6 Haziran 2018 Çarşamba

Burdur Gölü’nün ‘Yas’ına dünya ortak oldu; Burdur Gölü'nün kuruyan yatağı zehir saçıyor!. (BURDUR Gazeteleri)

Burdur Gölü’nün ‘Yas’ına dünya ortak oldu

“Uyan insanoğlu uyan, doğanın sesini duyan. Dayan Burdur Gölü dayan, bilinçsizlik sana kıyan. Dereleri bıraksınlar, damla damla sulasınlar. Kanalla su ulasınlar, dayan Burdur Gölü dayan."
Bilinçlendik artık dayan...
Son 35 yılda su kapasitesinin 3’te 1’ini kaybeden ve 20 yıl sonra tamamen kuruma tehlikesi altında bulunan Burdur Gölü için ‘Su Orucu’nun ardından, ‘Göle Yas’ tutuldu. Hava muhalefetine rağmen Halk Plajı’na gelen yüzlerce Burdurlu, pet şişelerle göle su döküp, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Konferans ve Sergi Salonu’nda düzenlenen ‘Göle Yas Buluşması’na katıldılar.
Dünyada ’Burduricus’ diye bilinen balık türünün tek yaşam alanı olan ve bilinçsiz sulama ile buharlaşma nedeniyle hızla kuruyan Burdur Gölü’nün çığlığı olmak için yola çıkan Lisinia Doğa Merkezi, Burdur Gölü’ne Hayat Verelim Derneği ve Göle Yas Belgesel Projesi’nin desteğiyle düzenlenen Su Orucu ve Göle Yas Buluşması’na binlerce doğa sever katıldı.

Su Orucu’nda tasarruf ettikleri suları temsili olarak Burdur Gölü’ne getiren vatandaşlar, kurumaya yüz tutan Burdur Gölü’nün kurtarılması için göle boşalttı. Eyleme Ankara, İstanbul, İzmir, Bursa, Antalya ve Isparta’dan da çok sayıda doğa sever katıldı.

Hava şartlarının uygun olmaması nedeniyle konserler Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi’nde gerçekleşti. Konserde sahne alan ses sanatçıları ve müzisyenler Sümer Ezgü, Karsu Dönmez, Selva Erdener, İsmail Yazıcı, Dilek Türkan, Görkem Ezgi Yıldırım, Ferhat Erdem, Çağatay Akyol, Ertuğrul Oğuz Fırat Korosu şarkılarını Burdur Gölü için söylerken, Gonca Özmen Burdur Gölü için şiirler okudu; Deniz Kılınç, Deniz Alp ve Ziya Azazi danslarıyle Burdur Gölü’nün sessiz çığlığı oldular. Sanatçılara Ney’de Pelin Başar, Klanret’te Ekrem Öztan, Kanun’da Ahmet Baran, Perküsyon’da Emre Kesim, Bas Gitar Yard. Doç. Dr. Gökhan Özdemir Keman’da Meriç Fıratlı’dan oluşan Göle Yas Grubu eşlik etti.

Hava muhalefetine rağmen Burdur Gölü Halk Plajı’na gelerek, Su Orucu’nda tasarruf ettikleri suları temsili olarak Burdur Gölü’ne döken yüzlerce Burdurlu ve Ankara, İstanbul, İzmir, Bursa, Antalya, Isparta gibi illerden gelen doğa severler, Burdur Gölü’nün sesi oldular. Yüzlerce Burdurlu göle su döktükten sonra Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi’nde düzenlenen Göle Yas Buluşması’na katıldılar. Bütün şarkıların ve türkülerin Burdur Gölü için söylendiği buluşmada, Amsderdam Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rokus de Groot ve Ünlü Besteci Turgay Erdener’in Burdur Gölü için bestelediği, sözleri Zeynep Gündüz ve Gonca Özmen’e ait şarkılar da seslendirildi.

Halk Plajı’nda düzenlenen Göle Yas Buluşması’nın su dökme eyleminde yaptığı konuşmada, uzun yıllar gelemediği Burdur’a, yaklaşık 1 yıl önce bir belgesel film çekmek için geldiğini belirten yönetmen Şafak Türkel, Burdur Gölü’nün acı tablosunu görünce “ Bir belgesel göle kurtarabilir mi?” sorusuyla “Göle Yas” belgeselini çekmeye başladığını, bugün ise Lisinia Doğa Merkezi Koordinatörü Öztürk Sarıca’yla yürütülen Su Orucu ve Göle Yas’ı dünyanın sahiplendiğini belirtti.

Henüz yolun başında olunduğunu fakat, 1 yıl öncesine göre çok ileri bir duyarlılık oluştuğunu, Burdur Belediyesi’nin çalışmalarıyla da göl kenarının yeniden hareketlenmeye başladığını ifade eden Türkel, Burada politika üstü bir beraberlik yakalandı ve bütün siyasiler bize destek oluyor. Sorunumuz su ise bu birlikteliğimizi sürdürmeliyiz. Bakanlık en geç 1 ay içerisinde Burdur Gölü’nden başlamak üzere Türkiye’deki sulak sahaların kurtarılması için acil fiil planı yapıldığı ve Burdur’da bu acil fiil planının açıklanacağı belirtildi” dedi.‘Su Orucu direnişin simgesidir’

Burdur Gölü’nün kurtarılması için çok sıkıntılar yaşadıklarını belirten Lisinia Yaban Hayatını Koruma ve Rehabilitasyon Merkezi Koordinatörü Vet. Hek. Öztürk Sarıca, “ Yılmadık, nedeni ise bizim sembolümüz ardıç ağacıydı. Şimdi bir sembolümüz daha oldu; ‘Su Orucu’. Bu sembol artık yalnızca Burdur Gölü’nün değil, artık bir dayanışmanın, direnişin simgesidir. Biz bunu Burdur Gölü için başlattık, bütün sulak alanlar, insan sağlığı için artık defalarca su oruçları yapılacaktır. Su Orucu’na Amerika’dan Hindistan’a kadar dünyanın her yerinden destek aldık ve Burdurlu artık gölüne sahip çıkıyor.”dedi.

Burdur Gölü için Sümer Ezgü’den beste
Etkinlikte Burdurlu sanatçı Sümer Ezgü, Burdur Gölü için yazdığı “Uyan insanoğlu uyan, doğanın sesini duyan. Dayan Burdur Gölü dayan, bilinçsizlik sana kıyan. Dereleri bıraksınlar, damla damla sulasınlar. Kanalla su ulasınlar, dayan Burdur Gölü dayan. Bilinçlendik artık dayan” sözlerinden oluşan türküyü seslendirdi.

Burdur Gölü için yazdığı besteyi okuyan Ezgü, “Biz sanatsal etkinliklerle etraf sorununu ön plana çıkarmaya çalışıyoruz, fakat bizim köylümüz Şayet ki damla sulamaya geçmediği sürece değişen bir şey olmaz. Bir doçentimizin yaptığı araştırmada, Menderes’in kaynağı bulunan İncesu’daki suyun 40 kilometrelik mesafeden kanallarla aktarılmasının olası bulunduğu söylendi. Burdur Gölü’nün 1 yılda kaybettiği suyu, bir kışta orası taşkın şekilde bulunmamaktadır ediyor. Dolayısıyla o fondan buraya su aktarılması Burdur Gölü’ne kocaman fayda sağlayacak diye düşünüyorum. Ben burada doğdum, buralarda yüzmeyi öğrendik, fakat maalesef gölün ortasına doğru kuraklık yaklaşıyor. Burada ziraat biter ve hayat hiçbirimizin istek etmediği noktaya gelir.” sözleriyle, duygularını paylaştı.

Malesef küresel ısınma, savaşlar, sanayileşme...
Göle Yas Buluşması’nda konuşan Vali Vekili Hayri Sandıkçı, “Gelecek kuşaklar da hayata hakkına sahip olsunlar. Ancak maalesef bu dünyayı küresel ısınma, savaşlar, sanayileşme, fena kullanım, vahşi sulama, bitmek tükenmek bilmeyen yatırım hırsı nedeni ile kaynakları hızla tüketiyor ve çevreyi menfi etkiliyoruz. Suyun bulunmadığı yerde uygarlık ve yaşamın olması olası değildir. Dünyanın çok sayıda noktasında göller, akarsular kuruyor. Burdur Gölü’ne dikkat çekerken, dünyadaki kuraklığı da dikkat çekmek istedik” dedi. Su hayattır, güzelliktir, susuz hayat olmamaktadır

Milletvekili Ramazan Kerim Özkan, “Su hayattır, güzelliktir, susuz hayat olmamaktadır dedik ve suyumuza, Burdur Gölümüze, doğamıza sahip çıkmak hesabına biraradayız. Bütün politik partiler burdayız, A ya da B partisi yok. Biz Burdur gönüllüsüyüz.” diyerek, tüm siyasi partileri ve sivil toplum örgütlerini siyasi ayrım gözetmeksizin Burdur Gölü için birleşmeye davet etti.

Nasrettin Hoca’nın Akşehir Gölü’ne yoğurt mayaladığı fıkrayı hatırlatan Belediye Başkan Vekili Arif Pak, “Biz de dün Karakent Köyü’nde, bugün de burada göle maya çalıyoruz. Dün ve bugünkü etkinliklerimizde yağmur da yağdı” sözleriyle duygularını paylaşırken, Sivil toplum örgütleri adına konuşan Burdur Ticaret Borsası Başkanı Yılmaz Başar, dünyada susuzluğa karşı Burdur’un misal bir reaksiyon verdiğini savundu.

Çalışmaların takipçisi olmaya devam edeceklerini ve Burdur Gölü’nün kurtarılması için ellerinden geleni yapmaya devam edeceklerini söyleyen Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Adnan Taraşlı, Burdur Gölü başta olmak üzere doğa, doğal kaynaklar ve kültürel değerler için mücadele edeceklerini vurguladı. Su Orucu’nda yüzen Engelli Milli Yüzücü Beytullah Eroğlu’nun ardından, Göle Yas Buluşması’nda tek kolu olmayan engelli yüzücü Kemal Özdemir, soğuk hava ve şiddetli rüzgara rağmen Burdur Gölü için yüzdü. (Haber: Bahtiyar Turan)
Burdur Gölü'nün kuruyan yatağı zehir saçıyor

Burdur Gölü son hızla kuruyor. Burdur Gölü'nün suları geçen yıl bu zamanlar, Isparta-Senir önlerindeyken, şimdi Burdur'a bağlı İlyas köyü yakınlarına geriledi. Burdur Gölü'ndeki kuruma, geçen yıla kadar son bir yıldaki hızda seyretmiyordu. Senir İlyas arasındaki bölümde göl tabanının düz olması, su seviyesinin düşük olması nedeniyle, kuruma artık çok hızlı biçimde gerçekleşiyor. Kuruyan göl yataklarından rüzgarla kalkan zehirli tozlar, yerleşim yerlerine, tarım alanlarına taşınıyor.

Burdur Gölü'nün geçmiş yıllardaki kuruma seviyeleri ve oranlarına bakarak, Gölün kurumasının 20-25 yıl süreceği gibi iyimser tahminlerin yanlışlığı ne yazık ki son bir yıllık kuruma ile ortaya çıktı. Çünkü son bir yıllık kuruma hızı devam edecek olursa, Burdur Gölündeki kurumanın iki sene sonra Karakent yakınına ulaşması mümkün görülüyor.

Burdur Gölü'ndeki kurumanın önlenmesi, hiç değilse şimdiki seviyede kalmasının sağlanması için, mutlaka, taze su ile beslenmesini gerektiriyor.

Burdur Gölü tabanın zehirli kimyasal atıklar, ağır metaller, kanserojen maddeler ile kaplı olduğu konusunda hemen herkes hemfikir. Ancak gözardı edilen şey, kuruyan göl yatağından rüzgarlarla kalkan tozların,şimdiden çevredeki yerleşim yerlerine ve tarım arazilerine taşındığı.

Senir önündeki kuru göl yatağı, Senir İle İlyas arasındaki kuru göl yatağından rüzgarlarla kalkan zehir içeren tozlar, daha şimdiden insanların sağlığını, bitki ve ağaçları tehdit etmeye başladı.

Keçiborlu Belediyesi'nin Çapalı Gölü'nden gelen dereye saldığı kanalizasyon, Senir Belediyesinin kanalizasyon atıkları, kurumuş göl yatağına akıyor. Bu atıklarla sulanan ve göl tabanındaki zehirlerden etkilenen bitkilerle inek, koyun sürüleri besleniyor. Bu konu bir insanlık faciasına göz yummaktır. Zehirli atıklarla kaplı olduğu bilimsel olarakta belirlenen göl yatağına, kanalizasyon verilmesi bu sayede yeşeren alanda inek otlatılmasına müsade edilip, görmezden gelinmesi bir faciadır.

Göl yatağına salınan kanalizasyon, Bu sayede yeşeren kuru göl yatağında, zehirli maddeler üzerinde oluşan bitkilerin hayvanlara yedirilmesi faciasına müdahale edecek bir kurum mutlaka olmalı!

Tehdit, tehlike hızla geliyor. Gölün kuruma seviyesinin İlyas ardından Karakent sınırlarına ulaşması demek; o bölgedeki kuru göl yatağından, rüzgarla kalkan tozlarla, kanserojen maddelerin Burdur üzerine taşınması demek;

Artık şunu hepimiz anlamalıyız. Ortada yalnızca Burdur Gölü'nün kuruması, bizim gölümüzü kaybetmemiz sorunu yok!

Gölün kuruyan yataklarından taşınan zehirli, kanserojen maddeler, şimdiden yerleşim yerlerine, tarım alanlarına taşınmaya başladı. Kurumanın İlyas'a, Karakent'e ulaşması, ki bu ulaşma 1-2 yıl içinde olacaktır, işte o zaman doğrudan Burdur Şehri, göl yatağından kalıp şehre ulaşan tozlarla yaşanmaz hale gelecek, kanser vakaları hızla artacaktır.

"Burdur Gölü kurursa, Burdur ne kaybedecek? Göl zaten kirli, içinde balık yaşamaz, zaten küresel kuraklık bütün dünyada gölleri kurutuyor" diyenler, şimdi artık gölün kuruyan yatağından kalkan tozların neler yapabileceğini düşünmelidirler. Yazdıklarımızın doğruluğunu sınamak isteyenler, gölün karşısında, Senir önünden İlyas Köyü arasındaki alanda, kuruyan göl yatağında neler olup bittiğini, kalkan toz bulutlarının ne denli büyük bir tehdit oluşturduğunu görebilirler.

Burdur Gölüne sağlanacak su kaynağı ile aslında kurtulan göl değil Burdur Şehri olacak. Dileriz çok geç olmadan bunun farkına varılır. (Hasan Türkel, Burdur Gazetesi)
Burdur Gölü veda ediyor

Kent Ormanı'ndaki tepelerden bakıldığında, açıkca görülmekteki, Burdur Gölü artık adeta can çekişerek, veda ediyor. Kent Ormanı'ndaki tepelerden tesbit edilen görüntülerde, göldeki kurumanın, Yeni Küçük Sanayi seviyesine kadar geldiği rahatca görülebiliyor.

Bu seviye karşı tarafta İlyas Köyü yakınlarına tekabül ediyor. İlyas Köyüne yaklaşan kuruma, buradan itibaren dahada hızlanırsa, bir iki yıl içinde göldeki kurumanın, Karakent önüne kadar geldiğini görebiliriz! Buda gölün tamamen kuruma evresine gelmekte olduğunu gösterecektir.

Burdur Gölü; eğer kısa zamanda müdahale edilmez, gölü kurtaracak su kaynakları oluşturulmaz ise, Burdur Gölü yok olup gidecek. Burdur Gölü'nün kuruyan yatağında biriken zehirli kimyasallar, kanserojen maddeler, toz buyutları ile köylere ve şehre ulaşıp hepimizi zehirleyecek. Bütün bunlar aslında göle su getirme gücüne ve yetkisine sahip olanlarca biliniyor. Ama gölü kurtaracak suyu göle ulaştıracak girişimlerde bulunulmuyor. Bu şartlarda da binlerce yıllık Burdur Gölü, Burdur'a veda ederek kurumaya doğru gidiyor.

Hiç yorum yok: