Dr. Şemsettin Küzeci
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Irak’tan gelen bir ses. Anlamlı, gür. Dr. Faruk Faik Köprülü, Kerkük’lü Dr. Şemsettin Küzeci’yle ilgili yaptığı araştırma – incelemelerini geniş bir anlatım ve değerlendirmeyle kitaplaştırmış.
Kitabın adı: Irak Türkmen Kültür Elçilerinden Dr. Şemsettin Küzeci.
Kapakta, ön kapakta Dr. Şemsettin Küzeci’nin yakışıklı bir fotoğrafı (dörtlenmiş) yan yana gelmiş, getirilmiş yakışıklı dört fotoğrafı var. Kıskandığım fotoğraflar bunlar.
İnceleme ve metinler Dr. Faruk Faik Köprülü imzasının taşıyıcısı. Dizgi ve kapak düzenlemesi Aybeniz Küzeci’ye ait.
Kitap, merkezi Azerbaycan’ın Başkenti Bakü’de bulunan, Dünya Genç Türk Yazarlar Birliğinin Irak Şubesi tarafından günyüzüne çıkarılmış, yayınlanmış.
Türk Dünyası edebiyatçılarına armağan edilen, ithaf edilen kitabın içindekiler bölümünde; Dr. Şemsettin Küzeci’nin edebi kişiliği, şiirlerindeki ustalığı, milliyetçi ve vatanperverliği, şiirlerindeki aşk temaları – heykel bütünlüğü, sembolizm yönleri, şairin yaşam felsefesi gibi başlıklarla kitabın sayfalarında (başlıklar altında) bizimle selamlaşıyorlar.
Dr. Faruk Faik Köprülü’nün Kerkük’te yazdığı bir önsöz var uzunca. 9 ncu sayfadan bir bölüm –cümlede: Dr. Küzeci, son yıllarda göze batar derecede kültür alanında Irak Türkleri, Azerbaycan ve Türk Dünyası halklarıyla kültürel ve edebi ilişkilerinde yaratıcılık ve canlılık kazandıran, sevgi köprülerinin uzanmasında büyük rol oynamıştır” denilişi, gerçeklerin ortaya konulması bakımından önem taşıyor.
Dr. Şemsettin Küzeci’nin “Aşkın unuttum” başlıklı şiiri 37 nci sayfada yeralmış. Bu şiirden iki dörtlük efendim:
*
Anladım aşkımın birden sonu yok,
Dönme bana artık, aşkın unuttum,
Aşk diye içimde böyle duygu yok,
Dönme bana artık, aşkın unuttum.
*
Yürek acısına çare yapmazsın,
Bıraktığın gönlü dönüp kapmazsın,
Ben gibi soyluyu bir de tapmazsın,
Dönme bana artık, aşkın unuttum.
***
Mahpus Duygular
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Irak çıkışlı, Kerkük çıkışlı yayınların büyük bir bölümü, hatta tamamı Dr. Şemsettin Küzeci tarafından bana ulaştırılıyor.
Bu yayınlardan kitaplardan biri, Sami Yusuf Tütüncü imzasıyla 80 sayfayla yayınlanan, günyüzü gören bir şiir kitabı. Irak, Işık Edebiyatçılar Grubunun, Işık Yayınlarının 2 ncisi. Şiir dizisinin birincisi. Dr. Şemsettin Küzeci yayına hazırlamış, geleceğinden ümitli olduğumuz başarılı çalışmalarıyla göz doldurmaya başlayan Aybeniz Küzeci’nin dizgi, mizanpaj ve kapak tasarımıyla günyüzü gören kitabın, takdim, Sami Yusuf Tütüncü’nün biyografisinin verildiği iki sayfalık anlatım, eserlerinin yer aldığı değerlendirme Dr. Şemsettin Küzeci imzasının taşıyıcısı.
Kitap üç ayrı bölümden oluşuyor. Bunlar; Serbest şiirler, Hece şiirleri, dini şiirler. Şimdi ilk bölümün, serbest şiirlerinin başına dönelim ve “Sakın unutma” adlı, başlıklı şiirden bir bölüm, ilk bölüm sunalım efendim:
-Uyu yavrum ağlama,
İşte bu da,
Bir gündür geçer,
İnsanlar acı çeker,
Yüreğinde gam eker,
İstemeden bavulunu,
Sırtına alır.
Sami Yusuf Tütüncü’nün anlatımı yumuşak, anlaşılır ve kalıcılığı fazla olan duygulardan oluşuyor. “Sendedir dadım/, Ah’ım, feryadım/ Bütün muradım/, Canım.. Bağdat’ım”da olduğu gibi. Sayfa 30’daki “Kerkük’adlı şiirden bir dörtlük, ilk dörtlük aktaralım:
-Kerkük’te bulutlar dağınık olmaz,
Bu yüzden Türkmenler yağmur suyudur,
Bu sudan içenler daha aldanma,
Türkmenler Kerkük’ün canı ruhudur.
Yukarıdaki dörtlük, hece şiirleri bölümünden alınmıştır efendim. Dini şiirler bölümündeki ilk şiir “Yarap cenneti” adıyla karşımıza çıkıyor. Buradan bir bölüm, ilk bölüm, ilk bölüm:
-Yarap cenneti nasibin eyle,
Cennet Muhammed’i şafiim eyle,
Yüce Kuran’ı tabibim eyle,
Yarap Cenneti nasibim eyle,
Can Muhammedi şafiim eyle.
Tebriklerimi, sunuyor, Irak Işık Edebiyatçılar Grubu içindeki kardeşlerimi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. ***
Irak Türkmenlerinin Sesi: Erbil Gazetesi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Elimde bir gazete var, adı: “Erbil Gazetesi”. İlk sayısı. Mayıs 2011 tarihinde 8 normal boyutla günyüzü görmüş.
Aylık siyasi, kültür, tarih ve araştırma gazetesi. İmtiyaz sahibi: Himdat Bilal, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Eymen Khedher, Genel Koordinatör: Mehmet Ferid Erbiloğlu, Haber Sorumlusu: Ahmet Dağlı, Araştırma ve Makale Denetleyicisi: Erol İlhanlı, Muhabir: Muhammet Saffar, Spor Haberleri Sorumlusu: Dilzar Marf Selim. İdare Merkezi: Mithatpaşa Cad. Birlik apt. No:48-15 Kızılay- Ankara. Tlf: 0312- 432 41 59.
İlk sayfada değişik haberler, iç sayfadan birkaç anons, Gazetenin imtiyaz sahibi Himdat Bilal’ın “Erbil’e hayırlı olsun” başlıklı başyazısı, sunuşu. Erbil’in tarihi, kültürü, örf ve adetleri, gelenek ve görenekleri ile her zaman bir Türkmen şehri, kardeşlik ve barış kaynaşma ve paylaşma öncüsü olduğu Erbil tarihinin MÖ.6000’lere dayandığı hatırlatılıyor.
Gazete logosunun solunda bir dörtlük var. Bu dörtlük şöyle:
Nezan Erbil,
Nezan Erbil,
Biraz gül bazen Erbil,
Garibi besler, bekler,
Öz ehlin ezen Erbil.
İkinci sayfada, Avukat Sanan Ahmet Ağa ile özel söyleşi yeralıyor. Muhabir Ahmet Dağlı’nın röportajı bu. 3 ncü sayfada, hayırlı olsun Erbil başlıklı bir şiir, Dilşat Terzi’nin anlatımının ilk bölümü.
4 ncü sayfada, ITC Temsilci Yardımcısı Av.Aydın Maruf Selim’in Erbil Gazetesine konuştuğu başlık olarak veriliyor. Burada, “Türkmen Vekiller bir kitle oluşturamıyorlar” ara başlığı dikkat çekiyor.
5 nci sayfada, iki haber, bir deneme ve dört ayrı şiir yeralıyor. Şiirler, Adnan Kasapoğlu, Nesrin Erbil, Diyar Erbil, Diler Kasap imzalarının taşıyıcıları. Adnan Kasapoğlu’nun “Biz Türkmen’iz” başlıklı şiirinin girişi:
İnsana saygı duyan, insanın özüyüz biz,
Uygarlıklar yaratan, tarihin gözüyüz biz,
O yıkılan dağların bitmeyen tozuyuz biz,
Birikip tepelenir bir de dağ yaratırız,
Tarihi şaşırtacak, altın çağ yaratırız.
6 ncı sayfada Dr. Abdullah Ahmet’in “Estetik burun ameliyatı” başlıklı bilgi aktarımı, öteki sayfalarda haberler, spor haberleri dikkat çekiyor Erbil Gazetesinin. Tebriklerimi, sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim.
***
Rabia Gölbaşı’dan: 17. Şiir Şöleni
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Ülkemizde, şiir ağırlıklı etkinliklerin anlam ve önemi kalmadı artık. 100,150,200 kişinin katıldığı sözde etkinlikler, şairlerin veya şair görünenlerin bir araya geldiği, getirdiği toplantılardan öte gidemiyorlar, götürülemiyorlar.
Bu etkinliklerin bir kısmı da, derneklerin, vakıfların belediyelerin olanaklarıyla gerçekleştiriliyor ki, oralardaki hâkimiyetler, kişisel yakınlık, birbirini destekleme, öne çıkarma düşüncelerinin sergilendiği yerler oluyor.
Rabia Gölbaşı, Ankaralı şairelerimizden. Yazarlığı, gazeteciliği var Rabia hanımın. Yıllardır tek başına “Şiir şölenleri” düzenleniyor, gerçekleştiriyor. Bu şölenler, aylar önce başlanılan hazırlıklar sonunda ortaya konuyor.
Rabia hanımın 17.Şiir Şöleni, Ankara İLESAM Genel Merkezinde 21 Mayıs 2011 tarihinde gerçekleştirildi. Bir düzen içinde, kürsüye çağrılanların, bir kıdem sistemi esas alınarak davet edilişleri, katılımcılara kitap, dergi ağırlıklı “hediyeler”in verilişi, Rabia Gölbaşı Şiir Şölenlerinin anlam kazanmasını, Ankara’da olursanız, koşa koşa gittiğiniz bir etkinlik olma özellik ve güzelliğini sürdürüyor. 21 Mayıs 2011 tarihinde de öyle oldu. Seve seve katıldım, koşa koşa gittim. Orada, “Yorulduk” adlı, başlıklı şiirimi okudum. Bu şiir 1980’li yıllarda yazdığım bir şiirimdi. Mısraları şöyleydi bu şiirin:
Acemiler elinde,
Kala kala yorulduk,
Ne karmaşık olduk,
Ne de durulduk,
Ne hakim olup sorduk,
Ne suçlu olup sorulduk,
Acemiler elinde,
Kala kala yorulduk.
Rabia Gölbaşı titiz çalışıyor. Önceki yıllarda düzenlediği etkinliklerine, şölenlerine katılanlarla ilgili, telefonla kutlayanlarla ilgili, sponsorlarıyla ilgili listeler düzenliyor, ilgililere ulaştırıyor.
Rabia hanımın 21 Mayıs 2011 tarihinde gerçekleştirdiği 17.Şiir Şöleninde katılımcılara ulaştırdığı yayınlardan: Tuğra Yapı Denetim Ltd. Şti.’nin 2011 yılı ajandası, Güzide Gülpınar Taranoğlu’nun yeni bir şiir kitabı “Akşamlar Yaklaştıkça” adlı olanı, Meriç Coşkun’un yayına hazırladığı: “Türk Dünyasından Seçme Türkülerimiz” yine Meriç Coşkun’un yayına hazırladığı “Onlardan Diridirler” adlı kitabı, “Yeşil Beyaz” adlı derginin 3 ncü sayısı. Tebriklerimi, sevgi ve saygılarımızı sunuyorum efendim.
Teşekkür: Sayın İsa Kayacan; Her yıl Mayıs ayında düzenlediğimiz şiir şöleni geleneğini devam ettirerek, bu sene “17.Şiir Şöleni”ni gerçekleştirmenin onuru ve mutluluğunu birlikte yaşadık.. Gönül pınarınızdan akan duygu dolu mısraları, bizlerle paylaştığınız için teşekkürlerimizi sunuyoruz (Rabia Gölbaşı, şair, yazar, gazeteci- Ankara, 21 Mayıs 2011)
Teşekkür Belgesi: Sayın Prof. Dr. İsa Kayacan; şair, yazar, gazeteci, Sanat ve Sanatkârlar Topluluğu Kültür Derneğimizin, Türkiye genelinde düzenlenmiş olduğu, “Aşk ve Sevgi” konulu ödülü şiir yarışmasında jüri üyesi olarak katkılarınız nedeniyle teşekkürlerimizi sunarız. (Sevgi Eser, SAKÜDER Yönetim kurulu Başkanı, Şair, Yazar- Ankara, 21.05.2011)
***
Burhan Garip Şavlı’dan; Dört Yön Malazgirt
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Kitaplar.. Payda Yayıncılık’ın sahibi Gülendem Gültekin tarafından bana ulaştırılan kitaplar. Bunlardan bir yenisi, bir başkası; Burhan Garip Şavlı’nın “Dört Yön Malazgirt” adlı şiir kitabı.
Merkezi Ankara’da bulunan, Metin Turan arkadaşımızın yönetiminde faaliyetlerini sürdüren “Ürün Yayınları” arasında günyüzü görmüş bir kitap elimdeki, masamdaki efendim.
Kitabın ilk şiirinin adı: “Merhaba”. Burada; Işıl ışıl gözler/Sıcacık eller/Merhaba, dendikten sonra; Merhaba Dört Yön/Malazgirt/Merhabayla bitiriliyor.
Şiirler, genelde kısa ve uzun soluklu olanlar olarak karşımıza çıkıyor, sayfalara aktarılmış. Sayfa32’de “Malazgirt Vatan” adlı şiirle karşılaşıyoruz. Bu şiirin bir bölümünde, ilk bölümündeki duygular:
Dört Yön’de,
Bin yılın anısıdır,
Selâma durduğumuz
Mazalgirt kutsal,
Malazgirt sonsuz.
Serbest tarzdaki, türdeki şiirler yanında, hece vezniyle yazılmış olanlar da var. Sayfa 84’deki “Göçüp gitti”den:
Ova bayır kederlendi,
Ayrılıktan, yastan yana.
Bir seherde kanat açtı
Havalandı allıdurna.
Dört yön, Mavi kurt, Malazgirt anıları, Allıdurna, Karanfillerde sevgi açar, bölümlerinden oluşan “Dört yön Malazgirt” adlı şiir kitabı içindeki şiirlerden “Toprak kokusu” adlı şiir 159 ncu sayfada bizimle selamlaşıyor. Bu şiir:
Yağmur yağı,
Toprak kokuyor hava,
Su değil dostlarım,
Ekmek değil,
Toprak kokusu
Bedava.
Burhan Garip Şavlı: 1927 yılında Muş’ta doğdu. Diyarbakır Lisesi ve Gazi Eğitim Enstitüsünü bitirdi. Liselerde öğretmenlik ve müdürlük yaptı. 1977 yılında Muş ilimizden Milletvekili seçildi, Parlamentoda görev yaptı.
***
Dersaadet’ten Haremeyn’e Surre-i Hümayun
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Yusuf Çağlar ve Salih Gülen, hazırlamalarıyla, imzalarıyla yayınlanan büyük boy 304 sayfalık Bank Asya yayını olarak günyüzü görmüş, ciltli bir kitap.
Bursa’da şair Nurten Emre’nin gönderdiği (teşekkür ediyorum) bir hattat özelliği ve güzelliğiyle bana imzalanarak kitaplığımdaki yerine yakışan “Dersaadet’ten Haremeyn’e, Surrei Hümayun” adlı kitabın hazırlayıcıları Yusuf Çağlar, Salih Gülen olarak görülürken, iç sayfalarda imzaları yeralanlardan, metinlerin imza sahiplerinden hareketle gördüklerimizin sıralanışı şöyle efendim:
Yusuf Çağlar, O.Faruk Şerifoğlu, Hüseyin Özdemir, Salih Gülen, Selin İpek, Münir Atalar, Şakir Batmaz, Murat Kargılı, Hülya Tezcan, Esra Doğan.
Tertemiz bir baskı, kuşe kağıt görünüş zerafeti, baskı güzelliğini ortaya koymuş. Bank Asya Kültür Hizmetlerinin 8 ncisi olarak günyüzü görmüş. Genel Yayın Yönetmeni olarak Dr. Reşit Haylamaz’ın ismi geçiyor, kaydediliyor.
Yeryüzünün en büyük yardım kervanı Surre, başlığıyla veya bu noktadan hareketle ayrı ayrı yazılanlar, Ünal Kabaca, Yusuf Çağlar, Salih Gülen imzalarının taşıyıcıları olarak görülüyorlar. Bu imzalardan:
1- Her biri kendi alanında uzman birçok ismi bir araya getiren eserde, pek çoğunu belki de ilk defa burada göreceğiniz belge, fotoğraf ve gravürler yer alıyor (Ünal Kabaca),
2- Surre aynı zamanda ayrılık da demektir Mekke’den, Medine’den (Yusuf Çağlar)
3- Surre alaylarının sadece İstanbul’dan gitmediğini biliyorduk ve yalnızca İstanbul’dan gönderilen sure alaylarının hususan Mısır tarihine vefasızlık olacağını düşündük (Salih Gülen)
Kitabın dört bölümünden meydana geldiğini görüyoruz. Bölümlerin ana başlıkları:
I. Bölüm: Dersaadet’ten Mekke ve Medine’ye gönderilen Surre-i hümayun,
II. Bölüm: Mısır’dan Haremeyn’e Surre gönderilmesi,
III. Bölüm: Mekke ve Medine’ye Surre Alayı ile gönderilen örtüler,
IV. Bölüm: Osmanlı hac kervanları, hac yolu güzergâhı ve mevlid alayı.
Tarihi albümlerde yeralan fotoğraflar, kitabın zenginliğini bir kez daha artırmış. Koleksiyon sahipleri kaynak olarak unutulmamış.
-Osmanlı Devleti’nin XVI. Yüzyılın başlarında Irak, Mısır ve Hicaz’ı hakimiyeti altına almasının ardından, İranlılar hacca gitmek ve hac farizasını eda edebilmek için Osmanlı Topraklarından geçmek ve orada ikamet etmek mecburiyetinde kalmışlardır. (Esra Doğan, Sayfa: 213)
***
Gümülcine’de yaşayan Füsun Suka’dan: Haykırış
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Yunanistan’dan, Batı Tarakya Bölgesinin bir tür başmerkez kenti konumunda bulunan Gümülcine (Komotini)’den seslenen Füsun Suka, ressam, şair, olarak ortaya koyduklarıyla takdir topluyor, beğenilip, alkışlanıyor.
Çanakkale’deki şiir etkinliklerinde gördüğüm ve “Haykırış” adlı şiir kitabını, (resim defteri şeklinde açılan – böyle düzenlenmiş) bana ulaştırdı.
84 sayfalık Haykırış içinde, sayfalarda yeralan şiirler, yer yer resimlerle beslenmiş, zenginleştirilmiş.
Haykırış içinde, şiirler var, yorumlar var. Yorumlar değişik imzaların kaleminden çıkmış.
Birleşmiş Milletler UÖK Büyükelçisi imzalı Prof. Dr. Elçin İskenderzade hocamızın önsözü var kitabın ilk sayfalarından birinde. Elçin hoca önsözünün bir yerinde:
-“Füsun Suka’nın şiirleri benim için büyük sürpriz oldu. Bu sürprizin sihiri ise, Füsun hanımın ressamlığında olduğu gibi, şairliğinde de, gerçek dünyamızı arzuladığı gibi betimlemeye dahil olmasıdır” diyor.
Abdurrahim Subaşılar, Füsun Suka’nın özgeçmişi hakkında bilgiler veriyor. Füsun hanımın 1959 yılında Yunanistan’da – Gümülcine’de (Komotini) de doğduğunu öğreniyoruz.
Prıl pırıl bir baskıyla şekillendirilen “Haykırış”ın sayfalarında, şiirler yanında Füsun hanımın fırçasından çıkma resimlerle de sayfalar zenginleştirilmiş.
Sayfa 28’deki “Çocuklarımız” adlı şiirden bir dörtlükle devam edelim:
-Çiçekler sararmasın,
Çocuklar ölmesin,
Çocuklarımız acı çekmesin,
Ana – babaların yürekleri yanmasın.
DER MİSİN? (Sayfa 29)
-Sana sonsuz güvensem,
“Seni seviyorum” desem,
Kuşlar gibi kanat açsam,
Rüzgâr olup kalbine girsem,
“Seni seviyorum” der misin?.
***
Güzide Taranoğlu Gülpınar’ın Sevgi Denizi’nden
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Sanat ve edebiyatımızın usta kalemlerinden, şiirimizin örnek alınan dünyasından Güzide Gülpınar Taranoğlu’nun şiirlerinden bazı örnekler verelim istiyorum efendim. Bu örneklerimiz:
DİLENCİ (Güzide Gülpınar Taranoğlu)
Sonbahar sarısı yapraklar gibi,
Hayatın selini kapılmış gider,
Kurumuş çatlamış topraklar gibi,
Ümitsiz yollara herdem seferber.
*
Bir lokma ekmeğin peşine düşmüş,
Yaşamak zevki yok – hayata küsmüş,
Çevreye selâmı sabahı kesmiş,
Nereden gelmiştir –nereye gider.
*
Acımak – üzülmek yeterli midir,
Sormaya ne hacet kederli midir,
Yedikat yabancı – ya yerli midir,
Pejmürde – perişan ve çok derbeder.
*
Dilenci deyipte geçme o da can,
Kaderin elinde oyuncak insan,
Sevgiye – ilgiye muhtaç her zaman,
Üçkuruş yerine ona şefkat ver.
Bir başka Güzide Gülpınar Taranoğlu şiiri “Aklını hemen topla” adının taşıyıcısı efendim. İşte bu şiir:
AKLINI HEMEN TOPLA (Güzide Gülpınar Taranoğlu)
Çare değil teselli bil ki her derde güzel,
Düşüncen senden uzak bilmem ki nerde güzel,
Korkarım düşmeyesin bir gün namerde güzel,
Aklını hemen topla biriksin serde güzel.
*
Düşenin dostu olmaz – ayağını sağlam bas,
Kişi düşmeye görsün asla tutanı olmaz,
Düşman denmese bile çevrede gerçek dost az,
Aklını hemen topla biriksin serde güzel.
*
Dedikodu ederler sonra çok üzülürsün,
Kimse farkında olmaz erirsin – süzülürsün,
El için yanma nare – lakin kendin bilirsin,
Aklını hemen topla biriksin serde güzel.
*
İnsanların öz rengi meydana çıkar er – geç,
Arkadaş diyeceğin kişiyi dikkatli seç,
Korkarım düşmeyesin bir gün namerde güzel,
Aklını hemen topla biriksin serde güzel
***
Güney şairlerinden
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Ülkemizin güneyinden, Güney Bölgesinden, Fethiye’den – Dalaman’dan şiirleriyle bize ulaşanlar var. Bunlar, Edebiyatımızın güney temsilcisi Ünal Şöhret Dirlik ve şiirimizin usta kalemleri arasına giren Birdal Can Tüfekçi. Ünal Şöhret Dirlik Fethiye’den, Birdal Can Tüfekçi Dalaman’dan sesleniyor şiirleriyle.
Ünal Şöhret Dirlik hocanın “Kör şeytanın kulağına kurşun” şiiri var masamda. Bu şiir:
KÖR ŞEYTANIN KULAĞINA KURŞUN (Ünal Şöhret Dirlik)
Kör Şeytan gibi / “Ben ben” demelerim / Boşuna değil
Kulağına / Bir şey söyleyeceğim / Azıcık eğil!.
*
Ben var ya / Bu ben / Yıllar yılı
Kaleme gelmez / İşlerle / Gönlünü avutan
Feleğin çemberinden / “Ha geçtim” / “Ha geçeceğim” diye
Uğraşıp duran, / Benim sıkıntılarım / Hep senin yüzünden!
DUYDUN MU!..
Birdal Can Tüfekçi’nin iki şiiri var masamda. Birinci şiir beş ayrı dörtlükten meydana geliyor. Adı: Git güle güle.. Bu şiirden efendim:
GİT GÜLE GÜLE (Birdal Can Tüfekçi)
Şansın hep bol olsun, yolunsa açık,
Gitmek istiyorsan git güle güle,
Dönüp gelme, sanma, kapım hep açık,
Gitmek istiyorsan, git güle güle!
*
Bu son gidişindir, dönüşün olmaz,
Zorlama istersen, aşkta zor olmaz.
Bil ki yüreğimde, sana yer olmaz!,
Gitmek istiyorsan, git güle güle!.
Ve bir başka Birdal Can Tüfekçi şiiri. Adı: Yüzüm gülmüyor.. Altı dörtlükten meydana gelen bu şiirden:
YÜZÜM GÜLMÜYOR (Birdal Can Tüfekçi)
Yıkık viranedir, gönül sarayım,
Ne kadar uğraşsam, hiç tam olmuyor.
Ezelden yaralı bahtı karayım,
Nedense bir türlü, yüzüm gülmüyor!.
*
Görür görmez seni, aşkla dolmuşum.
Dilim tutulmuş da, donup kalmışım!,
Gözlerimden gönlüne, ateş salmışım,
Nedense bir türlü, yüzüm gülmüyor!
***
İzmir’li iki imzadan birer şiir
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Bugün, sütunumuzda şiirleri yer alacak şairlerimiz: İzmir’den Aynur Avcı, Hava Köseoğlu. Bu şiirlerin, imzalarıyla birlikte sıralanışı şöyle efendim:
KORDON BOYLARINDA (Aynur Avcı)
Ay ışığı düşer dalgın sulara
Sanki gözlerimde aşkı heceler
Umutlarım vurur yakamozlara
Kordon boylarında bitmez geceler.
*
El ele tutuşur bütün aşıklar
Şiirlerde şarkılarda sevda var
Gönülde aşk, bakışta tat, dilde yar
Kordon boylarında bitmez geceler.
*
Bir başkadır dalgaların müjdesi
Günü bekler martıların şuh sesi
Zaman sessiz, sessiz alır nefesi
Kordon boylarında bitmez geceler.
ÖMRÜM (Hava Köseoğlu)
Bir resimdir ömrüm deniz taşında
Ah şimdi vakitsiz yılmış neyleyim
O candır ki özü gençlik yaşında
Bir çiçekken erken solmuş neyleyim..
*
Can huzursuz yine taşar bendinden
Zor zamandan gelir ki geçer kendinden
Yine tek şikâyet etmez fendinden
Gönül tasım dertle dolmuş neyleyim..
*
Teselli beklemez elin elinden
Hasret çıkar yârin tatlı dilinden
Saz da küser çalan gönül telinden
Vuslatım da gurbet olmuş neyleyim..
*
Karar müebbettir kader yazılmış
Kim bilir hangi an mezar kazılmış
Say ki içimdeki Necip Fazıl’mış
Mutluluk kısa bir yolmuş neyleyim..
***
Şükrü Öksüz şiirlerinden
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Şairlerimizin şiirleri.. Bu şiirler içinden yaptığımız seçmeler.. Bu şiirler içinden seçtiğimiz dörtlükler. Şükrü Öksüz, Aydın ilimiz merkezinden sesleniyor. Gazetelerdeki sanat ve edebiyat köşeleri – sayfalarıyla, yayınladığı dergiyle dikkat çekiyor, şiirimiz için hizmet veriyor.. Şükrü Öksüz şiirlerinden:
“Tadı Yok” adlı şiiri Şükrü Öksüz’ün beş ayrı dörtlükten meydana geliyor. Bu şiirin son iki dörtlüğü
TADI YOK (Şükrü Öksüz)
Yalnız başıma inan çıkılmıyor yamaçlar,
Sen yanıma gelince uyanıyor ağaçlar,
Sensiz işe yaramaz gerçekleşse amaçlar,
Sen yanımda değilsen hiçbir şeyin tadı yok.
*
Basit bir aşk sanmıştım aşıkmışım ben sana,
Bana ihanet edip gidemezsin yabana,
Acı, ekşi ve tuzlu geliyor her şey bana,
Sen yanımda değilsen hiçbir şeyin tadı yok.
Ve bir başka Şükrü Öksüz şiiri “Hayırsız oldun” adıyla bize ulaştı. Bu şiir de beş ayrı dörtlükten meydana geliyor. İlk iki dörtlüğü bu şiirin:
HAYIRSIZ OLDUN (Şükrü Öksüz)
Benden uzaklığın belki yüz arşın,
Buna rağmen yine kalbime doldun,
Delice yürekten sevmeme karşın,
Nasıl da bu kadar hayırsız oldun.
*
Gün yirmi dört saat aklımda senken,
Seni yüreğimde taşıyan benken,
Seninle birlikte her zaman şenken,
Nasıl da bu kadar hayırsız oldun.
*
“Dirin değil” başlıklı şiiriyle de bize ulaşan Şükrü Öksüz (bu şiir de beş ayrı dörtlükten meydana gelmiş ) duygularını birbir sıralarken, bu şiirin iki dörtlüğünde şöyle sesleniyor:
DİRİN DEĞİL (Şükrü Öksüz)
Aklımda ve kalbimde sen olduğuna göre,
Hiç ayrılmak olur mu böyle göz göre göre,
Ölüm cezası verir beyle vakaya töre,
Başkasına cesedin yar olur, dirin değil.
*
Gelin geldin severek cennet Aydın iline,
Mazideki sevgilin hemen bugün siline,
Son sevgilinim senin bu iş böyle biline,
Başkasına cesedin yar olur, dirin değil.
***
Güzide Gülpınar Taranoğlu’nun iki şiiri
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Edebiyatımızın temel taşlarından, hizmetleriyle gönüllerde taht kurmuş, sevilip sayılan, isim ve imza olarak sıklıkla aranan kalem sahiplerimizden Güzide Gülpınar Taranoğlu’nun iki şiiri var aşağıda. Buyurun birlikte okuyalım efendim:
HEYECANLAR (Güzide Gülpınar Taranoğlu)
Kaç türlü heyecan var,
Düşünür mü insanlar,
Sevmek ve sevişmekte,
Heyecan – tatlı anlar.
*
Korkudaki heyecan,
Derim çekmesin düşman,
Korkmam; diyorsa bir can,
Korksun, o zaman anlar.
*
Beklemek heyecanı,
Perişan eder canı,
Kavuşmaktır dermanı,
Asır olur zamanlar.
*
İmtihan heyecanı,
Zifir eder cihanı,
Varmıdır kurtulanı,
Bu işe giren anlar.
*
Yaşanmaz heyecansız,
Ancak, olmadan, cansız,
Duygusuzluk imkansız,
Canda can heyecanlar.
ŞAİRİM, TOPLUMDUR YERİM(Güzide Gülpınar Taranoğlu)
Dört yanı inceler görür gözlerim,
Yazarım – şairim toplumdur yerim,
Sevdim mi kalbimle – canla severim,
Şiir dünyasında yılmaz neferim.
*
Ben benden çıkmışım, toplum olmuşum,
Çevremde oluşan dertle dolmuşum,
Gelecek günlere aydın yolmuşum.
Toplumla bütündür düşüncelerim.
*
Şairim şiirim kendimden öte,
Kalemle katılıp her tür hizmete,
Sesimi veririm tüm memlekete,
Mantığım çobandır olay güderim.
*
En güzel duyguda bütünleşirim,
Hele AŞK – Sevgide şiirleşirim,
Gönül, kalp, kafa, göz tam birleşirim,
Şiirsiz yaşanmaz doğru söylerim.
***
Söke sanat edebiyat ve kitap günleri
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Maşallah, yerel yönetimlerimizin sanat ve edebiyata, kitap ve yayıncılığa verdikleri önem, yerleşim birimlerimiz itibariyle dikkat çekmeye devam ediyor.
Eğitimci, şair, yazar – araştırmacı dostum Abdülkadir Güler’in gönderdiği bir etkinlik broşürü var masamda, elimde.
Adı: 7. Söke Sanat Edebiyat ve Kitap Günleri. 20-22 Ekim 2010 tarihlerinde, üç günde gerçekleştirilmiş.
Düzenleme: Söke Belediyesi ve Beşparmak Dergisi. Organize: Belediye Başkan Yardımcısı Levent Tuna. Beşparmak Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Talat Avcı imzalarıyla gerçekleştirilmiş.
Düzenleme kurulunda: Levent Tuna, Hüseyin Akkaya, Nimet İncedal, Talat Avcı, Necati Maldar isimleri yeralıyor.
Söke Belediye Başkanı Necdet Özekmekçi’nin “Kültüre ve sanata saygı” başlığı altında kısa bir sunuşu var. Bir yerinde: “Kent ve bellek, ana temasını kentin mimarisiyle; kentte yaşananların anılara dökülmesiyle; romanlara, öykülere, şiirlere yansımasıyla birleştirip buluşturup gözler önüne sermek istedik” diyor Necdet Özekmekçi.
Söke ve çevresi, tarihi güzellik ve görünümleriyle, sayfalara aktarılmış. Katılımcılardan, onur konukları: Hıfzı Topuz, Vecihi Timuroğlu, M. Şerif Onaran, Leziz Onaran, şeklinde sıralanıyor.
Sunum: Yunus Bekir Yurdakul olarak görülürken, konuk katılımcılar: Hüseyin Alemdar, Cengiz Bektaş, Gönül Çatalcalı, Oktay Ekinci, Ü. Yaşar Işıkhan, Ayten Mutlu, Hüseyin Peker, Latife Tekin, Bülend Tuna, Nalan Tuntaş, Ahmet Uysal, olarak sıralanıyor.
Yerel katılımcılar var: Zeki Acet, Talat Avcı, Abdülkadir Güler, Ziya Gürel, A. Ziya Kabak, Halil Özşarlak, Ali Sarayköylü, Tülay Sarayköylü, isimlerinden, imzalarından oluşan.
Söyleşi, şiir ikindisi, tanıtım, anma, fotoğraf sergisi gibi gündem başlıkları dikkat çekiyor.
Broşürün ilerleyen sayfalarında, katılımcıların fotoğraf ve biyografileriyle karşılaşılıyor.
Tebriklerimizi sunuyoruz efendim.
***
İzmir’den: Kurşun Kalem Dergisi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Dergilerimiz, gazetelerimiz. Yayınlandıkları süre içinde, geride kalan günlerdeki değerlendirmeleriyle önem kazanıyorlar veya gündemden düşüp, tarihin derinliklerine doğru akıp gidiyorlar.
Kurşun Kalem Dergisi. İki ayda bir edebiyat dergisi olarak İzmir’de yayınlanıyor.
Merkezi Ankara’da bulunan Payda Yayıncılık’ın sahibi Gülendem Gültekin aracılığıyla bana ulaşan “Kurşun Kalem” Dergisinin 16 ncı sayısı elimde, masamda.
Kırk sayfalık derginin kimliğine bakıyorum: Sahibi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü ve Genel Yayın Yönetmeni: Emine Ömer. Yazışma adresi: P.K.25 Karşıyaka – İzmir.
Kurşun Kalem’in sayfalarında (elimdeki sayının) imzaları bulunanlardan genel bir sıralama yapmak istiyorum: Arife Kalender, Ahmet Uysal, Ahmet Tüzün, Fergun Özelli, H. Avni Cinazoğlu, H. Cahit Kesre, Mustafa Durak, Yılmaz Arslan, Ahmet Yıldız, Ahmet Gündaş, Fadıl Oktay, Hüseyin Alemdar, A. Ömer Erdoğan, Nilüfer Altunkaya, Özgen Seçkin, Tuncer Uçarol, Baki Asiltürk, Hüseyin Cahit, R. Maria Rilke, Gönül Çatalcalı, N. Süer Sezgin, Ahmet Ada, Danyal Nacarlı, Hidayet Karakuş, Adil İzci, Nur Özalp, Hülya Soyşekerci, A.Kemal Hızıroğlu, Ahmet Çınar, Çev: Baki Yiğit, Gürgenç Korkmazel, Cüneyt Aryal, Fatma Akilhoca, Ersan Erçelik, Hüseyin Peker, Gökhan Arslan, Ayten Mutlu.
Sayfa 13’de yeralan Nilüfer Altunkaya’nın “Anafor” adlı, başlıklı şiirinden:
Burada, bu aşkın tarihinde,
Batık bir gemide gibiyim,
Yüzeye vurmamı bekleme, git,
Avun biraz yağmurda, yolculuklarda,
Tortumu kazı, kehanetinden..
*
Çok dağıldım soğuk sulara böyle,
Düşleri birbirine karıştıran anafor,
Boyutlarını unutturuyor nesnelere,
Ve aklım almıyor bir türlü,
Bana sapladığın ölümün,
Adı aşk, niye?.
***
Duyguların getirdikleri
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Duyguların getirdikleri, duyguların harman olup savruldukları.. Şiirler, bu şiirlerin mısraları. Şairleriyle, yazıp-yayınlayanlarıyla dikkat çekenler, göz dolduranlar. Ülkemizin değişik yerleşim birimlerinden bizimle selamlaşan şair dostlarımız. Bunların sıralanışı, şiirleriyle karşımıza çıkıyorlar:
SEVDA ÇEKERİM (Ünal Şöhret Dirlik)
Parktaki ağaca adını yazdım,
Sonra etrafına kalbimi çizdim,
Bir ok deldi geçti yazılı kalbi,
O zamandan beri sevda çekerim.
*
Ne sen geldin, ne de selamın geldi,
Ne üç beş cümlelik kelamın geldi,
Bilmiyorum gayri meramın neydi,
O zamandan beri sevda çekerim
*
Ünal Şöhret, aylar, yıllar geçiyor,
Sırası gelenler öte göçüyor,
Gönlüm kanatlandı sana uçuyor,
O zamandan beri sevda çekerim.
AR ETTİM (Ünal Şöhret Dirlik)
Şurada bir güzel gönlümü çaldı,
Ar ettim geriye isteyemedim,
Canlarım eridi geri dönerken,
“Emaneti geri ver” diyemedim.
*
Yüzüne bakarken nutkum tutuldu,
Gönlüm bir hoş oldu boynum büküldü,
Yandı yüreciğim tel tel döküldü,
Dilimdeydi sözüm söyleyemedim.
BENİM BABAM (Abdülkadir Güler)
Ben Babamı
Hep tarlada görürdüm
Çalışkan ve güleçti harman yerinde
Kinden, nefretten uzaktı
Paylaşmayı severdi
Gönlünce zengin ak-paktı
El malına “domuz kanı gibi” derdi
Sevgiden yana aydınca eserdi
Ekim’de coşar, Ağustos’ta Güler’di
Alnında akan teri buğday sarısı
Bütün çabası
Bizi mutlu etmekti
Namerde muhtaç
Olmayın
Bütün derdi…
***
Anadolu’nun “Şiir Bahçesi”nden
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Simav ilçemiz merkezinde 01 Aralık 1981 tarihinden beri yayınlanmakta olan, rahmetli Ali Abdülkerimoğlu ağabeyimizle özdeşleşen Anadolu Gazetesi 21 Ocak 2011 tarihinde yayınlanan 1158 nci sayısıyla 30 ncu yayın yılına merhaba dedi. Anadolu Gazetesi Arslan Abdülkerimoğlu tarafından yayınlanmaya devam ediliyor. Ali Abdülkerimoğlu ağabeyimizden miras kalan şiir sayfası “Şiir Bahçesi” adıyla Arslan Abdülkerimoğlu tarafından hazırlanıyor.
21 Ocak 2011 tarihli gazetenin şiir bahçesinde yeralan şiirlerden, bu şiirlerin mısralarından (dörtlüklerinden) seçtiklerimiz efendim. Ali Abdülkerimoğlu’nun Simavla ilgili bir dörtlüğü. Melahat Ecevit’in 7 dörtlükten meydana gelen şiirinden bir dörtlük. Engin Çır’ın üç dörtlükten meydana gelen şiirinden bir dörtlük ve Birdal Can Tüfekçi’nin beş ayrı dörtlükten meydana gelen şiirinden bir dörtlük alacağız aşağıya. Buyurun:
BENZER (Ali Abdülkerimoğlu)
Ak duvak giyinmiş geline benzer,
Boyu posu ile sülüne benzer,
Tıpkı yediveren gülüne benzer,
Benim memleketim, Yeşil Simav’ım.
NERDESİN? (Melâhat Ecevit)
Uykusuz geceler göze çökerken,
Gelirsin sanmıştım, şafak sökerken,
Gün ola bu hasret tükenir derken,
Gelmedin bir tanem, nerdesin nerde?
ADINI KALBİME YAZMIŞ OLSAYDIM (Engin Çır)
Hüzünler içinde kalıp dudağın,
Son defa sarmazdı beni kucağın,
Ayrılık gecesi, yaşlı yanağın,
Veda busesiyle öpülür müydü?
GİT GÜLE GÜLE (Birdal Can Tüfekçi)
Bu son gidişindir, dönüşün olmaz,
Zorlama istersen, aşkta zor olmaz,
Bil ki yüreğimde, sana yer olmaz!,
Gitmek istiyorsan, git güle güle..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder