6 Ocak 2010 Çarşamba

Prof. Dr. Hayrettin İvgin’e yurtdışından iki ödül
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Ödüller var sıradan. Ödüller var, varlığı verilişi itibariyle anlam kazanan.
Türkiye’nin kültür alandaki duayenlerinden, Kültür Bakanlığındaki hizmetleriyle takdir edilen isim ve imzalardan, merkezi Ankara’da bulunan Kültür Ajansın sahibi ve yöneticisi yayınladığı kitaplarla, kitaplarıyla alkışlanan isim ve imzalarımızdan Prof. Dr. Hayrettin İvgin’e yurtdışından iki ödül birden geldi. Bu ödüller sırasıyla:
PUŞKİN EDEBİYAT ÖDÜLÜ
Birleşmiş Milletlere (BM) bağlı, Sosyal Ödüller Şurasının 14.04.2009 tarihinde yaptığı Rus Edebiyat Akademisi tarafından, “Aydınlanma Fedekârı Aleksandır Sergeviç Puşkin Altın Madalya ve edebiyat Ödülü”nün, Türk Yazar Hayrettin İvgin’e verilmesi kararlaştırılıyor. (A.S. Puşkin, şair, romancı, hikayeci, Moskova: 1799-1837)
16 Aralık 2009 tarihinde, Rusya Federasyonunun başkenti Moskova’da düzenlenen tören sırasında, BM Sosyal Ödüller Şurası Başkanı M. Pekelis ile Rus Edebiyat Akademisi Başkanı A. Simonov tarafından araştırmacı-yazar Hayrettin İvgin’e altın madalyası takılıyor ve ödül belgesi veriliyor.
Bu ödülün ilk defa bir Türk yazara verilmesi bakımından da önem taşıyor, anlam ifade ediyor. Aynı törende, Prof. Dr. Hayrettin İvgin’e Rusya Federasyonu Yazarlar Birliğinin asıl üyelik belgesi de Rusya Federasyonu Yazarlar Birliği Başkanı Şair Vladimir Boyarinov tarafından takdim ediliyor. Sayın İvgin’i biz de kutlamak, alkışlamak istiyor, bu görevimizi yerine getiriyor “Dünyada saygın (önemli) 500 yazar” arasında yer alabilmenin mutluluğunu da yine sütunumuzda paylaşmak istiyoruz efendim.
KOSOVA’DA PRİZREN DOĞRU YOL DERNEĞİ
Prof. Dr. Hayrettin İvgin’e bir ikinci ödülde, 13. Uluslararası Balkanlar Türk Kültürü Hizmet Ödülü olarak verildi. 14 yıldır verilmekte olan anılan ödüllerin bir yenisi 19 Aralık 2009 tarihinde Prizren’de düzenlenen törende, “Süleyman Brina Uluslar arası Balkan Türk Kültürü Hizmet Ödülü” çerçevesinde sahipleriyle buluşturulan ödül alanlar arasında Prof. Dr. Hayrettin İvgin’de vardı.
Prizren’deki törende sahiplerine verilen ödüllerden, Hayrettin İvgin’in ödülü, Kosova Cumhuriyeti Meclis Başkan Yardımcısı ve Milletvekili Müferra Şinik tarafından verildi. Buradaki tebriklerimizi de ifade ettikten, Sayın İvgin’in yanaklarından öptükten sonra bir nokta koyup, başka satırlara dönmek istiyorum efendim.
İKİ AYRI GÖRÜŞLE
1- Değerlerin kıymetini bilip, ömür tüketenlere, özdeş değerlerin yarınlara taşınması için yürekçe, başı dik ve karşılık beklemeden bayrağı taşıyanlara selam olsun. Süleyman Brina ödülünü işte bu yüzden yaşatıyoruz. Bu topraklarda ve Türkçe’nin yaşatıldığı her yerde kimlik kavgası verip, nice engelleri göğüslemeyi bilenlere, pak ve namuslu bir şekilde alın teri dökenlere, yaşamanın faturasını adam gibi ödeyenlere bir küçük anımız olsun diye bu ödülü yaşatıyoruz (Zeynel Beksaç)
2- Muhteşem Süleyman (Brina): Bu başlığı hak eden bir kişiliği vardı. Onun için de öyle kullandım. Süleyman Brina ile tanışıklığımız, onunla olan dostluğumuz kadardı. Hani o, tanıdığı kimseyi dost bilirdi. Dost olurdu. Her dostu iyice tanıdığı kişiydi. Kosova’da “Tan” Gazetesi dersen Süleyman Brina’yı anlamak gerek. Süleyman Brina’nın öldüğünü biliyordum. Ancak beni, gülen yüzünün karşılamasını bekliyordum. Süleyman Brina’yı görmek istiyor gözlerim. Çekik küçük gizlü, güler yüzlü, kısa boylu, güzel huylu Süleyman Brina’yı (Avni Engüllü).
GÜNÜN HATIRLATMASI : Balkanlarda Türk Kültürünün Sadık Kapısı, Doğru Yol; Türk Kültür Sanat Derneği (Prizren) ***
Burak Can Akdoğan’ın
hayvan sevgisi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Ülkemizde, her konuda olduğu gibi, hayvan sevgisi konusunda da değişik, yorum ve değerlendirmeler var. Kimileri, kedi-köpek gibi canlılarla ilgili konuşurken, bir şeyler söylemeye çalışırken, hayvan sevgisinin sadece kendilerinde bulunduğunu, başka insanların bu konuda sevgilerinin bulunmadığını ileri, hemde çok ileri giderek, çoğunlukla da hadlerini aşarak söylüyorlar, ortaya koyuyorlar.
Çocuklarımızla ilgili duygu ve düşünceler ortaya konulurken, onların hassas ve oluşum içindeki dünyalarından sözedilirken, dikkatli olmak zorunda olduğumuzu biliyorum.
Burak Can Akdoğan, merkezi Ankara’da olan, günlük- ofset tekniğiyle 24 büyük sayfa olarak yayınlanıp, okurlarının karşısına çıkan “Belde” Gazetesinin sayfa editörlerinden Feride Akdoğan arkadaşımızın oğlu.
Burak Can Akdoğan, Ankara 19 Mayıs İlköğretim okulunun 3-C sınıfında okuyor. 2486 numaralı öğrenci.
2009 yılının başında anılan okulun 2-C sınıfı öğrencilerindendi Burak Can. 12.02.2009 tarihli Belde gazetesindeki köşemde” Burak Can Akdoğan’ın kitap dünyası” başlığıyla bir yazı yazmış, Burak’la selamlaşmıştım.
Bu yazımda, Burak Can Akdoğan’ın okuduğu kitaplardan ve kitapların özetlerinden söz etmiştim. Yani Burak’ın özetlediği cümlelerdi bunlar.
Bu kitaplardan birinin adı: Sokak Köpekleriydi. Bir hikâye anlatımıydı bu kitap. Burak, hikâyenin konusunu “Çocuğun ve köpeklerin başından geçenlerin hikayesi” şeklinde özetlemişti.
İKİ BURAK
Burak Can Akdoğan, adaşı olan Burak’la çok iyi anlaşıyor. Adaşı Burak’la yaşadıkları bir anıları var. Burak Can’ın anlatımıyla sayfaya-sütuna aktarılanlara kulak verelim:
-Bir yaz günüydü. Ben ve (adaşım) arkadaşım Burak okulun bahçesinde bisiklet sürüyorduk. Arka bahçede biraz mola vermeye karar verdik.
Konuşuyor, sohbet ediyorduk ki, bir ses duyuldu. Arkamıza, sesin geldiği yöne doğru dönüp baktık. Gördük ki bir kedi miyavlıyordu.
Adaşım-arkadaşım Burak hemen kedinin yanına gitti. O’nu sevmeye başladı.
Ben “hastadır” dedim ama, neyine. Kedinin canı sıkılmış gibiydi. Sanki içinden, bize hoş olmayan şeyler söylüyordu. Ama biz O’nu çok seviyorduk.
Plastik bir tabağa su koyduk ve kediye verdik. Ama kedi suyu içmedi. Sürekli şımarıyordu… Kedinin ismini “yaramaz” koyduk.
Eve gitme vakti geldiğinde, O’nu bir kutuya koyup evlerimize gittik.
Şimdi, o kediye ne olduğunu bilmiyorum!..
Burak Can Akdoğan, Kediyle tanışmalarını, O’nunla ilgilenmelerini, sonra bir kutunun içine koyup, orada bıraktıklarını anlatıyor.
İki Burak’ın kediye bakışları, kediyle arkadaşlıkları bir anı olarak geride kalmış. Ama, hayvan sevgilerinin varlığını ortaya koyuyor, gelecekte karşılaşabilecekleri hayvanlarla da ilgileneceklerini, onlarla dostluklarını sürdürebilecekleri mesajını aldığımızı kaydedelim, iki Burak’ın okullarındaki başarılarının dahada üst seviyelere ulaşmasını dileyelim efendim.
***
Bir haber, bir şiir
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Bazen bir mektup, bir şiir bazen bir yazı ve fotoğraf , gündemimizde yer alabiliyor. Bugünse bir haber, bir şiir gündemimizin konuları:
ŞİİRLERLE BURDUR-2 HAZIRLANIYOR
Gazeteci-Yazar İsa Kayacan, ilki Eylül 2005’de Burdur Belediyesi Kültür Yayınları arasında günyüzü gören “Şiirlerle Burdur” adlı kitabında yer almayan “Yeni Burdur Şiirleri” nden oluşacak 8 bölümlük “Şiirlerle Burdur- 2” nin yayın hazırlıklarını sürdürüyor.
Gazeteci-Yazar Prof. Dr. İsa Kayacan yaptığı açıklamada; “Burdur’la ilgili şiirleri bulunan şair arkadaşlarımızın şiirlerini PK. 15 A.Ayrancı/ Ankara veya dr.isakayacan@mynet.com adreslerine bekliyorum. Bu ikinci kitap da muhtemelen Burdur Belediyesi Kültür Yayınları arasında günyüzü görüp okurlarıyla buluşacak.” dedi.
“Şiirlerle Burdur-2”nin;
Birinci bölümünde : Birinci kitap “Şiirlerle Burdur” da yer almayan Burdur şiirleri,
İkinci bölümünde : Birinci kitap “Şiirlerle Burdur” da yer almayan Osman Akkoç’un Burdur şiirleri
Üçüncü bölümünde : Burdur’lu- Akdeniz ve Ege Bölgesi şairlerinin “İsa Kayacan” için yazdıkları şiirler,
Dördüncü bölümünde: Hikayeleriyle, Teke Yöresinin Başkenti Burdur türkülerinden bir demet çeşitleme,
Beşinci bölümünde : 1850- 2010 yılları arasında Burdur’u idare edenler,
Altıncı bölümünde : 1854 yılında “Kaza” olan Burdur’un en eski ilçesi “Tefenni”
Yedinci bölümünde : Burdur’lu Gazi Ağır Topçu Kademlioğlu İsmail Başçavuş
Sekizinci bölümünde : İsa Kayacan’ın Burdur’u, Burdur’un İsa Kayancan’ı, yer alacak.
GÜNÜN SÖZÜ: Biz, zaman ve fırsat ayırarak, kültürel faaliyetlerle de, hemşerilerimize hizmet edilebileceği kanaatini taşıyoruz. (Sebahattin Akkaya, Burdur Belediye Başkanı, Eylül 2005)
İSA KAYACAN (Ziya Yüce)
Hemşehrimsin, bundan gurur duyarım,
Lades gibi aklımdasın her zaman.
Yirmidörtten alta düşmez ayarın,
Bunu da bilesin İsa Kayacan..
*
Şair, gazeteci ve de yazarsın,
Kalem-kalem sayfaları gezersin,
Olayları ta uzaktan sezersin,
Bunu da bilesin İsa Kayacan…
*
Senin dostun olmak ayrıcalıktır,
Seni anlamayan elbet alıktır,
Senin dost meclisin hep kalabalıktır,
Bunu da bilesin İsa Kayacan..
*
Bazen bir yazısın, bazen bir sessin,
Anadolu Basını’nda nefessin,
Bazen şamar olur söylediklerin,
Bunu da bilesin İsa Kayacan..
*
Yıllar önce çıkıp geldin Ece’den,
Çalıştın, didindin, çıktın geceden,
Selam olsun sana Ziya Yüce’den,
Bunu da bilesin İsa Kayacan..
Bucaklı Ziya YÜCE (Ankara, 8.12.1993)
***
Gelecek için ümit veren
Yeter Bektaş’ın şiir dünyası
Prof. Dr. İSA KAYACAN
İlk şiirimin yayınlandığı Nisan 1956’daki duygularımı hatırlıyorum. İlk kitabımın yayınlandığı Mart 1961’i hatırlıyorum.
İlk’ler önemlidir. Unutulmaz.
Ankara’daki, sanat ve edebiyat toplantılarında tanıdığım, zaman içinde seslendirdiği-okuduğu şiirlerini dinleme fırsatı bulduğum Yeter Bektaş’ın şiirlerinin kitaplaştırılması çalışmalarının başlangıcındaki heyecanını, gelecek için ümit vadeden her şairin, şairenin yaşamasının normal olduğunu, hatta gerekli olduğunu kaydetmeliyim.
Yeter Bektaş’ın kitabının adı “Damla Damla Aşk”. Ama şiirlerinin bütününde sevgiden, aşk duygularının zirvedeki yerinden bahsedilmiyor, seslenilmiyor.
O’nun dünyanın korunmasıyla ilgili duyarlılığı var, titizliği ön planda. Şöyle söze başlıyor Yeter Bektaş:
Isınıyor kutuplar, buzullar erimekte,
Suya hasret kainat heşledik dünyamızı,
Ot bitti meyve ağaç ne varsa çürümekte,
Nükleer savaşlarla boşladık dünyamızı.
Üzerinde yaşadığımız, yaşamak zorunda olduğumuz dünyamız güzelliklerle doluysa, bizlerin huzur ve rahatlığının artacağını, varolacağını hatırlatıyor şairemiz öncelikle.
Artık sevda ülkesine ışınlanma zamanının geldiğini hatırlayan, hatırlatan Yeter Bektaş, kararlılığını ortaya koyar ve şöyle seslenir:
Özlediğim ak umutta bitmeyen,
Aşkı gurur edip, uçup gitmeyen,
Beni bir zalime teslim etmeyen,
Kişinin derdini, çekmeye geldim.
Şiirlerinin son dörtlüklerini içindeki mısralardan birinde, genellikle son dörtlüklerinin ilk mısralarındaki ilk kelimede “Damla” mahlas veya rumuzunu kullanan Yeter Bektaş zaman zaman geçen yıllardan, vefasızlıklardan bıkıp usandığını anlatır. Sıla özlemi, seven bir gönlün sıcaklığı vardır duyguları içinde, mısraları arasında.
Vefa örneği göstererek 09 Ocak 2008 tarihinde kaybettiğimiz, edebiyatımızın ustalarından, duayenlerinden Hüseyin Yurdabak için duygularını anlatır beş ayrı dörtlükte.
Zaman zaman yaşadığı sıkıntılarıyla barışıklığını bozar, sıkıntıları kovar, yeniden sevgi ve mutluluğu arayan yolculukta ayak sesleriyle karşımıza çıkar Yeter Bektaş.
Bestelenen bazı şiirleri de bulunan Yeter Bektaş’ın yazdıkları, yayınladıkları, yani gündemimizdeki şiirlerinin zaman zaman “Dinlendirilmiş” olduklarını görüyoruz. Bunlardan, dörtlüklerinden biri:
Bir tohum zerresiyim, nemli toprak içinde,
Binlerce mineral var, hepsi başka biçimde,
Bu kocaman evrende, ben minik bir biçimde,
Fidanken ağaç oldum, gür ormanın içinde..
Adım adım olgunluğa gidilen yolda, kendinden “emin” olarak yürüyen Yeter Bektaş’ı kutluyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim..
***
SAKÜDER’in
Atatürk ve Cumhuriyet duyarlılığı
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Kuruluşlarımız vardır, çalışma hedefleri belirlenmiş.. Kuruluşlarımız vardır, zaman ve mekana, şartlara göre hedef değiştirir.
Kısa adı SAKÜDER olan, Sanat ve Sanatkârlar Topluluğu Kültür Derneği’nin, bu Derneğin kurucularının, Sevgi ve Ali Eser çiftinin yönetim kurulu üyelerinin hedeflerinde, çalışma alanlarının ilk sırasında; “Cumhuriyet ve Atatürk” vardır. Bu sıralama “Atatürk ve Cumhuriyet” şeklinde de değiştirilebilir, ifade edilebilir.
SAKÜDER’in son yıllarda gelenek haline getirdiği, Cumhuriyetimizin kuruluş yıldönümlerine rastlatılan “Atatürk ve Cumhuriyet-Cumhuriyet ve Atatürk” konulu şiir yarışmaları, arkasından bu ad ve anlayışla hazırlanılan Antolojiler, bugünlerden yarınlara aktarılan araştırma, değerlendirme ve yayın bütünlüğüdür.
SAKÜDER’in şiir yarışmasına katılan şiirlerin tamamı, Atatürk, Cumhuriyet ve Bayrak üçgenini oluşturuyor. Önce Atatürk’ün bilinen ve az bilinen özellikleriyle anlatılarak söze başlandığı şiirlerde;
Anadolu önderiyle buluştu,
Yığınlar O’nunla cepheye koştu,
Osmanlının çırpınması hep boştu,
Onlara gülerek, baktı Atatürk.
Güçlü sayılabilen, kabul edilebilen şiirlerin yanında, duygu aktarımı olarak karşımıza çıkan mısra sahipleri, gelecek için ümit verenler arasından bizimle selamlaşmaktadırlar.
Atatürk’ün Başöğretmenliği de sıklıkla gündeme getirilerek; “Vatanı kurtaran, Cumhuriyet kuran/Ulu önder Atatürk/Kara tahtanın başında/Atatürk Başöğretmen” hatırlatması bizi yılların gerilerine alıp götürür, öğrencilik günlerimizdeki duygularımız içinde Atatürk’e bakışımız, hatırlayışımız, duyulan saygılarımız sıralanır bir bir.
Bazı şiirlerde, cumhuriyetin çocukları anlatılır mısra mısra, Türk bayrağına sarılan şehitlerimizin canları, dile getirilirken, bayrağımızın nazlı nazlı dalgalanışıyla zirveye yükselenler karşısında saygı duyarız, hazırola geçeriz, saatlerce dimdik durur vazifemizi yerine getiririz aksatmadan.
Cumhuriyetin “Ata mirası” olduğu hatırlatılır bazı şiirlerde: “Dinle vatandaşım, dinle bir daha/Cumhuriyet kutlu Ata mirası/Millet iradesi girdi dergâha/Cumhuriyet kutlu Ata mirası” diye söze başlanır. Sonra şiir şiir, mısra mısra anlatımlar devam eder. Bayrağımızın dalgalanışıyla huzur buluruz. “Aziz bayrağım” başlığıyla söylenenler, dile getirilenler bir başkadır:
Atatürk ve bayrak Türk’ün kimliği,
Onlarla bulmuşuz, milli benliği,
Destan destan dokumuşlar birliği,
Yıkmaya güç yetmez, aziz bayrağım..
SAKÜDER yöneticilerini, Atatürk ve Cumhuriyet konulu çalışmaları, ortaya koydukları yayınları için kutluyor, sevgi ve saygılarımı yineliyorum efendim.
***
Kerkük-Işık Dergisi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Türkmen kardeşlerimizin sesi olarak kabul ettiğimiz, Kerkük Işık Edebiyatçılar Grubu’nun yayın organı olan Işık edebiyat ve kültür dergisinin 13 ncü kış dönemi sayısı, (2009) yeni bir çehreyle bizlere ulaştı.
Derginin kimliğine bakıyoruz:
Sahibi: Hacı Sami Yusuf Tütüncü, Başyazarı: Mehmet Ömer Hamzeli, Yazı işleri müdürü: Metin Abdullah Kerküklü, Genel Yayın Yönetmeni: Dr. Şemsettin Küzeci, Yayın Danışmanları: Dr. Necdet Demirci. Prof. Dr. İsa Kayacan, Prof. Dr. Gazanfer Paşayev.
Yazı kurulu: Kadir Dervişoğlu, Müfit Yahyavalı, Kadriye Ziya, Şahin Dayıkadir, Kara Vahap, Yılmaz İzzettin Abdi Bayatlı.
Yayın kurulu imzası, derginin sözü başlığıyla yazılanların başından:
Elinizdeki Işık dergimizin 13. sayısına bir yenilik ve değişimle başlamış olduk. Oysa yayın kurulu üyesi Dr. Şemsettin Küzeci’nin önerisiyle başladık ama, Kerkük’te kısıtlı ve bir çok şartlar altında çıkan mütevazı dergimizi Türk Dünyasındaki dergiler prensiplerine göre ayarlamak bir hayli zordu. Sayfalara dönüyoruz:
1- Dergimizi Türkiye ve Türk dünyasında tanıtan kurucu üyemiz sevgili Dr. Şemsettin Küzeci’nin üzerine büyük işler düşmektedir. Sayın Küzeci’nin yanında bazı Türk dostları da genel olarak Irak Türkmen edebiyatçılarını önemsedikleri bir gerçektir (Sami Yusuf Tütüncü)
2- Irak’ın Fahri vatandaşı ve Türkmenlerin değerli dostu, Azerbaycanlı yazar Gazanfer Paşayev, her görüşmemizde önemli bir hususa vurgu yapar: “Kültür gizli siyasettir” der. (Dr. Şemsettin Küzeci)
3- Kerkük’ten Perdeler adlı ilk kitabını yayınlayan Cengiz Ketene’nin edebi çalışmaları sürüyor (Prof. Dr. İsa Kayacan),
4- Kerkük yöresinin insanları, nefret ve muhabbetlerini dile getirmek için dua ve beddualardan çok yararlanırlar (Prof. Dr. Gazanfer Paşayev)
5- Yaşamımızla ilgili hikaye konularımız pek çoktur. Ne yazık ki münevverlerimiz bu konulara pek önem vermemişlerdir (İsmet Sarıkahya)
6- Irak Türkmen edebiyatının 2003’ten sonraki durumunu anlamak için, 2003’ten önce nasıl olduğunu bilmek ve anlamak gerekir (Doç. Dr. Necdet Demirci),
7- Kerkük, Irak Türkmen davasının mücadele merkezi ve meşalesidir. (Dr.Talat Sönmez)
8- Kültür Bakanlığının da yurt dışındaki fuarlarda tanıttığı İhsan Işık’ın bu ansiklopedisinde sadece Türkiye’de ki yazarlara değil, yabancı yazarlara da yer verilmektedir (Aybeniz Küzeci),
9- Dört öğretmen yerimizde taş kesildik ve çocukların ardından sessizce yürüdük (Kadriye Ziya).
Şiirler bölümünde,fotoğraflarıyla: Hüsam Hasret, Kara Vahap, Metin A. Kerküklü, Hazım Ş. Dukuklu, Ganip Muhtaroğlu, Fazıl Kaleli, Şahin Dayıkadir, Ömer S. Türkmenoğlu, Ayhan Haceroğlu, İpek Neşet Demirci.
10- Osmanlı zamanında Kerkük’te yaşanmış olan bir kesik baş efsanesinden sözediliyor (Selçuk Bacalan),
11- Bizde yüce Tanrıdan dileğimiz, bizi yurdumuzdan edenleri ve doğal hakkımız olan ana-baba mezarlarımızı ziyaretten mahrum edenleri, cennet değil, cehennemden bile kovulmaları tek dileğimiz olsun inşallah (İsmet Tapu)
12- Iraklı aydın ve yazarlar baskı, takip ve zulümden kaçarak başta Türkiye olmak üzere komşu ülkelerde edebi misyonlarını devam ettirmişlerdir. Irak’ta yazamadıkları hislerini, yayınlayamadıkları eserlerini ve açıklayamadıkları dünya görüşlerini daha özgür bir ortamda icra etmeyi hedeflemişlerdir (Dr. Mustafa Ziya).
***
Gelenlerin içinden
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Gelenler, mektup olabiliyor, gazete ve dergi olabiliyor. Benim için yazılmış şiir veya şiirler olabiliyor. Bunların içinden aldığımız, satırlar, mısralar:
Prof. Dr. Sayın İsa Kayacan, değerli dost; Yolladığınız gazetelerden bazılarına email, bazılarına faks yoluyla yazılar ve şiirler yolladım. Ancak, bazı gazeteler şiir istemiyor. Bazıları da amacınız nedir? diyor. Amacınız nedir ve cevap yok mu diyenlere tabii ki şöyle cevap verdim:
-Türkiye’nin ve bazı dış ülkelerin basın dostu Prof. Dr. Sayın İsa Kayacan ki, benim de dostum. Yazılarımın yayınlandığı gazeteleri sağ olsun bana haberim olsun diye gönderen, değeri ölçülemeyecek derecede üstün insan sevgisine sahip bir can dost. Bana bu iyilikleri lütfettikleri için kendisine teşekkürleri vaad etsem yetersiz kalır.
Değerli dost Kayacan; Yolladığım yazılarımın yayınlanıp yayınlanmadığını bilmiyorum. Belki size ulaşan gazete içlerinde yayınlanmış olanlar vardır. Rica etsem bana iletir misiniz?. Sonsuz saygı ve selamlar. (Kemal Petricli, Köln-Almanya, 13.11.2009)
Katılım Belgesi: Cumhuriyet Kültür ve Tanıtım Vakfı; Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla 15–16 Kasım 2009 tarihlerinde Ankara’da düzenlediğimiz ve Kıbrıs İçin Sivil İşbirliği amacına yönelik “Türkiye-KKTC-Azerbaycan Tarih-Kültür ve Ekonomi 2. Sempozyumu”na katılım ve katkılarınızdan dolayı Sayın Dr. İsa Kayacan’a teşekkür eder, çalışmalarınızda başarılar dileriz. (Oktay Sanan, Vakıf Yönetim Kurulu Başkanı–16 Kasım 2009-Ankara)
İSA KAYACAN (Ziya Yüce)
Hemşehrimsin, bundan gurur duyarım,
Lades gibi aklımdasın her zaman.
Yirmidörtten alta düşmez ayarın,
Bunu da bilesin İsa Kayacan..
*
Şair, gazeteci ve de yazarsın,
Kalem-kalem sayfaları gezersin,
Olayları ta uzaktan sezersin,
Bunu da bilesin İsa Kayacan…
*
Senin dostun olmak ayrıcalıktır,
Seni anlamayan elbet alıktır,
Senin dost meclisin hep kalabalıktır,
Bunu da bilesin İsa Kayacan..
*
Bazen bir yazısın, bazen bir sessin,
Anadolu Basını’nda nefessin,
Bazen şamar olur söylediklerin,
Bunu da bilesin İsa Kayacan..
*
Yıllar önce çıkıp geldin Ece’den,
Çalıştın, didindin, çıktın geceden,
Selam olsun sana Ziya Yüce’den,
Bunu da bilesin İsa Kayacan..
Ziya YÜCE (Ankara, 8.12.1993)

Hiç yorum yok: