Gazeteci Şakir Nazlım
aramızda yaşıyor
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Vefatla aramızdan ayrılanların ardından yazmak, duygularımı anlatmak gerçeği beni hep üzmüştür, yaralamıştır. Ama bu acı gerçeğin dışına çıkmak, farklı düşünmek gibi bir başka gerçeğin olmadığını biliyor, kabulleniyorum herkes gibi…
Azeriler, vefatla aramızdan ayrılanlar için; “dünyasını değiştirdi diyorlar. Ne kadar da doğru söylüyorlar değil mi? 1997 yılında, Merkezi Ankara’da bulunan Gazeteciler Cemiyeti yayını olarak vefatla aramızdan ayrılan 540 gazeteci- yazarın biyografilerinin yer aldığı “Türk Basını’nda unutamadıklarımız” adlı kitabımdan sonra, Mayıs 2007’de yine vefatla aramızdan ayrılan 464 kişinin biyografilerinin yer aldığı “Aramızdan ayrılanlar” adlı kitabımı yayınladıktan sonra, vefatla aramızdan ayrılanların sayıları artmaya devam etti. Bu iki kitap dışında kalanların, sonsuzluğa uğurladığımız, sevdiklerimizin biyografilerini de hazırlamakta olduğum, “Siz Beni Anlamayamazsınız!” adlı kitabımda yer verme çalışmalarımı sürdürüyorum. Değerli arkadaşımız Şakir Nazlım’da bu kitapda yer alacak inşallah!
ŞAKİR NAZLIM
1956 yılında Yozgat’ta doğdu. Gazeteciliğe Olay Gazetesinde başladı. Zaman, Türkiye ve Vakit Gazetelerinde sayfa sekreteri olarak çalıştı. Anayurt Gazetesinin Yazı İşleri Müdürü olarak çalışırken, kalp krizi geçirerek hastaneye kaldırıldı. Yoğun bakım ünitesinde tedavisi devam ederken, 10.06.2010 tarihinde vefat etti. Aynı gün, Ankara- Karşıyaka mezarlığı camiinde kılınan öğle namazının ardından, bu mezarlıkta toprağa verildi.
* Şakir Nazlım’ın gazetecilikteki başarısı, sabırlı ve azimli oluşundan geliyordu. O, yerine göre haberci, yerine göre gazete sayfalarının titiz sekreteri, denetmeni ve gözetmeniydi. Gazetecilikte çok önemli olan “sınırlı zamanı” verimli şekilde kullanabilen bir gazeteci olması bakımından hep takdir etmişimdir. Gazetemiz Anayurt’un Yazı İşleri Müdürü olarak çok önemli hizmetleri gerçekleştiren Şakir Nazlım’ın bizlere veda edişi, aramızdan ayrılışı çok erken oldu. O, basınımıza, bizlere daha çok şeyler verebilecek yaştaydı (Naci Alan).
* Bu alemin sabırsızlarındandı o. Bizim can arkadaşımızdı. Anayurt Gazetesi ailesinin “ŞAKO”su, Şakir Nazlım. Onun için erken terk etti bu dünyayı, hepimizi. Kendisi terk eden, ardında bıraktığı her şeyi terk edilenler listesine katıp sonsuzluğa uğurlandı. Gözyaşlarıyla, sevgi sözcükleriyle, güzel anılarla, Onun için yerinde rahattır diye umuyoruz (Mihriban Başlı).
* Bazı insanlara ölümü yakıştıramazsınız.. İnanamazsınız öldüğüne... Yaşam dolu, güzellik dolu kardeşim, arkadaşım Şakir’in aramızdan ani ayrılışını yaşadıkça kabullenemeyeceğim. Lakin, gerçek üzücü (Ahmet Tekeş),
* İyi bir insanı, değerli bir dostu; Şakir Nazlım’ı kaybettik. Bugün, Ankara’daki birçok gazeteci için geçerli olan bu cümle beni kesmez! Çünkü 35 yıllık meslek hayatımın 30 yılında vardı Şakir. Ona hiç kimse ‘Şakir’ diye hitap etmezdi. Adı: ‘Şako’ydu. İnsana bir ‘Şaki’ lâkabı gibi gelsede, “Şako” Şakir Nazlım’ın medya mahallesindeki adı, unvanı idi. Biz her ne kadar “manevi” desekte, patronu (muz) Naci Alan ağabeyin öz evladı gibiydi (Dursun Erkılıç).
* Şakir Nazlım, gazeteciliğin her kademesinde çalışarak, “usta gazeteci” olma gururunu yaşayan mütevazi yapısıyla aranılan bir arkadaşımızdı. O, önceki yıllarda çalıştığı gazetelerden tanıdığım, arkadaş ve dost çevresindekilerce sevilip sayılan, sessizliğinin arkasında yükselen bakışlarında pek çok şeyi saklayan ifade eden, herkesle barışık bir meslektaşımdı. Başkent basınının “Şakir abisi” bıraktığı dostluk mirasıyla aramızda yaşamaya devam edecek (İsa Kayacan).
* Şakir Nazlım iyi ve usta bir gazeteciydi. O’nu, insan Şakir Nazlım, dost Şakir Nazlım ve gazeteci Şakir Nazlım olarak üç vasfıyla unutmayacağız. O, alçak gönüllü, gösterişten hoşlanmayan, sensiz, ancak coşku dolu bir insandı. Şakir Nazlım, dürüst, pazarlıksız, ödün vermeyen, başı dik, kendisiyle barışık, tutarlı, ölçülü, üstün ve hızlı zekası olan başarılı bir gazeteciydi (M.Yahya Efe).
* Şakir Nazlım, kendi halinde, işini seven, terbiyeli, sakin, çalışkan bir gazeteciydi. Duruşuyla bile insanın yüreğinde iz bırakan arkadaşımızdı. Sabah geldiğimde, “nasılsın müdürüm” diyemeyeceğim için üzgünüm (Orhan Selen). ***
Siirt Lisesinden:
Asil Çınar Dergisi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
1954 yılında eğitim ve öğretime başlayan, o günden bu yana olgunlaşarak “asil bir çınar”haline dönüşen,Siirt Lisesi’nin dergisi 48 sayfayla 2. sayı olarak,pırıl pırıl bir baskıyla okurlarının,ilgililerin karşısına çıkıyor,çıkarılıyor.
Gazeteci dostumuz Cumhur Kılıççıoğlu’nun tavsiyeleriyle bize ulaştığını düşündüğümüz “Asil Çınar”dergisinin sahibi okul müdürü: Metin Aydın. Genel yayın yönetmeni: Ertuğrul Danış,Yazı işleri müdürü:İdris Yolbaş.Yedi imzadan oluşan yayın kurulu,üç imzadan oluşan inceleme kurulu var.
“Siirt Lisesi 56. Yılında-Anadolu Lisesi” başlıklı bir başyazı, sunuş var Metin Aydın imzalı. Sonunda, Asil Çınar dergisine karşı Siirt halkının, mezunlarımızın, yerel ve ulusal basının göstermiş olduğu ilgi ve samimi eleştirileri bizim için bir güç kaynağı haline gelmiştir” deniliyor.
Lise yönetimi, Müdür ve müdür yardımcılarının makamlarındaki görüntüleri, İz bırakanların fotoğrafları,Ertuğrul Danış’ın “Anadoluyuz biz”başlıklı yazısı dikkat çekenler olarak görülüyor.
Maziye bakıverince görünenler, fotoğraflar.. Lise yıllarında ki anılar. Sıfırcı Bedia hocanın sıfırları. Milletvekili Yılmaz Helvacıoğlu anlatıyor: (sayfa.8)
-Yoklamada sınıfı tam gören hoca hanım,hemen her derste başta tam gördüğü sınıfı eksilmiş görür ve bana seslenirdi.:
-Mümessil arkadaşların nerde?
Cevabımda her zaman aynı klişe:
-Bilmiyorum efendim. Devamı da hep aynı gerçekleşirdi. Bedia hoca hanım yüzünü buruşturur;
-Otur mümessil “0”.
Onu ve arkadaşlarımızı bir kez daha hayırla yad ediyorum.
“Asil Çınar”Dergisinin elimizdeki sayısında yeralan imzalardan:Metin Aydın, Ertuğrul Danış,Yılmaz Helvacıoğlu,Söyleşiler,Şaban Erdikler,Nedim Erkut,Cumhur Kılıççıoğlu, Yaşar Akdoğan,Başar Cander,Tayfun Bağış,Ayşe İlknur Yüce,Fecri Barlık,Ufuk Orhan,Röportaj,Canan Kök,Gamze Işıktaş,Adem Taş,Reşit Çakır.
Siyah-Beyaz lise yılları fotoğraflarının da ayrı bir önem taşıyan sayfalarıyla takdir ettiğimiz, her Lisemiz yönteminin bu tür yayınlarla ortaya çıkmalarının beklendiğini kaydettikten, tebriklerimizi,sevgi ve saygılarımızı sunduktan sonra,Ruşen Çakır imzalı sekiz dörtlükten meydana gelen “Siirt Lisesi” şiirinden iki dörtlük nakledelim fendim.Buyrun:
*
-Umudun gerçeğe dönüştüğü yer,
Başarıyla dolu Siirt lisesi,
Akılla bilimin buluştuğu yer,
Başarıyla dolu Siirt lisesi.
*
Bir tek eğitimde kalpte niyeti,
Bilgi haznesi büyük kudreti,
Senelerdir verir halka hizmeti,
Başarıyla dolu Siirt lisesi. ***
Salih Urhan
hocanın şiirlerinden
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Salih Urhan, Burdur folklorunun duayenlerinden. Kabak kemane ustası, folklor araştırmacısı, gururumuz. 24.03.2010 İzmir çıkışlı bir mektup aldım. İçinde Salih Urhan hocanın yazmış olduğu 155 şiirinden bazıları kendisine ithaf edilen Şah İsmail Türkmen oğlu, İsmail Kılınç, Ahmet Ordu imzalarıyla yazılmış şiirler,”Acıpayam” adlı,(1915), Yüreğil Muallimi Ali Vehbi’nin yazdığı,1951 yılında Ankara Çankaya Matbaasında basılan “Acıpayam”adlı kitabın iç kapak,154 ve 155 nci sayfalarının fotokopileri vardı. Burada, “Alibey”türküsüyle ilgili araştırma ve yayınlarımın yanlışlığından sözediliyor,bu görüşlere “katılmadığını ”ifade ediyordu Salin Urhan hoca.
Salih Urhan hocanın şiirlerinin bulunduğunu görünce, öğrenince hem sevindim,hemde utandım. Utanışım bugüne kadar O’nun şiirlerinden haberdar olmayışımdaki bilgi eksikliğimdi.
Eşeler Dağı, Mutlu olalım,Yeşilova çevresi, Kıbrısım,Arslan Mehmetçik, Sultan Pınarı, Burası Satırlar adlarının taşıyıcıları bu şiirler.
Salih Urhan hocanın şiir dünyasındaki duyguların mısralara dökülüşünde,bir fotoğraf makinasının hassaslığı görülüyor.Samimi duygu yumuşaklığı, hemşehri yakınlaşması gibi duygular öne çıkıyor.”Eşeler Dağı”adlı,başlıklı şiirinin girişindeki ilk dörtlük:
Yeşilova’dan batıya bakarsan eğer,
Dağların en güzeli, gözüne değer,
Kara görünmez yemyeşil uzayıp gider,
Dağların güzelidir,Eşelerim benim...
Ve “Yeşilova çevresi”adlı şiirinden bir dörtlük alarak devam edelim efendim. Buyrun:
-Gelin dolaşalım Yeşilovayı,
Bolca koklayalım Temiz havayı,
Çom ardıçtan sonra Akça kayayı,
Geçelim Kavaklıya,ateş yakalım.
Salih Urhan hoca için yazılan şiirlerden yapacağımız kısa alıntılar da şöyle:
CANIM ÖĞRETMENİM SALİH URHAN’a (İsmail Kılınç)
-Sevgi dedim, sevgi verdin,
Bilgi dedim,bilgi verdin,
Bilsen seni ne severdim,
Benim canım öğretmenim..
SALİH URHAN’a (Ahmet Ordu)
-Türküler söyleniyor kulağıma,
Çok çok uzaklarda senli türküler,
Dağ başlarında,tren yollarında,
Ala şafaklarda söyleniyor senli türküler.
***
Yeter Bektaş’tan: Damla Damla Aşk
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Şiir kitapları..Yayınlandıkları zaman içerisinde,tanınıyor,biliniyor. Şair ve şaireleriyle birlikte gündeme gelip, gündemde kalıp, sonra ya hatırlanmaya devam ediyorlar, ya da unutulup gidiyorlar.
Yeter Bektaş, Ankara’dan seslenen şairelerimizden biri. Yeni yayınlanan “Damla Damla Aşk” adlı 120 sayfalık şiir kitabıyla epey heyecan yaşadı, sevinç ve mutluluğunu yakın çevresiyle paylaştı.
Hayrettin İvgin imzalı önsöz, İsa Kayacan imzalı sunuş var. Hayrettin İvgin hoca, önsözünün bir yerinde: ”Yeter Hanım; şiire olan saygısıyla, şiire önem verişiyle güzelliği yakalamış durumda. Anlattığına göre,şiir yazmaya küçük yaşlarda başlamış” diyor.
Damla Damla Aşk, için Yeter Bektaş şöyle sesleniyor:
-Yârime haber saldım, beklerim gelsin,
Bülbülün figanıyla bağrımı delsin,
Damla dağı titreten esen bir yelsin,
Ölür gülün aşkından şu garip bülbül.
Hecevezni türündeki şiirleriyle dikkat çeken, zaman zaman serbest tarzdada şiirler yazıp yayınlayan Yeter Bektaş feyz aldığı rahmetli Hüseyin Yurdabak’ın 09 Ocak 2008 tarihinde vefatla aramızdan ayrılışının ardından yazdığı beş ayrı dörtlükten meydana gelen şiirinin bir dörtlüğünde duygularını şöyle ortaya koyuyor:
-Seksen yaşını geçmiş, gönül yaşı genç idi,
Halâ aşıktı kalbi, halâ sevmekte idi,
O yaşta miskin değil, yine çalışır idi,
Şiirlerle yaşardı, Ankara Beypazarlı.
Yalan dünyadaki vefasızlıklardan da sık sık dert yanan, yakınan Yeter Bektaş,”Gideceksen git”deme noktasına gelince,”Damla” rumuzu-mahlasıyla sözlerini şöyle tamamlar(S.74):
-Ne ressamım, ne mimar, ben bir eserim,
Kanımdan ırmak aksa, korkma keserim,
Damla yanar kül olur, Mevlâmdır kerim,
Çöllerde kavrulmaya gideceksen git.
Yeter Bektaş: Çorum’un Alaca ilçesinin Çomar (şimdi Yeşilyurt) köyünde doğdu.1977 yılında ailesiyle birlikte Ankara’ya geldi,Ticaret lisesinden mezun oldu. Serbest tarzdaki şiirleriyle, sanat ve edebiyat dünyasına adım attı. İlk kitabı “Damla Damla Aşk”la kitap yayıncılığı dünyasına merhaba dedi. ***
Öznur Keçici Demirel’den: Hasretim Sana
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Kitaplar.. Yayınlandıkları yerlerden, bize ulaşanlar, ulaştırılanlar.
Öznur Keçici Demirel, önce Bursa’dan seslendi, şimdi de Çanakkale’den sesleniyor.
“Hasretim Sana”adlı şiir kitabı geleli epey oldu. Sayfalarında gezme fırsatını yenilerde bulabildim.
160 sayfalık bir şiir kitabı. Kitabın kapağında yer alan bir dörtlük var kitabının adının da çıkış noktası yapıldığı, hareket noktası yapıldığı. Bu dörtlük şöyle:
-Zeytin gibi sanki, buruk gözlerin,
İçli şiir gibi, yanık sözlerin,
İnan, yüreğimi yakar közlerin,
Tutkunum, aşığım; hasretim sana.
“Kavuşmalar, hasretliğin mükâfatıdır” diyerek söze başlayan Öznur Keçici Demirel,6 ncı sayfadaki biyografisiyle okurlarının karşısına çıkıyor. Sonra bir merhaba… Arkasından, Mustafa Gür, İsa Kayacan, Tuncay Yalın, Ahmet Othan, İsmail Hakkı Demirel imzalı,Öznur Keçici Demirel hakkındaki görüşler sayfalara aktarılmış.
Kitap içinde yer alan şiirlerin alt kısımlarında, açıklamalar yer alıyor. Yayınlandığı gazeteler, besteleniş biçimi gibi.
Sayfa 21’de yeralan “Unutamam” adlı şiirden bir dörtlük alarak devam edelim efendim. Buyrun:
-Ben sana aşığım, ben sana vurgunum,
Gözlerim dalıyor, kirpiğim suskun,
Ben seni severken, seni özlerken,
Unutur muyum sevgilim,
Seni bu kadar severken...
Çanakkale’de oturup da, Çanakkale şiiri yazılmaz mı? Öznur hanım yazmaz mı? Yazmış ve kitabın arka kapağındaki “Çanakkale’m” adlı, başlıklı şiirinde şöyle sesleniyor:
-Seninle ne kadar gurur duysam, azdır,
Sana olan tutkular en büyük hazdır,
Bu haykırış, içten gelen bir niyazdır,
Sen, milletimin gururusun Çanakkale’m...
Öznur Keçici Demirel:31.12.1956 doğumlu. Çanakkale Ticaret Meslek Lisesinden mezun oldu. Değişik dizilerde yardımcı oyuncu olarak görev aldı.1976 yılında gittiği Bursa’dan,2007 yılında Çanakkale’ye geri döndü. İlk kitabı olan “Hasretim Sana” Ocak 2010’da günyüzü gördü.
***
Neşet Tınaztepe’den: Bizim Sokak
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Yayıncılık alanında emin adımlarla yürüyenlerin varlığını, kitaplarından hissetme, anlama, görme kolaylığı olduğunu ifade etmeliyiz,kabul etmeliyiz.
Neşet Tınaztepe Eskişehir ilimiz merkezinden sesleniyor. Öğretmenin Sesi Yayınlarının sahibi olan Neşet Tınaztepe Eskişehir ilimiz merkezinden sesleniyor, köy romanları dizisindeki yayınlarıyla dikkat çekiyor. Elimizdeki, masamızdaki “Bizim Sokak” romanı bunlardan biri efendim.
218 sayfayla şekillenmiş, hazırlanıp-yazılıp, yayınlanmış. “Çağdaş toplum, okuyan toplumdur” sloganından, görüşünden yola çıkılmış, hareket edilmiş.
“Işığa doğru ve Köye doğru”kitaplarıyla yayın alanına girip merhaba diyen ve “Bizim Sokak”adlı romanıyla 13 ncü kitabını yayınlayan Neşet Tınaztepe’nin “Bizim Sokak”romanı;
-“Tanyeri yeni ağarıyordu. Köyde horoz sesleri çoktan kesilmişti. Arasıra köpek havlamaları duyuluyordu. Ala Ahmet erken kalktı ve doğruca ahıra yürüdü. Atı bağlı olduğu yerden çözdü, yularından çekip avluya çkardı”şeklineki cümlelerle başlıyor.
Köy romanlarının altına imza koyabilmek için, köyde yaşamak gerekiyor, köylülerle çörek paylaşmak, dertlenip, sevinmek gerek. Bu uyguların yaşayıcısı olmak gerek. Neşet Tınaztepe bu gerçeklerin içinde yeralmış, yazdıklarıyla bunun ispatlanışını gerçekleştirmiştir. Tebriklerimizi sunuyoruz.
Romanın sonunda; “Muhtar Şaban Ağa, sığırtmaç Ümit’e döndü ve:
-Bu adam senin baban dedi.
Ümit olduğu yerde sağa sola sallandı ve yere düştü. Bir iki çırpındı, soluğu kesildi. Sonra durdu. Yüreği dayanamamıştı bu acıya...”cümleleriyle nokta konuluyor.
Neşet Tınaztepe:1926 yılında Çardak köyünde doğdu. Çifteler köy Ensitüsünde okuyan Neşet Tınaztepe, 1948 yılında köy öğretmeni oldu. 1969 yılında Bursa Eğitim Enstitsü Edebiyat Bölümünü bitirdi. Çocuk kitapları üzerine çalışmalar yaptı.
ELİRZA HASRET(Ekber Goşalı)
Azerbaycan’ın başkenti Bakü’den seslenen Ekber Goşalı’nın üç dörtlükten meydana gelen “Alirza Hasret”başlıklı şiirinden:
Ay Ekber Goşalı, bak bu cihana,
Ruhumuz ilmedi, göy üzü hana,
Alirza hasreti çek imtahana,
Gıymeti sevgiden gör neçe olur!... ***
Mektupların içinden bir şiir
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Mektuplar, getirdikleri. Bunların genel değerlendirme içinde sütunumuza, sütunlarımıza aktarılışları. Önce iki mektup:
1-Değerli dost sayın İsa Kayacan; Başlangıçtan beri değişmeyen, değişmeyecek olan mükemmel insanlığınıza ayırdığım ve sır gibi gözümde sıkı sıkı tuttuğum insanlık sevgisine sunduğnuz o sıcak yakınlığı bana da tattırdığınız için bütün teşekkürlerin az geleceğini duyurmuştum. Sağolun.
Ruhunuzun nuru içinizden, dış görünüşünüze, belli bir şekil almış, yansıyor. Kar gibi bembeyaz iyilik dolu bir yüreğe sahipsiniz. Takdire layık bu sözleri size herkes tarafından sevildiğinizin bir kanıtı olarak lütfen kabul ediniz. Selamlar, sevgiler, saygılar ve çoğuluyla teşekkürler (Kemal Petricli,12 Mart 2010-Köln-Almanya)
2-Sonsuz teşekkürler, hürmetler hocam sayın İsa Kayacan; Ben de hep sizin mail adresinizi düşünmüştüm. Şöyle ki; rahmetli Muammer Susuzlu bey için yazdığım şiiri iletmek için. Bu fırsatı bulduğum için çok mutluyum. Muammer Susuzlu bey yaşama veda ederken başucundaydım. Haliyle daha da derinden etkilenmemem mümkün değildi. Rahmetliyle ilgili yazdığım bir şiiri sunuyorum. Yeniden size özverili çalışmalarınıza teşekkür ediyorum. Saygılarımla (Gülşen Şenderin,İstanbul,18 Mart 2010)
BİR ŞAİR GÖÇTÜ(Gülşen Şenderin)
*Sayın Muammer Susuzlu anısına ithafen
Dalları savururcasına bir rüzgâr esti
Solgun bir gül veda etti yaprağa
Acıları, kırgınlıkları susturdu zaman
Kapkara bir bulut öfkesini bıraktı toprağa
Söz sukutu giyindi, yaşam özde manayı kesti
İki ucu bileli hançer dinlemedi aman
Çarmıha gerilircesine sabahlar, uyanışlar
Dar vakitlerin zulmünden bir şair göçtü...
*
Bir kalem o ilâhi takdire boyun eğdi
Dizelere ses veren ahenk yiterek uçtu
Bir kalp durdu yanlızlığını emanet ederek
Sonrasızlığı haykırdı acı acı duvarlar
Ardında kitaplaşan, kitaplaşmayan
Sayfalarca bir yığın mısra kaldı geriye
Umut sandıklarına sığmayan şiirleriyle
Dar vakitlerin zulmünden bir şair göçtü...
*
Evlatlarının yürekleri paramparça, yaslı
İyilik meleği Gülay hanım, suskun telaşlı
Kedisi Eda şaşkın, olanları hissetmiş gibi
Kıbrıs fesleğeni ağladı saksısında
Menekşesi Afrika’dan su istedi
Atatürk çiçeği edebi bir yüreğe sığındı
Sardunyaları komşuların emanetinde
Kitapları şiir sevenlerin denetiminde
Sevenlerinin, dostlarının gözleri önünde
Dar vakitlerin zulmünden bir şair göçtü...
Gülşen ŞENDERİN(Bakırköy,Pazartesi,20.07.2009) ***
Güzide Taranoğlu’nun kütüphanesinden,
Ses Sanatçılar Ansiklopedisi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Edebiyatımızın önde gelen isim ve imzalarından, Gülpınar Sanat Dergisinin yıllarca yayımlayıcısı, yüzlerce şair ve yazarın yetişmesinde emeği bulunan, katkısıbulunan Güzide Gülpınar Taranoğlu’nun kütüphanesinden “bana verilen” ses,sanatçılar ansiklopedisi,sararmış yapraklarıyla,yer yer yıpranmış görüntüsüyle bir tarih hazinesi olarak kitaplığımdaki yerini aldı. Bu ansiklopedinin bazı sayfaları, ön ve iç kapakları olmadığı için basım yılıyla (1960 lı yıllar olabilir)ilgili bilgi aktaramıyorum. Ziyaretim sırasında 17.03.2010 tarihinde bana verilen söz konusu ansiklopedi büyük boy ve üç sütun baskılı. Ünlü insanlar, simalar var. İsimleri, doğum ve ölüm yılları(vefat etmişse)fotoğraflarıyla birlikte verilmiş. O günün baskı tekniği sınırlı olmasına rağmen,pırıl pırıl bir baskı ve net fotoğraflar görüntülenmiş. Şimdi Ses Sanatçılar Ansiklopedisinden soy isim sıralaması içinde düzenlenen sayfalardan bazı bilgiler aktaralım efendim:
1.Ahmet Haşim (1864,1932):Büyük Türk gazetecisi ve Türk müziği bestecisidir. İstanbul’da doğdu, Heybeliada’da vefat etti.
2.Bedia Akartürk (1941-):Ankara Radyosu folklör sanatçılarındandır. İzmir’de doğdu. Kız sanat enstitüsü mezunudur. İstanbul, Ankara ve İzmir’in büyük gazinolarında çalışmakta, turnelere çıkmaktadır.
3.Muzaffer Akgün (1930-):Radyo ve sahnelerimizin ünlü halk türküleri sanatçısıdır. İstanbul’da doğdu. İsmet Paşa Kız Enstitüsü mezunudur. Sanat hayatına Ankara radyosunda başlamıştır.(1946)
4.Filiz Akın (1943-): Sinema oyuncusudur. Ankara Demirtepe’de doğdu. DTCF’nin arkeoloji bölümünde üçüncü sınıfa kadar okudu. Rejisör Türker İnanoğlu ile evlendi. Artist dergisinin açtığı yarışmada dereceye girerek, sinemaya geçti.
5.Kâmuran Akkor (1947-):Hafif batı müziği alanında ün yaptı. İstanbul’da doğdu. Pek çok plak doldurarak ünlendi.
6.Gönül Akkor (1942-): İstanbul’da doğdu. Sanat Hayatına Ankara Radyosunda başladı. Sonra İstanbul Radyosuna geçti. Yerli filmlerde başrol oynadı.
7.Tekin Akmansoy (1924-): Denizli’de doğdu. Devlet tiyatrosu sanatçılarındandır. Ankara Devlet Konservatuarı Tiyatro bölümünden mezun oldu. Sahnede ve radyofonik temsillerde roller aldı.
8.Behiye Aksoy (1933): Asıl adı Behiye Tetiker’dir. İstanbul Çamlıca’da doğdu. Radyo ve sahnelerimizin ünlü Türk müziği şarkıcısıdır. Ortaokul mezunudur. Sanat hayatına Ankara Radyosunda başlamıştır.
9.Emin Aldemir (1925-Vefat etti):Bolu’da doğdu. Ortaokul mezunudur. Ankara Radyosu bağlama sanatçılarındandır.
10.Sadri Alışık (1925-Vefat etti):İstanbul Paşabahçe’de doğdu. Sinema ve tiyatro oyuncusudur. Bir süre Güzel Sanatlar Akademisi resim bölümüne devam etti.
11.Rüştü Eriç (1911-): İstanbul Radyosu saz sanatçısıdır. Ut çalan, besteleri vardır. İskeçe’de doğdu. Konservatuvar mezunudur.
12.Orhan Günşiray (1928-):Sinema artisti, yapımcı ve şarkıcıdır. İstanbul’da doğdu. Ortaokul mezunu olup, beş defa evlenip ayrılmıştır.
13.Sadettin Erbil (1925-vefat etti): İstanbul’da doğdu. Tiyatro ve sinema sanatçısıdır. Kabataş liesini bitirdi. Onlarca filmde rol aldı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder