Salih Urhan’dan:
Burası Satırlar Nahiyesi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Salih Urhan, 1926 yılında Burdur ilimize bağlı Yeşilova ilçemizde doğan, Türk halk müziğimizle ilgili çalışmalarıyla bilinen, alkışlanan bir ustamız. Burdur’un yüzakı olan bir sanatçı.
Yenilerde bir kitabı daha geldi bana. Adı: Burası Satırlar Nahiyesi. 102 sayfalık kitap da Salih Urhan hoca girişinin bir yerinde:
-“Burası Satırlar, Eşeler dağının doğusundaki engebeli arazi üzerinde çomardıç tepelerinin kuzey yamaçlarına yaslanmış, kerpiçten yapılmış hanay ve yer (hanay iki kat, yer ev tek kat) evlerden oluşmuş bir belde burası. Seksen hane 320 nüfusu olan, güzel insanların yaşadığı yer burası” diyerek açıklamalarda, hatırlatmalarda bulunuyor.
Satırlar nahiyesinin ‘Erle’nin geçmişinden söz ediliyor ilk sayfalarda.
İçindekiler bölümüne bakıyoruz. Gördüklerimizden; Satırlar (Yeşilova) çevresi, Eşeler dağı, Ziraat, bağcılık, örf ve adetler, Bilgi ve bilginler, Masal ve masalcılar, Nişan koyma, düğünler, yemek destanı, oyunlar, inançlar, hayır dualar, beddualar, Satırlarda halk oyunları, erkek ve kadın oyunları, Türkülerimiz, Eşkıya türküleri, Erkeklerde-kadınlarda müzik, Urhan ve Alparslan sülaleleri, 1936 yılında Satırlar Nahiyesindeki haneler vd.
Sayfa 47de “Spor ve sportif oyunlar” başlığı altında “Burası Satırlar” alt başlığı altında 8 dörtlükten meydana gelen Salih Urhan imzalı bir şiir var. Bu şiirden:
Cuma namazında kavil kurulur,
Harman yerine topluca varılır,
Davullar, zurnalar çift çift vurulur,
Burası Satırlar, pehlivan yatağı.
*
Cazgır Molla Ahmet pehlivan okşar,
Nerde güreş varsa oraya koşar,
Sıralar sözcükleri coştukça coşar,
Burası Satırlar, pehlivan yatağı.
Oyunlar bölümünde; Çellik oyunu, Kemik dikmece, Uzuneşek, Cirit atma (güzel ezel), gıncırık, top oynama ara başlıkları altında verilenler ilginç ve dikkat çekici. 58. sayfada doğum ile ilgili inanç ve adetlerden söz ediliyor. Bunlardan birkaçı:
1-Hamile kadınların bazı yiyeceklere istek duymasına “Aşerme” denir,
2-Hamile kadına yüklü ve iki canlı denir,
3-Aşeren kadın güzele bakarsa çocuk güzel olurmuş,
4-Kırkı içinde çocuk evde yalnız bırakılmaz,
5-Memeden kesilen çocuk tekrar emerse haram olunmuş.
Salih Urhan hoca, Satırlardaki halk oyunlarından da örnekler veriyor. Teke yöresinin halkoyunları yönünden çok zengin olduğu hatırlatmasında bulunuyor. “Yörenin merkezi durumunda olan bugünkü Yeşilova, eski adıyla Satırlar nahiyesindeyiz” diye devam ediyor. 09.06.1936 tarih ve 224 nolu kanunla, satırların adı “Yeşilova” olarak değiştiriliyor.
Tebriklerimi, sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim.
***
Süleyman Demircan:
Muhtarlık yok ediliyor
Prof. Dr. İSA KAYACAN
“Demokrasinin temeli muhtarlıktır” diye diye geldik. İlkokul yıllarımızda, “muhtarlık en küçük idari birim olup, demokrasiye açılan penceredir” gibi anlatımlarla yetiştik.
Hangi alanda olursa olsun, getirilenler, yenilik olarak sunulanlar, demokrasiye uygun olmalı, yeniliklerin, çağdaşlığın yolunu açan girişimler olmalı.
Ankara, Aşağı Ayrancı-Güvenlik Caddesinin devamı. Bu caddenin sağ tarafı Ayrancı muhtarlığına, sol tarafı Remzi Oğuz Arık Mahallesine ait. Bu satırların yazarı Remzi Oğuz Arık Mahallesi Muhtarlığına daha yakın olmasına rağmen, Ayrancı Mahallesi Muhtarlığına bağlı. Ama Remzi Oğuz Arık Mahallesi Muhtarıyla hergün görüşürken, Ayrancı mahallesi muhtarıyla, ayda yılda (işimiz düşerse) görüşüyoruz.
Çankaya ilçesine bağlı Remzi Oğuz Arık Mahallesi Muhtarı Süleyman Demircan, genç, dinamik. Toplumsal gelişmeleri yakından izliyor. Bültenler yayınlıyor, gazetelerin Ankara ilaveleriyle-ekleriyle yakından ilgileniyor.
Gazete bayiliğini de yürüten Süleyman Demircan’la, hemen hemen her gün görüşüyoruz, konuşuyoruz, tartışıyoruz. Konular belli. Mahalleyle ilgili sorunlar. Zaman zaman Ankara’nın, ülkenin sorunlarıyla konuştuğumuz da oluyor hani.
MUHTARLIK YOKEDİLİYOR
Ara başlığımızdaki sözün sahibi Süleyman Demircan. Ankara, Çankaya Remzi Oğuz Arık Mahallesi muhtarı Süleyman Demircan “Muhtarlık yok ediliyor” diyor. Demircan’ın görüşlerinden bazı cümleler nakledelim. Buyurun:
1- Yaşamın her alanında halkla ilişkili olan mahalle muhtarlığı günümüzde yalnızca belge veren, mühür basan, para alan işlevsiz kurum olarak topluma yükletilmek isteniyor.
2- Yerelleşme, bürokrasiyi azaltma adına gelen siyasal iktidar, katılımcılık yerine yerel yetkileri merkeze çekerek merkezileşti. Yasa çıkararak yerelde özne olan çekirdek yönetim birimi olan muhtarlığı üstü örtülü şekilde yok etti, kurumu atıllaştırdı.
3- Çekirdek idari birim yok edilerek, demokratikleşmenin kanalları tıkanıyor, kamusal hizmet birimi olan bu birimin yerine ticari hizmet birimi getiriliyor. Merkezci, buyurgan zihniyet topluma dayatılıyor. Toplumun katılımcı, politikleşme kanalları kesilerek taraf olan, kabullenmeci, itaatkâr duyarsız insan tipi yaratılıyor.
4- Sayıları 53 bine varan çekirdek yönetim birimi, sistemin temel taşıdır. Önceliği bilimsel sağlıklı bir yapıya kavuşturulmasıdır.
NE YAPILMALI?
Ankara, Aşağı Ayrancı Remzi Oğuz Arık Mahallesi muhtarı Süleyman Demircan, “ne yapılmalı?” sorusunun karşılığı olarak şöyle bir sıralama yapıyor: 1-Muhtarlığın, kamu ve yereldeki statüsü belirlemeli, 2- Muhtarlığa devlet de özne olarak işlev yüklenmeli, 3-Köy muhtarları il özel idarelere, mahalle muhtarları belediye meclislerine oranları nisbetinde doğal üye olarak katılmalı, 4- Muhtarlara adil bir ücret ve donanımlı sağlıklı çalışma yerleri verilmeli. Devlet, muhtarlığı kaldırma yerine, muhtarının statüsünü belirleyip, haklarını vermelidir.
***
Yazılanlardan bir demet daha
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Bana yazılan şiirler.. Yakında kitap halinde yayınlanacak. Bana yazılan mektuplar. Bana verilen plaketlerde yer alan metinler.. Değerlendirmelerim arasında yer alıyor efendim. Aşağıya bakalım:
HOCAM İSA KAYACAN’a (Ali Bozkurt-Ankara)
Hazan geldi düştü yaprak
Son bahara kızma Hocam
Kucak açmış kara toprak
Nolur bana kızma Hocam
*
Sevda dedim yola düştüm
Nice karlı dağlar aştım
Sinem yandı özde piştim
Kör düğümü çözme Hocam
*
Hayal ettim sözde gezdim
Her güzele şiir yazdım
Öz canıma mezar kazdım
Fakir canı üzme Hocam
*
Kader böyle ecel yazım
Can uykuda yanar özüm
İnan bana doğru sözüm
Kabri derin kazma hocam
*
Garip Bozkurt mahlas adım
İman ehli gerçek kadım
Hakka koştum adım adım
Bu sırrımı yazma Hocam..
*
HABER GİBİ
Burdur ilimize bağlı, Bucak ilçemizde günlük yayınlanan “Ses-15” Gazetesinden:
1- Melike Korkmaz: Yazı işleri müdürü olarak çalışıyor,
2- Fatma Aktaş: Sayfa editörü olarak çalışıyor,
3- Duray Çitekçi: Muhabir olarak çalışıyor,
4- Ramazan Arısoy: Muhabir olarak çalışıyor,
5- Ümmühan Aktaş: Muhabir olarak çalışıyor,
6- Hüseyin Dilek: Muhabir ve Kanal–15 tv’de Müdür olarak çalışıyor.
7- Ali Ulvi Özkan: Ses–15 Gazetesinde makaleleri yayınlanıyor.
8- Mehtap Kaygısız Padem: Ses–15 Gazetesinde makaleleri yayınlanıyor,
9- Kahraman Köktürk: Ses–15 Gazetesinde makaleleri yayınlanıyor.
MEKTUP: Sayın Prof. Dr. İsa Kayacan; Anayurt Gazetesi ve diğer yayın organlarından, Avrasya Kurumu’nun sempozyumları ve bildirileri hakkındaki yazılarınıza en içten duygularla teşekkürler eder, Avrasya Kurumunun gerçekleştirdiği etkinliklerde sizi de görmek istediğimizi belirtir, başarılı çalışmalarınızın devamı dileği ile Yunus sevgilerimi ve saygılar sunarım (Prof. Dr. Bahaeddin Güney-Vali-Avrasya Dostluk, Kültür, Sanat ve Turizm Kurumu Genel Başkanı-Ankara, 2009-10-06.07.2009)
PLAKET: Sayın Prof. Dr. İsa Kayacan; Kültür ve Turizm Bakanlığı katkılarıyla Derneğimizce düzenlenen 16. geleneksel, 7. Uluslararası Ankara Halk Aşıkları Bayramında doğumunun 800. yılı münasebetiyle düzenlenen “Hacı Bektaş-ı Veli ve Ozanlık Geleneği” konulu şiir yarışmasında Jüri üyesi olarak görev almanızdan dolayı teşekkür ederiz. Geleneğimize daha nice sağlıklı hizmet yılları dileriz. Saygılarımızla (19–22 Haziran 2009, Çoban Hüseyin Çemrek AŞ-DER Genel Başkanı)
***
Kâzım Poyraz’ın şiir dünyası
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Şiirleriyle, kitaplarıyla, yayınlarıyla sıklıkla karşılaştığımız, gazetelerimizin şiir köşelerindeki imzalarıyla bizimle seslenen, merhabalaşan, onur konuklarımız arasında yer alanların sayısı giderek artıyor.
KAZIM POYRAZ
Manisa ilimiz merkezinden sesleniyor Kazım Poyraz. Şiirleriyle dikkat çeken, takdir görüp, alkışlanan isim ve imzalarımızdan biri, önde geleni. Yenilerde bir demet şiir daha geldi Kazım Poyraz ustadan.
Bu şiirlerin mısraları arasında kısa bir gezinti yapmak istiyorum:
Kazım Poyraz şiirlerinde sevgiyi-aşkı ön planda tutuyor. Geçmişin anılarıyla sohbet etmede başarılı. Gönül damlalarından süzülüp gelen maniler manidar. Gönül damlalarından dökülenler, damlalarla ses getirenler anlamlı.
“Gülüm nerdesin?” adlı başlıklı şiiriyle, yukarıda söylediklerimizin doğruluğunu ortaya koyuyor. Bu şiirden iki dörtlük alalım, okuyalım, buyurun:
Şu gurbetin kahrı zor, gülemem gülüm,,
Gel dersin izin çıkmaz, gelemem gülüm,
Nerdesin şimdi mektuplar geri döndü,
Yeller ters esti kokun alamam gülüm..
*
Kazım uzadı gitti gurbetin yılı,
Yâr’in mektubu özlem sitemle dolu,
Rabbim izin verirse dönerim bir gün,
Karlar erir açılırsa köyün yolu.
Kazım poyraz duygu samimiyeti içinde anlatıyor, anlatıyor. Söyledikleri önemli, yazdıkları önemli. Karşı taraftakinin anlayışının harekete geçmesini beklemede sabırlı. Manilerinde de kolay söyleyiş hakim. Ama anlamlılık bir o kadar önde. “Sarı buğday başağı/İn konaktan aşağı/Evet dersen güzelim/Kurban kesem şişeği” diye devam ediyor. Bir başka dörtlüğünde, manisinde de şöyle seslenmekte:
Çiçeğim soldu gitti,
Eller malı aldı gitti,
Kafir vurgun peşinde,
Ciğerim deldi gitti.
“Yeter” diye başlık attığı, bu başlık altında ortaya koyduğu, mısralara döktüğü duygularında da gerçekçilik noktasından hareket eder Kazım Poyraz. “Hilal olmuş çatık kaşın/Gece gündüz hayal düşüm/Hüsran o sessiz gidişin/Yeter bu çile çektiğim” le devam eden mısralardaki samimiyetini hemen görmek mümkün Kazım Poyraz’ın.
Ve bendenize ithafen yazdığı bir şiiri “İsa Kayacan’a Gönül Damlaları” başlığının taşıyıcısı..Öncede bir şiir yazmıştı benim için Kazım hoca. Teşekkürlerimi sunuyorum buradan bir kez daha. Burada şöyle diyor:
Güler yüzlü Kayacan,
Yeşil gözlü Ece can,
Sana bağlandı gönlüm,
Güller yolunda açan..
*
Anayurda ses verdin,
Yaprak yaprak söz sardın,
Özü doğru Kayacan,
Gönüllere ağ ördün. .
Şiir dünyamızdaki yürüyüşünde başarılar dilediğim Kazım Poyraz’ın gelecekte daha güçlü şiirleriyle bizimle selamlaşacağı yönündeki inancımı bir kez daha belirtiyor, sevgi ve saygılarımı yineliyorum efendim.
***
Sivaslı şairler antolojisi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Sabiha Serin, Sivas ilimizin kültür temsilcisi. Sıklıkla bize ulaşıyor ve çalışmalarıyla ilgili bilgi veriyor, bilgilendiriyor.
Yenilerde değişik dokümanlarla bize yine ulaştı. Bunlar: Sivaslı şairler antolojisi: Güldeste. 2009 yılında yayınlandı, daha doğrusu bu yılın başlarında Günyüzü gördü. Bu antolojinin cd ortamına aktarılmış şekli var ayrıca.
Bu arada Sabiha Serin’in bestelenmiş şiirlerinin kendi sesinden cd ortamına aktarılmışlarıda dikkat çekiyor. Ayrıca, Sivas şairler ve yazarlar derneğinin kurulduğunuda sevinçle öğrendiğimi kaydetmeliyim.
Sivas Postası gazetesinin değişik sayıları. Serince köşesinden seslenen Sabiha Serin imzalı yazılar.
Yayın merkezi Ankara/Lalahan’da bulunan, İbrahim Engin’in sahip ve yazı işleri müdürlüğü, Sebahat Mayda Yavuz’un genel yayın yönetmenliğinde aylık yayınlanan, sanat ve edebiyat dergisi “Ortanca”nın 8 ve 16 ncı sayıları, bana, bize gelenler arasında yer alıyordu.
SİVASLI ŞAİRLERDEN
Sivaslı Şairler Antolojisi: Güldeste’nin hazırlayıcıları; Bekir Alim, İlkay Coşkun, Yusuf Bal. Şubat 2009’da 350 sayfayla Günyüzü görmüş. 57 isim ve imza var antoloji içerisinde. Bunlardan bazıları:
Ahmet Acar, Bekir Alim, Bülent Uygun, Kenan Bilgaç, Muhsin Yazıcıoğlu, Mustafa Tonbul, Münevver Düver, Sabiha Serin, Turan Aslan, Yusuf Bal vd. Şairlerin isimleri, fotoğrafları ve biyografileri sıralamasından sonra, şiirlerinden örnekler verilmiş. Muhsin Yazıcıoğlu’nun “Üşüyorum” adlı, başlıklı şiiri biliniyor. Özellikle vefatından sonra gün yüzüne çıkan bu şiir ne kadar anlamlı, ne kadar duygu yüklü, gerçekçi mısraların şekillendirdiği bir şiir değil mi?. Biz Muhsin Yazıcıoğlu’nun “Gül ve sabır” başlıklı şiirinden iki dörtlük alalım efendim:
Gül gül açmış tabanlar,
Güller suya hasret,
Güle tuz, suya ateş,
Direnmek hayata eş.
*
Bitti beden direnci,
Bir baygın ana hasret,
Ruh bedenin gerçeği,
Direnç iman ölçeği..
Sayfa 261’de Sabiha Serin bölümü, sayfaları başlıyor “Canım Sivas’ım “ başlıklı şiirden bir dörtlük alarak başlayalım. Buyurun:
Seni çok özledim, göresim geldi,
Burnumda tütersin, canım Sivas’ım.
Hasretin bağrımı ok gibi deldi,
Sevdadan betersin, canım Sivas’ım..
Sivaslı Şairler Antolojisini hazırlayan, Bekir Alim, İkay Coşkun, Yusuf Bal üçlüsünü kutluyor, tebriklerimle sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim.
***
Şerife Çınar’dan:
Körfezde gün batımı
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Bana gelen kitapların sayısındaki artış değerlendirmelerimi biraz rafa kaldırmak istiyorum.
Ağustos 2009’un ortalarında gelen kitaplardan biri:
Şerife Çınar’ın “Körfezde Gün Batımı” şiirlerden meydana gelen kitap, şekillenen sayfalar.
Şerife Çınar, son yıllarda sıklıkla duymaya başladığım şairelerimizden, isim ve imzalardan biri.
120 sayfayla şekillenen kitap, merkezi Salihli’de bulunan Ay Yayınları hazırlığından geçmiş.
Şerife Çınar, her şey bir yudum sevgi için, gerçeğinden noktasından hareketle bir sunuş, bir önsöz yazmış kitabın 3 ncü sayfasına koymuş. Burada, daha doğrusu bir yerinde Şerife Çınar; “Ruhumda duygularım sözlere, sözler duygulara dönüşür. Bana şiir yazdıran ilham perim ne getirirse ben satırlarıma onu dökerim” diyor.
Sonraki sayfada Muammer Baydere’nin “Şiire davet” başlığı altındaki görüşleri var. Kitabın önsözü bu sayfada şekillenmiş.
Şerife hanımın, 18 Kasım 1998 tarihinde kaybettiği babası İsmail Apaydın’ın iki şiiri 7 nci sayfada yer almış. Rahmetli İsmail Apaydın;
- “Akılsız başa taç yakışır mı hiç?” diye sorduktan sonra, “Gönüllerde yaşayan sensin/Ruhumu seslendiren bir sensin” diye devam ediyor ikinci şiirinin iki mısrasında.
Sıra kitabın adı olan “Körfezde gün batımı” adlı, başlıklı şiire geliyor. 8 nci sayfada bizimle merhabalaşıyor bu şiir. İlk dörtlüğü:
İzmir körfeze bakar güneşte kızıl akşam,
Geceye hazırlanır şehirde buruk yaşam.
Dağlar dimdik yükselir göz alıyor ihtişam,
Ruhların bir dansıdır körfezde gün batımı.
Şerife hanımın şiirleri hece vezniyle şekillendirilmiş. İlk sıralardaki şiirler, eşi Yusuf Çınar’a, oğlu Yunus Emre’ye ithaf edilmiş. Esat Anık’tan bir mısra tırnak içinde verilmiş “Geçmeyen zamanların adını sevda koydum” şeklinde alınarak, adını sevda koydum şiiri 11 nci sayfaya aktarılmış.
Şerife Çınar, sevgiyi, bağlılığı, üzüntü ve sevinci, mutluluk ve burukluğu hareket noktası yapmış. Mısra mısra şiirleştirip, kitabının sayfalarına aktarırken, bir ustalık tablosu ortaya koymuş. Tebriklerimi, sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim.
Şerife Çınar: 1956 yılında Ödemiş’te doğdu. EÜ Gazetecilik ve Halkla İlişkiler YO’dan 1979 yılında mezun oldu. 1999 yılında Maliye’den emekli olan Şerife Çınar’ın şiir ve öyküleri yayınlanmaya devam ediyor.
Şerife Çınar’dan bir dörtlük daha (Siz yaşıma bakmayın);
Aynalar beyaz desin saçlarımı boyarım,
Yüzümdeki çizgiye gülüşleri koyarım,
Yaşanmamış yılları yaşıyorum şimdi ben,
Siz yaşıma bakmayın, kendimi genç sayarım.
***
Yeni üç şiir daha
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Bana yazılan şiirlerin sayısı giderek artarken, “Bana Yazılan Şiirler” adlı yayın çalışmalarımın kitaplaşma sınırları daralıyor. İzmir ilimiz merkezinde yaşayan Özen Gülay Atacan’ın bana ithaf ettiği, akrostiş olarak kaleme aldığı üç şiir aşağıda efendim:
KAYACAN’I TANIMAK (Özen Gülay Atacan)
* (Döşüyor)
İnci, mercan, sedeften mısraları büyüyor,
Sevginin, dostluğun tablosunu çiziyor,
Artıları, eksiden daha önde tutuyor,
Kayacan’ı tanımak bir onur, gurur bence.
Ayrıcalıktır onun kalemini tanımak,
Yakınında olmadan yüreğinde yer almak,
Anlatılmaz yaşanan duygularda yaşamak,
Cana can vermektir yoktan var etmek bence,
Altın harflerle yazıp anılarda yaşatmak.
Nasıl sonsuz bir güven Kayacan’ı tanımak.
İSA KAYACAN HOCAMA (Özen Gülay Atacan)
İsmiyle, cismiyle bir ekoldür gözümde,
Sarsılmaz kişiliği, kalemi, yüreğiyle,
Anlarsın ilk bakışta dostluğunu, özünü,
Kalır izi, sarsılmaz her haliyle bellekte,
Anlatır gözleriyle, söze gerek kalmadan,
Yalan değilmiş meğer “söz uçar, yazı kalır”
Altın harflerle yazar gönülleri yormadan,
Ceza yok lügatında, kalemiyle can alır,
Artık sözün kısası tanımak gerek onu,
Ne gerek var rehbere, doğru çizmiş yolunu.
NESİLLERE YETECEK (Özen Gülay Atacan)
İnsanlık tarihinde böyle yüreklerde var,
Sevgi seli oluşmuş, kaleminde emeği,
Asla bitmiyor onda paylaşımcı duygular,
Kalemi en yakını, dizeleri ona yar.
Aras’ın çağlayışı gümbür, gümbür dilinde,
Yansıtır çevresine dostça yerli yerinde,
Asla taviz vermiyor Türkçenin ihlalinde,
Cana can verir bazen korktuğun sarp kayalar,
Anlamak kolay değil böyle özverileri
Nesillere yetecek Kayacan’ın izleri.
İzmir:11,14,18 Ağustos 2009
Burası Satırlar Nahiyesi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Salih Urhan, 1926 yılında Burdur ilimize bağlı Yeşilova ilçemizde doğan, Türk halk müziğimizle ilgili çalışmalarıyla bilinen, alkışlanan bir ustamız. Burdur’un yüzakı olan bir sanatçı.
Yenilerde bir kitabı daha geldi bana. Adı: Burası Satırlar Nahiyesi. 102 sayfalık kitap da Salih Urhan hoca girişinin bir yerinde:
-“Burası Satırlar, Eşeler dağının doğusundaki engebeli arazi üzerinde çomardıç tepelerinin kuzey yamaçlarına yaslanmış, kerpiçten yapılmış hanay ve yer (hanay iki kat, yer ev tek kat) evlerden oluşmuş bir belde burası. Seksen hane 320 nüfusu olan, güzel insanların yaşadığı yer burası” diyerek açıklamalarda, hatırlatmalarda bulunuyor.
Satırlar nahiyesinin ‘Erle’nin geçmişinden söz ediliyor ilk sayfalarda.
İçindekiler bölümüne bakıyoruz. Gördüklerimizden; Satırlar (Yeşilova) çevresi, Eşeler dağı, Ziraat, bağcılık, örf ve adetler, Bilgi ve bilginler, Masal ve masalcılar, Nişan koyma, düğünler, yemek destanı, oyunlar, inançlar, hayır dualar, beddualar, Satırlarda halk oyunları, erkek ve kadın oyunları, Türkülerimiz, Eşkıya türküleri, Erkeklerde-kadınlarda müzik, Urhan ve Alparslan sülaleleri, 1936 yılında Satırlar Nahiyesindeki haneler vd.
Sayfa 47de “Spor ve sportif oyunlar” başlığı altında “Burası Satırlar” alt başlığı altında 8 dörtlükten meydana gelen Salih Urhan imzalı bir şiir var. Bu şiirden:
Cuma namazında kavil kurulur,
Harman yerine topluca varılır,
Davullar, zurnalar çift çift vurulur,
Burası Satırlar, pehlivan yatağı.
*
Cazgır Molla Ahmet pehlivan okşar,
Nerde güreş varsa oraya koşar,
Sıralar sözcükleri coştukça coşar,
Burası Satırlar, pehlivan yatağı.
Oyunlar bölümünde; Çellik oyunu, Kemik dikmece, Uzuneşek, Cirit atma (güzel ezel), gıncırık, top oynama ara başlıkları altında verilenler ilginç ve dikkat çekici. 58. sayfada doğum ile ilgili inanç ve adetlerden söz ediliyor. Bunlardan birkaçı:
1-Hamile kadınların bazı yiyeceklere istek duymasına “Aşerme” denir,
2-Hamile kadına yüklü ve iki canlı denir,
3-Aşeren kadın güzele bakarsa çocuk güzel olurmuş,
4-Kırkı içinde çocuk evde yalnız bırakılmaz,
5-Memeden kesilen çocuk tekrar emerse haram olunmuş.
Salih Urhan hoca, Satırlardaki halk oyunlarından da örnekler veriyor. Teke yöresinin halkoyunları yönünden çok zengin olduğu hatırlatmasında bulunuyor. “Yörenin merkezi durumunda olan bugünkü Yeşilova, eski adıyla Satırlar nahiyesindeyiz” diye devam ediyor. 09.06.1936 tarih ve 224 nolu kanunla, satırların adı “Yeşilova” olarak değiştiriliyor.
Tebriklerimi, sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim.
***
Süleyman Demircan:
Muhtarlık yok ediliyor
Prof. Dr. İSA KAYACAN
“Demokrasinin temeli muhtarlıktır” diye diye geldik. İlkokul yıllarımızda, “muhtarlık en küçük idari birim olup, demokrasiye açılan penceredir” gibi anlatımlarla yetiştik.
Hangi alanda olursa olsun, getirilenler, yenilik olarak sunulanlar, demokrasiye uygun olmalı, yeniliklerin, çağdaşlığın yolunu açan girişimler olmalı.
Ankara, Aşağı Ayrancı-Güvenlik Caddesinin devamı. Bu caddenin sağ tarafı Ayrancı muhtarlığına, sol tarafı Remzi Oğuz Arık Mahallesine ait. Bu satırların yazarı Remzi Oğuz Arık Mahallesi Muhtarlığına daha yakın olmasına rağmen, Ayrancı Mahallesi Muhtarlığına bağlı. Ama Remzi Oğuz Arık Mahallesi Muhtarıyla hergün görüşürken, Ayrancı mahallesi muhtarıyla, ayda yılda (işimiz düşerse) görüşüyoruz.
Çankaya ilçesine bağlı Remzi Oğuz Arık Mahallesi Muhtarı Süleyman Demircan, genç, dinamik. Toplumsal gelişmeleri yakından izliyor. Bültenler yayınlıyor, gazetelerin Ankara ilaveleriyle-ekleriyle yakından ilgileniyor.
Gazete bayiliğini de yürüten Süleyman Demircan’la, hemen hemen her gün görüşüyoruz, konuşuyoruz, tartışıyoruz. Konular belli. Mahalleyle ilgili sorunlar. Zaman zaman Ankara’nın, ülkenin sorunlarıyla konuştuğumuz da oluyor hani.
MUHTARLIK YOKEDİLİYOR
Ara başlığımızdaki sözün sahibi Süleyman Demircan. Ankara, Çankaya Remzi Oğuz Arık Mahallesi muhtarı Süleyman Demircan “Muhtarlık yok ediliyor” diyor. Demircan’ın görüşlerinden bazı cümleler nakledelim. Buyurun:
1- Yaşamın her alanında halkla ilişkili olan mahalle muhtarlığı günümüzde yalnızca belge veren, mühür basan, para alan işlevsiz kurum olarak topluma yükletilmek isteniyor.
2- Yerelleşme, bürokrasiyi azaltma adına gelen siyasal iktidar, katılımcılık yerine yerel yetkileri merkeze çekerek merkezileşti. Yasa çıkararak yerelde özne olan çekirdek yönetim birimi olan muhtarlığı üstü örtülü şekilde yok etti, kurumu atıllaştırdı.
3- Çekirdek idari birim yok edilerek, demokratikleşmenin kanalları tıkanıyor, kamusal hizmet birimi olan bu birimin yerine ticari hizmet birimi getiriliyor. Merkezci, buyurgan zihniyet topluma dayatılıyor. Toplumun katılımcı, politikleşme kanalları kesilerek taraf olan, kabullenmeci, itaatkâr duyarsız insan tipi yaratılıyor.
4- Sayıları 53 bine varan çekirdek yönetim birimi, sistemin temel taşıdır. Önceliği bilimsel sağlıklı bir yapıya kavuşturulmasıdır.
NE YAPILMALI?
Ankara, Aşağı Ayrancı Remzi Oğuz Arık Mahallesi muhtarı Süleyman Demircan, “ne yapılmalı?” sorusunun karşılığı olarak şöyle bir sıralama yapıyor: 1-Muhtarlığın, kamu ve yereldeki statüsü belirlemeli, 2- Muhtarlığa devlet de özne olarak işlev yüklenmeli, 3-Köy muhtarları il özel idarelere, mahalle muhtarları belediye meclislerine oranları nisbetinde doğal üye olarak katılmalı, 4- Muhtarlara adil bir ücret ve donanımlı sağlıklı çalışma yerleri verilmeli. Devlet, muhtarlığı kaldırma yerine, muhtarının statüsünü belirleyip, haklarını vermelidir.
***
Yazılanlardan bir demet daha
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Bana yazılan şiirler.. Yakında kitap halinde yayınlanacak. Bana yazılan mektuplar. Bana verilen plaketlerde yer alan metinler.. Değerlendirmelerim arasında yer alıyor efendim. Aşağıya bakalım:
HOCAM İSA KAYACAN’a (Ali Bozkurt-Ankara)
Hazan geldi düştü yaprak
Son bahara kızma Hocam
Kucak açmış kara toprak
Nolur bana kızma Hocam
*
Sevda dedim yola düştüm
Nice karlı dağlar aştım
Sinem yandı özde piştim
Kör düğümü çözme Hocam
*
Hayal ettim sözde gezdim
Her güzele şiir yazdım
Öz canıma mezar kazdım
Fakir canı üzme Hocam
*
Kader böyle ecel yazım
Can uykuda yanar özüm
İnan bana doğru sözüm
Kabri derin kazma hocam
*
Garip Bozkurt mahlas adım
İman ehli gerçek kadım
Hakka koştum adım adım
Bu sırrımı yazma Hocam..
*
HABER GİBİ
Burdur ilimize bağlı, Bucak ilçemizde günlük yayınlanan “Ses-15” Gazetesinden:
1- Melike Korkmaz: Yazı işleri müdürü olarak çalışıyor,
2- Fatma Aktaş: Sayfa editörü olarak çalışıyor,
3- Duray Çitekçi: Muhabir olarak çalışıyor,
4- Ramazan Arısoy: Muhabir olarak çalışıyor,
5- Ümmühan Aktaş: Muhabir olarak çalışıyor,
6- Hüseyin Dilek: Muhabir ve Kanal–15 tv’de Müdür olarak çalışıyor.
7- Ali Ulvi Özkan: Ses–15 Gazetesinde makaleleri yayınlanıyor.
8- Mehtap Kaygısız Padem: Ses–15 Gazetesinde makaleleri yayınlanıyor,
9- Kahraman Köktürk: Ses–15 Gazetesinde makaleleri yayınlanıyor.
MEKTUP: Sayın Prof. Dr. İsa Kayacan; Anayurt Gazetesi ve diğer yayın organlarından, Avrasya Kurumu’nun sempozyumları ve bildirileri hakkındaki yazılarınıza en içten duygularla teşekkürler eder, Avrasya Kurumunun gerçekleştirdiği etkinliklerde sizi de görmek istediğimizi belirtir, başarılı çalışmalarınızın devamı dileği ile Yunus sevgilerimi ve saygılar sunarım (Prof. Dr. Bahaeddin Güney-Vali-Avrasya Dostluk, Kültür, Sanat ve Turizm Kurumu Genel Başkanı-Ankara, 2009-10-06.07.2009)
PLAKET: Sayın Prof. Dr. İsa Kayacan; Kültür ve Turizm Bakanlığı katkılarıyla Derneğimizce düzenlenen 16. geleneksel, 7. Uluslararası Ankara Halk Aşıkları Bayramında doğumunun 800. yılı münasebetiyle düzenlenen “Hacı Bektaş-ı Veli ve Ozanlık Geleneği” konulu şiir yarışmasında Jüri üyesi olarak görev almanızdan dolayı teşekkür ederiz. Geleneğimize daha nice sağlıklı hizmet yılları dileriz. Saygılarımızla (19–22 Haziran 2009, Çoban Hüseyin Çemrek AŞ-DER Genel Başkanı)
***
Kâzım Poyraz’ın şiir dünyası
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Şiirleriyle, kitaplarıyla, yayınlarıyla sıklıkla karşılaştığımız, gazetelerimizin şiir köşelerindeki imzalarıyla bizimle seslenen, merhabalaşan, onur konuklarımız arasında yer alanların sayısı giderek artıyor.
KAZIM POYRAZ
Manisa ilimiz merkezinden sesleniyor Kazım Poyraz. Şiirleriyle dikkat çeken, takdir görüp, alkışlanan isim ve imzalarımızdan biri, önde geleni. Yenilerde bir demet şiir daha geldi Kazım Poyraz ustadan.
Bu şiirlerin mısraları arasında kısa bir gezinti yapmak istiyorum:
Kazım Poyraz şiirlerinde sevgiyi-aşkı ön planda tutuyor. Geçmişin anılarıyla sohbet etmede başarılı. Gönül damlalarından süzülüp gelen maniler manidar. Gönül damlalarından dökülenler, damlalarla ses getirenler anlamlı.
“Gülüm nerdesin?” adlı başlıklı şiiriyle, yukarıda söylediklerimizin doğruluğunu ortaya koyuyor. Bu şiirden iki dörtlük alalım, okuyalım, buyurun:
Şu gurbetin kahrı zor, gülemem gülüm,,
Gel dersin izin çıkmaz, gelemem gülüm,
Nerdesin şimdi mektuplar geri döndü,
Yeller ters esti kokun alamam gülüm..
*
Kazım uzadı gitti gurbetin yılı,
Yâr’in mektubu özlem sitemle dolu,
Rabbim izin verirse dönerim bir gün,
Karlar erir açılırsa köyün yolu.
Kazım poyraz duygu samimiyeti içinde anlatıyor, anlatıyor. Söyledikleri önemli, yazdıkları önemli. Karşı taraftakinin anlayışının harekete geçmesini beklemede sabırlı. Manilerinde de kolay söyleyiş hakim. Ama anlamlılık bir o kadar önde. “Sarı buğday başağı/İn konaktan aşağı/Evet dersen güzelim/Kurban kesem şişeği” diye devam ediyor. Bir başka dörtlüğünde, manisinde de şöyle seslenmekte:
Çiçeğim soldu gitti,
Eller malı aldı gitti,
Kafir vurgun peşinde,
Ciğerim deldi gitti.
“Yeter” diye başlık attığı, bu başlık altında ortaya koyduğu, mısralara döktüğü duygularında da gerçekçilik noktasından hareket eder Kazım Poyraz. “Hilal olmuş çatık kaşın/Gece gündüz hayal düşüm/Hüsran o sessiz gidişin/Yeter bu çile çektiğim” le devam eden mısralardaki samimiyetini hemen görmek mümkün Kazım Poyraz’ın.
Ve bendenize ithafen yazdığı bir şiiri “İsa Kayacan’a Gönül Damlaları” başlığının taşıyıcısı..Öncede bir şiir yazmıştı benim için Kazım hoca. Teşekkürlerimi sunuyorum buradan bir kez daha. Burada şöyle diyor:
Güler yüzlü Kayacan,
Yeşil gözlü Ece can,
Sana bağlandı gönlüm,
Güller yolunda açan..
*
Anayurda ses verdin,
Yaprak yaprak söz sardın,
Özü doğru Kayacan,
Gönüllere ağ ördün. .
Şiir dünyamızdaki yürüyüşünde başarılar dilediğim Kazım Poyraz’ın gelecekte daha güçlü şiirleriyle bizimle selamlaşacağı yönündeki inancımı bir kez daha belirtiyor, sevgi ve saygılarımı yineliyorum efendim.
***
Sivaslı şairler antolojisi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Sabiha Serin, Sivas ilimizin kültür temsilcisi. Sıklıkla bize ulaşıyor ve çalışmalarıyla ilgili bilgi veriyor, bilgilendiriyor.
Yenilerde değişik dokümanlarla bize yine ulaştı. Bunlar: Sivaslı şairler antolojisi: Güldeste. 2009 yılında yayınlandı, daha doğrusu bu yılın başlarında Günyüzü gördü. Bu antolojinin cd ortamına aktarılmış şekli var ayrıca.
Bu arada Sabiha Serin’in bestelenmiş şiirlerinin kendi sesinden cd ortamına aktarılmışlarıda dikkat çekiyor. Ayrıca, Sivas şairler ve yazarlar derneğinin kurulduğunuda sevinçle öğrendiğimi kaydetmeliyim.
Sivas Postası gazetesinin değişik sayıları. Serince köşesinden seslenen Sabiha Serin imzalı yazılar.
Yayın merkezi Ankara/Lalahan’da bulunan, İbrahim Engin’in sahip ve yazı işleri müdürlüğü, Sebahat Mayda Yavuz’un genel yayın yönetmenliğinde aylık yayınlanan, sanat ve edebiyat dergisi “Ortanca”nın 8 ve 16 ncı sayıları, bana, bize gelenler arasında yer alıyordu.
SİVASLI ŞAİRLERDEN
Sivaslı Şairler Antolojisi: Güldeste’nin hazırlayıcıları; Bekir Alim, İlkay Coşkun, Yusuf Bal. Şubat 2009’da 350 sayfayla Günyüzü görmüş. 57 isim ve imza var antoloji içerisinde. Bunlardan bazıları:
Ahmet Acar, Bekir Alim, Bülent Uygun, Kenan Bilgaç, Muhsin Yazıcıoğlu, Mustafa Tonbul, Münevver Düver, Sabiha Serin, Turan Aslan, Yusuf Bal vd. Şairlerin isimleri, fotoğrafları ve biyografileri sıralamasından sonra, şiirlerinden örnekler verilmiş. Muhsin Yazıcıoğlu’nun “Üşüyorum” adlı, başlıklı şiiri biliniyor. Özellikle vefatından sonra gün yüzüne çıkan bu şiir ne kadar anlamlı, ne kadar duygu yüklü, gerçekçi mısraların şekillendirdiği bir şiir değil mi?. Biz Muhsin Yazıcıoğlu’nun “Gül ve sabır” başlıklı şiirinden iki dörtlük alalım efendim:
Gül gül açmış tabanlar,
Güller suya hasret,
Güle tuz, suya ateş,
Direnmek hayata eş.
*
Bitti beden direnci,
Bir baygın ana hasret,
Ruh bedenin gerçeği,
Direnç iman ölçeği..
Sayfa 261’de Sabiha Serin bölümü, sayfaları başlıyor “Canım Sivas’ım “ başlıklı şiirden bir dörtlük alarak başlayalım. Buyurun:
Seni çok özledim, göresim geldi,
Burnumda tütersin, canım Sivas’ım.
Hasretin bağrımı ok gibi deldi,
Sevdadan betersin, canım Sivas’ım..
Sivaslı Şairler Antolojisini hazırlayan, Bekir Alim, İkay Coşkun, Yusuf Bal üçlüsünü kutluyor, tebriklerimle sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim.
***
Şerife Çınar’dan:
Körfezde gün batımı
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Bana gelen kitapların sayısındaki artış değerlendirmelerimi biraz rafa kaldırmak istiyorum.
Ağustos 2009’un ortalarında gelen kitaplardan biri:
Şerife Çınar’ın “Körfezde Gün Batımı” şiirlerden meydana gelen kitap, şekillenen sayfalar.
Şerife Çınar, son yıllarda sıklıkla duymaya başladığım şairelerimizden, isim ve imzalardan biri.
120 sayfayla şekillenen kitap, merkezi Salihli’de bulunan Ay Yayınları hazırlığından geçmiş.
Şerife Çınar, her şey bir yudum sevgi için, gerçeğinden noktasından hareketle bir sunuş, bir önsöz yazmış kitabın 3 ncü sayfasına koymuş. Burada, daha doğrusu bir yerinde Şerife Çınar; “Ruhumda duygularım sözlere, sözler duygulara dönüşür. Bana şiir yazdıran ilham perim ne getirirse ben satırlarıma onu dökerim” diyor.
Sonraki sayfada Muammer Baydere’nin “Şiire davet” başlığı altındaki görüşleri var. Kitabın önsözü bu sayfada şekillenmiş.
Şerife hanımın, 18 Kasım 1998 tarihinde kaybettiği babası İsmail Apaydın’ın iki şiiri 7 nci sayfada yer almış. Rahmetli İsmail Apaydın;
- “Akılsız başa taç yakışır mı hiç?” diye sorduktan sonra, “Gönüllerde yaşayan sensin/Ruhumu seslendiren bir sensin” diye devam ediyor ikinci şiirinin iki mısrasında.
Sıra kitabın adı olan “Körfezde gün batımı” adlı, başlıklı şiire geliyor. 8 nci sayfada bizimle merhabalaşıyor bu şiir. İlk dörtlüğü:
İzmir körfeze bakar güneşte kızıl akşam,
Geceye hazırlanır şehirde buruk yaşam.
Dağlar dimdik yükselir göz alıyor ihtişam,
Ruhların bir dansıdır körfezde gün batımı.
Şerife hanımın şiirleri hece vezniyle şekillendirilmiş. İlk sıralardaki şiirler, eşi Yusuf Çınar’a, oğlu Yunus Emre’ye ithaf edilmiş. Esat Anık’tan bir mısra tırnak içinde verilmiş “Geçmeyen zamanların adını sevda koydum” şeklinde alınarak, adını sevda koydum şiiri 11 nci sayfaya aktarılmış.
Şerife Çınar, sevgiyi, bağlılığı, üzüntü ve sevinci, mutluluk ve burukluğu hareket noktası yapmış. Mısra mısra şiirleştirip, kitabının sayfalarına aktarırken, bir ustalık tablosu ortaya koymuş. Tebriklerimi, sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim.
Şerife Çınar: 1956 yılında Ödemiş’te doğdu. EÜ Gazetecilik ve Halkla İlişkiler YO’dan 1979 yılında mezun oldu. 1999 yılında Maliye’den emekli olan Şerife Çınar’ın şiir ve öyküleri yayınlanmaya devam ediyor.
Şerife Çınar’dan bir dörtlük daha (Siz yaşıma bakmayın);
Aynalar beyaz desin saçlarımı boyarım,
Yüzümdeki çizgiye gülüşleri koyarım,
Yaşanmamış yılları yaşıyorum şimdi ben,
Siz yaşıma bakmayın, kendimi genç sayarım.
***
Yeni üç şiir daha
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Bana yazılan şiirlerin sayısı giderek artarken, “Bana Yazılan Şiirler” adlı yayın çalışmalarımın kitaplaşma sınırları daralıyor. İzmir ilimiz merkezinde yaşayan Özen Gülay Atacan’ın bana ithaf ettiği, akrostiş olarak kaleme aldığı üç şiir aşağıda efendim:
KAYACAN’I TANIMAK (Özen Gülay Atacan)
* (Döşüyor)
İnci, mercan, sedeften mısraları büyüyor,
Sevginin, dostluğun tablosunu çiziyor,
Artıları, eksiden daha önde tutuyor,
Kayacan’ı tanımak bir onur, gurur bence.
Ayrıcalıktır onun kalemini tanımak,
Yakınında olmadan yüreğinde yer almak,
Anlatılmaz yaşanan duygularda yaşamak,
Cana can vermektir yoktan var etmek bence,
Altın harflerle yazıp anılarda yaşatmak.
Nasıl sonsuz bir güven Kayacan’ı tanımak.
İSA KAYACAN HOCAMA (Özen Gülay Atacan)
İsmiyle, cismiyle bir ekoldür gözümde,
Sarsılmaz kişiliği, kalemi, yüreğiyle,
Anlarsın ilk bakışta dostluğunu, özünü,
Kalır izi, sarsılmaz her haliyle bellekte,
Anlatır gözleriyle, söze gerek kalmadan,
Yalan değilmiş meğer “söz uçar, yazı kalır”
Altın harflerle yazar gönülleri yormadan,
Ceza yok lügatında, kalemiyle can alır,
Artık sözün kısası tanımak gerek onu,
Ne gerek var rehbere, doğru çizmiş yolunu.
NESİLLERE YETECEK (Özen Gülay Atacan)
İnsanlık tarihinde böyle yüreklerde var,
Sevgi seli oluşmuş, kaleminde emeği,
Asla bitmiyor onda paylaşımcı duygular,
Kalemi en yakını, dizeleri ona yar.
Aras’ın çağlayışı gümbür, gümbür dilinde,
Yansıtır çevresine dostça yerli yerinde,
Asla taviz vermiyor Türkçenin ihlalinde,
Cana can verir bazen korktuğun sarp kayalar,
Anlamak kolay değil böyle özverileri
Nesillere yetecek Kayacan’ın izleri.
İzmir:11,14,18 Ağustos 2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder