvgin, biri Nail Tan,
Şairlere yakın sevgisi olan,
Bir Hayrettin İvgin, biri Nail Tan.

Kırkbeşlere gelmiş ömür yaşları,
Edebiyat ile hayal düşleri, 
Kültür Bakanlığın temel taşları,
Bir Hayrettin İvgin, biri Nail Tan.

Folklor bulutuyla şimşekler çakan,
Tatlı meşrebiyle gönüller yakan,
Sanatçıya şevkat aşkıyla bakan,
Bir Hayrettin İvgin, biri Nail Tan.

Manzumenin duygusuyla ünleyen,
Ozanların ezgisiyle inleyen,
Garip Kul Ahmet’i bazen dinleyen,
Bir Hayrettin İvgin, biri Nail Tan.
            ***
Dergilerin içinden
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Dergilerin sayfalarından, isim ve kimliklerinden söz ettiğimiz yazılarımız. Bunlardan bazıları efendim:
1- NEVZUHUR: Antalya’da edebiyat, kültür, sanat dergisi olarak yayınlanıyor. 19 ncu sayısı masamda. Sahibi: Mustafa Akbaba, Genel Yayın Yönetmeni: Ali Demirel. Yazışma adresi: Atatürk Cad. 1306 sk. Akbaba Apt. No: 1-2 Antalya. Nevzuhur’un elimdeki, masamdaki sayısı Antalya özel sayısı olarak hazırlanmış ve yayınlanmıştı efendim. Mustafa Akbaba’nın Vefa şiirinden:

Göbeğim sende gömülü,
Babamın ve anamın da,
Havanı ettim teneffüs, 
Gezindim sokaklarında.

2- MAGAZİN DEUTSCHLAND. DE: Almanya’da Türkçe olarak yayınlanıyor. 2010 yılının 6. sayısı masamda bu derginin. 66 sayfada renkli ve Türkçe olrak farklı konular ve haberler getiriliyor.
3- IHLAMUR DERGİSİ: Konya’da kültür, sanat ve edebiyat dergisi olarak yayınlanıyor. 5 nci sayısı masamda bu derginin. Ihlamur’un bu sayısında dosya konusu olarak.Puşkin Edebiyat Ödülü sahibi Hayrettin İvgin kapak ve iç sayfaların konusuydu. Ihlamur’un sahibi: Hakan Sarı, Genel Koordinatör: Fatma Hıdıroğlu, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Seval Oğuz, Yayın yönetmeni: Yasin Altunbay. Yazışma: P.K.5 Kampüs- Konya.
4- ÖZKAYNAK DERGİSİ: Ankara’da yayınlanıyor. 102 nci sayısı masamda bu derginin. Sahibi: Oğuz Altın, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Neslihan Başbuğ. Yönetim yeri: Ataç-1, Sk. No:5-3 Yenişehir-Ankara. Özkaynak dergisi içinden bir cümle: Doğruyu delille arayacağına, vakıfların sürmesini ara, a kardeşim!..
5- TMMOB MİMARLAR ODASI ANKARA ŞUBESİ BÜLTENİ: 88 sayfalık bir dergi. 85 nci sayısı masamda bu yayının. Şubeden haberler, kent ve ülke gündemi, eğitim, gibi konular yanında, öyküler, mesleki uygulama, söyleşi, bilinmeyen Ankara gibi başlık altında verilenler dikkat çekiyordu. Ayrıca, “Dosya” adında bir ikinci dergi de yayınlanıyor. 22 nci dosyanın içindekiler dergi olarak veriliyordu efendim. Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü: Fatih Söyler olarak kaydediliyor. Adresleri: Konur Sk.No:4-3 Kızılay-Ankara
6- ORTANCA DERGİSİ: Sanat ve edebiyat dergisi olarak Ankara’da (Samsun Yolu 25.km. Kantar mevkii No:12 Lalahan-Ankara) İbrahim Engin’in sahip ve yazı işleri müdürlüğünde orta boy 64 sayfayla yayınlanıyor. İmzası bulunanlardan: Mehmet Nuri Parmaksız, Prof. Dr. Nurullah Çetin, İbrahim Engin, Yurdanur Bilgin, Esat Anık, Zeki Çelik, Engin Çır, Vedat Fidanboy, Ahmet Canbaba, Yanık Ahmet, Deniz Şahinoğlu vd.
            ***
Emine Şahman’dan iki şiir
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Ankara’lı şairlerden (denemeleriyle de görünmeye başladı) Murat Duman aracılığıyla bana ulaşan iki şiir Emine Şahman’ın
Bu isim ve imzayla yenilerde karşılaştığımı belirtmeliyim öncelikle. Emine Şahman hanımın iki şiiri var masamda. Bunlar, Beni benden çalana bakın ve Kar taneleri, adlı şiirler bunlar. Önce ilk şiir:
Başlığının “Beni benden çalana bakın” olduğunu yukarıda kaydettik. Şiir altı dörtlükten meydana geliyor. Bu şiirin mısralarından bir dörtlük:

Düşürüp aşkımı, halden hallere,
Karşıma geçip de gülene bakın.
Leyla edip beni saldı çöllere,
Kalbimde her zaman kalana bakın.

Sonraki mısralarında bu şiirin; Hüzün bahçesinde gönül eyleyişin varlığı, gönlünün bağında kalsa olmaz mı? Sorusunun soruluşu, sevgiye bakışının yetmediğinin anlatılışı, ruhunun yönünü aşka döndürmesine karşın, sıkıntıların olduğu anlatılıyor. Ve sonunda şöyle sesleniliyor:

Ruhumun yönünü aşka döndürdüm,
Yargıladım her gün bine böldürdüm,
Bitmeyen sevdamla seni öldürdüm,
Hayalden sildiğim yalana bakın.

İkinci Emine Şahman şiiri. Başlığı: Kar taneleri. “Aşkın kar tanesi değmedi bana” mısrasıyla başlıyor. “Görmeden eridi yüreğim sana/ Güzümden yaşlarım aksada cana/Kirletmez ki sevdasını sevenler” mısralarıyla sona eren ilk dörtlük.  
İkinci şiirin beş ayrı dörtlükten meydana geldiğini kaydettikten sonra, ilk dörtlük dışındakilere bakmaya devam edelim efendim:
Getirse de beni en son nefese/Firardaki gönlüm girmez kafese/Kulak ver sevdiğim sen bu sese/Sevdasına zulmetmez ki sevenler… Bu mısralardan sonra anlatılanların, mısralara dökülen duyguların genel görünümü:
Emine Şahman, ruhunun deli oluşunu, her şeye rağmen yüreğinin küsmediğini, aşkının kar tanesinde saklı olduğunu söyledikten, belirtip kaydettikten sonra, bu şiirin son dörtlüğünde şöyle sesleniyor:

Bekledim yolunu, gelirsin diye,
Mektuplar yolladım, alırsın diye,
Emine kıymetin bilirsin diye,
Vazgeçmez sevdandan dönersin diye..
            ***
Konya’dan bir Buluşma
Prof. Dr. İSA KAYACAN
1966 yılında yayınladığım “Ece Şairler Toplaşması”nı hatırladım “Buluşma” adlı antoloji bana ulaşınca.
Hayrettin İvgin dostumun bana ulaştırdığı bir kitap, bir yayın, bir “Buluşma” var masamda. Konya Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ile Konya Büyükşehir  Belediyesinin ortaklaşa yayınladıkları 286 sayfalık “Buluşma”yı, I.Uluslararası Şairler Buluşması Antolojisi olarak yayınlamışlar. Selçuk Üniversitesi Rektörlüğü düzenleyen kuruluşlar arasında yeralıyor.
Anılan “Buluşma” 2 nci buluşma. İsim sıralı olarak antoloji içinde görülen, biyografileri, fotoğrafları ve şiirlerinden bazı örnekler verilmiş. Bu şairlerimizden bazılarının isimlerinden sözedelim:
Abdulkadir İnaltekin, Cezmi Ersöz, Prof. Dr. Elçin İskenderzade, Galip Kurdoğlu, Harid Fedai, Prof.Dr.Himmet Karazeybek, Hayrettin Evgin, İlkan San, Mustafa Ceylan, Sabir Rüstemhanlı, Prof.Dr.Saim Sakaoğlu, Şevki Dinçal,Şükrü Öksüz, Yavuz Bülent Bakiler, Yekta Güngör Özden vd.
İl Kültür ve Turizm Müdürü Dr. Mustafa Çıpan’ın Takdimi, Organizasyon Komitesi Başkanı Hakan Sarı’nın bir önsözü dikkat çekiyor.
Sayfa 55 de Prof.Dr.Elçin İskenderzade hocamız yeralıyor. Bu sayfadaki biyografisinden sonra “Bir aşkın senfonik bestesi “başlıklı şiiri, melodi-bölümler halinde veriliyor. Buradan bir bölüm (birinci bölüm):

Melodi:1
Senin numaranı tuşlayıp,
Telefonun ahizesinde,
Duysam kederli sesini ansızın;
O geçen günler döner geri,
Geçen günlere dönerim ben,
Güz yağmurları da,
Teklik ve yalnızlık da,
Bir saz havası gibi,
Eğlendirir gönlümü..

GÖR (Mustafa Ceylan)
Özlem ateşiyle yanmışım deme,
Ayaz gecelerde ocak ol da gör.
Has gül bahçesinden öte gideme,
Öksüze, yetime kucak ol da gör.

SİTEM (Yekta Güngör Özden)
Geceler getirir düşünceleri,
Düşüncelerimde büyür..büyürsün,
Kül renkli bulutlar taşır özlemi,
Kim bilir nerdesin, ne düşünürsün?.

O ŞARKILAR (Hayrettin İvgin)
O şarkıyı söyleme benim yanımda,
Sakın ha,
O şarkı beni deli-divane ediyor.
İçimi kemiren vehim,
Sanki bu şarkıdır diyor.
         ***
Ihlamur Dergisinin iki sayısı
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Konya ilimiz merkezinde yayınlanan, kültür, sanat ve edebiyat dergisi Ihlamur’un iki yeni sayısı var masamda. Bunların “Dosya” isimleri, 6 ncı sayının İskender Pala, 7. sayının Prof. Dr. Saim Sakaoğlu.

İSKENDER PALA

Divan şiirini sevdiren adam olarak biliniyor. Kendi kaleminden anlatılan, sayfalara aktarılanlar var. Sonra, Mehmet Nuri Yardım, Mehmet Nuri Parmaksız, Prof. Dr. Ömür Ceylan, İsa Kocakaplan, Mustafa Çıpan, Yrd. Doç. Dr. Hacer Gülşen, Hande Büyükkaya Yeşiltaş, Nagihan Gür, M. Onur Hasdedeoğlu, Yusuf Kenan imzalarıyla İskender Pala dosyası açılmış, gözler önüne serilip, Ihlamur sayfalarına aktarılmış.
Ihlamur Dergisinin sayfalarında, başka konular ve başka imzalar yazdıklarıyla bizimle selamlaşıyorlar.
İskender Pala hocadan bir cümle: Yıllarım kitap satırlarının arasından süzülürken, Ömer Seyfeddin, Refik Halid, Reşat Ekrem ve diğerleri birer dönem benim hit’lerim oldular.
Öteki imzaların görüşlerinden:
-İskender Pala’nın ömrü gazelle, şiirle ve bülbülle geçmişti, hayatının merkezinde gazel vardı (Mehmet Nuri Yardım),
-İskender Bey; gazete, dergi makaleleri ve kitaplarıyla, son yirmi yılın hemen tüm Türkoloji öğrencileri için şüphesiz bir “Hoca” dır (Prof. Dr. Ömür Ceylan),
-İskender Pala’nın dergi yazıları, kitapları kadar önemlidir. Zaten bu yazılar daha sonra konularına göre toparlanarak kitap haline getirilmiştir (İsa Kacakaplan).

Prof. Dr. SAİM SAKAOĞLU

Ihlamur Dergisinin 7 nci sayısının dosyası içinde, Prof. Dr. Saim Sakaoğlu hoca var. Bu dosyanın içinde yazılarıyla, Saim Sakaoğlu hocayla ilgili yazılarıyla dikkat çeken isim ve imzaların sıralanışı: Hakan Sarı, Hüsamettin Olgun, Güven Tanyeri, Doç. Dr. Hasan Köksal, Prof. Dr. Ramazan Korkmaz, İsmail Detseli, Şeref Yılmaz, Mehmet Ali Uz, Prof. Dr.Ali Berat Alptekin, Atiye Nazlı, Halil Karabulut, Nail Tan, Prof. Dr.Esma Şimşek, Hayrettin İvgin, Doç.Dr. Nesrin Tağızade Karaca, Prof.Dr.Mevlüt Mülayim, Doç.Dr.Bilgehan Atsız Gökdağ, Ali Işık, Recai Kıcıkoğlu, Doç.Dr.Dilaver Düzgün, Mestan Karabacak, Nesrin Albayrak. Görüşlerden:
-Kitapları, makaleleri ve bildirileri aynı kıtalarda İngilizce, Almanca, Fransızca, Makedonca ve Japoncaya çevrilmiştir (Hakan Sarı),
-Hoca’yı Erzurum’a Mehmet Kaplan gibi mesleğimizin ve bölümümüzün aksakalı sayılabilecek bir otorite göndermişi (Şeref Yılmaz)
-1973 yılından beri dostluğumuzun, meslek arkadaşlığımızın sürdüğü Prof.Dr.Saim Sakaoğlu,tanıdığım bilim adamları içinde en ciddi, herkesle ne kadar mesafeli durmasını çok iyi bilen bir akademisyendir (Nail Tan)
            ***
Alanya’dan: Güncel Sanat
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Dergilerimiz var, gazetelerimiz var, getirdikleriyle takdir topluyorlar.
Güncel Sanat..Kültür, sanat, edebiyat dergisi olarak iki ayda bir okurlarının, sanat ve edebiyat severlerin karşısına çıkıyor.
Güncel Sanat dergisi, Antalya merkez ve Alanya çıkışlı. Antalya Güncel’den hareketle yayınının sürdürdüğünü de kaydedelim.
Sahibi Ali Cem Çon, Hasan Hüseyin Bayır olarak görülüyor. Sanat Danışmanı: Arslan Bayır. Yazışma: P.K.66 Alanya, Adres: Yeşilbahçe M.Metin Kasapoğlu Cad. Beytaş Sit. K–6–15 Antalya.
Güncel Sanat Dergisinin 7 nci sayısı masamda. 48 büyük sayfalık dergi sayfalarında imzalarıyla yeralanların sayısı (maşallah) bir hayli fazla. Bunlardan bazı isimlerle devam edelim: M.Kemal Yılmaz, Ahmet Çelik, Tamer Abuşoğlu, Ahmet Canbaba, Arslan Bayır, Mehmet Aydın, Arzu Kök, Abdülkadir Güler, Nevin Konak, Halise Tek baş, Münevver Düver.
Güncel Sanat imzalı, başyazının-sunuşun bir yerinde: “Derginiz kısa öykü ve yöremizin şairlerinden kaygusuz Abdal adına şiir yaşırması açmayı görev bildi” deniyor.
Sayfa 18’de yeralan Ahmet Canbaba’nın “Kalbimin” adlı şiirinden bir dörtlük:

Aşka giden yolda sevda bulmuşum,
Minnet duygusundan yoksun kalmışım,
Ben dilinde çoktan hece olmuşum,
Ne yazık ki gözü gördü kalbimin.

Güncel Sanat’ın sayfalarındaki gezintimiz sürüyor. Sayfaların çift sütun düzenleme ve tekniğiyle şekillendirildiği dergi içeriğindekilerin mizampajı göz yormuyor. Şiirler sütunlarda yer değiştirerek okurlarının karşısına çıkıyor, çıkarılıyor.
İki imzanın şiirlerinden seçtiğimiz bölümlere bakarsak, gördüklerimiz şöyle karşımıza çıkıyor efendim:

HABERİNİZ VARMI? (Arzu Kök)

Haberiniz var mı?
Gözünü bağlamışlar,
İdam sehpasına götürüyorlar dünyayı,
Suçu ne ki?.

ÇOCUKLUĞUMDA İSTANBUL (Nevin Konuk)

Benim çocukluğumda,
Anneannemin bahçesi yasemin kokardı,
Ortancalar vardı, pembe, mor,
Kocaman açarlardı,
Geceleri ışıl ışıl,
Ateş böcekleri uçardı.
            ***
Hikmet Okuyar’dan:
Türkiye Sevdası
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Hikmet Okuyar, Şebinkarahisar’dan sesleniyor. İlçesinin, ilinin, bölgesinin, Türkiye’nin tanıtımı için gece-gündüz çalışan, gayret gösteren şair, yazar, araştırmacı, gazeteci olan Hikmet Okuyar, yayınları, düzenlediği yarışmalarla dikkat çekiyor.
Tekirdağ ilimiz merkezindeki bir festival çerçevesindeki toplantıda, bir göründü, bir kayboldu Hikmet Okuyar..Ama, “Türkiye Sevdası” adlı, tanıtım, turizm, kültür, sanat eseri yayınını (Dergisini) verip gitti. Bir daha görüşemedik.
Hikmet Okuyar’ın hazırladığı, 38 sayfayla bir dergi görünümü ve düzenlemesiyle yayınlaştırılan bu eser, bu çalışma-yayın içinde yeralanlara bakıyoruz, karşılaştığımız imzalardan bazıları:
Hikmet Okuyar, Vahit Kaya, Dr.Nedim Uçar, Aşık Nurşah, (Durşen Mert), Ahmet Sargın, Şebingüllü Alyazmalı, Bahri Çavuşoğlu, Salim Gülbahçe, Nevriye Uğurluel, Sinem Şanlı, Sadi Teltik, Rabia Barış, Hülya Sönmez, Şükrü Öksüz, İlknur Mersin, Zübeyde Gökbulut vd.
Hikmet Okuyar’ın “Hakk’a ve halka hizmet aşkı” adlı şiirinden, mısralar bütününden aldıklarımız:

Sevdalı gönüllerde kalacaksa iz,
Abide Şahsiyetlere bir bak.
Kalemin elinden düşmesin, yaz, çiz,
Üretken ol, başar, güçlen, bir ışık yak,
Giderken ardında bir eser bırak.

Yer yer, sayfa sayfa fotoğraflarla da zenginleştirilen yayın içindekilerden bilgilenip, genel bir değerlendirme içine girdiğiniz oluyor. Tanıdık isim ve imzalarla karşılaşıyorsunuz. Yeni isim ve imzalar var isimlerini hiç duymadığınız. Hikmet Okuyar ödüllerinden söz ediliyor bazı sayfalarda.
Şairlerimiz illerimizle ilgili “güzellemeler” yazmışlar. Şükrü Öksüz’ün Manisa Güzellemesi, Sabiha Serin’in Sinop Güzellemesi gibi. Sabiha Serin Sinop Güzellemesinin girişindeki dörtlüğünde şöyle sesleniyor:

Boztepe burnunda Kalekent şehri,
Tarihlerden gelen anıdır Sinop,
Limanı, balığı, masmavi nehri..
Görmeyene özde tanıdır Sinop.

Malatya’dan Bahri Çavuşoğlu “Çankırı Güzellemesi”yle okurlarının karşısına çıkıyor. Buradan bir dörtlükle noktamızı koyalım:

Eldivan’ın kirazları bal gibi,
Bahçeler elmadır, nardır Çankırı,
Kızlarının yanakları al gibi,
           Düştükleri ateş hardır Çankırı

22 Haziran 2011 Çarşamba

Ahmet Tufan Şentürk,

“Ahmet Tufan Şentürk, Türk Şiirine Hizmet Ödülleri”nasıl başladı, nasıl devam etti, nasıl sona erdi:
Prof. Dr. İSA KAYACAN
 Mayıs 2007’de 160 sayfayla, vefatla aramızdan ayrılan 464 kişiye duyulan, sevgi ve saygının yerine getirilmesi çalışması olarak yayınlandığım “Aramızdan Ayrılanlar” adlı kitabımın 94,95 ve 96 ncı sayfalarında, (1924-2005) biyografisi ve yazdığım bir yazı metninin yer aldığı Ahmet Tufan Şentürk ağabeyimizle ilgili “Türk şiirinin beş yıldızlı çınarı Ahmet Tufan Şentürk sonsuzluğa uğurlandı” başlıklı, Ahmet abimizi, Karaman- Sarıveliler, Esentepe Köyünde toprağa verdikten sonra, yazdığım yazının sonunda:
- “Köyündeki, Ahmet Tufan Şentürk Caddesi” tabelasının önünden geçtik. Cenaze arabasıyla, ben, Mustafa Ceylan ve Cevat Uygur, Ankara’ya dönmek üzere Ahmet Tufan Şentürk ağabeyimizle, yakınlarıyla köylüleriyle vedalaştık.
11.05.2005 Çarşamba, gün ışırken Ankara’daydık. Ama Ahmet Tufan Şentürk Ankara’da yoktu artık. Biz onsuzduk. Bunun bir gerçek olduğunu düşünmeye, inanmaya başlamıştık, başlamıştık artık” diye yazdığımı hatırlıyorum, kitap sayfalarında görüyorum.
09 Mayıs 2005 tarihinde kaybettiğimiz, 10 Mayıs 2005 tarihinde, Esentepe köyünde toprağa verdiğimiz Ahmet Tufan Şentürk ağabeyimizin vefatı bizleri çok üzmüştü.
2006 yılı Mayıs ayında, Kütahya- Simav’da düzenlenen Şairler Şöleninden, Mustafa Ceylan’la birlikte Simav- Uşak üzerinden ben Burdur’a, Mustafa Ceylan Antalya’ya dönerken otobüste konuşmaya, düşünmeye başladık, Ahmet Tufan Şentürk Ağabeyimiz adına ne yapabilirdik, bir ödül çalışması gerçekleştirebilir miydik?.
Sonunda karar verdik, “Ahmet Tufan Şentürk, Türk Şiirine Hizmet Ödülleri” çalışmalarını başlatabilmek için ilk adımı atarak bir jüri oluşturmalıydık. Burdur’a varmadan, jüri üyelerinin isimlerini, Ahmet Tufan’ın yakınlarından oluşturup,  Ankara’ya varınca kendilerine duyurduk. Bu isimleri şöyle sıraladık:
Jüri Başkanı: Prof. Dr. İsa Kayacan, Genel Koordinatör: Mustafa Ceylan, Jüri Üyeleri, Prof. Dr. İrfan Ünver Nasrattınoğlu, Prof. Dr. İbrahim Agâh Çubukçu, Güzide Taranoğlu, Mehmet Zeki Akdağ, Dr. Ünal Yürekli, Yekta Güngör Özden, Ahmet Özdemir, Ünal Şöhret Dirlik. 11 kişilik jüri üyelerinin koordinesinde zorluklarla karşılaşılmaya başlandığı belirtileri, ilk yıldan sonra hissedilmeye görülmeye başlandı.
Mustafa Ceylan’la yalnız kaldığımız gerçeğiyle yüzyüze gelirken, Anayurt Gazetesi Sahibi Naci Alan ve Dr. Şemsettin Küzeci gibi Ahmet Tufan Şentürk severlerden gördüğümüz ilgi, yakınlık ve katkılarla yetinmeye başladık. Mustafa Ceylan’ın Antalya’da oluşu, benim Ankara’da yalnız kalmam, severek, içtenlikle gerçekleştirmeye çalıştığımız; “Ahmet Tufan Şentürk Türk Şiirine Hizmet Ödülleri” çalışmalarımızın sıkıntılarının giderek artacağını o günden gösterir gibiydi, sinyallerini verir gibiydi.
İlk iş olarak bir ödül yönetmelik - şartname hazırladık. Sonraki çalışmalarımızda, ödül gerekçelerini de açıkladık. “Ahmet Tufan Şentürk, Türk Şiirine Hizmet Ödülleri”nin verileceğine ilişkin haberler gazetelerde, dergilerde yayınlandı. 
2007 yılı için yapılan başvurular değerlendirildi ve ödüller;
Birinci; Hikmet Elitaş- (Karaman), İkinci: Birdal Can Tüfekçi (Dalaman), Üçüncü: Nevin Kurular (Ankara), Seçici Kurul Özel ödülleri: Ahmet Ayaz (Gaziantep), Emine Sevinç Öksüzoğlu (Ankara), Gürsel Güveloğlu (Kadirli), Mine Ömer (İzmir), Ayşenur Ökten İzgin (İzmir), Durmuş Kaya (Isparta) şeklinde verilirken, Onur ödüllerinin sahipleri:, Abdülkadir Güler (Söke), İsmet Bora Binatlı (Ankara), İsmail Kara (Ankara) olarak belirlendi.
Ödüllerin ilki (2007 yılı) 07- 09 Kasım 2008 tarihlerinde Kemer- Göynük Otıum ART Otel’de Mustafa Ceylan Koordinatörlüğünde gerçekleştirilen 5.Antalya Şairler Buluşması programı içerisinde sahiplerine verilirken “mutluluk duyduğumu” gazetelerde yazmışım.
Plaketlerde, ilk iki yıl, Ahmet Tufan Şentürk’ün papyon kravatlı fotoğrafı, ödül cümleleri, ödül alanın adı, ödül yılı, derecesi ve altında, Prof. Dr. İsa Kayacan (Seçici kurul Başkanı), Mustafa Ceylan (Genel Koordinatör) yazıları yer aldı.
Üçüncü yılda, ödül logosu yapıldı, broşürde, haberlerde ve plâketler üzerlerinde kullanıldı.
2008 yılında ödüller verilmedi. 2009 yılı ödülleri, 08 Mayıs 2010 tarihinde İLESAM salonunda; Birincilik Selçuk Alparslan’a (Ankara), İkincilik Özkan Gönlüm’e (Ankara) Üçüncülük Murat Duman’a (Ankara), Onur Ödülü T.Turan Atasever’e (İzmir) verildi.
2009 yılında da ödül veremedik. 2010 yılı ödülleri; Birincilik Mehmet Nuri Parmaksız (Ankara), İkincilik: Vedat Fidanboy (Ankara), Üçüncülük: Mehmet Ali Kalkan (Eskişehir), Seçici Kurul Özel Ödülleri: Rasim Köroğlu (Eskişehir) Harun Yiğit (Antalya), Dr. Şemsettin Küzeci (Ankara-Irak), Ali Gözütok (Antalya) şeklinde sıralanırken Onur Ödülleri: Güzide Gülpınar Taranoğlu (Ankara), Prof. Dr. Elçin İskenderzade (Azerbaycan), Prof. Dr. Hayrettin İvgin (Ankara ), Dr. Osman Oktay (Ankara), Ahmet Sevgi (Ankara) şeklinde ortaya çıktı.
Dr. Şemsettin Küzeci’nin hazırladığı, Ahmet Tufan Şentürk albümünden seçilmiş fotoğraf görüntüleri, Semih Sergen’in seslendirdiği iki Ahmet Tufan Şentürk  şiirini seslendirmesi ve hazırlanan Ahmet Tufan Şentürk bilgilerinin yer aldığı bir broşürle, 3 ncü Ahmet Tufan Şentürk ödüllerini, logo düzenlemesiyle hazırlanan plaketler, İLESAM Genel Merkezindeki Salonda sahiplerine verildi. Katılım azdı, ödül alanların yarısı gelmemişti, gelememişti. Ödül dağıtım haberleri; Anayurt (01 Haziran 2011), 24 Saat Gazetesi (02 Haziran 2011)tarihli sayılarında fotoğraflarla, yarım ve tam sayfa olarak yayınlandı.
Ahmet Tufan Şentürk’ü bir defa uzaktan görenlerce, bu törenlerin daha geniş katılımlarla yapılması gerektiğini anlatanların üzerlerine vazife edinenlerin konuşmaları da hayret ve üzüntülerle karşılandı. Üçüncü ödül dağıtım töreninde Ahmet Tufan Şentürk’ün Ankara’daki yeğenleri, Nuran Şentürk Karakılıç, Yücel Şentürk ve (Konya’da bulunan) Mustafa Şengül, İzmir’de bir yakınlarının vefatı nedeniyle katılamadılar. Zaten, bu yeğenlerin katkı ve ilgilerinin giderek azalmaya başladığı gözleniyordu. Ödül dağıtım çalışmalarının yapılamadığı 2008- 2009 yıllarında, yine Ahmet Tufan Şentürk anma programları yapıldı. 09 Mayıs 2008 tarihinde, Ahmet Tufan Şentürk’ün Ankara Seyranbağlarındaki evinde, 09 Mayıs 2009 tarihinde, İLESAM’ın cumartesi toplantıları içinde Vakıflar Genel Müdürlüğü salonunda Ahmet Tufan Şentürk anıldı, anılmaya çalışıldı.
19 Mayıs 2008 tarihli Anayurt Gazetesindeki yazımda; “Şiirimizin beş yıldızlı çınarı Ahmet Tufan Şentürk’ü andık” başlığıyla, Ankara 24 Saat Gazetesinin 23 Mayıs 2009 tarihli sayısında “Ahmet Tufan Şentürk”ü saygıyla andık” başlıklarıyla anma toplantılarının değerlendirilişini yapmışım.
Gerek ödül tespit çalışmalarında, gerek anma toplantılarının düzenlenmesinde, plaketlerin hazırlanmasında yaşanan sıkıntılar giderek artıyordu.
Ahmet Tufan Şentürk’ün sağlığında evinden çıkmayan, Ahmet Tufan’ın etrafında dolaşan pek çok “bal dudak” şairin de Ankara’da oldukları halde, toplantılara katılmayışları, düşündürücü noktalara ulaşmasıyla, yalnız kaldığımı hissetmeye, görmeye başladım.
Ben, bir vefa duygusunu yaşatmaya, Ahmet Tufan Şentürk’e karşı olan, sevgimi ve saygımı ortaya koymaya çalışıyordum. Ama, bu konunun içinde veya bir yerinde yeralması gerekenler, uzak duruyorlardı, gündemlerinde Ahmet Tufan Şentürk yoktu onların. Öte yandan, kendileriyle çalışma olanağı bulunmayanlardan bazıları “çatlak ses” olmaya devam ediyorlardı! Peki ben tek başıma ne yapmak istiyordum.? Ahmet Tufan Şentürk için ne anlam ifade ediyordum?
31 Mayıs 2011 tarihinde oturup, Ahmet abimin yeğenleri Nuran Şentürk Karakılıç, Mustafa Şengül’e ve bilgi içinde Mustafa Ceylan’a birer mektup yazarak;, “Ahmet Tufan Şentürk Türk Şiirine Hizmet Ödülleri” çalışmalarıyla anma programları düzenlemesinde sıkıntılar yaşadığımı, bazı hoş olmayan konuşmalar duyduğumu ilgisizlikler gözlediğimi (birkaç Ahmet Tufan Şentürk severi hariç) bir vefa borcumun yerine getirilmesi çalışmalarında yalnız kaldığımı görmekten, yaşamaktan son derece üzüldüğümü belirterek, bazı konuların görüşülmesi gerektiği düşüncelerimi ilettim.
02 Haziran 2011 tarihinde, bir lokantada, Nuran Şentürk Karakılıç ve Yücel Şentürk’le bir araya gelindi. Konuşmalar ve değerlendirmeler sonunda; “Ahmet Tufan Şentürk Türk Şiirine Hizmet Ödülleri” çalışmalarına “yardımcı olmada zorlandıkları” ifade edilince bu çalışmanın devam edemeyeceği sonucu ortaya çıktı.
Konya, Karaman, Ermenek, Sarıveliler cenahından da fazla ilgi görmeyen iyi niyetle, sevgi ve saygı varlığının sonucunda ortaya çıkan bir ödül tespit ve dağıtım çalışmaları da böylece sona ermiş, tarihteki yerini almış oldu. Gönlüm, bu ödül tespit ve dağıtım çalışmalarının genişleyerek sürmesi ve uluslar arası boyutlara ulaşması yönünde düşüncelerle doluydu.. Ama olmadı, sürmedi, sürdürülemedi..Önümüzdeki yıllarda belki birileri çıkar, bizden (benden) daha güzel, geniş kapsamlı ödül dağıtım çalışmaları yapar da, ben de onlara yardımcı olmaya çalışırım, diye düşünüyorum. Ahmet Tufan Şentürk ağabeyim, bizi- beni affetsin, mekânı cennet olmaya devam etsin.

16 Haziran 2011 Perşembe

KONUK YAZAR:

AYŞE PASLANMAZ

KÜLTÜR ABİDESİ: 
Prof. Dr. İSA KAYACAN
                                               Ayşe PASLANMAZ (*)
            Prof  Dr. İsa Kayacan’ı katılmış olduğum şiir etkinliklerinde tanıdım. Kendisi kültür abidesi gibiydi. Hayran oldum. Her yıl geleneksel olarak düzenlemiş olduğumuz Kapadokya Şiir Şöleni Şiir yarışması jüri üyeliği teklifinde bulundum, kabul ettiklerinde çok sevindim.
            4.Uluslar Arası ve Geleneksel Kapadokya Şiir Şöleni 16 Ekim 2009 tarihinde Kapadokya Kültür ve sanat merkezinde büyük bir coşku ile gerçekleştirildi.
            Kapadokya şiir şöleni; şiir yarışması jüri üyelerinden gazeteci şair yazar Prof. Dr. İsa Kayacan şölen gecesinde yaptığı konuşmasında 4.Kapadokya Şiir şöleninin Türkiye üçüncüsü olduğunu vurguladı ve tüm Nevşehirlileri tebrik etti.
            Konuşmasında Prof Dr. İsa Kayacan:
‘‘ Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Bu tür etkinliklerde dikkat ettiğim bir husus var. Protokol yerindeyse, salon doluysa o yerde sanat ve edebiyata önem verildiği anlamı çıkıyor. Bu salonun dolu oluşu arkada insanların giremiyor konumda olması, giremeyişleri Nevşehir’de sanat ve edebiyata önem veriliyor anlamını ortaya çıkarıyor, gözlerimizin önüne koyuyor. Ben âcizane bu tür toplantıların bitiminden sonra bir değerlendirme yazısı yazarım. Türkiye’de 350’ye yakın gazetede yayınlanır. Servis yaparım. Bu sanat ve edebiyat alanındaki toplantıların bir numarası Elazığ Hazar şiir akşamlarıdır. Ordaki organizasyon, orda ki mükemmeliyet bu değerlendirmenin birinci sırada yer alması anlamındadır. Doğru bir değerlendirmedir. İkinci sırada Tarsus şelale şiir akşamları vardır. Üçüncü sırada bugünkü tespitlerim sonucu ortaya çıkan Nevşehir’deki bu etkinliktir. Sayın Paslanmaz – Protokol ve Nevşehirlileri kutluyor sevgi ve saygılarımı sunuyorum…’’ dedi.
            Böylesine tutkuyla kendini sanata, yazmaya adamış değerli hocamı tanımış olmanın mutluluğu içindeyim. Tüm çalışmalarını gıptayla takip ediyorum. Maşallah demek geliyor içimden. Guinness Rekorlar Kitabı’na aday olmasını canı gönülden arzu ediyorum. Bunu kesinlikle hak ettiğini düşünüyorum. Tekrar kendisini tebrik ediyor, başarılı çalışmalarının devamını diliyorum. (Ürgüp, 15 Haziran 2011)
            (*)  Ürgüp FM; Kapadokya Şairler ve Yazarlar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı

15 Haziran 2011 Çarşamba

hizmet ödülü ve plaket...

           Prof. Dr. İsa Kayacan’a Bulgaristan
“Goren  Dunav Vakfı”ndan;
Bulgaristan Türk Kültürüne Hizmet Ödülü

            ANKARA (Ece Ajans)- Gazeteci- Yazar Prof. Dr. İsa Kayacan’a bir ödülde merkezi Bulgaristan’da bulunan, Türk Kültür ve Bulgar Kültürünü Araştırma Vakfı’ndan geldi.
            İsa Kayacan’a, Goren Dunav Vakfı Yönetim Kurulu kararı ile verilen,  Bulgaristan’da Türkçe yayınlanan Tuna Boyu Dergisinin Ankara Temsilcisi Servet Tunalı ve eşi yazar- araştırmacı İsmail Tunalı’nın Ankara’ya getirdikleri, 15 Haziran 2011 tarihinde Ankara Başkent Öğretmenevi’nde; Goren Dunav Vakfı’nın  Kurucusu ve Yönetim Kurulu üyesi Zümrüt İsmailova tarafından Prof. Dr. İsa Kayacan’a verilen plaket ve şeref belgesinde şunlar yazıyor:
            Plaket: (Vakfın logosu) “Goren Dunav” Vakfı.......Sayın Prof. Dr. İsa Kayacan; Bulgaristan Türk Kültürüne Hizmet Ödülü (24 Mayıs 2011)
            Şeref Belgesi: (Vakfın logosu) “Sayın Prof. Dr. İsa Kayacan’a, “Bulgaristan Türk Kültürüne Hizmet Ödülü” verilmiş olup, iş bu “Şeref Belgesi” kendisine takdim edilmiştir. (24 Mayıs 2011- İsmail İbişev Kelov  “Goren Dunav” Bulgaristan’da Türk ve Bulgar Kültürünü Araştırma Vakfı”

14 Haziran 2011 Salı

konuk yazar

Ömrünü, Anadolu Basınına adadığı için;
“İsa Kayacan Anadolu Basını Hizmet Ödülleri” verilmeli 
   Dr. Şemsettin KÜZECİ                     
Kerkük Gazetesi Türkiye Temsilcisi
Dr. ŞEMSETTİN KÜZECİ
İnsanların çalışma alanları farklılık gösteriyor. Gazetecilik alanında da birbirinden farklılıklar ortaya koyanların sayıları az değildir.
Gazeteci-Yazar İsa Kayacan vermek istediğimiz, göstermek istediğimiz örneklerimizden biridir.
Ankara’da yaşayarak, yaygın basından çok Anadolu Basını ile ilgilenen ve bu ilgisini, yazı ve araştırmalarıyla destekleme sürekliliğini dönüştüren İsa Kayacan’ın Anadolu Basını yönü araştırılmalı ve incelenmeli, ortaya çıkan sonuçlar genç kuşaklara örnek olarak gösterilmelidir.
ANADOLU BASININA BAKIŞ YÖNÜYLE İSA KAYACAN
Gazeteci-Yazar İsa Kayacan, Hasan Hüseyin ve Güldalı’nın 4 erkek çocuğunun 3. sü olarak, 20 Eylül 1943 tarihinde, Burdur’un Tefenni ilçesinin Ece köyünde doğdu. İlkokulu köyde, Ortaokulu Tefenni’de ve liseyi Ankara’da bitirdi. AÜ- AÖF. Halkla İlişkiler Bölümünden ön Lisansla mezun oldu.
İlk şiiri 1956 yılında, ilk yazısı 24 Ocak 1961 tarihinde yayınlandı.
Herkes yaygın basın içindeki gazetelerle ilgilenirken, İsa Kayacan Anadolu Basınıyla ilgilenmeyi, yurdun dört yanındaki gazetelere yazı, haber göndermeyi görev edindi.
Yazılarını teksir ve fotokopi tekniğiyle çoğaltarak posta aracılığıyla Anadolu’daki gazetelere gönderip, bu hizmetini yıllarca, kesintisiz sürdürdü ve halen sürdürmektedir. 31 Aralık 2010 tarihi itibariyle yazıp yayınladığı makale sayısı 41 bin 125’e ulaşırken, bugün kapatılan yayınlar dâhil 3 bin 540 gazete- dergide makaleleri ve 129 ayrı kitabı yayınlandı.
Bilgisayar teknolojisinin zirveye ulaştığı günümüzde, evinde Bilgisayar olması, kısmen kullanmasına rağmen, Kayacan’ın çalışmalarını halâ daktiloyla yürütmesi beni düşündürürken, o daktilonun veya daktilolarını hangi müzeye koyacağımızı şimdiden basın kuruşlarımızın yöneticileriyle birlikte düşünmeli ve araştırmalıyız.
Anadolu Gazetelerinde aynı günde 30-40 arasında makalesi yer alan Kayacan,  “Guinness Rekorlar Kitabı”na başvuru hazırlıklarını sürdürüyor.
Prof. Dr. İSA KAYACAN
İsa Kayacan, Anadolu Gazete sahiplerince, 4 kez “Yılın Yazarı” ilan edilirken, onlarca Anadolu Gazetesinde, yazar, başyazar olarak yer aldı. Yine Anadolu Gazete sahiplerince, “Anadolu Basınının Fahri Hemşehrisi” seçildi. Kayacan için; “Türkiye Hemşehrisi Anadolucu yazar, Anadolu Basınının İmparatoru, Efsanesi, Babası, Bülbülü, Duayeni, Evliya Çelebisi, Hamisi, Kara Sevdalısı, Anadolu Destanı, Ağabeyi, Anadolu Efendisi, Anadolu’nun Sesi” unvanları kendisi için yerli ve yabancı basında yazıldı. Pek çok İstanbul, İzmir ve Anadolu Gazetesi ve dergisinin “Ankara Temsilciliği”ni yapan, Merkezi Ankara’da bulunan Gazeteciler Cemiyeti ve Parlâmento Muhabirleri Derneğiyle Burdur Gazeteciler Cemiyeti üyesi olan İsa Kayacan; Türk Basın Birliğinin Ankara Şube sekreterliğiyle Kamu Kuruluşları Basını Derneğinin Genel sekreterliğini yaptı. 
Azerbaycan Yazıcılar Birliği, Azerbaycan Jurnalistler Konfederasyonu ile Türkmeneli Edebiyatçılar Birliği’nin de üyeleri arasında yer aldı.
Basında 25 yılın Şeref Ödülü, Verimliliğe katkı ödülü, Türk Kültür ve Edebiyatı’na Hizmet Ödülü, 5 kez Türk Şiirine Hizmet Ödülü, Doğa ve Çevre Dostu Ödülü, 3 kez yılın Edebiyatçısı ödülü, 4 kez Yılın şairi ödülü, 2 kez yılın Editörü ödülü, Türk Folkloruna Hizmet Ödülü, Irak Türkmenlerine Hizmet Ödülü, Azerbaycan’dan Türk Dünyasına Hizmet Ödülü, Dünya Genç Türk Yazarlar Birliği Hizmet Ödülü, Kanada’dan Güzel Söz Ödülü, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Mezunları Vakfının Meslekte 50 yıl Onur Ödülü, İLESAM üstün Hizmet ve Başarı Ödülü olmak üzere değişik kuruluşlardan 222 ayrı plâket, 272 onur, şeref ve takdir belgesi alan İsa Kayacan için yazılarında;
Türk dünyasına ışık saçan, destanlaşmış efsanevi insan, yorulmak bilmeyen gurur vesilemiz olan kalem, mitoloji kahramanı, örnek ve cümlelere sığmayan insan, muhteşem yazar, rekorların adamı İsa Kayacan;,  Türkiye’nin gururu olan en süratli yazarı, yazı fabrikatörü, eğilmez bükülmez gazeteci, kültür doktoru, ektiğini biçen efsane insan, geleceğe kalacak isim, Türk edebiyatının Pythia’sı, şairlerin babası, “Bir gün o’nu tanımlıya bilecek bir sözcük veya terim bulunursa o sözcük veya terim asrın icadı olabilir (R. Şahin)”  denilişiyle de mutluluğumuzun arttığını ifade etmeliyim.
İsa Kayacan’ın; PTT aracılığıyla gönderilerinin 2009 yılında 5 bin 500’e, 2010 yılında da 3 bin 500’e ulaştığı PTT yetkililerince belgelenirken; “Kayacan, bir ömür harcadığı kâğıtları yazmayıp bir yerde toplasaydı, ülkemizin en büyük kâğıt tüccarı olurdu. Veya bu kâğıtları satıp, parasıyla inşaat yaptırsaydı 8 adet sarayı, 10 adet yatı ve 20’er katlı 90 adet apartmanın sahibi olurdu. Siz bu hesabın üzerine bir de kitapları için harcadıkları zamanı, 28 sayı süren Ece Sanat dergisini de paraya çevirerek ekleyin neler neler göreceksiniz (M. Ceylan)” denilişi düşündürücü ve iddialı bir hesaplama şeklidir.
“Yazılarının yayınlandığı gazetelerdeki makalelerini A4’e yapıştırılmış düzenlemeleri ile,  fotokopi ile çoğaltıp ilgililerine posta aracılığıyla gönderen, Türkiye ve Dünya’da İsa Kayacan’dan başka bir kişinin olmadığı (O.Oktay)” yönünde yazılanlar, bizi gururlandırmaktadır.
“İsa Kayacan’ın Anadolu Basınına çok önemli katkıları vardır. Türkiye’nin herhangi bir ili, ilçesinde, 5 Bakanın bunlardan birisinin Basından Sorumlu Bakanın kim olduğunu sorarsanız, hemen herkes cevap vermez, veremez. Ama İsa Kayacan’ı Türkiye’nin her hangi bir ili veya ilçesinde çıkan bir gazeteye, gazetenin çalışanlarına sorduğunuz takdirde tereddütsüz olarak bilirler. Anadolu Basını, basın mesleği, basın-yayın ve düşünce hayatı, fikir hayatı İsa Kayacan’a çok şey borçludur.(N. Bilgin)” denilişi de anlamlıdır.
İsa Kayacan için, 2006 yılında Türk Dünyası Genç İletişimciler Birliğince hazırlanan belgesel eşliğinde, “Türk Basın-Yayınında Dr. İsa Kayacan “ adlı programlarla 50. Yılı, Ankara ve Burdur’da ayrı ayrı kutlandı.
Anadolu Gazetecileriyle, pek çok Yurt dışı davet programlarına katılan, İsa Kayacan, 11 ayrı Bakanın Basın Danışmanlığını yaptığı yıllarda, “Bakanlıklar arası en çalışan ve başarılı Basın Danışmanı” seçilirken, Anadolu Basınını, haber ve makaleleriyle hep destekledi.
Başbakanlık, Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünde çalıştığı yıllarda görevli olarak gittiği, Anadolu’nun tüm illerindeki, ilçelerindeki gazete ve gazetecilerin sorunlarını yerinde tespit çalışmalarına katıldı. Anadolu Basınını yakından tanıma fırsatı buldu. Bu yıllarda, Anadolu Basın Mensuplarının “Ankara temsilcisi” gibi görev yaptı. Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünce Nisan 1986’da yayınlanmaya başlayan, Nisan 2011’de 295. sayısı yayınlanan aylık “Anadolu’nun Sesi” Gazetesinin kuruluşunda, şekillendirilmesinde görev aldı ve “İsim Babalığı”nı yaptı. Bu gazetenin, haber müdürlüğü ve genel yayın yönetmenliği görevlerini başarıyla sürdürdü. Bu çalışmaları sırasında, Anadolu’daki gazete sahipleri ve yöneticileriyle yaptığı röportajlarla, toparladığı gazetecilik anılarını, gazeteciler ve gazeteler itibariyle değerlendirerek “Anadolu’nun Sesi” Gazetesinde yayınlanmalarını sağladı.
Başbakanlık, Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünce her yıl 7 ayrı dalda düzenlenen, “devlet ödülü” olması nedeniyle büyük ilgi gören “Anadolu Basını Özendirme Yarışması”nın hazırlık ve ön değerlendirme çalışmalarının başkanlığını, basın meslek kuruluşlarının temsilcilerinden oluşan büyük jürinin Raportörlüğünü yaptı.
Aynı yıllarda, Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünce sıklıkla gerçekleştirilin, Anadolu Basını Bölge Toplantılarının düzenlenmesi, yürütülmesi çalışmalarında ön sıralarda yer alarak, Anadolu basın mensuplarıyla olan ilişki ve bilgilerini artırdı.
Ağustos 1996’da 544 sayfayla yayınladığı, iller ve ilçeler itibariyle Anadolu gazeteleriyle ilgili temel bilgilerin yer aldığı “Dünya’da ve Türkiye’de Gazetecilik, Basınımızın Anadolu Cephesi” adlı 99. kitabı ilgiyle karşılandı. Bazı eğitim kurumlarında yardımcı ders kitabı olarak okutuldu.
İsa Kayacan’ın, Anadolu Basını ve Gazetecilik çıkışlı değişik sayfa ölçülü yayınları şöyle sıralanıyor:
1. Radyo ve Televizyon Yayınları için ne diyorlar?( 1976-80 sayfa)
2. Türk Basınının kısa Tarihçesi, Basın ve Halkla İlişkiler(1976-24 sayfa)
3. Anadolu ve Trakya Basını için düşündüklerim.(Türk Basın Birliği kendi içinden çıkan kuruluşlara nasıl yetişebilir? 1977-24 sayfa)
4. Anadolu ve Trakya Basını(1980-62 sayfa)
5. Orman Bakanlığı ve Basınla ilgili İncelemeler( 1980-29 sayfa)
6. Anadolu Gazetelerinde Ormancılık ve Orman köylüsü( 1980-20 sayfa)
7. Anadolu ve Trakya Basınında Atatürk(1980-40 sayfa)
8. Genel Olarak kamu kuruluşlarında ve Orman Bakanlığında Basın ve halkla İlişkiler ( 1980-64 sayfa)
9. Türk Basın-Yayınında Ağaç ve Ormancılık(1981-18 sayfa)
10. Anadolu Basınında Sanat ve Edebiyat( 1987-112 sayfa)
11. Anadolu Basınında Kooperatifçilik( E.Yoldar’la, 1988-60sayfa)
12. Batı Trakya’daki Türk Basını ve Sorunlar zinciri(1988-110 sayfa)
13. Anadolu’daki Kooperatifçilik çıkmazı(1989-96 sayfa)
14. Türk Basınında Unutamadıklarımız(Gazeteciler Cemiyeti Yayını, 1997-128 sayfa)
15. Aramızdan Ayrılanlar (Vefat eden gazeteciler ağırlıklı, 2007-160 sayfa)
İsa Kayacan; katıldığı konferans, seminer, panel vs. toplantılarda Anadolu Basınını hep öne çıkardı.  “Yeni Adana, Antalya, Bartın, Ayvalık, Trakya’da Yeşilyurt (Kırıkkaleli), Yeşil Giresun, Ülker (Kayseri), Turan (Elazığ), Siirt, Atayolu (Antakya)” Gazetelerinden“ Anadolu Basınının Çınarları” olarak kamuoyunu bilgilendirip, halkı aydınlatmaya var gücüyle çaba harcadı ve harcamaya devam ediyor.
İsa Kayacan; Anadolu Basınını Milli Mücadele yıllarından itibaren, sesini duyurmak için çaba harcayan ve Milli Mücadelenin kazanılmasında, harcı olan gazeteler topluluğu olarak yorumladı, anlattı. Yorumlayıp, anlatmaya devam ediyor.
İsa Kayacan; “Anadolu gerçekleriyle yüz yüze gelmeden gazeteciliğe başlamak ilk, orta ve lise öğrenimi görmeden yüksek öğrenime başlamak gibi bir şeydir,
- Anadolu’da yayınlanan gazetelerin incelenmesi; gelişmekte olan, az gelişmiş ve gelişmiş yörelerdeki gezintiye benzer.            
            - Değişik yüz ölçümdeki, tipo baskılı gazetelerle, ofset baskılı gazeteler, farklı şehirler, farklı ülkeler gibidir.                                                                                                                                                           
            - Kimisinde dikenlerle, kimisinde de rengârenk çiçeklerle karşılaşılır.                                                                                            
            - Anadolu Gazeteleri, gurbette dosttan gelen sıcak, samimi ve dopdolu mektuplar gibidir.                                                                                                                                                              
            - Gazeteciliğin gerçek okulu, Anadolu gazeteleridir” şeklindeki anlamlı ve doğru görüşlerini, (Basınımızın Anadolu Cephesi Kitabı)örnekler göstererek, Anadolu Basınını hep savundu ve savunmaya devam ediyor.
İsa Kayacan; “Anadolu Basını; mesleğe amatör bir heyecanla, aşkla, şevkle sarılan insanlarla yürütülür. Tirajı yüksek gazetelerin önemsemediği çok önemli sorunları dile getirmek Anadolu Basınının işidir” dedikten sonra; Atatürk’ün Anadolu Basını için; “Fazilet Adaları” deyişini hareket noktası yaparak, “Anadolu Basını içinde yüzlerce Fazilet Adası vardır” hatırlatmasıyla dikkat çekti, çekmeye devam ediyor.
İsa Kayacan; Anadolu Basını geleneğinin 1864 yılında Tuna Vilayetinde yayınlanan Tuna Gazetesiyle başladığını; Anadolu Basınının dilinin, evrenselliğe kapı açan yerel bir ses olduğunu, Anadolu Basınının basit ve cansız bir kâğıt parçası olmayıp, nefes alan, yaşayan bir varlık olduğunu, Anadolu’daki gazetelerin yayınlandıkları yörenin aynası konumunda olduklarını hatırlattı, hatırlatmaya devam ediyor.
İsa Kayacan; Türkiye genelindeki, İl, İlçe ve Beldelerde yayınlanan yüzlerce gazetelerde yer alan yazılarından dolayı; pek çok belediyenin resmi listelerinde “Fahri Hemşehri” olarak yer aldı. “Hemşehri” bütünlüğü içinde kabul edildi.
Anadolu’da yayınlanan pek çok gazetede, “İsa Kayacan sayfaları” düzenlendi, 8-10 ayrı yazısı bu özel sayfalarda yer alırken, Anadolu’da yayın yapan değişik radyo ve televizyonlarda yıllarca “İsa Kayacan” konulu açık oturumlar gerçekleştirildi.
İsa Kayacan; Onlarca “İlk”e ve pek çok rekora imza attı. Bunlardan üçü;
a-Burdurun değişik özellik ve güzelliklerini 29 ayrı bölümle manzum türüyle anlatarak Türkiye’de (Belki’de Dünya’da)  İlk kez 354 sayfayla “Burdur Destanı-bensiz olmaz” adıyla (Burdur TSO yayını) yayınlanmasını sağladı.
b- Kendisine 144 şair ve ozan tarafından yazılan 273 şiiri, 288 sayfalık “Bana Yazılan Şiirler” adıyla (Haziran 2010) kitaplaştırdı. Türkiye’de hakkında bu kadar şiir yazılan bir başka kişinin olup- olmadığını düşünmeliyiz.
c- 1966-1998 yılları arasında Gazetecilik, Sanat ve Edebiyat alanlarında faaliyet gösteren kişi ve kuruluşlardan kendisine gelen irili-ufaklı 2 bin 68 mektubu 352 sayfalık (Bana Gelen Mektuplar, Mart 1999) adıyla yayınlayarak geçmişte kalan mektup örneklerinin gelecek kuşaklara taşınmasını sağladı.
Ayrıca İsa Kayacan; eksiksiz ve abartısız bir anlatımla 720 sayfalık “İşte Hayatım” adıyla (Mayıs 2004) yayınladığı kitabıyla, kendini geleceğe taşıyan ender gazeteci ve yazarlarımızdan biridir.
Genel olarak Türk kültürüne, özel olarak Burdur kültürüne yapmış olduğu hizmetlerinden dolayı, Burdur devlet yetkililerince İsa Kayacan’ın adı, Burdur’da bir caddeye, okuma salonuna, Tefenni ilçesi ile Ece köyünde birer sokağa verildi. Kasım 2008’de doğum yeri olan Ece köyünde 8 bin civarında kitap ve dergiyle “Prof. Dr. İsa Kayacan Kütüphanesi” nin kuruluş ve açılışının yapılmasını sağlayarak, hizmetlerine önemli bir ivme kazandırdı.
Türk dünyasına yaptığı hizmetlerinden dolayı Azerbaycan Asya Üniversitesi ve Uluslararası İlim Merkezi’nden (VEKTOR) iki fahri doktora ve bir fahri profesörlük payeleri aldı.
Sürekli Basın Kartı sahibi olan, Eşi Sabahat hanımı 12 Şubat 2002 tarihinde kaybeden, 2005 yılı Ekim ayında, Başbakanlık Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviriyken, kendi isteğiyle emekliye ayrılan, Prof. Dr. İsa Kayacan’ın 3 kızı 2 torunu bulunuyor.
Kayacan; Ankara ve Anadolu gazetelerine makaleleriyle destekleme, araştırmalarıyla, kitap yazma ve yayınlama çalışmalarını Ankara’da kesintisiz sürdürüyor(Haziran 2011).
 İSA KAYACAN ANADOLU BASINI HİZMET ÖDÜLÜ
Yukarıda dile getirmeye, ifade etmeye çalıştığım, İsa Kayacan;  bakış ve yaklaşımlarıyla 1961 yılından bu yana Anadolu Basını ve mensuplarına karşı duyduğu yakınlık, gayret-çaba ve hizmetleri dikkate alındığında, Türkiye’de Anadolu Basını ve mensuplarını en iyi tanıyan ve bilenlerin başında gelmektedir.
Sürekli basın kartı sahibi olan Kayacan, Anadolu Basınıyla ilişkilerini bir yaşam biçimi haline dönüştürdüğü, onlarla bütünleştiği, bir aile bütünlüğü içinde yaşadığı,  Anadolu gazetelerindeki birkaç kuşakla çalışma fırsatı ve şansı bulduğu için; “ İsa Kayacan Anadolu Basını Hizmet Ödülü” çalışmalarına başladık.
Anadolu Basını mensuplarına, bir düzen içerisinde ödül verilmesi yönündeki görüşlerimi, siz sayın meslektaşlarımla,  basın kuruluşlarımızla ve kamuoyuyla paylaşmak istiyorum. 
Biz, Ankara’da, İsa Kayacan hocayla ilgili böyle bir proje üzerinde çalışırken, Burdur Gazeteciler Cemiyetinin, kendi bünyelerinde “İsa Kayacan Gazetecilik Başarı Ödülleri”  projesi üzerinde çalıştıklarını sevinç ve mutlulukla öğrendik.
Duygu ve düşüncelerinizi kayacanhizmet@gmail.com adresine yazabilirsiniz…