27 Mart 2014 Perşembe

26 ŞUBAT - 26 MART 2014

Dr. Tahir Kutsi Makal’ı arıyor ve özlüyorum
                    Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Vefatla aramızdan ayrılanların ardından yazdıklarımda, yayınladıklarımda hep vefadan söz ettiğim biliniyor. Bunun nedeni var: Vefat edenlerin birinci derecede yakınları, geride kalan dostları, arkadaşları, sevenleri şayet vefa duygusunun ne anlama geldiğini biliyorlarsa,hatırlamalar,ölüm yıldönümlerinde anmalar,adlarının cadde,sokak,park gibi yerlere verilmesi kadirbilirliği gerçekleşiyor.Yoksa, o isimler unutulup gidiyor.
Dr.Tahir Kutsi Makal, Denizli ilimizden olduğu için, konuşmalarımızın başında ‘Hemşehrim, Ece köylü’kelimeleri yer alırdı. O’nun Çelebi hali, yaşantısının her aşamasında görülürdü. Hoşgörülü, sevecen ve kıskançlığı olmayan bir gazeteci, yazar, şair ve araştırmacıydı. “Babanız yine aşık çocuklar” derken, sevgiyle birlikte mutluluk arayışındaki yolculuğunu anlatırdı hep. Sevgi ve mutluluğu genellikle bulur ve yaşardı.O ‘Tarla’,ben ‘Ece’ Dergisini yayınladığımız yıllarda,dergi alışverişinde bulunur,bana kısa notlarla,Dergiyi daha iyi yayınlayabilmem için tavsiyelerde bulunurdu.
Mayıs 2007’de yayınladığım,’Aramızdan Ayrılanlar’adlı kitabımın 46.sayfasında yer alan Dr.Tahir Kutsi Makal biyografisine bir göz atalım:
Dr.Tahir Kutsi Makal: Şubat 1937 ‘de Denizli-Acıpayam ilçesinin Oğuz Köyünde doğdu. Hacı Mehmet hocanın 13 çocuğundan üçüncüsü olan Dr.Tahir Kutsi Makal, Denizli lisesinden sonra,İstanbul’da Gazetecilik Yüksek Okulu’nda gazetecilik eğitimi gördü.Denizli Tan,Yeni Gazete,Dünya,Vatan,Ekspres,Tasvir, Son Havadis,Hergün,Orta Doğu,Güneş ve Sabah Gazetelerinde muhabir,haber müdürü,yazar,sekreter,yazı işleri müdürü ve genel yayın müdürü olarak çalıştı.
Sürekli basın kartı sahibi,Röportaj, öykü,şiir,roman,folklor(Halk bilimi) alanlarında yayınlanmış  pek çok kitabı bulunan,’Kamyon’adlı romanıyla Peyami Sefa Roman Ödülü,’Karadon’adlı kitabıyla Kültür ve Turizm Bakanlığı ödülünü kazanan,1961-1963’te “İç Göç”dizi röportajıyla “Yılın Gazetecisi”seçilen, Malatya İnönü Üniversitesince ‘Fahri Doktora’ ünvanıyla onurlandırılan Tahir Kutsi Makal,Petek,Yelken,Maya,İnanç,Tarla  dergilerini yönetti.Kendisinin yayınladığı Tarla dergisiyle özdeşleşti.
Fakir işi (şiir,1957), İçgöç (Röportaj), Acıyol (Röportaj), Köylü Gözüyle Avrupa (Gezi), Anadolu’da Türk Mührü, Meydan Dayağı (Roman), Delitay (Öykü), Kamyon (Roman), Al kırbayı eline (Günlük yazılar), Benim Benim  O Benim (İnceleme), Karadon (Öykü), Babanız yine aşık çocuklar (Şiir), Öpkü (Şiir,1997) adlı  kitapları başta olmak üzere onlarca kitabı yayınlandı.
Tahlil uzmanı, şair, yazar ve araştırmacı Mustafa Ceylan 1998 yılında,”Tahir Kutsi Makal’ın Hayatı, sanatı ve eserleri”adlı kitabını  edebiyat dünyamıza kazandırdı. Dostlarınca hazırlanan” Tarla Dergisinin özel sayısı”nda, Dr. Tahir Kutsi Makal’la ilgili yazılanların yer alışı sağlandı.
Son olarak Ortadoğu Gazetesinde Yazı İşleri Müdürlüğü ve yazarlık yapan Dr.Tahir Kutsi Makal l5 Haziran 1999 tarihinde İstanbul’da vefat etti.16 Haziran 1999 tarihinde Nuruosmaniye Camiinde kılınan cenaze namazının ardından, Büyükçekmece Mezarlığında toprağa verildi.
Vefatından sonra adı, Acıpayam ilçesinde bir parka verilen, ölüm yıldönümlerinde Acıpayam Kaymakamlığı, Belediye Başkanlığı ve merkezi Denizli’de bulunan Yazar-Bir Derneğince anma toplantıları düzenlenen, edebiyatımızın güney temsilcisi, eğitimci, şair, yazar, halkbilim uzmanı araştırmacı Ünal Şöhret Dirlik’in hazırladığı “Anılarda Dr. Tahir Kutsi Makal” adlı kitap, Denizli’de Oğuz Ofset Matbaasının sahibi ve Yazar-Bir’in Genel  Başkanı Dr.Tahir Kutsi Makal’ın  kardeşi Mithat Makal tarafından yayınlandı ve Dr. Tahir Kutsi Makal dostlarına dağıtılarak, kültür dünyamıza kazandırıldı.
***
Ahmet Sevgi’den: 
Enderun Mektebi, Şiir ve Musiki
                      Prof. Dr. İSA KAYACAN
Ahmet Sevgi,eğitimci,şair,yazar ve araştırmacı.Bir musiki sever,müzisyen.Ahmet Sevgi’nin TSM alanında,klasik Türk Musikisiyle ilgili düzenlediği toplantılar,icra çalışmaları ses getiriyor.O,“Ahmet Sevgi Kültürevi”nde,şiir musiki konulu onlarca toplantı gerçekleştirdi.
Toplantı öncesi yaptığı araştırmalar,icra edilen eserlerle ilgili farklı bilgiler,anekdotlar  TSM  ve klasik Türk Musikisi alanlarında ses getiriyor,musiki tarihimize düşülen önemli notlar olarak görülüyor.
Anılan ,Ahmet Sevgi toplantılarından bir yenisi,16 Mart 2014 tarihinde, Kızılay, Ankara Türkiye Ormancılar Derneği lokalinde “Enderun Mektebi,Şiir ve Musiki”adıyla gerçekleştirildi.Bu programda,Itri’den,Dede Efendi’ye,Nef’i’den Nedim’e,Sultan II.Mahmut’dan Dr.Suphi’ye,Yahya Kemal’e Münir Nurettin Selçuk’a uzanan kalınca bir yolda yer alan eserlerden örneklerle,  günümüz eserlerinden bazı örnekler yer aldı.
Programın sazları, Kanuni Özkan Kayhan,Udi İbrahim Dinçer ve Kemani Okan Esen’den oluşurken,solistler Tayyar Güneymen,Nesrin Feşel ve Ayşen Gürbüz’den meydana gelen saz ve ses heyetti dikkat  çekti. Ahmet Sevgi’nin sunduğu ve yer yer açıklamalarıyla beğeniyle, alkışlandığı program içinde, eser aralarında kendi alanlarında uzmanlıklarıyla bilinen araştırmacılar verdikleri örneklerle, programın zenginleştirilişini sağladılar.
Araştırmacı, yazar,musikişinas Ahmet Sevgi’nin hazırlayıp sunduğu programa katılanların bir hayli fazla oluşu,bu programların gördüğü ilginin büyüklüğünü gösteriyordu.Anılan programa katılanların isimleri şöyle sıralandı:
Ahmet Sevgi, İsa Kayacan,Bülent Aktari,R.Nurettin Selçuk,Necla Selçuk,Ülkü Söylemezoğlu,Ahmet Altuntaş,Süheyla Akpınar,Nurper Ülkümen,Fatma Savaş,Mediha Bilgen,Ülkü Bilgen,Nihat Bilgen,Kenan Akışık,Nail Tan,Mehpare Tan,Ahmet Bilginsu,Mesut Yiğitbaş,Ali Tuna,Mehmet Moran,Süha Baki,Tahir Kaya,M.Ali Işıksoluğu,Remzi Özkaya,İsmail Ünsay,Tanju Gürbüz,Zeki Özkan,Sabri Benat,Türkan Kahyaoğlu,Fevzi Gökalp,Reyhan Doruk,Tuğyan Söyler,Zerrin Nağme,Gülsa Nas,Kübra Nas,Hasan Rüzgar,Yüksel Rüzgar,Mübeccel Usta,Asım Yücesoy,Hıfzı Doğan,Recep Budana,Mehmet Aydın,Fahri Ercenk,Yılmaz Oluklulu, Sağmur…..Seymen Baban,Vedat Fidanboy,Hasan Nuransoy,Bengi Arsan,Medine Akalın,Osman Baş,Kadri Peker,Selahattin Çelebi,Ateş Seyver,Hale Güneş,Sabiha Güneş,Yalçın Meker,Erdi Önel,Rabia Yeler.
Ahmet Sevgi’nin derleyerek hazırladığı,eserlerin makamı,adı,usulü,söz ve müziğin kimlere ait olduğu, eserlerin okunuşundaki nota usulüne uygun yazılım sayfalarının, eser numaraları gösterilerek hazırlanan dokümanların dosya gömlekleri içinde izleyicilere sunulması,onların icra sırasında izlemelerinin sağlanması ayrı bir zenginlik ve kolaylık  getirmesi,katılımcıların bu belgeleri alıp evlerine götürerek, bir musiki arşivi oluşturmalarının düşünülmesi ayrıca takdirle karşılanan çalışmalar arasında yer almaktadır.
Bu derleme çalışmaları içinde Örneğin  bestesi Numan Ağa’ya ait “Ben sözüme bağlamam bel”adlı Hicazkar eser vermek istediğimiz örneklerden biridir.Tebriklerimi,sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim.
***
Seza Tutku Azaklı’nın Yükselen sesi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Seza Tutku Azaklı, Burdur ilimiz merkezinden sesleniyor. Hüsnü Bayer Ortaokulu’nun 7. sınıfının C Şubesinde 174 numaralı öğrencisi. O’nun yazdığı şiirler var, aldığı takdirname ve üstün başarı belgeleri var. Okul Müdürü Süleyman Atmaca imzalı takdirnameler, Seza Tutku Azaklı’nın başarılarını ortaya koyuyor. O’nun önceki yıllarda yazdığı şiirleri vardı, yazımlarımda, kitaplarımda yer alan şiirlerdi bunlar. Seza Tutku Azaklı benim ‘arkadaşım’.
Mart 2014 başında gelen, Seza Tutku Azaklı şiirleri; Annem, Canım Anneannem, Canım Öğretmenim, Öğretmenim adlarını taşıyorlar. Annesiyle birlikte doğduğundan, annesiyle birlikte büyüdüğünden söz ediyor, ‘Senin kucağın benim başım” diyerek, çok sevdiği annesinden ayrılamayacağının altını çiziyor. Sonra, Anneannesi Sebahat Gümüş için de aynı duyguları besliyor, “sen olmasan ben ne yaparım, sen bana on iki yıldır bakarsın” diyerek kadir bilirlik örneği gösteriyor. Öğretmenim şiirinde de, öğretmeninden aldığı bilgilerle yetişmeye çalıştığını anlatarak, bir bölümünde bu şiirin şöyle sesleniyor küçük şair Seza Tutku Azaklı:
Hedefim, senin gibi olmak,
Senin gibi, dürüst ve sabırlı,
Bilgi pınarı, öğretmen olmak,
Seni seviyorum öğretmenim,
Benim canım, canım öğretmenim.
Bilgi pınarım adlı şiirinde de öğretmenlerine, öğretmenine duyduğu hayranlığı dile getiriyor Seza Tutku Azaklı. Saygı, sevgi yuvasının, eğitim, öğretim ocağı olduğundan, okulunun kapılarının sevinçle açıldığından, cehaletin kaybolup gidişinden, bilgisizliklerin öğretmenleriyle sona erdiğinden söz ediyor uzun uzun. Tatilde arkadaşlarının özlenişini hareket noktası yapıyor. Bilgi pınarım adlı şiirinin son bölümünde bu satırların yazarından da söz ederek şöyle sesleniyor:
Okulum, ışık açtı,
Öğretmenim, sınıfı aydınlattı,
Kayacan arkadaşım şairleri parlattı,
Karanlıktan eser kalmadı,
Bilgi pınarım öğretmenim,
Bizi canlandırdı.
Geleceğin önemli şairleri arasında yer alacak, Seza Tutku Azaklı’yı kutluyor, yanaklarından öpüyorum.
***
Süleyman Coşkuner’den:
Kaliteli yaşamın hırsızları
                                  Prof. Dr. İSA KAYACAN
İnsan hayatı, zaman zaman değişik zorluklarla geçiyor. Bu zorlukların altından kalkabilmek, zorları biraz kolaylaştırabilmek, insanoğlunun elinde olabilir. Ama bunun bilinçli ve can simidi saydıklarımızla iç içe olmamıza  bağlı olduğunu unutmamalıyız.
İnsan yaşamının sıkıntılar bölümünü ortadan kaldırabilecek araştırma ve yayınlarıyla dikkat çeken, göz dolduran bilim adamlarımız, araştırmacı ve yazarlarımız vardır. Bunların başında, hemşehrisi olmaktan gurur duyduğum, yıllarca Ankara’da bilimsel araştırmalara, parlamento bünyesindeki çalışmalara imza attıktan sonra,Burdur ilimizin şiirin ilçesi Bucak’ta yaşamını sürdüren,sonra Antalya ilimiz merkezinden seslenip,yazar,şair ve araştırmacı dostlarıyla her fırsatta ve her ortamda birlikte olmaktan mutluluk duyan, 21.dönem Burdur Milletvekili, kaliteli yaşam uzmanı Yrd.Doç. Süleyman Coşkuner, birbiri ardına yayınladığı kaliteli yaşama yönelik kitaplarıyla dikkat çekiyor.
Yrd. Doç. Dr. Süleyman Coşkuner’in 408 sayfalık,”Kaliteli Yaşamın Hırsızları” adlı kitabı masamda.Merkezi İstanbul’da bulunan İmleç Kitap yayınları arasında gün yüzü gören,”Kaliteli yaşam bir tercihtir.Kaliteli emek ve paylaşım ister” cümleleriyle kitabın ismi zenginleştirilmiş.52 ayrı başlık altında anlatımların gerçekleştirildiği görülüyor.Her başlığın kendine göre önemi ve anlamı bulunan sıralamalarından bazı alıntılar yapalım önce:
Kızgın ve öfkeli olmak, Kin ve intikam duyguları taşımak, Nefret duyguları taşımak, Kibirli olmak, Korkuları yönetememek, Endişe, kaygı ve tedirginlik taşımak, Küslük ve kırgınlıkla yaşamak, Kıskançlık ve hasetçilik yapmak,Aşağılamak,küçük düşürmek ve rencide etmek,Gıybet etmek ve laf taşımak,Önyargılı olmak,Aşırı telaşlı ve aceleci olmak.Beden dilini olumsuz kullanmak,Ümitsiz olmak,Sahip olduklarımızın değerini bilmemek,Değişim ve dinamizme direnmek,Aşırı mükemmeliyetçi olmak,Evhamcılık yapmak,Panik ve güvensizlik yapmak,Yetersiz bilgi ve hüküm vermek,Öğrendim,biliyorum,kamil oldum rehavetine kapılma vd.
Bu ara başlıkların hepsi, başlı başına kaliteli yaşamın anahtarları olarak görülüyor. Bunlarla ilgili araştırmalar yapacaksınız, değerlendirip sonuçları hakkında gördüklerinizi yerli yerine oturtacaksınız ve arkasından Yrd.Doç.Dr.Süleyman Coşkuner olup,kaliteli yaşamı yönlendirir hale geleceksiniz.Bunların kolay olmadığını hepimiz biliyoruz,görüyoruz ve sık sık tekrarlıyoruz.İşte burada Süleyman Coşkuner hemşehrimi, parmaklarım acıyıncaya kadar alkışlıyor,tebrik,sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim.
Kitap içindeki bölümler, araştırma kaynaklarıyla zenginleştirilerek, anlaşılır hale getirilmiş. Örneğin 219.sayfadaki 25.bölüm,”Aşırı telaşlı ve aceleci olmak “başlığıyla karşımıza çıkıyor.Bu bölüm başlığının altında,Süleyman Coşkuner imzalı,”Yüksek kaliteli bir iş için yüksek kaliteli emek ve zamana ihtiyaç vardır” cümlesi dikkat çekiyor.Sonra giriş yapılarak anlatılmaya devam  ediliyor.Buradan birkaç cümle nakledelim:”Telaş,çeşitli endişelerin doğurduğu heyecanlı ve sıkıntılı durumdur.Şaşkınlığın oluşturduğu karışıklık veya kaos da telaşı ifade eder.Telaşın normal ölçüde olanı yararlıdır.İnsanı vurdumduymazlıktan, sorumsuzluktan,umursamazlıktan ve kayıtsız kalmaktan alıkoyar”.Bölüm başlıklarının altında, Türk atasözlerinden,yerli ve yabancı bilim adamlarının görüşlerinden örnek cümleler verilerek,anlatımların bütünlüğü  pekiştirilmiş.
Yrd. Doç. Dr.Süleyman Coşkuner kitabının 15. sayfasında, kalite hırsızlarımızı zamanında belirleyip, hayatımızdan çıkaramaz veya gereğince yönetemezsek, nelerle karşılaşacağımızı şöyle sıralıyor: Vücudumuz toksin üreterek zehirlenecek,Ruh disiplinimiz bozulacak, Sağlığımız,neşemiz, mutluluğumuz ve  güzelliklerimiz çalınacak,Sevgi Bankası hesabımız boşalacak,Yaşam sevincimiz,coşkumuz, heyecanımız ve motivasyonumuz kaybolacak,Sonuçta yaşamımız kalitesiz olacak ve güneşteki buzun erimesi gibi kaybolup gidecektir.
***
Turgut Yılmaz Güven’den:
Partiler curcunası
                             Prof. Dr. İSA KAYACAN
Ülkemizde faaliyet gösteren siyasi partilerle ilgili izlemeler, sıradan kişilerin yapabileceği bir  şey değildir.Siyasi partilerin biri kapanırken,bir başkası veya başkaları kuruluyor.Onların hangisi,hangi şartlar altında seçime giriyor,girebiliyor bildiğimizi söyleyemiyoruz.Ama bu konuda oturup araştırma yapan, o partilerin kuruluşları ve faaliyetleriyle ilgili değerlendirmelerde bulunan yazar ve araştırmacılar vardır.
Turgut Yılmaz Güven siyasi partilerle ilgili araştırma ve yayınları olan gazeteci –yazarlarımızdan biri. Onun bu alandaki önceki yayınlarını biliyoruz. Hepsi tarihi açıdan belge niteliği taşıyorlar. Son yayınladığı kitabının adı: Partiler Curcunası,224 sayfalık kitap içinde II. Meşrutiyet dönemindeki siyasi örgütlenmelerden hareketle söze başlanmış. Sonraki araştırmalara bakıyoruz, başlıklar olarak gördüklerimizin genel sıralanışını bölümler olarak şöyle görmekteyiz:
Cumhuriyet dönemindeki siyasi yapılanma, CHP’nin kuruluşu ve siyasi örgütlenmesi, Çok partili dönem(1945-1950),Demokrat partinin oluşumu ve 9.Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in değerlendirmesi, Demokrat Partinin devamı partiler, Milliyetçi Hareket Partisi yapılanması, Ortanın solu ve bölünmeler,1950-196l dönemindeki partiler,12 Eylül Partileri-Vetoya takılan partiler,1983-2013 dönemi parti örgütlenmeleri, Adalet ve Kalkınma Partisi ve Milli Görüş partileri, Hülle partileri-1925’ten bu yana kapatılan partiler, Lidere endeksli partileşme-Kurumsallaşma gereği 154 yıllık siyasi yapılanma…
Giriş sayfasıyla iki sayfada kitap hakkında bir özetleme yapılmış, sunuş değerlendirilmesi ortaya konulmuş. Buranın bir yerinde;”Bugün itibariyle Türkiye’de faal siyasi parti sayısının 77 olması da bir başka ilginçlik olarak karşımıza çıkıyor. Ancak ne var ki bunların büyük bir çoğunluğu tabela partisi görünümünde. Son 36 yılı kapsayan bir önemli olguda, Hülle ya da gecekondu partiler yaşanmışlığı” deniliyor. Bu cümlelerin ülkemizdeki siyasi partiler açısından hiç de olumlu bir tablo olmadığını ifade etmeli, demokrasimiz adına üzüntülerimizi kaydetmeliyiz.
Sayfa 63.Cumhuriyet Halk Partisiyle ilgili bilgilerin girişi: CHP, 09 Eylül 1923’te Halk Fırkası adıyla Mustafa Kemal Paşa tarafından kuruldu. Kurtuluş savaşını yöneten bu siyasi teşkilat Anadolu ve Rumeli Hukuk Cemiyeti kimliğiyle her türlü particilik akımı dışında bir dernek olarak düşünülmüş, savaş şartları dikkate alınarak, milli birliğin kurulması amacıyla particilikten kaçınılmıştı.
Sayfa 102 ve 103’e bakalım, Demokrat Partinin nasıl kurulduğuyla ilgili bilgiler üzerine bir göz atalım:
Atatürk’ün son Başbakanı Celal Bayar, Adnan Menderes, Feridun Fikri Düşünsel, Yusuf Hikmet Bayur, Emin Sazak bütçeye red oyu verdiler. Asıl kırılma Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu görüşülürken ortaya çıktı. Tasarının 17 ve 21. maddeleri tartışılırken, Celal Bayar, Adnan Menderes, Refik Koraltan ve Emin Sazak sert eleştiriler dile getirdiler.
Bu yasanın görüşüldüğü günlerde, Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuad Köprülü ve Refik Koraltan CHP Grubuna Dörtlü Takrir adlı bir önerge verdiler. Önerge ülke ve parti yönetiminde özgürlükçü bir anlayış içeren düzenlemeler yapılmasını öngörüyordu.
Ancak Dörtlü Takrir 12 Haziran 1945 tarihinde reddedildi.
Bunun üzerine Menderes ve Köprülü o günkü Vatan Gazetesinde CHP iktidarına karşı o güne kadar örneğine rastlanmayan sertlikte yazılar yazmaya başladılar. Bunun sonucu olarak, Menderes, Koraltan ve Köprülü Eylül 1945’te partiden ihraç edildiler.Celal Bayar ise önce milletvekilliğinden,sonra da CHP’den istifa etti.Bayar 01 Aralık 1945’te parti kuracaklarını açıkladı.İnönü bunun üzerine, Bayar’ı Çankaya Köşkü’ne davet ederek parti kurma olayını görüştü.Bayar ve daha önce CHP’den ihraç edilmiş olan Menderes,Köprülü ve Koraltan öncülüğünde 07 Ocak 1946 tarihinde Demokrat Partinin kuruluşunu açıklandı.  
***
Nurdane Uzun’dan: Güz vurgunu
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Şair ve yazarlarımızdan birbiri ardına gelen kitapların sayfalarında gezme fırsatı bulmakta zorlandığımız olur.Bu zorlanmada,sevinçlerimiz,mutluluklarımız ve gururlanmalarımız vardır.
Nurdane Uzun Artvin ilimizin, Şavşat ilçesine bağlı Aşağı Koyunlu köyü doğumlu. Emekliliğinden sonra, Bursa ilimiz merkezine yerleşti, burada yaşıyor, buradan sesleniyor.106 sayfalık “Güz Vurgunu” adlı şiir kitabı var masamda. O’nun şiirleri hece vezni türüyle yazılmış, sayfalara aktarılmış, duygu zenginliği ve anlatım bütünlüğü görünümlü olarak karşımıza çıkıyor.
Düşmesin yüreğime, Dallarda tomurcuklar, Bilin, Arkadaş, Güneş gibi tutulmuşum, Güz vurgunu, Can suyum, Biraz, Seni seve seve, Zararım olmaz, Kiminle olursan ol, Bu sevda başka sevda, Unutma, Göremedim,Her akşam,Ege’de kaldı, Güneş vurdu eritti,O şehirde,Yalancı gözlerin kıskanmıyorum,Hüzün pınarım,Sen başımın tek tacısın gibi başlıklarla yazılan Nurdane Uzun şiirlerinde görülen konu seçimindeki rahatlık,anlatım zenginliği gibi özelliklerin tümü karşımıza çıkmaktadır.
Kitabın adı olan ‘Güz vurgunu’ adlı şiir sayfa 16’da bizimle selamlaşıyor.
Tek dörtlükten oluşan anılan şiir şöyle:

Güz vurgunu ağaçlar, hüzün salmış doğaya,
Damla damla çiğ düşmüş sararan her yaprağa,
Gidenler geri dönmez, her düşen yaprak gibi,
Ne versen gözü doymaz, bastığımız toprağa.

Bu şiirin bütünlüğündeki anlatım zenginliği, ifade bütünlüğü, hele sararan her yaprağa damla damla çiğ düşmesi, gidenlerin her düşen yaprak gibi geri dönmeyişleri anlatımı, şiirin güzelliğini, kalıcılığını ortaya koyması bakımından önem taşıyor. Nurdane Uzun Barış ve Oğuzhan adlı torunları için de duygularını ortaya koyarken, hassas anneanne yüreğinden akıp gelenlerin bütünlüğünü sayfalara aktarmadaki ustalığını bizimle paylaşıyor.
Şiirlerinin yazılış, kaleme alınış tarihlerini de şiirlerinin altına kaydeden Nurdane Uzun, 11 Ekim 2009 tarihinde kaleme aldığı beş ayrı dörtlükten meydana gelen “Sana karşı” adlı şiirinin iki dörtlüğünde şöyle seslenmektedir:

Sana karşı hislerimin,
Hududu yok, bilmen gerek.
İçindeki o olumsuz,
Duyguları silmen gerek.

Olman gerek,  olman gerek,
Bunu sende bilmen gerek.
Geç kalınmış vuslat için,
Bir çözümü bulman gerek.

Nurdane Uzun, şiir alanındaki aldığı mesafeyle, önemli bir noktaya gelmiş, başarıya ulaşmış, olgunlaşan şairelerimiz arasındaki yerinden bizlere, okurlarına seslenmektedir.
Tebriklerimi, sunuyor, kaleminin güçlülüğünün devamını diliyorum efendim.
***
Dünden bugüne;
“Burdurun Sesi Gazetesi” arşivinden (1)
                                    Prof. Dr. İSA KAYACAN
Gazetelerimiz kıdemleştikçe, aradan yıllar geçip çınarlaşmaya doğru adım atmaya başladıklarında, ilk yıllardaki sayıları ve bu sayılarda yer alan haberler merak konusu olur.
Ancak, bunun iyi bir ciltleme ve arşivleme, muhafaza etmeyle gerçekleşebildiğini de unutmamalıyız.
Bir zamanlar, Konya ilimiz merkezinde yayınlanan Yeni Meram Gazetesinin 1950’li yıllara ait sayılarının ilk sayfaları tarama usulüyle aynen, gazete ekinde’ Geçmiş zaman olur ki’ başlığıyla verilmesiyle, o sayfalardaki haberlerden çok yararlanmış, hatta rahmetli Adnan Menderes’in Londra uçak kazasıyla ilgili haberlerin detayını o günün gazete sayfalarından alıp, kaynak göstermek suretiyle, yazılarımda yer vermiştim…
Burdur ilimiz merkezinde günlük ve ofset tekniğiyle 04 Nisan 1954 tarihinden bu yana yayınlanan, şimdi Adnan Taraşlı’nın imtiyaz sahipliğindeki ‘Burdur Gazetesi’ o yıllardaki ismi.; ‘Burdurun Sesi’nde yer alan haberlerin başlık ve sayfa içindeki, düzenindeki görüntülerini aynen tarama usulüyle;
Burdur gazetesinin bir sayfasında ve belirli bir düzen içinde vermeye devam edişleri beni sevindiriyor…
O günün haber başlıkları bugüne göre biraz daha uzunca, dil ve anlaşılırlık bakımından bazı zorluklar içinde görünüyor.
Ama o gün için en doğru anlatımlar bunlar olduğunu unutmayalım.
O yıllarda, günlük demokrat ve siyasi memleket gazetesi olarak okurlarının karşısına çıkan,’ Burdurun Sesi’ Gazetesinin arşivinde yer alan haber başlıklarına, tarihler itibariyle bir göz atalım:
1-B.M.Meclisi Reisi Refik Koraltan dün şehrimizden Antalya’ya geçti.
-Memlekette tavukçuluğun ıslahı için bir projenin tahakkukuna çalışılıyor.
(07 Mart 1959)
-Karadeniz ve Marmara tütün piyasaları bu ay içerisinde açılıyor.
-İkinci kotaya ek bir liste hazırlanıyor.
-Toprak Ofis yeniden ihtiyaç bölgelerine yemlik arpa ve yulaf gönderdi.
(09 Mart 1959)
2-Memleketimizde ilk defa olarak Ankara’da bir lastik kaplama Fabrikası kurulacak.
Adana ovasının ıslah ve sulaması için Nafia Vekaletince yapılan çalışmalar.
Valimiz Turhan Kapanlı, Belediye Reisimiz Fahri Şentürk Ankara’dan döndüler.
(11 Mart 1959)
3-Bir Alman firması memleketimizde Otomobil Fabrikası kuracak
Afrika’da çok zengin uranyum damarları bulundu. (12 Mart 1959),
Bu yıl ki hububat istihsalinde büyük artış bekleniyor.
Tabi afetlere maruz bulunduğu anlaşılan 7 köyün yerleri değiştirilecek(13 Mart 1959)
4-İmam Hatip Okulu dün merasimle tedrisata açıldı.
Vilayet Makamı ani vak’alar için, Oluklaraltı Karakolu’nda bir nöbetçi ekibi ihdas etti. Buğday Bankası ithalat, ihracat ve serbest bölge muamelelerine yetkili kılındı(14 Mart 1959),
Yeni Turan Gazetesi yazı işleri müdürü değişti.
Yeni müdür: Hasan Kural/Teknik Ziraat Müdürlüğü ekin güvesi mücadelesine başladı.(16 Mart 1959)
***
Dünden bugüne;
“Burdurun Sesi Gazetesi” arşivinden (2)
                                    Prof. Dr. İSA KAYACAN
5-Ziraat Vekâletince toprak muhafaza ve erozyon kontrolü için yapılan çalışmalar.
(16 Mart 1959),
Asgari ücretlerin tespitine müteallik talimatnameden bir fıkra kaldırıldı.
Batılılar da Irak’ı terke hazırlanıyor. (17 Mart 1959),
CHP’nin kırmızı reyi ve Yalman
Ankara Şeker Fabrikasının su ihtiyacını temin maksadı ile Etimesgut civarında hidrojeolojik etütler yapılıyor.
İlk E.O.K.A.kafilesi Adadan ayrıldı. (18 Mart 1959),
6-Karayollarınca 5 milyon 869 bin lira keşif bedelli 3 grup köprünün yapımı ihaleye çıkarıldı.
Balıkesir’de ikinci bir köy kütüphanesi açıldı.
Orucu bozup bozmayan sebepler-makale, Selahattin Onur.
İnönü’nün itirazı ve  Falih Rıfkı Atay
Kıbrıs’ta Cumhuriyetin ana hatları idari bakımdan tetkik edilmekte(20 Mart 1959),
7-Kıbrıs’ta kabine hazırlıkları/Bu yıl Sağlık Vekaleti tarafından memleketimizde yeniden 30 yerde Sağlık Merkezleri inşa ettirilecek.
Memleketimizin 1961 yılı kağıt istihsali 110 bin ton olacak.
Marmara Bölgesi zeytinliklerinin ıslahı için çalışmalar yapılıyor.
Göksu Hidro-Elektrik Santrali önümüzdeki hafta hizmete girecek.
İşçi evlerinin kur’aları çekildi. Ev isabet etmeyenlere de Gayret mahallesinde ev verilmesi kararlaştırıldı(23 Mart 1959)
8-Toprak Ofisin hububat stoku 1968 yılında 1 bir milyon tonu bulacak.
Bu yıl daha geniş ölçüde orman yolları yapılacak.
Bu yıl memleketin Cenup mıntıkalarında orman yangınlarına karşı sıkı tedbirler alınacak.
Son bir hafta zarfında yapılan ihracatın başında tiftik yer alıyor.
Bir karikatür-yazısız(25 Mart 1959),
9-Emen, Gâvur Gölü Mizmilli bataklığı kurutuldu.
Demir ve Bakır İşleri Derneğinin senelik kongresi yapıldı.
Boru fiyatlarında yüzde 40 indirim (26 Mart 1959)
Yem sanayi yeni fabrikalar kuruyor.
Maarif Vekaleti tarafından Kıbrıs’a Ata’nın büstleri gönderilecek.
Askerlik görevine çağrılan 1938 doğumlu eratın sevkine başlandı.
Burdurun Sesi Gazetenizdir, anonsu-duyurusu. (27 Mart 1959)
Bu haberlerden, yerel ağırlıklı olanlar, gazete muhabirlerinin, yöneticilerinin kendi ürettikleri haberler olurken, genellik taşıyan ulusal düzeydeki haberlerle, dış kaynaklı haberlerin, çoğunluğu Ajans Ankara’ya ait olmak üzere, B.H.A.imzalarını taşımaktadırlar
Gazetelerin geçmişteki arşivleri, gazetelerin el değiştirmesiyle, kuşak farkıyla genç nesillerce yayınlanmasıyla, genellikle kayboluyorlar.
Gazetelerinin geçmiş yıllarına ait sayılarıyla ilgili düzenli bir arşiv tutarak bugünlere getirdikleri, o günün gazete sayfalarından bazı haber örneklerini bu günün gazetelerinde yansıttıkları, Anadolu gazetecilerine örnek oldukları için, Adnan Taraşlı başta olmak üzere, geçmişte emeği geçenlerin hepsini teker teker kutluyor, tebriklerimle, sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim.
***
İsa Kayacan şiirlerinden
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Yıllardır, değişik şairlerin şiirlerinden örnekler vererek yazı ve yayınlarımı sürdürdüm.
Mum dibine ışık vermez örneği, kendi şiirlerimden örnekler veremedim. Şimdi de kendimden, yani bu satırların yazarı İsa Kayacan şiirlerinden iki örnek vermek istiyorum.
Bu şiirler, “Sevgi Yumağı” adlı şiir kitabımda yer alan “Seninle Alalım” ve “Deli Gönül” adlı şiirler.
Buyrun birlikte okuyalım:

SENİNLE ALALIM

Bir kır kahvesinde yudumlayalım,
Seninle sabah çayımızı,
Alalım kemanımızı, çekelim yayımızı,
Unutalım günümüzü, unutalım ayımızı,
Bir kır kahvesinde yudumlayalım,
Seninle sabah çayımızı
     
Kumrular uçuşsun üstümüzde,
Birbirimizden buseler alalım,
Aşkımızın ateşini üfleyerek,
Yeniden yakalım, yeniden ısınalım,
Ömrümüzce baş başa,
Ömrümüzce beraber olalım,
Kumrular uçuşsun üstümüzde,
Birbirimizden buseler alalım.
  
DELİ GÖNÜL

Yanılma deli gönül, yanılma,
Hep sözleri kulağın alınma,
Yok, bülbül yaprağında, dalında,
Yanılma deli gönül, yanılma.
  
Bir ırmak gibi akar çağlarsın,
Her akşamüstü niye ağlarsın?
Hayata bir şeyler mi sağlarsın?
Yanılma deli gönül, yanılma.

Neden, güzeller bakmaz yüzüne?
Boşa harcama “güzel” sözüne,
Sendeki dertler birkaç düzüne,
Yanılma deli gönül, yanılma.
 
Sen ,baktın mı bakar vurulursun,
Yanılma deli gönül, yanılma.
Elbet bir gün akar durulursun,
Yanılma deli gönül, yanılma.
 ***   
İsa Kayacan’ın “Gördük”adlı şiiri
                  Prof. Dr. İSA KAYACAN
Birkaç yazımda, kendi şiirlerimden örnekler verdiğim için sevinçliyim.
Bu şiirler belki değişik kaynaklarda yer alır, kitap sayfalarımdan, değişik kaynaklara taşınır diye düşünüyorum. Sevgi Yumağı adlı kitabımın 84 ve 85.sayfalarında yer alan, 10 ayrı dörtlükten meydana gelen, Mayıs 1984’de kaleme alınan veya bu tarihte bitirilen “Gördük” adlı şiirimi aşağıya alıyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim:

Çeşit çeşit yüzlülerle,                                      
Rengi bozuk gözlülerle,                              Boyu ve hedefi ufak,
Yalanlanmış sözlülerle,                               Gerçekten ahmak mı ahmak,
Kolkola, olanlar gördük.                            Kel ve üstelik dangalak,
                                                                 Olup, yürüyenler gördük.
             Politika yapmak için,         
 Sağa sola sapmak için,                               Oradan oraya kayan,
 Birine bin katmak için,                                Tüm yürüyüşleri yayan,
 Çırpınıp duranlar gördük.                            Kendi kendine dev sanan,
                                                                   Sayısız cüceler gördük.
 Dostluğu menfaat olan, 
 Gülleri açmadan solan,                                 Göstermeyip hiçbir gayret,
  Her şeyiyle yalan-dolan,                              Dostluk içinde siyaset,
  Pek çok, zavallılar gördük…                       Yiyin ki olsun afiyet,
                                                                     Diyerek, geçenler gördük.
  Geçmişini unutarak,
  Çürük dala tutunarak,                                   Etiket peşinde koşan,
  Gece gündüz soyunarak,                               Sahte gülüp, sahte coşan,
  Sırtüstü, yatanlar gördük..                              İzi gittikçe kaybolan,
                                                                       Her gün küçülenler gördük.
  Koltuk ardına sığınıp,
  Toparlanmadan dağılıp,                                Türk olduğunu unutup,
  Nice bunalımlar satıp,                                   Yerli yersiz hep soyunup,
  Gittikçe batanlar gördük…                           Yabancılarla avunup,
                                                                      Boşluğa düşenler gördük.
***
Osman Baş’dan gelenler
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Osman Baş, eğitimci, yazar, şair, araştırmacı. Uzun yıllar Tokat merkezde yayımlanan, şimdilerde Ankara’da okurlarıyla buluşan, buluşturulan Kümbet Altında Dergisinin Genel Yayın Yönetmeni.
Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi merkez kütüphanesine gönderdiğim, kitap ve dergi bağışı çerçevesinde, Kümbet Altında Dergisinin değişik sayılarından bana ulaştırıldı. Bu dergiler, düzenlediğim demirbaş listesine 1394–1423 numaraları olarak kayda geçirildi.
Kümbet Altında Dergisinin 52. sayısında, Osman Baş’ın “Yolun sonu görününce” başlıklı bir yazısı var dikkat çekici. Bir yerinde şöyle diyor Osman Baş:
“Türkü hiç değişmiyor. Tam istediğim gibi. Benden birkaç yaş büyük olduğunu tahmin ettiğim bir beyefendi, yanımdan geçerken duruyor. Bana ve çalana bakıyor. Kafasına sağa sola sallıyor, bana hitaben”Bu ne ustalık bu türküyü bir Musa Eroğlu çalıyor, bir de bu usta” diyor.
Bana bakıp gülümsediğini görüyor, saz eşliğinde türküyü söylemeye devam ediyorum:
Bana ne yazdan bahardan,
Bana ne borandan kardan,
Aşağıdan yukarıdan,
Yolun sonu görünüyor..
Yolun sonu göründüğünde insan ne yapar?. Son saniyesine kadar hücrelerindeki kan nasıl dolanır bilirim”
Arkasından bir şiir çıkıyor karşımıza Kümbet Altında Dergisinin 52. sayısında (pek çok şiir varda) Mustafa Berçin imzalı 7 dörtlükten meydana gelen “Kümbet Altında” başlıklı şiir bu. Bir dörtlüğü anılan şiirinden:
Osman Baş diyorlar, adamın hası,
Çilekeş, fedakâr dergisinin ası,
Ölçer tartar biçer keser makası,
Güverilen belmiş Kümbet Atlandı..
Osman Baş’ın dergicilik-yayıncılık alanındaki başarılı çalışmalarını kutluyor, tebriklerimizi sunuyoruz efendim.
GÜNÜN YAYIN HABERLERİ:
1-Ankara’da Ergün Veren tarafından 12 sayfayla aylık yayınlanan; Ergün Veren, Prof. Dr.Erman Artun, İrfan Ünver Nasrattınoğlu, Prof.Dr.Fuad Yöndemli, Yaşire Kartal Lott, Şükran Tezişçi imzalı yazılarla farklı haberlerin yer aldığı ‘6-B’ liler Bülteni’nin 52.sayısı gün  yüzü gördü.
2-Ankara’da,20 sayfayla İlhami Nalbantoğlu’nun sahipliğinde aylık yayınlanan;Prof.Dr.Mümtaz Soysal,Hüsnü Merdanoğlu,Erol Dağlı,Nazan Sezgin imzalı yazılarla değişik imzaların şiirleri ve farklı haberlerin yer aldığı‘Ahlat Gazetesi’nin 160.sayısı  okurlarıyla buluştu,buluşturuldu.Gazetenin söz konusu edilen sayısında  ayrıca, Editörün notu olarak;”Değerli hocamız,Prof. Dr. İsa Kayacan,zaman zaman Vakfımızı,Gazetemizi,yayınlarımızı konu alan  yazılarıyla, (Burdur Gazetesinin 20 Ocak 2014 tarihli sayısında yayınlanan yazısında olduğu gibi) bizi onurlandırmaktadır.
Teşekkür ve saygılarımızla” denildi.
***
                               Mehmet Kıyat’dan iki şiir
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Mehmet Kıyat Ankara’lı şairlerimizden. Bu ilimiz merkezinden sesleniyor, okurlarıyla kitaplarıyla, şiirleriyle buluşuyor.
O’nun iki şiiri var masamda. Bunlar, Bayat kurgularda ve Sabahını unutmayan güneş adlarının taşıyıcıları efendim:
Bayat kurgularda adlı şiir, aklının yarasını sarmadan sokaklara düşenlerden, yüreği sırtında sessizlik gibi sabahların beklendiğinden söz ederek başlıyor ve sonra şöyle devam ediyor:
Hep çalı çırpı, yapaylıklar,
Erksiz eylemler çıkmazında,
Çarpıktan çarpık,
Karasaban bir yaşama tutunarak,
Yavanlıklar, bayat kurgularda
İyice terleyip,
Yatıştırma oyunları,
Direnci kırılmış yarınla,
Kapana yakalanmış umutlara sarılarak,
Nice doyumsuzluk, temizlenmez kirler batağında..
Ve ikinci Mehmet Kıyat şiiri, Sabahını unutmayan güneş adıyla karşımıza çıkıyor. Bu şiirde güneşin iyi ki sabahını unutmadığı hatırlatmasında bulunuluyor ve şöyle devam ediliyor:
Karanlığın buyruğundan kurtulup,
Süzgün bir incelikle ve hiç kıvırtmadan,
Tözü içinde bir güzelliğe dönüşerek,
Kavramalar, dokuz canlı
Sessizlikle birleşip,
Hiç kaçırmadan,
Hiç azaltmadan dostluğunu,
Işık hızında
Bir yakınlık gibi terleterek…
***
Prof. Dr. Levent Seçer’den:
Zaman sevmeye yetmeyecek
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Prof. Dr. Levent Seçer, Almanya’dan sesleniyor. Bu ülkede ve öteki ülkelerde, bir kültür elçisi gibi çalışıyor, ses veriyor, dikkat çekiyor, takdir görüyor.
Prof. Dr. Levent Seçer’den yenilerde bir kitap daha geldi. “Zaman Sevmeye Yetmeyecek” adlı öykü kitabıydı bu.
Levent Seçer bir duygu adamı, kalemi. Şiirdeki başarılarını, öyküde de sürdürüyor.
Merkezi İstanbul’da bulunan Zinde Yayıncılık yayınları arasında Günyüzü gören kitap 29 öyküyle şekillenmiş, şekillendirilmiş.
Beş sayfada yer alan önsöz ifadeleri bir geniş anlatım içinde. Bu önsözün sonunda: “Kitabımdaki kahramanı sevmiştim ve her bir hikâyedeki kadını böyle sevmiştim. Her bir hikâyedeki kadındı benim zamana sığdıramadığım, sevdiğim kadın ve adını koyduğum yaşanmamış saydığım kitabımın adı: Zaman sevmeye yetmeyecekti” denildiği görülüyor.
Prof. Dr. Levent Seçer sevgi denizinin, başarılı yüzücülerinden biri olduğunu bu cümleleriyle ortaya koyuyor.
Levent Seçer’in öz geçmişi ve sanat hayatıyla ilgili bilgiler kitabın önsözden sonraki sayfalarında yer alıyor. İlk öykü ‘Aşk zordur’ başlığıyla verilmiş. Bu öykünün girişinden:
-“Sen beni bilmezsin! Sıradan kahramanları sevmem. Savaş varsa orta yerde, cenk alanına döndüyse yangın yerine ve kılıcım varsa elimde.. Alt ederim mitralyöz bakışları, boyun eğmem kurşun sözlere.. Tek başıma yaşarım kendi savaşımı, asker istemem!”
Bu görüşlerle şekillenen Levent Seçer anlatımı, öykülerin bütünlüğü hakkında bilgi veriyor. Tebriklerimi sunuyorum efendim.
Not:  Prof. Dr. Levent Seçer’in “Zaman sevmeye yetmeyecek” adlı kitabının İngilizce’ye yapılan çevirisi,” Tıme Is Not Enough To Love” adıyla, 100 sayfa olarak, merkezi Ankara’da bulunan Payda Yayıncılık yayınları arasında gün yüzü gördü.
Levent Seçer’le yazışma adresi: P.K.240  Ulus-Ankara.
GÜNÜN HABERLERİ:
1-Kısa adı HKAK olan,58 yıllık geçmişe sahip Halk Kültürü Araştırmaları Kurumu Genel Başkanlığınca, ölümünün 10.yılı nedeniyle, kültür adamı Dr. Mehmet Önder için 13 Mart 2014 tarihinde bir anma toplantısı düzenlendi. Türk Dil Kurumunun Atatürk Bulvarı Kavaklıdere-Ankara adresindeki Konferans salonunda düzenlenen ve HKAK Genel Sekreteri Salih Ünver’in yönettiği Dr. Mehmet Önder’i anma toplantısında, Halk Kültürü Araştırmaları Kurumu Genel Başkanı İrfan Ünver Nasrattınoğlu’nun açılış konuşmasından sonra, Ali Karaçalı, Nail Tan, Talat Sait Halman, Mehmet Özel, Doç. Dr. Gülin Öğüt Eker, Torunu Eren Ergene Dr. Mehmet Önder’le ilgili görüşlerini anlattılar…
2-Kısa adı MESAM olan ve Genel Merkezi Ankara’da bulunan, Türkiye Güzel Sanat Eseri Sahipleri Meslek Birliğinin,’Türkiye Sergileri’ çerçevesinde, 45 ressamın  eserlerinin yer aldığı, Burdur İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ile,Burdur İl Özel İdare Müdürlüğünün destekleriyle düzenlenen,”Burdur GESAM  Üyeleri Sergisi” 15 Mart 2014 tarihinde,Burdur İl Özel İdaresi Kültür ve Sanat Merkezi Sergi Salonunda açıldı.Burdurlu sanatseverler tarafından ilgiyle izlenen sergi 24 Mart 2014 tarihine kadar açık kaldı.
***
İsmail Kara’dan gelenler
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Merkez Kütüphanesine gönderdiğim kitap ve dergilerin bana ulaşmaları değişik kaynaklardan oluyor.
Kısa adı MAKÜ olan bu Üniversitemize gönderdiğim kitap ve dergiler için bir liste düzenliyorum. Demirbaş numarası gibi bir kayıt bu.
Şair, yazar, araştırmacı İsmail Kara dostumdan gelen ve MAKÜ’ye gönderdiğim kitap ve dergiler, anılan listenin 1342-1374 numaralar arasına kaydedildi.
Bu kitap ve dergilerden bazılarıyla ilgili kısa açıklamalı bilgiler şöyle:
1. Mektubat Tercemesi (Ciltli, Mütercim: H.Hilmi Işık, 628 sayfa,)
2. Hikayeler güldestesi (Fazıl Bayraktar, 400 sayfa)
3. Akpınar Dergisi (Niğde, Sayı:32, 2011)
4. Atletin ağırlıkla çalışma metodu (Nuri Turan, 56 sayfa)
5. Kubbealtı Akademi Mecmuası (Sayı: 153)
6. Sızıntı Dergisi (Nisan 2013
7. Söz konusu Vatan ise, Dergisi (Sayı:1)
8. Bir sevgi istiyorum (Şiir, Emine Sönmez, 96 sayfa)
9. İnci (John Steınbeck, Çev: (Cevdet Yalçın 80 sayfa)
10. Örnek İnsan: Hz. Muhammed (Seyda Muhammed Konyevi, 184 sayfa)
11. Bir dilek tuttum (Eyüp Şahan, şiir, 272 sayfa)
12. Ehli Sünnet Vel-Cemaat İnancı (Tercüme: Muhammed Şahin)
13. Dört İmam’ın itikadı (Çev: M. Emin Akın 78 sayfa)
14. Sürücü Psikolojisi ve Trafik Kazalarını önleme yöntemi (Bahadır Yavuz, 80 sayfa)
15. Aydın ili Turizm rehberi (100 sayfa)
GÜNÜN HABERİ: 3.5 YIL SONRA GELEN MEKTUP
PTT aracılığıyla gönderilen mektupların, sağ-salim ve kısa sürede alıcılarına ulaştırılması beklentileri hepimizde vardır ve bu beklenti süreklilik içindedir.Antalya ilimiz merkezinde yaşayan, aslen Burdur ili Gölhisar ilçesinden olan eğitimci,yazar,şair ve araştırmacı Kamile Yılmaz hocanım,13 Eylül 2010 tarihinde,’İsa Kayacan,P.K.61  A.Ayrancı-Ankara’  adresine normal gönderimli bir mektubu  17 Eylül 2010 tarihinde  Antalya PTT Üçkapılar Şubesinden göndermiş.Bu mektup ne zaman alıcıya ulaşmış dersiniz? Sıkı durun 3.5 yıl sonrasının tarihi olan 28 Şubat 2014 tarihinde İsa Kayacan’ın eline ulaşıyor.Bu mektup, 3.5 yıl nerede bekletilmiş,neden,nasıl misafir edilmiş,aklımız ermedi?. Şimdi biz 3.5 yıl sonra İsa Kayacan’a ulaşan PTT  17 Eylül 2010 tarihli Antalya çıkışlı mektubun metnini aşağıya aynen alalım:
Sevgili  İsa Kayacan;Van Postası Gazetesine yazdığınız “Burçak Tarlası”kitabımı tanıtan en son yazınızı da aldım.Sizin ne denli geniş yürekli olduğunuzu her gün daha iyi anladım.Çevremizde bir çok yazar-çizer var.Ancak onlar ne denli ünlü olsalar da paylaşıma kapalılar.Hatta daha ileri giderek,bazen de açıkça”Ayağımızın altından çekilin,önüne gelen yazmasın” gibi tavırlarla karşılaşıyoruz.Hal böyle olunca,sizin davranışınızın bizleri ne denli mutlu,umutlu ettiğini bilemezsiniz.Ben kendi adıma sizin bu denli engin yüreğinizin karşısında şaşırıyor,saygı duyuyor,onurlanıyorum.Siz çok yaşayın,çok yazın,çok üretin,sağlığınız her gün daha iyi olsun ki,bizler de var olabilelim.
Hani yayla yolları vardır, yaz sıcağında güneş tepemize dikilir, susuzluk yüzünden serap görmeye başlarız, yorgunluk bedenimizi esir alır,işte o zaman yolun kıyısında,bir şırıltı duyar,şaşırırız ya öyle bir insan İsa Kayacan.Mevlana gibi,kim olursa olsun,yeter ki bir şeyler üretsin,onu güçlendirmeye,yalnız olmadığını hissettirmeye çalışıyorsunuz.Bu davranışınız bize nasıl iyi geliyor bilemezsiniz.İyi ki  varsınız,iyi ki hemşehrimizsiniz.Antalya’ya gelirseniz,konuğum olmanız beni çok sevindirir.Testinizden bir tas su doldurmak,bilgilerinizden yararlanmak onurumdur.Sevgiler,saygılar sunuyorum.Hoşça kalın(Kamile Yılmaz,13.09.2010-Antalya)
***
Sezai Uzun’dan: 
Gözleri ‘düş’dü sevdanın
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Kitaplar, değişik kanallardan bana ulaşmaya devam ediyor. Bu kitaplardan biri, Sezai Uzun imzalı 128 sayfalık “Gözleri ‘Düş’dü Sevdanın” şiir kitabı. Şair, yazar, araştırmacı ve editör Aysel Al aracılığıyla bana ulaştı bu kitap.
Merkezi Ankara’da bulunan, Yıldızlar Yayıncılık yayınları arasında Günyüzü gören masamdaki kitap Sezai Uzun (Umut Gül) imzalı yeni şiirlerle şekillenmiş.
Önsöz niteliğinde 3. sayfada yer alan Sezai Uzun cümlelerinden: “Ben; hiç türküyü yarım bırakmadım. Dudaklarım sustuğunda gözlerim, gözlerim kapandığında yüreğim haykırdı. Canım, yüreğim. Canımın özü. Sende susma.. Yüreğin söylesin türkülerimizi”..
Serbest ve hece vezni tarzında, türleriyle kaleme alınan ve kitabın sayfalarına aktarılan şiirleri var Sezai Uzun’un (Umut Gül’ün). Toprağa akan su gibi, başlıklı şiir, kitabın 36 ve 37. sayfalarında yer alıyor. Bu şiirden bir bölüm alalım:
Nasıl titriyorsa gece,
Kavuştuğunda günışığına,
İşte öyle bir halde,
Tutundum ellerine,
Suskunken dillerim,
Türküler saldım göğe,
Kayan yıldızların eşliğinde,
Gözlerim düştü avuçlarıma..
Sezai Uzun, şiirlerindeki anlatım tutarlılığı ve zenginliğiyle dikkat çekiyor. Kitabın arka kapağındaki baba-kız görüntüsü, sevgi büyüklüğü, “Seni seviyorum” diye haykırışı, göklerden yeryüzüne inen duygu zenginliği ve tutarlılığı içinde kaleme alınmış mısralardan oluşuyor.
***
Demirel ve Tüfekçi’den birer şiir
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Muğla ilimiz merkezinde günlük yayınlanan “Devrim” Gazetesinde, Yükselecek Demirel’in yönetiminde yayınlanan “Devrim Sanat”  sayfasının 82. sayısı gazeteyle birlikte bize ulaştı.
Bu sayfada yer alan şiirlerden, Yükselecek Demirel ve Birdal Can Tüfekçi imzalı olanlarının mısraları arasında gezmek istiyorum:
Beş ayrı bölümden oluşan, Yükselecek Demirel imzalı “Can Pınarı” adlı şiirin ilk bölümü şöyle efendim:
Çatlasa da toprak ve can,
Yapışır, tutunur yaşamaya,
Yakar kor alev, can pınarını,
Gör o zaman acısını külün,
Suyu emenin toprak olmadığını,
Koklayınca anlayacaksın,
O solgun gülün.
Sonra bu şiirde, kanadı kırık serçelerden, bitip-tükenen yollardan, dudaklarda kalan kuru gülüşlerden, sonsuzluk bulutlarından söz ediliyor.
Birdal Can Tüfekçi ise “Yüreğin Yansın” adlı iki dörtlükten meydana gelen şiirinde şu duygularıyla okurlarının karşısına çıkıyor:
Kötü söz demeye dilim varmıyor,
Bundan sonra seni, düşmanın ansın,
İntizar edemem bilirsin beni,
Dilerim senin de yüreğin yansın!..

Ateşi düşürdün, ciğer tözüme.
Şimdi yalanlarına, yâd eller kansın,
İtibar edemem, gülen yüzüne,
Dilerim seninde, yüreğin yansın..
Her iki şairimizin duygularını sayfalara aktardıkları için kutluyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim.
***
Karınca Dergisinden birkaç yazı
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Kamu Yararına Çalışır Dernek olan, Devletimizin kurucusu Yüce Atatürk’ün direktifleriyle 20 Mayıs 1931 tarihinde Türk Kooperatifçilik Cemiyeti,, 1948 yalında da Türk Kooperatifçilik Kurumu adını alan, bu kuruluşumuzun aylık yayınladığı “Kooperatif Postası Karınca Dergisi” 916. sayısıyla köklü bir çınar görünümü arz ediyor.
Karınca Dergisinin sahibi Kurum adına, Prof. Dr. Nevzat Aypek, Yazı İşleri Müdürü: Doç. Dr.M. Akif Özer. Karınca Dergisinin 916. sayısının başyazısında, Dünya Turizm Örgütü 2012 değerlendirmelerinden söz ediliyor, Bir yerinde:
-“Türk Turizminin hak ettiği yerde olmadığı görüşü, sektörün uygulamacıları, bürokratları ve akademisyenleri tarafından kabul görmektedir” deniliyordu.
Karınca Dergisinin masamda olan anılan sayısında, değişik konulardaki araştırma, yazı ve haberler yanında, şair, yazar, araştırmacı, gazeteci, yayıncı, Türk Kooperatifçilik Kurumu üyesi rahmetli Halil Rıdvan Çongur ağabeyimizin ardından yazılanlar yer alıyordu. Bu konudaki yazı sahipleri ve yazılarından aldığımız bazı cümleleri:
1. Halil Rıdvan Çongur, etkili ses tonu, güzel şiir okuması ve hatipliğiyle radyo-TV ve edebiyat dünyamızda daima ilgi, takdir toplayan bir şahsiyetti. Türk kooperatifçilik Kurumuna 16 Ocak 1987 tarihinde üye olmuştu (Nail Tan)
2. H.Rıdvan Çongur’un üstün özellikleri vardı. O kadar renkli ve hayat çeşnisi olan bir kimliğe sahip olan Çongur’un bütün yönlerini anlatmağa kalksak bir ansiklopedi olur (Selçuk Alparslan)
3. H.Rıdvan Çongur, Türk Dili sevdalısı, bildiğini açık söylemekten çekinmeyen, eleştirilerini yüksek seviyede yapan, açık sözlü, temiz yürekli bir büyüğümüzdü. Şiirimiz, edebiyatımız O’nun öz evlatları gibiydi. Bunların üzerinde titrer, bir santim, bir kelime bile taviz vermezdi (İsa Kayacan)
***
   Dergiler hep gündemimizde
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Dergiler hep gündemimizde. Dergilerin gündemimizde olanlarıyla ilgili bir sohbet sıralaması daha:
1. ÇINGI DERGİSİ: Kayseri ilimiz merkezinde iki ayda bir yayınlanıyor. 18. sayısı bize ulaşan Çıngı’nın sahibi: Süleyman Karacabey.
2. KARINCA DERGİSİ: Ankara’da Türk Kooperatifçilik Kurumu tarafından aylık yayınlanıyor. Sahibi Kurum adına Prof.Dr. Nevzat Aypek olan Karınca’nın 915. sayısı bize ulaştı.
3. ERCİYES DERGİSİ: Kayseri ilimiz merkezinde aylık yayınlanıyor. Sahibi Nevzat Türkten olan Erciyes Dergisinin 424. sayısı bize ulaştı.
4. YESEVİ DERGİSİ: İstanbul’da Erdoğan Aslıyüce’nin sahipliğinde aylık yayınlanan Yesevi Dergisinin 232. sayısı Günyüzü gördü.
5. AYDIN EFESİ DERGİSİ: Aydın’da iki ayda bir yayınlanıyor. Sahibi: Şükrü Öksüz olan derginin 13. sayısı bize ulaştı.
6. DÜNYADA KİLİS BÜLTENİ: İstanbul Kilis Vakfı tarafından iki ayda bir yayınlanıyor. 159. sayısı bize ulaşan bültenin sahibi: Yaşar Aktürk.
7. DE MAGAZİN DERGİSİ: Almanya’dan geliyor. Türkçe olarak yayınlanan Derginin T-1-2013. sayısı bize ulaştı.
8. KIBATEK BÜLTENİ: Merkezi İzmir’de bulunan, Kıbrıs-Balkanlar-Avrasya Türk Edebiyatları Kurumunca mevsimsel olarak yayınlanan KIBATEK Bülteninin 59. sayısı bize ulaştı. Bültenin sahibi: Leyla Işık.
9. ALKIŞ DERGİSİ: Kahramanmaraş’ta iki ayda bir yayınlanıyor. 69. sayısı bize ulaşan Alkış’ın sahibi: Dr. Oğuz Paköz.
10. HATAY GÜNEY RÜZGÂRI DERGİSİ: Hatay ilimizin merkezi Antakya’da aylık yayınlanıyor. 159 ve 160. sayıları ayrı ayrı Günyüzü gören derginin sahibi: Mehmet Ali Solak.
11. NEVZUHUR DERGİSİ: Antalya’da aylık yayınlanıyor. 33. sayı bize ulaşan Nevzuhur’un sahibi: Mustafa Akbaba.
12. YENİSES DERGİSİ: Osmaniye ilimiz merkezinde aylık yayınlanıyor. 209. sayısı bize ulaşan Yenises’in sahibi: Hasan Bölük.
***
               Özden Gazetesinden iki şiir
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Kuruculuğunu rahmetli Abdulkadir Duru’nun yaptığı, İstanbul’da haftalık yayınlanan Özden Gazetesinde, değişik, haber, makale, araştırma vb. yazıların yanı sıra, değişik şairlerin şiirlerinden örnekler de yayınlanıyor.
Özden Gazetesinin 2173.sayısındaki, Halkın gönlünün dile geldiği yer olan 6. sayfada yer alan şiirlerden ikisinin mısraları arasında gezmek istiyorum:
Abdulkadir Duru imzalı “Neye koşarsın neye?”başlıklı dört ayrı dörtlükten meydana gelen şiirin iki dörtlüğü:
Neye dayandın, neye?
Güvenilmez her şeye,
İnsan oldun bilesin,
Değer kıymek vermeye..

Hayatını bilmeye,
Sevgine yol vermeye,
Neyi sevdin bilirsin,
Nereye erişmeye?.
Sonra Lale Mankırcı imzalı “Bir derya” başlıklı şiir var Özden’in ilgili sayfasında. Üç bölümden meydana gelen bu şiirin son bölümü efendim:
Yaşatanı arıyorsun,
Neredeki onu arıyorsun,
O senden ayrı değil ki,
Sen ayrılma özünden,
Yaşatanla her zaman,
Bir olmak istiyorsan,
Anını yaşa, kendini yaşa.
Özden Gazetesi yöneticilerini, sanat ve edebiyata önem verdikleri, şiirlerden örnekler yayınladıkları için kutluyorum efendim.
***
             Sezai Uzun’dan: Sevdam Sana
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Şair yazar, araştırmacı ve editör Aysel Al aracılığıyla bana ulaşan kitaplardan biri: Sezai Uzun imzalı ‘Sevdam Sana’ adlı 128 sayfalık şiir kitabı.
Merkezi Ankara’da bulunan Gündüz Yayınevi yayınları arasında günyüzü görmüş.
Dizgi ve Özsöz Aysel Al imzasının taşıyıcısı. Al, önsözünün bir yerinde: “Sezai Uzun, umudun, hasretin, aşkın, sevginin şairidir. Yalın, gün ışığı gibi ılıman ve berrak bir söylemle şiirin dokusunu örer” diyor. Bu bir tespittir ve önemli bir değerlendirmedir.
Kadınım şiiriyle başlanıyor, Vazgeçemediğim, Her gece ölürüm ardından adlı şiirlerle sayfalardan seslenilmeye devam ediliyor.
Şiirlerin yer yer serbest tarzda, yer yer hece vezni tarzıyla kaleme alındığı görülmekte.
Altı dörtlükten meydana gelen, 14.sayfadaki Seni sevmeye bir ömür yetmez, başlıklı şiirin bir dörtlüğüyle devam edelim:
Öpüşün sıcacık dudaklarımda,
Sesin sohbetin kulaklarımda,
Seni istiyorum son nefesimde,
Seni öpmeye saatlerde yetmez.
Sezai Uzun’un şiirlerinde sevgi zenginliği ve bütünlüğü dikkat çekiyor. Nefes alma ve mola verme görüntüsü var. Kutlamalıyız efendim. 13 ayrı dörtlükten meydana gelen, kitabın 105 ve 106. sayfalarında yer alan kalmadı, adlı şiirden alacağımız bir dörtlükle noktamızı koyalım:
Açlığım sana, susuzluğumda,
Kerbelâ’ya döndü ömrüm yolunda,
Sabır taşı çatladı, en sonunda,
Kahrını çekecek gücüm kalmadı.
Sezai Uzun, sonraki yıllarda yayınlayacağı kitaplarıyla, daha başarılı şiirlere imza atacaktır.
***
Erdoğan Aslıyüce’den: 
Şûra Şehirleri
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Erdoğan Aslıyüce güçlü bir kalem sahibi. Araştırmalarıyla, yayınlarıyla hep gündemde kalıyor, kalma başarısının sahibi olduğunu kanıtlıyor. Yenilerde gelen kitaplarından birinin adı: Şura Şehirleri. Yesevi Yayıncılık yayınları arasında 330 sayfayla Günyüzü görmüş. Adım Adım Türkiye’m serisi içerisinde yer alan bir kitap, bir yayın masamızdaki, elimizdeki.
Erdoğan Aslıyüce kırka yakın kitabın imza sahibi. Hepsi de içerik olarak zenginliği olan yayınlar, kitaplar. Kendisini kutluyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
İki sayfalık önsözün bir yerinde: “Şûra şehirleri ile vatan coğrafyasındaki şehirlerimizi beraberce gezerken o şehirlerin kısacık tarihlerini öğrenerek Anadolu coğrafyasının kadim bir Türk yurdu olduğunu da göreceksiniz” deniyor.
Şura şehirleri sıralaması şöyle: Kocaeli, Adana, Konya, İnegöl, Sakarya, Isparta, Elazığ, Divriği, Malatya, Sinop, İstanbul, Ordu, Bursa şeklinde karşımıza çıkıyor. Bu şehirlerle ilgili değişik bilgiler veriliyor, önemli olanlar satırbaşları altında anlatılanlar dikkat çekiyor.
O şehrin tarihi, önemli olayları, gezilecek yerleri, kültür ve turizm açısından bakılışı gibi özellik ve güzellikleri sayfalara aktarılmış. Şuraların gerçekleştirildiği toplantı sonunda yayınlanan, sonuç bildirilerinin altına imza koyan kuruluşların fazlalığı da ayrıca dikkat çekiyor. Burada çok önemli bir kültürel etkinlik, kalıcılık gerçekleştirilmiş oluyor.
Bir örnek: Aydınlar Ocakları 22. Şurası Üsküdar’da gerçekleştiriliyor. 21-22 Aralık 2002 tarihlerindeki bu şuraya katılanların sonuç bildirgesi:
“Şuramız özellikle iç ve dış politikada hızlı ve tarihi gelişmelerin yaşandığı bir döneme isabet etmiştir. Yaşadığımız ve yaşamakta olduğumuz dönem, Cumhuriyetimizin geleceğini tayin edecektir” cümleleri dikkat çekici tespitler olarak karşımıza çıkmaktadır.
***
Gülçin Kaplan’dan: 
Suskundu gitmeler
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Şair, yazar, araştırmacı, editör Aysel Al’dan gelen kitapların sayısı artıyor. Bunlardan bir yenisi, Yıldızlar Yayıncılık yayınları arasında günyüzü gören Gülçin Kaplan imzalı 416 sayfalık roman. Adı: Suskundu gitmeler.
Önsöz Aysel Al imzasının taşıyıcısı. Al, önsözünün bir yerinde: “Önce kendisinden başlamalı insan yaşamaya, nasıl kendinden başlamalı bilir misiniz?. Eliniz, ayağınız, başınız, gözünüz tüm varlığınız ve siz, yani tüm insanların içindeki bir benliği yaratan kendi kendinizdir” diye söze başlıyor.
Roman uzunca bir anlatımın başlangıcı olarak 5. sayfada okurlarıyla selamlaşmaya başlıyor.
-Göl kenarına kondurmuş iki katlı modern bir yapının altında anılarla nefes alan ev adeta doğayla uyum içindeydi. Bahçesi, balkonları, çatı katındaki minik pencereli odası ve göle bakan bahçedeki veranda ile huzur kokuyordu” cümleleri, başlangıç olarak görülüyor.
Buradan anlıyoruz ki, Gülçin Kaplan’ın anlatımı yumuşak, anlaşılır ve kalıcılığı yüksek olan bir görünüm arz ediyor.
Haddizatında, dene, öykü gibi, kısa soluklu anlatımların ardından gelen roman zorlu bir anlatım maratonudur. Bu koşuda, başarılı olabilmekse öyle kolay değildir. Gülçin Kaplan bu başarıyı yakalamış bence. Tebriklerimi sunuyorum.
Kitabın son sayfalarında, “Arabanın arka koltuğunda elinde tuttuğu zarfı açarak defteri eline alan Şahin kapağını aralamaktan birden tedirgin oldu. Sevdiği kanının yüreği ellerinin arasındaydı. Sayfaları okumaya cesareti yoktu. Ama ondan kalan tek şey ona kurulan tek köprü bu satırlarda yatıyordu” cümleleri bitiş olarak görünüyor. Şahin, okumaktan çekindiği satırları okuyordu.
***
Kent Gazetesinden iki şiir
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Kilis ilimiz merkezinde günlük olarak yayınlanan 51. yayın yılı içerisinde bulunan ‘Kent’Gazetesinin 15 bin 190 ve 191. sayılarında yeralan iki şiirden sözetmek istiyorum:
Bu şiirler Selim Diyarbakırlı ve Yıldız Toksöz imzalarının taşıyıcıları.  Altı dörtlükten oluşan “Güvenilmez” adlı Selim Diyarbakırlı’nın şiiri, sözünde durmayanların güvenilmediğinden, yalancılarla alışveriş yapılmaması gerektiğinden söz edilerek yola çıkılıyor. Sonra bu şiirin iki dörtlüğü şöyle karşımıza çıkıyor:
Yalancıların arkası bitecek sanma,
Onların marifeti yalanla oyalanma,
Alışmışlar insanları dolandırmaya,
Yalancının söylediği söze inanma.

Onlarda maneviyat duygusu olmaz,
Dürüst insanları kandırır, acımaz,
Onda insanlık duygusu bulunmaz,
Onlar sözden, nasihatten anlamaz.
Onlarda, yalancılığın üstün meziyet sayıldığı, kötülüklerini inkar etmede usta oldukları anlatılıyor Selim Diyarbakırlı imzasıyla mısra mısra..
Kilis, Kent Gazetesinin ‘Dizeleriniz’ sütunundaki ikinci şiir Yıldız Toksöz imzalı, ‘Ne yaptım?’başlıklı altı dörtlükten oluşuyor. Bu şiirin bir dörtlüğü:
Aynalarda gülümser saçımızın akları,
Kaderimiz acımaz kurarken tuzakları,
Erişilmez kılınca bir nefes uzakları,
İki elin kan olsa koşup gel mi diyorum?.
Bu şiirde, kalp pınarının çağlayışından, hüzünler içinde canana dönülen sırtlardan, gözler önüne inen siyah tüllerden uzun uzadıya bahsediliyor, söz ediliyor.
***
Erciyes Dergisinden iki şiir
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Anadoluda yayınlanan dergiler arasında bir çınar görüntüsüyle okurların, sanat ve edebiyat severlerin karşısına çıkmaya devam eden, aylık, fikir ve sanat dergisi ‘Erciyes’in 425. sayısı masamda.
Erciyes’in bu sayısında yeralan, Abdülkadir Güler (Aşık Geylani) imzalı bir şiirle, Halil Gürkan imzalı bir şiirin mısraları arasında gezmek istiyorum.
Abdülkadir Güler hoca ‘Anama mektup’ adlı, başlıklı beş ayrı dörtlükten meydana gelen şiirinde, Anasına duyduğu özlemlerini dile getiriyor. Derde ilaç analara söz söylemenin yanlışlığını da hatırlattıktan sonra bu şiirin iki dörtlüğünde şöyle sesleniyor:
Dilim yetmez varlığını öveyim,
Kar, fırtına, karakışta geleyim,
Ana gibi yâr olmaz diyeyim,
Resim salan düşen yola merhaba..

Geylâni’yim, ben anama hayranım,
Yaz gelende bakraç bakraç ayranım,
Uçan kuştan, esen yelden soranım,
Hazır olan, sağa-sola merhaba.
Halil Gürkan ‘Bakış’ adlı şiirinde, altı dörtlükle duygularını ortaya koymuş. Gönül akşamında güneşin batmasından sonra, can evine dolanın bakış olduğu hatırlatmasında bulunuyor öncelikle. Sonra bu şiirin iki dörtlüğünde şöyle sesleniyor:
Bir huri görünce saçı belinde,
Gönül bağlı kalır zülfün telinde,
Yürekleri basan sevgi selinde,
Göz göz olup dönen girdaptır bakış.

Ufuktan umudun silindiği an,
Duygu dünyasında belirir tufan,
Ak yüzlü canânı kaybedende can,
Solgundur, üzgündür, bitaptır bakış.
***
Hilmi Anaç’dan: İncir
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Aydın ilimizin, aydın ve düşünen, yazan, yayınlayan isim ve imzalarından, Birsel Oğuz, eşi İrfan Oğuz’la birlikte, Aydın’ın tanıtımıyla ilgili faaliyetlerini artırarak sürdürüyorlar,
Aydın Ticaret Odası Kültür Yayınlarının 6. olarak Hilmi Anaç imzasıyla Günyüzü görmüş, geçmişten günümüze İncir, adlı araştırma-yayın ciddi bir araştırmanın ürünü.
İncir’in tarihi ve kültürü, tarihin genişleyen araştırma alanından bakılarak yola çıkılmış, hareket edilmiş. Günver Güneş imzalı bir sunuş çıkıyor karşımıza.
Sonra, Önsöz Hilmi Anaç imzasıyla verilmiş. 4 bölüm halinde düzenlenen kitap İncir’in değişik yönleriyle ele alınışıyla karşımıza çıkıyor. İncir ve Etimoloji, zirai açıdan incir, incirin kullanım alanları ilk bölümde açıklığa kavuşturulmuş. İkinci bölümde ise; Antik çağa geçişte incir, Yunan ve Roma dünyasında, Osmanlılarda incir kültürü üzerinde duruluyor. İncir ayrıca, halk kültürü açısından da ele alınmış. Üçüncü bölüme baktığımızda, Dinsel Rituel olarak incir, semavi dinlerde incir, gibi başlıklar altındaki araştırma sonuçlarını verilen bilgileri görüyoruz. Döndüncü bölüme baktığımızda, ilkçağdan 19. yüzyıla Akdeniz de incir ticareti, İngiltere-Fransa ile, İngiltere Almanya çekişmelerinin içyüzünü, Amerika’daki incir yetiştirme çabalarını, Milli Aydın Bankasının kuruluşunu ve varlığını, İncirlikteki sendikal örgütlenmeyi teker teker okuyor, bilgileniyoruz.
Kitap içerisindeki, sayfalarındaki fotoğraflarla görüntü zenginliğinin sağladığını da ifade edelim. Hilmi Anaç: 08 Eylül 1983 tarihinde Aydın’da doğdu. Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesinden mezun oldu. Hilmi Anaç, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Karşılaştırmalı Tarih Programında doktora eğitimini sürdürüyor.
***
Erdoğan Aslıyüce’den:
Türk tarihinde yazılmayanlar
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Birbiri ardına yayınladığı kitaplarıyla dikkat çeken, isim ve imzaların başında, İstanbul’dan seslenen Erdoğan Aslıyüce geliyor.
Bana ulaşan kitaplarından, son yayınladığı kitaplardan birinin adı: Türk Tarihinde Yazılmayanlar. Yesevi yayıncılık yayınları arasında 320 sayfayla Günyüzü görmüş.
Yayınladığı kırka yakın kitabıyla, kültür dünyamızın aydınlıklarından, ışıklarından biri olan Erdoğan Aslıyüce, 9 bölümde anlattığı kitabının içeriğindekilerle bir bütünlük sağlamış.
Batı Hun Devleti ve Attila, Malazgirt’ten önceki Pasinler savaşı, Mondros sonrası işbirlikçiler, Ermeni meselesini başımıza bela edenler, Zulüm ehli Emeviler, Mosinekler, Van’da Ermenilerin soykırımı, Nisan ayında ibretlik olaylar, Fil Vak’ası ve İslamiyet’in doğuşu, gibi başlıklar, bölümlerin ilk anlatım satırbaşları olarak görülüyor.
299. sayfada Türk kimdir? Sorusunun cevabı veriliyor Mühsin Kadıoğlu imzalı “Perdeleri kaldırmak” başlığı altında ortaya konulanlardan birkaç cümle:
“Bu kitap konu bakımından çeşitlidir. Farklı konuları bir kitapta toplamak, kitap satmak bakımından risklidir. Lakin hedefiniz az bilinen konuları gündeme taşımaksa, doğru bir yoldur. Bu kitabı önemli kılan da budur”
Sayfa 147’deki “Dersim 1937: Birinci hareket” başlığı altında verilenler: 21 Mart 1937: de başlayan ve 17 Eylül 1937’de sona eren Dersim ayaklanmasının bilânçosu şöyledir:
Bir şehit dört yaralı subay, 26 şehit 46 yaralı er, Bir şehit bir yaralı bekçi. İsyancı asilerden ise;
265 ölü, 20 yaralı, 27 kişi yakalanmış, 849 kişi çarpışma sonucu teslim olmuştur. Ekimde başlayıp 15 Kasım 1937’de sonuçlanan mahkemelerde 11 kişiye idam cezası verilmiş, dört kişinin cezası çok yaşlı olduğundan hapse çevrilmiştir. 33 kişi hapse mahkûm edilmiştir.
***
Murat Duman’dan gelenler
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Murat Duman, şair, yazar, araştırmacı. Ankara’da yaşıyor. Yozgat’ın yiğit evlâdı.
Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi merkez kütüphanesine bağış olarak gönderdiğim kitap ve dergi bütünlüğü içinde, Murat Duman’dan gelenler ve Burdur’a Üniversitemize gönderilenler, 1509–1591 sıra numaralarıyla, demirbaş listesine kaydedildiler.
Murat Duman’dan gelen kitap ve dergi isimlerinden, bilgilerinden bazılarının sıralanışı efendim:
1. Paşa Pınarı (Fazıl Bayraktar),
2. Kar taneleri (Günay Şimşek)
3. Aleviliğin Temel Kurumu: Cem (Cemal Mutluer)
4. Kalbimin sokakları (Seher Ahmet)
5. Firari gecenin çaresiz sürgünü (Coşkun Mutlu)
6. Büyük hasret (Bayram Erdoğan)
7. Şiirimizde Kırşehir (Vedat Gümüş,)
8. Mahşere dek (Mehmet Nuri Parmaksız)
9. Gülpınar Dergisinde Edebi Portreler (Dr. Salih Okumuş, Sabit Bayram)
10. Türkiye’de telif hakları (Cemal Tuzcuoğulları)
11. Bir Aşk Üsküdar Masalı (Nur Ersen)
12. Çorum Bayat’ın Sesi Dergisi,
13. Ihlamur Dergisi,
14. Çıngı Dergisi,
15. Ortanca Dergisi,
16. Diyanet İlmi Dergisi,
17. Yol Dergisi,
18. Güneşin gölgelediği sevda (Sait Sargın)
19. Hüzünlü şiirler (Hayrettin İvgin)
20. Sevdamız Sarıkaya Şiir Antolojisi (Kelam Akdemir, Ümit Zeki Soyuduru)
21. Sevgiye sığın (Ahmet Tığlı)
***
Aysel Al’dan Gelenler
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Ankaralı şair, araştırmacı ve editörlerden Aysel Al, yayıncılık dünyasındaki çalışmalarıyla epey mesafe aldı, olgunlaştı. Yayınladığı ve yayın çalışmalarını gerçekleştirdiği kitapların imza sahiplerinin takdirini kazanmaya devam ediyor. Bu kitapların içeriğinin hazırlanması, önsözlerinin yazılması gibi çalışmaların ortaya konulmasında ustalık gösteriyor.
2008 Kasım ayında doğum yerim Ece Köyünde açtığımız “İsa Kayacan Kütüphanesi”ne onlarca kitap bağışlayan Aysel Al, Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesine gönderdiğim bağış kitaplarımın arasında yeralan yine onlarca kitabın bana ulaşmasını sağladı. Bu kitaplar, 891-1224 numaraları arasında, hazırladığım bağış listesinde kaydedildiler. Bu kitaplar arasında bir kitap dan birden fazla olanlar da var. Anılan kitapların, imza sahiplerinden bazıları:
Cumhur Turan, Etem Çağlayan, Nebahat Taşkın (Kınacı), Mehmet Yılmaz, Figen Şimşek, Talat Ülker, Mehmet Çevik, Burhan Garip Şavlı, Mahmut Tunalıboylu, Berin Küçükşahin, Nermin Terzi, Cahit Aybar, Dilek Fırat, Yıldız Tokgöz, Zübeyir Daras, Recep Serbes, M. Cemil Cömert, A. Yazar Gence, Prof.Dr. Sezgin Kızılçelik, G. Yılmaz Erdem, Kamil Akdoğan, Adep Eyüpoğlu, Naciye Ambarcı, M. Çelebi Çetinkaya, Yaşar Gürlek, Harun Özmen, Haluk Tatver, Kenan Yazıcı, Sami Aslan, Akın Akbulut,
Elif Avan, Zafer Gürayça, Ali C. Hirik, Yeter Öztürk, Kadir Yıldız, Sebahat M. Yavuz, Asuman K. Kardeş, Havva Keskin, Sezai Uzun, Halit Belgeli, Ekrem Bozkurt, İbrahim Bayrak, Ömer Ulu, Mustafa Semerci, Erdoğan Kırmızıoğlu, M. Şenel Okutgan, Arife Bolat, Ayfer ve Bülent Keskin, Dr. H.Nalan Genç, Ulvi Avcı, Veli Aslan, Merud Ertaylan, İsmail Bülbül, Ceyla Ceylan, Murat Altun, Gökmen Y. Erdem, Dr. Ali Sönmez, Hüseyin Özdemir, Meral Demir.
Yayınevleri olarak, kitapların gün yüzünü görüşünü sağlayanlar: Payda Yayıncılık, Yıldızlar Yayıncılık, Gündüz Kitabevi, Edebiyat Dünyası Yayınları, Anı Yayınları.. Dergiler ise; Ortanca ve Kar Dergileriydi.
Not: Aysel Al’dan sonraki gruplarda gelen, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesine gönderilen kitaplar, 1269–1340–1599–1626 (Tef. MYO–587–606) numaralar arasında demirbaş kayıtlarına alınmışlardır.
***
Ortanca Dergisinden iki şiir
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Ankara’da üç ayda bir yayınlanarak 39. sayısına ulaşan, kültür, sanat ve edebiyat dergisine ‘Ortanca’nın masamda bulunan 39. sayısından seçtiğim iki şiirden söz etmek istiyorum.
Bu şiirler, Vedat Fidanboy, İsmet Bora Binatlı imzalarının taşıyıcıları. ‘Kalbimin kaldırımları’ adlı şiiriyle okurlarının karşısına çıkan Vedat Fidanboy, dört dörtlükten meydana gelen şiirinde, sevdiğinin yokluğundan mevsimlerin kurak geçtiğinden, aşk yağmurlarının yıllardır yağmadığından yakınıyor. Rüzgârla bir damla gözyaşı bekliyor, kalbinin kaldırımlarının ıslanmasını istiyor. Bu şiirin iki dörtlüğünde şöyle sesleniyor Vedat Fidanboy:
Ansızın çıkıyor köşe başından,
Çekinme a canım körpe yaşından,
Varsın o an seni, kendi taşından,
Kıskansın kalbimin kaldırımları.

Vuslatı bırakma sakın yarına,
Bir leke düşürmem inan arına,
Sadece yüz sürüp ayaklarına,
Yaslansın kalbimin kaldırımları..
Ortanca Dergisinin masamda bulunan 39. sayısından aldığım şiir İsmet Bora Binatlı imzalı, ‘Aşkın zamanı yok’ başlıklı olanı. Dört ayrı dörtlükten oluşan bu şiirde İsmet Bora Binatlı; Sevda üstüne okunan şiirlerden sonra yüreğinin burkulduğunu, ruhunun üzüldüğünü anlatarak, duyduğu şarkılar sonunda hicaz veya rast makamlarında, gözlerinden iki damla yaş süzüldüğünden söz edip, duygularını ortaya koymaya başlıyor. Bu şiirin bir dörtlüğünde şöyle sesleniyor:
Aşkın yaşı yok, zamanı yok, sınırı yok,
Herkes bilir de söylemekten çekinir,
Adam gibi sevmesini bilen için,
Sevda otuzunda da, altmışında da çekilir..
Aklıyla yüreğinin hiç barışmadığını anlatan İsmet Bora Binatlı’ya selam olsun!
***
             Orhan Vergili’den: 
Aşk rengini seçerse
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Orhan Vergili Ankaralı şairlerimizden…
Yazdıkları, yayımladıkları var dikkat çeker ölçülerde.
Aşk Rengini Seçerse, adlı şiir kitabı, merkezi Ankara’da bulunan Kültür Ajans yayınlarının 190. olarak Günyüzü gördü. Şiirlerin yer aldığı kitap 96 sayfayla şekillenmiş, yayımlanmış.
Orhan Vergili için ne söylediler başlığı altında ilk iki sayfada, imzaları bulunanlar, Güzide Gülpınar Taranoğlu, Mehmet Aydın, Nail Tan olarak sıralanıyor.
Orhan Vergili için Güzide Taranoğlu; “Anlamlı, duygulu ve de manalı şiirler yazmakta olduğunu gördükçe sevincim artıyor” diyor.
Orhan Vergili, şiirimizin usta kalemleri arasında yerini almıştır. Beyefendi kişiliği, yazdıklarının, yayımladıklarının bütünlüğünü oluşturmaktadır. Serbest tarzdaki şiirlerindeki anlatım zenginliği, söylemek istediklerini anlatmadaki ustalığı, söylemek istediklerimizin doğruluğunu ortaya koymaktadır.
Elimizdeki kitabın adı olan “Aşk rengini seçerse” adlı şiir, 9. sayfada karşımıza çıkıyor. İki bölümden oluşan bu şiirde, aşkın rengini seçmesi halinde renkler arasında bir kıpırdama, hareketlenme olduğu anlatılıyor. Son bölümde şu duygulara anlatımlara yer veriliyor:
Aşk rengini seçerse,
Eflâtunda şaşırır,
Gride aklı karışır,
Siyahta delirir,
Sarıda verem olur,
Kırmızıda intihar eder..
Orhan Vergili: 1958 yılında Ankara Altındağ’da doğdu. 1978 yılında şiir yazmaya başladı. Polis memuru olarak çalışan Orhan Vergili 2005 yılında emekli oldu.
“Ben Sevdamı Sana Yazdım” adlı şiir kitabını 2008 yılında yayımladı. Vergili’nin değişik dergi ve gazetelerde şiirleri yayımlandı, yayımlanmaya devam ediyor.
***
Mediha Uzar’dan: 
Bir gülle söyleştim
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Mediha Uzar, Ankara’lı Şairelerimizden. Yazdıkları, yayınladıkları var dikkat çeken.
Yenilerde, merkezi Ankara’da bulunan Kültür Ajans Yayınlarının 128. olarak günyüzü gören 112 sayfalık Mediha Uzar imzalı, şiirin yer aldığı “Bir Gülle Söyleştim” adlı kitap bana ulaştı.
Mehmet Nuri Parmaksız imzalı bir önsöz, sunuş var “Sevgi diliyle güle aşık bir şair Mediha Uzar’ın şiiri üzerine” başlığıyla karşımıza çıkan. Bu önsözünün bir yerinde Parmaksız; “Mediha Uzar’ın şiiri saf ve samimi söylemi içinde barındıran,yer yer benzetmelerle örülmüş, gönülden gelen kabullerinden oluşan mısraların birleşimidir” diyor.
Kitabın adı olan şiir “Birgülle söyleştim” 11. sayfada karşımıza çıkıyor. Yandıkça arzu edilen kavuşmalardan, buluşmalardan, umutsuz gecelerde güllerle yapılan söyleşmelerden sözediliyor. “Diyeceğim o ki” adlı şiir 28 ve 29. sayfalarda yeralıyor. Bu şiirin ilk bölmü şöyle:
Hüzünleri pişirdim,
Sitem ateşinde,
Zamanlar yanılgım,
Şafağın peşinde,
An gelir ki anlamaz,
O ten ruh eşinde,
Hiç sitem etmezken,
Sitemlere daldım.
Mediha Uzar: 1948 yılında Tokat ilimiz merkezinde dünyaya geldi. İlk şiir kitabı “Beyazdır Bütün Ayrılıklar”ı 2000 yılında yayımladı. Değişik gazete ve dergilerde şiirleri yayımlandı, Antolojilerde şiirleri yeraldı.
***
         Birdal Can Tüfekçi’den: Canım
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Bir başka şiiriyle bizimle birlikte Birdal Can Tüfekçi. Muğla ilimize bağlı Dalaman ilçemizden sesleniyor. Yazdıkları, yayınladıklarıyla takdir görüyor, beğenilip alkışlanıyor.
05 Eylül 2013 tarihinde saat 16.40’da kaleme aldığı, şekillendirdiği, bitirdiği, yayına hazır hale getirdiği “Canım” adlı şiiri dört ayrı dörtlükten meydana geliyor.
Bu şiirin ilk iki dörtlüğünün mısraları arasında bir gezinti yapalım öncelikle:
Sevdamız gökyüzünde bulutlara yazıldı,
Yağan yağmurlar ile yere düştü be canım.
Dudağım mühürlüydü, kelimeler çözüldü,
Cümle âlem duydu da, dile düştü be canım.

Ayrı geçen her günüm, bak girdaba çekiyor,
Geceler üzerime, kâbus gibi çöküyor,
Ateş olmuş sevdalar, yüreğime akıyor,
Aklım karmakarışık, yola düştü be canım.
Birdal Can Tüfekçi, konu seçimindeki rahatlığıyla ortaya koyduğu, sayfalara aktardığı mısralarla bütünleşen şiirlerinde aşkı-sevdayı detaylandırarak yaşıyor, yaşatılıyor. Mısralarındaki anlatım bütünlüğü hemen dikkat çekerken, şiirlerinin kalıcılığı da kendiliğinden ortaya çıkıyor. “Canım” adlı, başlıklı şiirinin kalan son iki dörtlüğündeki Birdal Can Tüfekçi duyguları, anlatımları efendim.
Alev alan şu gönlüm, Ağustos’ta buz tuttu,
Hatıralar silindi, resimlere toz tuttu,
Gözyaşlarım sel oldu, su üstünde iz tuttu,
Umutlarım top yekûn, göle düştü be canım.

Dört mevsim geldi geçti, ha bugün yarın derken,
Beklenen o vuslat hiç, gelmedi vakit varken,
Ömrümüz tükeniyor, hayalleri beklerken,
Gönlümüzü teselli, fala düştü be canım!