Gaziantep’in
“Kemal abisi”
aramızdan ayrıldı
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Vefatla aramızdan ayrılanların ardından yazmak, beni son derece üzüyor. Ama birkaç cümle söyleme isteğimi de frenleyemiyorum, durduramıyorum.
Günlük yazdığınız gazetelerle birlikte, o gazetenin yayın yerindeki yöneticisinden, toplum önderlerine kadar “tanış” olursunuz. Size günlük gelen gazeteler, nereden ve ülkemizin hangi yerleşim yerinden gelirse gelsin, gazetenin yazarlarıyla, yöneticileriyle sanki kırk yıllık dost olursunuz.
Gaziantep ilimiz merkezinde 32 yıldır yayınlanan, günlük olarak okurlarının karşısına çıkan “Gaziantep’te Zafer” Gazetesinin M. İsmet Atar’ın sahipliği, M. Kemal Antepe’nin sorumlu yazı işleri müdürlüğünde yayınlandığını biliyoruz.
Gazetenin 31 Aralık 2009 (yılın son günü)sayısında ilk sayfadan (tam sayfa) verilen acı haber karşısında üzüldüm. Gaziantep basını “Kemal abisi”ni kaybetmişti. Gaziantepe’in en güçlü kalemlerinden, Gaziantep’te Zafer Gazetesinin yazı işleri müdürü M. Kemal Antepe vefatla aramızdan ayrılmıştı. Buradan aldığımız bilgilerden:
M. Kemal Antepe: TRT Gaziantep İl Radyosunda haber spikerliği yaptı. Şehit Kâmil Televizyonunda çalıştı. Gaziantep’te Zafer Gazetesinin Sorumlu Yazı İşleri Müdürlüğü ve makale yazarlığını yaptı.
Önceki yıllarda, pazarlama müdürlüğü, Reklam müdürlüğü görevlerini başarıyla yürüten M. Kemal Antepe 63 yaşında geçirdiği kalp krizi sonucu 30.12.2009 tarihinde vefat etti. Gaziantep Gazeteciler Cemiyeti başta olmak üzere pek çok kuruluşun yönetiminde görev yapan, 35 yılını gazetecilik mesleğini adayan, Gaziantep Basınının “Kemal abisi” Ulu Camide kılınan cenaze namazının ardından, aynı gün Gaziantep Asri Mezarlığında toprağa verildi.
1- Dün de, sabah 08.30’a kadar çalıştım. Uyku gözlerimden akmaya başlayınca yatağa attım kendimi. Bir saat uyumuş uyumamıştım ki, telefonun sesiyle uyandım. İsmet Atar’dı arayan “Sabah sabah sana kötü bir haber vereceğim ama üzülmeyeceksin” diyordu.
Söz verdim üzülmeyeceğime. “Kemal’i kaybettik” diyordu. “Bizim Kemal mi?” dedim, Ağlamaklıydı sesi. “Bizim Kemal” dedi. “Kemal Antepe”. Başıma kaynar sular döküldü. (Fevzi Gönenç)
2- Yerel Basın önemli kalemlerinden birini kaybetti (A. Sabri Kocaman)
3- Yaşamımda anlamlı anıları olan, bir ağabeyimdi o. Gaziantep basınının nadide ağabeylerinden birisiydi o. (Ali Babat),
4- Sevdiğimiz bir arkadaş, bir dosttu Kemal ağabey (M. Erhan Durukan)
5- M. Kemal Antepe, gazeteci ve televizyonculuğuyla Gaziantep fikir dünyasında iz bırakan bir şahsiyetti (Özlem Müftüoğlu),
6- Mütevaziliğini hiçbir zaman kaybetmeyen, toplumun her kesimince sevilen bir insandı (Nuri Kav),
7- Gaziantep için büyük kayıptır. Yeri zor doldurulacaktır (Serdar Kav)
8- Hey gidi koca Kemal Antepe hey. Sen ölecek insan mıydın?. Bu şehrin sana çok ihtiyacı vardı (Halil Dağlıoğlu)
9- Türkçeyi bu kadar güzel konuşan, insanları bu kadar etkileyen bir insan daha gelir mi acaba bu dünyaya? (Arif Haksal)
10- O kadar ilkeli, o kadar dürüst bir insandı ki, asla harama el uzatmazdı (Adil Dai)
11- Sadece bana değil, Gaziantep’e önemli hizmetleri oldu. (Şerif Başkülekçi)
12- O’na daha çok ihtiyacımız vardı, yazdıklarıyla geleceğimize ışık tutmasına ihtiyacımız vardı. (İhsan Koca)
13- Ülkesi için, şehri için hep ışık olmaya çalıştı. Hep dik durdu. (Fatma Çelik)
14- Kemal beyle karşılaşmadım, Ama, yazı işleri müdürlüğünü yaptığı gazetede günlük yazdığım ve gazete bana sürekli gönderildiği için, gazetenin her sayısındaki makalesini okur, yaptığı değerlendirmelerden feyz alırdım. O’nun güçlü bir kalem sahibi olduğu belliydi. (İsa Kayacan).
BURDUR’DA RIZA BULUT ANILDI
Burdur gazetesinin köşe yazarlarından Rıza Bulut, ölümünün birinci yıldönümünde, Gazeteciler Cemiyeti, ADD, Eğitim-Sen ve Rıza Bulut’un oğlu Barış Bulut’un katkılarıyla gerçekleştirilen etkinlikle anıldı (Burdur Gazetesi, 01.01.2010) Allah rahmet eylesin. ***
Gülce edebiyat akımı
Prof. Dr. İSA KAYACAN
*Araştırmacı, yazar, şair ve tahlil uzmanı Mustafa Ceylan: Türkçe dilimizle, Gülce Edebiyat Akımımızla, Türk halkının yürek sesi olacağız.
Edebiyatta, özellikle de şiirde “Gülce” isimli yepyeni bir edebî akım bugünlerde şiir kamuoyunda gündemin ilk sıralarında. Bakıyoruz, bu akımın içinde kimler var, akımın önderliğini kimler yapmakta diye. Karşımıza hepimizin yakından tanıdığı bazı isimler yeralıyor. Bu isimler: Mustafa Ceylan, Ekrem Yalbuz, Osman Öcal, Harun Yiğit, Yusuf Bozan, Refika Doğan, Mehmet Nacar, İbrahim Sağır gibi günümüz şiir dünyasının önde gelenleri, olarak görülüyor.
Her yeni akıma karşı çıkanlar, çekemeyenler, eleştiren, dudak büküp beğenmeyenler olduğu gibi, “Gülce edebiyat akımı”na da karşı duruş sergileyenler bulunuyor. Akımın öncülerinden Mustafa Ceyhan ile konuşuyoruz, bize: "Elbette karşı çıkanlar olacak. Asıl karşı çıkılmasaydı o zaman korkardık. O zaman bu edebî akım gereken etkiyi gösterememiştir, diyecektik." dedikten sonra, Ceylan: "tenkitler ve karşı duruşları saygı ile karşılıyoruz, onlar bize ışık olmakta, yol göstermekte" diye devam ediyor.
Yıllardan beri yakinen tanıdığımız Mustafa Ceylan; Necip Fazıl Kısakürek, Arif Nihat Asya, Ahmet Tufan Şentürk gibi şiirimizin beş yıldızlı çınarlarının rahle-i tedrisinden geçip gelmiş, şiire yarım asra yakın hizmet vermiş bir araştırmacı şair. Bu nedenle, o ve arkadaşlarının bu işe dört elle sarılmaları durumunda edebiyatımız, kültür ve sanatımız kesinlikle kârlı çıkacaktır. Çünkü şiire dair kültür birikimleri, aldıkları dersler ve terbiye onları kesin başarıya götürecektir.
Zaten, Ceylan da; "Köklerine yabancı olmayan yeniden yeni bir gülüz biz. Türk şiirinde yeni nefes alanları ortaya koymak için yola çıktık. Aruz da, hece de, serbest de bizim. Şiirimizin başarılı mazisinden hız ve ilham alarak, bizim olan değerleri asla bozmadan, onlara karşı çıkmadan, onları dünya şiiriyle, bugünle ve dünle harmanlayıp çağın edebi anlayışını ortaya koymak için yola çıktık. Sadece 2009 yılı içinde 350 ye yakın Gülce Şiir kazandırılmıştır, akıma gönül veren 100'e yakın şair tarafından. Ve bugüne kadar 19 Yeni Nazım Türü’nü ilan edip uygulamaya geçirdik. Bu nazım türlerinin isimleri şunlardır:
Buluşma, Çaprazlama, Dönence, Sonem, Gülce, Yiğitce, Tokmak, Özge, Tuğra, Üçgül, Üçgen, Dönence, Gülistan, Bahçe, Yediveren, Triyolemsi, Akrostik, Serbest Zincir ve Tekil... Bu yeni nazım türlerinde aruz, hece ve serbest ayrı ayrı ve birbiriyle çelişip kavga eden değil, aksine yeni şekil ve tarzlarla yeni koşu alanları ortaya koymaktadır. Şiir, denenmemişi denemek, söylenmemişi söylemek olduğuna göre, biz de kafiye, kalıp, ölçü ve şiirin diğer şematik unsurlarında ve söylemi ile ahenginde -edebî sanatlardan da istifade ederek- yeni ufuklar ve yeni hedefler ortaya koyduk.” diye konuşuyor.
Araştırmacı şair, tahlil ustası Ceylan'a; "Yeni bir edebi akıma ihtiyaç mı vardı? Zamanı mıydı?" diye sorduğumuzda bize şunları söylüyor:
"Elbette... Dünyanın her yerinde bugüne kadar edebi akımlar, büyük olaylar, büyük değişimlerle beraber ortaya çıkmışlardır. Bugün ülkemizde çok büyük olaylar olmaktadır. Toplumumuzun %85'i kentlerde yaşamaktadır. Çarpık kentleşme, iflas eden imar planları ve beton yığını kutulardan evler ve sokaklarda kavgalar, taş atan çocuklar, gülmeyen asık yüzler-bakışlar, ekonomi dibe vurmuş, fakir-yetim sürünmekte, açlık sınırı faciası var, terör örgütü temsilcileri meclise kadar girmiş, ülkemizin her köyüne senelerdir sınırda şehit düşen Mehmetçik tabutu gelmiş… Ellerinden gelse anayasadan ‘Türk’ kelimesini çıkartacaklar… Hukuk, ticaret, siyaset, tarım, ulaşım, ziraat, finans dâhil şu manzaraya bakınız! Bankalarımız yabancıların elinde, uluslararası sermaye ve güç her şeyi yönetiyor… Daha daha... Bunları öyle çoğaltabiliriz ki. Bunlardan büyük olaylar mı olacak? Bu büyük olaylar, elbette şairi, yazarı, sanat ve kültür adamını kaygılandıracaktır. İşte edebi akımın ortaya çıkışının tam zamanıdır. Biz diyoruz ki; Türkçe dilimizle anlaşılır olacağız ve bu Türk halkının yürek sesiyiz... Yahya Kemal Beyatlı, İbrahim Alaattin Gövsa, Necip Fazıl Kısakürek, Arif Nihat Asya'nın bıraktığı noktadan şiirimizi alıp daha ileriye taşıyacağız."
Gülce Edebiyat Akımı, önümüzdeki günlerde 2009 yılı şiirlerinden bir Kaynakça yayınlayacak ve bazı illerde “Yeni Edebi Akım Gülce ” konulu seminer ve bilgi şölenleri yapmayı düşünmekte. İnternette, özellikle antoloji com sitesinde “Yeni Edebi Akım:Gülce Grubu” diye bir grubu da bulunan bu akımın mensupları, gullukdergisi.com isimli sitede şiirlerini ve çalışmalarını yayınlıyorlar. Başta Azerbaycan olmak üzere Türk dünyası ve batı dünyasına da çağırı yapan bu edebî akım, geleceğe emin adımlarla yürümeye devam etmektedir. Dileriz iyi niyetli başarılı çalışmalarıyla edebiyat tarihine iz bırakırlar. ***
Kâmile Dinç’in şiir denemeleri
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Miniklerimizin, çocuklarımızın duyguları içinden sıyrılıp, sayfalara dökülenler, mısralaşıp, şiir denemeleri olarak bize ulaşanlar, gelecek için ümit veren görüntülerdir.
Ofset tekniğiyle günlük yayınlanan, Burdur Gazetesinin 18 bin 564 ve sonraki sayılarında “Kamile Dinç’in Şiir Dünyasından” başlığı altında yayınlanan şiir denemeleri dikkatimi çekti.
Kamile Dinç, Burdur-Merkezdeki Suna Uzal İlköğretim Okulu 7-C sınıfının 288 nolu öğrencisi. Yazdıkları, yayınladıkları gelecek için ümit veriyor. Birkaç şiiri var Burdur gazetesinde yayınlanmış Kamile kızımızın. Bunların mısraları arasında mini bir gezinti yapalım, buyurun:
KENDİNE BAK
Şu güzel umutlara bak,
Bulutlara değecek,
Şu güzel çevreye bak,
Rüyanda görecek.
Bu şiirin sonraki mısralarında Kamile Dinç; “Havanı at/Kendine iyi bak/Küçük gözlerle/Aynaya iki üç defa bak” şeklinde devam ediyor.
Kamile’nin mısraları, yaşına göre, kendi dünyasının yapı ve görüntüsüne göre, yerleştirilmiş mısralarla ortaya çıkarken, sırası geliyor “Hayallerim” diye söze başlıyor, şiirinin başlığını bu kelimeyle yani “Hayallerim”le şekillendiriyor, koyuyor.
Bakalım Kamile kızımızın hayalleri arasında neler var, bir göz atalım:
HAYALLERİM
Şiirlerim ve şairim,
Gelecekte psikolog hayalim,
Şiir yazmaya meraklı gibiyim,
Yazar yazar geçerim.
*
Anadolu Lisesi isteğim,
9 Eylül Üniversitesi hayalim,
Mutlu, mesut yaşar giderim.
Düşünmek istediğini, düşündüğünü ifade ediyor. Hayallerinin böyle sıralanıp gittiğini anlatıyor Kamile Dinç.
Bu hayatta nelerin olduğunu, nelerin olması gerektiğini düşünerek yoluna devam ederken Kamile Dinç; “İnsan sıkılır bu hayatta/Hele başında bir bela varsa/Bela saçma sapan bir oyunsa/Bu oyun cezaysa” diye devam ederken, insanın istedikleri karşısında “kavuşamama” varsa, mutluluk yerine mutsuzluğun geldiğini, kaçınılmazlığını dile getiriyor mısra mısra.
“Amerika” başlığı altında yazdıklarında, daha doğrusu üç ayrı dörtlükten meydana gelen şiirinin ilk dörtlüğünde şöyle seslenmektedir: “Çevremde bir sürü bina / Etrafımda doğa/Ne olmuş bu İstanbul’un hali?/Amerika’ya baka baka!”
Kamile Dinç kızımızı bu şiir denemeleri için kutluyorum. Kendisine birkaç tavsiyem olacak: !- Öncelikle derslerini aksatmadan çalışacak, 2- Zaman ve fırsat bulursa, şiirimizin klasikleşmişlerinden örnekler okuyacak, 3-Yazdıklarını hemen ‘bitti’ deyip ikinciye geçmeyecek. Biraz dinlendirecek, birkaç gün sonra bu yazdıklarının üzerinde yeniden çalışacak, okuyacak. 4-Güvendiği arkadaşları varsa şiirlerini onlarla paylaşacak, öncelikle de öğretmenlerinden yararlanacak.
Not: Kamile Dinç kızımız… Burdur hakkında şiirin varsa veya yazarsan, bana gönder, (P.K.15 A.Ayrancı-Ankara), 2 ncisi yayınlanacak “Şiirlerle Burdur” kitabımda imzanla yeralsın. ***
1854 yılında ‘kaza’ olan
Burdur’un en eski ilçesi Tefenni (1)
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Burdur’un batı güneyinde, vilayete (70) kilametre mesafede Burdur’un en eski kazasıdır. 1854 yılında kaza olmuştur. Tefenni’nin halen bulunduğu yerde kadim Pisitya devletine ait Temizenyüm adlı bir şehir olduğu söylenir. Zamanla bu ismin Tefenni olduğu sanılmaktadır.
Gölhisar kazasının kurulması ile Tefenni’den Çavdır ve Armutlu nahiyeleri ayrılmış, bu suretle kaza bir hayli küçülmüştür.
Nüfusu:1950 nüfus sayımına göre kasabanın nüfusu (1.191) kadın, (1.150) erkek olmak üzere (2.341) dir. Kazanın umumi nüfusu ise (15.155) dir. Kaza merkezine bağlı (13) köy ve Karamanlı bucağına bağlı (5) köy vardır.
Tefenni kazası krom madeni istihsal eden Türkiyenin mühim bölgelerinden biri haline gelmiştir. Hali hazır maden ocaklarında (4) bin amele çalışmaktadır. 1949 dan sonra krom madeni Tefenni mıntıkasının sür’atle gelişmesine imkan sağlamıştır.
Kasaba bir dizel grupla tenvir edilmektedir. İçme suyu bitirilmek üzeredir. Kasabada ayrıca güzel bir sağlık merkezi yaptırılmıştır. Kazanın ortaokulu faaliyet halindedir. Kasabanın imar planı mevcuttur.(1955)
Karamanlı Nahiyesi: Tefenni kazasının biricik nahiyesidir. Burdur-Tefenni şosası üzerinde 62 nci kilometrede, çok kalabalık ve hareketli bir nahiyedir. Cuma günleri kurulan Karamanlı pazarı çevrenin en canlı ve hareketli alış veriş merkezidir. Nahiyenin nüfusu (4.082) kişiden ibarettir. Belediye teşkilatı vardır. Nahiyenin içme suyu getirilmiş, imar planı ve haritası yaptırılmıştır. Elektriğinin tamamlanmasına çalışılmaktadır (1955)
Tefenni’nin tarihçesi: Eski Tefenni (Temizoniyom): Fransız müverrihi Şarl Teksiye’nin yazdığı “Küçük Asya” adlı tarih kitabının verdiği malumata göre; Tefenni, İranlıların Küçük Asyayı istila ettikleri zamanlardan daha önce kurulmuş bir kasabadır. Milattan evvel 800–500 yılları arasında zaman zaman İranlıların, Etilerin, Yunanlıların ve Romanlıların idaresini yaşamış bulunan bu kasaba Psidya’nın en eski şehirlerinden biri olup o zamanki isminin “Temizoniyom” olduğu ve esas iskan merkezinin bu günkü Tefenni’nin 4 kilometre batısındaki Eşeler ormanının eteklerinde mikyasıma derecesi sıfır olan ve bugün Barutlu su diye anılan pınarın altındaki “Haraplandı” mevkiinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Nitekim bu mevki bugün daha o devirlere ait tuğla, kiremit ve inşa malzemesi olarak kullanılan işlenilmiş taşlarla doludur.
İdari yönden “Friçya” krallığına bağlı bulunan bu kasaba bugünkü Gölhisarı da içine alan geniş bir mıntıkada oldukça parlak devirler yaşamıştır. Ancak bu parlak devir şimdiki Gölhisar kazasının merkezini teşkil eden Horzum köyünün üstündeki sırtlarda kurulan “Cibira” şehrinin inkişafı başlangıcı olan Milattan sonra 400 üncü yılın sonlarına kadar devam etmiştir. Filhakika devrin demircilik ve kerestecilik san’atları bakımından çok terakki ederek eski Antalya ile Lidya yolu üzerinde kurulmuş bulunan ve Psidya’dan geniş bir muhacir kütlesinin kendisini çekip büyüyen Cibira şehrinin büyük inkişafı karşısında Temizoniyom (Tefenni) şehri tedricen kıymetini kaybetmiş ve sakinleri dağılmağa başlamıştır. Nihayet Romalılar tarafından merkezi Cibira şehri olmak üzere “Cibiratik” Valiliği ihdas edilince Temizoniyom da buraya bağlanarak tamamen küçülmüş ve varlığını kaybetmiştir.
Bir ara Selçukluların idaresine geçen Temizoniyom, Hamit oğullarına bağlı bir köy olarak idare edilmiş ve Müslümanlığın Anadolu’ya geçtiği bu sıralarda da Temizoniyom adı Tefenni’ye çevrilerek kazanın bu günkü adı tesmiye olunmuştur.
Hicri 783, Miladi 1374 yılında Osmanlı padişahlarından Yıldırım Beyazıt’ın Germiyan oğlu kerimesiyle evlenmesinden sonra Hicri 793, Miladi 1391 yılında malum olmayan bir sebepten dolayı Yıldırım Beyazıt tarafından Hamit Oğullarının son beyi Hüseyin Beyin katledilmesiyle bütün memleket Yıldırım Beyazıda intikal etmiş, Gölhisar ve Tefenni bu suretle Osmanlıların idaresi altına geçmiştir. ***
1854 yılında ‘kaza’ olan
Burdur’un en eski ilçesi Tefenni (2)
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Tahminen 200 sene evveline kadar yukarıda ismi geçen Harablandı mevkiinde Selçuklular ve Osmanlılar devirlerini bir köy olarak idrak eden Tefenni zaman zaman vuku bulan şiddetli zelzelelerle büsbütün harap olunca sakinleri bu mevkii terk etmek zorunda kalmış ve muhtelif yerlere göç etmiştir. Bunlardan ancak pek az bir kısmı şimdiki Tefenninin tam ortasından çıkan ve halâ oldukça zengin bir suyu bulunan “Kocapınar” suyunun etrafında yurt kurarak bugünkü Tefenninin nüvesini teşkil etmişlerdir.
Bilahere Çömek aşiretinden bazılarının da buraya yerleşmesi üzerine ev sayısı çoğalmış ve Miladi 1866, Hicri 1282 yılında 150 haneden ibaret bir köy iken kaza haline ifrağ olunmuştur.
Cumhuriyet’ten sonraki Tefenni: Tefenni’nin esas inkişafı Cumhuriyetin kurulmasıle başlar, bilhassa 1928 de Tefenni’ye yerleştirilen bir süvari alayı buranın iktisadi ve ticari hayatında ehemmiyetli bir rol oynamış ve başlıca gelişme amili olmuştur. 1952 yılı sonuna kadar 3444 kilometre kare genişliğinde bir sahaya ve mülhakatile birlikte 38711 nüfusa sahip iken 6068 sayılı kanunla 1 Mart 1953 tarihinden itiraben kendisine bağlı Armutlu, Çavdır nahiyelerinin Tefenni’den ayrılarak merkezi Armutlu ve Horzum olmak üzere yeniden Gölhisar namı altında bir kaza teşkil edilmesi sebebiyle daralmış ve küçülmüştür.
Bugünkü Tefenni 1151 kilometrekare genişliğinde bir araziye ve köyleriyle birlikte (15.155) nüfusa sahip bulunmaktadır. Burdur’a 70 kilometrelik muntazam bir şosa ile bağlıdır. Her gün muayyen saatlerde işleyen otobüs seferleri vardır. Kasaba merkezi denizden 1142 metre yükseklikte olup 1950 nüfus sayımına göre 2341 ve hali hazır nüfus mukayyedine nazaran da 3.169 (nüfusu) vardır. 1952 ve 1953 yıllarında Bulgaristan göçmenlerinden 45 hanenin yerleştirilmesinden sonra kasaba merkezinin genişliği 800 haneyi bulmuştur. Kasaba 44 beygir kuvvetinde bir dizel elektrik motoru ile aydınlatılmakta olup, ayrıca hidroelektrik santralının kurulması yolunda etütlere de başlanılmıştır. (1955)
Tefenni’nin ticari ve iktisadi hayatı: Kasabanın çarşı ve esnafını teşkil eden 2 otel, 5 kahvehane, 1 şehir Kulübü, 3 manifaturacı, 4 terzi, 9 bakkal, 2 tuhafiye, 2 sebzeci, 3 fırın,3 kasap, 7 kunduracı, 6 berber, 2 fotoğrafçı, 3 demirci ve marangoz, 2 kalaycı, 1 hamam, 1 gazoz imalathanesi, 1 şeker ve helva imalathanesi, 1 avukat, 1 ecza dolabı, 1 radyo ve motor tamirhanesi, 2 motorlu hizar ve 1 motorla müteharrik değirmenden ibaret cem’an (64) işyeri kasaba ve mülhakatının her türlü ihtiyacını karşılayabilecek zenginliktedir. Haftanın her cumartesi günü kurulan bir de pazarı vardır.
Ayrıca Ziraat Bankası Ajansı, Toprak Mahsulleri Ofisi Anbarı, Pancar Müstahsilleri Kooperatifi, Tefenni Krom Maden Şirketi, Tefenni Maden Arama Türk Limited Ortaklığı, Hasmaden Kolektif Ortaklığı ve Tefenni Şoförler Derneği gibi mahallin ticari ve iktisadi hayatında ayrı ayrı birer varlık olan müesseseleri mevcuttur.
Halkının büyük bir ekseriyeti çiftçidir. Son yıllarda krom madeni istihsalinin bir neticesi olarak maden ameleliği de bir geçim kaynağı haline gelmiş bulunmaktadır. Filhakika Türkiye’nin belki de ikinci derecede gelen zengin ve yüksek dereceli krom madenleri Tefenninin iktisadi hayatında bir varlık olarak telakki edilebilir (1955) ***
1854 yılında ‘kaza’ olan
Burdur’un en eski ilçesi Tefenni (3)
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Maarif durumu: Kasaba merkezinde bu yıl 5 inci senesini idrak eden bir ortaokul vardır. 96’sı erkek ve 9’u kız olmak üzere ceman 105 talebesi ve 6 öğretmeni mevcuttur. 368 talebesi ve 8 öğretmeni bulunan merkez ilkokulu bina itibariyle ihtiyacı karşılamakta ise de okuma talebinin günden güne artması karşısında önümüzdeki yıllarda ikinci bir ilkokul ihtiyacı duyulacağı tahmin edilmektedir.
Kazanın heyeti umumiyesinde 11’i öğretmenli ve 3’ü bağımsız eğitmenli olmak üzere ceman 14 ilkokul mevcut olup okulu olmayan köyler sayısı 6 dır. Bu okullarda (1.123) erkek ve (769) kız olmak üzere ceman (1.892) talebe okumaktadır. Halen (34) öğretmen, (7) vekil öğretmen, 4 stajyer öğretmen ve 3 eğitmen ile bir ilköğretim müfettişi kazanın bu günkü maarif camiasını teşkil etmektedir.
Bundan başka kasaba merkezinde 4 seneden beri daimi olarak tedrisat yapan kadınlar kursu her sene vasati 40–50 arasında değişen talebesiyle kasaba kızlarının yetiştirilmesinde geniş ölçüde faydalar temin etmiştir. (1955)
İmar çalışmaları: Kasaba imar planının 1952 yılında kat’ileşmesini müteakip kasaba dahilinde yepyeni bir imar hareketi başlamıştır. Bilhassa 1953 yılı içinde yeni bir cezaevine, 10 yataklı bir sağlık merkezine kavuşmuştur. Fenni içme suyu tesisatı ikmal edilmek üzeredir. Ayrıca orman bölge şefliği bina ve lojmanı yapılmış ve 1954 yılı içinde de yeniden bir verem hastanesi inşasına başlanılmıştır. Burdur Şeker Fabrikasının bir şubesi olarak kasaba merkezinde bir daire ve lojman binası ile bir kantar yeri, depo binası ve hangarın inşasına keza başlanılmış bulunmaktadır. Ayrıca yeniden bir askerlik şube binası inşası işi ihaleye çıkarılmış olup bu sene bu iş de ikmal edilmiş olacaktır. Kazanın iktisadi ve ticari hayatında büyük bir ferahlık yaratacak olan Tefenni- Korkuteli- Antalya yolu da ele alınmış olup, çalışmaları bir seneden beri devam etmektedir. Önümüzdeki yıl içinde bu yolun da hizmete açılabileceği tahmin olunmaktadır.
Belediyenin altı 3 dükkân, 1 gazino; üstü 3 daire olarak yaptığı belediye hanı belediyeye bir gelir kaynağı teşkil etmekle beraber caddeyi süsleyen güzel binalardan biri olmuştur (1955)
Köy çalışmaları: Kazaya bağlı 18 köyün yollarının tamamen tesviyesi yapılmış olup, bunlardan bir kısmı stabilize hale getirilmiş, diğerlerinin de stabilize hale getirilmesine çalışılmaktadır. Keza 1953 yılı sonunda 18 köyün tamamı fenni içme suyuna kavuşturulmuş ve şimdiye kadar bu 18 köyde yeniden 51 çeşme akıtılmıştır. Yer yer geçilen ağaçlandırma faaliyeti de müsbet neticeler vermiş bulunmaktadır. Filhakika 1954 yılı içinde 3 köyde tesis edilen kavaklığa 10 bine yakın fidan dikilmiştir (1955)
İçtimai hayat: Bölge halkının büyük bir ekseriyeti orta hallidir. Umumiyetle çalışkan ve munis insanlardır. Okumağa karşı büyük bir temayülleri vardır. Nitekim gerek kasaba merkezinden ve gerekse köylerinden olup lise ve yüksek tahsil görenlerin miktarı kazanın umumi nüfusuna kıyasla büyük bir yekün teşkil eder (1955)
Not: 1955 yılının dili, anlatım biçimi, özellikle muhafaza edilmiştir. (İK)
KAYNAK: ‘Burdur’ adlı kitap; Burdur Valiliği yayını, 165 sayfa, İstanbul İsmail Akgün Matbaası 1955-Gazeteci -Yazar Ahmet Can’ın özel kitaplığı-Burdur.
***
Türkmen Bohçası
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Yurtiçi ve yurtdışı kaynaklı, dergi ve gazeteler. Getirdikleri.
Merkezi İstanbul’da olan, Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği’nin yayın organı olan ve iki ayda bir yayınlanan Türkmen Bohçası, dergisinin imtiyaz sahibi ve yazı işleri müdürü: Mehmet Tütüncü, Danışma kuruluyla, yazı kurulu var.
Türkmeneli Kadınının Sesi olan “Türkmen Bohçası” dergisinin Mayıs-Haziran 2009 aylarına ait 11 nci sayısı masamda. 24 sayfalık dergi içinden satır başları:
-Haydı Türkmen bacıları sandık başına, Tuzhurmatulu Milletvekili Fevzi Ekrem Terzi, Telafer’de kadın giysileri ve süs eşyaları, III. Irak Türkmen basın konseyi kurultayı, Bağdat Dünya Gazetecilerine ev sahipliği yaptı, Kerkük-Bağdat hattı, Çocuklarımız 15. Türk Dünyası çocuk şöleninde, Altunköprü katliamı anma günü, Bağdat gibi diyar olmaz ama, Türkmen aydınları toplantısı, Türkmen mutfağından-Sulu kebap,
Bazı satırbaşlarıyla, imzalardan seçtiklerimiz:
1- Hülagu Han’ın meşhur seferini gölgede bırakan ABD, Irak genelinde ve özellikle Bağdat’ta tamir edilemez hasarlara yol açtı (Editör),
2- Demokratik rejime henüz intibak edemeyen ve buna yabancı olan Türkmenler, kısacası geçen seçim fırsatlarını değerlendirememişlerdir. (Süphi Saatçi)
3- Göynek: Vücuda giyilen ince ve kalın çeşitli kumaşlardan yapılan kollu, kolu renkli (yeni) veya renksiz yakalı bir giysi (Mutasım Efendi)
4- Grip virüsü genellikle ılımlı iklimlerde kendini gösterir (Dr. Leyla Çarşafçı)
5- Tüm hanımların elbirliğiyle ilerlemesiyle sahalarımızda üstünlük sağlayarak adım adım çizilen hedefe yakınlık sağlanır (Meysune Mustafa),
6- Gençlerimizin iyi bir şekilde yetişmesi için birçok bölgede bilimsel ve kültürel çalışmalar müdürlükleri açtık (Fevzi Ekrem Terzi)
7- Şehir merkezine geldiğimizde yüksek duvarlar dikkatimi çekiyordu (D. Musa Tütüncü)
Derginin arka iç kapağında yeralan iki şiir var Tuğba Aygün ve Fatma Ahamud imzalı. Bu şiirlerden:
KERKÜKLÜ ÇOCUK (Tuğba Aygün)
Kerkük’te bir çocuk,
Hergün acılar içinde ağlar,
Bombaların arasında,
Ailesini arar.
SAVAŞ ÇOCUKLARININ BAYRAMI (Fatma Ahamud)
Hırs cesareti getirdi,
Bütün hayalleri kirlendi,
Henüz çocuk yaşlarda,
Mutluluğun anlamı yitirildi.
Türkmen Bohçası Dergisinin yazışma adresi: Hasan Halife Mhl. Halıcılar Cad. No:92 Kat. 3-8 Fatih-İstanbul Tlf: 0212 534 88 29-42
***
Türkmeneli’ne dönüş
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Başlığımız bir dergi adı. Yıllık Türkmeneli Haber ve Kültür dergisi.
Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Konya Şubesinin yayın organı.
Dernek Başkanı ve Genel Yayın Yönetmeni: Dr. İlham Beyatlı, Yazı işleri müdürü: İlham Beyatlı, Editör: İlay Tuğçe Beyatlı, Görsel Yönetmen: İlham Beyatlı (Gsm: 0532 322 88 70)
Türkeneli’ne Dönüş dergisinin ilk sayısı elimizde.
40 sayfalık dergi içinde neler var, genel olarak bir göz atalım:
Tanıtım, siyaset, Konya dernek faaliyetleri, Tarih, tiyatro-sanat, turizm, sağlık, haberler, din kültürü, kadınca, güncel, okumak kültürü, yemek, spor, eğlence vd.
Bazı cümleler sayfalarda yeralanlardan:
1- Irak Türkmenleri ya da Irak Türkleri, günümüz Irak Devleti’nin kuzey bölgelerinde yaşayan ve “Türkmen” adı ile kurulan devletin vatandaşları olarak varlıklarını sürdüren Türklerdir, uzun yıllar “Türkler” diye sözedilmiştir. (Sayfa:4)
2- Irak’ta 31 Ocak 2009’da gerçekleştirilen yerel seçim, ülkenin geleceğini etkileyecek yeni bir siyasi tablo ortaya çıkarmıştır (Sayfa. 7)
3- Gelişen teknoloji ve toplumsal yapıda meydana gelen değişmeler eğitim sistemlerine de yansımış ve çeşitli değişimlere neden olmuştur (Sayfa. 12)
4- Saddam rejiminin yalan planları belli olmakla, yüzkarası göz önüne çıkmıştı (Sayfa 14)
5- Konya’da “Bir nefes, bir ses” festivali, Konya Devlet Tiyatrosu tarafından organize edilen “2 nci bin nefes, bir ses” festivali, Türkçe tiyatro yapan 10 ülkeyi bir araya getirdi (sayfa 16)
6- Uzmanlar, çoğu ilacın temelinde bulunan bitkilerin çaylarının da birer şifa kaynağı olduğunu belirtiyorlar (sayfa 20)
Konya Dernek faaliyetleri, görüntülerle zenginleştirilmiş sayfalarda okur karşısına
çıkarılıyor. Milli kıyafetlerin ağırlıklı olduğu fotoğraflar, kültürel faaliyetlerin planlarda olduğunu gösteriyor. Tebriklerimizi sunuyoruz efendim.
Sayfa 32’de “Iraklı kadınların yükselen sesleri” yankılanıyor. Kadriye Ziyai imzalı bu sesler, bu şiirler. Bunlardan
BİZ KADINLAR
Ulu Tanrının bu zalimce evrene,
Saçtığı rahmet damlası,
Biz kadınlar;
Güzel Allahın yarattığı,
En güzel göllerden güzel,
Serin meltemlerden nazlı,
Ve sarp dağlardan güçlü yaratıklarız…
*
Cennetten atılma nedeni isek de,
Bu dünyanın kurulma nedeni de yine bizleriz,
Bu dünya denizinde Selamete açılan,
Yelkenlerin bayrağı biz kadınlarız..
BİZ TÜRKMENİZ
Biz Türkmeniz, ihaneti bilmeyiz,
Düşman pençesinde ezilip silinmeyiz,
Biz Türkmeniz, Türkiyeliyiz.
Vatan için ölürüz,
Kahraman bir milletin Irak’taki koluyuz.
Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Genel Merkezi: Hasan Halife Mhl. Halıcılar Cad. No: 92 K. 3-8 Fatih İstanbul.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder