5 Ekim 2010 Salı

İşitme engelliler dünyasında
başarılı bir öğretmen: Tarık Akay
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Hangi alanda görev yaparsak, yapalım, çalışırsak, çalışalım, mutlaka en iyi noktasının, farklı başarıların ulaşılması için gayretlerimiz olmalı. Bu gayret ve sabır içinde olanlar, mutlaka başarılı olurlar, hedef veya hedeflerine ulaşırlar.
Geçenlerde bir delikanlı aradı. Adı: Tarık Akay’dı. Başarılı şiirleriyle, şiir kitaplarıyla sanat ve edebiyat dünyamızdaki yerinden seslenen Mahmut Akay’ın oğluydu bu delikanlı.
Tarık Akay, İşitme Engelliler Öğretmeni. İstanbul’da görev yapıyor. Lisansını Anadolu Üniversitesi Özel Eğitim Bölümü İşitme Engelliler Öğretmenliği Programı, Türkçe öğretmenliği yan alanında tamamlamış. Tarık Akay, Ömerli-Mardin doğumlu.
Deneyimlerini artırmak için sürekli hareket halinde, gayretleriyle dikkat çekiyor. Konuşmacı olarak onlarca seminer, kongre, sempozyum ve panele katılıyor. TV ve Radyo programlarında bilgilerini aktarıyor izleyicilere. Bilgisayar programlarında, bilgisayar destekli çalışmalarını, deneyimlerini öğrencilerine aktarmada cömert. Mesleğiyle ilgili pek çok derneğin, sosyal amaçlı kuruluşun üyesi.
TARIK AKAY’IN MAKALELERİNDEN
Tarık Akay, mesleğinin gerektirdiği bilgi donanımı içinde olduğu için, zihninde ve gündeminde-gündemlerinde toparladığı, süzgeçten geçirip, dinlendirerek ortaya koyduklarını çevresiyle, çalışma alanında bulunanlarla paylaşıyor. Zaten, makalelerinin, yazılarının başlıkları ve içeriği hep çalışma alanına yönelik, mesleğine yönelik. Bunlardan bazı seçmeler yapalım. Buyurun:
1- İşitme yetersizliği olan bireylerde erken tanı, erken teşhis, erken cihazlanma ve eğitim çok önemlidir. Son yıllarda yeni doğan tarama testleriyle bireyde işitme yetersizliği olup-olmadığı tespit edilmektedir.
2- İşitme yetersizliği olan çocuğun eğitiminde sorumlu olan öğretmenin karşılaşacağı en büyük sorun, çocuk ile nasıl iletişim kuracağı ve bireyin diğer insanlarla nasıl iletişim kurması gerektiğini nasıl öğreteceğidir.
3- İşitme cihazı alırken seçilen firmanın bu konuda uzmanlaşmış olmasına ve teknik servis hizmetinin TSE standardlarına uygunluğuna dikkat edilmelidir. Garantisiz ve bilinçsizce satılan cihazların sizlere birçok problem çıkartacağına emin olabilirsiniz.
4- Aileler ve özel eğitimde yeralan diğer meslek uzmanlıklarına ilişkin eğitimcilerin çoğunluğu işitme cihazları hakkında herhangi bir bilgiye sahip değillerdir. Maddi anlamda pahalı olan bu cihazlara dokunamamakta ve müdahale edememektedirler.
GÜNÜN HABER VE SLOGANI:
1- İsa Kayacan’ın 2005 yılında; 1.271 ayrı yazısının, 65 ayrı gazete ve dergide 3 bin 559 kez yayınlandığı, değerlendirmeler sonucu ortaya çıktı.
2- İsa Kayacan: Kendi istatistiğini kendi, tutan adam/ Onlarca rekora imza, atan adam. ***
2005 yılında
bir yayın rekoruna daha imza atmışım
(1)
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Benim için; “Kendi istatistiğini kendi tutan adam / Onlarca rekora imza atan adam” denilişini sevinçle, birazda gururla karşılıyorum.
Yazılarımın genel sayısıyla ilgili, aylar, yıllar itibariyle tuttuğum özel noktalarımı zaman buldukça değerlendiriyor, sayıyor, toparlıyor ve rakamsal sonuçların ortaya çıkması, bunlarında hazırlamakta olduğum, “Guinness Rekorlar Kitabı’na Adaylık Çalışmaları ışığında; Türk Basın-Yayınındaki Yerim” adlı kitabım için bilgi ve belge olarak alınması çalışmalarımı sürdürüyorum.
2005 yılında ait söz konusu notlarımı yenilerde değerlendirebildim, yazıp temize çektim. Ortaya çıkan özet-spot şöyle; 2005 yılında 1.271 ayrı yazı yazıp, 65 gazete ve dergide 3 bin 559 kez okuyucu karşısına çıkmışım, okuyucuyla buluşmuşum. Yani, 2005 yılında da yeni bir rekora imza atmışım.
Tuttuğum günlük, aylık ve yıllık tespit notlarımı 01 Ocak / 31 Aralık 2005 arası, yani 12 aylık sürede, gazete ve dergi isimleri itibariyle yaptığım değerlendirme sonuçlarna göre;
1- Belde Gazetesinde (Ankara, 353 ayrı yazı),
2-Tasvir Gazetesinde (Ankara, 320 ayrı yazı),
3- Olay Gazetesinde(Ankara, 318 ayrı yazı),
4- 24 Saat Gazetesinde (Ankara, 280 ayrı yazı),
Olmak üzere, toplam 1.271 (gün-yazı) ayrı yazımın, günlük olarak yayınlandığı ortaya çıktı.
Bu 1.271 ayrı yazımın, değişik yerleşim birimlerinde yayın yapan, gazete ve dergilerde “gün-sayı” olarak 3 bin 559 kez yayınlandığı, okuyucu karşısına çıktığı-çıktığım, yıllık kayıtlarımın değerlendirilişiyle anlaşıldı, görüldü. Şimdi, yukarıda isimleri yazılı 4 gazeteye ilave olarak İsa Kayacan’ın yazılarının yayınlandığı gazete ve dergilere, yayın gün sayısı itibariyle şöyle bir göz atalım;
5- Sonsöz Gazetesi (Ankara, 263 yazı),
6- Anayurt Gazetesi (Ankara, 86 yazı),
7- Van Postası Gazetesi (156 yazı),
8- Vangölü Ekspres Gazetesi (157 yazı),
9- Gaziantep’te Zafer Gazetesi (239 yazı),
10- Tekirdağ Yeni İnan Gazetesi (199 yazı),
11- Mersin Tercüman Gazetesi (39 yazı),
12- Yeni Söke Gazetesi (142 yazı),
13- Yenigün Gazetesi (Burdur, 296 yazı),
14-Burdur Gazetesi (43 yazı),
15- Ses-15 Gazetesi (Bucak-Burdur,23 yazı),
16- Pınar Gazetesi (Gölhisar- Burdur,17 yazı),
17- Meydan Gazetesi ( Denizli,142 yazı),
18- Devrek Postası Gazetesi (41 yazı),
19- Kent Gazetesi (Kilis, 28 yazı),
20- Fethiye Gazetesi (55 yazı),
21- Saygın Malkara Gazetesi (33 yazı),
22- Zümrüt Rize Gazetesi (46 yazı),
23- Serhad Artvin Gazetesi (7 yazı), ***
2005 yılında
bir yayın rekoruna daha imza atmışım
(2)
Prof. Dr. İSA KAYACAN
24- 7 Mart Gazetesi (Borçka – Artvin, 38 yazı),
25- Yeni Sayfa Gazetesi (Marmaris, 38 yazı),
26- Gülistan Gazetesi (Isparta, 9 yazı),
27- Demokrat Eğirdir Gazetesi (2 yazı),
28- Anadolu Gazetesi (Simav – Kütahya, 12 şiir),
29- Önder Gazetesi (Keşan – Edirne, 10 yazı),
30- Mücadele Gazetesi (Siirt, 17 yazı),
31- Hürfikir Gazetesi (Lüleburgaz – Kırklareli, 4 yazı),
32- Samandağ Gazetesi (Hatay, 6 yazı),
33- İleri Gazetesi (Ceylan – Adana, 5 şiir),
34- Yozgat Gazetesi (5 yazı),
35- Postacının Sesi Gazetesi (Ankara, 3 yazı),
36- Gündem Gazetesi (Bucak – Burdur), Sorgun Postası Gazetesi, Oğuzeli Gazetesi (Bucak – Burdur), Söke Ekspres Gazetesi, Hürses Gazetesi (Antalya), Kemer Gözcü Gazetesi (Antalya), Bakış Gazetesi (Aydın), Hürsöz Gazetesi (Aydın), Babaeski Söz Gazetesi, Bartın Postası Gazetesi: Birer yazı veya şiir.
DERGİLER:
1- Çağrı Dergisi (Ankara, 21 yazı, 2004-2005 yılları),
2- Sarızeybek Dergisi (Söke – Aydın, 10 yazı),
3- Yeni Size Dergisi (İstanbul, 6 yazı),
4- Sevgi Seli Bülteni (Burdur, 6 yazı),
5- Güneyde Kültür Dergisi ( Antakya, 4 yazı),
6- Gülpınar Dergisi (Ankara, 4 yazı),
7- Sevgi Yolu Dergisi (Salihli – Manisa, 3 yazı),
8- Kümbet Dergisi (Tokat, 2 yazı),
9- Kerkük Dergisi (Ankara, 2 yazı),
10- Alternatif Sanat Dergisi (Ankara, 2 yazı),
11- Armoni Dergisi (Ankara), Bay Dergisi (Prizren – Kosova), Bayatı Dergisi (Bakü – Azerbaycan), Defne Dergisi (Düzce), Fetiye Dergisi, Gençlik Sanat Dergisi (Ankara), Hür Tomurcuk Dergisi (Bucak – Burdur), Istranca Rüzgârı Dergisi (Kırıklareli), Kredo Dergisi (Bakü – Azerbaycan), Somuncu Baba Dergisi (Darende – Malatya), Şehir Belediye Dergisi (Ankara): Birer yazı veya şiir.
ULAŞILAN OKUYUCU SAYISI HESABI
Bu gazete ve dergilerin (özellikle gazetelerin), tiraj (baskı sayısı), satış ve iadelerinin, Basın İlan Kurumu kayıtlarına bakılarak ve ortalama bir gazetenin veya derginin (dergilerin genellikle aylık) kaç kişi tarafından okunduğu bulunarak, İsa Kayacan’ın bir yıl içinde kaç kişiye ulaştığı (ne kadar nüfusa ulaştığı) hesabedilebilir.
Örneğin, günlük bir gazete ortalama 100-200 veya 500 kişiye ulaşıyorsa, o gazetenin günlük net satışı kişi sayısıyla çarpılıp, rakam ortaya çıkarılabilir. Bilinir ve kabul edilir ki, bir eve alınan bir gazete, tek kişi tarafından okunmayıp, en az 3, 4-5 veya daha yukardaki bir sayıda kişi tarafından okunabilir, haber ve yazılar görülmüş, okunmuş olabilir. ***
Ayten Aydıngızı ve Altay Caferov’dan:
Boğazdan Hazara
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Azerbaycan çıkışlı yayınların sayfalarındaki gezintim sırasında karşılaştıklarımla seviniyor, mutlu oluyorum.
Azerbaycan’da, Bakü’de filogiya ilimleri namzedi, Doç. Dr. Ayten Aydıngızı ve Yrd. Doç. Altay Ceferov’un orta kitabı: Boğazdan Hazara. Ayten hanımla, 2003 yılında Bakü’ye gittiğimde tanışmıştım.
Bu iki isim ve imzanın yayınladığı ortak kitabın adı: Boğazdan Hazara.
Kitabın ilmi redaktoru: Prof. Dr. Nizami Ceferov. 396 sayfalık kitapda, tercüme eserde, Türkiye’nin yazar ve tercümecisi Yasemin Bayer’in yaradılıcığı araştırılarak, önemli bir hizmetin ortaya konulduğu gerçeğiyle karşılaşıyoruz.
Azerbaycan-Türkiye gardaşlığına önemli bir katkı sağlanmış bu yayınla. İki müellifin ortak bir önsözü var 3 ve dördüncü sayfalarda yeralan. Buradan:
-“Yasemin hanımın yazıları hacim itibariyle küçük olsada, mana ve mahiyyet itibariyle çok büyüktür. O, 2005 yılında, Türkiye’de ilk defa Azerbaycan nağıllarını tercüme edip, neşre hazırladı. Yasemin Bayer, Azerbaycana yönelik faaliyetlerde her zaman ciddi işlere imza attı”deniyor.
Beş bölümle şekillenen, ortaya konulan, okurlarının karşısına çıkan, çıkarılan “Boğazdan Hazara” adlı kitabın kapağında, İstanbul boğaz köprüsünün görüntüsüyle birlikte Hazar’ın görüntüsü yeralıyor. Türkiye ve Azerbaycan bayrakları, kitabın ön kapağının üst kısmında dalgalanıyorlar.
Y.Bayer’in, K. Abdulla ile yaptığı uzunca röportajın soru ve cevaplarıyla karşılaşıyoruz.
Sayfa 164’de Y. Bayer’in, “Ne zaman ve nece yazarsınız?” sorusunun karşılığı olarak, K. Abdulla’nın cevabı:
-“Nece yazdığımı özüm de bilmirem. Önce beynimde yazıyorum. Sonra kaleme alıyorum. Çok süratle yazıyorum”.
Doç.Dr. Kurbanova Ayten Aydıngızı: 10 Nisan 1972 tarihinde Bakü’de doğdu. 1993 yılında BDÜ’nün Şarkiyat Fakültesini üstün diploma ile bitirdi. Aynı yıl bu fakültenin Türk Filolojisi kürsüsünde çalışmaya başladı.
Yrd. Doç. Caferov Altay Nizamioğlu: 05 Haziran 1986 tarihinde Gazah bölgesinde doğdu. 2008 yılında Bakü Devlet Üniversitesinin Uluslararası Hukuk ve Uluslararası İlişkiler Fakültesinden mezun oldu.
2006 yılında, Azerbaycan’da (Bakü’de) Atatürk Merkezinin Uluslararası İlişkiler Bölümünde bilimsel personel olarak çalışmaya başladı. ***
Ahmet Yılmaz Tuncer’den: Aşk ve Ölüm
Prof. Dr. İsa KAYACAN
64 sayfalık bir şiir kitabı.Şairi;Ahmet Yılmaz Tuncer Adı; Aşk ve Ölüm.
Ahmet Yılmaz Tuncer, Balıkesir Akçay’dan sesleniyor. Serbest tarzdaki kısa ve orta uzunluktaki şiirlerle şekillenen kitabın ilk şiiri “Bak “adıyla karşımıza çıkıyor,çıkarılıyor.(Sayfa 5’den);
-Dinle bak,
Dışarıdaki baharlar,
Sazı elinde ozanlar,
Gözden düşen damlalar,
Dinle bak,
Aşk için ne diyor?.
Bu soru veya sorulardan, açıklamalardan sonra, ihtimaller dahilinde, uzak ve yakınlardan gelen seslerin kulak vericisi, değerlendirip yorumlayıcısı olan AY.Tuncer, nilüferler, erguvanlar arasında konuşamadığından,konuşamadıklarından sözediyor bir anlatım biçimiyle, sıcak ve samimi duygularla.
Kadınlardan bahsediyor bir uzun solukluğuyla. Kitabın 22 ve 23 ncü sayfalarında yaralan şiirlerden;
Kadınlar girdi hayatıma,
Kadınlar,
Birden az, birden çok.
**
Sevdiğim kadınlar,
Hepsi bir zaman içinde,
Hepsi bir zamanda tamamlanmayan,
Açıklanmayan zamanlarda.
Pencerelerin açılışı, bakışlar. . Dünyanın dönüşü, sonsuza kadar bırakılanlar. . Ve anlatım bütünlüğü içindeki seslenişlerinden biri AY.Tuncer’in arka kapakta;
-Tükenişim,
Ve yok oluşum,
Sensiz ellerde,
Elbette olacaktır. . .
Ama,
Bunu sana asla,
Göstermeyeceğim. . .
Ahmet Yılmaz Tuncer: 1957 yılında Kars’ta doğdu. 1983 yılında Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Bankacılık ve Sigortacılık bölümünden mezun oldu. İlk şiir kitabı 2009 yılında “Odam, Yalnızlığım ve Ben”adıyla yayınlandı. ***
Birdal Can Tüfekçi’den:
İki yeni şiir
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Şiirler yazıldıkları ortamlarda, yayınlandıkları gazete, dergi sayfa ve sütunlarında önem kazanıyorlar, anlam taşıyorlar.
Birdan Can Tüfekçi, Dalaman’dan sesleniyor. Temmuz 2010 içinde kaleme aldığı, şekillendirdiği iki şiiri var masamda.
Bunlar sırasıyla;Mehmet Akif Ersoy ve “Lafı mı olur”başlıklarını taşıyorlar.
MEHMET AKİF ERSOY (İstiklâl Marşı’na ithafen)
Şiir altı dörtlükten meydana geliyor.İstiklal marşının yazılış günlerindeki genel ortam, genel görünüm hareket noktası yapılmış.Bu marşın milletimizi uykulardan uyandırışının önemi vurgulanıyor. Birdal Can Tüfekçi seslenişi;
Yedi yüz yirmi dört şiir, ince ince elendi,
Mehmet Akif Ersoy’da,yüreklendi dillendi,
İşte ”İstiklal marşı” umutlarla belendi.
Milleti uyandırdı, bir marş ki uykulardan.
**
Bin dokuz yüz yirmi bir, mecliste ilk okundu,
Türk milleti marşını ilk kez, burada duydu,
Yüce Türk Milletinin,İstiklal marşı buydu,
Milleti uyandırdı, bir marş ki uykulardan.
LAFI MI OLUR (Birdal Can Tüfekçi)
Eski defterlerin karıştırılıp, sayfalarının açılması halinde ortaya çıkabilecekler üzerinde duruluyor. Altı dörtlükten meydana gelen şiirde, sevdadan yana “nankör” denilişinin, böyle ifade edilişinin altı çiziliyor, “Seninkinin yanında, lafı mı olur“diye cevap veriliyor. Bu şiirden de iki dörtlük efendim;
Ağlamaktan gözlerine, miller çekilmiş,
Kurduğun hayallerin, kökten sökülmüş,
Yüreğine de çakırdikenleri ekilmiş,
Seninkinin yanında, lafı mı olur!
**
Coşkun dereler gibi, çağlayıp aksan,
Yanardağ misali, kükresen kalksan,
Cehennem ateşinde, kendini yaksan,
Benimkinin yanında, lafı mı olur! ***
Gülüzar Söğütçü Kurum’dan: Kırmızı Gelinlik
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Kerim Özbekler aracılığla 27 Mayıs 2010 tarihinde Çanakkale’de bana ulaştırılan Gülüzar Söğütçü Kurum’un ikinci kitabı. Adı;Kırmızı Gelinlik.
112 sayfayla günyüzü gören, Kutlutaş-Edirne çıkışlı, “Kırmızı Gelinlik” adlı şiir kitabı, bu adla yazılmış bir şiirle “Kırmızı Gelinlik” le başlıyor.
Sayfa altıdaki bu şiir;
-Beyaz bir atın üstünde şövalye,
Kılıcı kanlar içinde,
Kesmiş gülünü dalından,
Duvağa damladıkça,
Kırmızı güllere dönüştü kan.
Kitabın önsözü Engin Beksaç imzasının taşıyıcısı.
Önsözün bir yerinde; “Şairlerin ruhlarından doğan bir kaynak,bir çağlayan ve sonsuz bir ırmak olur,coşar,kalplere dolar şiir” deniyor.
Belirli şiirlerin üzerine yerleştirilen resimlerle (görüntülerle) zenginlik tablosu ortaya konulmuş.
Edirne ve İzmir çıkışlı,yazılış yerleri kayıtlı şiirlerin serbest tarzdaki görüntüleriyle karşılaşıyoruz.
Normal boyutlu,kısa görüntülü şiirlerle,şiirimizin meşakkatli yolculuğunda alınan mesafenin uzunluğu, netliği görülüyor.Tebriklerimizi sunuyoruz efendim.
Sayfa 49’daki “Korku”adlı şiirde anlatılanlar;
-Senle şenlendi yaşam,
Senle çiçek açtım,
Güz ortasında,
Senle soludum,nefes aldım,
Yüreğim kanatlandı,
Uçtu uçacak,
Bir tadımlık yaşarken,
Korkuyorum,
Bir düş gibi rüyalarımdan,
Çıkıp gitmenden düşlerimden..
Gülüzar Söğütçü Kurum; Şarkı sözü yazarı Halit Çelikoğlu’nun teşvikiyle şiire başladı. Değişik gazete ve dergilerdeki şiirleriyle dikkat çekti. Edebiyatla uğraşmasının yanısıra, yağlı boya çalışmalarıyla da varlığını hissettirirken, karma ve kişisel resim sergileriyle izleyicilerin karşısına çıktı. Kırmızı Gelinlik ve Mavi adlı iki şiir kitabı yayınladı. ***
Ankara’dan M. Kemal Yılmaz şiirlerinden
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Bazı isim ve imzalar vardır.. Adı ve soyadı yan yana geldi mi, olgun şiirlerin, geçmişten günümüze, yarınlara aktarılan anıların, araştırmaların sahibi-sahipleri aklımıza gelir.
Eğitim dünyamızdaki hizmetleriyle, parlâmenterlik yaptığı yıllarda yankılanan sesleriyle tanıdığımız,yayınladığı kitaplarıyla kültürümüz içindeki önemli yerinden seslenen isim ve imza görünümüyle, Ankara’dan M.Kemal Yılmaz aklımıza geliyor.
O’nunla ilgili pek çok yazı yazdık, satırlarımız arasından seslenmeye çalıştık. M.Kemal Yılmaz’ın şiirleri var, görev yaptığı yerlerdeki duygularının harman oluşu, sayfalara aktarılışı olarak görülenler.
Bunlardan “Kömürden Adam” adlı şiir, örneğini vermeye çalıştıklarımızdandır. Zonguldak kömür ocakları yöresinde öğretmenlik yaptığı yıllara aittir bu duygular.Bu şiirden;
-Yarin gözleri kömür mü kömür,
Bir kurşun atımı,
Bir cıgara içimi şu ömür..
**
Yerin altı mı, üstü mü cehennem?,
Dile kolay söylemesi;
“Yanasım gelir”demiş.
Yunus Emre’m..
**
Yüreğimde kömür yarası,
-Keyfimizden mi girdik yerin altına..
Perişan hanede çoluk çocuk,
Bekler ekmek parası...
M.Kemal Yılmaz hoca duyuyor,yaşıyor,değerlendirip ölçüp-biçip sayfalara aktarıyor. Bunlar şiir oluyor,yazı oluyor,anlatım zenginliği oluyor.Yine,kömür ocaklarında ölen sevgili köylülerimizin anılarını “Göçük’ten”adlı şiiriyle ortaya koyduklarıyla çıkar karşımıza M.Kemal hoca. Bu şiirden;
-Nasıl kalem tutsun ama üşüyen eller;
Gelip de yanayım bari sobanda.
Sınıfların yine ılıcak olsun,
Köyümün beyaz okulu benim.
Yeter ki küçüçük kardeşlerimi,
Sen, durma okut öğretmenim...
Ve bir başka M.Kemal Yılmaz şiiri; “Bayram Dönüşü”adının taşıyıcısı.Yine duygu zenginliği,yine kalıcılığı olan mısralar.Bunlardan;
-Çatalağzı’nda olunca göçük,
Analar ağlar,ağlar köyde çoluk çocuk.
Ölünce babam da girer yerin altına,
Canlı girip,orda ölmek yiğitlik,
Değil mi Kozlu,değil mi Karadon?,
Değil mi Gelik?. ***
Gülüzar Söğütçü Kurum’dan; Mavi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Edirne’den seslenen bir şairemiz, Gülüzar Söğütçü Kurum. Kerim Özbekler arkadaşımızın 27 Mayıs 2010 tarihinde bana imzalı verdiği şiir kitabı; Mavi,Gülüzar Söğütçü Kurum imzasını taşıyor.
Yıllar sonra imzasıyla, karşı karşıya gelip merhabalaşmış gibi olduğum, ünlü şarkıların söz yazarı, 1970’li yılların Düzce’sinden seslenen Halit Çelikoğlu dostumun bir sunuşu var “Şiirlerdeki Gülüzar Kurum” başlığıyla.
Çelikoğlu dostum bu sunuşunun bir yerinde; “Susmayan azmi onu çıraklıktan almış ustalığa doğru götürmüş. Bana, hazırladığı kitabının şiirlerini okuyunca epey yol aldığını gördüm,kutlamak istedim başarısını” diyor.
Mavi adlı şiir kitabın 6.ncı sayfasında ve kitabın ilk şiiri. Burada;
-Burdan böyle,
Mavi kuracağım düşlerimi ,
Adımı da değiştireceğim,
Aklımı, yüreğimi de,
Gözlerimin yaşı mavi olacak,
Gülüşlerim de. . .
Yer yer, bazı şiirlerin üzerine resimler, fırçalardan çıkan görüntüler yerleştirilmiş, kitap zenginleştirilmiş.
Serbest tarzdaki şiirleriyle dikkat çeken Gülüzar Söğütçü Kurum, gelecek için ümit vadeden şairelerimiz arasında yerini almış.
Şiirlerin çoğunun,Ankara ve İzmir’de kaleme alındığı, sayfalara aktarıldığı görülüyor.
Mavi, adlı şiir kitabının 93 ncü sayfasındaki şiirin başlığı;Gözlerinde yaş var.. 01 Eylül 1980 tarihinde İzmir’de yazılmış, sayfalara aktarılmış. Bu şiir;
-Hani senenin dört mevsimi ben,
Gülkurusu dudaklarında sevdan
Gözlerine yaş olsam,
Beni kaybetmemek için,
Ağlamayacaktın bir ömür,
Oysaki...
Gözlerinde iki damla yaş var,
Bir rüyadan uyanmış gibisin,
Ve anladım ki...
Unutmak sen,
Vefa ise benmişim bunca zaman.. ***
Nazilli Kültür, Sanat ve Edebiyat Festivali
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Kerim Özbekler, 40 yıldır merhaba dediğim bir isim ve imza. Bilgisayar teknolojisinin yoğun olmadığı günlerde, aylarda daha çok görüşme, konuşma ve mesaj iletim kolaylığımız oluyordu. Ama, bilgisayar teknolojisinin içine girip, yoğunluklar arasında kaybolunca, görüşme konuşma ve değerlendirmelerimiz aralandı.
Çanakkale ilimiz merkezindeki bir etkinlik sırasında, sayın Özbekler’in verdiği bir broşür var elimde. Nazilli Belediyesinin katkılarıyla 26 Mart-12 Nisan 2010 tarihleri arasında gerçekleştirilen “Nazilli I. Kültür, Sanat ve Edebiyat Festivali” ne ilişkin bilgilerin yeraldığı 20 sayfalık broşürün iç sayfalarına bakıyoruz;
Nazilli Belediye Başkanı, Haluk Alıcık’ın bir merhabası var. “Ege’nin incisi Nazilli”den sözediliyor.
Yukarıda belirttiğimiz tarihler içine, arasına serpiştirilmiş etkinlik satırbaşları. Bu çercevede, konuşmacılardan festivale katılanlardan alınan bilgiler, sayfalara akarılanlar, biyografi ve eserlerinden örnekler. Bu isim ve imzaların sıralanışı;
-Vural Savaş, Canan Tan, Banu Var, Bilal Şimşir, Yelda Karataş, Cezmi Ersöz, Nihat Genç, Yüksel Mert, Y.Selim Demirağ, Hidayet Karakuş, Hüdayi Can, Mavisel Yener, Yılmaz Odabaşı, Sinan Meydan, Özcan Yeniçeri, Muzaffer İzgü, Yavuz Bülten Bakiler, Ali Çolak, Erdal Şen, Erdoğan Çınar, Erdal Sarızeybek, Hulki Cevizoğlu, Julia Gülalem Arslan, Nuri Aktakka, Mustafa Çerçi, Ahmet Telli, İbrahim Kiraz, Etem Oruç, Tahsin Şimşek, Sabahattin Burhan...
Nazilli hakkında verilen bilgilerden; Nazilli Ege Bölgesinin en eski yerleşim merkezlerinden birisidir. İlçe merkezinin ilk yerleşim yeri hakkında kesin bilgiler bulunmamaktadır.
Ancak, Karya bölgesinde kalan Menderes Vadisine Luvi’lerin yerleştiği bilinmektedir.
Bu bölgede ilk yerleşim merkezi Lidyalı’ların kurduğu antik Mastavra kentidir. O dönemlerde bölgenin batısındaki İyonya kentlerinin ekonomik alanda gelişmesi kentin Ege ve Önasya ülkeleri arasındaki ticaret yolu üzerinde bulunması Nazilli yöresinin önem kazanmasına ve gelişmesini sağladı. ***
Cumhur Turan’dan: Hissettin mi hiç?
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Merkezi Ankara’da bulunan Payda yayıncılık kuruluşu.. Birbiri ardına yayınlandığı kitaplarıyla, yılın şairi ve yazar, olarak seçim yaptığımız ve ilan ettiğimiz Cumhur Turan, öne çıkıyor.
Kitaplarının bir yenisi; “Hissettin mi hiç?”le masamızdaki yerinden seslenen, bir isim ve imza; Cumhur Turan.
Değişiklik konularda yazılmış,kısa soluklu şiirler var Cumhur Turun’ın bu kitabının içinde.
Kitabın adı olan “Hissetin mi hiç?” adlı, başlıklı şiir 16 bölümden oluşuyor. Bu bölümler kısa kısa ayırımlarla şekillenmiş, sayfalara aktarılmış. İlk bölümü 7.nci sayfada başlıyor. Şöyle;
-Derler ki,
Erguvan zamanı kurulmuş bu şehir,
Bizans’ın rengiymiş Erguvan,
Derler ki,
Kaçıp gelmiş Filistin’den,
Beyaz iken pembe olmuş utancından,
Derler ki,
En çok yakışandır bu şehre,
Çığlığıdır yeniden dirilişin,
Bir de iç çekişi şairlerin,
Onda neşe / Onda aşk,
Masalın rengi vardır onda,
Bu gözle baktın mı hiç,
Erguvan ağacına?
Ve daha nice şiir, anlatım zenginliği içinde okurlarına sunulmuş. Zaten Cumhur Turan, yazdıklarıyla takdir toplayan, alkış alan bir kalem sahibi, bir imza sahibi efendim.
Cumhur Turan’ın yayınlanmış kitapları; Olmazlara sevdalıyım, Taç için, Emef, Uyuyan kente yolculuk, Fıkraların şiiri, Anadolu gemisi, Hüzün Yağmuru,Uzun ince, Hissettin mi hiç?, Demon, Kirliydi zaman. ***
Osman Üçer’den: Kaldırabilecek kadar yük
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Osman Üçer imzalı, Yüce Türk milletinin aziz kahramanlarına armağan edilen, ithaf edilen 536 sayfalık bir kitap. Kerim Özbekler tarafından imzalanarak bana 27.05.2010 tarihinde Çanakkale’de verildi.
Osman Üçer Niğde’den sesleniyor. Sayın Üçer’in uzunca bir söz başı var. Bir cümle bu söz başından:
-“Bildiğim şu; Hayatım boyunca fikirden, siyasetten hiçbir yarar ummadım. Elimden geldiği kadar kitaplara dayalı mücadele ettim”.
Bebeklikten çocukluğa, olgunluğa, yaşlılığa doğru giden dört fotoğrafla söze başlanmış. Bir ömrün alabildiği kadar şiir.. Sayfalara aktarılmış bu şiirler. Bunlardan “Özedoğru Giderim” adlı olanı, giriş olarak karşımıza çıkanı. Üç sayfada yeralmış bu şiir. İlk dörtlüğü;
-Eğer inanmış isem, hep doğruları yazarım, yazdım,
Belki tırnaklarımla kendime mezar kazarım, kazdım,
Destekçi isteseydim, perdeleri yırtmazdım,
Bu dünyada sınav var, özedoğru giderim.
Ozan Erdemoğlu mahlasını da kullanan Osman Üçer’le ilgili Kemal İnanır’ın bir anlatımı var nesirle.
Osman Üçer’in “Kaldırabilecek kadar yük” adlı kitabının bazı sayfalarında, özlü söz olarak kabul edebileceklerimiz var. Bunlardan (254);
-Teşhir ettiğim için, aforozcular türedi,
-Enikler yığınından, uyuzları üredi. Hırsızlar ekibinden afarozcular türedi,
-Kaypak adamdan kork,
-Birinci ilke oldu, bu zavallı başımda / Adamın kaypağından korkarım her yaşımda.
Bunlar, özlü söz gibi, şiirli anlatım gibi, karşımıza çıkan ifade biçimleri.
Soygunlar karşısında sabredemiyor Osman Üçer hoca. Hemen kağıt kaleme sarılıyor ve “Utanmaz bunlar” başlığı altındaki dörtlükleriyle karşımıza çıkıyor;
-Para nerde olsa hemen duyarlar,
Don gömlek demezler, yine soyarlar,
Dünyayı yeseler belki doyarlar,
Süphanallah gibi, sıralı bunlar.
**
Uyuz köpekleri nasıl tok ettin,
İşleri cahilce, pislik, bok ettin,
Kırk yıllık davayı nasıl yok ettin?,
Hesap veremezler, arsızlar bunlar!.. **
Canını Cânânına feda
eden ozan: Fuzulî
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Merkezi Ankara’da bulunan Yol Bilim Kültür Araştırma Yayınları’nın 16. ncı yayını olarak (Sempozyum dizisi;5) Ankara’da yayınlanan 368 sayfalık, sempozyum bildirileri kitabı. Ciltli, pırıl, pırıl baskılı.
Önsöz, (Ankara) Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık imzasını taşıyor. Sunuş Gülağ Öz ve Hayrettin İvgin’e ait.
Bülent Tanık önsözünün bir yerinde; “Bu ülke, eğer halâ kafaların karanlık emellerine karşı bir direnme gücüne sahipse, bunun en önemli nedenlerinden biri de, gerçek sanatçıların yıllardan, yüzyıllardan beri verdiği büyük eserlerdir” diyor. Gülağ Öz, Hayrettin İvgin ikilisinin sunuşunun bir yerindeki bir bölüm;
-Söylemek isteğimiz şu ki Fuzulî; yaklaşık 500 yıldır Türk toplumu ve Türk Edebiyatını etkilemektedir. Ve şüphesiz bir Türk divan şairidir. Hemde Alevilerce kabul gören “yedi ulu ozan”ndan biridir.
Sempozyum, Hüseyin Gazi Kültür Sanat Vakfı-Hüseyin Gazi Derneği ile Çankaya Belediyesince ortaklaşa düzenlenmiş. Kültür ve Turizm Bakanlığı desteklemiş. Sempozyuma bildirileriyle katılanlara şöyle bir bakıyoruz, bazı isimler şöyle karşımıza çıkıyor;
Dr.Elçin Abbasov, Prof. Dr. Gönül Ayan, Harid Fedai, Doç. Dr. Nezaket Hüseyinkızı, Hayrettin İvgin, Dr. Yaşar Kalafat, M.Sabri Koz, Nail Tan, Salih Turhan vd. Bazı görüşler;
1- Kasideyi yazan şair Fuzulî’nin o yıllarda en az 20-25 yaşında olacağını tahmin edebiliriz. Böylece doğum yılı 1475-1480 yııllarına rastlar. Fuzulî’nin ölüm tarihi ise birkaç yıl farkla kesine yakın bir şekilde biliniyor... 1556 yılında taun (yani veba) hastalığından öldüğü kabul ediliyor. (Hayrettin İvgin-sayfa 193)
2- Katolik Ermeni rahiplerinden Kevork Terzibaşyan’ın ancak iki cildi yayımlanabilen, ayrıca yayımlanmamış üç(bazı kaynaklarda iki) cildi daha bulunan “Fuzulî” başlıklı eseriyle sanıyorum ki bu büyük Türk şairi için kaleme alınmış modern anlamda “büyük oylumlu” ilk incelemedir. (M.Sabri Koz- sayfa 235)
3- Fuzulî söylediğini yapmış, Türkçe aruzla başarıyla şiir yazılabileceğini ispatlamıştır. İmâle, yani Türkçe bir kelimedeki bir kısa ünlünün vezin dolayısıyla uzatılması durumu, Fuzuilî’nin şiirlerinde çok azalmıştır(Nail Tan, Sayfa;296)
4- Fuzulî’, milliyet olarak Türk olmasına rağmen, Türkçenin yanında Arap ve Fars dillerinde de manzum, mansur eserler yazdığı için tanınma ve etki sahası da bir o kadar geniş olmuştur (Salih Turhan,Sayfa;311)
–Beni candan usandırdı, cefadan yâr usanmaz mı?,
Felekler yandı âhımdan muradım şem’i yanmaz mı?. (Fuzulî). ***
Yazanlar, yazılanlar
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Şiirlerin mısraları arasındaki gezintilerimiz. Yazanlar, yazılanlar. Bunların arasından seçtiklerimiz.
Kütahya-Simav’dan seslenişiyle, sanat ve edebiyatımıza, şiirimize, şairlerimize yaptığı hizmetleriyle gönüllerimize yerleşen, 10.04.2008 tarihinde vefatla aramızdan ayrılan, Çelebi şair-usta rahmetli Ali Adülkerimoğlu’nun “Başka” adlı şiirin bir dörtlüğü öncelikle sütunumuzda;
Yaşasın sevdamız, öldürmeyelim,
Kaderi tersine döndürmeyelim,
Sakın bu ateşi söndürmeyelim,
Birlikte yanmanın hazzı bambaşka.
Artvin ilimiz merkezinde günlük yayınlanan, Ankara’daki Artvinlilerin sabırsızlıkla beklediği “Serhad Artvin” Gazetesi şairlerinden Oktay Şenol’un “Beni beni” adlı şiiri var, yazımızın ikinci bölümünde. Bu şiir, Serhad Artvin Gazetesinin 9791 nci sayısından alındı efendim;
Sıla hasreti ile yandım ellerde,
Uykusuzluk çektim şol gecelerde,
Her şeye katlandım türlü mihnete,
Bir acı söz içten yaralar beni...
**
Gezmişim diyarlar kalemim ellerde,
Şiirler yazardım türlü illerde,
Bazen karanlıkta bazen seher de,
Eser nemli rüzgâr sayrılar beni...
**
Bir kaşı karanın aşkına yandım,
Bir gülücük verdi ona aldandım,
Bunca yıl gurbete böyle dayandım,
Çatma kaşlarını paralar beni...
**
Oktay der ki artık ben dayanamam,
Çerağ olup yoluna ışık salamam,
Zaman geldi dünyada işimiz tamam,
Kimse yolumdan koyamaz beni... ***
Hayrettin İvgin’in şiir dünyasından
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Araştırmacı, folklor dünyamızın duayenlerinden, yazar-şair Prof.Dr.Hayrettin İvgin’in şiir dünyasından seçtiklerimiz var bugün gündemimizde. O’nun duygu dünyası çok zengin. “Biliyorum gelmeyeceksin” adlı şiiri dört bölümden meydana gelmiş. İlk iki bölümü;
Sen gittin,
Her anım dağlar kadar kahır,
Her saatim zoraki sabır.
Gelmedin,
Kalbimin her atışı damla damla zehir
Her göz kırpışım seller misali yaş.
**
Gittin gelmeyeceksin,
Ama ümitle bekledim,
Her gecem sonsuz ayaz,
Gündüzlerim kara cehennem.
Rahmetli Erzurumlu Aşık Reyhani, Hayrettin İvgin hoca için altı dörtlükten oluşan bir şiir yazmış. Bu şiirin üç ayrı dörtlüğü efendim;
Bir cevap eyle de dertlerim dinsin,
Kültür varlığı sineme sinsin,
Boşuna mı Hayrettin’sin İvgin’sin,
Sende edebiyat yükü Hayrettin.
**
Fidan diktik yaprak açtı gül oldu,
Şiir yazdık kitap oldu dil oldu,
Selvi oldu yaprak saldı dal oldu,
Mesut’tur Yılmaz’dır kökü Hayrettin,
**
Bazen uzak uzak yerden geliriz,
Yunus’nan Veyis’nen çölden geliriz,
Bitab düşer yorgun yoldan geliriz,
Şerbetler verirsin saki Hayrettin.

Hiç yorum yok: