29 Nisan 2013 Pazartesi

2012 Yılında Yayınlanan Yazılarıyla 38 Milyon 516 Bin 230 Okuyucuya Ulaşan Prof. Dr. İsa Kayacan’a Burdur Ticaret ve Sanayi Odasından ödül


2012 Yılında Yayınlanan Yazılarıyla 38 Milyon 516 Bin 230 Okuyucuya Ulaşan Prof. Dr. İsa Kayacan’a Burdur Ticaret ve Sanayi Odasından ödül
            BURDUR (Ece Ajans) - Gazeteci-Yazar Prof. Dr. İsa Kayacan’a, Burdur Ticaret ve Sanayi Odası tarafından; yazı, makale, haber, yorum ve yayınları dikkate alınarak, ‘Teşekkür plâketi’ verildi.
            22 Nisan 2013 tarihinde Burdur’da düzenlenen törenle İsa Kayacan’a verilen, Burdur Ticaret ve Sanayi Odası plâketi, İsa Kayacan’ın yeğeni, Gazeteci - Yazar, Araştırmacı, Mucit ve İşadamı Hüseyin Kayacan tarafından alındı.
            Burdur Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı Feyzi Oktay’la, Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Keyik tarafından imzalanan plâkette şu ifadeler yer almakta:
            -“Sayın Prof. Dr. İsa Kayacan, Gazeteci-Araştırmacı, Yazar; Burdur Ekonomisinin geliştirilmesinde ve Oda’mızın vizyonel faaliyetlerine gösterdiğiniz çok değerli haber, fikir, fotoğraf ve yorumlarınız için teşekkür ediyoruz. 22 Nisan 2013
            İsa Kayacan’ın, Türkiye’de ilk defa, bir İl’in, genel bütünlüğüyle, kültürel değerleri, işadamı, gazeteci, yazar, saz ve söz ustaları, bürokratlarının şiirsel bir anlatımla verildiği, 354 sayfalık, “Burdur Destanı - Bensiz Olmaz” adlı kitabı, Aralık 2009’da, Burdur Ticaret ve Sanayi Odası kitap serisinin 3.sü olarak yayınlanmış, Burdurlu’ların ve kültür dünyamızın hizmetine sunulmuştu...
            Not: İsa Kayacan’ın bugüne kadar yayınladığı kitap sayısının 130’a, değişik kuruluşlardan aldığı plâket sayısının 231’e, Burdur ağırlıklı olmak üzere değişik kuruluşlara bağışladığı kitap ve dergi sayısının 33 bine yaklaştığı, 31 Aralık 20l2 tarihi itibariyle, yazıp yayınladığı makale sayısının ise,  43 bin 429’a ulaştığı öğrenildi. 

25 Nisan 2013 Perşembe

02 NİSAN - 26 NİSAN 2013

M. Kemâl Yılmaz dostlarıyla helâlleşerek
aramızdan ayrıldı
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            İnsanlar, ölümle yüzleşmek, yüz yüze gelmek için sıranın kendilerine gelmesi için bekliyorlar. Bu bekleyiş ne zaman, nasıl olacak kimse bilmiyor.
Şair, yazar, eğitimci, araştırmacı, parlamenter, hayatını Aydın iline, Türkiye Cumhuriyetine ve Atatürk ilkelerine adamış iyi insan, üretken kalem sahibi, 1965-1973 döneminde Aydın Milletvekili olarak TBMM’de görev yapan M. Kemal Yılmaz, benim Ankara’da dost sesim heyecan depomdu.
Sıklıkla görüşür, ondan gelen posta gönderileriyle bilgi zenginliğim artar, O’nun güven veren kişiliğiyle moral bulurdum. Kelimenin tam anlamıyla, bir Aydın Sevdalısı, bir Türkiye sevdalısıydı. Aydın’dan, ilçelerinden gelen gazete ve dergiler hakkında, mutluluk duyguları içinde konuşur, o bölgeden gelen, şair, yazar imzalarıyla, övünürdü, gururlanırdı. Bu gururlarından biride, Abdülkadir Güler’in “M. Kemal Yılmaz” adlı kitabıydı.
            Vefat haberini, Salim Savcı ağabeyimden öğrendim.
Sonra yakın akrabası Birsel Oğuz’un değerli eşiyle görüştüm.
Arkasından, evlatları kadar yakın Abdülkadir Güler’le vefatıyla ilgili konuştuk. Sonra Kerim Özbekler’le konuştum.
Vefatından birkaç gün önce çok sıkıldığını söyleyerek, Aydın’a giden M. Kemal Yılmaz’ın burada bazı şair ve yazarlarla bir araya gelerek hasret giderdiğini, “Artık vakit geldi, gidiciyim, hakkınızı helal edin” dediğini, vedalaştığını, helâlaştığını anlattılar.
             M. Kemal Yılmaz hocayla ilgili pek çok anım var.
O’nunla ilgili, eserleriyle ilgili onlarca yazı yazdım, değişik gazetelerde yayınlayıp, kendisine ulaştırdım.
Mekânı cennet olsun.
            M. Kemal Yılmaz:
1921 yılında Aydın’ın Koçarlı ilçesine bağlı Cincin Köyü’nde doğdu. Öğretmenlik, Ataşelik yaptı. 1965-1973 döneminde CHP’den Aydın Milletvekili olarak TBMM’de bulundu.
İlk kitabı “Toprak Soyu”yla okuyucularıyla tanıştı.
Pek çok kitabı makale ve araştırması yayınlanan, onlarca ödül alan 92 yaşındaki M. Kemal Yılmaz, 10 Mart 2013 tarihinde Aydın’da vefat etti. 13 Mart 2013 tarihinde Aydın Merkez Bey Camiinde öğle namazının ardından kılınan cenaze namazından sonra, Umurlu’da aile kabristanında toprağa verildi.
***
Usta siyasetçi, usta kalem Ali Naili Erdem’den
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Siyasette usta, yazdıkları, yayınladıklarıyla usta, konuşma sanatında en üstte bir başka usta, Sanayi, Çalışma ve Milli Eğitim eski Bakanlarından Ali Naili Erdem’in “Hazreti Pir Mevlana Okyanusundan bir damla” başlıklı, adlı konuşmasının satırları arasında mini bir gezinti yapmak istiyorum:
            Sayın Erdem; “Onbirinci yüz yılın ortalarında yeni bir yurt bulmak için Orta Asya’dan Anadolu’ya akanlar, Türkistan’dan geçerken, Ahmet Yesevi adlı gönül erinin hikmet dolu sözlerini de beraberlerinde götürüyorlardı” diye söze başlıyor.
            Ali Naili Erdem’in 12 sayfalık konuşmasının satırları arasından aldığımız cümleler şöyle sıralanıyor efendim:
            1-  Hazreti Pir Mevlana Moğol istilasının taş taş üstüne bırakmadığı Konya’ya göç ettiği zaman, çaresizlik içinde kıvrananlar, Tanrıdan sadece huzur istiyorlardı.
            2- Böylesine elim ve muzdarip ortamda, Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaşi Veli birer Allah dostu olarak şifa kaynağı oldular. Bu gönül sultanlarından Mevlana evrene sığmayacak kadar yüce bir varlıktır.
            3- Mevlana her şeyin insanda olduğunu ve evrenin insan için var edildiğini söyleyen dildir. İster gönül gözüyle bakıldığında onun yolunun aşk ve ahlak yolu olduğu anlaşılır.
            4- Mevlana’nın, Şemsin ölümünden sonra, kendini tamamiyle şiire verdiğini öğreniyoruz. Şiirlerini her ortamda Yıkanırken, gezerken, otururken ve sema ederken kısacası her fırsatta Hüsamettin Çelebi’ye yazdırmıştır.
            5- Mevlana’yı anlamağa çalışırken, zamanı aşmanın ve zamanı aşarak yaşamanın da bir olgunluk meselesi olduğunu görüyoruz.
            6- Mevlana bir arayışın adamıdır. Bu arayışının en güzelini bir ilahi hasretin doğurunda bulmuş, onu şiirle söylemiş, şiirden taşan duyarlılığı da sema ile bezemiş ve yepyeni ilahi bir musikiyi yaratmıştır.
            7- Bütün bir dünya Mevlana’ya koşarken, bizim ondan uzaklaşmamızın anlaşılır bir yönü yoktur.
            8- Hazreti Pir, insanı Kur’anın Tin suresindeki “Biz insanı en güzel biçimde yarattık” ayetiyle benimsemiştir. Yaratılışımızın özünde şer ve ıstırap yoktur. İyilik, sevgi ve hayır vardır.
***
Türk Ostomi Cerrahi Derneğinden:
İleostomi ile yaşam
                                                                                             Prof. Dr. İSA KAYACAN 
           Ülkemizde değişik hizmet alanlarında faaliyet gösteren Derneklerin sayısı giderek artarken, bu dernekler arasında öne çıkan, faaliyetleriyle, yöneticilerinin ortaya koyduğu etkinlikleriyle duyulan ihtiyaçların ön sıralarında yeralanlar vardır.
            Sözünü etmeye çalıştığımız Derneklerden biri, önde geleni, Çukurova, Gazi, Dokuz Eylül, Uludağ Üniversitelerinin Tıp Fakülteleri bünyesinde şubeleri bulunan, Adana ve Ankara iletişim adreslerini içeren, Türk Ostomi Cerrahi Derneği yayınlarının ilki olan, hasta bilgilendirme kitapçığı var masamda.
            Büyük boy kitap boyutunda l6 sayfayla hazırlanan söz konusu yayın hastalar için bir el kitabı, niteliği taşıyor.
            İç kapakta verilen bilgiler şöyle sıralanmakta kitapçığın içeriğiyle ilgili:
            1- İleostomi ile yaşam,
2- Kolostomi ile yaşam,
3- Ürostomi ile yaşam,
4- İnkontinas ile yaşam.
Türk Cerrahi Derneğinin Ankara adresi: Koru Mahallesi, Ihlamur Caddesi No: 26 Çayyolu /Ankara. Telefonu: 0312-241 99 90
            Elimde, masamda bulunan, Türk Ostomi Cerrahi Derneği yayınlarının birincisi olan İleostomi İle Yaşam, adlı kitapçığın hazırlanışında, bu konuda uzman olan, yetkili olarak görülenlerin isimleri yer alıyor iç kapakta.
            Bu isimler, değişik kitapçıkların hazırlanışında da görev yapmışlar, bilgi ve tecrübelerini sayfalara aktarmışlar. Dört ayrı kitapçığın hazırlanışında bilgi katkıları bulunan isimlerin sıralanışı şöyle bir tablo üzerinde karşımıza çıkıyor:
            Yasemin Akıl, Ömer Alabaz, Zehra G.Baykara, Rabia Cihan, Neslihan Coşkun, Gülay Eşrefgil, Deniz Harputlu, Ayişe Karadağ, Hatice Korkut, Bülent Menteş, Ersin Öztürk, Seçil Taylan, Cem Terzi, Birgül Ulusoy, Tuncay Yılmazlar.
            Elimizdeki kitapçığın içindekiler bölümüne bakıyoruz, gördüklerimizden:
Sindirim sitemi, Stoma, Stomanın özellikleri,
İleostomi torba–adaptör sistemleri;
Torba-adaptör sistemlerinin değiştirilmesi;
İki parçalı torba-adaptör sistemini değiştirme;
Günlük yaşam, cilt bakımı, banyo, giyim, beslenme, ishal, gaz-koku, fiziksel aktivite; İşe dönüş, seyahat, kişisel ilişkiler, cinsel yaşam, ilaç kullanımı, ibadet, hamilelik ve acil durumlar...
            Sıkça sorulan sorular sıralanıyor sonra. Bunlar; Dışkı çıkışını nasıl kontrol edeceğim?, Dışkı sızıntısı durumunda ne yapmalıyım?, Hangi sporları yapabilirim?, Gece yüzüstü yatabilir miyim?, Gaz sancısı yaşadığımda ne yapmalıyım?, Gıda blokajı ile karşılaştığımda ilk olarak ne yapmalıyım?, Stoma çevresindeki kılları nasıl temizlemeliyim?.. Bu ve buna benzer onlarca sorunun cevabı, görüntüleriyle, şekilleriyle birlikte sayfalara aktarılmış.
            Böyle önemli ve kalıcılığı, aranılırlığı yüksek bir yayını hazırlayan,  yayımını sağlayanlar başta olmak üzere, uygulamada emeği geçen sağlık personelinin, alkışlanması, kutlanması gerektiğini unutmayalım.
            Burada kaydedilmesi gereken önemli bir nokta daha var. O da şudur: Yavuz ve Şerife Keyik’lerle, Gazi Üniversitesi, Gazi Hastanesi Stomoterapi Ünitesinin başarılı, güler yüzlü hemşireleri, Zehra G. Baykara, Aysel Ören Hin, Emine Akar, Hülya Acarlar’ın kutlanması, tebrik edilmesi gerekiyor.
            ***
Naciye Ambarcı’dan:
Azeri Kızın Simav Destanı
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Şair, yazar ve araştırmacı, Aysel Al tarafından bana ulaştırılan şiir kitaplarından biri: Naciye Ambarcı imzalı, “Azeri Kızın Simav Destanı” adını taşıyor. Yıldızlar Yayıncılık, yayınları arasında Günyüzü gören 80 sayfalık şiir kitabının editörü: Aysel Al.
            Rahmetli Asım Kısbet’in bir sunuşu, Aysel Al’ın Önsözü dikkat çekiyor. Her iki imzadan birer cümle:
            1- Azeri Kızın Simav Destanı şiir kitabının severek okuyacağınızdan eminim (Asım Kısbet)
            2- Naciye Ambarcı hanımefendinin şiirlerini okurken, onun ruh dünyasının zenginliklerine dalıp gidiyor insan (Aysel Al)
            Yedi dörtlükten meydana gelen 7. sayfadaki ‘Ana Vatan’ adlı şiirinin bir dörtlüğünde şöyle sesleniyor Naciye Ambarcı:

Erzurum dağları aralarında,
O geniş yollardan geçtim de geldim.,
Çok şehirler gezdim, yollardan geçtim,
Sonra gelim Simav’da bir yuva kurdum.

            1961 yılında Azerbaycan Nahcıvan’a bağlı Vayhır’da dünyaya gelen, 1995 yılında ülkesinden ayrılarak Türkiye’ye gelen Naciye Ambarcı, Türk vatandaşlığına geçerek Türkiye’de Simav’a yerleşti. Yazışma adresi: Karabük Mhl. Çınaroğlu Hacı Ahmet Sk. No: 44 Simav-Kütahya.
            Hecevezni türüyle kaleme alınmış Naciye Ambarcı şiirlerindeki duygu zenginliği, mısraların dışına taşıyor. 32. sayfadaki “Gelir Mevlam” adlı, başlıklı şiir dört ayrı dörtlükten meydana geliyor. Bir dörtlüğü bu şiirin:

Naciye aşkınla, gezer dolanır,
Seni ananları oda ki anar,
Aşkınla alışıp, aşkınla yanar,
Herkesi aşkınla yandır ey Mevlâm…

            Naciye Ambarcı’nın önümüzdeki ay veya yıllarda, yeni yeni şiir kitaplarıyla karşımıza çıkacağı yönündeki düşüncelerimi ortaya koyarak, tebriklerimi sunuyorum efendim.
            ***
Türkmen Ozanı Süleyman Özçelik
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Türkmen Ozanı Süleyman Özçelik, Hatay ilimizin, İskenderun ilçesi merkezinde yaşıyor. Sıklıkla arayan, yazan kalem sahiplerimizden biri Süleyman Özcelik.
            Türkmen Ozanı Süleyman zçelik, 01.08.1951 tarihinde Hatay iline bağlı Reyhanlı ilçesinin Kücükkuletepe köyünde doğdu. İlk, orta ve liseyi Reyhanlı ilçesinde bitirdi.
            Yurduna ve milletini olan sevgisiyle bilinen, tanınan ozanımız, aşk, sevda şiirleriyle yazıp yayınlayarak başladı. Sonra, sosyal içerikli şiirleriyle dikkat çekti. Saz çalın ozanımız, değişik konserlerde görev aldı, çalıp söyledi.
            Önceleri Süleyman Özçelik imzasıyla okurlarının karşısına çıkan ozanımız, sona “Türkmen Ozanı” ismiyle yazıp, yayınladı. “Türkmen Ozanı Süleyman” adıyla yayınladığı şiir kitabı ilgiyle karşılandı. ‘Nazların senin’ adlı şiirinden iki dörtlük alarak devam edelim:

Saçların ipektir, gözlerin yıldız,
Işığı söndürür gözlerin senin. 
Dilin baldan tatlı okşuyor ruhu,
Alemi yandırır közlerin senin.

Türkmen Ozanı’yım gün gelir ağlar,
Alları indirip, karalar bağlar
Bu aşk en sonunda yüreğim dağlar,
Gönlümü indirir hazların senin.

            Türkmen Ozanı Süleyman Özçelik, dağlara çıkar,  turnalarla konuşur, ‘O lad oeğim ki?’ diye sorar. Değişik antolojilerdeki şiirleriyle de dikkat çeken, Türkmen Ozanı Süleyman Özçelik, uzunca bir şiirinde İskenderun kızlarından sözeder. Bu şiirden?

İskenderun Yeditepe,
Tepeleri açık söpe,
İskenderun’un kızları,
Kulağında altın küpe.

Türkmen  Ozanı söyledi,
Kapısında kul eyledi,
İskenderun’un kızları,
Yaktı beni, kül eyledi.
            ***
Trakya’lı Şair Alâeddin İkican’dan
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Şairlerimiz yazarlarımız arasında vefalı olanların sayısı fazla değil. Vefayı İstanbul’da değil, gönlünde taşıyan şairlerimiz, yazar ve araştırmacılarımızdan Alaeddin İkican Kırklareli şehrimiz merkezinden sesleniyor. İki şiiri var masamda İkican’ın.
            Bu şiirlerden biri, “Toprağım” adını taşıyor. Beş ayrı dörtlükten meydana gelen bu şiirde, toprağın, ana, ata değerindeki öneminden sözediliyor. Toprağın, hasret, özlem kaynağı olduğu noktasından hareket ediliyor. İki dörtlüğünde şöyle deniliyor?

Kubbe kubbe ağaçlarını yok ettim,
Mavi gözlü sularını tükettiğim,
Seni üretimden, bereketten ettim,
Toprağım, öksüzüm, gaip bakışlım.

Muhtaç kaldım, otuna, çiçeğine,
Doğa imali, gül pembe gelinciğine,
Muhtaçsan bana ölmeden, bas beni bağrına,
Toprağım, alın yazım, kader ocağım.

            Alaeddin İkican’ın masamda bulunan bir başka şiirinin adı “Gönlüm seni seviyor” olarak karşımıza çıkıyor. Bu şiir üç ayrı bölümden oluşuyor. Ayrılan yollardan, üzüntülerden sözediliyor burada. Tertkedip gitmeler hüzün getiriyor. Girişindeki mısralardan bu şiirin….

Bu gece yine hüzünlüyüm,
Sonbahar yaprakları rüzgârda uçuşuyor,
Göz bebeklerim ağlamaklı, kupkuru,
Durduramıyorum hislerimi.
İsyan edesim geliyor,
Beraberliğimizin bir parçası kopuyor,
Yıllardır hareketsiz duran varlıklar,
Çiğ gibi gönlüm seni,
Sen olduğun için seviyor.
            ***
M. Kemâl Yılmaz duygularından
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Eğitimci, şair, yazar, araştırmacı ve parlamenter M. Kemal Yılmaz hocanın yayınlanmış kitapları, yazıları, şiirleri geliyor sıklıkla. Bunlardan seçtiklerimiz var. “Atatürk’ün Eli” adlı, başlıklı şiir bunlardan biri… Şöyle başlıyor?

Daha ben,
Atatürk’ü doya doya göremeden,
Beyaz treni ağır ağır gelip geçti bizim köyden

Son vagonda,
Son pencerede o güzel adam,
El eder durur bana..

            Sökeli yedi köylü, başlıklı M. Kemal Yılmaz şiiri, uzun soluklu bir anlatım. Aslanyaylası köyünden söz ediliyor. Bu anın girişindeki duygular?

Aslanyaylası köyünde,
Yedi kocamış aslan,
Bulutlardan bakar gibi,
Süzüyordu Söke Ovasını yukardan

Ovada gül gül açmış pamuk tarlaları,
Ovada, gelin, kız,
Ovada çoluk çocuk kızan,
Sökeli yedi köylü,
Her biri yüz yaşında,
Her biri ulu çınarla akran.

            Ve Sevgili şehitlerimiz, adlı, başlıklı M. Kemal Yılmaz hocanın şiiri. Duygu zenginliği içinde karşımıza çıkan çıkarılan mısralar. Giriş bölümü bu şiirin?

Adamı boşuna almazlar askere,
Bazen tez gelir,
Bazen hiç gelmez o tezkere.

Kocamaz her dem genç,
Her dem taptaze bu şehit,
Her dem kahraman o,
Ve de yiğit mi yiğit..

Not: Bu yazı hocanın (10 Mart 2013)  vefatından önce yazılmıştı.
            ***
Bahattin Altun’dan:
Hatıralarım
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Merkezi Ankara’da bulunan, Payda Yayıncılık’ın sayfalara can ve hayat veren, başarılı çalışmalarıyla editörlük alanında örnek olma özelliğini sürdüren Gülendem Gültekin aracılığıyla gelen kitaplardan biri, Bahattin Altun imzalı 212 sayfalık “Hatıralarım” adlı kitap.
            Prof.Dr. Necdet Şükrü Altın imzalı bir önsöz var iki sayfada şekillenmiş, ortaya konulmuş. Bir yerinde? “Babamın anılarını bir araya getirip bizlerle paylaştığı bu kitapa önsöz yazmak benim için büyük bir onu. 1932 yılında Şavşat İlçesinin Tepeköyü4nde doğan babam, 30’lu yılların sonlarından itibaren yaşadıklarını anlatıyor” deniliyor.
            Eski Nahiye Müdürü ve emekli Sivil Savunma Uzmanı olan Bahattin Altun, bir adamın hikayesini anlatarak söze başlıyor, anılarnı sayfalara aktarmaya başlıyo. İlk anılar başlangıcı “Adamın hikayesi” başlığını taşımakta. İlk sayfada söze başlanılıyor. Başlangıç anlatımı şöyle?
            “1932 yılının bir Şubat gününde Tepeköy’ün Arişet Mahallesinde, kadir gecesinde dünyaya gelmişi. Oldukça soğuk bir geceymiş”..
            Bahattin Altun, hayatının başlangıcından itibaren yaşadıklarını sayfalara döküyor. Okul hayatından, çocukluk yıllarından, Ortaokul Müdürü Hasan Yavuz’un üzerinde bıraktığı etkilenmelerden, okul yıllarının satır başlarından sözediyor. Bir yaz tatili hikayesi de anlatımları arasında yeralıyor.
            Kars lisesi günleri bu anlatıların önemli bölümleri arasıda karşımıza çıkıyor. Güreş müsabakaları başlığıyla verilen bölümün ortalarında, Ilıca Köyünden olan Aşık Zarrafi’nin “Müdür Bey” adlı şiiri yer alıyor. Yedi ayrı dörtlükten oluşan bu şiirin bir dörtlüğü şöyle:

Vilayetin Artvin şavşat kazası,
Köyün Tepeköy, Aslan gözesi,
Gelen pehlivanlar vatan mezesi,
Asaletin ispat ettin Müdür Bey.
            ***
Servet Somuncuoğlu’ndan:
Don Kazakları
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Servet Somuncuoğlu’nun 270 sayfalık ‘Don Kazakları’ adlı araştırması, kitabı merkezi İstanbul’da bulunan Timaş Yayınları, kitapları arasında günyüzü gördü.
            Üç sayfalık bir önsöz dikkat çekiyor. Bir yerinde: “Kazakların peşinde koşarken Kars Malakanları ile kesişti yolum. Hikayeleri benzerdi ve kesişen noktaları vardı. Malakanları anlatamazsak kitabımızda bir eksiklik doğacaktı. Bu sebepten, 1961 yılında Kars-Tiflis treni ile Türkiye’den ayrılan Malakanlara da yer verdim. Malakanların izlerini sürerken, ayrı bir macera başladı. Çıldır Gölü akşamlarına ve Arpaçay’a Kars’a uzanan bir macera bu” denilişi önem ve anlam taşıyordu.
            Bir Karşılama ile başlıyor anlatımlar. 13 ncü sayfadaki başlangıç: “Hayatın içinde koşturur dururuz oradan oraya. Bir şeylere ya geç kalmışızdır, ya  da bir an önce yakalamak isteriz onları.. Bu kşuşturma yaşamın bütün güzel detaylarını da alır götürür”..
            Manyas Kazaklarının günlük yaşamlarından sözedilirken, yer yer şiirlerden örnekler de veriliyor. 76 ncı sayfanın ortalarında, ‘Kazaklar Manyas Gölü Kıyılarında’ adlı, başlıklı mısralar var. Bunlar?

‘Oy, siz benim dertlerim,
Hepsi Maynos dertleri,
Siz hiçbir şeysiniz dertler,
Sökülmüş dağlar gibi,
Beyaz sıcak taşlar gibi.

            Servet Somuncuoğlu, çok önemli bir araştırma ve değerlendirmenin gerçekleştirilmesini sağlamış. Tarihe not düşen bir yayın çalışmasını ortaya koymuş. Tebriklerimizi sunuyorum buradan.
            Servet Somuncuoğlu: 14 Mayıs 1964 tarihinde Bursa-Karacabey’de doğdu. Erzurum Atatürk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü ve İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi bölümlerinden mezun oldu.
            Halen, TRT İstanbul Radyosu’nda Prodüktör olarak çalışmalarını sürdürüyor. Türk Edebiyatı ve Atlas Dergilerinde, yazılarıyla okurlarının karşısına çıkmaktadır. Yazışma: P.K.50 Sirkeci-İstanbul.
            ***
Nilüfer Dursun’dan:
Kara Zifaf
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Nilüfer Dursun, eğitim, şair, yazar, çevirmen, ressam..
Yazdıkları yayınladıkları ses getiriyor.
            Merkezi Ankara’da bulunan Payda Yayıncılık yayınları arasında 64 sayfayla günyüzü gören “Kara Zifaf” adlı öyküler kitabı, Nilüfer Dursun hocanın yayınladığı son kitap. Yenileri gelecektir inşallah.
            Kitaplara, yayınlara can veren, usta editör, bilgisayar uzmanı Gülendem Gültekin’in elinden çıktığı her haliyle billi olan kitaplardan biri olan Kara Zifaf, adlı kitap Anadolu kadınlarımızdan yaşanmış öykülerin getiricisi. Önsöz bu satırların yazarı İsa Kayacan’a ait. Bendeniz “Nilüfer Dursun’an yeni bir nefes, yeni bir ses” olarak değerlendiriyorum bu kitabın gelişini. Gerçekten de öyledir. Nilüfer hocanın her yayını, yeni bir yeni bir sestir. Hemde gür çıkan, duyulan, hissedilen bir nefes ve sestir efendim.
            Yağmur başlıklı öyküyle, anlatımla söze başlanılıyor. Buranın girişi:”Meryem’in Serdar oğulları çiftliğine gelin olarak gelişinin üzerinden tam tamamına on yedi yıl geçmişti. Yörenin ağaları oğullarına Meryem’mi almak için adeta yarışmışlar, ancak yarışı Serdar oğullarının ortanca oğlu Ali kazanmıştı. Bu konuda Meryem’in de üzerine düşeni yaptığı inkar edilemezdi”cümleleri başlangıç olarak veriliyor, görülüyor.
            Sonraki sayfalarda, Koku, Beyaz Sayfa, İyi bir asker, Vah Naim bey vah, Flamenko, Kağıt parçası, Kuru Şadiye, İlk adım, Hzır, Bir yaşam mühendisi, Tren, Tutsak, Yaşam Ekspresi, Kara Zifaf, Tren faresi, Göç, Yazgı, Hayatın delisi öyküleri karşımıza çıkıyor.
            Kitabın adı olan “Kara Zifaf” öyküsü 49. Sayfada başlıyor. Girişi bu öykünün? “Nihal ile Özgür Fakültenin açıldığı ilk hafta ortak bir arkadaşları tarafından tanıştırıldılar.. Tam tamamına altı yıl aynı sınıfı, aynı sırayı paylaştılar”..
            Bugüne kadar 11 ayrı kitabın imza sahibi olan elimizdeki kitapla 12. Yayının onurunu yaşayan Nilüfer Dursun hocamızı kutluyor, sevgi ve saygılar sunuyorum.
            ***
Mersin’den ‘Maki’ Dergisi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Dergilerle ilgili değerlendirmelerim çerçevesinde, bugün gündemimde yeralan dergi, Mersin Şairler ve Yazarlar Derneğinin yayın organı, kültür, sanat ve edebiyat Dergisi “Maki” yer alıyor.
            Üç ayda bir sevimli görünümüyle, sanat ve edebiyatseverlerin karşısına çıkan, çıkarılan Maki’nin 84. sayısı masamda. Önce kimliğine bakmak istiyorum bu derginin:
            Sahibi ve yayın sorumlusu: Abidin Güneyli, Yayın kurulu var beş isim ve imzadan oluşan. Yönetim yeri: Bahçelievler Mhl. 1840 sk. Serhat Apt. Zemin Kat No:15-E Yenişehir Mersin. Tlf: 0532 492 89 99
            Türkiye genelinde temsilcileri var. Dergi sayfalarında pek çok isim ve imzanın yazı ve şiirleri yeralıyor. Masamda bulunan 84 ncü sayının kapağında, Nafiz Nayır imzalı bir şiir ve bir fotoğraf yeralıyor. Maki’nin her sayısında, kapakta bir şair şiir ve fotoğrafıyla yeralıyor. Doğru bir değerlendirme olarak gördüğüm bu uygulamanın onurlandırıcılığı olması bakımından önem taşıdığını kaydetmeli, tebriklerimi sunmalıyım öncelikle.
            Nafiz Nayır’ın dört bölümlük, beşer mısralık bölümlerinden ilki şöyle karşımıza çıkıyor:

Düşmanım pencereyle,
O sesliyor korkumu,
Ağır bir testereyle,
Kesiyorlar uykumu,
Boşluğa düşüyorum.

            Maki Dergisi sayfalarında imzalarıyla karşımıza çıkanlardan bazılarının sıralanışını şöyle görmekteyiz:
            Abidin Güneyli, Dertli Kazım, Harun Özmen, Kevser Kabalcı, Simuzer Nusretbeyli, Cemil Tosunbaş, Fahrettin Köseoğlu, Halil Gürkan, Halise Tek baş, Fikri Akdeniz, Sami Yılmaz, Remziye Çelik,  Hava Köseoğlu, Cemal Tuzcuoğulları, G.Hakan Koçman, R.Mithat Yılmaz, Sinan Atasever, Şasize Çelikler, Gülgin Koçman, M. Cem Yiğit, Coşkun Karabulut, Doç.Dr. Tamilla Abbashanlı, vd. Abidin  Güneyli imzalı, altı dörtlükten meydana gelen ve arka iç kapakta yeralan “Tek Milletiz Biz” adlı başlıklı şiirden:

Donuyorken, hasret iken sıcağa,
Saltanat sinmişti, köşe bucağa,
Al kanla boyanmış şanlı sancağa,
Sahip olan asil tek milletiz biz.

Dünyada benzeri doğmadı, doğmaz,
Adı tarihlere sığmadı, sığmaz,
Yüz yıllardır yeri dolmadı, dolmaz,
Bir Ata’ya sahip tek milletiz biz.
            ***
Dergiler Dostumuzdur
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Belirli aralıklarla, periyotlarla yayınlanan dergilerden bize ulaşanların sayfalarındaki gezintilerimiz sürüyor. Bunlardan, gündemimizde yeralanlar:
            1- KARINCA DERGİSİ: Ankara’da Türk Kooperatifçilik Kurumu tarafından aylık yayınlanıyor 911. sayısı Günyüzü gören Karınca’nın sahibi: Prof. Dr. Nevzat Aypek.
            2- KARDEŞ KARINCA: Türk Kooperatifçilik Kurumunca yayınlanan ‘Karınca’ Dergisinin eki olarak, çalışakan dergisi olarak Günyüzü görüyor. Karınca’nın Kasım 2012 ayı eki olarak bize ulaştı.
            3- ÇINGI DERGİSİ: Kayseri ilimiz merkezinde iki ayda bir yayınlanıyor. 16. sayısı bize ulaşan Çangı’nın sahibi: Süleyman Karacabey.
            4- YENİSES DERGİSİ: Osmaniye ilimiz merkezinde ayda bir yayınlanıyor. 204. sayısı bize ulaşan Yenises’in sahibi: Hasan Bölük.
            5- MAKİ DERGİSİ: Mersin Şairler ve Yazarlar derneğinin yayınorganı olarak iki ayda bir yayınlanıyor. Sahibi Abidin Güneyli olan derginin 85. sayısı bize ulaştı.
            6- YESEVİ DERGİSİ:İstanbul’da aylık yayınlanıyor. 228. sayısı bize ulaşan derginin sahibi:Erdoğan Aslıyüce.
            7- ERCİYES DERGİSİ: Kayseri ilimiz merkezinde aylık yayınlanıyor. 420. sayısı bize ulaşan Erciyes’in sahibi: Nevzat Türkten,
            8- İDAKÖRFEZ FANZİN DERGİSİ: Balıkesir-Akçay’da iki ayda bir yayınlanıyor. 25. sayısı bize ulaşan bu derginin sahibi: A.Yılmaz Tencer.
           9- DE MAGAZİN DERGİSİ: Almanya’da Türkçe olarak yayınlanıyor. Bu derginin 3. sayısı bize ulaştı.
         10-  TÜRK OCAĞI DERGİSİ: Kayseri Türk Ocağı Şubesince iki ayda bir yayınlanıyor. 126. sayısı bize ulaşan bu derginin sahibi: Satılmış Başaran.
         11- İSTİKLAL GAZETESİ: Kayseri ilimiz merkezinde aylık yayınlanıyor. 101. sayısı bize ulaşan bu gazetenin sahibi: M.Emin Batur.
         12- DÜNYADA KİLİS BÜLTENİ: İstanbul Kilis Vakfı’nın iki ayda bir yayınladığı bülten. Sahibi: Yaşar Aktürk. 155. sayısı yayınlandı.
         13- CUMHURİYET KADINLARI DERGİSİ: Cumhuriyet Kadınları Derneğinin Aydın Şubesince yayınlanıyor. 2. sayısı bize ulaştı. Sahibi: Selma Egesoy.
         14- ANADOLU’NUN SESİ GAZETESİ: Anakar’da aylık olarak, Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünce yayınlanıyor. 312. sayısı bize ulaştı bu gazetesin.
***
                                 Güzide Gülpınar Taranoğlu mısralarından
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Şiirlerin getirdikleri. Güzide Gülpınar Taranoğlu şiirlerinin mısralarından bize yansıyanlar. Bu yansımaların sütunumuza aktarılışı:

AŞK DOĞURUR

Güzelliğin anasını
Aşk doğrur aşk doğurur
Sevgilerin temasını
Aşk doğurur aşk doğurur

Öfke-kavga neye yarar
Sevgilerde güzellik var
İnsan olan bunu arar
Kötülüğün kin yoğurur

Dünya işi gelgeç olur
Çalıştıkça er-geç olur
Ya çok erken-ya geç olur
Bir ses bizleri çağırır

Gecelerden korku olmaz
Bu dünyanın çarkı durmaz
Yavaş yavaş ve de az az
Mutlak şafaklar ağarır

Yeter ki sen iyi can ol
Tatlı-sıcak heyecan ol
Aşka bağrını açan ol
Güzelliği aşk doğurur
Kötülüğü kin yoğurur

BUMU DİYORUM

Düşüncelerime sınır yok
Umutlarımsa hudutsuz
Arzularımı ölçemiyorum
Yaşamak bumu diyorum

Bir kahkaha bir gözyaşı
Durmaz yüreğin savaşı
Doğumdan ölüme sürdür telaşı
Yaşamak bu mu diyorum..

Ömrümüzün ölçüsü yok
Kimimiz aç, kimimiz tok
Böyle yazmış CENAB-I HAK
Yaşamak budur diyorum…
***
Mehmet Aydın’dan:
Türkçe Derleme ve Tarama Sözlüğü
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Mehmet Aydın hocamız soyadı gibi, dünün, bugünün, yarının ümit önderlerinden.
            Yazdığı, yayınladığı kitaplarıyla ses getiriyor, dikkat çekiyor. Bana ulaşan son kitabının adı: Türkçe Derleme ve Tarama Sözlüğü. 144 sayfayla, merkezi Ankara’da bulunan Kültür Ajans yayınlarının 185. olarak Günyüzü görmüş.
            Kültür ve Turizm Bakanlığı Halk Kültürlerini Araştırma ve geliştirme Genel Müdürü, değerli ağabeyimiz Nail Tan’ın üç sayfalık bir önsözü var. Bir yerinde:
            -“ Türk diline, halk bilimine, halk ağzından en çok söz varlığı derleyen Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenlerinden biri de Mehmet Aydın’dır” deniliyor.
            Mehmet Aydın hocanın; Şairliğinin, öğretmenliğinin yanı sıra hiç ihmal etmediği ana çalışma alanı, halk kültürü, özellikle de sözcük, atasözü, deyim, masal, fıkra derlemeciliğinin ön sıralarda yer aldığını da ifade ediyor Nail Tan hoca.
            “Benliğini, ülke kültürüne adamış Sayın Prof. Dr. İsa Kayacan’a yüreğimin en sıcak duygularıyla” cümlesiyle 15 Şubat 2013 tarihinde imzaladığı, Türkçe Derleme ve Tarama Sözlüğü adlı kitabında Mehmet Aydın hoca, Afyonkarahisar ve Çevresi derlemelerini kitabın ilk bölümünde yer vermiş. Sonra, Ankara ve Çevresi, Anadolu yörelerinde yapılan derlemeler iki ve üçüncü bölümlerde yer alıyor. IV. Bölümde ise öteki illerden yaptığı derlemeler veriliyor. Bu iller, Adana, Ağrı, Antalya, Artvin, Aydın, Bolu, Bursa, Çankırı, Çorum şeklinde bir sıralamayla veriliyor. Bu sıralama 32 il adıyla şekilleniyor.
            Afyonkarahisar ve çevresinde, Bolvadin ilçesi derlemelerine bakalım, birkaç örnek verelim:
            - Abanlamak: Yürürken adımlarını uzun atmak,
            - Ağdırmak: Yükte ağır basmak,
            - Ağrık: Yolculuk eşyaları,
            - Aktarmak: Alt üst etmek,
            - Alacalı: Karışık renkli,
            - Aldatı: Hile, aynak.
Burada görüyorum ki, Bayat ilçesinde söylenen kelimeler, Burdur ilimizde söylenenlerle örtüşüyor.
            ***
Nusret Ertürk’den: Aklın Atları
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Merkezi Ankara’da bulunan,  başarılı yayın çalışmalarıyla, editörlük zirvesindeki düzenlemeleriyle bilinen, alkışlanan Gülendem Gültekin yönetimindeki Payda Yayıncılık yayınları arasında 272 sayfayla Günyüzü gören, Nusret Ertürk imzalı, “Aklın Atları” adlı kitap, Cumhuriyet yazılarından oluşuyor.
            Kitabın adı olan “Aklın Atları” adlı, başlıklı yazı 7 nci sayfada bizimle selamlaşmaya başlıyor. Girişi bu yazının:
            Melih Cevdet Anday, ‘Rahatı kaçan ağaç’ adlı şiirini Ankara’da yazmıştı. Etlik bağlarına yakın o ağaç mutludur, rahattır. Ama ağacın bir büyük eksiği vardır: ‘Kötülemiyor karanlığı’. Ozan şiirinde diyor ki, ‘Ona bir kitap vereceğim/Rahatını kaçırmak için’.. Ozan ağacın bile karanlığa karşı sessiz kalışını içine sindiremiyor.
            Bu giriş, bu anlatımlar başlangıcı Nusret Ertürk hocanın. Yazıların, anlatımların altında, yazılış, bitiriliş tarihleri var. Anlatımların içinde, yeri gelmişken, imzalarından sözedilen, örnek olarak verilen şiirlerle de karşılaşıyoruz. Bunlar Nusret Ertürk hocanın anlatım zenginliği. Sayfa 47’ de başlayan “Türkülerin Yeri”ne bakalım. Odam kireç tutmuyor, türküsünden sözediliyor, “Polat Alemdar solcu türkü söyledi” diye söze başlanıyor. 31.01.2010 tarihli gazete haberlerinden sözediliyor. Bu türkünün ikinci bölümünden, ikinci söylenişinden örnek veriliyor. Şöyle:

Odam kireçtir benim,
Yüzüm güleçtir benim,
Hangi taşa sarılsam,
Emeğim boştur benim.

            Nusret Ertürk: Öykü, deneme yazarı. 1945 Ardanuç-Artvin doğumlu. Cılavuz Öğretmen Okulu (1963). Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümü (1970) ve Anadolu Üniversitesi (1991) mezunu. Ağrı’nın, Rize’nin köylerinde İlkokul öğretmenliği, Trabzon Artvin, Ankara’da Türkçe öğretmenliği yaptı. Yelken, Varlık gibi pek çok dergide yazdı. Yayımlanmış pek çok kitabı bulunuyor.
            Adnan Binyazar, Nusret Ertürk için; “Cumhuriyet’teki kısa, özgün buluşlarıyla inandırıcı örneklerle düşünsel yoğunluk kazandırdığı yazılarında Hamlet’in yolunu seçiyor” diyor.
            ***
Dr. Kazan Dağyakalı şiirlerinden mısra mısra
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Dr. Kazan Dağyakalı, sütunumuzun bilinen isim ve imzalarından. Ankara’dan sesleniyor şiirleriyle. İki şiiri ile bugün sütunumuzda.
Birinci şiir: Dil, adlı olanı.
Uzunca bir şiir.
Kısaltarak alıyoruz bu şiiri ikinci şiir sen hep o anlarda geldin, adıyla bize ulaştı. Kısaltarak aldığımız ve ikinci şiir:

DİL

Artık yaşanmıyor eskisi gibi,
Baharlar karıştı Kış ile Yaza,
Gönül dayanmıyor bu kadar naza.
Sabır için kalkar eller niyaza,
Her günü zehretmek zorunda mısın?

Yanlış anladılar hep sevdiklerim,
Kimi bakışıyla kimi gözüyle,
Kimi arı gibi sokan sözüyle,
Kimi bıraktığı gönül iziyle,
Herkes kendi isteği gibi olsun istedi,
Kırmak istemedim yine de kimseyi,
Kısmet deyip, her sıkıntıda yine içe yöneldim.

SEN HEP O ANLARDA GELDİN

Başımı omzuna yasladığımda,
Tek kişilik yalnızlığımı paylaştığına,
Seninle huzur bulduğuma inandım..
Sana söylenecek o kadar şey var ki,
Susup ta yıllardır içimde biriken öyle çok şey..
Sen hep o anlarda geldin, Söyleyemedim..

Sahte olsa,
Kemse kayıtsız kalamaz ki sevgiye..
İçimde sardım sevgimi, teselli ettim ruhumu,
Kanmadım şeytanca düşüncelere,
Tek kişilik gönül hücremde,
Acımı da sevgim gibi asil yaşadım…
            ***
Güzide Taranoğlu’ndan iki şiir
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Edebiyatımız duayenlerinden, yıllarca yaptığı yayın ve kültür hizmetleriyle takdir gören Güzide Gülpınar Taranoğlu şiirlerinden ikisi efendim.

KIŞ GELMESİN

Ak çarşaf dağların tepelerinden,
Adım adım şehre iner bu mevsim,
Müthiş soğuk yayılır zamanın ellerinden,
İnsanları dondurur yeryer bu mevsim.

Yem çabasına düşer kurtlar kuşlar heryerde,
Solar yaprak-çiçekler o güzel bahçelerde,
Dağlarda bembeyaz örtü görünür,
Zira bütün dünya aka bürünür,
Şimdi artık rüzgar bora, fırtına,
Bu haller zararlar verir yurduna,
Ehven geçse diye böyle karakış,
Bütün yüreklerde yakarış..

GÜNLERDE BİR MUCİZE VAR

Bir gece yarısında gökte sağnak – gözde sağnak,
Islak rüzgarların serinliği çevrede,
Suya hasret çiçekler gibi,
Yaprak yaprak dökülmüş duygular,
Dörtyanda hatıra kırıntılar,
Rüyalardan, hülyalardan artakalmış…
Bekle sabah olacak,
Güneş nazlı nazlı doğacak,
Yırtılacak zulmet perdesi gözlerinden,
Dayanma gücün çoğalacak ışıklar gibi…
Gündüzde bir mucize var dertleri parlak gibi,
Duygular canlanır yeniden tek tek,
Baharı bekleyen yaprak gibi,
Işıklar geceyi silip süpürür,
Hayatlar yarına yarına yürür…
Bekle sabah olacak güneş doğacak,
Günlerde bir mucize var,
Dertleri parlar…

22 Nisan 2013 Pazartesi

Ece Ajans-HABER: "Gazeteci-Yazar İsa Kayacan’ın Burdur Merkezde ve Tefenni ilçesinde Heykellerinin dikilmesi, kuruluşlara isminin verilmesi teklifleri yinelendi."

Gazeteci-Yazar İsa Kayacan’ın
Burdur Merkezde ve Tefenni ilçesinde
Heykellerinin dikilmesi, kuruluşlara isminin verilmesi teklifleri yinelendi.
            ANKARA (Ece Ajans) - Gazeteci-Yazar Prof. Dr. İsa Kayacan’ın adının Burdur merkezde ve Tefenni ilçesinde kuruluşlara adının verilmesi, iki yerde de heykellerinin dikilmesi teklifleri yinelendi.
            Önceki yıllarda, Burdur Valiliğiyle, Burdur merkez ve Tefenni ilçesi Belediye Başkanlıklarına l29 imzayla toplu ve kuruluş yöneticilerinin imzalarıyla ayrı, ayrı yapılan başvurular cevapsız bırakılınca, Gazeteci-Yazar, Araştırmacı, Eğitimci ve Şairler bu teklif ve isteklerini sürdürüyorlar. Son olarak;
            1-  Söke’den Abdülkadir Güler ; “Prof. Dr. İsa Kayacan’ın yeni eseri: Burdur’un Saz ve Söz Ustaları-2, başlıklı makalesinde; “İsa Kayacan yazdığı yazılarıyla artık ‘Guinness Rekorlar Kitabı’na girmeli, Burdur ve Tefenni’ye heykelleri dikilmelidir. Burdur ve Tefenni Belediye Başkanlarının bunu dikkate almalarını diliyorum. O, yaşarken bunu görmeli. İsa Kayacan’da Burdur ve Tefenni aşkı ve sevdası vardır. O, Burdur ve Tefenni kültürünü yurt genelinde, hatta yurtdışında tanıtanların en önündedir. Kendisine hayranım” dedi.
            2-   Fethiye’den Ünal Şöhret Dirlik yazdığı “Arzuhal”  başlıklı kısa şiirinde şu duygularıyla başvurusunu yineledi:
            “Burdur Belediye Başkanlığına;
            İsa Kayacan heykeli,
            Ankara’da bir eli,
            Burdur Gölü’nün kıyısına,
            Onun heykeli dikilmeli.
            Fethiye’ye doğru geçerken,
            Ünal Şöhret onu görmeli.”
            3-  Öte yandan, Adıyaman’dan Fehmi Gümrükçüoğlu ; “Burdur’un Kültür Elçisi, Burdur Sevdalısı Prof. Dr. İsa Kayacan” başlıklı yazısında; “İsa Kayacan’ın Burdur’un Saz ve Söz Ustaları -2, adlı kitabı bir ansiklopedi zenginliğinde. Mustafa Ceylan’ın yazdığı gibi, İsa Kayacan’ın Burdur Sevdası, Burdur Gölünden büyüktür. Ama Burdurlu bu kültür deryası, Türk Dünyasının hizmet gönüllüsü İsa Kayacan’ı ne kadar tanıyor ve ne kadar sahip çıkıyor, merak ediyorum! Önceki yıllarda adının bir eğitim kurumuna verilmesine yönelik onlarca imzayla Burdur Valiliğine yapılan tekliflerin cevapsız kalışı, İl Milli Eğitim Müdürlüğünün konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunmayışı, Burdur ilgisizliği yönündeki görüşlerimi doğrulamaktadır” dediği dikkat çekti.
            1- İsa Kayacan’ın 2007 yılında yayınlanan, “Aramızdan Ayrılanlar” adlı kitabının l47.sayfasında Burdur Valiliği’ne 2005-2006 yıllarında yapılan başvurularla, l48.sayfasında Belediye Başkanlığı’na 2006 yılında yapılan başvurunun metni yer alırken;
            2- İsa Kayacan’ın Burdur Merkezde ve Tefenni ilçesinde heykellerinin dikilmesi veya değişik kuruluşlara isminin verilmesine ilişkin, Burdur merkez ve Tefenni Belediye Başkanlıklarına l29 imzayla yapılan toplu başvurular imza sahiplerinin isimleriyle birlikte İsa Kayacan’ın 2011 yılında yayınlanan, “Burdur’dan Kültür Yağmuru” adlı kitabının 299-303. sayfalarında;
            3- Yine İsa Kayacan’ın 2012 yılında yayınlanan, “Burdur’un Saz ve Söz Ustaları-2” adlı kitabının 659-666. sayfalarında, Burdur Valiliği ile Belediye Başkanlığına yapılan ,”İsa Kayacan adının bir kuruluşa verilmesi ve heykelinin dikilmesi teklifleriyle ilgili kampanyaya katılanların l29 imzalı isim ve yazışma örnekleri geniş olarak yer almıştı.
            Not: İsa Kayacan’ın bugüne kadar, Burdur ağırlıklı olmak üzere, ülke genelinde değişik kuruluşlara bağışladığı kitap ve dergi sayısı 33 bine, yayınladığı kitap sayısı l30’a, 31 Aralık 2012 itibariyle yazıp yayınladığı makale sayısınınsa 43 bin 429’a ulaştığı öğrenildi. 

18 Nisan 2013 Perşembe

KONUK YAZAR: Prof. Dr. İsa Kayacan’ın Yeni Eseri "Burdur’un Saz ev Söz Ustaları (2)" Abdülkadir Güler

KONUK YAZAR:
Prof. Dr. İsa Kayacan’ın Yeni Eseri:
Burdur’un Saz ve Söz Ustaları (2)
                                                                    Abdülkadir GÜLER
            Gazeteci, araştırmacı yazar İsa Kayacan hiç boş durmuyor. Hatta boş zamanı bile yoktur. Bazı sanat kültür etkinliklerinde bir araya geldiğimizde zamanın kendisine dar geldiğini ve yetmediğini söylüyor. Yanılmıyorsam İsa Kayacan şu anda 70 yaşındadır. Lakin yayımladığı kitapların sayısı yaşının iki katı kadardır. Şu ana kadar 130 parça kitap yazmış, bunları Türk edebiyatına, köy ve ilçe, kasaba okullarına ve sanatçı dostlarına gönül rahatlığı içinde hediye etmiştir. İsa Kayacan bu açıdan mutlu bir insandır. Dileğimiz daha da mutlu olmasıdır. Kendilerine sağlıklı ve uzun ömürler diliyorum. Yaşadığı memleketine ve ülkesine karşı görevini eserleriyle yerine getirdiğine inanıyorum.
Ayrıca yazdığı makalelerin ve kitapların sayısı ise bir hayli fazladır.
2007 yılı sonu itibarıyla; toplam 39. 425 makalesi, yayımlanmıştır. Bugün 2013 yılındayız, bunların sayısının 43 bini geçtiğini tahmin ediyorum. Hatta bu bir rekordur. Daha önce de yazmıştım tekrar yazıyorum: İsa Kayacan yazdığı yazılarıyla artık GUİNNESS REKORLAR kitabına girmelidir.
Ayrıca Burdur’a heykeli dikilmelidir. İsa Kayacan’da bir Burdur, Tefenni aşkı ve sevdası vardır. Hatta bir araya yurt genelinde şairler ve yazarlar arasında heykelinin dikilmesi konusunda bir imza kampanyası açılmış ve bu kampanya da ilk sıralarda imzalamıştım.
Tekrar önerimi tazeliyorum. Sayın Burdur ve Tefenni Belediye başkanlarının bunu dikkate almalarını diliyorum. Sayın Kayacan bunu yaşarken görmelidir. Çünkü İsa Kayacan Burdur’un ve Tefenni’ in kültürünü yurt genelinde en önünde tanıtmaya namzet bir insandır. Bu konu birçok eserler yazmış ve binlerce makale kaleme almıştır. Zamanını hiç boşa harcamamıştır. Gazeteler dergilerle haşir neşirdir. Hemen, hemen her gün yazı yazdığı gibi Anadolu köşklerine ilçelerine gazeteler, kitaplar ve dergiler gönderiyor. İsa Kayacan da bu açıdan bir kültür aşkı vardır. Kendisine hayranım. O’nu yakından tanıyan bir arkadaşı Ziya Yüce şöyle diyor İsa Kayacan için:  
Kardeşim oğlu Ese
Kulak ver bendeki sese;
Ne olacak senin halin
Gazeteleri kese, kese.. ( s. 21 )
Şimdi ben bunları yazdıktan sonra İsa Kayacan’ın yeni elime ulaşan büyük hacimli koca bir kitabı daha çıktı. Burdur’un Saz ve Söz Ustaları (2) adını taşıyor. Tam 792 sayfadan ibarettir. Tertemiz bir baskısı de vardır. Kitap T.C. Burdur Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından yayımlanmıştır. Basım tarihi 2012’dir.
İsa Kayacan, daha önce Ağustos 2005 yılında basılan Burdur’un Saz ve Söz Ustaları (1) kitabı 168 sayfa idi.  Şimdi adını verdiğim bu 2. kitabı ise 792 sayfadan oluşuyor. Kitap 17 bölümden oluşuyor. Ben sadece bu bölüm başlıklarını vermek istiyorum:
1. Bölümde: Teke yöresi ile ilgili bilgiler, Teke Zortlaması, Burdur isminin nerden geldiği, tarihi ile ilgili bilgiler;
2. Bölümde: Alfabetik sırasıyla göre dünden bugüne saz ustaları;
3. Bölümde: Söz Ustaları,
4. Bölümde: Kültümüz içinde Burdur’un şairleri ve yazarları, Bilim adamları, Türk Halk Müziği alanındakiler, geçmişten geleceğe Burdur, Tefenni ile ilgili bilgiler, Mithat Erden’in Tefenni anıları,
5.Bölümde: Hikâyeleriyle Teke yöresi ile Tefenni Yöresi, Burdurun bası Türküleri, bu türküleri dile getirenler, 
6. Bölüm: Haberler, yorumlar ve konu ile ilgili bazı rakamlar, İsa Kayacanın aldığı ödüller,
7. Bölümde: Burdur ve Teke Yöresi folkloru, bunlarla ilgili bazı kaynaklar,
8. Bölümde: Röportajlar, İsa Kayacan’ın yaptığı Röportajlar,
9. Bölümde: Burdurlu Gazi Ağır Topçu Kademli oğlu İsmail Başçavuş,
10. Bölümde: Burdur Gündemi içinden Teke Yöresi folklor Araştırmaları,
11. Bölümde: Burdur Halk Fıkralarından örnekler,
12. Bölümde: Ece Köyü Prof. Dr. İsa Kayacan’ın Kütüphanesinin açılması,
13. Bölümde: İsa Kayacan’ın Burdur çıkışlı son kitapları, Burdur Destanı (Bensiz Olmaz), Burdur’dan Kültür Yağmuru ve İsa Kayacan’ın bağış yaptığı kitap bağışları, İsa Kayacan’la ilgili değişik haberler,
14. Bölümde: Yazarların ve şairlerin gözüyle İsa Kayacan, Efsaneler Şehri İsa Kayacan sevdası ve İsa Kayacan Efsanesi, İsa Kayacan’a yazılan şiirler,
15. Bölümde: İsa Kayacan’ın Burdur’u ve Burdur’un İsa Kayacan’ı, Burdur Valiliği ve Belediye Başkanlığınca, İsa Kayacan adının bir eğitim kurumuna verilmesi ve heykelinin dikilmesi teklifleri,  
16. Bölümde: Mektuplar, Burdur TSM ve THM Koroları, İsa Kayacan’a yazılan ve Burdurun Saz ve Söz Ustaları Ağırlıklı Mektuplar. Burdur Marşı ve..
17. Bölümde ise: Burdur Basını, Son yıllarda İsa Kayacan hakkında yazılanlar, İsa Kayacan’ın İngilizceye çevrilen şiirleri, bestelenen şiirleri, kısa bir anlatımla dünden bugüne İsa Kayacan’ın hayatı; İsa Kayacan’ın biyografisi, İngilizce özeti, İsa Kayacanın kitapları ve yayınlanacak olanları… Katkıda bulunanlar, Fotoğraflar, bazı bilgi ve belgeler, İsa Kayacan’ın albümünden alıntılar ve Burdur İl Kültür Turizm Müdürlüğü’nün yayınları gibi konular yer alıyor.
Bunlar geniş çapta ele alınmış olup akıcı, yalın, duru bir Türkçe ile ortaya konulmuştur. Tek kelimeyle Burdur’un Saz ve Söz Ustaları (2) gelecek kuşaklar için çok yararlı bir kaynak olarak ortaya çıkmıştır. Burdur Valiliğine ve İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nde emeği geçenlere teşekkürler ediyoruz.
            Bu kitabın içinde “BURDUR’UN SAZ ve SÖZ USTALARI”ndan (2) söz ederken araştırmacı yazar bize özetle şunları söylemek istiyor:
Burdur Ege bölgemizin ve Toros dağlarının eteklerinde kurulan efelerin, zeybeklerin harman olduğu bir yerdir. Türk folklorunun bir menşeidir. Burdur ve Teke Yöresi Türk folklorunun başkentidir. Akdeniz ve Ege yöresinin tanınmış bir folklor yöresidir. Türküleriyle çağdan çağa bugüne değin adını duyurmuştur.
9000 yıllık bir geçmişi ve tarihi vardır. Batı Anadolu’nun en eski yerleşim birimlerinden biridir. Ünlü İstiklâl Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un TBMM’ne bir Burdur milletvekili olarak Burdur’u taçlandırmıştır. Bir başka değimle Burdur Teke Zortlamasıyla yöresel Türküler ve mahalli sanatçılarla adını tüm Anadolu’ya duyurmuştur.
            Örnek olarak  Ahmet Yamacı’dan Hamit Çine’ye, Salih Urhan’dan Rahmi Uğur’a, Sümer Ezgü’den Şahin Akay’a, Hafız Rıza  Yağız’dan Süleyman  Özen’e, Hacı Ali Yılmaz’dan Şükrü Acara, Ahmet Turgut’tan  Kemal Caner’e, Sebile Canyıldıran’dan, Umran Özdemir Yamacı’ya, Hüseyin Demir’den Yılmaz Tunç’a,  Hayri Devden Abdurrahman Ekinci’ye, Hacı Ali Yılmaz’an Şükrü Acar’a,  Halil Er’den Peyami Yengi’ne, ve Rıza Yağız’dan Osman Akkoç’a,  Nurgül Mıhladız’dan Sevinç Akkaya’ya uzanan “Saz ve Söz  Ustaları (2)” bir vefa borcu bağlamında özenle özgeçmişlerini, fotoğrafları ve deyişleriyle tanıtmaya  çalışılmıştır. 
            Bu devasa, kalıcı eserin ÖNSÖZ’ünde Burdur Valisi Nurettin Yılmaz, Burdur Eski Valisi Süleyman Tapsız, Burdur İl Kültür ve Turizm Müdürü Mehmet Tanır Burdur Gazeteciler Cemiyeti Başkanı M. Ercan Taraşlı ve asıl kitabı bin bir emekle ter dökerek bu değerli kitabı hazırlayan, Burdur ili kültürüne  kazandıran Gazeteci ve yazar Prof. Dr. İsa Kayacan’ın yazıları yer alıyor.
Bu değerli eserin baskısı,  kapak düzeni, nizampajı, kitapta kullanılan Türkçe, ilgili belgeler, resimler yerli yerine konulmuştur. Zaten bu konuda Sevgili İsa Kayacan bir ustadır. Örnektir, nitelikli yapıtlar (eserler), ortaya koymuşlardır. Tüm emeği geçenlerle birlikte sevgili kadim dostum ve ağabey olarak tanıdığım Prof. Dr. İsa Kayacan’ı candan kutluyor, sağlıklı günler ve yazma eyleminin sürekli olmasını diliyorum.
Burdur ve çevresini tanımak isteyenlere, özelikle öğretmen ve öğrencilerimize bu değerli kitabı özellikle tavsiye ediyorum.
           Not: İsa Kayacan’ın 31.12.2012 itibarıyla yazı yayınladığı makale sayısı 43 bin 429’a ulaşmıştır. 

13 Nisan 2013 Cumartesi

İsa Kayacan’la duygusal dakikalarda gülümseyiş...


KONUK YAZAR
İsa Kayacan’la duygusal dakikalarda gülümseyiş...
Osman BAŞ
İsa Kayacan ağabeyim için 08 Nisan 2006 Tarihinde Türk Kültürü ve basın yayınına 50. hizmet yılı programı düzenleniyor ve katılamadığım programa kutlama mesajı gönderiyorum.
07 Nisan 2006 tarihli mesajımı okuyucularımla paylaşıyorum:
“Ilık yağmurların sevda melekleriyle baktığı hayatın, sustuğu ve gülümsediği, sessiz gecelerin, yıldızların düşen yağmur damlacıkları ıslanışında yalnız sevgi var…
Bütün hücreleri süsleyecek, bir yüreğe sevda türküsü olacak, can dostum, kardeşim, ağabeyim, Türkmen Beyi…Türk dünyasının derinliklerinde gönüllere giden yolların dikenlerini, çamurlarını, taşlarını temizleyen gönül erlerinin en önlerinde gördüm seni.
Yıldırımların düştüğü, bulutların ağladığı geceler, şafağa beraber yürüdük…
Gök yarılıp, fırtınalar koptuğu vakit yıldızlar topladık hilale sunmak için.
Sevdası türkü olanlarla bir olup, Yemen’den Çanakkale’ye…
Sakarya’dan Dumlupınar’a beraber at sürdük, bin atlıyla akınlara…
Bir ikindi sonrası Bakü’ye indik.
Sevdası Hazar olanlarla, yüreği Hazar olanları bir yapmak için.
Onca bilgi, birikim ve hizmetin bir salona, programa sığmayışı, onca yaşa, onca yorgunluğa rağmen dimdik duruşun, kükreyişin, haykırışın, duyguların doruğa ulaştığı bu vaktin, senin için çok önemli olduğunu biliyorum…
Yine biliyorum ki, başta aziz vatanımızın evlatları olmak üzere, Türk Dünyası hizmetlerinizi unutmayacaktır.
Şuan yanınızda olamamanın üzüntüsünü yaşıyorum.
Yüreğim salondakiler kadar, canlı ve hızlı atıyor.
Sizi tebrik ediyor.
Programı organize eden, Şemsettin Küzeci, sunucu Zeynep Köşker, konuşmacı ve katılımcılara saygı, sevgi ve selamlarımı sunuyorum.”  
Bu mesajı, Bizim Kümbet dergisi genel yayın yönetmeni olarak gönderiyorum.
Bu gün yine İsa Kayacan ağabey bize mutluluklar yaşatmaya devam ediyor.
Merkezi Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de bulunan “VEKTÖR” Beynelhalg Elm Merkezinin 15 Şubat 2013 tarihli 2 sayılı kararıyla, Türk Matbuatının gelişiminde gösterdiği üstün hizmetleriyle, İsa Kayacan’a, Azerbaycan ağırlıklı yazı, araştırma ve haberleri göz önünde bulundurularak, “ Uluslar arası Türk Dünyası Hizmet Altın madalyası” verildi.
09 Mart 2013 tarihindeki tören; VEKTÖR Elm Merkezinin Türkiye Temsilcisi, Hayrettin İvgin, Nail Tan, Osman Baş ve Rıfat Kaya ve davetliler ayrıca Kayacan’ın kızları ve torununun da katılımıyla Anakara’da gerçekleşti.
Beynelhalg Elm Merkezinin Başkanı Prof. Dr. Elçin İsgenderzade’nin imzasını taşıyan, Uluslararası, Türk Dünyasına Hizmet Madalya Beratı, Hayrettin İvgin tarafından İsa Kayacan’a verilirken, Altın Madalyası da Nail Tan tarafından yakasına takıldı.
Duygusal anların yaşandığı bu programda İsa ağabeyin mutlu olması çok önemliydi. Hayrettin İvgin, Nail Tan ve İsa Kayacan’ın birer konuşma yaptıkları anlar işte o duygusal anlardı.
İsa Kayacan; “Beni sevindiren, mutlu eden bu kararlarından dolayı teşekkürlerimi sunuyorum. Azerbaycan’a yönelik araştırma, yazı ve yayınlarımı artırarak sürdürmek istiyorum” dedi.
Türk edebiyatına, kültürüne, sanatına nice yıllar hizmet edeceğini biliyorum.
Duygusal dakikalarda huzura aktık, dolduk alabildiğine, yüreğimiz sevdalarımıza uzandı, izahı güzellik olan ne ise onu yaşadık ve daima gülümsedik.
Hizmetlerin ve başarıların daim olsun İsa Kayacan Ağabey…