18 Haziran 2012 Pazartesi

01 - 16 HAZİRAN 2012

Mehmet Nuri Parmaksız’dan:
Kelebek Ömrü ve Süveydâ’ya mektuplar
                                                            Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Mehmet Nuri Parmaksız eğitimci, yazar-şair. İLESAM Genel Başkanı. Yazdıkları var, yayınladıkları var. Geleceğe kalıcılık oranları yüksek yazılar, araştırmalar, kitaplar bunlar.
            Son yayınladığı ve 3. baskısı yapılan “Kelebek Ömrü ve Süveyda’ya Mektuplar” adlı kitabı Akçağ yayınları arasında günyüzü gördü.
            İlk sayfalardan birinde, Mehmet Nuri Parmaksız’ın biyografisi veriliyor. Kitabın içindekiler sayfalarına bakıyoruz. Süveyda’ya 33 ayrı mektup yazılmış. Mektupların sıralanışı, önce bir şiir, sonra mektubun kendisi, satırlarının sayfalara aktarılışı şeklinde yapılmış, düzenlenmiş.
            Prof. Dr. Nurullah Çetin hocanın, Mehmet Nuri Parmaksız’ın deneysel sohbetlerinden söz ederken; “Mehmet Nuri Parmaksız ‘Süveyda’ya Mektuplar’ serisinde Tanzimat sonrası süreçte oldukça rağbette olan mensur şiir tarzına yeni bir şekil veriyor. Bu metinlere kurgusal olarak geleneksel anlamda ne hikâye, ne deneme, ne inceleme, ne mektup diyebiliriz. Ama bu türlerin hepsinin bir sentezi olarak bakabiliriz” diye söze başlıyor.
            Mehmet Nuri Parmaksız’ın yabancı dillere çevrilen birkaç şiiri de arka sayfalarda verilmiş. Biz kitabın ilk sayfalarına, başına dönelim yeniden:
            Süveyda’ya mektup (2)den önce hicran saati, başlıklı bir şiir var 16 sayfada yer alan. Dört ayrı dörtlükten meydana gelen bu şiirin son dörtlüğü:
Hiç kimseye aldırma seni bilmeyen yersin,
Aldığım her nefeste aşkın mutluluk versin,
Ayrılık aramızda bir son değil başlangıç!
Hicrân saati gelsin nasıl olsa gidersin..
            Mehmet Nuri Parmaksız’ın anlatım tarzı, temiz, akıcı, samimi, kırgınlıklardan kızgınlıklardan uzak. Gideceksen itirazım, yok, git ama… Şunlar şunlar yerine gelsin, gitme vaktinin saati, süresi, gelsin, gideceksen git… Manasında yorumlamak, kabullenmek galiba Mehmet Nuri Parmaksız’a ait bir bakış biçimi, değerlendirme ve kabullenme şekli!..
            Sayfa 143’de başlayan Süveyda’ya 29 ncu mektup: “Bunca zamandır sana olan aşkımı benzetmeler, edebi sanatlar, teşbihler, şiirler, bilgiler ve kalbimle anlatmaya çalıştım Süveyda” diye başlayan “Gönül narin kaledir, yıkmaya gör sen onu/Bitti sanırsın ama nedametin yok sonu” mısralarıyla, mektup metninde önce giriş yapıldıktan sonra, yazılanlar sürüp gidiyor.
            Kitabın ikinci bölümü, son sayfalarında yer alan Mehmet Nuri Parmaksız dörtlükleri dikkat çekiyor. Bu dörtlüklerin birincisi “Gece gündüz” başlığıyla verilmiş:
Yüreğimden çıkan ahlarla gülistan yanıyor,
Nazlı yârim bunu eğlence ve cümbüş sanıyor,
Gece gündüz yine feryâd-u figânım çoğalır.
Nazlı yârim bu eğlence ve cümbüş sanıyor.
GÜNÜN SÖZLERİ:
1-     Sersemler bile, ara sıra iyi öğütler verir (Boliau)
2-     Ölüm sadece sonun başlangıcıdır (Çin Atasözü)
3-     Övülme, tahta kaplamaların hem parlamasını sağlayan, hem de ömrünü uzatan cilaya benzer (Francis Bacon)
4-     Cevizin kabuğunu kırıp özüne inmeyen, cevizin hepsini kabuk zanneder (Gazali)
***
TEMA Vakfı Burdur İl Temsilcisi Gülser Bülbül: Sağlıklı yaşam, sağlıklı çevre ile olur
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            TEMA Vakfı Burdur İl Temsilcisi Gülser Bülbül, kısa aralıklarla, gerçekleştirdiği etkinlikler, yaptığı basın açıklamalarıyla dikkat çekmeye devam ediyor, Gülser Bülbül imzalı bir açıklama daha geldi. “Sağlıklı yaşam, sağlıklı çevre ile olur” başlığının taşıyıcısıydı bu açıklama.
            Girişinde; “Yaşam kaynağımız olan; içtiğimiz suyun, soluduğumuz havanın, bizleri doyuran, besleyen toprağın, yeşil örtünün, tüm doğal varlıkların kısaca, içinde yaşadığımız, çevrenin korunması, gerektiğine inanıyoruz” denilen açıklamada, dünyada ve ülkemizde hızla artan nüfusun, tüketim alışkanlıklarımızın dünyamızın hızla kirlenmesine neden olduğu yönünde dikkat çekiliyor.
            İnsanların gündemlerinin ilk sıralarında çevre bilincinin olması gerektiğini hatırlatılan TEMA Burdur İl Temsilcisi Gülser Bülbül görüşlerini şöyle sıralıyor:
* Ormanlarımızı, tarım topraklarımızı, meralarımızı, biyo çeşitliliğimizi, gen kaynaklarımızı koruyalım. Yeşil alanlarımızı artıralım.
* Çevreyi koruyarak tarım yapalım. (Kimyasal gübre ve zirai ilaç kullanırken dikkatli olalım. Zararlarını en aza indirelim.)
* Sularımızı verimli kullanalım, salma sulama yerine damlama sulama ile tarım yapalım.
* Yeraltı sularımızı nehirlerimizi kirletmeyelim, aşırı kullanmayalım (Koruma, kullanma dengesini sağlayalım)
* Dere ve göllerin çevresinde daha geniş koruma kuşakları oluşturalım.
* Plastik kullanımını en aza indirelim.
* Naylon poşet yerine, bez torba kullanalım.
* Çöplerimizi ağzı kapalı, sızdırmayan poşetlerde saatinde görevlilerin alacağı yerlere bırakalım.
* Cam plastik metal kâğıt, karton atıklar çöp değildir. Ev ve işyerlerinde diğer çöplere karıştırılmadan ayrı olarak biriktirerek, geri dönüşüm tesislerine gönderelim.
* Çevreye zarar vermeyen ürünleri tüketelim.
* Cam ambalajı tercih edelim.
* Güneş enerjisinden yeterince yararlanalım.
* Makilik alanlara çalı deyip geçiyoruz. Onun toprak ve su üretimindeki Ekolojik değerini unutmayalım.
* Yaşlıyı, ders çalışanı, uyuyan çocuğu düşünerek gürültüyü en aza indirelim.
* Bahçelerimize, balkonlarımıza çiçek ekelim;
* Parklarımız, bahçelerimiz çiçek açsın, güller kokularını saçsın.
* Ortak kullanım alanlarını daha temiz ve düzenli kullanalım.
* Şehrimizin ortak kullanım alanlarına sahip çıkalım.
Ben doğayı çevreyi seviyor, korumak istiyorum diyorsanız. TEMA Gönüllüsü olmakla işe başlayın, faaliyetlerimize katılarak, Çevre mücadelesine destek verin. Birimiz hepimiz kadar olamayız. Gelin hep bitlikte doğamıza, çevremize, doğal zenginliklerimize sahip çıkalım.
***
Azebaycanlı Aslan Kemerli’den: Bu yollardan Nazım geçti
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Azerbaycan ile Türkiye arasındaki kültür köprülerinin temellerinin atıcısı, köprülerin hayata geçirilmesinde büyük emekleri, gayretleri bulunan Doç. Dr. Tamilla Abbashanlı hocadan bir mektup ve ekinde bir kitap aldım.
            Mart 1999’da 352 büyük sayfayla yayınladığım ve bana gelen 2 bin 068 mektubun bulunduğu kitabın adı: “Bana Gelen Mektuplar”dı. Bu kitap önem verdiğim yayınlarım arasındadır. Çünkü mektubun yerini hiçbir şey tutmuyor. Şimdi mektuplar unutuldu ama, biz mektupların önemini biliyoruz.
            Tamilla hoca, mektubunda, mektubun öneminden söz ediyor, bazı mektupların yakılmak durumunda kalındığını üzülerek anlatıyor ve Aslan Kemerli’nin “Bu yollardan Nazım geçti” kitabıyla ilgili bazı bilgiler veriyordu.
            60 sayfalık bir kitap  “Bu yollardan Nazım geçti” adlı yayın. Türkiye Türkçesine aktaran: Doç. Dr. Tamilla Abbashanlı- Aliyeva, Editör: Muharrem Kubat , Tertipçi: Doç. Dr. Feride Leman, Bedii Editörü: Doç. Dr.Salatın Ahmetli.
Kitabın ikinci sayfasındaki bir bilgilendirme notunun girişinde: “Bu kitapta Azerbaycan’ın tanınmış şairi, bugün Hakk dünyasında olan Aslan Kemerli, dünyaca ünlü  Türk şairi Nazım Hikmet’e, Onun ışıklı ölmez ruhuna yazdığı şiirleri toplamıştır” deniyor.
            Doç. Dr. Tamilla Abbashanlı- Aliyeva hoca 13 sayfalık bir sunuş yazmış, önemli ve kalıcılığı yüksek değerlendirmelerde bulunmuş. Maşallah Tamilla hoca, bilgisayarın başına geçtimi (eskiden daktilonun deniyordu) nefes almadan, sayfarca yazıyor, duygularını ustaca sayfalara aktarıyor.
            Rahmetli Aslan Kemerli ile yaptığı şiir sohbetinin duygu denizindeki aktarımları Tamilla hocanın yaptıkları. Kutluyor, alkışlıyorum efendim.
Sayfa 16 ‘da başlayan “Bu yollardan Nazım geçti- Leke” başlığının girişinde ve uzunca şiirli anlatımın bütünlüğünden önce, giriş mısralarından aldıklarımız:
            - “Asya ve Afrika ülkeleri yazarlarının Kahire’de düzenlenen toplantısında, Çin Cumhuriyeti’nin delegasyonu, Türkiye Pasaportu olmadığı için Nazım Hikmet’in Türkiye’yi temsil etmek hukuku olmadığını bildirmiş, onun adaylıktan çıkarılmasını talep etmiştir:
            Mart ayı olsa da hava sıcaktır,
            Yine yüzü dönmüş, dumanın, çenin,
            Akışır salona iki bir, üç bir,
            Meşhur edipleri iki kıtanın…
            Kitabın son bölümünde; Muharrem Kubat, Prof. Dr. İsa Kayacan, Elettin Şamilov, Huriye Saraç, Regina Höfer, Hasan Akar, Mustafa Ferit Yıldız, Muzaffer Güler, Ahmet Otman, imzalarıyla Nazım Hikmet anlatımları ortaya konulmuş, sayfalara aktarılmış. ***
Aydın Karasüleymanoğlu’ndan beş ayrı masal kitabı
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Aydın Karasüleymanoğlu, yazar-şair-araştırmacı. Yazdıkları, yayınladıkları var uzun soluklu.
            Aydın Karasüleymanoğlu’nun beş ayrı çocuk kitabı, masal kitabı var masamda. Bunlar sırasıyla:
            KELOĞLAN KELEŞOĞLAN
            Merkezi Ankara’da bulunan Özlem Yayınevi, yayınları arasında günyüzü gören 74 sayfalık bir kitap. Şiirli bir anlatım ortaya konulmuş. Kapak tasarımı ve iç resimler Aydın Karasüleymanoğlu’nun.
            Barışa Çağrı gerekmez, başlığıyla ilk anlatım şöyle başlıyor:
            Bir varmış, bir yokmuş,
            Eskiden dağlar sıcak,
            Bağlar soğukmuş,
            Sarığını giymeyen Keleşoğlan’ı,
            İğnesi olmayan arılar sokmuş.
            Aydın Karasüleymanoğlu’nun masamdaki ikinci masal kitabının adı: Vadideki Tuzak.
VADİDEKİ TUZAK
            Özlem Yayınevi yayınları arasında, 74 sayfayla günyüzü gören bir başka Aydın Karasüleymanoğlu çocuk kitabı.
            Buğdayın harman, dağların duman, kurdun kuzuya çoban olduğu bir ülkede sevilen bir Başkan varmış’la söze başlanılıyor.
            Bu Başkanın aynı zamanda ileri görüşlü olduğu ifade ediliyor. Başkanın oğullarının da halk çocukları gibi dağlarda odun kesdiği anlatılıyor.
GÜVENCİN GÜLLERİ
            Aydın Karasüleymanoğlu’nun bir başka masal kitabı, çocuk kitabı. 74 sayfayla şekillendirilmiş. Kitapların hepsinin baskısı, kapak renkleri pırıl pırıl, tertemiz.
            Her masal gibi, genellik içindeki görüntülerinde olduğu gibi; Bu kitap da bir varmış, bir yokmuşla başlıyor. Eskiden masal ülkelerinin çok olduğu hatırlatılıyor, çalışanların zengin, tembellerin yoksul olduğu ülkelerden birinden söz ediliyor.
            DAĞ SÖYLEDİ GÖK DİNLEDİ
            Aydın Karasüleymanoğlu’nun Özlem Yayınevi yayınları arasında çıkan, 74 sayfalık masal kitabı, çocuk kitabı. Bu kitabın girişinde de, bir varmış, bir yokmuşla söze başlanılıyor. Bu masalın geçtiği ülkede, evlenecek kızların, çalınacak sazların, söylenecek sözlerin çok olduğu hatırlatılıyor.
            RAKİP KARDEŞLER
            Aydın Karasüleymanoğlu’nun 74 sayfalık bir başka masal kitabı, çocuk kitabı. Benzer bir girişin ardından, eskiden kışların sıcak, yazların soğuk olduğu hatırlatılarak söze başlanıyor.
GÜNÜN SÖZLERİ:
1. Yanlış bir görüşü geri almak, onu savunmaktan daha çok kişilik gerektirir (Arthur Schopenhauer)
2. Bir iş açmak çok kolaydır; onu açık tutmak ise çok zordur (Çin Atasözü)
3. Sabır acıdır, fakat meyvesi tatlıdır (Aristoteles)
4. Düşümüzde düş görmeye başlayınca, uyanma zamanı yakındır (Novalis)
            ***
Azerbaycanlı, Yusuf Hesenbey’den:
Mehebbetli Dünyamız
Prof. Dr. İSA KAYACAN

Yusif Hesenbey, Azerbaycanlı şair ve yazarlardan biri. 2003’lere dayanan bir merhabamız, bir tanışıklığımız var. Yenilerde bir kitabı geldi Yusif Hesenbey’in. Adı: Mehebbetli Dünyamız.
            Bir şiir kitabı Mehebbetli Dünyamız. Ciltli, 400 sayfayla oluşmuş şekillenmiş, şekillendirilmiş. Kitabın Neşriyat redaktörü: Anar İsabeyli. Neşir: Gaşem İsabeyli.
            Mirza İbrahimov’un bir sunuşu, önsözü var kitabın ilk iki sayfasında. Buranın bir yerinde: “Azerbaycan Edebiyatının önemli istidatlarından biri, şair, yazar Yusif Hesenbey’dir. Yusif ilme, edebiyata sönmeyen heves gösteren başarılı yazıcılardandır. Şair, Moskova’da Dünya Edebiyatı Enstitütünün Ali kurslarında tahsil almıştır. 1966 ncı yıldan serbest yaradıcılığıyla meşgül olmuş olan şair, birbiri ardına yirmiden fazla şiir toplusunu çap etmiştir” deniyor.
            Yusif Hesenbeyli, heyecanlı, kararlı bir şair. Düşündüklerini toparlıyor, sıralama yapıyor, sonra mısralaştırarak sayfalara döküyor, gazete ve dergilerde yayınlarken kitaplaştırıyor.
            Gözaltım var, adlı başlıklı şiiri kitabının 6 ncı sayfasında yer alıyor. 1955 yılında kaleme alınmış. Bir dörtlüğü, ilk dörtlüğü şöyle başlıyor:
Gonum-gomşu gelmiyor bize yine de, Açılmıştır geniş gonak sofrası.
Çay içerek gonşu Güllü nine de,
Sohbetle gızışdırır Meclisi.
            Bir komşu ziyareti, sohbetin tatlılığı ve uzun süre devamı. Bir şiir, bir mısra bütünlüğü içinde anlatılıyor. Sonra, armud ağacıyla konuşan, sohbet eden, canlı bir varlık gibi muhatap alan Yusif Hesenbey. Bu şiir şöyle başlıyor.
Heyetimizde,
Göz açınca gördüğüm,
Armud ağacı!..
Altında çubuktan at binip sürdüğüm,
Armud ağacı.
            Azerbaycan Yazıcılar Birliği Başkanı Anar’ın, Yusif Hesenbey’le ilgili görüşleri var kitabın 111 nci sayfasında. Bu görüşlerin girişinde Anar hoca; “60 ncı yıllarda edebiyatta, özellikle şiire güçlü akın geldi. Onların arasında Yusif Hesenbey fark edilen, seçilen bir şairdi. Ben onu uzaktan uzağa tanısam da matbuat sayfalarında şiirlerini okuyor, radyo, televizyon yayınlarında çıkışlarını izliyorudum” diyor.
            “Ne beni döğün, ne söğün/Ne de dışlayın/İşidin gardaşlarım” diye seslenen Yusif Hesenbey, Azerbaycan edebiyatı içinde önemli bir yeri olan, şair ve yazarlardandır. Sayfa 201’deki ‘İlk görüş’den
Göy derin, sular serin,
Ellerimde ellerin.
Yüreğimde, sevgilim,
Hasreti var yılların.
***
Necati Cebe’nin iki kitabı
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Necati Cebe, önceki dönemlerde TBMM’de Balıkesir Milletvekili olarak görev yapan, isim ve imzalardan biri. İki yeni kitabı var masamda Necati Cebe’nin. Bunlar sırasıyla:
            MECLİS’TE DEMOKRASİ SAVAŞIMI
            Belgeler yer alıyor kitabın iç sayfalarında. 216 sayfayla, merkezi Ankara’da bulunan Payda Yayıncılık, yayınları arasında gün yüzü görmüş. Üç bölümden oluşan kitabın bölümlerinde yer alan başlıklar:
            Birinci bölüm: Birinci Millet Meclisi çalışmaları, İkinci Bölüm: Bütçe Karma Komisyonu çalışmaları, Üçüncü bölüm: 12 Eylül 1980 sonrası..
Üç sayfalık bir önsöz dikkat çekiyor. Buranın, yani önsözün sonunda: “Milletvekilliğim döneminde ve sonrasında verdiğim mücadelelerin unutulmaması, o acılı günlerin toplumumuzun belleğinde az da olsa iz bırakması için yaşadıklarımı bu kitapta toplamak istedim” deniyor.
            Necati Cebe’nin TBMM’deki çalışmaları bir düzen içerisinde sıralanmış. Örneğin, 9 ncu sayfada yer alan “yoksul öğrencilere de af” başlığı altında verilen Necati Cebe konuşmaları dikkat çekici. Bir cümle: “Kanaatimiz odur ki, bu yapılmazsa, afta eşitlik ilkesi ciddi bir yara almış olacaktır; yüce Meclis ayırımcı bir tutum içine girmiş olacaktır.”
            Sonraki sayfalarda Necati Cebe’nin bir milletvekili olarak değişik Bakanlıklara ve makamlara yazdığı, bilgi isteyen yazıları, verilen cevaplar yer alıyor.
            UÇURUMUN KENARINDAKİ TÜRKİYE
            Necati Cebe’nin bir başka kitabı. 158 sayfayla, bu kitap da merkezi Ankara’da bulunan Payda Yayıncılık yayınları arasında günyüzü görmüş. Kitabın içindekiler sayfalarında yeralan başlıklardan bazıları:
            Demokratik açılım, Halife, AB talimatları, Dinçer’in merhameti, Fotoğrafa yansıyan hüzün, İmam nikahlı Adalet, CHP AKP’nin yeni versiyonu mu?, İnadına Atatürk, Ertuğrul Günay, Çelişkiler yumağı vd.
            Üç sayfalık önsözde söylenenlerse, bir anlamda kitabın içeriğinin yansıtıcısı…
Bir yerinde önsözün Necati Cebe; “Gençlik yıllarımda olduğu gibi, ülkemizde ve dünyada cereyan eden olayları ilerlemiş yaşıma karşın, son yıllarda da yakından izledim ve görüşlerimi, sık sık yazıya döktüm” diyor.
            Her iki kitabı yazıp, yayınlayışından dolayı Necati Cebe’yi kutluyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim.
***
Şükrü Öksüz duygularından iki şiir
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Aydın ilimiz merkezinden seslenen, şiirimize, sanat ve edebiyatımıza yaptığı hizmetleriyle haklı bir alkış tufanı içinde kalan Şükrü Öksüz’ün iki şiiri var bugün sütunumuzda. Bu şiirler:

DOKTORLUK
Hekimin gayesi çare bulmaktır,
İlim yol gösterir kanun esnektir,
En büyük mutluluk derman olmaktır,
Gerçekten doktorluk kutsal meslektir.

Organlar röntgenle yapılır çekim,
Helaldir doktora yazdığım çek’im,
Şifa bulur hasta memnundur hekim,
Gerçekten doktorluk kutsal meslektir.

Dayanamaz hasta derdinden bıkar,
Yatan hastalara doktorlar bakar,
İnleyerek yatan gülerek çıkar,
Gerçekten doktorluk kutsal meslektir.

Hasta yakınları olmasın yasta,
Ağrı diye bir şey kalmasın kasta,
“Allah razı olsun” demeli hasta,
Gerçekten doktorluk kutsal meslektir.

ONDÖRT MART TIP BAYRAMI
İdeal olan hekim hastasına yakındır,
Yazdığın reçeteye yapamaz kimse yorum,
Bayramını kutlamak en tabii hakkındır,
Ondört Mart Tıp Bayramın kutlu olsun doktorum.

Şu dünya bir dert küpü herkes kendi derdinde,
Doktora başvurmayan çıkmaz belki yüz binde,
Gerçekten bir umutsun hastaların kalbinde,
Ondört Mart Tıp Bayramın kutlu olsun doktorum.

Bir gün sana muhtaçtır olsa da insan usta,
Gerçekten minnettardır şifa verdiğin hasta,
Kimse inkâr edemez doğrusu bu hususta,
Ondört Mart Tıp Bayramın kutlu olsun doktorum.

İnanmayanlar sana vaktinden önce yandı,
Vurduğun neşterinle nice hasta canlandı,
Yaşayan bu insanlar ömrünce seni andı,
Ondört Mart Tıp Bayramın kutlu olsun doktorum.
            ***
Coşkun Mutlu’dan: Yusuf ve Züleyhâ
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Coşkun Mutlu, Ankara’nın genç şairlerinden. Arkasından yazarlığıyla da karşımıza çıktı. 152 sayfalık Yusuf ve Züleyha, adlı romanıyla bu alanda da varlığını gösterdi. Gelecek yıllardaki yayınlarıyla daha bir göz dolduracak, dikkat çekecek ve geleceğe kalacak eserlerin altına imza atacaktır Coşkun Mutlu.
            Merkezi Ankara’da bulunan Kültür Ajans Yayınlarının 152 ncisi olarak yayınlanan, günyüzü gören kitabın önsözü Hayrettin İvgin hocaya ait. Kitabın 13. sayfasında “Aşkın yalnızlığı”ndan söz ediliyor. Anlatımlar, aktarmalar var burada. Bazı örnekler verelim:
Aşk, umutsuz dokunuştur yüreklere,
Aşk, bazen çaresiz sokaklarda yürümektir,
Aşk, Züleyhâ olmaktır. Mal mülk, şöhret güzelliğini kaybetmektir,
Aşk, Yusuf olmak ve onca çileye rağmen affetmektir,
Aşk, Kerem olup, Aslı’nın uğruna yanmaktır,
Aşk, Ferhat olup, Şirin uğruna Demirdağ’ı delmektir. …
            Coşkun Mutlu, kitabın içeriğiyle ilgili güzel, anlaşılır bir düzenleme yapmış, buradan yola çıkmış. Sayfa 15’de Yusuf’un rüyasıyla başlanıyor. Şöyle başlandığı görülmekte:
- Sabaha daha çok var. Güneş doğacağı anı bekliyor. Gökyüzünde ay ile yıldızlar, halâ dans ediyor. Ay ihtişamıyla yeryüzüne bakıyor. Yıldızlar etrafında dönüyor…
- Yusuf, insanların en güzeli, Yakub’un üzerine titrediği oğlu. Gözlerindeki parıltının ışığı tüm âlemi aydınlatıyor. Yusuf onurunun ve iffetin timsali olacak. Yusuf, ruhu en güzel insanlardan biri olacak. Yusuf, gördüğü rüyanın etkisiyle tir tir titriyor.
                        Ve sayfa 19’da başlayan “Bir rüyadır Züleyha” başlıklı anlatım geliyor. Buradan da aldıklarımız var:
- Züleyha, hatırı sayılı Mısır zenginlerinden Taymus’un kızıdır. Züleyha, zenginliğin içinde yaşarken bile bir başka düşünce içindedir. Rüyalar görür durmadan. Gördüğü her rüyayı dadısı ile paylaşır.
- Züleyha bir ay parçası, dünyalar güzeli. Elmanın bir yarısı Yusuf ise diğer yarısı Züleyha..
- Kaç zenginin, kaç Mısır asilinin gönül yangınıdır Züleyha.. Kaç komutan, kaç prens kapısından geri dönmüştür..
O günden gelen, o günlerden kalma resimler çizmeler de var kitabın sayfalarında. Bir bakıma zenginleştirme sağlanmış bunlarla. Coşkun Mutlu, kitabın sonunda “Son söz”le bir özet yapıyor, genel bir değerlendirmeyle, şöyle bir sıralamayla okuyucularının karşısına çıkıyor:
            Kaç aşk tarih oldu, kaç insan aşkını tarihe yazabildi. Kaç kişi nefsine uymadan aşkı bekledi, Kaç aşık kavuşmuştur Yusuf ile Züleyha gibi?...
            ***
Salim Taşcı duygularıyla
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Ankaralı şairlerimizden Salim Taşcı hocanın şiirlerinden seçtiklerimizle, sütunumuzdan seslenme düşüncelerimizi sürdürüyoruz. Sevdalı bahar adlı uzunca bir şiiri Salim Taşcı’nın bu şiirin bir bölümü, ayrıca Sevda ve Sevdiysen sarılacaksın adlı şiirlerinin tamamı efendim:

SAVDALI BAHAR
Erguvan yuvasından çıkıp,
Pörtlerken,
Söğüt dallarını dört bir
Yana,
Ağarken,
Sen,
İlkbaharsın,
Ne deyim bilmem ki,
Sana,
Aşık olmam için,
Bir yıl daha
Izdırap çektireceksin.
Bana.

SEVDA
Doktor, doktor,
Dolaştım,
Bulamadım derman,
Sonunda Azrail,
Verdi ferman,
“Bu adam,
Sevdadan ölmüştür”.

SEVDİYSEN SARILACAKSIN
Sevdiysen sarılacaksın,
Gülüm,
Ne bahar bekle,
Ne sonbahar,
Bir gün olur deme,
Zaman değirmendir sakın,
Erteleme,
Bir gün gelir ak düşer,
Saçlarına,
Buruşur elma yanaklar,
Şaşırmayasın,
Bükülünce belin,
Ağlamayasın,
            ***
Ankara ve Babaeski’den, Üç Gazete
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Gazeteler, dergiler bize ulaştıkça, onların sayfalarındaki gezintilerimiz sürüyor. Bugün sütunumuzda üç gazete var. Bunlar sırasıyla:
AYDIN HABER GAZETESİ
Aydın Haber Gazetesi Ankara’nın Sincan ilçe merkezinde yayınlanıyor. Sahibi: Ayhan Babayiğit. Yazı İşleri Müdürü: Keziban Sonay Babayiğit, Genel Yayın Yönetmeni: Hakan Arslan.
            Sekiz büyük sayfalık gazete, pırıl pırıl baskısıyla okurlarının karşısına çıkıyor, çıkarılıyor.
            Bekir Yalçınkaya dostumun bana gönderdiği Aydın Haberin sayfalarında, yöresel ağırlıklı haberler, ayrı ayrı yerleştirilmiş, makaleler, makale yazarları bizimle selamlaşıyor.
            Makale yazarlarından bazıları: Bekir Yalçınkaya, Ali Bilir, Sadettin Bayram, Ayhan Babayiğit, Ömer Biber, İsa Kayacan, Oğuzhan H.Bağcı,..
            - O bozuk numarası verilerek Sincan Lâle Meydanı’nda mahsus bırakılan iki Tank, aslında ‘Parselli Sincan Paftası’nda nasıl duruvermişlerdi de ondan sonra kimler nasıl bir iz sürmüşlerdi (Bekir Yalçınkaya).
            BABAESKİ SÖZ GAZETESİ
            Babaeski ilçemiz merkezinde 39 yıldır yayınlanan, bağımsız gazete. Sekiz sayfalık, haber, makale doluluğu içindeki yayınlarıyla çevreye, bölgeye olduğu kadar ülkemiz kültürü için de önemli bir yayınorganı olma özelliğini taşıyan Babaeski Söz Gazetesinin sahibi: Mürvetin Geyik, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Ayçin Candan, Muhabir: Ercan Ülger, Sayfa Editörü: Nurşen Arslan. Babaeski Söz’ün yayımında, değerli dostum Nevzat San’ın da büyük emeği ve katkıları var.
            KIRKLARELİ GAZETECİLER CEMİYETİ GAZETESİ
            Kırklareli ilimiz merkezinde bulunan Gazeteciler Cemiyetinin yayın organı 12 mini sayfalık bir gazete. Nevzat San dostumun gönderdiği gazeteler arasında bana ulaşan “Gazeteciler Cemiyeti” adlı gazetenin sayfalarında haber ağırlıklı yayınlar dikkat çekiyor.
            Ayrıca, özellikle şiir dolu sayfaların bulunuşu, sanat ve edebiyata verilen değeri gösteriyor. Sanatsal ağırlıklı haberler de bunlar arasında yer alıyor.
            Kırklareli Gazeteciler Cemiyeti 01 Ekim 2003 tarihinde faaliyete geçmiş. Gazetenin Cemiyet adına sahibi: Başkan Selim Tiran. Yazı İşleri Müdürü: Oğuz Tiran. Daha pek çok isim ve imza var gazetenin yayımında emeği geçen, katkısı bulunan.
            Gazetenin başyazarı Nevzat San, yazısının sonunda: “Daha çağdaş, daha mutlu, örnek  alınacak bir Kırklareli için; çok daha çalışkan, özverili Kırklareli’li yurttaşlar - hemşehriler olmalıyız” diyor.
            GÜNÜN SÖZLERİ:
1. Aklı az olanın verdiği öğüt çok olur (Baileau)
2. Devlet adamı koyunu kırpar; siyasetçi koyunun derisini yüzer (Austin O’Malley)
3. Hayat kısadır. İnsan zenginliğini kullanmaya ne kadar erken başlarsa o kadar iyidir (Samuel Johnson)
4. Bütün büyük yanlışlıkların altında gurur yatar (Ruskin)
            ***
Gülten Ertürk’den: Harflerin dansı
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Gülten Ertürk, eğitimci, şairlerimizden biri. Harflerin Dansı adlı kitap da, harfler itibariyle, şiirli anlatımın dansı gerçekleştirilmiş. İlk sayfalarda, Gülten Ertürk ve eserleriyle ilgili değişik isim ve imzaların görüşleri var.
            Önsöz Gülten Ertürk’e ait. Prof. Dr. Hayrettin İvgin, Mehmet Nuri Parmaksız, Prof. Dr. Nurullah Çetin, Pehlivan Uzun, Seher Düşüm, Hamide Özalp, görüşlerini ortaya koymuşlar, sayfalara aktarmışlar.
            Harflerin dansı başlıyor 24 ncü sayfada. (A) harfiyle ortaya konulan mısraları:

Alaca akşamlarda ay aşar azalarak,
Abdalla ağlayanlar aldanmaz ahlayarak.
**
Alaca akşamlara ay aşar ayazmadan,
Afallayan adamlar anlamazlar amandan.

            Şiirlerin, bölümlerdeki dansların başlıkları da o bölümün harfiyle başlıyor. Örneğin (B) harfindeki başlık: Bendeki ben, (C) harfindeki başlık: Cananım gibi.
            Gülten Ertürk, sanat ve edebiyat çalışmalarıyla dikkat çeken isim ve imzalardan olduğu için, bu kitabındaki anlayış, düzenleme, sayfalara aktarım görüntüsüyle bir yenilik getirdiğini görmekteyiz. Bugüne kadar böyle bir çalışmanın yapıldığını hatırlamıyorum.
Gülten Ertürk’ün bir “ilk”e imza atmış olduğunu söylemek yanlış olmasa gerek! Arka kapaktan bir dörtlük:
Benzersiz bestemsin, berceste badem,
Buğulu bakışın, bademde badem.
Bağımda bülbülüm, bahçemde badem,
Beni benliğine bin bağla bağla.
            Gülten Ertürk duygularını şiirlere, şiirlerin mısralarına dökerken, sınır tanımayan bir netlikle ortaya çıkar. Yazdıkları, yayınladıklarının hemen hemen tamamı bu genel değerlendirme içindedir.
            Kitabın (S) harfi bölümüne bakalım. Beş ayrı dörtlükten meydana gelen şiir vermek istediğimiz örneklerimizdendir. Adı: Sorgusuz sualsiz sevdim, başlığının taşıyıcısıdır bu şiir. İlk dörtlüğü bu şiirin:
Saprası sonbahar, sararan simam,
Sanadır sitemim bir sevdiceğim,
Soğuktan soğuğa sür sıram sıram,
Serinliklerdeyim, sar sevdiceğim.
***
            Bir dergiden ötekine
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Dergilerin bize ulaşanları arasındaki değerlendirmelerimiz sürüyor. Bir dergiden ötekine geçişle gördüklerimiz:
1-     YORUM DERGİSİ: Merkezi İstanbul’da bulunan Kilis Kültür ve Dayanışma Derneğinin iki ayda bir yayınladığı dergi. 7 nci sayısı bana ulaştı bu derginin. Derneğin Başkanı: Nahsan Tuna.
2-     ANADOLU’NUN SESİ GAZETESİ: Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünce aylık yayınlanıyor. 305 nci sayısı bana ulaştı bu Gazetenin Sahibi Genel Müdür: Murat Karakaya.
3-     FEYZ DERGİSİ: Ankara’da aylık yayınlanıyor. 250 nci sayısı bize ulaşan derginin sahibi: Şenel İlhan.
4-     GÖNÜL DERGİSİ: Ankara’da aylık yayınlanan derginin sahibi: Şenel İlhan. Gönül’ün 8 nci sayısı bize ulaştı.
5-     KARINCA DERGİSİ: Ankara’da Türk Kooperatifçilik Kurumu tarafından aylık yayınlanıyor 903 ncü sayısı bize ulaşan Karınca’nın sahibi: Prof. Dr. Nevzat Aypek.
6-     YESEVİ DERGİSİ: İstanbul’da aylık yayınlanıyor. 200 ncü sayısı bize ulaşan Yesevi’nin sahibi Erdoğan Aslıyüce.
7-     YENİSES DERGİSİ: Osmaniye ilimiz merkezinde aylık yayınlanıyor. 196. sayısı bize ulaşan Yenises’in sahibi Hasan Bölük.
8-     SARIZEYBEK DERGİSİ: Söke Şairler ve Yazarlar Derneğinin yayınorganı olarak iki ayda bir yayınlanıyor. 50,51,52 ve 53 ncü sayıları bize ulaştı Sarızeybek Dergisinin.
9-     AYDIN EFESİ DERGİSİ: Aydın ilimiz merkezinde iki ayda bir yayınlanıyor. Sahibi: Şükrü Öksüz olan derginin 7 nci sayısı bize ulaştı.
10- ÇİFTCİ VE KÖY DÜNYASI DERGİSİ: Merkezi Ankara’da bulunan Türkiye Ziraat Odaları Birliğince aylık yayınlanıyor. Oda adına sahibi: Ş.Şemsi Bayraktar. 323 ncü sayısı bize ulaştı bu derginin.
11- ZİRAAT ODALARI GAZETESİ: Türkiye Ziraat Odaları Birliğinin aylık yayınorganı. Sahibi: Ş.Şemsi Bayraktar olan gazetenin 35 nci sayısı bize ulaştı.
12- LALELİ’NİN SESİ BÜLTENİ: İstanbul, Eminönü Laleli Turizmci ve İş Adamları Derneğinin yayınorganı. İki ayda bir yayınlanıyor. 12 nci sayısı bize ulaştı bu bültenin.
13- DÜNYADA KİLİS BÜLTENİ: İstanbul Kilis Vakfı’nın yayın organı. İki ayda bir yayınlanan bültenin 147 nci sayısı bize ulaştı.
GÜNÜN SÖZLERİ:
1. Bir insanın karakterini test etmek isterseniz, ona yetki verin (Abraham Lincoln)
2. Para iyi bir uşak, kötü bir efendidir (Francis Bacon)
3. Hangi bağımsız millet var ki, ecnebilerin nasihatları ile ecnebilerin planları ile yükselebilsin (M.K.Atatürk)
4. Her kötülüğe gücü varken, bir şey yapmamak iyiliktir (Andre Gide)
***
Nejat Taşkın’dan iki gazete, iki bülten
Prof. Dr. İSA KAYACAN               
            Yazar-araştırmacı, dostum Nejat Taşkın’dan iki gazete, iki bülten geldi geçenlerde. Bunlar sırasıyla:
            AKTİF HABER GAZETESİ
            Kilis Aktif Gazeteciler Cemiyetinin yayın organı olarak Mehmet Reyhanlı’nın sahipliği, Hasan Özdemir’in sorumlu yazı işleri müdürlüğünde yayınlanıyor. 12 sayfalık gazetenin 8 nci sayısı bize ulaştı. İstanbul Kilis Vakfı’yla ilgili haberler ilk sayfasında ağırlıklı olarak veriliyor Haber Gazetesinin. İç sayfalarda da yine İstanbul Kilis Vakfı Haberleri ve öteki Kilis çıkışlı haberler karşımıza çıkıyordu.
            DUYURU GAZETESİ
            Sekiz sayfalık Duyuru Gazetesinin İmtiyaz Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü: Ümit Kâhyaoğlu. Genel Yayın Müdürü: Yaşar Şimşek. Duyuru İstanbul’da yayınlanıyor. 522 nci sayısı bize ulaşmıştı bu gazetenin. Sosyal ağırlıklı haberler yer alıyor Duyuru sayfalarında.
            LALELİ’NİN SESİ BÜLTENİ
            İstanbul, Eminönü Laleli Turizmci ve İş Adamları Derneğinin yayın organı. İki ayda bir yayınlanıyor. 12 nci sayısı bize ulaştı bu bültenin. Sahibi: Mehmet Zelzele, Yazı İşleri Müdürü: Nejat Taşkın.
            İ. Atilla Saka dostumuzun bir yazısı var ikinci sayfada. Başlığı: Nejat Taşkın’ın kaleminden Mehmet Zelzele’yi tanıyoruz. Nejat Taşkın hocanın “Kabına sığmayan Kilisli Mehmet Zelzele” adlı kitabından söz ediliyor burada.
            Kitap; ilk tanışma, doğumu, askerlik hayatı ve sonrası, kimler ne dedi?, Onları bu kitaba alalım dedik, Basında Mehmet Zelzele, Fotoğraflarda Mehmet Zelzele, Dergilerde Mehmet Zelzele, gibi başlıklardan oluştuğu anlatılıyor, kaydediliyor.
            DÜNYADA KİLİS BÜLTENİ
            Merkezi İstanbul’da bulunan, Kilis Vakfı’nın yayın organı olarak iki ayda bir yayınlanıyor. 12 sayfalık bültenin Sahibi: Yaşar Aktürk, Yazı İşleri Müdürü: Nejat Taşkın. 147 nci sayısının bize ulaştığı Dünyada Kilis Bülteninin, tarihi güzelliği içinde Kilis ve Atatürk’ten bir anı, ilk sayfada dikkat çekiyordu.
            Nejat Taşkın hoca sınıf Arkadaşı Nedim’den söz ediyor, rahmetli Seyfettin Başçıllar’ın saygıyla anıldığına ilişkin, rahmetlinin eşi Nevin Başçıllar’ın anlatımıyla anlamlı bir anlatım yer alıyordu 3 ncü sayfada. Seyfettin Başçıllar’dan “Eski çocuk 2004” ilk bölümü:
Nerde kaldı sevgi dolu şarkılar getir bize,
Yalan söylemesin temiz dudaklar,
Sabır taşın artık çatlamak üzere,
Nerde kaldı özenilen şarkılar?.
***
Salim Taşcı’dan mısra mısra
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Salim Taşcı’nın şiirleri duygu zenginliği içinde karşımıza çıkıyor. Ankara’da yaşayan, buradan seslenen Salim Taşcı’nın şiirleri mısralar itibariyle oldukça uzun. Sütunumuzdaki yer sınırlılığı nedeniyle, şiirlerin tamamını alma fırsatımız yok. Tıpkı bugün olduğu gibi:

TURNALAR
Çarem tükendi gurbet ellerde,
İmdadıma çabuk gelsin turnalar,
Garip diye dolaşırım dillerde,
Aha ahvalim böyledir Turnalar,

Gözde fer kalmadı göremez,
Tutmuyor bacaklar hiçten yürümez,
Sıladakinin halini kimse bilemez,
Arzı halim böyledir Turnalar.

Hasretlik yaktı tüter dumanı,
Çok özledim otu samanı,
Geriye çevirebilsem zamanı,
Sevgi yumağı böyledir Turnalar.

Kocayınca yiğitlik unutulur gider,
Gül bahçemde dikenler biter,
Ömür dediğin çabucak geçer,
Salimimin Dünyası da böyledir Turnalar.

TAKSİTLİ SEVGİLİM
Önce lüle/lüle,
Saçlarına,
Sonra,
Gözlerine/kaşlarına,
Ardından,
Gamzelerine/dudaklarına vuruldum,
Anlayacağın,
Taksit/taksit,
Sevdim seni.

TOSUN
Kime anlatsam,
Derdimi,
Kimi burun kıvırdı,
Kimisi,
Baş salladı,
Anlattım,
Tosuna,
Duvara yazdı,
“Bir kalemde,
Sen geç.”

2 Haziran 2012 Cumartesi

Süleyman Sırrı Taraşlı

Ağa- Beyimiz Süleyman Sırrı Taraşlı’yı
bir kez daha sevgi, saygı ve rahmetle andık
Prof. Dr. İSA  KAYACAN
            Vefatla aramızdan ayrılanların ölüm yıldönümleri acıların tazelendiği, sevgi saygı ve rahmetle hatırlanışların günleri olması bakımından önem taşıyor, anlam taşıyor.
Rahmetli, Süleyman Sırrı Taraşlı, Burdur’un değerlerinin başında geliyordu. 26 Mayıs 2007 tarihinde vefatla aramızdan ayrıldı. 5.ölüm yıldönümünde 26 Mayıs 2012 tarihinde, yakınları, dostları tarafından rahmetle anıldı.
            Burdur Merkezde günlük yayınlanan, Adnan Taraşlı’nın sahibi olduğu Burdur Gazetesinin 26 Mayıs 2012 tarih ve 19 bin 305 nci sayısının 1 ve 8 nci sayfalarında Hasan Türkel imzalı bir haber yeralmıştı uzunca. 1.ölüm yıldönümündeki duyguların tekrarlanmasıydı bu haber. Burada, Burdur Gazeteciler Cemiyeti Başkanı M.Ercan Taraşlı imzalı “Sevgili büyüğümüz Süleyman Sırrı Taraşlı anısına” notuyla yayınlanan altı dörtlükten meydana gelen, duygu yüklü bir şiir vardı. Bu şiiri aşağıya aynen alıyorum efendim:

            AĞA-BEYİM SÜLEYMAN SIRRI TARAŞLI ANISINA (M.Ercan Taraşlı)

            Fani imiş bu dünya, doğunca anlamadık,
            Böyle acılı günler epeydir yaşamadık,
            Mayıs’ın yirmialtısında bu da varmış, inandık,
            Bizi bırakıp gittin, durmadın AĞA BEYİM.

            Bağrımıza taş bastık, “kader buymuş” diyerek,
            Avuttuk kendimizi, Allah’a güvenerek,
            Manevi huzurunda saygıyla eğilerek,
            Seni verdik toprağa, sevgili AĞA BEYİM.

            Mesleğine aşıktın, öğretmekti amacın,
            Vatanını düşünür, taşırdın onun TACIN,
            Hep iyi haber gelsin, buydu senin ilacın,
            Doyamadın dünyaya, doymadın AĞA BEYİM.

            En iyi bir dosttun, yoktu kimseden derdin,
            “Mutlu yaşıyorum ben, yok ki düşmanım” derdin,
            Ömrünü okuyama, madenciliğe verdin,
            Anacaklar şükranla, hep seni AĞA BEYİM.

            Kabrinde rahat uyu, bakma sakın geriye,
            Yeğenlerin yetişti, onlar kaldı hediye,
            “Nur içinde yat” diye diye,
            Melekler yoldaş olsun, hep sana AĞA BEYİM.

            Sana minnet borçluyum, hep hayatım boyunca,
            ALLAH bir sınır çizmiş, son noktayı koyunca,
            Gideceğiz biz elbet, senin güzel yolunca
            Müsterih ol yerinde, cennetlik AĞA BEYİM.

            Not: O, bizim için hem AĞA, hem BEY, hem BABA idi