4 Ağustos 2018 Cumartesi

Mustafa CEYLAN'a MEKTUP "Söze nereden başlamalı, nasıl bir yol olmalı? Hani vardır ya sözün bittiği yer işte şimdi oradayım, oradayız tüm sevenleriyle. Ankara-Elmadağ'da seni son yolculuğuna göndermek üzere toplandık" Aysel AL

Mustafa CEYLAN'A
MEKTUP
Şair-Yazar, Yayıncı: 
Aysel AL
Söze nereden başlamalı, nasıl bir yol olmalı?
Hani vardır ya sözün bittiği yer işte şimdi oradayım, oradayız tüm seven dostlarıyla.
Ankara - Elmadağ'da seni son yolculuğuna göndermek üzere toplandık.
Mezarlıktayım kalbimde derin bir sıkıntı sanki bir rüyanın içindeyim.
En son konuşmamız kulaklarımda bana "Elmadağ Efsaneleri" kitabını göndermiştin ve ilave etmiştin "çabuk bitir belki ölür giderim" demiştin.. Ben de "Ne biliyorsun 90 kadar yaşamayacağını " demiştim.
Oysa hissetmişsin gideceğini hep diyordun gideceğim diye bizler bunu anlayamıyorduk.
Şimdi ne yaptın sen bizlere niçin bırakıp gittin?
Sözün bittiği yer demiştim ya işte tam öyle.
Anılar perdesini içerisinde işte oradasın Tufan babanın evinde Torosların Türküsü romanını çalışıyorsun daktilonun başında. Tufan baba yemek yapıp sana emanet ediyor Diyor ki "Ceylan yemeğin altını 15 dakika sonra kapat İsa Kayacan yemeğe gelecek" Sen "tamam baba" diyorsun ve kendisi uyumak üzere yanından ayrılıyor. 
AHMET TUFAN ŞENTÜRK
(BABA'NIN EVİNDE)
Aman Allahım Tufan baba yemek kokusuyla uyanıyor tam o sırada ben Tufan babayı aradım. Ses tonu sinirli " Ne oldu" sorusuna "Ya şu bizim Ceylan var ya bu adam bunca yıldır yanımda bir yemeğin altını kapatmayı öğretemedim, yanık kokusuyla uyandım. 
İsa Kayacan gelecek bu yanık kokulu eve, Kayacan benim için Bakandan da önemli " diyerek gelen misafire ve yaptığı yemeğe olan değeri paylaşıyor telefonda benimle. Bir taraftan benimle konuşurken diğer taraftan Mustafa Ceylan'ı makarna almak üzere bakkala gönderiyor.
Ama ne zor bir iş Tufan Baba tarif ediyor "Oğlum işte uzun makarnadan alacaksın" Ceylan hoca sıkılmış, bunalmış mahcup evden nasıl kaçacağının çarelerini arıyor makarna almaya bakkala gitmek bile o anda bir çözüm O'na. Bu konuşmaları yaparken bana da "kızım onca saattir telefonda konuştuk. Buraya gelseydin daha az masrafın olurdu yol parası daha ucuz olurdu diyor".
Daha sonraki yıllarda Ceylan hocaya her anlattığımda yüzünde mutluluktan oluşan bir gülümseme olurdu. Ne güzel günlerdi o günler diye iç çekerdi.
Tabii işin içinde Tufan baba olurda anılar biter mi bitmez. bitmez bitemez .
Ruhunun kanatlanan şiir iklimi bizi hepimize içine çekerdi.
Senin Antalya'dan geleceğin gün bütün şairlerde mutlu bir hazırlık başlardı.
Telefon edip Aysel ben Ankara'ya geliyordum dediğin anda bende heyecanlı bir telefon trafiği başlardı. Yalaka dergisinin sahibi İsmail Kara'yı arar. Ceylan hoca geliyor derdim. O da arkadaşlara haber verir ve İsmail Kara'nın ofisinde buluşurduk.
Heyecanlı şiir okuyuşları, Ceylan hocanın şiir hakkin da verdiği bilgilerle yürekten akan mutluluğumuz gözlerimize yansır ve birlikte şiir iklimini yaşamanın coşkusunu yaşarken hepimiz birer şiir olurduk. O iklim bizi günlük tasalarımızdan uzaklaştırır ve mutluluk Kanatlarıyla uçururdu.
O yıllarda samimiyet, dostluk, arkadaşlık vardı.
Ve benim şiiri sevmemin en önemli nedenlerinden birini oluşturan yalansız riyasız, erkek, kadın ayrımı gözetmeyen dostluk penceresinden bakışı yakalamıştık hep birlikte. O günlerin önemini şimdi arıyorum. Anlatacak yazacak anıların içinde gezerken bir anı daha kulaklarımın içinde ve gözlerimin önünde beliriverdi ve ben şimdi o anıya doğru yolculuk yapıyorum. Kalemim ve yüreğim o anının dalgaları arasında coşuyor.
Ceylan hocanın Ankara Atatürk Kültür Merkezinde imza günü "Öldürülen 101 Şair " kitabını imzalıyor. Beni telefonla arayarak "Aysel Bana Çok acil Dişçi bul dedi." "Ne oldu hocam sorusuna " Ya dişim kırıldı yemek yiyemiyorum bir şey içemiyorum eline çubuk tut senden haber bekliyorum dedi ve kapattı" eh emir büyük yerden geldi bu görevin içinden çıkmalıyım yapacak başka bir şey yok ama işin kötüsü saat 6 geliyor günlerden cumartesi yani zor bir görev"
Arkadaşımı arayarak yardım istedim evet kendi iş hanı içerisinde arkadaşına rica etmiş biz acele gittik. Kapıdan girdi ve elindeki "Öldürülen Şairler" kitabını göstererek "Ben Mustafa Ceylan bu kitabın yazarıyım acil benim dişlerimin yapılması lazım dedi ve uzattı" Dişleri istediği şekilde yapılmıştı. Borcum nedir sorusunun karşılığında dişleri yapan diş hekimi hemen hazır ola geçti, ceketinin düğmesini ilikleyerek saygıyla önünde eğildi ve "Üstadım benim borcum nedir?" diye sordu.
O anda Mustafa Ceylan'ın yüzünde mutlu bir tebessümle teşekkür ederek oradan ayrıldık .
Yazdığı kitaba böyle değer verildiğini görmek yazar için çok önemlidir.
Üzerime düşen görevi yapabilmenin huzuruyla o günü bitirdim..
Anlatılması, hoş bir o kadar gurur verici bu olay daha sonraki yıllarda tebessümle hatırlayacağımız bir anıya dönüştü. Yüreğindeki o koşulsuz insan sevgisinin verdiği güç onu sanat dalında bir ustad yaptı ve bir o kadar da acı çektirdi.
Ama o acının farkında ve coşkusuyla yaşadı.
Ölümü hissetti elveda dedi. Yaşamı hissetti gülümsedi.
Bir çiçeğin koparılmasına dayanamadı.
Kopardılar gülümü diye şiir yazdı.
O duyguları, o coşkularıyla, heyecanlarıyla sonsuzlukta şimdi ve ben orada olan ailesi ve dostlarıyla tabutu başında onu ışıklara gönderdim. İçimdeki acıyı tarif etmek çok zor ve bir ara tabutuna bakarken gözümün önünde canlandı ve tabutundan çıkarak "Bana ne yapıyorsunuz ben yaşıyorum" DİYE Haykırdı. Senin yolun sevgi yoluydu, ışık yoluydu, insanlık yoluydu ve yaptığın eserlerle hep yaşayacaksın şimdi ve sonsuza kadar.
Yürekten seni selamlıyorum.
Şiir kanatlarıyla geziyorsun biliyorum, şiir kanatlarıyla dalgalanıyorsun biliyorum.
Şiir kanatlarıyla uçuyorsun biliyorum, sen gökyüzünün en yükseğinde sen Ceylanların içinde, sen Yunusların yüreğinde sen bu günümüzde ve yarınımızda hep var olacaksın.
Sen Yunusun odunu, sen Karıncanın gölgesi ve sen.
Bir Yanardağ fışkırması gibi hep var olacaksın öyle demiştin ya .
Karıncanın gölgesi sana gölgenden selam gönderiyorum.
Işıklar yandıkça, sen var olacaksın.
Aysel AL
2.08.2018
ANKARA