22 Şubat 2012 Çarşamba

KONUK YAZAR: İsmail YAĞCI

 Türk’ün Sesi, Kardelenimiz
Prof. Dr. İsa Kayacan’a sahip çıkalım
İsmail YAĞCI
            Değerli okurlarım: Elinizde bulunan Gündem Gazetesinde son zamanlarda yazılarını gördüğümüz veya okuduğumuz bir büyük üstadı, memleketimizin onuru, gururu Prof. Dr. İsa Kayacan’ı dilim döndüğünce size tanıtmaya çalışacağım.
 KİMDİR BU İSA KAYACAN?:
 Hasan Hüseyin ve Güldali’nin çocukları olarak, 20 Eylül 1943 tarihinde Burdur'un Tefenni İlçesi'ne bağlı Ece Köyü'nde doğdu. İlk şiiri Nisan 1956’da, ilk yazısı 24 Ocak 1961’ de yayınlandı. Edebiyatın değişik dallarında 129 ayrı kitap yayınladı. 42 binin üzerinde makalesi, 3560 ayrı gazete ve dergide yer aldı. Değişik kamu kuruluşlarında basından sorumlu görevler yaptı. 11 ayrı Bakanın “Basın Danışmanı” olarak çalıştı. “Bakanlıklar arası en çalışkan ve başarılı Basın Danışmanı” seçildi. “Basında 25 yılın şeref ödülü” başta olmak üzere, onlarca ödülle 227 plâket aldı.
Defalarca yılın yazarı, yılı edebiyatçısı, yılın şairi ve yılın editörü seçildi. Azerbaycan’ın Başkenti Bakü’de bulunan Üniversitelerce iki ayrı “Fahri Doktora”, bir “Fahri Profesörlük” payesi alan ve “Guinness Rekorlar Kitabı” na girme çalışmalarını sürdüren Kayacan’ın; Burdur merkez ve Tefenni ilçesinde Belediye Meclislerinin kararlarıyla adı birer Cadde ve Sokağa verildi. 2006 yılında Ankara ve Burdur’da “Türk Kültür ve Basın-Yayınına 50. Hizmet Yılı” kutlanan İsa Kayacan, Anadolu’da yayınlanan yüzlerce gazetenin “yazar kadrosunda” yer almaktadır.
            İsa Kayacan her ne kadar doğum yeri Tefenni Ece Köyü olarak kayıtlara geçmişse de, O bir Gölhisarlı, Yusufçalı, Konyalı, Edirneli, Erzurumlu, Bakûlüdür.
Kısaca Türkün sesidir, soluğudur. Anadolu kültürünün misyoneridir.
Bilgi birikimini hiçbir çıkar gözetmeden paylaşan bilgindir.
            Şöyle bir çevremize bakalım. Devletin milletin parasıyla okullarda okumuş eğitim almış kişiler görürüz. Bunlar ya emekli olmuş, emeklilik maaşı alarak suya sabuna dokunmadan kahve köşelerinde oyun oynayarak zaman öldürerek toplumsal bir fayda sağlamadan kafasındaki fazla bilgi(!) birikimini, paylaşmadan uzak; çalışanları, üretenleri eleştiren; öz eleştiri yapamayan, konuştuğu zaman mangalda kül bırakmayanları, ya da birilerinin paçasına yapışarak bir şeyler kazanmak isteyen yalakaları veya kendini tabiat üstü varlık gibi gören, insanları küçümseyen psikolojik sorunları olan kişileri görürüz. İşte bu açıdan da bakınca; inşallah, İsa Kayacan gibi, birikimlerini mezarda değil burada vatandaşlarla paylaşırlar.
            Bir yurttaş olarak değerlerimizi sahip çıkmak insanlık görevidir.Anadolu’nun kuş uçmaz kervan geçmez bir köşesinde toprak kokulu kerpiçten bir evden çıkmış, dişiyle, tırnağıyla, alın teriyle çalışmış ve bu çalışmalarıyla başarılara imza atmış ve ödüllendirilmiş,  araştırmacı, şair, yazar, gazeteci  Prof. Dr. İsa Kayacan’a sahip çıkalım.. (Gölhisar Gündem Gazetesi, Burdur, 20 Şubat 2012)

15 Şubat 2012 Çarşamba

26 Ocak - 14 Şubat 2012

Nurser Göze’den: 
Başarılı çocuk yetiştirmede
Anne- Babaya yardım
Prof. Dr. İSA KAYACAN
         Özellikle, çocuklarımıza yönelik kitap hazırlayıp, yazıp yayınlayan isim ve imzaların önce biyografilerine bakıyorum. Değerli dostum Prof. Dr. Hayrettin İvgin aracılığıyla bana ulaşan, ulaştırılan Nurser Göze hanımın, 112 büyük sayfayla, pırıl pırıl bir baskıyla ortaya konulmuş “Başarılı çocuk yetiştirmede Anne- Babaya yardım” adlı kitabının sayfalarında gezmeden öncede öyle yaptım. Yani Nurser Göze hanımın arka kapakta yer alan biyografisine bir göz attım.
Gördüm ki, Tokat Niksar’da doğan, ilkokuldan sonra” kızlar okutulmaz” engeline takılan, ama kısa sürede azim ve gayretiyle bu engelden kurtulan, Tokat Öğretmen Okulundan sonra, Samsun Eğitim Enstitüsünün Fen Bölümünden de mezun olarak, Cumhuriyetimizin başarılı eğitimcileri arasında yeralan, değişik eğitim kuruluşlarında, ilköğretim okullarıyla ortaokul ve liselerinde fen dersleri, Matematik öğretmeni olarak görev yapıp, şerefle emekli olduktan sonra, yine Matematik ağırlıklı projelerde görev yapmaya devam eden hocamız Nurser Göze hanımefendiyi saygıyla selâmlamak istedim.
Kitap, çizme ve gerçek fotoğrafların, görüntülerin ağırlıklı olarak sayfalarında yer alan metinlerle bir genel görünüm içerisinde karşımıza çıkıyor. Örneğin ilk sayfada, iç kapakta mutlu bir aile görüntüsü var. Anne- baba, kız ve erkek çocuk evlatlarıyla mutluluk sergileyen bir aile fotoğrafı, çizmeyle şekillenmiş görüntü var. Kitap, merkezi Ankara’da bulunan Naturel Yayınları arasında günyüzü görmüş. Anne ve babalara merhaba denilerek yola çıkılmış. Başarılı çocuk yetiştirmede anne-baba rehberlerinin arkasından insan yavrusunun eğitiminden söz ediliyor, genel bilgiler ortaya konuluyor.
Çocuğun tanınması gerektiği, bireyin tanınması gereken yönleri, çocuklarla tanışmak gerektiği, burada karşımıza çıkan hususlar teker teker sıralanıyor. Sonra bebek eğitimine geçiliyor. Zihinsel gelişim, bilişsel gelişimin ne olduğu, Piaget’in bilişsel kuramı ifade edildikten, anlatıldıktan sonra, Zekâ ve bilişsel gelişim dönemleri üzerinde duruluyor. 0-2, 2-7, 2-4, 4-7 yaş dönemlerinin özelliklerinden bahsediliyor, bu dönemlerdeki hassasiyetlerin altı çiziliyor.
Arkasından somut işlemler dönemi olan 7-11 yaş arasındaki çocuk dünyasına geçiliyor. Burada, çocuğun tanınması için, gözlemlerin önemi üzerinde duruluyor. Fen ve doğa olaylarının çocuğun tanınması için, gözlemlerin önemi üzerinde duruluyor. Fen ve doğa olaylarının çocuğun gelişimine olan etkileri, gözlem, deney, hayvan besleme, bitki yetiştirme, inceleme ve geziler ara başlıklarında çocuğun gelişme, yetişme dönemleri özellikleri anlatılıyor, açık ve anlaşılır biçimde dile geriliyor. Fotoğraflarla da zenginleştirilme gerçekleştirilmiş.
11 yaş ve sonrasında soyut işlemler dönemi başlıyor. Çocuğun birey olarak değer verilmesi, yönlendirilmesi, ödüllendirilmesi, çocuğun çalışma odasının olması, öğretmen, veli, çocuk ilişkisi, tatil zamanı, sonrası okula hazırlık, sevme, sevilme, güvenlik ihtiyacı, çocuğun toplum tarafından onaylanması, saldırganlık güdüsü, hazza yaklaşma, elemden kaçınma, engelleme, çatışma, beslenme, beslenme yetersizliği, hastalık, çocuğun beslenme alışkanlığı üzerinde teker teker durulmuş, kısa, öz ve anlaşılır bir anlatım tablosu ortaya konulmuş.
Verimli ders kuralları, anne baba olmak, çocuğun dikkatini toplama yöntemi, öğretme, öğrenme sürecine öğrencilerin katılmaları, sınıfta demokrasi gibi, çocuğun dünyasında var olan gerçekler detaylı, anlaşılır bir anlatımla kitap sayfalarında sergilenmiş. Tebriklerimi, saygılarımı sunuyor, hocamız Nurser Göze’nin başarılarının devamını diliyorum efendim.***
Durak Turan Düz’den: 
Turan Sevdası
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Bana gelen, yüzlerce kitap ve dergi arasında, isimleriyle bütünleşenler, bütünleşmeyenler olduğunu görüyorum.
1970’li yıllardan beri tanıdığım, sevdiğim, kucakladığım imzaların başında yer alan, Durak Turan Düz’ün ilk şiir kitabı yenilerde bana ulaştı, ulaştırıldı. Nezaket dolu, sımsıcak duygularıyla şekillenen bir cümleyle 08 Şubat 2012 tarihinde bana imzaladı “Turan Sevdası” adlı kitabını Durak Turan Düz.
Kitap 128 küçük boyutuyla, güzel, anlamlı, pırıl pırıl baskılı kapağıyla dikkat çekiyor ilk bakışta.
Merkezi Ankara’da bulunan, Hayrettin İvgin dostumun sahipliğinde yüzlerce kitap yayın çalışmalarına imza atan Kültür Ajans’ın 142 nci yayını olarak şiir severlerin, kitapseverlerin karşısına çıkarılmış “Turan Sevdası”.
Önsöz, Durak Turan Düz imzasını taşıyor. Buranın bir yerinde; “Aklın ve duyguların birlikteliği anlamında bir duyarlılık olan şiir, önce insanın yaşadığı yerin rengini taşır” diyor Durak Turan Düz. Bu doğru bir tespit ve anlatım biçimidir. Tebrikler.
Sonra Hayrettin İvgin dostumun sunuşu var iki sayfada. Sonunda İvgin hoca; “Durak Turan Düz’ün şiirlerini ben sevdim. Onun ellerine, zihnine sağlık. Okuyuculara salık veriyorum bu kitabı” diyor.
Durak Turan Düz’ün hayatın zorluklarını başarıyla göğüsleyen bir geçmişi olduğunu yakinen biliyorum. Bu gerçekler, şiirlerinin başlıklarında, mısralarında karşımıza çıkıyor. Durak Turan Düz, zamanın boşa geçmesinden hoşlanmadığı için, mısralarında aynı oranda doluluk görülmesinin normal olduğunu veya böyle gerektiğini inanarak söylemeliyim, kaydetmeliyim. O’nun hayata bakış açısı 7 nci sayfadaki “Hayatta”adlı, başlıklı şiirinde karşımıza çıkarken, söylediklerimizin, tespitlerimizin yanlış olmadığını göstermesi bakımından önem ve anlam taşımaktadır.
İşte bu şiir:
En acı şey yalnızlık,
En hürmete layık annem, babam,
En feci şey ölüm,
En üzüntülü şey, unutulmak,
En güzel şey aşk,
En sıcak şey arkadaşlık,
En soğuk kelime “hayır”dır.
Sonraki şiirlere bakıyoruz, hemen hemen hepsi (bazıları hariç) kısa soluklu. Hece vezni tarzıyla yazılmış olanların sayısı çoğunlukta. Yer yer serbest türde yazılanlarla, mısralaştırılan duygularla karşılaştığımızda oluyor.
Sevenlerden, sıcaklıklardan, ayrılmalardan, yanılmalardan, özlemlerden, sitemler topluluğundan, unutulmalardan, akşamlardan, vefasızlıkların getirdiği acılardan, sonbaharın getirdiği hüzünlerden uzun uzadıya söz ettikten sonra, beş ayrı dörtlükten meydana gelen “Azerbaycanlı Irkdaşa” başlığıyla seslendiği duygularındaki samimiyet, içtenlik ve kardeşçe kucaklaşma duygularının doruğundan bir selam veriştir bu şiirindeki duygular. Bu şiirden bir dörtlükle noktamı koymak istiyor, Durak Turan Düz kardeşimi kutluyor, sevgiyle kucaklıyorum.
Menim öz yurdumda menim bağım var,
Men görirem gardaş bülbüllü bahar,
Bizim elde duru ahayar sular,
Özlem dolu ahıyırmısan gardaş?.***
Türkmeneli 
Bilgi Takvimi 2012
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Günlerimizin takibi, bilgilerimizin tazelenmesi, yenilerinin öğrenilmesi gibi özelliklerin taşıyıcıları takvimler önem taşır, anlam taşır.
Merkezi Ankara’da bulunan Türkmeneli İşbirliği Kültür Vakfı’nca hazırlatılıp, duvarlarımızdaki yerini alan “Türkmeneli Bilgi Takvimi”nin 2011 ve 2012 nci yıllarına ait olan duvar takvimlerinden çok yararlandım, yararlanmaya devam ediyorum. 2012 yılı takviminin hazırlanmasında, nacizane tuzum-biberim oldu. Hizmetlerim helal olsun.
Türkmeneliyle ilgili değişik bilgiler yer alıyor yaprakların (gün) arkalarında. Önce bir teşekkür var ilk iç yapraklarından birinde. Şöyle deniyor: Irak tarihinde ilk kez hazırlanan 2011 ve 2012 yılları Türkmeneli Bilgi Takviminin yapımında emeği geçen Dr. Mustafa Ziya, Dr. Şemsettin Küzeci, Prof. Dr. Suphi Saatçi, Prof. Dr. Mahir Nakip ve katkıda bulunan herkese teşekkürlerimizi sunarım. (Fatih Türkcan, Türkmeneli İşbirliği ve Kültür Vakfı Başkanı).
2012 yılı takvimi için İmtiyaz sahibi: Türkmeneli İşbirliği ve Kültür Vakfı adına Fatih Türkcan, Dr. Mustafa Ziya. Hazırlayan: Dr.Şemsettin Küzeci, Yayın Danışmanı: Prof. Dr. Mahir Nakip, Editör: Prof. Dr. İsa Kayacan. Grafik, tasarımı, mizanpaj: Ummu Kurt, Baskı: Fuzuli Basım ve Yayın - Kerkük.
Türkmeneli İşbirliği ve Kültür Vakfı, hükümetler dışı sivil bir toplum örgütü (NGO) olarak 12 Haziran 1996’da Ankara’da kurulmuştur. Türkmeneli Vakfı Kültür Merkezi; Türkmeneli Vakfının yan kuruluşlarından biri olan Türkmeneli Kültür Merkezi 2001 yılının Kasım ayında Ankara’da kuruldu. Türkmeneli Vakfı Kültür Merkezinin yazışma adresi: Mithatpaşa cad. No:46 Kızılay- Ankara. Tlf: +90.312-4334373 e-mail: bilgi@ kulturmerkezi.info , Dört ayrı dörtlükten meydana gelen Türkmeneli Marşı, takvim yapraklarının ilk sayfalarından birinin ardında yeralıyor.
Bu marşın ilk dörtlüğü:
Biz Türkmeniz, Türkmencedir dilimiz,
Mendeli’den Telâfer’e elimiz,
Müslüman’ız yüce Tanrı belimiz,
Türkmeneli, Türkmenli Yurdumuz,
Takvimin yapraklarının ilk yüzünde Şehirlerle ilgili bilgiler, Türkmeneli gazeteleriyle ilgili bilgiler ay’ın tamamı- gün, günün adı, atasözleri deyimler, hoyratlar, Takvim yapraklarının arkasında, Irak’ta ilk Türkler, Irakta Türkmen yerleşimi, Takvimlerle bilgiler, Türkiye’den ve Türkmenlerden pek çok şair, yazar, bilim adamının biyografileri, eserlerinden örnekler var. Bunlardan; Dr. Mustafa Cevad, Dr.Abdulhalik Bayatlı, Emine Işınsu, Ahmet Ortakçıoğlu, Yunus Hatta, Adnan Sarıkahya, İzzettin Abdi Bayatlı, Yaşar Cengiz, Kerkük Sevdalısı İsa Kayacan. 26 Ekim 2012 gün- takvim yaprağının arkasında, “Kerkük Sevdalısı İsa Kayacan” başlığıyla, İsa Kayacan’ın kısa biyografisi, fotoğrafı yer alıyor.
Türkmeneli Bilgi Takvimiyle, Türkmenler, Türkmeneli Dünyası, bütünleştirilmiş. Tebriklerimi sunuyorum.
GÜNÜN SÖZLERİ:
1. Sadelik, İyilik ve doğruluk olmayan yerde büyüklük yoktur (Lev Tolstoy)
2. Konuşmak, öğrenmeye yol açar; ama dehanın okulu yalnızlıktır (Gibbon)
3. Bir anlık hiddet sırasında sabırlı olursanız, yüz günlük kederden yakayı kurtarırsınız (Çin Atasözü)
4. Artık bir insanın önüne bilgisayar koyarak, onu daha üretici yapamıyoruz. O günler geride kaldı (Paul Trotter)
5. Bana bir mutluluk söyleyin ki, acı karşılığında elde edilmiş olmasın (Margeret Oliphant)***
1968’den gelen kültür:
Eskişehir, Milli İrade Gazetesi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Anadolu basını içinde gazeteler var, gazeteciler var. Yıllarla birlikte gelen, bu günlere yansıyan, isim ve imzalardır bunlar.
Eskişehir ilimiz merkezinde yayınlanan gazetelerden, gazetelerimizden biri: Milli İrade’dir. 11 Kasım 1968 tarihinde rahmetli Ethem Karaca ağabeyimiz tarafından yayınlanmaya başlayan bir gazete bu.
Milli İrade Gazetesinde, 1970-1980’li yıllarda uzun süre yazdığımı, yazımlarımla okuyucuların karşısına çıktığımı hatırlıyorum. Sonraki yıllarda göremez oldum Milli İrade’yi.
Geçenlerde, kültür adamı, eğitimci-yazar, araştırmacı Muharrem Kubat hoca, bendenizin “Bana Yazılan Şiirler” adlı kitabımla ve şahsımla ilgili çok değerli görüşlerinin yer aldığı yazısının bulunduğu, Milli İrade Gazetesinin bir sayısını, (13 bin 438 nci sayı) bana gönderince, özlediğim günlük yayınlanan Milli İrade’nin sayfalarında gezme fırsatı buldum. Tek sayısının sayfalarından söz ediyorum.
Milli İrade Gazetesinin sahibi:  Ahmet Karaca, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Ramazan Karaca. Yönetim yeri: Cengiz Topel Cad. Nayman Sk. Birlik Apt. No: 11-1 Eskişehir. Tlf: 0222-220  04 00
Günlük yayınlanan, büyük 10 sayfayla okurlarının karşısına çıkan, çıkarılan Milli İrade Gazetesinin ilk sayfası, Eskişehir ağırlıklı, genellik taşıyan haberler getiriyor. Manşet: Dernek dediğin böyle olur: Korunmaya Muhtaç Kız Çocuklarını Destekleme ve Geliştirme Derneği, yaptığı çalışmalarla takdir görüyor. Birkaç duyarlı kadının bir araya gelerek kurduğu dernek, kız çocuklarının eğitimden sağlığa, şahsi harcamalarından düğünlerine dek pek çok sorumluluğu üstleniyor.
Öteki sayfalarda yine Eskişehir çıkışlı, genellik taşıyan haberler. Fotoğraflarıyla birlikte getirilenler. Makale yazarları. Bunlar isim-imza olarak şöyle sıralanıyor: Şehnaz Ardalı, Vehbi Örs, Ayhan Oskaylar, Fatih Buğra Akbaş, Muharrem Kubat. Şehnaz Ardalı’nın yazısından:
1-Bugün sağlığımızı kaybetmenin kıyısında olsak, hayatı kendimize zindan edebiliriz. O kadar ağır gelir ki ölüme bu denli yaklaşmak.
Fakat başkalarının yaşadıklarının dikkate alındığını göstermemektedir bu durum. Biraz da bencilce bir yaklaşımdır, üstüne üstlük(Şehnaz Ardalı).
2-Anadolu toprakları verimli. Her tür suyumuz var. Modern tarım usulleriyle çiftçilik, meyve sebze üreticiliği yaparsak, dünya açlıktan kırılsa dahi, Anadolu’daki Türk İslâm varlığı devam eder (Vehbi Örs)
3- Sayın Kayacan’ı tam tanıttığım kanısında değilim. Bu yeri doldurulamaz yazarı, “Guinness” Rekorlar Kitabı’na aday göstermek için çalışmalar başlatılmış. Şahsım adına çok sevindim (Muharrem Kubat).***
İstanbul Kilis Vakfı 
Genel Sekreteri
Nejat Taşkın’ın vefası
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Yıllardır, “Vefa, İstanbul’da bir semt” demeye başladım. Hatta, İstanbul’da değil “Amerika’da bir semt” diye de ilave ettiğimi hatırlıyorum.
Merkezi İstanbul’da bulunan, İstanbul Kilis Vakfı, önemli çalışmalar, hizmetler gerçekleştiriyor. Bu Vakfın bir de “Dünyada Kilis” adlı bülteni (dergisi) var iki ayda bir yayınlanan.
Dört sayfalık, pırıl pırıl baskılı-renkli bir bülten “Dünyada Kilis” adlı yayın organı. Her sayısında önemlilik taşıyan haber, sanat edebiyat ürünlerinden seçmeler getiriyor.
Bültenin Kilis Vakfı adına sahibi Kilis Vakfı Başkanı: Yaşar Aktürk, Başkan Yardımcıları: Nadir Keloğlu, Coşkun Karabaşoğlu, Yazı İşleri Müdürü-İstanbul Kilis Vakfı Genel Sekreteri: Nejat Taşkın. Kilis Vakfı Erkek Öğrenci Yurdu Müdürü: Selim Daniş.
Bülten, Kilis’te Kent Ofset Tesislerinde basılıyor. Ahmet Barutçu dostumuzun önemli katkılarının olduğu görülüyor, anlaşılıyor.
Dünyada Kilis Bülteninin 144 ncü sayısının sayfalarında mini bir gezinti yapmak istiyorum:
İlk sayfada, Kilis’in Düşman işgalinden kurtuluş yıldönümüyle ilgili haber, Devletimizin kurucusu Yüce Atatürk’ün ölüm yıldönümüyle ilgili anlamlı anons. Fahri Yıldız imzalı, Cumhuriyet konulu şiir.
Nejat Taşkın hocanın, “İstanbul Kilis-Vakfı’nı konuşalım istedim” başlıklı değerlendirmesi, yorumu. Merhum Nahit Ulusoy’un, “Yaşar Aktürk öğrencim” cümlesinin, hatırlatmasının Nejat Taşkın imzalı haberde yer alışı.
Kilisli Nevzat Boynuyoğun’dan nostaljik bir anı. (fotoğraflı). Metin Mercimek’in, “Sandık sandık üstüne, basmam sandık üstüne./ Kırk yıl kocasız kalsam, varmam kuma üstüne” adlı yazısı. Şevket Ayçin’in “Özledim” başlıklı şiiri. Haberler, Bir dönem Kilis Vakfı Yurdu’nda kalarak hayata atılan öğrencilerin isimleri, görevleri - görev yerleri. Yeni öğrenciler. Kilis’te yayınlanan “Tazar” Dergisiyle ilgili görüntülü haber.
Mahmut Balcı adlı okuyucudan gelen güzel bir mesaj. İsa Kayacan’ın “Dünyada Kilis” bülteniyle ilgili yazdıklarından seçilen birkaç cümle. Bu yazının, cümlelerin yayınlandığı Anadolu gazetelerinin isimleri.
Beste B.Özgen, Söz: Samim Cebeci’nin notalanan, notalandırılan dörtlükleri. Kilis Vakfı (İstanbul’daki) Yönetim Kurulu Başkanı: Yaşar Aktürk, Başkan Yardımcıları: Nadir Keloğlu, Coşkun Karabaşoğlu, Genel Sekreter: Nejat Taşkın.
Üyeler: Hüseyin Okatan, Mehmet Göycıncık, Mehmet Yıldırım, Ali Söğüt, İsmail Hatabay, Mehmet Gesoğlu, Oktay Keçik, Fatih Volkan, Mehmet Zelzele, Metin Mercimek,. Yazışma: Topkapı Mhl. Kürkçü Bostan Sk. No: 1 Şehremini-Fatih-İstanbul. Tlf: 0212 - 531 50 37 ***
Güzide Gülpınar Taranoğlu şiirlerinden
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Edebiyatımızın duayenleri arasında yer alarak, kitaplarıyla bizlerle selamlaşmaya devam eden Güzide Gülpınar Taranoğlu’nun, “Hatıralar zinciri” ve “Şükretmek gerek” adlı başlıklı şiirleri masamda. Bu şiirlerden herhangi bir kısaltma yapmadan, aynen aşağıda sunuyorum efendim:
HATIRALAR ZİNCİRİ (Güzide Gülpınar Taranoğlu)
Umudun, arzuların ne sonu var, ne başı
Hayaller insanların her zaman can yoldaşı
Her yüreğin içinde bin bir hikaye saklı
Hatıralar zinciri daim oyalar aklı..

Her sabah ufuklarda ağarıyorken fecir
Posalanmış acılar günün yolunda erir
Kararan bulutları dağıtır serin rüzgâr
Günün ışıklarında bilinmez bir sihir var…

Yaşamanın tadına sarılır bütün canlar
Faaliyete geçer korkular, heyecanlar
Bu olaylar içinde gün yürür, günler yürür
Hayat bütün kulları peşinde böyle sürür…
ŞÜKRETMEK GEREK (Güzide Gülpınar Taranoğlu)
İlkbahar-yaz-sonbahar-kış
Mevsimlerde arttı yağış
Dallar yapraktan arınmış
Her şeyi şükretmek gerek..

Yağmur bazen sel oluyor
Ve nice canlar alıyor
Tohum ermeden soluyor
Her şeye şükretmek gerek.

Yaz sıcağı kavuruyor
Rüzgâr esip savuruyor
Şaşırırsın ne oluyor
Her şeye şükretmek gerek.

Tabiatın kanunu var
Her insanın bir sonu var
Her dem, son nefese kadar
Her şeye şükretmek gerek..
GÜNÜN SÖZLERİ:
1. Büyük İşler başarmak için, üstün yetenekli olmak gerekmez. İnsanüstü değil, ama insanların içinde onlarla birlikte olmak gerekir (Mantesquieu)
2. Tatlı şeyler, sonu iyi biten acılardır (Aeskhylos)
3. Dilencilerin seçmeye hakkı yoktur (Beaumont Ile Fletchen)
4. Erkek çocuk ile babası arasındaki tek fark, oyuncaklarının fiyatıdır (Jurg Weber)
5. Eğer ilk defasında başaramadıysanız, ortalamaya yaklaşıyorsunuz demektir (M. H. Alderson)
***
Osman Akkoç ve Şükrü Öksüz şiirlerinden
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Burdur ilimize bağlı, Gölhisar ilçemizden hemşehrim Osman Akkoç’un 9 dörtlükten meydana gelen “Dolabımda neler var”  başlıklı şiiriyle, Aydın ilimiz merkezinden seslenen Şükrü Öksüz’ün beş ayrı dörtlükten meydana gelen “Seven yürek küser mi?” adlı şiiri masamda. Bu şiirlerden dörder dörtlük almak istiyorum aşağıya:
DOLABIMDA NELER VAR (Osman Akkoç)
Dolabımda ben gibi, tahtaları bükülmüş,
Asırlık çivileri, yerlerinden sökülmüş,
Elli yıllık evraklar, yırtılarak dökülmüş,
Dolabımda ne varsa, senden bir anı vardır.

Tozlanmış evrakların, arasında sen vardın,
Bir resmini gördüm de, kenarında ben vardım,
Attığım mektuplarda, anılarda ben vardım,
Dolabımda ne varsa, senden bir anı vardır.

Güzel bir kitap gördüm, karıştırdım içine,
Sahifeler geçtikçe, neler girdi içime,
Bir randevu vermişsin, haziranın üçüne,
Dolabımda ne varsa senden bir anı vardır.

Hele bir mektup var ki, defalarca okudum,
Bir anlık başım döndü, o an için oturdum,
Yırtık bir resmin kalmış, onu da bakıyordum,
Dolabımda ne varsa senden bir anı vardır.

SEVEN YÜREK KÜSER Mİ? (Şükrü Öksüz)
Halâ anlayamadım, nedir senin ereğin?
İnsan basit şeylerden gürleyerek eser mi?
Neyle bağlı bilemem senin bana yüreğin?
Eften püften şeylerden seven yürek küser mi?

Bir zamanlar diyordun: “Denizlerde yüzelim
Menderes Bulvarı’nda korkusuzca gezelim”
Beni üzme hakkını kimden aldın güzelim?
Eften püften şeylerden seven yürek küser mi?

Yedik, içtiklerimiz aylar önce hep birdi
Seven yüreklerimiz birbirine esirdi
Seninle aramıza başka biri mi girdi?
Eften püften şeylerden seven yürek küser mi?

Çocukluk arkadaşın galiba işmar eden
Ruhun nerede ise orda olmalı beden
Olgunlaşma yerine bu çocuklaşma neden?
Eften püften şeylerden seven yürek küser mi?
***
Melâhat Ecevit Şiirlerinden
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Isparta ilimiz merkezinden seslenen, bu ilimizde yaşayan Melâhat Ecevit’in iki şiiri var masamda. Bu şiirler; Dört bölümden meydana gelen “Hep Aklımızdaysa” adlı olanıyla, altı dörtlükten meydana gelen “Canevime Ateş Düştü” adlı olan şiir efendim. Bu şiirlerin üç bölümüyle, dört dörtlüğünü aşağıda sunuyorum. Buyurun birlikte okuyalım:
HEP AKLIMIZDAYSA (Melâhat  Ecevit)
Sert iklimlerde savruldu
Kimliğini yitiren anılar
Değirmen taşında ezildi
Derbeder duygular
Bitip tükenmez oldu
Mevsimsiz fırtınalar..
   
Sitem derin umutlar zararda
Eski keyfimiz yok artık
Gezindiğimiz odalarda
Yalnızlık arkadaşımız oldu
Tek kişilik kahvaltılarda…

Hep günü birlik yaşadık
Tedirgin saatlerin tiktaklarında
Mutluluğu yakalayamadık
Kopardığımız takvim yapraklarında…
CANEVİME ATEŞ DÜŞTÜ ( Melâhat Ecevit )
Ötün kuşlar ötün servi dalında
Gönlüm firar etti nasıl eyleyim
Dediler o şimdi elin kolunda
Canevime ateş düştü neyleyim.

Bundan sonra onun adını anmam
Talih kuşu olsam başına konmam
Kitaba el bassa sözüne kanmam
Canevime ateş düştü neyleyim.

Bir kuru dal gibi yaprağım döktüm
Derinden ah çekip boynumu büktüm
Yıkılmaz dağ idim bir günde çöktüm
Canevime ateş düştü neyleyim.

İstemem başıma çiçekler taksa
İstemem bir ömür ağıtlar yaksa
İstemem el bebek gül bebek baksa
Canevime ateş düştü neyleyim.
***
Ahmet Ayaz’dan:
Doğduğum Gündenberi’nin beşinci baskısı
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Ahmet Ayaz, Gaziantep ilimiz merkezinde yaşayan, buradan şiirleriyle, yazı ve araştırmalarıyla seslenen, bizlerle merhabalaşan bir kalem erbabı, bir isim ve imza.
Doğduğum Gündenberi, adlı şiir kitabı, şanslı kitaplardan, yayınlardan biri. Çünkü yenilerde bana 5 nci baskısı ulaştı.
232 sayfalık Doğduğum Gündenberi, adlı şiir kitabının kapağında, Ahmet Ayaz’ın yakışıklı bir fotoğrafı var. Çağrı Kitapevi yayınları arasında günyüzü gören, okurlarıyla, sanat ve edebiyat severlerle buluşan, buluşturulan kitap birbiri ardına baskılarla okur karşısına çıkarıldığına göre, ilgi gördüğü, beğenilip alkışlandığı anlaşılıyor. Tebriklerimi, sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim. Kitabın ön kapağında, Ahmet Ayaz fotoğrafının altında bir dörtlük var. Öncelikle onu birlikte okuyalım. Buyurun:
Gönül öyle gönül ki, çiçek dolaşır,
Akıp giden zamanla, yaradana ulaşır,
Yollar taşlı dikenli, vakit çok geç olsada,
Akıp giden zamanla, yaradana ulaşır.
Gerçeklerin ifade edildiği, ortaya konulduğu, sayfalara, kapaklara aktarıldığı Ahmet Ayaz duyguları….
            Ahmet Ayaz, şiirimizin meşakkatli yolculuğunda yorulmadan emin adımlarla ilerleyip, önemli mesafeler alma başarısını elde edebilen, yakalayabilen bir kalem erbabımızdır, şiir dünyamızın yorulma bilmeyen önemli yolcularındandır.
            Şairin özgeçmişi verilmiş ilk sayfada, aldığı ödüller, yayınlanmış eserleri sıralanıyor. Sonra, Ahmet Ayaz ve eserleri, çalışmalarıyla ilgili yazıların yeraldığı kaynaklardan isimler itibariyle bir sıralama, değerlendirme yapılmış, bunlar yeralıyor kitabın sayfalarında. Bu isimlerin sıralanışı şöyle karşımıza çıkıyor efendim:
            Tamer Abuşoğlu, Dr.Abdülkadir Tanrıverdi, Prof.Dr.Erdal Ceyhan, Ziya Çil, Reşit Güngör Kalkan, Abdurrahim Karakoç, Gürsel Güzel, Mehmet Nacar, İbrahim Halil Aycan, Mehmet Kara, Sabit İnce, Dr. İrfan Yılmaz, Hüseyin Toprak, Mehmet Zeki Akdağ, Ertuğrul Karakoç, Mustafa Ceylan, Abdullah Çağrı Elgün, Prof,Dr.İsa Kayacan.
            Birinci bölüm “Yankılı sesler”den, Bendeki sevda adlı, başlıklı şiir altı dörtlükten meydana geliyor. Bu şiirin ilk dörtlüğü şöyle:
Bendeki bu sevda bitmeyen sızı,
Yuvasız kuşlara etmişim meyil.
Candan muhabbettir gönül hırsızı.
Aşkım yirmisinde bir kıza değil..
GÜNÜN HABERİ:
İsa Kayacan “Edep Bahçesi”nde onur konuğu; (ANKARA)- Murat Duman, Turan Eroğlu (Ozan Sevdai)’nun birlikte hazırlayıp sundukları, Bayındır-1, No:15’deki Kurtuba Kitabevi salonunda gerçekleştirilen, “Edep Bahçesi” adlı şiir dinletisinin 08 Şubat 2012 tarihindeki programın “Onur Konuğu”, Gazeteci- Yazar ve Şair İsa Kayacan’dı.
Çok sayıda şairin katıldığı, programın başında; Sözleri: Prof. Dr. İsa Kayacan’a, Bestesi: Murat Duman- Turan Eroğlu’na, Sazı: Ozan Sevdai’ye ait olan “Selâm Olsun” adlı eser seslendirildi, İsa Kayacan biyografisinden kesitler sunuldu.
Hayrettin İvgin, Vedat Fidanboy, Durak Duran Düz, Celal Oymak, İsmail Tunç ve diğer şairler, İsa Kayacan’la ilgili görüşlerini dile getirdiler, anılarını anlattılar. Programın açılış ve kapanışında birer konuşma yapan İsa Kayacan; Böyle bir program yapıldığı için duyduğu memnuniyeti belirterek, kendisiyle ilgili olumlu konuşma yapanlara teşekkür etti.
***
Yusuf Özcan’dan: Aşkın Ötesinde
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Yozgatlı olup, Antalya’da yaşayan şairlerimizden Yusuf Özcan’ın “Aşkın Ötesinde” adlı şiir kitabı bana ulaşalı epey oldu. Sayfalarında gezinti yapma fırsatını ancak yakalayabildim, bulabildim.
            Önsöz niyetine: İçimden gelenler, başlığı altında iki sayfalık bir sunuş var. Buranın bir yerinde- “Şiirin istasyonu sevgidir, bu istasyonda hasretler biter, özlemler başlar. Peronların üzerinde bazen bir mendil ıslanır şiir şiir, bazen de bir düdük sesiyle o mendil gül açar” deniyor.
            Yusuf Özcan’ın can yangınları var, alevler içinde yükselen. Büyük sevdaların yükünü güçlü yüreklerin çektiği noktasından, gerçeğinden hareket ediyor Yusuf Özcan.
            Bekle emi, diyor, “Yazılmamış senet oldu gözlerin” diye devam ediyor. Hece vezniyle yazdığı, kaleme aldığı şiirlerindeki yumuşaklığı hemen hissediyorsunuz. Herkes gibi, Yusuf Özcan’ın da kırgınlıkları, kızgınları var elbet. Ama mısralarının arasında sakladığı duygularının pek çoğuyla, sevgi, mutluluk, barış, iyi niyet tohumları ekiyor sürekli. Bu özellik ve güzellik ise, Yusuf Özcan’a ait, O’na özgü bir görünüm ve anlatım biçimi, biçimleri efendim. Tebriklerimi, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
            Bir endişesi var, bir tereddüt bütünlüğü var Yusuf Özcan’ın duygularında, duyguları içinde. Sayfa 28’deki “Endişe” adlı şiiri beş ayrı dörtlükten meydana geliyor. Bu şiirin bir dörtlüğü şöyle:
Sen bilemezsin Bozoklar’ın kışını,
Kurtlar tutar belenlerin başını,
Çığ sürükler toprağını taşını,
Ya yollar kapanır, ya sen gelmezsen!..
            Yusuf Özcan 160 sayfalık “Aşkın Ötesinde” adlı şiir kitabındaki şiirleriyle, gelecek bakımından ümit veriyor, ismini “geleceğe taşınacaklar” arasında yazdırıyor.
            Aşkın ötesinde, adlı şiir kitabının arkasında, yakışıklı bir Yusuf Özcan fotoğrafının altında iki dörtlük var. Bu dörtlüklerden biri:
Güneşin saçını yolup getirdin,
Sabır ağacında meyve yetirdin,
Kirpiğini, yüreğime batırdın,
Yazılmamış senet oldu gözlerin.
            Yusuf Özcan: 01.03.1956 tarihinde Kırşehir ili Çiçekdağı ilçesine bağlı Çopraşık köyünde doğdu. Köyü önce Yozgat’a, daha sonra Nevşehir’e ve son olarak Kırşehir’e bağlandı. Tokat öğretmen okulundan mezun oldu. Sonra Açık Öğretim Fakültesini bitirdi. Milli Eğitim Bakanlığı birimlerinde öğretmenlik ve idarecilik yaptı.
            ***
Etem Çağlayan’dan:
Hatıralar Hikâyeler
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Kitap yayınlarının birbiri ardına gerçekleştiği, gerçekleştirildiği kuruluşlarımız vardır. Bu kuruluşlarımızın başında, Gülendem Gültekin koordinatörlüğünde faaliyet gösteren ve merkezi Ankara’da bulunan Payda Yayıncılık geliyor.
Etem Çağlayan’ın “Hatıralar Hikâyeler” adlı 496 sayfalık kitabı bana ulaştı, ulaştırıldı. Kitap içinde hatıralar bölümü, sayfa itibariyle çoğunlukta. Gerçi hatıralar kısa kısa verildiği, sayfalara aktarıldığı için böyle görünüyor.
Etem Çağlayan hocanın 11 nci sayfadaki önsöz dikkat çekiyor. Bu önsözün bir yerinde: “Hatıralar kısmında hüzün veren olaylardan çok mizahi unsurlar öne geçti. Fakat duygulandığım konulara da değinmeden edemedim/Kitabın ikinci bölümünde yer alan hikâyeler ise her telden konularla karşınızda. Onlar yaşanmadı ama, ben yaşayarak yazdım” deniyor.
Hatıralar bölümünde yer alanların başlıklarından bazı örnekler verelim öncelikle:
-O şimdi asker, Yangın, Dine saygı, Bir aşk hikayesi, Ezan ve çocuk, Özveri, Rizespor, Tiyo, Tuzu kuru olan, Ayının dedikleri, Biber, Çift bardak, İşi çokmuş, Kerkük, Kumar tutkusu, Marangoz, Bürokrasi, Yüzme bilmek, Osman, Sarhoş vd.
Sayfa 143 deki “Kerkük” başlığı altında verilenler, anlatılan, nakledilenlerden bazı satırlar verelim istiyorum efendim:
-Kerkük’ü görmedim ama, anlattılar, görmüş gibi oldum. Daha doğrusu Kerküklülerin duygularını yaşadım. Türkiye özlemi her Kerküklü Türkmen’in sönmeyen ateşidir. Bu özlem her zaman gönüllerini yakar.
Türkiye’ye kavuşamamak, Türkiye’nin onlara kavuşamaması her Kerküklü Türkmen’in gönlünü sızlatır. Kerkük de bana bir başka sıla olur, görmediğim halde özlerim.
Sayfa 317, hikâyeler bölümü başlıyor. Hikayelerin başlıklarından bazı örnekler verelim önce: Büyükler ve çocuk, Misafirlik, Bekir  Amca, Adamın biri, Devren satılık, Hamam sefası, İzzet ikram, Öyle bir gün, Kaymakam, Servis, Tablo, Yaş sorunu vd.
Sayfa 427 de yer alan “Kaymakam” başlığı altındakilerden:
Kaymakam olarak atandığım Mahrumiye’de ilk günlerimdi. İlk birkaç gün çalışma arkadaşlarımı tanıma, ilçe ileri gelenlerinin “hoş geldin” ziyaretleriyle geçti. Yazı İşleri Müdürü, Mal Müdürü ve Emniyet Amiri ile birlikte ilçeyi dolaşmak için Hükümet Konağından ayrılıyorum ki, Yazı İşleri Müdürü Hüsnü bey kulağıma eğilerek;
-“Tuvalete gitmeyecek misiniz?” diye sordu. Bu teklif neden gerekli diye kızdım. Sonra ilgidendir, diye düşündüm.
Anlatım devam ediyor.
            ***
Şükrü Öksüz’ün iki şiirinden seçilenler
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Şükrü Öksüz, Aydın ilimiz merkezinde yaşıyor. Şiirleri var birbirinden güzel. Uzun ve kısa boyutlu bu şiirler. Bugün masamda bulunan Şükrü Öksüz şiirleri; Altı dörtlükten meydana gelen “Sevgililer günümüz” adlı olanıyla, yine altı dörtlükten meydana gelen “Gözü yaşlı bir adam” başlıklı şiirler. Her iki şiirin dörder dörtlüğünü aşağıda sunuyorum efendim:

SEVGİLİLER GÜNÜMÜZ (Şükrü Öksüz)
Aşkımızın içinde hem ruh var, hem de beden
Karşılıklı olarak dilindik dilim, dilim
Yılda bir kez gelerek bizleri mutlu eden
Sevgililer günümüz kutlu olsun sevgilim.

Sevginin en safını, temizini alalım
Seninle hemhal olup derinlere dalalım
Ömür boyu hep böyle biz sevgili kalalım
Sevgililer günümüz kutlu olsun sevgilim.

Karşılık beklemeden seveceğim ben seni
On dört Şubat gününde alacağım bûseni
En az benim kadar da seviyorsun sen beni
Sevgililer günümüz kutlu olsun sevgilim.

Sevgilinin yerini, tutar mı baba, ana?
Kıpkırmızı aşk gülü gönderdim bu yıl sana
Başka bir şey istemem bir bûsen yeter bana
Sevgililer günümüz kutlu olsun sevgilim.

GÖZÜ YAŞLI BİR ADAM (Şükrü Öksüz)
Senden önce bu yüzüm hiçbir zaman gülmezdi
Şekere, bala benzer bir tat vardı dilinde
Bırakıp gideceğin hiç aklıma gelmezdi
Gözü yaşlı bir adam kaldı Aydın İli’nde.

Bir zamanlar ben sende değişmez bir yasaydım
Geleceğin günleri iple çekerek saydım
Bu Gezegen’de seni keşke tanımasaydım
Gözü yaşlı bir adam kaldı Aydın İli’nde.

Para dediğin nedir? Sadece bir el kiri
Nasıl vefasız olur yürekten seven biri
Mezara gömdün beni ölmeden diri diri
Gözü yaşlı bir adam kaldı Aydın İli’nde.

Aşık olurmuş insan ileri yaşta bile
Çektiriyorsun bana aylardan beri çile
İnşallah düşmezsiniz Muğla İli’nde dile
Gözü yaşlı bir adam kaldı Aydın İli’nde.
            ***
Emine Genç’ten: Gönül Kervanı
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Kitapların sayfaları arasındaki gezintimi sürdürüyorum. Emine Genç imzalı 144 sayfalık bir şiir kitabı var masamda, önümde.
Merkezi Ankara’da bulunan, Yıldızlar Yayıncılık yayınları arasında günyüzü görmüş, okurlarıyla buluşmuş, buluşturulmuş.
Aysel Al’ın bir önsözü var 3 ve 4 ncü sayfalarda yer alan. Bir yerinde Aysel Al: “Emine Genç’le ilgili saatlerce konuşabilir, saatlerce yazabilirim. O’nun gibi genç, dinamik ve hayat dolu bir şair ve yazarı tanımaktan dolayı mutluluğumu kelimelerle anlatamam” diyor.
Kitabın ilk şiiri “Al Senin Olsun” başlığıyla 5 nci sayfada karşımıza çıkıyor, bizimle selamlaşıyor. Arkasında, yani 6 ncı sayfada “Benim olsun” adlı, başlıklı Emine Genç şiiri var. Yedi ayrı dörtlükten meydana gelen bu şiirden:

Mutluluk diyorsun,
Gördüm ve geçirdim,
Şimdi size bağışladım,
Sıkı sıkı tutun.

Bu sesleniş, gerilerde kalan yıllarda, Niğde- Koyunlu’dan yankılanmış, yankılanıyor. Emin Genç (Çelebi) kitabının 118 ve 119 ncu sayfalarında “Anadolumda” adlı, başlıklı şiiriyle de dikkat çekiyor. Bu, bir şiirden ziyade, bir destan uzunluğunda… Anadolu baştan sona anlatılıyor, değişik özellik ve güzellikleriyle dile getiriliyor. 13 ayrı dörtlükten meydana geliyor bu destan. Bir dörtlüğüyle, bütünlük içinden örnek 13 ayrı dörtlükten meydana geliyor bu destan. Bir dörtlüğüyle, bütünlük içinden örnek verelim:

Kültürüne, sarayına, köşküne, hanına hayran olurum,
Serin yeline, gonca gülüne, şehidine kurban olurum,
Minareye haz veren müezzinin sesinde vefa bilirim,
Hattatın, nakkaşın çinisinde narçiçeği rengi görürüm.

Emine Genç (Çelebi) şiirleriyle, yayınladığı kitaplarıyla, sanat ve edebiyat dünyamızda dikkat çekmeye başlamıştır. Sonu gelecektir bunun, sevinçle, gururla. Elimde ki “Gönül Kervanı” adlı kitabının arka kapağında yer alan bir şiir var “Kervan” adında. Altı dörtlükten meydana geliyor bu Kervan adlı şiir. Bir dörtlüğü:

Yola çıktı büyük kervan,
Medine’ye olur revan,
Binlerce salâvat salan,
Senin ümmetin olan…
            ***
Burdur’dan iki isim iki imzadan
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Burdur ilimiz merkezli iki isim, iki imzadan haberlerimiz var. Birincisi, Çağdaş Burdur Gazetesinin 17 Aralık 2011 tarihli sayısında “Burdur’um” adlı şiiriyle bizimle selamlaşan Ramazan Şenkal. 11 ayrı dörtlükten oluşan bu şiirden dört ayrı dörtlük alacağız. İkincisi, Yenigün Gazetesindeki yazılarıyla dikkat çeken Neriman Mıhladız hocanımın yine 17 Aralık 2011 tarihli köşesindeki yazısının sonundaki yazmayla ilgili görüşlerinden bazı satırlar nakledeceğiz.

BURDUR’UM BENİM (Ramazan Şenkal)
Isparta-Keçiborlu, Antalya arası,
Bir şirin ilimizdir, Burdur’umuz.
Gelen alamaz gözünü, gelir bakası,
Sizi ağırlayacaktır, Burdurlumuz.

Hoş geldiniz gali, Burdur’umuza,
Bakacağız tabii ki, umduğunuza,
Biz; misafirperver Burdurlularız,
Demeyiz ki; şükredin bulduğunuza.

Sanayimiz; küçükte olsa kibar,
Burdur markasıdır, Yıldız silahlar,
Dünyanın her bir ülkesine gidiyor,
Burdur’un gururudur bu ihracatlar.

Şairin köyünde de, tarihin alâsı var,
Askeriye köyündedir Teke saraylar,
Şairiniz de sizi misafir etmeye hazır,
Hiç unutulur mu, bu güzel dostluklar.

NERİMAN MIHLADIZ
Yazı yazmayı sizlerle dedikodu eder gibi seviyorum.
Yazı yazmayı sizlerle sohbet eder gibi seviyorum.
Yazı yazmayı dertleşir gibi seviyorum.
Yazı yazmayı sitem eder gibi seviyorum.
Yazı yazmayı söyleyemediklerimi iletir diye seviyorum..
Yazı yazmayı mesaj vermek yolu olarak seviyorum..
Yazı yazmayı bildiklerimi, gördüklerimi, birikimlerimi kendimle gömmek istemediğim  için seviyorum..
Yazı yazmayı bana terapi oluyor diye seviyorum..
Yazı yazmak benim için yemek, uyumak giyinmek, yardım etmek gibi bir şey oldu. Bu fırsatı bana sağlayanlara müteşekkirim.
GÜNÜN SÖZLERİ:
1. Ne kadar çok söylersen, karşındaki o kadar az hatırlar. Az söyle de, kazancın çok olsun (Fenelon)
2. Bir çok insan mutluluğu burnunun üstünde unuttuğu gözlük gibi etrafta arar (Droz)
3. İnatçı bir adam fikirleri tutmaz, fikirleri onu tutar (Alexander Pope)
4. Kendi dertlerini unutmak isteyenler, başkalarının dertlerine yardımcı olmaya çalışmalıdır (Cemil Sena)
5. ‘Genç olmak’ insanın uzun zamanını alır (Pablo Picasso)
            ***
Üç şairden birer şiir örneği
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Manisa’dan Kâzım Poyraz, Ankara’dan Salim Taşcı ve İsmail Kara şiirlerinden birer örnek verelim efendim. Buyrun bu şiirlerin mısraları arasındaki gezintimizi birlikte yapalım, bakalım neler göreceğiz?

ÇÖLDEYİM (Kâzım Poyraz)
Mecnun gibi çöldeyim, sevdim nazlı Ceren’i
Dağları tipi sardı, aşamadım karını,
Dolunayın ışığı, çözemedim sırrını
Nafile geçti ömrüm, geze geze yoruldum.

YÂR (Salim Taşcı)
Hep aşkınla yandım,
Sevdanla ağladım,
Seni göz yaşım,
Sandım,
Silmeye kıyamadım,
Dere-tepe seni aradım,
Kır çiçekleri karşıladı,
Beni,
Sevgi çiçeği uzattı,
Elini,  
Seni sandım,
Koklamaya,
Kıyamadım.

AH ŞU MEVSİMLER (İsmail Kara)
Beni bu mevsimler deli ediyor,
Bir sıcak, bir soğuk ah şu mevsimler.
Aklımdan çok şeyler gelip geçiyor,
Bir sıcak, bir soğuk ah şu mevsimler.

Günler, aylar, yıllar- zor bir geçit var,
Öyle bir geçit ki, tüneller hep dar,
Yanarım, donarım, kimse olmaz yâr,
Bir sıcak, bir soğuk ah şu mevsimler.

Çabalar dururum, tere batarım,
Kavrulup da duman duman tüterim,
Bu geçitlerde ben ömür satarım,
Bir sıcak, bir soğuk ah şu mevsimler.

Bilirim, sonunda kapanır yollar,
Tutmaz olur bir gün bacaklar, kollar,
Ve taşır tabutum buz gibi eller.
Bir sıcak, bir soğuk ah şu mevsimler.
***
Nuran Şentürk Karakılıç ve
Oktay Şenol  Şiirlerinden
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Ankara’dan Nuran Şentürk Karakılıç imzalı “Kendine iyi bak” başlıklı, Artvin’den, Serhad Artvin Gazetesinde yayınlanan Oktay Şenol imzalı “Ayrılırsan” başlıklı şiirler masamda. Bu şiirleri aşağıda sunmak istiyorum efendim. Buyurun birlikte okuyalım:

KENDİNE İYİ BAK (Nuran Şentürk Karakılıç)
Mesajlaşmaktan vakit buldukça
Telefon ediyor genç dostum,
Ne haber diye soruyor bana
Ben de onun dili ile
Nossun iyilik diyorum
Böyle harika giderken
İletişim
Kendine iyi bak diye tembihliyor
Aslında kendine iyi bak
Başıma iş açma demek istiyor
Oysa beni Allaha emanet etse
Daha çok sevinirim
Bi dakka cebime mesaj geldi
Dönerim sana sonra dedi
Aman bana dönme evladım,
Zaten döndü başım
En iyisi sen sözlüğü alıp yanına
Yazabilirsen mektup yolla bana.

AYRILIRSAN (Oktay Şenol)
Sana dünyada gülmek yok,
Sana akıl veren pek çok,
Çok sıkıntılara düşersin çok,
Milliyetinden, geçmişinden ayrılırsan…

Bir uyduruk moda çıktı,,
Evleri dibinden yıktı,
Manasız ömür acıklı,
Örfünden, adetinden ayrılırsan.

Sevgi nedir bilmiyorsun,
Saygılı laf etmiyorsun,
Meclislere gitmiyorsun,
Hep yalnızsın ayrılırsan.

Ozan Oktay ağır yazdı,,
Neden yazdı neden kızdı,
Akordu bozuk bir sazdı,
Yazılanlar daha azdı,
Ülkünden ırkından ayrılırsan...
            ***
Dergi sayfalarından, Dergi sayfalarına
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Dergilerin genel değerlendirmelerimiz içinde yer alanlarından yeni bir sıralama daha:  
            1- ÖĞRETMEN DÜNYASI DERGİSİ: Ankara’da aylık yayınlanan derginin 384 ncü sayısı masamda. Ulusal Eğitim Derneği adına sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni: Zeki Sarıhan olan Öğretmen Dünyası Dergisinin yazışma adresi: Necatibey Cad. No: 13-13 Sıhhiye-Ankara.
2- ERCİYES DERGİSİ: Aylık fikir ve sanat dergisi Erciyes, Kayseri ilimiz merkezinden bize geliyor. 408 nci sayısı masamda olan bu derginin Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü: Nevzat Türkten, yazışma: P.K.218 Kayseri.
3- TÜRK OCAĞI DERGİSİ: Kayseri Türk Ocağı şubesince iki ayda bir yayınlanıyor. 119 ncu sayısı masamda olan bu derginin sahibi: Prof.Dr.Abdülkadir Yuvalı. Yazışma: Esenyurt Mhl.Türk Ocağı Cad.No:5 Melikgazi-Kayseri
4- İSTİKLÂL GAZETESİ: Kayseri ilimiz merkezinde aylık 16 normal sayfalık bir gazete. 89 ncu sayısı masamda olan “İstiklal” Gazetesinin sahibi ve Yazı İşleri Müdürü: Mehmet Emin Batur. Yazışma: Gevher Nesibe Mhl.Donanma Cad. No: 13 Kocasinan-Kayseri.
5- AYIN TARİHİ: Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünce yıllardır hazırlanıp yayınlanan siyasi olaylar başta olmak üzere değişik konuların gazeteler itibariyle üçer aylık dönemlerde kitaplaştırılan bir yayın çalışması. Ortalama 250-300 sayfa olarak kitap görünümü içeriğiyle yayınlanıyor.
6- MAKİ DERGİSİ: Mersin, Şair ve Yazarlar Derneğinin yayınorganı. Sahibi Abidin Güneyli. 81 nci sayısı masamda olan Maki’nin yazışma adresi: Bahçelievler Mhl. 1840 Sk.Serhat Apt. No: 13/C Mersin.
7- BÜTÜN DÜNYA DERGİSİ: Ankara’da Başkent Üniversitesi Kültür yayını olarak aylık yayınlanıyor. 2012 yılının ilk sayısı yayınlandı. Yazışma: 1.Cad.No:77 Bahçelievler-Ankara. Başkent Üniversitesi adına sahibi: Mehmet Haberal.
8- FEYZ DERGİSİ: Ankara’da aylık yayınlanıyor. Sahibi: Şenel İlhan, 246. sayısı masamda olan derginin yazışma adresi : Dr.Mediha Eldem Sk. Set Apt. No: 73-16 Kocatepe-Ankara.
9- YENİSOLUK GAZETESİ: Bursa’da ayda bir yayınlanıyor. Türkiye’nin tek yazın haberleri gazetesi. 265 nci sayısı masamda olan gazetenin yazışma adresi: (Sahibi: Muvaffak İnan) Selçukhatun Cad.No: 5-B Setbaşı-Bursa.
10- KÜMBET ALTINDA DERGİSİ: Tokat ilimiz merkezinde üç ayda bir yayınlanıyor. 46. sayısı masamda olan bu derginin sahibi: İrfan Yıldız. Yazışma: GOP Bulv. Taşhan No: 61-109 Tokat
11- ORTANCA DERGİSİ: Ankara ilimiz merkezinde üç ayda bir yayınlanıyor. 34 ncü sayısı masamda olan Ortanca’nın yayın merkezi: Samsun Devlet yolu Gökçeyurt Mhl.No.364-Mamak-Ankara.
12- ANADOLU’NUN SESİ GAZETESİ: Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünce aylık yayınlanan gazete. 302 nci sayısı masamdaydı Anadolu’nun Sesi Gazetesinin.
***
Antalya Gazetelerinden
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Antalya ilimiz merkezinde 40 dolayında gazete gün yüzü görüyor. Bu gazetelerden bana ulaşan, bazıları hakkında kısa bilgiler vermek istiyorum:
            1- Antalya Gazetesi: Anadolu basını içinde bir çınar hüviyeti taşıyan gazetelerimizin başında yeralan, günlük olarak 8 büyük sayfayla okurlarıyla buluşan, buluşturulan bir gazete. Konferanslarımda, Anadolu Basını içinde yer alan örnek- çınar gazetelerimizden biri olduğunu söyleye geliyorum. 88 nci yayın yılı içinde olan Antalya Gazetesinin kurucuları: Mehmet Emin Bey, Mazlum ve Havva Adıson Kuruluşu: ( 09 Eylül 1922 ) Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni: Ekrem Şen, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Kubilay Eldemirci. TLF:0242–2441998.
            2- Hürses Gazetesi: 24 Aralık 1957 tarihinde kurulan Hürses Gazetesi 54 ncü yayın yılı içinde. 8 büyük sayfayla günlük yayınlanıyor. Kurucusu, sahibi ve Genel Yayın Müdürü: Ö. Naci Uğural, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Gönül Uğural. TLF: 0242–2444265.
            3- Antalya Son Haber Gazetesi: 8 büyük sayfayla günlük yayınlanıyor. Sahibi: Orhan Tolunay, Genel Koordinatör: Korhan Sefa Tolunay, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Adem Vural. TLF:o242–3117660.
            4- Akdeniz Güncel Gazetesi: 8 büyük sayfayla günlük yayınlanıyor. Sahibi: Safinaz Özgünsür, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Ferudun Özgünsür, TLF: 0242–2444213
            5- Antalya Körfez Gazetesi: 16 büyük sayfayla yayınlanıyor. Sahibi: Rasim Gündüz, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Salih Karadağ, TLF: 0242–2443045
            6- Akdeniz Gerçek Gazetesi: 8 büyün sayfayla yayınlanıyor. Genel Müdür: Ahmet Başkaya, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Adnan Çoban, TLF: 0242–3444029,
            7- Antalya Hilal Gazetesi: 8 büyük sayfayla günlük yayınlanıyor. Sahibi: Galip Akın, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Fatma ana Tosun. TLF: 0242–2442044
            8- Gazete Bir: 8 büyük sayfayla günlük yayınlanıyor. Sahibi Ramazan Bozca, Genel Yayın Yönetmeni: Haluk Güncel, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Okan Dilek, TLF:0242–2432344
            9- Akdeniz Manşet Gazetesi: 8 büyük sayfayla yayınlanıyor. Sahibi: Derya Çiçek, Genel Yayın Yönetmeni: Vedat Gürhan, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Zehra Varlı, TLF: 0242–2480099
            10- Akdeniz Beyaz Gazetesi: 8 sayfayla yayınlanıyor. Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Ahmet Dökdök, Genel Yayın Müdürü: Ayşe Doğan. TLF: 0242–2487222
1986 yılında, TRT’de görev yaptığım yıllarda “Mahalli Basınımız” adlı belgeselin Antalya’da çekimini yaptığımız günlerde, Yeni İleri Gazetesi gibi öteki gazetelerden örnekler alarak, satış merkezlerinde (büfelerde) satılmalarının gerekliliğini ispatlamak için, gazete önlerine- gazete satan alan insanları sıralayarak, büfelerden mahalli gazete satın alışlarını görüntülediğimizi, anılan belgesel içinde yer verdiğimizi hatırlıyorum. Bugün ise Antalya gazeteleri, büfelerden parayla satın alınıyorlar artık…
GÜNÜN SÖZLERİ:
1. Geleceği satın alabilecek tek şey, bugündür (Samuel Johnson)
2. En çok hoşumuza giden insan, kendimize benzettiğimiz insandır (Moliere)
3. Ateşe ateşle karşılık verenler, kül olmaya mahkumdur (Abigail Van Buren)
4. Kendi kendine yardım etmeyi bilmeyene, hiç kimse yardım etmez (Pestalozzi)
5. İşi çok olanların, gözyaşları için zamanları yoktur (Lord Byron)
            ***
Öğretmen Dünyası Dergisi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Eğitimimizin, Kültürümüzün, siyasetimizin yaşayan Çınarlarından M. Kemal Yılmaz hocanın gönderdiği bir dergi: Öğretmen Dünyası.
Bana ulaşan bu derginin 384 ncü sayısı. 48 sayfalık, pırıl pırıl baskılı bir dergi. Kapakta, M. Kemal Yılmaz hocanın yakışıklı bir fotoğrafı. Sağ tarafında: 2011 eğitim onur ödülü: M. Kemal Yılmaz (Prof. Dr. Cahit Kavcar- Prof. Dr. Mahmut Adem).
Sonra; Atatürk’ün kültür devrimleri ve harf devriminin 83.yılı (Prof. Dr. Ayşe Üstün), Aklım Van’da (Özden Y.Bilgin) Depremde yitirdiğimiz öğretmenler.
Öğretmen Dünyası Dergisinin kimliğine bakıyoruz: Ulusal Eğitim Derneği adına Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni: Zeki Sarıhan, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Nazım Mutlu. Yönetim Yeri: Necatibey Cad. No: 13–13 Sıhhıye – Ankara.
Yayın ve Danışma kurulları var ayrı ayrı isimler itibariyle sıralanan. Nazım Mutlu ve Zeki Sarıhan imzalı, ayrı ayrı birer değerlendirme yazıları dikkat çekiyor.
Usta Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın “Günümüz” adlı, başlıklı şiiri. Van-Erçiş depreminde kaybettiğimiz öğretmenlerimizin resimleri, isim ve kısa bilgileri. Keramettin Çetin imzalı “Deprem” başlıklı şiirden:

Van’dım/Erçiş’tim,
Depremde kaldım.
Bir göz şaşkınlığı/El soğukluğu,
Deprem/Yunus Yunus diyen,
Körpe bir rüzgârın,
Uğultusu mu?..

1-Ulusal Eğitim Derneğince her yıl Öğretmenler Günü’nde verilen Eğitim Onur Ödülü bu yıl emekli öğretmen,  şair-yazar ve eski milletvekili Mustafa Kemal Yılmaz’a verildi (Sayfa: 12)
2- Ulusal Eğitim Derneğince 2004 yılından beri her yıl düzenli olarak verilmekte olan Eğitim Onur Ödülü’nün bu yıl tanınmış eğitimcilerimizden Mustafa Kemal Yılmaz’a verilmesi uygun görüldü. M. Kemal Yılmaz, Türk milli eğitimine çok yönlü ve önemli hizmetlerde bulunmuş olan bir öğretmen ve eğitimcidir (Prof. Dr. Cahit Kavcar, Sayfa: 13)
3-Halkın içinden gelmiş, kendini halkın hizmetine adamış, halkına karşı her zaman dürüst ve samimi davranmış bir parlamenterdir Mustafa Kemal Yılmaz. Kendisi Ankara’da otursa da kulağı Aydın’dadır. Tüm yerel basına abonedir.
Aydın’da, Nazilli’de, Söke’de, Kuşadası’nda vb. olan olayları, buralarda oturanlardan önce duyar. (Prof. Dr. Mahmut Adem)