28 Mart 2012 Çarşamba

05 - 27 Mart 2012

Burdur Valisi  Süleyman TAPSIZ
Burdur, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü yayınlarından
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Mart 2012 itibariyle baktığımızda, Burdur Valiliği, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünce yayınlanan, günyüzü gören kitaplar şöyle bir tablo üzerinde karşımıza çıkıyor.
TEKELİ’NİN DİLİNDEN TELİNDEN (1)
Burdur İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü yayınlarının 6 ncısı olarak, Araştırmacı, Derlemeci, Organolog Abdurrahman Ekinci imzasıyla, 554 sayfayla yayınlandı. Burdur Valisi Süleyman Tapsız ve İl Kültür ve Turizm Müdürü Mehmet Tanır’ın ayrı ayrı sunuşları var. Teke yöresi folkloruyla, folklorcularıyla geniş biçimde anlatılmış, sayfalara aktarılmış. Kitap 2010 Ankara baskılı.
UNUTULMAYAN DURDURLULAR
17 Aralık 2010 tarihinde “Unutulmayan Burdurlular” adıyla gerçekleştirilen 1.Sempozyum bildirilerinden oluşan, Kültür Müdürlüğünün 10 ncu yayını olan 260 sayfalık kitabın ilk sayfalarında, Vali Süleyman Tapsız ve İl Kültür ve Turizm Müdürü Mehmet Tanır’ın birer önsözü bulunuyor. Sempozyumda, İbrahim Zeki Burdurlu, Ahmet Yamacı, Kadir Turan ve Emin Demirayak’ın değişik yönleriyle ele alındığı görülüyor. Fotoğraflarla zenginleştirilen sayfalar ayrıca dikkat çekiyor.
BURDUR’UN TARİHİ KENT DOKUSU
Burdur İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünün 9 ncu yayını olarak 295 sayfayla Y.Mimar Seda Şimşek Tolacı imzasıyla Aralık 2011’de Mersin’de basılmış. Vali Süleyman Tapsız ve İl Kültür ve Turizm Müdürü Mehmet Tanır imzalı sunuşlar var. Önsöz Seda Şimşek Tolacı’nın Burdur’un tarihi kent dokusu netlik içinde gözler önüne serilmiş.
Burdur İl K.T.Md. M. TANIR
            BURDUR İL REHBERİ
İl Kültür ve Turizm Müdürü Mehmet Tanır’ın hazırladığı pırıl pırıl baskılı ince uzun boylu (yakışıklı) 244 sayfalık bir kitap. 2011 yılında İstanbul’da basılmış. “Burdur, renklerin şenliği”yle gözler önüne seriliyor. Vali Süleyman Tapsız’ın önsözü, İl Kültür ve Turizm Müdürü Mehmet Tanır’ın sunuşu dikkat çekiyor. Burdur İl Rehberi hazırlanış itibariyle, öncekilerden farklı bir görünüm arz ediyor. Hele, gittiğimiz illerde bize ulaştırılan, illerin tanıtımlarına yönelik broşürlerin pek çoğundan da farklı bir görünümle karşımıza çıkması, bizi gururlandırıyor.
GÜNÜN SÖZLERİ:
1. Bir yerde küçük insanların büyük gölgeleri oluşuyorsa, o yerde güneş batıyor demektir (Çin Atasözü)
2. Ölümün olduğu bu dünyada, hiçbir şey çok da ciddi değildir aslında (Franz Kafka)
3. Girişimci; soğuk ve profesyonel iş ortamlarında yaşamayan tropik bir çiçeğe benzer (Deaver Brown)
4. Yanlış yapmayan insan yoktur. İnsanlık yanlışını kabul ve düzeltmekle olur (Einstein)
5. Rüyanızın gerçekleşmesini istiyorsanız önce uykudan uyanmanız gerekiyor (A.Siegtried)
***
Türk Kültür ve Basın- Yayını’na 55. hizmet yılımın panelinden
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Türk- Kültür ve Basın- Yayını’na 55 nci ve 70 nci yaşım nedeniyle, Anayurt Gazetesince 23 Mart 2012 tarihinde, 6 ncı kitap fuarının açılışı çerçevesinde, Atatürk Kültür Merkezi konferans salonunda (Akköprü- Ankara) “Gazeteci- Yazar İsa Kayacan’ın Türk Kültür ve Basın Yayını’na 55.hizmet yılı” konulu bir panel düzenlendi. Panel, İLESAM Genel Başkanı Mehmet Nuri Parmaksız tarafından yönetildi.
İsa Kayacan’ın 2006 yılındaki 50 nci hizmet yılı nedeniyle hazırlanan belgeselden bazı bölümlerin de gösterildiği panele; Belde Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Ahmet Tekeş, emekli eğitimci, şair- yazar Ahmet Sevgi, Emlakçı, şair ve yazar Salim Taşcı, Kerkük kökenli Gazeteci, şair-yazar Dr. Şemsettin Küzeci katıldı. Konuşmacılar sırasıyla söyle dedi:
1-                  Mehmet Nuri Parmaksız: İsa Kayacan, edebiyatımız ve tarihimiz açısından üzerine düşeni yapmıştır. O doğru bildiklerini her platformda, hiçbir şeyden korkmadan söyler. O herkesten farklı düşüncelere sahiptir. “Gelin şiirimizi biraz dinlendirelim” derken, şiirlerin yazıldığı günlerde, olgunlaşmaları için biraz dinlendirilmeleri gerektiğini anlatmaktadır. Kayacan’ın hizmetleri büyük, takdire şayan….
2-                  Salim Taşcı: İsa Kayacan’ın yüreği sevgiden yana, yol geçen hanıdır. O, gittiği her yerde bir ışık, bir yol gösterici, bir rehberdir. İsa Kayacan, büyükle büyük, küçükle küçük olmasını bilen, sürekli yüzü gülen, hep doğrulardan yana olan, yaşarken mezarını yaptıran, gelecek hesabı yapmayan pek çok insanda olmayan üstün özellikleriyle güzelliklerin dağıtıcısı bir moral deposu, sevgi, yumağıdır. O, basınımızın batmayan güneşidir.
3-                  Ahmet Tekeş: İsa Kayacan ağabeyimle, Rüzgârlı sokaktaki gazetecilik günlerimde tanıştım. O hep yazdı, biz yayınladık. O’nun yüzü hep güleçtir, bir ölçüde moral deposudur. Ben hep, kendimi İsa beyde gördüm. Anadolu insanının, Anadolu basınının gözü olan, kulağı olan bir yapısı var onun. Bu önemli bir özellik, İsa Kayacan’ın zirveye çıkmasında, orada kalmasında önem taşıyor. O basınımız için önemlidir.
4-                  Ahmet Sevgi: İsa Kayacan’ın pek bilinmeyen, bestelenen şiirlerindeki dünyası önemlidir. Çok şapkalı, değişik özellikleri bulunan yorulmak bilmeyen bir arkadaşımız. Onu karıncalar bile kıskandığına göre, bize düşen görev İsa Kayacan’a sevgi dolu gözlerle bakarak, kıskanmadan bakarak, O’nu alkışlamaktır. İki rekor insanı olan, İsa Kayacan’la besteci İlgün Soysev’in yan yana gelmesi yeni yeni İsa Kayacan bestelerinin ortaya çıkması tesadüfi değildir.
5-                  Dr. Şemsettin Küzeci: İsa Hoca’nın yurtdışı çalışmaları fazla bilinmiyor. O’nun yurtiçi çalışmaları kadar, yurtdışına yönelik çalışmaları önemlidir. İsa hocanın sevdiğim, takdir ettiğim pek çok yönü, sözü vardır. Bu sözlerden biri; “Dünyanın neresinde Türk varsa ellerimizi uzatmalı ve kucaklaşmalıyız.”şeklinde olanıdır. Bugün yayınlandığı kitap sayısı 130’a ulaşan hocanın ‘dalya’ dediği 100.kitabı (Orta Asya Türk Cumhuriyetleri) Türk Dünyasına yönelik önemli bir araştırma- yayınıdır. İsa Kayacan’ın 31.12.2011 tarihi itibariyle, yazıp yayınladığı makale sayısı 42 bin 849 bunlardan, 2 bin 112’si Azerbaycan’a 940’ı Irak Türkmenlerine aittir. İnşallah, İsa hocayı yakında Guinnes Rekorlar kitabında göreceğiz.
            Ayrıca İsa Kayacan’dan başka, İsa Kayacan’ın kızı, Gül Kayacan’ın, M. Yahya Efe’nin, Şahver Karasüleymanoğlu’nun birer konuşma yaptığı panelin sonunda İsa Kayacan’a ödüller verildi:
228.Plaket: Gazetemiz Kültür ve Sanat Danışmanı, Gazeteci- Yazar İsa Kayacan’ın Türk Kültür ve Basın Yayını’nda 55.hizmet yılını kutlar, sağlık ve başarı dolu daha nice yıllar dilerim (Naci Alan, Anayurt Gazetesi İmtiyaz Sahibi)
Onur Belgesi: Türk edebiyatı ve Türk şiirine yaptığı olumlu katkılar ve hizmetleri sebebiyle değerli yazar, şair ve kültür adamı sayın İsa Kayacan’a bu onur belgesi Kümbet Altında Dergisinin yayın kurulunun kararıyla verilmiştir. Kutluyor, şükranlarımızı sunuyoruz (23 Mart 2012- Osman Baş, Kümbet Altında Dergisi Genel Yayın Yönetmeni, İrfan Yıldız, Kümbet Altında Dergisi Sahibi)
Onur Belgesi: Sayın Prof. Dr. İsa Kayacan, 70.yaş gününüzü ve sanat hayatınızın 55.yılını kutlar, Irak Türkmen edebiyatı ve basınına sunmuş olduğunuz hizmetinizden dolayı da teşekkür eder, çalışmalarınızın devamını dilerim (23 Mart 2012 Dr. Şemsettin Küzeci, Işık Edebiyatçılar Grubu Başkanı- Irak)***
Azerbaycan’dan Edebiyat Gazetesi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Azerbaycan’ın başkenti Bakü’den gelen kitap, dergi, bülten ve gazetelerin sayısı giderek artarken, sevincimin doruklara çıktığını kaydetmeliyim.
Bu kez, Merkezi Ankara’da bulunan Kültür Ajans’ın sahibi ve yöneticisi, değerli dostum Prof.Dr. Hayrettin İvgin, Azerbaycan’ın Edebiyat Gazetesinin 09 Aralık 2011 tarih 3796 ncı sayısını bana ulaştırdı. Gazete bizdeki (Türkiye’deki) büyük boy gazetelerden daha büyük boyutlu 6 sayfa ile yayınlanıyor. Düz ofset tabir ettiğimiz,  böyle değerlendirdiğimiz bir yayın görünümü var Edebiyat Gazetesinin.
Baş Redaktoru: Ayaz Vefalı olan, Edebiyat Gazetesinin Redaksiya heyeti 19 isim ve imzadan oluşuyor. Bunlar arasında tanıdığımız isimler var. Bunlar: Nizami Caferov, Elçin İskenderzade, Ekber Goşalı, Gazanfer Paşayev, Sabir Rüstemhanlı, şeklinde sıralanıyor.
Değişik ülkelerden isim ve imzalardan oluşan altı kişilik Redaksiya Şurası dikkat çekiyor. Yazışma adresi AZ 1073 Matbuat Pr. 529. ncu mahalle, 9 cu mertebe, Bakü-Azerbaycan.
İlk sayfada genellik taşıyan haberler, 2,3,4,5 ve 6. sayfalarda kültürel ağırlıklı araştırma, yazı ve değerlendirmeler dikkat çekiyor. Yer yer fotoğrafların kullanıldığı görülüyor.
Sabah Halk şairi Nebi Hezrinin doğum günüdür başlığı altında şiirlerden örnekler veriliyor. Yusuf Hasanbey’in Next-özge millet başlıklı makalesi var yine dördüncü sayfada. Beşinci sayfada Fikret Koca’nın hazırlayıp yayınladığı, Gülaye Şınıklı için; “Yolun çetin, lakin şereflidir” denilen sütunlarda, Gülaye hanımın şiirlerinden örnekler veriliyor. Fikret Koca’nın; “Gülaye hanım; adınız gibi zarif, çok zarif hisler, duygular sahibisiniz. En esası da odur ki, siz bu hisleri, duyguları şiir diliyle diyebiliyorsunuz” denilişini, doğru ve altına imza atan bir değerlendirmeyle cevap vermek istiyorum efendim. Gülaye Şınıklı hanımın şiirlerinden üç dörtlük:
1-Açık koy yukunun kapılarını,
Sihirli semalardan seyre geleyim ben. 
Yozacak yukunu yuku yozanlar,
Her zaman yukuna seyre geleyim ben.

2-Ağladın gözünde yaşa kıskandım,
Geldin gölgen ile goşa kıskandım,
Yaşadın ömrünü, yaşa kıskandım,
“Sevgiden başladı bu ayrılıklar”.

3-Sitem oldu, keder oldu yıllarım,
Dil açıp ağladı şen bülbüllerim,
Soldu ellerimde karanfillerim.
Deyen olmadı ki, son gamın olsun!..***
Orhan Kural’dan: 
Bir Tutam Dünya
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Gezginlerin piri, Prof. Dr.Orhan Kural hocanın yeni bir kitabı daha masamda. Adı: Bir Tutam Dünya.
            Merkezi İstanbul’da bulunan Han Yayınları arasında 230 sayfayla günyüzü gören bu kitap Orhan Kural hocanın 14 ncü gezi kitabı.
            Bugüne kadar 23 ayrı kitap yayınlayan, bu yayınlarıyla alkış toplayıp, takdir edilen Prof. Dr. Orhan Kural hocanın dünyası, aydınlıklarla, zenginliklerle dolu.
            İçindekiler sayfasına bakıyoruz. Gördüklerimizden:
            Palmiye yürekli Burundi? Buryat Cumhuriyeti’ni duydunuz mu?/Sürgünler diyarı Sibirya’nın eski Başkenti Irkutstk ve Baykal Gölü/Siyah Afrika’nın ortası: Orta Afrika/Komşu ama nasıl bir komşu: Bulgaristan/Ülkelerin Orhan Kural’ın kitaplarına göre dağılımı vd. Sonraki sayfalardan ikisinde Orhan Kural hoca “Ânı yakalamak”tan söz ediyor. Şunları söylüyor hoca burada:
            “Yol çağrısına uyan. Aslında insanların istekleri, tutkuları dünyanın bir çok köşesinde birbirine benziyor. Bu istekler farklı coğrafyalarda birbirinden renkli kültürler oluşturdu”.
            Cahit Külebi hocanın bir şiirinden, yolculuğa davet eden şiirinden bazı mısralar aktarmış Orhan Kural hoca. Külebi hocanın bu şiirinin girişi:
Gideceksin buralardan gün gelecek,
Yavaş yavaş kaybolacak bindiğin tren,
Eriyen karlar gibi içinden,
Bütün sıkıntıların akıp gidecek.
Buryat Cumhuriyeti’ni duydunuz mu? diye soruyor ya Orhan Kural hoca, bu Cumhuriyetle ilgili bilgiler kitabın 19 ncu sayfasında başlıyor. Pragraf şöyle:
“Her dünyanın kendine özgü güzellikleri, farklılıkları vardır. Rotamızı 1921 yılında Rusya Federasyonu’na dahil olup Moğalistan ile sınır, Baykal Gölü’nün güney doğusunda yer alan Buryat Cumhuriyeti’nin başkenti Ulan-Ude’ye çeviriyoruz. İnternette yaptığımız araştırmada klasik coğrafi bilgileri dışında fazla bir literatür bulamıyorum. Buryat Cumhuriyeti’nin arazisinin yüzde 60’ı dağlık, hatta ülkenin kuzeyinde 3 bin 500 metrelik zirvelere bile rastlanıyor”..
Siyah Afrika’nın ortasından, Orta Afrika’dan söz edilen sayfalar 95 nci sayfada başlıyor. Bir Orta Afrika sözünden sonra, bu topraklarda uzunca bir şiir aktarılıyor. İlk bölümü bu şiirin:
Sabah bir ceylan uyanır Afrika’da,
Kafasında tek bir düşünce vardır,
En hızlı koşan aslandan daha hızlı koşmak,
Yoksa aslana yem olacaktır.***
Tokat “Kümbet Altında”
Dergisinin altı ayrı sayısı
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Yönetim yeri Tokat’ta, Ofisi Ankara’da bulunan “Kümbet Altında” eğitim, kültür, sanat ve edebiyat dergisi her üç ayda bir yayınlanarak, okurlarının, sanat ve edebiyatseverlerin karşısına çıkarak, önemli bir iletişim görevi, hizmet gerçekleştirme çalışmasının yerine getirilişini sağlıyor.
Kümbet Altında, Dergisinin 41, 42,44, 45,46 ve 47 nci sayıları masamda. Derginin kimliğine bakıyorum: Sahibi: İrfan Yıldız, Genel Yayın Yönetmeni: Osman Baş, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: İsmail Polatçı.
Yayın Kurulu, Yayın Danışmanları, Temsilcileri var değişik isim ve imzalardan oluşan. Her sayısındaki, içindekiler bölümüne baktığımızda, yazılar ve şiirler şeklinde bir isim ve imza sıralaması yapılıyor, görülüyor. Bazen, yazıların imza sahipleriyle, şiirlerin imza sahipleri neredeyse eşitlik görüntüsü veriyor, getiriyor. Bu güzel bir uygulama, anlayış ve sıralama. Tebriklerimi sunmak istiyorum burada.
            Derginin her sayısında, İrfan Yıldız ve Osman Baş imzalı, sunuş ve başyazı niteliğinde değerlendirmeler bulunuyor. Dergi sayfalarında imzaları görülenlerden bazılarının (herhangi bir ayırım yapmadan) sıralanışı şöyle: İrfan Yıldız, Osman Baş, Nail Tan, Hayrettin İvgin, Mustafa Erol, Doç. Dr. Resmiyye Sabir, Ali Baş, Mehmet Nuri Yardım, İsa Kayacan, Bestami Yazgan, Ali Rıza Navruz, Yusuf Dursun, Hüseyin Yeniçeri, Ahmet Sevgi, Aysel Al, Yavuz Bülent Bakiler, Ali Akbaş, Mustafa Berçin, Ali Rıza Atasoy, Ayşe Paslanmaz, Aşık Kemali Bülbül, Uğur Kılıç, Özlem Fedai, Osman Erenalp, Celal Oğan vd.
            Kümbet Altında Dergisinin 47. sayısındaki Osman Baş imzalı, “Kardeş bayraklara rüzgar oluyorum” başlıklı şiirden iki dörtlük alalım öncelikle:

Bir akşam Bakü’de Hazar’ın kıyısında,
Dalga dalga efkâr dağıtıyorum.
Türk diliyle, şiiriyle yürürken asra,
Kardeş bayraklara rüzgâr oluyorum.

Bir akşam Türk dünyası ektim yüreğime,
Bayrak olmak için, hilal topladım gökyüzünde,
Gökyüzü albayraklarla süslendiğinde,
Kardeş bayraklara rüzgâr oluyorum.

Kümbet Altında Dergisinin 47 nci sayısının sayfalarında gezerken, gezmeye devam ederken, 13 ncü sayfadaki Mustafa Berçin’in “Böyle yazılmış kaderin” başlıklı şiirinin mısraları arasında bir mola verelim, bir bölüm (bir dörtlük) aktaralım bu şiirden:
Kerpiç duvara yaslamış koca bedenini,
Lime lime olmuş hararları dikerken demin,
Çuvaldız batınca ellerine çığlığı
Odayı inletiyordu ebemin.***
Nilüfer Dursun’dan:
Sevgi Evliyası Mevlâna Çağırıyor
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Eğitimci, şair, yazar ve araştırmacı Nilüfer Dursun’un yeni bir kitabı daha yayınlandı. Adı: Sevgi Evliyası Mevlâna çağırıyor. Türkçe-İngilizce olarak iki dilde günyüzü gören Tasavvuf şiirlerinden oluşan 70 sayfalık kitabın önsözü bu satırların yazarı İsa Kayacan olarak bendenize ait.
Önsözdeki cümlelerimden biri; “Nilüfer Dursun’un Mevlana’ya bakışı, Mevlana’ca bir anlayış birlikteliğinden geçiyor” şeklinde yer alıyor ilgili sayfada.
Altıncı sayfada başlayan “İnsanlık-I” adlı şiirin, sağ tarafta, sayfada İngilizce metni yer alıyor. Sekizinci sayfada “İnsanlık-2”yle karşılaşıyoruz. İnsanlık-2’nin bir dörtlüğü:

Yarattığı ne varsa, öylece sevmelisin,
Sevilirsin unutma, ölçüsünde sevginin,
Emaneti bizlere, insanlık yüce Hak’kın,
Hayra ver, hayra çalış, huzurun eksilmesin.

Nilüfer Dursun, büyük günlerle yola çıkıyor, ilmin ruhlara dost olduğunu anlatıyor, Mesneviden örnekler veriyor, sevmelisin en vefalı yar, diye işaret ediyor, Kader bilgilerinden, kutsal ışıktan, görüntüler sergiliyor, “Canlar dayanmadı ağlamasına” hatırlatmasında bulunuyor. Mevlana’dan mesajlar naklediyor, Erdemlerin en hası üzerinde duruyor, Canların cana muhtaç olduğunu yine hatırlatıyor, “İzindeyiz ey Mevlana” diyerek sevgi, saygısını naklediyor şiirlerinde. Sayfa 30’daki “Kutsal ışık”tan:

Tarif edilemez, tarife sığmaz,
Var eden, var olan, sınırlanamaz,
Yüce enerjidir, noktalanamaz,
Hem yakın, hem uzak o kutsal ışık.

Özünü bilirsen, bilirsin onu,
Hoş görü ve sevgiyle, tanırsın onu,
Kemâle erersen, bulursun onu,
Hem yakın, hem uzak, o kutsal ışık.

Mevlana’nın önemli sözlerinden biri: Ölümümüzden sonra, mezarımızı yerde arama, arif kişilerin gönülleridir mezarımız bizim.
            Nilüfer Dursun: 1947 yılında Çanakkale’de doğdu. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü İngilizce Bölümünden mezun olduktan sonra, Gümüşhane, Çanakkale, Ankara Lise ve Meslek Liselerinde İngilizce öğretmeni olarak çalıştı. 1992 yılında kendi isteğiyle emekli oldu. Değişik dergi ve gazetelerde, şiirleri ve araştırmaları yayınlandı. İngilizce yayınlanan kitaplarının yanında, sulu ve yağlıboya resim çalışmalarını sergiledi.
***
Ozan Mahmut Akay’ın gönderdiği;
Nusaybin İpekyolu Gazetesi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Anadolu Basını içerisinde yer alan gazetelerimizin pek çoğu, değişik kanallarla bana ulaşıyor.
Nusaybin’de 1995 yılında kurulan dört büyük sayfayla haftalık yayınlanan “İpekyolu” Gazetesinin 639.cu sayısı masamda. Ozan Mahmut Akay tarafından bana gönderildi. İpekyolu Gazetesi’nin bu sayısı.
Öncelikli, İpekyolu Gazetesinin kimliğine bakıyorum. Kurucusu ve imtiyaz sahibi: Abdülkadir Asman. Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Bülent Asman. Muhabirler: Kenan ve Levent Asman.
Gazetenin idare yeri: Lozan Cad. Nisibis İşh. Kat. 4 No: 8 Nusaybin. Gazetenin sayfalarına dönüp, şöyle bir göz atalım:
İlk sayfa haberleri: Nusaybin’de işveren yetiştiren kurs, Tarihi kent müzesi için mektup dağıtıldı, Nusaybin KESK greve gitti, Mardin’de 10 ton kaçak et ele geçirildi. Mardin Defterdarı Tarım, Ömerli’de vb. haberler dikkat çekiyor.
İç sayfalara bakıyoruz: Haber başlıklarından: Mardin Valisi Ayaz, TSF Başkanı Yazıcı’yı makamında kabul etti, Mardin’de 25 bin öğrenci, SODES projelerinden faydalandı, Mardin Belediyesi Furkan Doğan’ın adını parkta yaşatacak, Milli Satranççılar Marden’de Şah’a kalktı, Başkan Ayanoğlu ve muhtarlardan Fransa’ya tepki, Dünya bayanlar satranç turnuvasında heyecan sürüyor,
Konuk bir şair Ozan Mahmut Akay’dan: Üstadım İsa Kayacan, Başkan Ayanoğlu, sivil toplum örgütlerine 2,5 yıllık icraatlarını anlatıyor, Öğrenci köşesi: Ahmet Suçiçek’in bir şiiri, Depremzede çiftin nikahı, Mardin’de kıyıldı,
Mardinli öğrenciler milli satranççıları ziyaret etti, Mardin’den Avrupa’ya gönül köprüsü, Mardin’de “Kızlarımıza okuma şansı verelim” projesi, Dargeçit’te Eğitim-Sen Depremzede aileye binasını tahsis etti, Midyat’ta sendikalardan ortak açıklama, Bilge köyünde uygulanan okul öncesi eğitim projesi tamamlandı vd.
Öğrenci köşesinden, Ahmet Suçiçek’in “Seni düşündüm hep” başlıklı şiirinden bir dörtlük:

Seni düşündüm hep,
Yalnızlık gecelerimle,
Ne umut vaat ettim, ne de umutsuzluk,
Ezilmekten beter oldu bedenim.

Konuk şair, ozan Mahmut Akay’ın “Üstadım İsa Kayacan” başlıklı 49 ayrı dörtlükten meydana gelen destanından:

Basının Yunus Emre’si,
Üstadım İsa Kayacan.
Canların sevgi cemresi,
Üstadım İsa Kayacan.
           
İlim için diyar gezer,
Dost için nefsini ezer,
Basında fahri başyazar,
Üstadım İsa Kayacan.
            ***
Burhan Garip Şavlı’dan: Deli Zala
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Burhan Garip Şavlı’nın, merkezi Ankara’da bulunan Payda Yayıncılık, yayınları arasında günyüzü gören “Deli Zala” adlı 128 sayfalık bir romanı.
            Sunuş Murat Özmen imzasının taşıyıcısı… Özmen hoca iki sayfalık önsözünün bir yerinde: “Burhan Garip Şavlı, bu kez Yörüklerin yaşamını anlatan ‘Deli Zala’ adlı aşk romanıyla çıktı karşıma. Bu romanı okurken, anılarım beni çocukluk yıllarına götürdü. Develerimizi, Ak Beserek’i peşine takıp uzun yolculuklara götüren mor eşeğimizi canlandırdı gözlerimde” diyor.
            Dadaloğlu’nun ünlü dörtlüğüyle söze başlanılmış. Bu ünlü dörtlük şöyle:

Kalktı göç eyledi Afşar elleri,
Ağır ağır giden eller bizimdir.
Arap atlar yakın eder ırağı,
Yüce dağlar aşan yollar bizimdir.

Giriş cümleleri: Serin bir akşamüstü iniyordu Göksu’ya, köprünün korkuluğuna oturmuş, saçı başı dağınık bir kadın, geçip gidenlere gülüp duruyordu. Sol elini, gözüne düşen güneşe siper ediyor, sağ eli havada:
“Atarım kendimi ırmağa ha” diye bağırıyordu.
Geçip gidenlerden bazıları:
“Atamazsın..” diye gülerek karşılık veriyordu.
Arkasına dönüp bakıyordu aşağıya. Günlerdir yağmur yağmış, mavi Göksu safralar yüklenmiş, akıp gidiyordu.
Bu anlatım devam edip gidiyor, olaylar gelişiyor, zaman zaman çıkmazlara bile girildiği gözleniyor.
Bölüm girişleri ünlü halk ozanlarının ünlü mısralarıyla giriş yapılıyor görüntüsü içinde zenginleştirilmiş.
Dadaloğlu’nun: “Gitti geldi baharları yazları/Avlattılar şahinleri, bazları” mısralarıyla giriş yapılıyor, bu bölümün anlatımı başlıyor:
-Şahan’la Zala, karanlıktan yararlanarak, obalardan aşağıya indiler. Murat’la yeğeni Serdar atlarla bekliyordu. Hemen bindiler. Çevreyi iyi biliyorlardı.
Sabah güneş doğarken Başkaya Köyü’nün yakınına vardılar. Gidecekleri yolu, varacakları yerleri belirlemişlerdi önceden. “Bahtınız açık olsun” dedi Murat. Atlarla geri döndü. Şahan’la Zala’nın kaçtıkları duyulduğu zaman, aradan üç gece, iki gündüz geçmişti.
Başta Kuloğlu Mehmet, oğulları ve adamlarıyla aramaya koyuldular. Beklemedikleri bir durumdu bu. Oymak içinde aşağılanmış, yerilmişlerdi. Aramalar günler sürdü. Haber salanlar memnun edilecekti.
Yaylalardan başlayarak, Taşeli köylerini dolaştılar, aradılar sordular. Bozyazı’dan Erdemli’ye kadar tanıdıklarına haber bıraktılar. Sonunda, Silifke köylerinden birinde Yörük Ali’nin evinde olduklarını öğrendiler.
GÜNÜN SÖZLERİ:
1. Önce kendi gideceğin yolu öğren, sonra öğretmeye kalk (Gautama Buddha)
2. Bilgi para gibidir, elde ettikçe daha çok istersin (Josh Billings)
3. Ne kadar çok insan, ne kadar az insaniyet var (Robert Zend)
4. Sizinle dünya arasındaki savaşta, dünyanın tarafını tutun (Frank Zappa)
5. Güç ve  güveni hep dışımda aradım. Ama bunlar insanın içinden gelir. Ve her zaman oradadırlar (Sigmund Freud)
***
Fazıl Bayraktar’dan:
Hikâyeler güldestesi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Fazıl Bayraktar birbiri ardına yayınladığı kitaplarıyla, gazetelerdeki şiirleriyle (dörtlükleriyle) dikkat çeken isim ve imzalarımızdan biri, önde geleni.
Türk kültürünün bir bileni, değerli dostum Prof. Dr. Hayrettin İvgin, sahibi bulunduğu Kültür Ajans yayınları arasında çıkan, günyüzü gören kitaplardan sıklıkla bana birer örnek verir. Bunların sayfalarında gezinti yapmam içindir bu verişler, bana ulaştırışlar.
400 sayfalık, 30 seçme hikâyenin bir araya getirildiği kitap, pırıl pırıl bir baskıyla, Kültür Ajans yayınlarının 109 ncusu olarak ortaya çıkmış, çıkarılmış, günyüzü görmüş.
Nail Tan ağabeyimizin bir sunuşu var iki sayfada. Bir yerinde, “Bayraktar’ın hikâyelerinde köy ve küçük kasaba insanının çileli yaşantısını, kadere tevekkülünü, toprak- aile sevgisini ve devlete güvenini buluyoruz” deniyor.
Hikâye isimlerinden, başlıklarından birkaç örnek verelim: Bıngıldaki çayır, Kadın parmağı, Babalar ve oğullar, Şekerli kahve, Kundak, Yüzbaşının kızı, Adnan Menderes portresi, Diğdik kuşu vd.
Sayfa 295’de başlayan, “Adnan Menderes Portresi”nden: “Demokrat Partinin iktidar olduğu yıllar. Ülkede demokrasi rüzgârları esiyor. Adnan Menderes sevgisi yaygın. Orman Halit’de Adnan Menderes tutkunlarından biri. Adnan Menderes’in büyük boy fotoğrafını camlatıp duvara asmış. Rahmetli Menderes, yarım profilden çekilmiş o fotoğrafıyla sevimli sevimli gülümsüyor”..
Fazıl Bayraktar hoca, şiirde olduğu gibi, hikayede de anlatım yumuşaklığı, gerçekciliği içinde karşımıza çıkıyor. Cümleleri uzun değil, karmaşık değil. Kısa ve anlaşılır bir görüntü sergiliyor. Tebriklerimizi sunmak istiyoruz efendim.
Fazıl Bayraktar: 1927 yılında Kastamonu’nun Araç ilçesine bağlı, Aksu köyünde doğdu. 1949 yılında girdiği Harp Okulu’nu, sonraki yıllarda Piyade Atış ve Jandarma Subay Okullarını bitirdi.
Jandarma teşkilatının değişik kademelerinde çalışan Fazıl Bayraktar, Bölük, Tabur, Alay, Okul ve Tugay komutanı olarak görev yaptı. 1980 yılında Generalliğe yükseltildi. 1984 yılında emekli oldu ve İzmir’e yerleşti.
Fazıl Bayraktar’ın ilk kitabı “Harran Ovasından Mektuplar” adıyla şiir kitabı olarak 1964 yılında yayınlandı . Bayraktar’ın yayınlanmış 12 ayrı kitabı bulunuyor.
GÜNÜN SÖZLERİ:
1. Neden buradayız bilmiyorum, ama eğlenmemiz için olmadığı kesin (Ludwig Wittgenstein)
2. Girişimci, sönük bir başarıdansa, şaşırtıcı başarısızlıkları tercih eden risk alıcıdır (Jim Fisk, Robert Baron)
3. Tanrı’ya tek bir dua ettim: “Düşmanlarımı komik duruma düşür !” O da kabul etti (Voltaire)
4. Kişilikli olmak, kimse görmediği zaman da doğru olanı yapmaktır (J.C.Watts)
5. Nankör insan, her şeyin fiyatını bilen, fakat hiçbir şeyin değerini bilmeyen insandır (Oscar Wilde)
***
Burdur-Gölhisar’dan,
Mustafa Avcı’nın iki şiiri
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Burdur ilimizin, Gölhisar ilçesinden Mustafa Avcı’nın iki şiiri var gündemimizde. Bu şiirler Gölhisar’la ilgili. Canım Gölhisar’ım, Gölhisar’a neler var? Adlarının taşıyıcıları bunlar.
CANIM GÖLHİSARIM
Yedi ayrı dörtlükten oluşuyor bu şiir. İki dörtlüğü şöyle Canım Gölhisar’ım adlı şiirin:
Dağlarında gezer oldum,
Soğuk sularını içer oldum,
Ardıç gölgesinde rahattım,
Gölhisar, canım Gölhisarım..

Ovasında yetişir türlü ürün,
Halkını görüp tanıdınsa övün,
Sana kucak açar bunu bilin,
Gölhisar canım Gölhisar’ım

Gölhisar ilçemiz merkezinde yayınlanan “Pınar” Gazetesinde yer alan ikinci Mustafa Avcı şiiri. Adı: Gölhisar’da neler var.. Bu şiirde yedi ayrı dörtlükten meydana geliyor. Gölhisar’da bulunanlar, Mustafa Avcı dikkati içerisinde yer alanlar olarak görülüyor bunlar. İkinci şiirden üç ayrı dörtlük alarak devam edelim buyurun:

Gölhisar yayladır, yaylaları var,
Muğla, Antalya, Denizli komşular,
Sıcakta komşular serin yer arar,
Gel Gölhisar’a ne yaylalar var.

Yapraklı Barajı var ormanlar içinde, 
Türlü lezzetli balıkları var göl içinde,
Karlı tepeler yansıma bulmuş gölde,
Balıkçılar olta atmış kıyıda bekliyor.

Gölhisar’ın köyleri var orman içinde,
Her köy güzeldir, yeşiller, sular içinde,
Köylüm sevecendir, sever misafiri de,
Selamlaştıysan, dost bilir gelenleri de.
Hemşehrim Mustafa Avcı,  yazıp yayınladığı şiirleriyle, olgunlaşma dönemine doğru adım adım yaklaşıyor. Önce tespit ettiği, sonra duygularıyla harman edip, mısralara döktükleriyle, anlatım zenginliği içine girmekte, ileriye yönelik şiirlerinin altına imzalarıyla alkış toplamaktadır. Tebriklerimi, sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim.
***
Kültür Evreni Dergisinin
9 ve 10. sayıları
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Ankara’da üç ayda bir yayımlanan Uluslararası hakemli sosyal bilimler Dergisi Kültür Evreni’nin 9 ve 10. sayıları masamda.
            Ortalama 210 sayfa bir içerik bütünlüğüyle yayınlanan Kültür Evreni Dergisi, kendi alanında öncü olan yayın organları arasında yer alıyor.

            KİMLİK
            Kültür Evreni Dergisinin sahibi: Hayrettin İvgin, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Erhan İvgin, Editör olarak görev yapan: Ömer Ünal, Genel Koordinatörler: Erhan İvgin, Doç.Dr.Nezaket Hüseynova, Yayın kurulu var 7 isim ve imzadan oluşan.
Yazışma adresi: Kültür Ajans Ltd. Şti. Konur Sok. No:66–9 Bakanlıklar-Ankara. Tlf: 0312 425 93 53. Değişik ülkelerde temsilcilikleri var Kültür Evreni Dergisinin. Metinler Türkçe, İngilizce ve Rusça veriliyor.

            DOKUZUNCU SAYI
224 büyük sayfayla yayınlanan Kültür Evreni Dergisinin 9. sayısının kapağındaki görüntü; Sultan III. Ahmed’i ziyaret eden Avrupalı Elçileri gösteren ve Levni’ye ait (18.yüzyıl) minyatürden bir detay, olarak karşımıza çıkıyor.
59 bilim insanının Hakem Kurulunu oluşturduğu Kültür Evreni Dergisinin 9 ncu sayısında; araştırmaları, incelemeleri, yazıları, değerlendirmeleri bulunanlardan bazı isimler sıralayalım:
Bunlar; Dr. Asife Ünal, Yrd. Doç. Dr. Meral Ozan, Mayis Gulahmadoğlu Musayev, Yrd. Doç.Dr. Mehmet Yardımcı, Dr. Yaşar Kalafat, Feyzi Cobra, Yrd. Doç.Dr.Nevin Akaya, Samire Memmedova, Prof.Dr. Tuncer Gülensoy, Kanire Bayzade vd.
- Cem töreni ve bu törenlerin icra edildiği mekanlar olan cemevleri, Türkiye’de Alevilik-Bektaşilik ile ilgili tartışmaların ana konularından birini oluşturmaktadır. Cem töreni ve cemevleri konusu değişik yönleriyle, hukuk, sosyoloji, Türk halk edebiyatı, tarih gibi bilim dallarının yanında İslâm Hukuku, mezhepler, tarihi, İslam tarihi, din sosyolojisi ve Dinler tarihi gibi ilâhiyet bilim dallarını ilgilendirmektedir (Dr. Asife Ünal, Sayfa: 10).

            ONUNCU SAYI
Kültür Evreni Dergisinin 10 ncu sayısının 200 büyük sayfayla yayınlandığından sözederek, bu bölümün kapısından içeri girelim:
Dergi sayfalarında imzalarıyla karşımıza çıkanlardan bazıları: Prof.Dr. Tuncer Gülensoy, Bahram Mehri- Shahram Mehri, Dr. Derya Derin Paşaoğlu, Zeinegül Tleugabylova, Dr. Şevket Öznur, Prof. Dr. Nazim Ahmedov, Parviz Kardavani, Yrd.Doç.Dr.Bülent Çiftpınar vd.
1- Karadenizin kuzeyinde Rusya’nın uyguladığı yok etme politikası sonucu, bölgedeki diğer halklar gibi Nogaylar’da Osmanlı topraklarına göç etmişlerdir. 1774’den sonra değişik büyüklüklerde görülen göçlerin en büyüğü 1859-1862 yılları arasında gerçekleşmiştir (Dr.Derya Derin Paşaoğlu, Sayfa 33)
2- Özellikle bir toplumun sosyal, siyasal ve hatta psikolojik hayatını en kestirmeden ve en çarpıcı sözlerle anlatan türküler, kendi türünde toplumun aynasıdır. Ayrıca bu türkülerin melodiye dayalı yapıları söz ile bir araya geldiğinde, dinleyenlere etkili mesajlar da iletebilmektedir (Dr. Şevket Öznur, Sayfa: 83)
            ***
Halk Ozanı Mehmet Gökçe’den:
Sen Benden Giderken
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Merkezi Ankara’da bulunan, Kültür Ajans yayınlarının 126 ncısı olarak günyüzü gören, Halk Ozanı Mehmet Gökçe’nin, şiirlerinin bir araya getirildiği 216 sayfalık, “Sen Benden Giderken” adlı kitap, Kültür Ajansın kurucusu-yöneticisi, Hayrettin İvgin dostum tarafından bana ulaştırıldı.
            Önsöz Hayrettin İvgin, Halk Ozanı Mehmet Gökçe’nin çalışmalarının anlatıldığı Ahmet Mortaş imzalı değerlendirme dikkat çekiyor.
            Kitap “Efendim” adlı, başlıklı şiirle başlıyor. Bu şiirin ilk dörtlüğü şöyle:

Gönül bahçesine sevgiyi eken,
Tatlı dille güler yüzdür efendim.
Hoyratın bağında boy verir diken,
Ona bahar gelmez, güzdür efendim.

Sonra, Yanıyor, Düşünemez oldum, Ey kaşı kara, Atam sen olmasaydın, Çağdaşım deme, Kadındır, Olsun gitsin, Can gibisin, Yalan dünya gibi başlıklarla devam ediliyor. Sayfa 14’de yer alan “Atam sen olmasaydın” başlıklı, adlı şiir dört ayrı dörtlükten meydana geliyor. Bu şiirin iki dörtlüğü:

Bu yurdun üstünden kara bulutlar,
Dağılmazdı Atam, sen olmasaydın.
Gövermezdi, yeşermezdi umutlar,
Çoğalmazdı Atam, sen olmasaydın.

Türk’e yakışıyor bak Cumhuriyet,
Karakterimizdir bizim hürriyet,
Mehmet’im kardeşçe yaşasın millet,
Bilemezdik Atam, sen olmasaydın.

Görünen o ki, Halk Ozanı Mehmet Gökçe, konu seçiminde zorluk çekmiyor. Araştırıyor, tespitleriyle yola çıkıyor, sonra konu veya konuların üzerine eğilip, yazdıkları, yayınladıklarıyla dikkat çekiyor. Dili yumuşak, anlatımı pürüzsüz.. Kendisiyle barışık bir tablo üzerinde yürüyor, buradan yola çıkıyor. Yüreği gamla dolunca, başlıyor söylenmeye, çalıp çığırmaya. Elimizdeki Mehmet Gökçe kitabının 158 nci sayfasına bakalım, “Gam doldu” başlıklı dört ayrı dörtlükten meydana gelen şiirden iki dörtlük alarak noktamızı koyalım efendim:
Gam dolunca yüreğime,
Oldum bir deli sevdiğim.
Vuslat uzak dileğime,
Gözümün seli sevdiğim.

Bağında gülün ben idim,
Gülde bülbülün ben idim.
Lâle sümbülün ben idim,
Esti sam yeli sevdiğim.
            ***
İki şairin şiirlerinden
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Önce birinci şairimiz, Manisa’dan Kâzım Poyraz hocanın şiirleri var efendim. Bunların tamamı dörtlüklerle şekillendirilmiş, mısralara dökülüp şiirleştirilmiş duygular.
Kazım Poyraz şiirimizin meşakkatli yolculuğunda epey mesafe alan şair arkadaşlarımızdan. Soran yok, Yağda, Serilir, Kırma, Günaha, Duymaz, Pınarda başlıklı olanları arasında bir seçim yapmak istiyorum. “Yağda” adlı, başlıklı dörtlük:
Dalkavuklar gördüm yağda,
Bunlar öyle çok her çağda,
Şeref, onur ne bilmezler,
Haram yerler üzüm bağda..
Kazım Poyraz hoca, eskiden genellikle uzun soluklu, serbest şiirler yazıyor, yayınlıyordu. Ama son aylarda, yıllarda dörtlükleriyle karşımıza çıkmaya başladı.
Haddizatında uzun şiirlerde, soluklanma sayısı fazladır. Kısa anlatımlarda, şiirlerde, dörtlüklerde bu fazlalıklarla karşılaşamazsınız. Dolayısıyla, kısa ama o oranda da öz söyleyeceksiniz, yazacaksınız. Kazım Poyraz hoca bu başarının, başarıların altına imza atıyor. Tebriklerimi sunuyorum efendim.
Sonra Kazım Poyraz hoca; Gittin, gözyaşı, Od düştü, Geliver, Özümüz, Sakarya, Ormanı Sevelim adlı, başlıklı şiirleriyle de, ayrı bir duygu harmanı, sevgi yumağı ortaya koyuyor.
EFE OLTULU ŞİİRLERİNDEN
Efe Oltulu, “8108 Sok.No:7 Çiğli-İzmir” adresinden bize ulaşıyor. Ancak, şiirleriyle ilgili değerlendirmelerimizin, yayınlarımızın gönderildiği adres, PTT’nin değerli dağıtıcıları tarafından konulan “Adres yetersiz, tanınmıyor” notuyla dönüp geliyor. Acaba, İzmir’de Çiğli kaç tane?. Acaba Çiğli’de 8108 veya 8107 sokaktan kaç tane var?. Herhalde birer tanedir. Semt haritasında, şehir planında bu sokaklar bulanamıyor mu?. PTT elemanları ne derse, doğru mu kabul edeceğiz?. İkinci PTT yok ki!.
Efe Oltulu’nun üç şiiri var masamda. Bunlar, Bileyim, Sev tüm insanları ve Ey şair, adlarının taşıyıcıları efendim. Sev tüm insanları adlı Efe Oltulu şiiri:
Büyüğe saygı, küçüğe de sevgi,
Fakir, zengin göster herkese ilgi,
Kim olursa olsun, isterse zengin,
İnsan ayırma, sev tüm insanları.

Sözünde olmasın asla hiç yalan,
Karşısındakine ol hep şans tanıyan,
Deme ki, herşeyi biliyorum ben,
İnsan ayırma, sev tüm insanları.
***
Nuray Alper’den:
Önce zambakları çaldılar uykularımızdan
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Kısa adı İLESAM olan, Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği ile merkezi Ankara’da bulunan Akçağ Yayınevi 2010 Şiir Yarışması ikincisi, Nuray Alper’in Akçağ Yayınları arasında günyüzü gören 86 sayfalık şiir kitabı:
Önce Zambakları Çaldılar Uykularımızdan, adının taşıyıcısı. Akçağ yayınlarının 1030 ncu, şiir dizisinin 20 nci kitabı olarak okurlarıyla buluştu, buluşturuldu bu kitap.
Vuslat’a hicret, O’na, Önce zambakları çaldılar uykularımızdan, İkbal pınarı, Bitmeyen akşam, Yağmur yürüyüşü, Güz ikindisi, Gül lekesi, Ahraz Nur, Yeni dem, Ağıt, Cinnet, Dönüş, gibi isimlerle yazılan, sayfalara aktarılan şiirler. Sayfa 10 ve 11 nci sayfalarda yer alan O’na, adlı başlıklı şiirden iki dörtlük:
Ben sana teslimim demeden daha,
Sen bana bendeki beni gösterdin!
Gülşendi gözümde bu kurak vaha,
Sözü lâl bırakan sanı gösterdin!

Duymadan hükmünü eridim, bittim,
Adını haykıran aynada yittim,
An sende değilse ben’i de ittim,
Ey varlığı güzel! Şanı gösterdin.
Nuray Alper, imanlı-inançlı bir dünyanın genç yolcularından…
Yazdıklarıyla, yayınladıklarıyla gelecekte önemli mesafeler alarak, şiir dünyamızın önemli bir yerinde mola verecek, sesini duyuracaktır.  Kitabın 28 nci sayfasında yer alan “Bitmeyen Akşam” adlı, başlıklı şiir beş ayrı dörtlükten meydana geliyor. Bu şiirden seçtiğimiz iki dörtlükle devam edelim-noktamızı koyalım:
Ağıttan kaleler akşam narında,
Şarkılar mı garip, sözler mi yarım,
Vurarak baharı güz kenarında,
Hasrete sığındı vuslat diyarım..

Yetti de kanımda ağlayan yaşam,
Gönül ırmağımda bitmedi akşam,
Çileye renk verdi gizli ihtişam,
Ey aşk’ın bakisi gör; ihtiyarım.
            Nuray Alper, sabırlı, azimli, çevresine, topluma saygılı anlayış ve davranışıyla yazıp yayınlamaya devam ederse, gelecekte yazdıkları, yayınladıkları aranılır, alkışlanır bir noktaya ulaşacaktır. Tebriklerimi ve başarı dileklerimi sunuyorum efendim.
***
Yıldız Toksöz’den: Acı tebessüm
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Tekirdağ ilimiz merkezinden gelen bir kitap. Şiirlerden oluşuyor. Yıldız Toksöz imzasının taşıyıcısı kitabın adı: Acı Tebessüm.
Merkezi Ankara’da bulunan, Yıldızlar Yayıncılık baskı imzalı kitap, Mehmet Nacar imzalı bir merhabayla, bir önsözle başlıyor. Sayın Nacar bir yerinde;
“Elinizdeki kitap, şair Yıldız Toksöz hanımefendinin ilk şiir kitabı. Öğrencilik yıllarında yazdığı şiirlerle ödüller alan Yıldız Toksöz’ün şiirlerini paylaşmak ve yayınlamak için uzun yıllar beklediğini kendisiyle sohbetlerimizde söylemişti” diyor.
Sır olur, Korkuyorum, Aşkın esiri, Gidiyorum, Hasret şarkısı, Sor gönül, Getir bana, Küstüm, Oğluma, Annem, Ne dersin?, Vatan ve Bayrak, Senede bir gün, Özlerim, Sustum, Yıldızların parlasın, gibi başlıklı şiirleriyle, önemli mesajların getiricisi, topluma vericisi olarak gördüğümüz Yıldız Toksöz hece vezni türüyle yazdığı, yayınladığı şiirleriyle dikkat çekiyor. Sayfa 60’daki ‘Annem’ adlı, başlıklı şiirinin girişinde yer alan mısralar efendim:
Çok istedim şimdi annem,
Kucağında olmayı,
Bütün kötülüklerden,
Sevginle korunmayı,
Hayat fırtınasında,
Kuru yaprakmışım ben,
Gel kurtar ne olursun
Kayboluyorum annem.
Konu seçiminde zorluk çekmeyen, ele aldığı, işlediği konularla bütünleşen, yumuşak anlatımlarıyla, şiirimizin meşakkatli yolculuğuna çıkan Yıldız Toksöz, Tekirdağ adlı, başlıklı şiiriyle kitabın 125 ve 126 ncı sayfalarından sesleniyor. Bu şiirden iki ayrı bölüm, anlatım:
Rakısıyla, köftesiyle tanınır,
Anason kokar her yanı,
Döner içmeyeninde başı.
Aslında meşhurdur kirazı,
Festivalde seçilir en hası.

Malkara’nın tamamı,
Kömür ocakları
Birde keçi peyniri,
Hiç merak ettiniz mi tadını?.
Yıldız Toksöz: 1965 yılında Diyarbakır’da doğdu. İlk ve Ortaöğrenimini Ankara’da, Lise öğrenimini Silivri’de tamamladı. Daha sonra AÜ-AÖF’den mezun oldu. Toksöz, Tekirdağ’da bir kamu kuruluşunda çalışıyor.
GÜNÜN SÖZLERİ:
1. Cevizin kabuğunu kırıp özünü inmeyen, cevizin hepsini kabuk zanneder (Gazali)
2. İki şeye hakkım olduğuna karar verdim: Özgürlük ve ölüm. (Harriet Tubman)
3. Eğer iki insan her konuda anlaşıyorsa, emin olabilirsiniz ki düşünen bir tanesidir.  (Lyndon B.Johson)
4. Bağnazın kafası gözbebeği gibidir; ne kadar aydınlık olursa o kadar küçülür (Wendell Holmes)
5. Zenginin malı, züğürdün çenesini yorar (Türk Atasözü
***
Mehmet Kıyat’dan: Suç Ortağı
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Şiirler, şiir kitapları. Yayınlandıkları andan itibaren, sanat ve edebiyat tarihimizdeki yerlerinden seslenmeye başlarlar.
Mehmet Kıyat’ın yeni yeni kitapları geliyor, gelmeye devam ediyor. Bunlardan biri daha: Suç Ortağı, adının taşıyıcısı.
Merkezi Ankara’da bulunan, Mutluson Yayınları arasında günyüzü gören “Suç Ortağı” adlı şiir kitabı 96 sayfadan oluşmuş.
Kendine özgü şiirleriyle bilinen, alkış toplayıp takdir edilen Mehmet Kıyat, tek mısrayla da şiir yazıyor, duygularını anlatıyor. Bunlardan biri “Tuzu kuru” başlıklı olanı. Tek mısralık bir anlatım: Tuzu kuru gerçeklerde arama beni.
Kitabın adı olan şiir 7 nci sayfada karşımıza çıkıyor. Suç Ortağı: İlk bölümü bu şiirin:
Karanlıkla dost, ölümle suç ortağı bunlar,
Kendinden geçen sessizlikle yaşayıp,
Korku korku gezen kimsesizliğe tutunarak,
Elleri kanda bir vurdumduymazlıkla,
Dayanışmasız, abartılı çıkar tutkuları,
Sığınmalarda.
Mehmet Kıyat mısralarının, anlatımlarının yer aldığı kitap-kitapların sayfalarına doğru gezintiniz sürdükçe, güçlü mısralarla karşılaştığınızı, şairimizin şiir anlayışının temelinde var olan gerçeklerle karşılaşmaya devam ettiğinizi görürsünüz.
40’a yakın kitabı yayınlanan Mehmet Kıyat, seçtiği konu veya konuların işlenişinde zorluk çekmiyor. Kararlı, doğru ve ileriye bakan bir anlayışla şekillendirdiği başarılı mısralardan oluşan şiirlerle bir Mehmet Kıyat klasiği, klasikleri ortaya çıkarılıyor. Sayfa 64’deki “Misk Kedisi düşlerinde” adlı şiirden:
Sular karanlık, karımız ak değil artık,
Güle oynaya geçmiyor günlerimiz,
Bir ayrılık gibi tükenerek yaşayıp,
Sulandırmalar dibi delik birikimlerde,
Ülke ülke gezen, yalnızlığa aldanarak,
Yüreksiz ve kimsesizlik,
Korku dolu yasaklar..
***
Vakıf Rize Dergisi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Rize ilimiz merkezinden, Zümrüt Rize Gazetesinin sahibi, Rize Gazeteciler Cemiyeti Başkanı değerli dostum Faik Bakoğlu’nun tomar tomar-paket paket gönderdiği gazete ve dergiler arasında, içinde yeralan bir dergi: Vakıf Rize.
Üç ayda bir mevsimsel yayınlanıyor. 2011 yılına ait İlkbahar sayısı, pırıl pırıl bir baskı ve 128 sayfayla yayınlandı. Okurlarıyla, hemşehrileriyle buluştu, buluşturuldu.
Rize Kültür ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı adına sahibi: Orhan Keçeli, Genel Yayın Yönetmeni: Niyazi Mete, Yazı İşleri Müdürü: Yılmaz Ekşi ve ismi geçen pek çok imza. Derginin yönetim yeri: Çayırbaşı Cad. No: 48 Büyükdere-Sarıyer-İstanbul.
Başyazı Orhan Keçeli’ye ait. Buranın bir yerinde, “Küreselleşen dünyada ayakta kalabilmenin tek yolu bilgi ve eğitimden geçer” deniliyor. Doğru söyleniyor. Sonra, Orhan Keçeli’nin başyazısındaki ara başlıklara bakıyoruz. Bunlardan:
1-Eğitim, insan ve toplum için yeniden inşa aracıdır, 2-Yaşanabilir bir dünya için eğitime her zaman destek olmalıyız,
13 ncü sayfada Rize Vakfı eğitim fonlarıyla ilgili verilen bilgiler, kuruluş isimleri ve öğrenci sayıları dikkat çekiyor. Rizeliler bu işin en doğrusunu, en iyisini yapıyorlar, gerçekleştiriyorlar. Tebriklerimi sunuyorum.
Renkli, bol fotoğraflı Vakıf Rize Dergisinde vefa örneği gösterilerek, vefat haberleriyle ilgili detay, fotoğraf zenginliği, acıların paylaşımında etkili oluyor, böyle görünüyor.
Vakıf Rize Dergisinde, alanında uzman kişilerin yorumları-yazıları ayrıca dikkat çekiyor. 54 ncü sayfada Hikmet Gülay’ın, “Gerçek Adalet vicdanlardadır” sözü, yazı başlığı düşündürücü. Burada, “Savcının masasından” adlı, başlıklı şiir göz dolduruyor. Şiirin girişi:

Masamda,
Yarısı soğumuş çayım,
Elimde kalem,
Karşımda kalemliğim..

Ve Hikmet Gülay’ın yazısının girişindeki; “Hukukçuluk mesleğini seçmemde önemli etkenlerden biri, çocukluğumda etkilenmiş olduğum bir takım haksızlık örnekleridir” cümlesiyle başlayan değerlendirme, yorum örnekleri.
Hikmet Gülay’dan önemli ve örnek birkaç cümle daha: “Hangi sistemi getirirseniz getirin, uygulayacak olan insanlardır. Yozlaştırmak isterseniz, yozlaştırırsınız. Kötü niyetliyseniz, art niyetliyseniz, bir takım menfaatlere tamah ediyorsanız, siz o kuralları katledersiniz”.
***
İbrahim Agâh Çubukçu’dan:
Sevgi Rüzgârı
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Prof. Dr. İbrahim Agâh Çubukçu hoca, birbiri ardına yayınladığı kitaplarıyla dikkat çekmeye devam ediyor.
Bize ulaşan, son yayınladığı, yeni kitabının adı: Sevgi Rüzgârı. 72 sayfalık şiir kitabı.
Merkezi Ankara’da bulunan Ayrıntı Basımevi’nde günyüzü görmüş. Feleğim şaşar, adlı, başlıklı şiirle başlanıyor söze. Şöyle başlıyor bu şiir:

İçimde var biri,
Bahçeye insem iner,
Ata binsem biner,
Gözümü kapasam,
Olur fener.

Sonraki sayfalarda, Ayrılık, Seni düşündükçe, Ben sen olurum. Nereye belli değil, Zaman geçmiyor, Güzel gözlü hemşire, Köşemde yalnızım adlı, başlıklı şiirlerle devam ediliyor.
Prof. Dr. İbrahim Agâh Çubukçu hoca, ele aldığı konular, yazdıkları, sayfalara aktardıkları itibariyle, hoşgörülü, sıcaklığı yüksek duygular içindedir. Bu genel görüntüyü, O’nun her şiirinde görür, okudukça söylediklerimizin doğruluğunu hissedersiniz, görürsünüz.
Hece vezni ve serbest türdeki şiirleriyle, mısra mısra okurlarının sevenlerinin gönüllerine yerleşen İbrahim Agah Çubukçu hoca, her şiirinde, her kitabında yeni yeni sevgilere, mutluluklara adım atmaktadır.
Sayfa 41’e dönelim, burada başlayan “Güzeller” adlı, başlıklı şiirden iki bölüm alarak noktamızı koyalım:

Bir güzel gördüm,
Beni görünce,
Durup konuştu,
Boyu uzun beli ince,
Üzerinde kısa etek..

Beşinci güzelin, 
Yürüyüşü edalı,
Belki de sevdalı,
Öpülmeyi bekler,
Güzel yanak.
GÜNÜN SÖZLERİ:
1. Sabır; yüzünü ekşitmeden acıyı yudumlamaktır (Cüneyd-i Bağdadi)
2. Bir insanın akıllı olmasına bir şey dediğimiz yok. Yeter ki aklına başkalarına kabul ettirmeye çalışmasın (Eflatun)
3. Ayakta ölmek, diz üstü yaşamaktan iyidir (Franklin Roosevelt)
4. Yolları ayrı olanlar, birbirine danışmazlar (Coficius)
5. Adaletsizlik eden, adaletsizliğe uğrayandan daha mutsuzdur (Demokritos)
***
Bilimsel Eksen Dergisinin
3 ve 4. sayıları
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Ankara’da üç ayda bir yayınlanan uluslar arası hakemli sosyal bilimler dergisi, “Bilimsel Eksen” Türkçe, İngilizce ve Rusca dillerinde ortalama 200 sayfayla bir kitap görünümünde, içerik zenginliğinde yayınlanıyor.
KİMLİK
Bilimsel Eksen Dergisinin Sahibi: Hayrettin İvgin, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Erhan İvgin, Editör: Ömer Ünal, Redaktor: Doç.Dr.Nezaket Hüseynova. Yazışma adresi: Konur Sok.No:66-9, Tlf:0312-425 93 53. Yedi - isim imzanın oluşturduğu yayın kurulu var Bilimsel Eksen Dergisinin
ÜÇÜNCÜ SAYI
Bilimsel Eksen Dergisinin 3 ncü sayısı 192 sayfayla yayınlanmış. Azerbaycan, KKTC, Rusya Federasyonu, Kazakistan, Kosova, Türkiye temsilcileri var. Hakem kurulu 1,5 sayfada sıralanıyor maşallah.
Bilimsel Eksen’in üçüncü sayısında imzaları bulunanlardan bazıları: Dr. Yaşar Kalafat, Zahra Hassani, Yrd. Doç. Dr. Nevin Akkaya, Fariba Ebrahimi, Prof.Dr. Mehman Musaoğlu-Vefa Hasanova, Samir Bahşaliyev, Prof.Dr. Tunver Gülensoy vd.
1- Halk inanmaları derlemelerinde monografi derleme dönemi büyük ölçüde tamamlanmış olmasına rağmen, derlenilen inanmaları ortak paydaları, arka planları, bağlantıları ve diğer ilgili disiplinlerdeki yerlerine yeterince işaret edilmemiştir. (Dr. Yaşar Kalafat, Sayfa:9)
2- Nasrettin hoca, bilgeliğiyle Anadolu insanının gönlünü fethetmiş, Türk kültürünün abide şahsiyetlerinden biridir. Fıkralarıyla 13. yüzyıldan günümüze değin sesini daha canlı, daha geniş bir coğrafyada duyuran Türk filozofudur (Yrd. Doç.Dr. Nevin Akkaya, Sayfa, 83)
DÖRDÜNCÜ SAYI
Bilimsel Eksen Dergisinin 4 ncü sayısı 200 sayfayla yayınlanmış. Bu sayıda imzası bulunanlardan bazılarının sıralanışı şöyle: Prof.Dr. Hayriye Süleymanoğlu Yenisoy, Behruz Elmamuz İmamverdioğlu, Asker Abidzade, Vali Jahani, Mahnaz Karger, Sevil Sadıkova, vd.
1- Osmanlı Türk kültürünün Balkanlarda etkili olması, Osmanlıların bu coğrafyaya egemen olmasıyla başlar. Yüzyıllar boyunca aynı bir devletin sınırları içinde yaşayan topluluklar kültür alışverişinde bulunmuş ve Bulgar toplulukları Türk kültüründen oldukça etkilenmişlerdir. (Prof. Dr. Hayriye Süleymanoğlu Yenisoy, Sayfa:9)
2- Edebiyat, bağlı bulunduğu toplumun ekonomik, coğrafi ve siyasi şartlarına göre değişim gösteren bir sanat dalıdır. Bu durum, Kıbrıs Türk edebiyatında da görmek mümkündür (Dr.Taylan Abiç, Sayfa: 83)
3- Azerbaycan milli giyiminin oluşumu, formalaşması doğrudan dekoratif tatbiki sanatın inkişaf seviyesi ile alakadar ve bağlıdır. Bunsuz giyimin hazırlanması mümkün değildir (Sevil Sadıkova, Sayfa: 164)
***
M. Mazhar Alphan’dan:
İnsanın Kırılgan Sesi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            İzmir-Çiğli çıkışlı, hareket noktalı M. Mazhar Alphan, birbiri ardına yayınladığı kitaplarıyla dikkat çekmeye devam ediyor. Mor Nokta Taka yayınları arasında günyüzü gören, 64 sayfalık “İnsanın Kırılgan Sesi” adlı kitap değişik şiirlerin yeraldığı 3 bölümlük bir sayfa düzenlemesiyle karşımıza çıkıyor.
Siyah bir gül: Siyah bir güldür/içinde sandık lekesi.. İki mısralık, bir beyitlik minik bir anlatım. Sonra genelde kısa kısa ortaya konulan duygular, M.Mazhar Alphan duyguları. Bunlardan, “Parmak hesabı” başlıklı şiir 19 ncu sayfada karşımıza çıkıyor. İlk bölümü:

İçine başat bir çıban,
Pandora’nın kutusu,
Sussan,
Ölüsüne saf tutan,
Adlar toplamı.

Bir çok konu, bir çok anlatım. Mısralarla şiirleşip, sayfalara aktarılanlar. Bunların arasındaki gezintiniz sırasında zaman zaman mola verip düşündükleriniz. Takdir edip alkışladıklarınız. Burada, “Ne söylenmek istiyor, isteniliyor?” diyerek, tekrar tekrar okuduğunuz mısralar. M. Mazhar Alphan’ın kendine özgü duygu ve düşünceleri, mısraları, şiirleri. Bunlardan biri daha “Haydi tut bizi” sayfa 29’da karşımıza çıkıyor:

Sabanıyız birbirimizin,
Ufkun limanı, ışığın,
Biçme zamanı, testiyi,
Kırmadan taşımanın.

Hava toprak kokuyor,
Toprak ki kanatları denizin,
Çocukları rüzgâr, haydi,
Tut tutabilirsen bizi..

M. Mazhar Alphan, şiirlerinden yumuşak, anlaşılır duygularıyla karşımıza çıkarken, kavga-gürültüyü kenara itip, önce kendisiyle barışıklığını ortaya koyarak, okurlarıyla bütünleşebilen şairlerimizdendir, kalem erbaplarımızdandır. Kutluyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim. 
Sayfa 38’deki “Gözyaşı”ndan: Bir damla gözyaşı/Yelkenleri deriden/Suretine kilitli. Sayfa 47’deki “Rivayet”ten: Rivayet odur ki/Gönüller bir olunca/Bir yeni ayet iner.

Hiç yorum yok: