9 Ocak 2012 Pazartesi

21 ARALIK 2011 - 07 OCAK 2012

Yusuf Dursun’dan: Anadolu Fatihi Sultan Alp Arslan
Prof. Dr. İSA KAYACAN
    22-25 Eylül 2011 tarihlerinde, bu tarihler arasında, Elazığ ilimiz merkezinde gerçekleştirilen, “19 Uluslararası Hazar Şiir Akşamları” programlarına katılanlardan biri olan eğitimci, araştırmacı-yazar ve şair Yusuf Dursun’un kaleme aldığı, “Anadolu Fatihi Sultan Alp Arslan” adlı, 128 sayfalık roman, merkezi İstanbul’da bulunan Nar Yayınları arasında gün yüzü görmüş, okurlarıyla buluşmuş, buluşturulmuş.
    Roman, Yusuf Dursun hocanın bir sayfalık biyografisiyle başlıyor. Sonra içindekilerle ilgili bilgiler veriliyor, aktarılıyor. “Gönüllerin sultanı” başlığı altında verilenler 7 nci sayfada şöyle başlıyor:
-Biliyor musun sultanımız Tuğrul Bey hastaymış diyorlar.
-Hastalık biz kullar için, ne var bunda?
-Öyle değil, ağır hastaymış diyorlar..
-Allah’tan şifa dilemekten başka ne gelir elimizden?.. Hadi biz işimize bakalım.
Bu mini giriş örneğimizden sonra, biz geriye dönelim, içindekiler bölümünde neler var şöyle bir göz atalım bazı satırlar, başlıklar itibariyle:
-Sultanlığa sefer vaktidir/ Tuğrul Bey’in sağlığına duacıyız/Sultanlık için silah kullanmak gerek/Bir kale bize dar geliyor/Alp Arslan ilerliyor/Küçük kardeş saltanat peşinde/Alp Arslan Kafkasya’da/Türklere dur demenin zamanı geldi/Alp Arslan ne yapıyor. Vd.
Yusuf Dursun hocanın kalemi yumuşak, ama keskinliği de gözden kaçmıyor. Anlatım zenginliği  ve tutarlılığıyla dikkat çeken bir anlatım bütünlüğü ortaya koyarak, güçlü ve önemli kalemlerimizden biri olduğunu gözlerimiz önüne seriyor.
114 ncü sayfada “Tebrikler”le karşılaşıyoruz başlık olarak. Bu başlıkların altındakilerden:
-Malazgirt zaferi sadece Türk ve İslâm aleminde değil, Bizans, hatta bütün dünya milletleri üzerinde çok büyük yankılar buldu:
    Alp Arslan, başta Halife olmak üzere her tarafa fetihnameler gönderdi. Halife’ye gönderilen fetihname 12 Eylül 1071’de sarayda toplanan devlet büyüklerinin huzurunda okundu.
Bu büyük zafer karşısında Halife Ka’im Biemrillah, Sultan Alp Arslan’a bir mektup gönderdi. Şöyle diyordu Halife mektubunda:
Efendi evlat/Allahın desteğine mazhar olmuş galip ve muzaffer evlat,
En büyük sultan/Arap ve Acem ülkelerinin hükümdarı,
Dünya hükümdarlarının efendisi/Dinin ışığı/Halifenin yardımcısı,
İnsanların sığınağı/Devletin kahredici bileği,
Dinin parlak tacı/İslâm ülkelerinin sultanı..
Bu kadar sözü sıralayarak, sana iltifat ettiğimi zannetme. Sen her türlü övgünün en iyisine lâyıksın. Zira kazandığın bu zafer, Selçukluya olduğu kadar bütün İslam ülkelerine de muazzam bir kapı açmıştır. Bu kapı İslam’ın nurunun Anadolu coğrafyasında parlayacağı toprakların kapısıdır. Bu kapı, adalete ve insan onuruna açılan kapıdır. ***
Burdurlu hemşehrim İsmail Yağcı’dan:
Atatürk, Özlü, sözlü şiirler Antolojisi

Prof. Dr. İSA KAYACAN
    Kitapların, yayın öncesi gerçekleştirilen, araştırma, değerlendirme ve öteki çalışmalar, perde arkasındakiler “görünmeyenler” olarak kabul edilir. Zordur, yayın öncesi ortaya konulan çalışmalar, değerlendirmeler.
Burdurlu hemşehrim, araştırmacı, şair, yazar, emeklilik sonrası Antalya’da yaşayan, Gölhisar Gündem gazetesindeki yazılarıyla dikkat çeken İsmail Yağcı’nın 2009 yılında yayınladığı 168 sayfalık, devletimizin kurucusu Yüce Atatürk’e yazılan şiirlerle, Atatürk hakkında yerli ve yabancı düşünürlerin söylediklerinden vatan ve kahramanlık duygularıyla yazıp yayınladıklarından yapılan seçmelerle şekillenen, ortaya konulan bir kitap, bir antoloji var masamda. Adı: Neden Atatürk?. Özlü, sözlü şiirler antolojisi.
Anlam zenginliği içinde; “Burdurumuzun onuru, gururu, Anadolu’nun sesi, soluğu olan, dolu dolu memleket sevdalısı hemşehrim, Prof. Dr. İsa Kayacan beyefendiye, en içten saygılarımla” cümlesiyle imzalamış 21.12.2011 tarihinde Kitabın 114 ncü sayfasında bendenizin “Gitme Atam Gitme” adlı şiirimin bulunduğu notunu da düşmüş imza sayfasının altına.
Öncelikle böyle bir araştırmanın, değerlendirme ve yayının ortaya konuluşunu sağladığı için tebriklerimi, sevgilerimi sunuyorum efendim. Kısa bir İsmail Yağcı önsözü, “Her Türk vatandaşının merak ettiği kahramanlık şiiri, kahramanlık destanı ve Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili şiir ve destanları bulamadığımız bir gerçektir” girişiyle verilen.
İsmail Yağcı biyografisinden sonra, şiirle ilgili görüşlerin bir araya getirilişi. Özlü sözler hakkındaki görüşler, Atatürk’ün gençliğe hitabesi, Mehmet Akif Ersoy’un “İstiklal Marşı” adlı şiirinin tamamı. Behçet Kemal Çağlar ve Faruk Nafiz Çamlıbel imzalı “Onuncu yıl Marşı”nın sözleri. Sonra, Fuat Azgur, Fethi Tevetoğlu, Halit Fahri Ozansoy Fazıl Hüsnü Dağlarca, Enver Tuncalp, Cemal Oğuz Öcal, Faruk Nafiz Çamlıbel, Ekrem Şenozan, Rıza Tevfik Bölükbaşı, İbrahim Zeki Burdurlu, Halim Yağcıoğlu, Ziya Gökalp, Orhan Şaik Gökyay, M.Uluğ Turanlıoğlu, Sami Ateş, Osman Atilla, Yavuz Bülent Bakiler, Bekir Sıtkı Erdoğan, Coşkun Ertepınar, İsa Kayacan, Güzide Taranoğlu, Melih Özer, Arif Nihat Asya, Halide Nusret Zorlutuna ve daha pek çok şairin, Atatürk, vatan- bayrak, kahramanlık şiirlerinden örnekler verilmiş. Rahmetli Sami Ateş arkadaşımızın beş ayrı beşlikten meydana gelen “Atatürk’ün sevgisi” adlı şiiri 95 nci sayfada, bu satırların yazarı İsa Kayacan’ın altı dörtlükten meydana gelen “Gitme Atam Gitme” adlı şiiri 114 ncü sayfada yer almış. Bendenizin “Gitme Atam Gitme” adlı şiirinden:
Bugün dakikalar gitmesin, dursun yerinde,
Bir soğukluk, soğukluk Atam’ın ellerinde,
Bugün de varmış, Türk milletinin kaderinde,
Bugün dakikalar gitmesin, dursun yerinde.

Bir kalabalık gördüm Dolmabahçe yolunda,
Ata’m gidiyor, biz öksüzlerin kolunda.
Ey Ata’m;
Unutulmayacaksın, kalplerde dolaşıyorsun,
Aramızdan gittinse, ölmedin yaşıyorsun.
GÜNÜN SÖZÜ: Savaş’ta Türkiye’yi kurtaran, savaştan sonra da Türk ulusunu yeniden dirilten Atatürk’ün ölümü, yalnız yurdu için değil, Avrupa için de en büyük kayıptır. Her sınıf halkın O’nun ardından döktükleri için gözyaşları bu büyük kahramana ve modern Türkiye’nin Ata’sına layık bir tezahürden başka bir şey değildir (Winston Churchil, İngiltere Başbakanı, 1968) ***
Prof. Dr. Nurullah Çetin’den:
İstiklâl Marşımızı Anlamak

Prof. Dr. İSA KAYACAN
    22-25 Eylül 2011 tarihlerinde, bu tarihler arasında, Elazığ ilimiz merkezinde gerçekleştirilen “19. Uluslararası Hazar Şiir Akşamları” programları çerçevesinde, bize ulaştırılan yayınlar, kitaplar arasında yer alanlardan biri: Prof. Dr. Nurullah Çetin imzalı “İstiklâl Marşımızı Anlamak” adlı olan, araştırma-inceleme ve yorumlamayla karşımıza çıkarılan 67 sayfalık kitaptı.
    Anılan kitap, ELESKAV, Elazığ Valiliğinin hediyesi olarak bize ulaştırıldı. Mehmet Akif Ersoy Fikir ve Sanat Vakfı işbirliğiyle yayınlanmış elimizdeki kitap.
    Elazığ Valisi Muammer Erol’un “19. Uluslararası Hazar Şiir Akşamları”yla ilgili bir sayfalık görüşü yer alıyor 3 ncü sayfada. Önsöz ve sunuşlarla, kitabın yayınlanış amacı, içindekiler hakkında bilgiler verilmiş. Bunlardan.
1-Ben bu çalışmamda, İstiklal Marşımızın tarihi, kültürel, siyasi, askeri, dini dayanaklarını, üzerine temellendiği birikimi ortaya koyan, edebi metin tahlili yöntemlerine uygun olarak bir metin çözümlenmesi ve yorumlanması denemesi yaptım (Prof.Dr.Nurullah Çetin),
2-Mehmet Akif Ersoy, hayatı boyunca ülkemize ve insanımıza yatırım yapmış bir mütefekkirdir. İstikbali bütün refahıyla arzu eden bir düşünce emekçisidir. Dolayısıyla, doğumundan 138, vefatından 75 yıl geçmesine rağmen halâ içimizde. (Mehmet Cemal Çiftcigüzeli)
Sonraki sayfaların başlangıcı itibariyle, yorumlardaki ara başlıklara bakıyoruz. Prof. Dr. Nurullah Çetin hoca, İstiklal marşının yazıldığı zaman Türkiye’nin durumundan söz ederek, değerlendirmelere başlıyor. Burada karşımıza çıkanlardan bazı anlatım satırları:
_İstiklal Marşının imlâsı/Marşın yazılış sebebi ve öyküsü/Birinci dünya savaşı ve Akif/Mütareke dönemi ve Akif/Kuvva-yı Milliye hareketi ve Akif/Milli marşa duyulan ihtiyaç/Milli Marş yarışması/İstiklal Marşının yazılışı / Seçilmesi / Bestelenmesi / Atatürk’ün İstiklal Marşıyla ilgili görüşleri.
ATATÜRK’ÜN İSTİKLAL MARŞI’YLA İLGİLİ GÖRÜŞLERİ.
    Devletimizin kurucusu, Yüce Atatürk İstiklal Marşımızla ilgili şöyle diyor:
-“Bu marş bizim inkılâbımızı anlatır. İnkılâbımızın ruhunu anlatır. Bunu ne unutmak, ne de unutturmak lâzımdır. İstiklal Marşında, İstiklal davamızı anlatması bakımından büyük bir manası olan mısralar vardır. Benim en beğendiğim yeri de burasıdır.
“Hakkıdır hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır; Hakk’a tapan milletimin istiklal..”
    Benim bu milletten asla unutmamasını istediğim mısralar işte bunlardır. Hürriyet ve istikbal aşkı bu milletin ruhudur.
GÜNÜN SÖZLERİ:
1. Doktrinin derisi soğukluktur, ama içi tıka basa samanla doludur (Henry W.Beecher Dostst)
2. Bir mum, diğer bir mumu tutuşturmakla, ışığından bir şey kaybetmez (Mevlana)
3. Aşk, eşeğe bile dans ettirir (Fransız Atasözü)
4. Öğrenmeyi bırakan kişi, yirmisinde de olsa, sekseninde de olsa yaşlıdır. Yaşamdaki en muhteşem şey zihni genç tutmaktır (Henry Ford)
5. Moda öyle dayanılmaz, öyle çirkin bir şey ki, altı ayda bir değiştirmek zorunda kalırız (O.Wilde) ***
Rahman Salmanlı'dan: Azerbaycan'ın milli şairi
Ahmet Cavad’ın yaradıcılık yolu

Prof. Dr. İSA KAYACAN
    Azerbaycan’ın başkenti Bakü’den, resmi Devlet Gazetesi,  Azerbaycan Gazetesi yöneticilerinden, Rahman Salmanlı’dan bir kitap geldi posta yoluyla. Adı: Ahmet Cavad’ın yaradıcılık yolu.
Ciltli ve 216 sayfayla kitaplaştırılan araştırma, gelecek için bir ışık yolu görünümünde. Kitabın ilmi redaktoru: Şamil Veliyev. 2 nci sayfada yer alan, verilen bilgilerden:
Ahmet Cavad’ın yaradıcılık yolu, adlı eserin, filologiya ilimleri üzerinde felsefe doktoru Rahman Salmanlı’nın (Ahmed Cavad- 1992) kitabıyla başlayan, ötekilerle devam eden bir değerlendirme yer alıyor.
Kitap içinde, Azerbaycan şairi, istiklâl mübarizi Ahmet Cavad’ın meşakkatü ömür yolundan ve çokcehetli yaradıcılığından sohbet açılıyor.
Ozan Neşriyatı olarak 2011 yılının son günlerinde gün yüzü gören Rahman Salmanlı’nın Ahmet Cavad hakkındaki araştırmaları dikkat çeker boyutlu, önemlilik içindeki görüntüsüyle karşımıza çıkıyor, çıkarılıyor.
Bekir Nebiyev imzalı bir önsöz var: “Kitabda repressiya gurbanı, milli şairimiz Ahmet Cavad’ın hayat ve yaradıcılığı kifayet derecede bitkin şekilde işlenmiştir” denilen.
Sekiz sayfalık bir giriş bölümü var kitabın ilk sayfalarında başlayan. Ahmet Cavad, değişik yönleriyle araştırılmış, incelenmiş, kitabın sayfalarındaki yerlerinden bizimle selamlaşan bilgiler, belgeler var satır satır şekillendirilmiş. Sayfa 15’deki, Ahmet Cavad’ın hayatı, başlığı altında verilenlerden aktaracaklarımız:
- Azerbaycan halkının gedim ve zengin edebi- medeni tarihinde, yüzlerce sanatkâr olmuş, onların hepsi bu veya başka derecede halkımızın medeni inkişafında öz rolünü oynamıştır.
XX. Halkımızın asra tesadüf eden milli- manevi inkişaf merhalesinde yitirdiği görkemli simalardan biri de Ahmed Cavad’dır. Bu doğru bir değerlendirme, yerinde bir ifade biçimidir efendim.
Kitap içinde, Ahmet Cavad hakkında, sanat ve edebiyatıyla ilgili, kişiliği hakkında onlarca yazı, değişik yerlerde, değişik imzalarla yeralmış, yayınlanmış. O’nun önemli bir şahsiyet olduğu, bilim ve fikir adamı olduğu ifade edilmiş.
Ahmet Cavad’ın pek çok şiiri değişik gazete ve dergilerde yayınlanmıştır. O’nun zorluklarla geçen hayatının ayrılmaz bir parçasının görüntüsü olan şiirleri fazladır. Bunlardan birinin girişi:
Azerbaycan, Azerbaycan!
Ey kahraman evladın,
Şanlı vatan!
Senden ötürü can vermeye,
Cümle hazırız!.. ***
Sönmeyen ışık, Salim Savcı hocadan yeni bir kitap
Prof. Dr. İSA KAYACAN
    Yayın dünyamızda, sönmeyen ışıklarımız vardır. Onlar, geçmişin aynası, bugünün aydınlığı, yarının unutulmayacak yıldızlarıdır.
Salim Savcı hoca, söylemeye çalıştıklarımızın daha üstünde, daha fazlası bir büyüğümüz, eğitimcimiz, yazarımız, fikir adamımızdır.
“63. kitabımı gönderiyor sizleri sevgiyle kucaklıyorum” diye yazmış. Hoca, Çorum ilinin Osmancık ilçesinin Çampınar köyünde yaşıyor. Mutlu, huzurlu bir yaşam sürüyor.
42 sayfalık, Salim Savcı hocanın aydınlık dünyasından yansımalar olarak gördüğüm, “Bilimsel açıdan; Oku, düşün, değerlendir, paylaş, uygula” adlı kitap getirdikleri bakımından, antolojiler dolusu bir içeriğe sahip.
Selahattin Aydemir imzalı bir sunuş, Salim Savcı imzalı bir önsöz var ilk sayfalarda. Sekizinci sayfada, öğrenme konusunun öneminden bahsediliyor, detaylandırmalarla bilgilendiriliyor.
İstek: Bir içten yönelmedir. Bir şeyi yapma, yeme gibi eylemlere karşı duyulan ilgidir.
İlgi: İki şey arasındaki bağlılık, yakınlık ve ilişkidir.
İlgi çekmek: Merak uyandırmak.
Merak: Bir şeyi anlamaktır, öğrenmektir. Bunun için duyulan istek, dolayısı ile ilgidir.
Sonra merak etmek, Meraklı, Uğraşmak, Huy, İtiyat kelimelerinin karşılıkları veriliyor, detaylı biçimde anlatılıyor.
Salim Savcı hoca, ciddi, inanılır ve güvenilir bir bilim adamıdır. Eğitimciliğiyle hamur ettiği, geliştirdiği, sonuçlandırdığı gerçekler, doğrular vardır O’nun yayınlarında, dünyasında. Tebriklerimi, sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim.
    OSMANCIK HABER GAZETESİ
    Salim Savcı hocanın gönderdiği bir gazete var masamda. Adı: Osmancık Haber.Büyük boy, sekiz sayfayla haftalık olarak yayınlanan Osmancık Haber’in Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni: Orhan Güçlü, Yazı İşleri Müdürü: İlkay Sever, Muhabir, Bilgisayar Mizampaj-Montaj: İlkay Sever, Muhabir: Selma Yağan.
    31 Temmuz 1996 tarihinde kurulan Osmancık Haber Gazetesinin 777 nci sayısı masamda. Bu sayıdan bazı haberler: Atatürk Osmancık’ta anıldı/Engelliye destek programımızın üçüncü destekçisi Ümit Yedekçi/Salim Savcı’nın yeni kitabı çıktı/Kamyonun ezdiği domuz bir süre yolu trafiğe kapattı/Basın mensuplarına dil bilgisi semineri/Magandanın silahından çıkan kurşunla bir kişi daha yaralandı vd.
    Mehmet Özata, Salim Savcı, Dinçer Bilginer, imzalı köşe yazıları.
    Türk toplumunun konukseverliği dünya milletleri arasında ilk sıralarda yer alır. Doğudan batıya gidildikçe konuk severlik azalır. Bireysellik öne çıkar  (Salim Savcı) ***
Burdurlu hemşehrim, Serpil Kabadayı’dan: Lâzimeler
Prof. Dr. İSA KAYACAN
TDK’nın Türkçe Sözlüğünde, (Lâzıme- Lâzime) karşılığı: Yapılması gerekli olan şey, gerekçe, olarak açıklanıyor, ifade ediliyor. Burdur’un Çeltikçi ilçesinde, 75.Yıl İlköğretim Okulu Öğretmeni olarak görev yapan, hemşehrim Serpil Kabadayı’nın “Lâzimeler” adlı, hikayelerinden oluşan kitabı bana yenilerde ulaştı.
120 sayfalık kitap, görünümü zengin kapağıyla dikkat çekiyor. Merkezi İstanbul’da bulunan “İkinci Adam Yayınları” arasında gün yüzü görmüş. Önsöz var (imzası olsaydı daha doğru olurdu!). Kitabın içindekiler bölümü, düzenlemesi unutulmuş. Kitabın yazarının ilk kitabı oluşu nedeniyle, baskı tecrübesi olmayabilir. Ama “Bu eserin tüm yayın hakları İkinci Adam Yayınları’na aittir” diyebilen İkinci Adam Yayınlarının editörleri, sorumluları bu iki eksikliğin farkına varmalıydılar!..
Önsözün bir yerinde; “Bu kitap; ben nasıl kitap okumaktan keyif alırım?, düşüncesinden sonra benim keyif alabileceğim tarzda yazılmış hikayeler, ifadeler ve kavramlar bütünü olarak karşınıza çıktı. Dedikoduyu, başkalarının özel hayatlarını kurcalamayı inanılmaz severiz. Bunu bildiğim için de kendi hayatımı biraz deşifre ettim” denilişinden, kitabın yazarının samimi, ifade ve duygularıyla yola çıktığını anlamaktayız.
Başlıksız olarak karşımıza çıkan ilk anlatım; “Söz vermiştim kendi kendime, yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da bir hırstan başka ne idi? Burada namuslu insanların arasında sakin; ölümü bekleyecektim. Hırs, hiddet neme gerekti?. Yapamadım. Koştum tütüncüye; kalem kâğıt aldım. Oturdum. Adanın tenha yollarında gezerken canım sıkılınca küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum” diye devam eden giriş anlatımı, Serpil Kabadayı’nın kaleme aldığı konuların derinliğine dalışını, enine- boyuna değerlendirişini, açıklıklarla yola çıkıp, gerçeklere dayanışını göstermesi bakımından önem taşıyor, anlam ortaya koyuyor.
Her şey nesline çeker, Anne ve melek, İnsanın dört zindanı, Gerçek yoksulluk, gerçek zenginlik, Büyük İskender, Diyojen ve mutluluk, Yüreğimden damlayan hüzün, Bilmiyorum, İstifa ederim, Ben hayatta en çok kendimi sevmeyi öğrendim, Zamanla öğreniliyor, Kalp ağrısı, Can kırıklıkları, İlacımı buldum, Mühürlü kalp, keşkeler, bazenler, amalar, olarak sıralanan Serpil Kabadayı anlatımları, gelecek için ümit veriyor, denemelerden hikayelere, hikayelerden romanlara geçecek bir güven ve köprü görüntüsü ortaya konuluyor.
Serpil Kabadayı’nın dili yumuşak, kendisiyle barışık bir anlatım dünyası görülüyor. Ele aldığı, işlediği, şekillendirdiği, sayfalara aktardığı konular, günlük hayatın içinden alınanlar, sık sık ve her yerde görülen, yaşananlar. Sayfa 99 ve 100’den birkaç Serpil Kabadayı cümlesi:
- “Anlaşılan çöpümü de kurcalıyorlardı. ‘Pişkinliğin bu kadarı  olmaz, en azından balkon terliği yap’dedim. Kendi kendime de dayanamayıp A4 çizgisiz dosya kağıdına fosforlu kalemle aynen şunları yazdım:
1. Lütfen çöpümün içine çöp atmayın,  2. Lütfen çöpümü karıştırmayın,
3. Lütfen benim çöpümün içindekileri çıkarıp kullanmayın,
4. Yoksa sizi şikâyet ederim” diye yazdım. Çöp kovasının üzerine koli bantlarıyla güzelce yapıştırdım.
Sonrası ne olmuş, komşular nasıl toplu olarak dışarı çıkmışlar, neler konuşmuşlar?.. Onlar bizde saklı kalsın..Tebrikler hemşehrim Serpil Kabadayı, bu kitap yayınınız ilk adımınızdır..Bundan sonraki adımlarınız daha belirgin olacak, daha çok ses getirecektir. Ha gayret!
***
Yusuf Dursun’dan: 
Kuş Yuvası Yüreğim
Prof. Dr. İSA KAYACAN
    22-25 Eylül 2011 tarihlerinde, bu tarihler arasında, Elazığ ilimiz merkezinde düzenlenen “19. Uluslararası Hazar Şiir Akşamları” programları içerisinde, bana ulaşan kitaplardan birisi de eğitimci araştırmacı, yazar, şair Yusuf Dursun’un, 2 nci baskısı yapılan, 64 sayfalık, merkezi İstanbul’da bulunan Nar Yayınlarının 207 nci kitabı olan, “Nar Çocuk” serisinde yer alan, çocuk şiirleri konulu kitap.
    Yusuf Dursun, gözü, gönlü zengin, dünyası aydınlık, yazdıkları ve yayınladıklarıyla takdir gören, alkışlanan bir eğitimci, kalem erbabı. Çocuklar için yazılan şiirler, miniklerin sevgi dolu, tertemiz dünyalarına hitabediyor, resimlerle süslenmiş, zenginleştirilmiş sayfalardan bizimle merhabalaşıyor, selamlaşıyor.
    Şiirlerin başlıkları da, çocuklara yönelik sevgi dolu bir yaklaşım görüntüsü veriyor. Bunlardan:  Kuş yuvası yüreğim, Okul dediğin, Çiğdem türküsünde çocuklar, Canım annem, Var mı babam gibisi, Yağmur çocuk, Güler yüzlü çocuklar, Dua, Ayna, Allah kerim, Ninem sevda çağında, Her çocuğa bir düğün, Ben gülünce, Yavru kuşum, Gitti gelmez çocukluk vd., Sayfa 30’da yer alan “Yağmur çocuk” adlı şiir 4 ayrı dörtlükten oluşuyor. Bu şiirin iki dörtlüğü:

Gökyüzünden bir hediye,
Yağmur aldım bilye bilye..
Gülüşmeyin öyle kıs kıs,
Bu ne biçim yağmur diye..

Yağmurumu verin bana,
Sulu güller derin bana,
Sırma yorgan sizin olsun,
Yağmurumu serin bana..

Yusuf Dursun: 1949 yılında Yozgat, Musabeyli’de doğdu. Yozgat Öğretmen Okulundan, Erzurum Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümünden mezun oldu. Anadolu Üniversitesi Lisans tamamlama programını bitirdi.
1996 yılında, Elazığ Mehmet Akif Ersoy Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliğinden emekli olan Yusuf Dursun, halen İstanbul’da bir özel öğretim kurumunda öğretmenliğini sürdürüyor. Yayınlanmış 18 ayrı kitabı bulunan Yusuf Dursun, şiir ve çocuklara yönelik yayınlarıyla dikkat çekiyor.
Şiir dalında birçok ödülü bulunan Yusuf Dursun’un başta “Yetim Kız” olmak üzere bazı şiirleri bestelenerek seslendirilmiştir. 1984 yılından itibaren değişik edebiyat ve kültür dergilerinde şiir, hikaye ve masalları yayınlanan Yusuf Dursun İstanbul’da yaşıyor.
GÜNÜN SÖZLERİ:
1. Yalanlar gerçeklerle bağdaşmadığı gibi, genellikle kendi aralarında da çatışırlar (Daniel Webster)
2. Ticari kararlar çoğu zaman, popüler kalma arzusundan etkilenmiştir (Herman W.Steinkraus)
3. İnsanlar sahip olduklarını küçümser, sahip olamadıklarını önemser (Konfüçyüs)
4. Ben bilmediğimi bildiğim için, diğer insanlardan akıllıyım (Sokrates)
5. Bildiğimizi zannetmemiz, öğrenmemizin en büyük düşmanıdır (Claude Bernard)
***
Bugünün küçük, yarının büyük şairi:
Burdurlu Seza Tutku Azaklı

Prof. Dr. İSA KAYACAN
    Klasikleşmiş sözlerimizden biri: Bugünün küçüğü, yarının büyüğüdür. Bizde bu noktadan hareket ederek bir başlık attık.
Burdur merkezde yaşayan, eğitimci, şair, yazar ve araştırmacı Burdur Araştırmacı, Yazar ve Şairler Derneğinin uzun süre Başkanlığını yürüten Sebahat Gümüş hocanımın bir torunu var. Adı: Seza Tutku Azaklı. 8 yaşından beri yazdığı şiirlerle dikkat çekiyor. Bu şiirlerinden bazılarını değişik gazetelerdeki köşelerimle, yayınladığım “Burdur” çıkışlı kitaplarımda yer verdim.
Seza’nın, Annesi ve babasının da şiirleri var yayınlanan. Aralık 2011 sonunda posta aracılığıyla bana gelen dört şiiri var Seza Tutku Azaklı’nın. Okul kimliği şöyle yazılmış şiirlerden birinin altına: Seza Tutku Azaklı. Cumhuriyet İlköğretim Okulu, 5-B, No:343- Burdur. Şiirlerden üçü “Öğretmen “leriyle, öğretmeniyle ilgili, birisi de, yine okul çıkışlı, Bilgi pınarı, adlı. Bu şiirlerin mısraları arasına dönelim:
CANIM ÖĞRETMENİM: Şöyle başlıyor; “Canımsın öğretmenim / Alfabeyi öğrettin bana/ Ne yapsam az sana/ Işığımsın öğretmenim/ Milletimin güneşisin öğretmenim”.. Devam ediyor Seza; Tüm bilgileri öğreten öğretmenine, “güller gibi narinsin” diye sesleniyor. Öğretmeninin yanında rahat olduğundan söz ediyor, “eserlerin biziz öğretmenim” diyerek doğruların yanından sesleniyor.
Öğretmenini görmek için erken kalktığından hareketle, “Ne büyüksün öğretmenim/ İbrahim Günay’sın öğretmenim/ Milleti bilgilerinle parlatırsın öğretmenim” cümlesiyle noktasını koyuyor.
Bir başka öğretmen şiiri: “Öğrettin bize her şeyi/ Gökleri, yıldızı, evreni/ Resmini, saygını ve sevgini/ En güzel bilgileri/ Trafik, Türkçe, Fen, Sosyal, Matematiği o güzel dersleri” mısralarıyla aldıklarının önemini, güzelliğini, özelliğini anlatıyor bizlere.
BİLGİNSİN ÖĞRETMENİM: Öğretmeninin bilgi dolu olduğu noktasından hareket eden Seza Tutku Azaklı; “Sevgidir, sevindiren/ En güzel sevgiyi veren/ Ne mutlu, benim öğretmenim” belirlemesinden sonra; “Benim Öğretmenimsin, İbrahim Günay’sın/ Lâle gibi narinsin/ Göklerde süzülen yıldızlar gibisin/ İyi bir insansın/ Sensiz olamam” mısralarıyla öğretmenine karşı saygı ve sevgisini ortaya koyuyor Seza Tutku Azaklı. Öğretmeninden öğrendikleriyle, mutlu ve rahat olduğunu da duyguları arasında yer veriyor minik şairemiz.
BİLGİ PINARI: Seza Tutku Azaklı’nın bir başka şiiri; “Saygı, sevgi yuvası/ Eğitim öğretim ocağı/ Yurdumun en verimli yapıları/ Sevinçle açıldı okulumun kapıları” mısralarıyla başlıyor. Burada, yani okulda, okullarda cehaletin kaybolup gittiği, bilgisizliğin sona erdiği, okuma- yazma bilmeyenin kalmadığı, belirtildikten sonra, “Atam’ın izinden kimse ayrılmasın” mısraıyla sona eriyor şiirin bu bölümü.
Okulun açıldığı gün, bütün yolların cıvıl cıvıl olduğu, arkadaşlarını özleyen öğrencilerin okullara koştuğu dile getiriliyor.  “Bilgi pınarı” adlı, başlıklı Seza Tutku Azaklı şiiri’nin son dörtlüğü şöyle noktalanıyor:
- Okulum ışık saçtı/ Öğretmenim sınıfı aydınlattı/ İsa Kayacan arkadaşım, şairleri parlattı/ Karanlıktan eser kalmadı/ Bilgi pınarı bizi canlandırdı.
***
Sayı sayı dergiler
Prof. Dr. İSA KAYACAN
    Dergilerimizin sayfalarındaki gezintilerimiz sırasında, sayı sayı tespit ettiklerimiz. Bu dergilerden:
ZEYTİN DALI DERGİSİ: Kilis ilimiz merkezinde, Kilis Kültür Derneği Kilis Şubesinin yayın organı olarak üç ayda bir yayınlanıyor. Kilis Derneği Şubesi adına sahibi: Muhlis Salihoğlu. Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Necmettin Biçici. 61 nci sayısı bana ulaşan derginin yönetim yeri: Akpınar Cad. Eski Özel İdare Binası Girişi, No: 1 Kilis.
YÖNETİCİMİZ VE BİZ: İstanbul’da aylık yayınlanan bir dergi. Üçüncü sayısı bana ulaşan derginin sahibi: Muharrem Ersal, Sorumlu yazı işleri müdürü: Muharrem Ersal. İletişim adresi Rıhtım Cad. Uzunhafız Sk. No:2 K.2-7 Kadıköy-İstanbul.
MAKİ DERGİSİ: Mersin Şairler ve Yazarlar Derneğinin yayınorganı olarak üç ayda bir yayınlanıyor. Dernek adına sahibi ve yayın sorumlusu: Abidin Güneyli. Yönetim yeri: Bahçelievler Mhl. 1840 sk. Serhat Apt. Zemin Kat. No:13 Yenişehir – Mersin.
YALVAÇ PANORAMA DERGİSİ: Süleyman Demirel Üniversitesi Yalvaç Meslek Yüksekokulu çıkışlı bir dergi. İmtiyaz sahibi: Yalvaç Yükseköğretimi Destekleme Derneği adına Başkan Av.Lütfi Aydoğmuş. Genel yayın yönetmeni ve yazı işleri müdürü: Öğr. Gör.Bülent Özgül. 2011 yılına ait ilk sayısı bana ulaştı bu derginin
ORTANCA DERGİSİ: Ankara’da iki ayda bir yayınlanıyor. 31 nci sayısı masamda olan “Ortanca”nın, imtiyaz sahibi, yazı işleri müdürü ve Genel Yayın yönetmeni: İbrahim Engin, Dopdolu bir dergi 80 sayfalık bütünlük görüntüsü. Ortanca’nın yayın merkezi: Samsun Yolu, 25.km.Kantar Mevkii No:12 Lalahan-Ankara
SERVER BÜLTENİ: Server Basın-Yayın İlim ve Sosyal Dayanışma Vakfı bülteni olarak yayınlanıyor. 18 nci sayısı bize ulaştı. Server Vakfı adına sahibi: Mehmet Ali Bulut, Yayın Yönetmeni: M.Nedim Yamalı. Yazışma: GMK Bulv. No:24–8 Kızılay-Ankara.
KARINCA DERGİSİ: Merkezi Ankara’da bulunan Türk Kooperatifçilik Kurumunun aylık yayın organı. Karınca Dergisinin 891 nci sayısı masamdaydı. Kooperatifçilik ağırlıklı yazıların yeraldığı Karınca Dergisi, yayın periyodu, sürekliliği bakımından Türkiye’nin önde gelen dergileri arasında yeralıyor.
KOZAN SEVDASI DERGİSİ: Tarih-Kültür-Sanat-Eğitim ve Edebiyat Dergisi olarak, Adana ilimize bağlı Kozan ilçemiz merkezinde yayınlanıyor. İmtiyaz sahibi ve sorumlu yazı işleri müdürü: Hakan Akıcı, Hazırlayan: Abdurrahman Kütük. Bu derginin 10 ncu sayısı masamdaydı. İrtibat adresi: Hacıuşağı Mhl. Yukarı Çarşı No:90 Kozan-Adana.
ÖZKAYNAK DERGİSİ: Ankara’da aylık yayınlanan Özkaynak Dergisinin 2011 yılına ait 104 ncü sayısı bana ulaştı. Derginin sahibi: Oğuz Altın, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Neslihan Başbuğ, Yazışma adresi: Ataç-1 Sk.No:5-3 Yenişehir/Ankara.
YESEVİ DERGİSİ: İstanbul’da aylık yayınlanıyor. 208 nci sayısı bana ulaşan Yesevi’nin Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü: Erdoğan Aslıyüce. Yazışma P.K.30 Beyazıt-İstanbul.
***
Elazığ’lı İhsan Nazik’ten: Cemre Düşünce
Prof. Dr. İSA KAYACAN
22-25 Eylül 2011 tarihlerinde, bu tarihler arasında Elazığ ilimiz merkezinde düzenlenen “19. Uluslararası Hazar Şiir Akşamları” programları içerisinde, çerçevesinde bana ulaşan, ulaştırılan kitapların sayısı bir hayli fazlaydı. Bu kitaplardan, şiir kitaplarından biri, Elazığlı şair İhsan Nazik’in 82 sayfalık şiir kitabı.
Günerkan Aydoğmuş imzalı bir sunuş var ilk sayfalardan birinde. Milli duygularının yoğunluğunu şiirlerinden anladığımız, şiirlerinde sıklıklı görülen duygularla şekillenmiş şiirler, “Vatan Türküleri” bölümüyle başlıyor
Aziz vatanım, Zafer destanı, Diren Filistin, Kutlu Nevruz Bayramı adlı, başlıklı şiirler vermek istediğimiz örnekler olarak görülüyor. Bir şiirinde de “Kerkük’e mektup” gönderiyor şairimiz İhsan Nazik. Kitabın 15 nci sayfasında yeralan bu şiir beş ayrı dörtlükten meydana geliyor. İki dörtlüğü şöyle bu şiirin:

Türküyle, hoyratla yakarız ağıt,
Bin yıllık sevdamız bitmez ki Kerkük!
Gel de bu hasreti diyorsun dağıt,
Varlığın aklımdan, gitmez ki Kerkük!..

Ey benim Türkmen’im, bırakmam seni,
Gördüğün zulümler değil ki yeni!,
Kudurmuş canavar, düşmanın kini,
Hiç deme kardeşim, gelmez ki Kerkük!..

Seher yeli şiirleri, Anadolu yollarında şair günlerim, gibi bölümlerle getirilen şiirlerde, hasret var, sevgi, hoşgörü var. Zaman zaman sitem ve kırgınlıklarla da yola çıkıldığı görülüyor. 69 ncu sayfadaki, “Ey güzel Hazar” başlıklı şiir yedi dörtlükle şekillendirilmiş. Bir dörtlüğü bu şiirin:

Hazarbaba dağı senin baş tacın,
Masmavi suların, ey güzel Hazar,
İlgiden yoksunluk bitmeyen sancın,
Gönlümde deryasın, ey güzel Hazar..

İhsan Nazik: Elazığlı olan şair 1958 yılında İstanbul’da doğdu. Şiire genç yaşta başladı ve şiirleri Elazığ’ın mahalli gazetelerinde yayınlanmaya başladı. Sonra, ülke genelindeki gazete ve dergilerle, değişik Antolojilerde şiirleri yer aldı. Pek çok ödülün sahibi olan İhsan Nazik’in bazı şiirleri bestelenip seslendirildi.
Azerbaycan’daki ortak kitaplarda şiirleri yeraldı.
Ayrıca, Merhum Murat Çobanoğlu ve Yener Yılmazoğlu ile Ulusal düzeyde yayını olan “Sarı Tel” programına beş kez konuk olarak katıldı.
GÜNÜN SÖZLERİ:
1. Köpeğin ağzında fildişi bulumazsın (Çin Atasözü)
2. İnsiyatif, doğrunun söylenmeden yapılmasıdır (Irving Mack)
3. Hürriyetimiz, basın hürriyetine dayanır; basın hürriyeti de kaybolmadan kısılmaz (A.Brisbane)
4. Kendini yendiğinde, en büyük savaşçı olursun (Konfüçyüs)
5. Güç ve güveni hep dışımda aradım. Ama bunlar insanın içinden gelir ve her zaman oradadırlar (Sigmund Freud)
***
Fatih Sultan Kar’dan:
Likapanın Moruna, Rize’nin yeşiline

Prof. Dr. İSA KAYACAN
    Rize ilimiz merkezinde günlük yayınlanan ve Anadolu Basını içerisinde bir çınar görünümüyle okurlarının karşısına çıkmaya, çıkarılmaya devam eden “Zümrüt Rize” Gazetesinin sahibi, değerli dostum, Faik Bakoğlu gazetelerin, dergilerin, kitapların bana ulaştırılması konusundaki görevini, öteki hizmet alanlarındakiler de olduğu gibi başarıyla yerine getiriyor, getirmeye devam ediyor.
Ankara’da açılan “Rize günleri” kültür etkinlikleri çerçevesinde, kendisine ziyaret ettiğimde, Rize ve Karadeniz rüzgârını serin serin döşümüze yönlendirdiğimizde, Fatih Sultan Kar’la tanıştırdı. Fatih beyin bir kitabını elinden alma fırsatım, şansım oldu.
Bu kitabın adı: Likapanın Moruna, Rize’nin yeşiline, olarak karşımıza çıktı. Fatih Sultan Kar, bir Rize sevdalısı, hatta delisi. Rize için yaptığı araştırmalar, yayınladığı geniş kapsamlı kitaplar (Antolojiler) bir bir gözlerimiz önüne konuldu, sergilendi.  Yorgun şair Fatih Sultan Kar’ın bir broşür sayfa fazlalığında biyografi ve bibliyografyası var. Kitapları, sergileri, dergileri, gazetelerdeki yazılarının yayınlandığı isim ve sayıları, hakkında yazılan-yayınlanan haberler birbir sayfalara dökülmüş aktarılmış.
Neredeyse “Likapanın Moruna, Rize’nin yeşiline” adlı şiir kitabının sayfalarındaki gezintimizi başlayamayacaktık… Ama dönelim istiyorum o kitabın, ilgili sayfalarına:
“Memlekete güzelleme” başlığı altında bir Fatih Sultan Kar sunuşu var ilk sayfalardan birinde. Buranın alt ve üst paragraflarında anlatım, ortasında iki bölümlük bir şiir var “Hamsin lahanan var, yeşil çayın var” mısralarıyla başlayan. İlk şiir “Bizde” adıyla sayfaya-sayfalara aktarılmış. İlk bölümü bu şiirin:

Rize cennet vatan, çayın diyarı,
Hep neşeli olur genç ihtiyarı,
Kışın çok kar alır, Kaçkar dağları,
Hamsi bizde, horon bizde, çay bizde,
Bir başkadır hayat Karadeniz’de..

Yöresel ağızla söylenen kelimelerin, genel anlamları gibi açıklamalar da konulmuş şiirlerin altına. Ve arka kapakta güzel ve yakışıklı iki görüntünün altına konulan iki dörtlük dikkat çekiyor. Bu dörtlüklerden biri:

Bir sevdadır Rize her dem dillerde,
Hasreti çekilmez gurbet illerde,
Çayı, Anzer Balı, derman her derde,
Ah, bizim oralar aklıma düştü.
***
Antalya ve Artvin’den birer şiir
Prof. Dr. İSA KAYACAN
    Antalya ilimiz merkezinden seslenen Ali Gözütok hemşehrimle, Serhat Artvin Gazetesinde şiirleri yayınlanan Aşık Zülfikar Devranı’dan, daha doğrusu bu iki imzanın şiirlerinden sözedeceğiz efendim.
Ali Gözütok’un dört ayrı dörtlükten meydana gelen “Bu yara” adlı şiirinin ilk dörtlüğünde; Aşk kapıyı çalınca ateş bacayı sarar hatırlatmasında bulunuluyor. Kor ateşlerin gönül dünyasındaki alevlerinin yükseldiği dikkat çekilerek bir başka dörtlüğünde şöyle sesleniyor Ali Gözütok:

Yara almaz mı gönlü, böyle sevda çekenin,
Çeken bilir bu derdi, gülü olmaz dikenin,
Diken olur yastığı, gözünden yaş dökenin,
Dökülen göz yaşıyla, deva bulmaz bu yara..

Seslenişinden sonra devam ediyor: Açılan yaranın tedavisinin zor olduğundan Lokman Hekimin bile şifa olamayacağından sözederek “Güzelin güzelliği eder onu zır deli “hatırlatmasında bulunuyor. Üzerinde durduğumuz, mısraları arasında gezinti yaptığımız “Bu yara” adlı şiirinin son dörtlüğünde şu duygular içinde olduğunu görüyoruz Ali Gözütok’un:

Yaralar depreştikçe, kanat çırpar garip kuş,
Kuş çırpındıkça örer, sevdayı nakış nakış,
Nakşedilen sevdaya, merhem olur bir bakış,
Bakmaz ise nazlı yar, şifa bulmaz bu yara..

          ARTVİN İLİMİZDEN
Artvin ilimiz merkezinde günlük yayınlanan “Serhad Artvin” Gazetesinde şiirleri yayınlanan Aşık Zülfikar Devranı’nın “Sevgililer günü” için yazdığı bir şiiri var anılan gazete sütunlarında. Ozanımızın sekiz dörtlükten meydana gelen şiirinin ilk dörtlüğünde; Hediye alanların güldüğü, almayanların üzüldüğü hatırlatılıyor. Kimisinin ise avuçlarını yaladığı kaydedilerek bu şiirinin iki ayrı dörtlüğünde şu duygularıyla okurlarının karşısına çıkıyor Aşık Zülfikar Devranı:

Devranıyım bana sorma,
Boş yere kendini yorma,
Alamadıysan üzülme,
Bu bayram bizim olsun.

Güzel tatlı konuşalım,
Sevgiye alışalım,
Küskün isek barışalım,
Bu bayram bizim olsun..
***
Emirdağ’dan: Edebdağ Dergisi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
    22-25 Eylül 2011 tarihlerinde, bu tarihler arasında, Elazığ ilimiz merkezinde düzenlenen, 19. Uluslararası Hazar Şiir Akşamları programları içerisinde, bize ulaştırılan yayınlar arasında yer alan dergilerimizden birinin adı: Edebdağ. İki ayda bir, Afyonkarahisar ilimize bağlı Emirdağ ilçemizde yayınlanan, edebiyat, sanat, fikir dergisi.
Büyük boy kitap boyutunda, sevimli görünümlü bir dergi “Edebdağ”. İmtiyaz sahibi, Genel Yayın Yönetmeni ve Yazı İşleri Müdürü: Ayşe Yılmaz, Başdanışmanı: Prof.Dr. Nurullah Çetin, 11 isim ve imzadan oluşan yayın kurulu var. Hamza Çelik, Filiz Özdemir, Emel Hurma isimlerinin de derginin yayımında katkıları olduğu ifade ediliyor.
Yazışma adresi: Cumhuriyet Mhl. Yavuz Sultan Selim Cad. No: 26 Emirdağ-Afyonkarahisar şeklinde kaydedilen Edebdağ dergisinin 5 nci sayısı masamdaydı.
Özer Şenödeyici’nin, el yazısıyla Ayşe Yılmaz’a yazdığı bir mektup var, ifade zenginliği içinde sunulmuş. “Anne sıcaklığının edebiyattaki karşılığı: Gülten Dayıoğlu ile” başlıklı röportaj dikkat çekici bir görünüm ortaya koymuş, güzel ve anlamlı bir tablo oluşturmuş.
Prof. Dr. Nurullah Çetin hocamızın, “Peygamber ocağından doğrulan bir bilge şair: Hasan Şanlı” başlıklı yazının okunması gerekiyor, bilgilenilmesi gerekiyor. Sonraki yazılardan bazıları:
-Tarih içinde bir Anadolu kültür şehri: Emirdağ (Dr. Muharrem Bayar),
-Türkiye sahasında Ağıt söyleme geleneği ve yas törenleri (M. Nuri Parmaksız)
-Osmanlı Devletinde Kadılık (Leyla Sarıyüce)
-Leyli gecelerde Yusuf (Emine Sevinç Öksüzoğlu)
-O’na mektup (Gökhan Gezer) vd.
    Edebdağ Dergisinde yeralan şiirlerin sayısındaki fazlalıkla da şairlerin yazdıklarından örnekler verilmiş. Bu şairlerden bazıları şunlar; Burcu Akkanlı, Arslan Bayır, Filiz Özdemir, Muharrem Kubat, A.Yılmaz Tuncer, Sabri Dil, Rasim Köroğlu, Fikret Akın, Ethem Kaygısız vd. Rasim Köroğlu’nun sekiz ayrı dörtlükten meydana gelen “Aşçı” adlı şiirinden:

Neler geçti şu garip baştan,
Dul kalınca yüzüm gülmedi gitti.
Kesildim ekmekten, kesildim aştan,
Karnım tıka basa dolmadı gitti.

Kumpir aldım şöyle koca tas gibi,
İnce ince kıydım onu süs gibi,
Patates yağınan sanki küs gibi,
İkisi yan yana gelmedi gitti.
***
Dr. Kazan Dağyakalı’dan mısra mısra
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Ankara’dan seslenen, Dr. Kazan Dağyakalı şiirlerinin mısraları arasındaki gezintilerimiz sürüyor. Dağyakalı’nın iki şiiri var bugün sütunumuzda. Bu şiirler, Duvarlar ve Boş kalır adlarıyla karşımıza çıkıyorlar efendim.

DUVARLAR (Dr. Kazan Dağyakalı)
Sensizliğimin kabardığı anlarda,
Dilsiz duvarlar,
Hıçkırıklarıma ortak,
Göz yaşlarıma şahit oldular..
Enkaz altında kalanlar gibi.
Nefes almakta zorlanıyor yüreğim,
İnan, duygularım topallıyor be gülüm,
Bir kuru inat değil mi?
Duygularının önüne geçen,
Bi düşün, beyninle bedeninle,
Huzur içinde misin şimdi?
Yeni çevrenin kurları, ilginin fazlalığı,
Sendeki bu hal, neymişim be durumları,
Hepsi gelip geçecek, ulaşıldığın an,
Bunlar gerçek değil, bir anlık heves,
Aklını başına topla, bunları bilecek yaştasın,
Bu kuru inat niye,
Sonunu bile bile, benimle savaştasın,
Şunu bil, bağımlılık değil;
Hoşgörüdür, bilinçtir, sevgidir, değer verilen..

BOŞ KALIR (Dr. Kazan Dağyakalı)
Bir ağacı bir çekirdeğe sığdıran,
Koca bir sevgiyi küçücük yüreğe sığdıramaz mı?
Misafir ettim yalnızlığımı bunca zaman yüreğimde
Acımı, ezikliğimi küskünlüğümü göğüs kafesime çaktım,
Ağladım, dolu bir yürekle, gözyaşlarımın serinliğinde
Bir an önce ellerimi tutup acımı hafifletmesini,
Yaşananları anlamasını istiyorum için için.
Bazen hayat üzerine gelir, anlam veremezsin,
Güneşin doğuşunu, yağmurun yağışını,
Velhasıl, izlemek gerekir hayatın akışını,
Kalbimdeki sıkıntının manasızlığı sarıyor her zerremi.
Öteleri düşünen, hayal edebilen hatta görebilen sen,
Ruh sandığımın üstüne oturup, manevi eziyet verene kadar,
İçini açık baksan, fark etsen, gönül çeyizlerimi,
Görürdün, sevginin ve sensizliğin motiflerini.
Bilirsin her hayat yaşanacak bir can bulur,
Bulunmayacak tek şey senin benzerin olur…
Şunu hiç unutma istersen, dere akar taş kalır,
Kalbin rutin çalışsa da o sol yanın boş kalır...
    ***
Kayseri’den gelenlerin yeni sayılarıyla

Prof. Dr. İSA KAYACAN
    Kayseri ilimiz merkezi, bir “kültür merkezi” olarak biliniyor, kabul ediliyor. Bu ilimizde yayınlanan dergi ve gazetelerin yeni sayıları bana ulaştıkça, sayfalarındaki mini gezintimi, kısa kısa gezintimi sürdürüyorum. Bu dergilerden üçü ve bir gazete efendim.
1-Erciyes, aylık fikir ve sanat dergisi: Nevzat Türkten’in sahipliği, Alim Gerçel’in Genel Yayın Müdürlüğünde yayınlanıyor. 397, 398 ve 399 ncu sayıları ayrı ayrı yayınlanarak bir arada bana ulaştı. (Nisan 2011’de yayınlayacakları Erciyes Anıt sayısı için görüş bildirme son tarihi 15 Mart 2011 olarak kaydedilmiş, bana bu notun ulaştığı tarih 18 Mart 2011 olduğu için görüş bildiremediğimi kaydetmek istiyorum). Erciyes’in üç ayrı sayısının kapak fotoğraf altları sırayla: Başöğretmen Atatürk (1881–1938), Yemende Türk askeri, Filibe’de bir cami. 399 ncu sayısının 16 ncı sayfasındaki Yaşar Elden şiirinin girişi:
Ülkeme insan istiyorum,
Gözü tok..
Gönlü tok..
Zalime şahin,
Mazluma kucak açan..
Kayseri’den gelen bir başka dergi sırada bekliyor. Adı: Yeniden Diriliş. Kültür Dergisi aylık ince uzun-sevimli boyutuyla masamda… Bu derginin de 72,73 ve 74 ncü sayıları var efendim:
2-Yeniden Diriliş: Kültür dergisi. Aylık olarak okurlarının karşısına çıkıyor, çıkarılıyor. Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü: Alim Gerçel, Genel Yayın Müdürü: Alparslan Gerçel
3-Bilgiyurdu Gençlik Dergisi: İki ayda bir yayınlanıyor. 23 ncü sayısı masamda bu derginin. Bilgiyurdu Gençlik Eğitim ve Kültür Derneği adına Dernek Başkanı Mustafa Öztürk sahibi anılan derginin. Yazı İşleri Müdürü: Osman Akbaba.
4-İstiklâl Gazetesi: Aylık olarak yayınlanıyor. 79 ve 80 nci sayıları ayrı ayrı yayınlanmış. Masamda bu iki sayı anılan gazetenin. Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü: Mehmet Emin Batır. Genel Yayın Yönetmeni: Abdulmecit Avşar.
İstiklal Gazetesinin 80 nci sayısının 12 nci sayfasında yer alan Mustafa Yalnız Kurt imzalı “Bende şehidim Mehmedim” başlıklı şiirden bir dörtlükle noktamızı koyalım efendim:
Mehmedim sen toprağa vatan için düştün,
Bayrakla, hilalle buluştun, sen ölmedin.
Zaten ölmezsin, Resulün bahçesinde gülsün,
Sen şehitsin, sen benim yüreği pek Mehmedimsin.
Not: Bu yazı 20 Mart 2011 tarihinde yazılmıştır.
GÜNÜN SÖZLERİ:
1. Kendi dertlerini unutmak isteyenler, başkalarının dertlerine yardımcı olmaya çalışırlar (Cemil Sena)
2. Gençler, ihtiyarların aptal olduğunu sanırlar, ama ihtiyarlar gençlerin aptal olduğunu bilirler (George Chapman)
3. Derin düşünen bilge kişinin tek bir günlük yaşamı, bilgisiz ve kontrolsüz kişinin bütün bir yaşamından daha değerlidir (Gautama Buddha)
4. Rekabet edebilmek için geride kalmamalısınız. Hareket eden bir hedefi vurmak her zaman daha zordur (Al Ries)
5. İnsanların birbirlerini tanımaları için en iyi zaman, ayrılmalarına yakın zamandır (Lev Tolstoy)
***
Muğla’da “Devrim Sanat”
Prof. Dr. İSA KAYACAN
    Muğla ilimiz merkezinde, Melda Türkeş’in sahipliği, Ünal Türkeş’in Genel Yayın Yönetmeni-Yazı İşleri Müdürü, Başyazarlığında günlük yayınlanan ve 19 Ekim 1960 tarihinde kurulan “Devrim” Gazetesinde, Yükselecek Demirel dostumuzun hazırlayıp sunduğu “Damla” adlı, sanat eki ilgiyle izleniyor.
Devrim Sanat’ın 2 nci yıl içinde 55 nci sayısına ulaştığı görülüyor. Hazırlayanlar olarak, Nazife Ersöz, Güliz Şenol isimleri geçiyor, kaydediliyor.
Yükselecek Demirel, sanata merhaba diyerek söze başlıyor. “Sayfamızın; sanat görkemine, inceliğine, duygusallığına ve ince yaratılara uzandığının bilincindeyim” cümlesi dikkat çekiyor efendim.
Şiir ağırlıklı Devrim Sanat’ta, bir öykü ve bir haber de yer alıyor. Bu sayfada imzası bulunanlara şöyle bir bakalım: Birdal Can Tüfekçi, Hasan Özgen, Şadan Gökovalı, Yükselecek Demirel, Nail Duman, D.Ali Gültekin, Yüksel Sezen, Ali Abbas Çınar, Hikmet Özkul, Nabide Kılınç, Ünal Türköz, Hatice Altınay, T.Ayhan Çıkın. Birdal Can Tüfekçi ve Yükselecek Demirel şiirlerinden:

OLURYA (Birdal Can Tüfekçi)
Hiç unutmadığınız,
Bir yerlerde, bir bakışma,
İşte hepsi bu,
Olur ya!..

Saf ve temiz,
Umarım,
Bu güzellik hiç bozulmaz,
Alev alev yanan,
Gönlümün ateşi,
Hiç sönmez.

ÖLÜMÜM (Yükselecek Demirel)
Tutku ve duygulara tutunmaksa yaşam,
Coşkuyla doluyorsam, inan selindedir,
Bir bakmışsın özlemi biten bir akşam,
Uçmuşum mutluluğa, bil ki yelindedir.

Çağır beni güzelliklerine geleyim,
Bir anda senin yanında olmak dileğim,
Ve senden gelsin yeter ki, öl de öleyim,
Biliyorum, ölümüm senin elindedir.
***
İki şairden birer şiir
Prof. Dr. İSA KAYACAN
    Ankara’dan Prof. Dr. Hayrettin İvgin’le, Isparta’dan Melahat Ecevit hocanımın birer şiiri var aşağıda. Gelin, bu şiirlerin mısraları arasına dönelim, birlikte gözden geçirelim efendim:
MAVİ (Prof. Dr. Hayrettin İvgin)
Dilme denizler mavisi gözlerini gözlerime
Bir hoş oluyor kalbim.
Gözlerin, hasret kaldığım
Sahilleri anlatıyor bana.
Mavi hayallerle, mavi özlemlerle
Bakıyorum sana.
İnsafsızca vurur gönlümün bu boş limanına
Köpük köpük dalgalar.
Bu limandan ki yıllar önce
Demir aldı sevdalar
İstiyorum bazen;
O maviliklere açılmak,
Sahil sahil gezip
Gözlerinde demirlemek.
AYNI İKLİM (Melahat Ecevit)
Bazı geceler hüzünle baş başa kaldık
Aynı yastığa sarılıp
Aynı iklimlerde ağladık..
Vaktimizi çalıveren
Kış uykularında uyandık..

Çiçeklerde açtı ihtirasın kokusu
Hayal adalarına uçurdu yelkenlerimizi
Demir attık sevda sahillerine
Çok şeyler düşündük ince ince
Varoluşu yaşadık kendimize gelince..

Kaç deprem yaşadık
Kaç sınavdan geçtik
Zaman tünellerinde..
Çok yürekler burkuldu
Ummadığımız bir yerde..

Pişmanlık tohumları ektik
Fırtınalar estirdik deli deli
İçimize aktı acıların
Kara yeşil zehiri..

Hüzün rüzgârlarında savruldu
Mazinin polenleri..
Zaman daha da ağırlaştı
Ayakları yerden kesen
Baş döndüren içkiler gibi..
    ***
Dergi sayfasından, dergi sayfasına
Prof. Dr. İSA KAYACAN
    Dergilerin gelişlerine göre, sıralanışları. Sayfaları arasındaki gezintilerimizin sürüşü. Bir yenisi bu gezintimizin efendim:
1-GÜNCEL SANAT DERGİSİ: İki aylık, kültür, sanat ve edebiyat dergisi. Sahibi: Hasan Hüseyin Bayır, Yazı İşleri Müdürü: Mehtap Üzümcü, Genel Yayın Yönetmeni: Arslan Bayır, Yazışma Adresi: P.K.66 Alanya – Antalya. Ortalama 70 sayfalık görünümüyle, zengin içeriğiyle dikkat çeken dergilerimizden biri Güncel Sanat.
2-BURDUR YÖREMİZİN BÜLTENİ: Durmuş Öcal tarafından, Burdur’da 15 günde bir yayınlanıyor. Fotokopi tekniğiyle 4 sayfayla yayınlanan bültende, haber, şiir ağırlıklı çalışmalar yer alıyor. Yazışma: 149 Evler, Fevzi Çakmak Mhl. 5. Sok. No: 40 Burdur
3-DÜNYADA KİLİS BÜLTENİ: İstanbul Kilis Vakfı’nın yayın organı olarak 2 ayda bir yayınlanıyor. 143 ncü sayısı masamda olan Dünyada Kilis bülteninin Sahibi: Yaşar Aktürk, Yazı İşleri Müdürü: Nejat Taşkın, Yazışma: Topkapı Mhl. Kürkçü Bostanı Sk. No:1 Şehremini-Fatih-İstanbul.
4-MUĞLA DEVRİM GAZETESİ: Muğla ilimiz merkezinde, Melda Türkeş’in sahipliğinde, Ünal Türkeş’in Genel Yayın Müdürlüğü ve Yazı İşleri Müdürlüğünde 8 büyük sayfayla, ofset tekniğiyle günlük yayınlanan “Devrim” Gazetesinde, tam sayfa olarak Yükselecek Demirel tarafından “Devrim Sanat” sayfası yayınlanıyor. Bu sayfa 54 ncü sayıya ulaştı.
5-ANADOLU’NUN SESİ GAZETESİ: Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünce aylık yayınlanan normal boyutlu 8 sayfalık “Anadolu’nun Sesi”Gazetesinin 299 ncu sayısı günyüzü gördü.
6-ÇINGI DERGİSİ: Kayseri’de, Kültür, sanat ve edebiyat dergisi olarak iki ayda bir yayınlanıyor. KAYSEDER adına sahibi: Süleyman Karacabey, Genel Yayın Yönetmeni: Köksal Akçalı, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Dr. Rasim Deniz. Yazışma: P.K.212 Kayseri. 9 ncu sayısı masamdaydı bu derginin.
7-YESEVİ DERGİSİ: İstanbul’da aylık yayınlanıyor. 214 ncü sayısı masamdaydı Yesevi’nin. Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü: Erdoğan Aslıyüce. Yazışma: P.K. 30 Beyazıt-İstanbul.
8-MAGAZİN-DEUTSCHLAND.DE DERGİSİ: Almanya’dan geliyor. Türkçe yayınlanan bu derginin 2011 yılına ait 3 ncü sayısı masamdaydı. Kapakta; “Enerjide yeni çağa geçişi başaracağız” deniliyordu.
GÜNÜN SÖZLERİ:
1. Soysuz güzellik, kokusuz menekşe gibidir (Lucius Annaeus Seneca)
2. Hayat bir bisiklete binmek gibidir. Pedalı çevirmeye devam ettiğiniz sürece düşmezsiniz (Claude Pepper)
3. Uçurtmalar rüzgar gücü ile değil, rüzgâra karşı koydukları için uçarlar. (W.Churchill)
4. Paranın değerini öğrenmek isterseniz, borç almaya çalışın (Benjamin Franklin)
5. İnsan kendi kişiliğini en iyi, başkalarının kişiliğini anlatırken ortaya koyabilir (Jean Paul Richter)
    ***
Güncel sanat dergisi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
    Kültür, sanat, edebiyat dergisi olarak iki ayda bir, sanatseverlerin karşısına çıkan, çıkarılan “Güncel Sanat” Dergisi Alanya’da gün yüzü görüyor.
Dergi büyük boy dopdolu bir içerikle 48 sayfa çıkıyor, yayınlanıyor.
İmtiyaz sahibi: Ali Cem Con, H.Hüseyin Bayır, Sanat Danışmanı: Arslan Bayır. Yazışma adresi: P.K.66 Alanya – Antalya.
Derginin Ankara temsilcisi Arzu Kök hanım tarafından bir sayısı, derginin sanat danışmanı Arslan Bayır tarafından iki sayısı bana ulaştırıldı.
Elimde 3 ve 4 ncü sayıları olan “Güncel Sanat” uzun soluklu olabildiği takdirde, sanat ve edebiyatımıza önemli, anlamlı ve kalıcı hizmetlerin getiricisi olacaktır.
Her iki sayıda isim ve imzaları bulunanlardan bazılarının sıralanışını şöyle görmekteyiz:
- Bahtiyar Vahabzade, Arzu Kök, Ahmet Canbaba, Ethem Oruç, Arslan Bayır, Nusret Turan, M.D.Babacanoğlu, Abdulkadir Güler, Attila İlhan, Fazıl Hüsnü Dağlarca, M.Kemal Yılmaz, Ali İrşadi, Halise Tekbaş, vd. Bazı alıntılar:
- Ne var ki, çoğumuz dilimizin kıymetini bilmiyoruz. Günümüzde yanlış konuşulan, kullanılan bir Türkçe var. Dil, insanların son savunma kaleleridir. Bu kalelerden taşlar eksilmeye başladı mı fethedilmesi kolaylaşır. Bu mu istenilen? (Arslan Bayır, S.3-12)
- Biran önce ideolojik saplantılardan vazgeçilip, Türkçe evlerimizde, okullarımızda tarih gelişimi de göz önünde bulundurularak, sevgi ve sabırla öğretilmelidir. Arzu Kök, S.3-7)
Sayı 4, sayfa 3 de yer alan Ali İrşi (İrşadi)nin “Sevgisiz bir dünya istiyorum” adlı, başlıklı şiirinden:

Sevgisiz bir dünya istiyorum,
Kapansın sevginin yolları,
Düşsün sevgi atının nalları,
Tökezlesin sevgiye koşan atlar,
Çığlık olsun kopartılan feryatlar,
Kurusun yaprakları çiçeklerin,
Kopsun kanatları kelebeklerin..

Güncel Sanat Dergisi, belirli bir çizgi doğrultusunda gider, yürürse, gelecekte adından bahsettiren dergiler arasına mutlaka girecektir efendim. Tebriklerimi, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Hiç yorum yok: