30 Aralık 2011 Cuma

KONUK YAZAR & İLESAM HABERİ

İSA KAYACAN’IN DOSTLUĞUNA GÜVENİLİR
Hayrettin İVGİN
“İsa Kayacan nerelidir?” diye sorsam; hep bir ağızdan “Burdurlu” dediğinizi duyar gibiyim. Hayır! Burdur onun doğduğu yerdir. O; Samsun’ludur, Trabzonludur, İstanbulludur, Diyarbakırlıdır, Kastamonuludur… Daha sayayım mı? O her yerdendir, o Türkiyelidir, o Türk dünyası coğrafyasındandır. Ama o, Burdur ilinin Tefenni ilçesinin Ece köyünde doğmuştur. Doğduğu yere saygısı ve sevgisi olanların, yaşadığı, gezdiği, gördüğü, suyunu içtiği yerlere de aynı saygıyı ve sevgiyi gösterdiğini herkes bilir. Ece köyündeki kerpiç evlerinin bahçesinde bulunan kuyuya bile en derin hasretini dile getiren bir kişi; ekmeğini yediği, havasını solduğu vatanına ne güçlü duygularla bağlı olduğunu söylemeye gerek var mı? O ülkesini, Türkiye’mizi sadece sevmiyor; bu topraklara, bayrağına, tarihine, kültürüne, örfüne âşık biridir. Onu yakından tanıyan bir arkadaşı olarak; Burdur’un zeybeğini ne kadar özlüyorsa Erzurum’un barını da o kadar özlediğine şahidim. Birkaç kez yurt dışında birlikte olduk. Serenler zeybeğine, Çavdır’ın hanlarına, Burdur’un İncir Kervansarayına iç çekerek hasretini ifade ederken; Çorum’un halayına Konya’nın Karatay Kervansarayına kara sevdalı olduğunu defalarca gördüm.
İsa Kayacan yazdığı on binlerce yazısında ve çıkardığı 130’a yakın kitabında; ön planda olan, ülke sevgisidir. Türklüğünü, milliyetçiliğini hiçbir şartta ve zamanda eksiltmeden hatta daha da artırarak dile getirdiğini onu tanıyanlar bilirler. Onun en hassas olduğu konu ülkesidir ve ülkenin geleceğidir. Bu hassasiyetini tüm yazılarında görmek mümkündür.
İsa Kayacan; dürüst bir kişiliktir, onun yalan söylediğine şahsen ben hiç tanık olmadım. Onun en karşısında olduğu kişi, sözünde durmayanlardandır. Dostluğu, arkadaşlığı çok kavidir. Ancak karşısındaki insandan ufak bir sapma görürse, bütün çivileri söker atar. Bu, onun sağlam ve güvenilir bir kişi olduğunu gösterir. Dostluğuyla her zaman övündüğüm bu sevgili kardeşim; paraya-pula itibar etmeyen gani gönüllü birisidir. Onun Burdur ve ilçelerinde kütüphane kurmak için ne kadar uğraştığını, cebinden paralar harcadığını, kendisi için bir iğne dahi isteyemeyen İsa Beyin yayın evlerinden, yazarlardan kitap ve destek istediğine defalarca şahit oldum. Topladığı yardımları ve kitapları posta ve kargoya erinmeden verdiğini, bu yaptıklarından sonsuz bir haz olduğunu bilinler bilir. İsa Kayacan’ın bir önemli tarafı da hak sahibi ve adaletli olmasıdır. Düşmanı bile olsa-ki hiç kimseye düşmanlık beslediğini görmedim-bir pay ve hak kiminse ona çekinmeden verir. Pek çok yarışmalarda jüri üyesi olarak birlikte bulunduk. Çok yakından bu yapısını gördüm. İsa Kayacan’ın çok yönlü olduğunu bilmem söylemeye gerek var mı? Kendi kendini yetiştiren ender bir insandır. O bir usta gazetecidir, o bir yazardır, o bir halk bilimcidir, o bir araştırmacıdır, o bir derlemecidir, o bir bilim insanıdır, o bir şairdir. O; binlerce konuyu ve belgeyi dosyalarında, arşivinde, kitaplığında saklayarak gereğinde en iyi biçimde değerlendiren bir doküman uzmanıdır.
Sohbetine doyum olmaz İsa Kayacan’ın. Ciddi bir yapısı olduğu için sohbet konuları da hep ciddi konulardır. Ama arada sırada birbirimize fıkra anlattığımız, şiir okuduğumuz, neşelendiğimiz, güldüğümüz zamanlarımız çok olmuştur.
Bir sohbetimiz sırasında anlattığı bir Yörük fıkrasına hâlâ gülerim. Hatırladığım kadarıyla şöyle bir fıkraydı:  
Yörük’ün biri uzunca aradan sonra Burdur da kurulu pazara gelmiş. Kunduracı Çarşısından geçerken gözüne kunduracıların derilerini yumuşatmak için derileri bastırdıkları kazanlara ilişmiş. Kazanın içinde ne olduğunu anlamamış fakat renginden dolayı kazandaki derilerin suyunun pekmez olduğunu zannetmiş. Kundura dükkânı sahibine sormuş.
“Usta pekmez kaç lira?”
Kunduracı bunun saf biri olduğunu anlamış demiş ki:
“Vallaha kardeşim, kilosu 2 lira”
Yörük “Bir deneyelim o zaman” diyerek orada bulunan bir tası eline almış ve kazana daldırmış. Kazandan aldığı derilerin bastırıldığı sudan bir yudum içmiş. Ama hemen yüzünü buruşturmuş. Ve kunduracıya şunu söylemiş:
“Usta sen bizi bir şeylerden anlamıyor zannetme. Senin bu pekmezin beş para etmez.”
 İsa Kayacan’la 30 yıldan fazla olan dostluğumuz ve arkadaşlığımız devam ediyor. Daha da devam edecek. Ben İsa Kayacan’dan çok memnunum. Allah onu vatanımıza, milletimize, bağışlasın. Daha çok hizmetler verecektir, inanıyorum.
İLESAM-AKÇAĞ’dan:
(2010) Roman-Hikâye ve Şiir Yarışması İmza Günü

            ANKARA, (Ece Ajans) - İLESAM-Akçağ Şiir-Roman ve Hikâye Yarışması’nda (2010) dereceye girenlerden Mehmet Çevik, Tarık Torun, Nuray Alper, Ramazan Yılmaz ve Ahmet Ünal Çam, 25 Aralık 2011 Pazar günü saat 13-17 arası Akçağ Kitabevinde kitaplarını imzaladı. Ayrıca, imza gününde İLESAM Genel Başkanı Mehmet Nuri Parmaksız ve Yavuz Bülent Bakiler’de katıldı. 
İLESAM Genel Başkanı Mehmet Nuri Parmaksız, “Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği (İLESAM) ve AKÇAĞ Yayınevi, Türk Edebiyatına yeni eserler ve isimler kazandırmak, Türk Edebiyatına ve Türk kültürüne hizmet etmek amacıyla İnceleme-Araştırma, Roman ve Hikâye alanında (KİTAP DOSYASI)  2011 yılında da bir yarışma düzenledi ve ilgiden memnunuz. Bu yarışmaya son katılım tarihi 30 Aralık 2011. Şubat 2012 içinde dereceye girenleri açıklayacağız ve birinci olanların eserlerini de kitaplaştıracağız” dedi.
Genel Başkan Mehmet Nuri Parmaksız, İLESAM’ın 2012 yılı içinde vereceği ödüller konusunda da, “5 kategoride 35 kişiye verilecek  İLESAM 2011 ödülleri konusunda komisyonların çalışmalarını tamamladığını ve Ocak ayının ilk günlerinde ödüle lâyık görülen isimleri açıklayacaklarını; İLESAM üyelerinden yaklaşık 50 kişiye de Yönetim kurulu olarak bilim, spor bilimi, basın, edebiyat ve kültür alanında 2012 Ocak ayı içinde ödül vereceklerini, ödül verilecek isimleri 2012 Ocak ayı içinde açıklayacakları”nı söyledi.

Hiç yorum yok: