16 Ağustos 2012 Perşembe

27 TEMMUZ - 16 AĞUSTOS 2012

Burdur’dan ‘Yenigün’ Gazetesi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Gazetelerimizle ilgili araştırma ve değerlendirmelerimiz sürüyor. Bugün sütunumuzun konuğu gazete, Burdur ilimiz merkezinde 8 sayfayla günlük yayınlanmakta olan ‘Yenigün’ Gazetesi.
            01 Eylül 1954 tarihinde kurulan, bugün 58. yayın yılı içerisinde bulunan 17 bin 667, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 74, 75, 76, 77 ve 17 bin 678. sayıları masamda olan ‘Yenigün’ Gazetesinin kimliğine bakıyorum:
            Kurucuları: Osman Şan, Muharrem Tuncel, Sahibi: Muharrem Tuncel, Yazı İşleri ve Genel Yayın Yönetmeni: Kürşat Tuncel, Sayfa ve İnternet Editörü: Şadiye Ünal, Muhabirler. E.Selcan Tuncel, Harun Sivrikaya, Ali Kapan. Tlf: 0248 232 64 59
            Yenigün Gazetesinde, değişik makale yazarları var, sürekli veya zaman zaman yazan. Anadolu Basınını karikatürleriyle Karadeniz’den destekleyen, dostumuz Hikmet Aksoy, hergün okurlarıyla ilk sayfadan merhaba diyor. Kürşat Tuncel, sırası ve yeri geldikçe yazdığı makaleleriyle, Burdur’un gündemini, gündemlerini sütununa taşıyor. Anlaşılır ve yumuşak eleştirileriyle, Yenigün’ün Başyazısını, Başyazar olarak sütunlara aktarıyor.
            Makale yazarlarının sıralamasında, ilk sırada günlük yazılarıyla bu satırların yazarı, sonra yine günlük yazılarıyla, Taceddin Akbaş, dikkat çekiyor. Öteki yazarlar olarak (elimizdeki gazete sayılarında) Osman Erenalp, Dr. İrfan Akay, Neriman Mıhladız, Ahmet Yılmaz yanında, şiirleriyle emekli çöpcü Uğur Serttaş görülüyor. Şimdi bu isim ve imzalardan bazılarının satırlarından bir kaçar cümle nakletmek istiyorum:
1. Aslında olimpiyatları, televizyon aynalarından değil de bizzat yerinde görmeyi ve izlemeyi çok isterdim (Taceddin Akbaş)
2. Vefatla aramızdan ayrılarak, dünyalarını değiştirenler, sevdiklerimiz, saydıklarımız, aradıklarımız, aramaya devam edeceklerimiz, birbir sıralanırken, içimiz yanıyor, yüreğimiz burkuluyor (İsa Kayacan),
3. Anne olmak, çocukla bütünleşmek, onu içinde taşımak empati ile anlaşılacak bir şey değil, mutlaka yaşamak lazım (Neriman Mıhladız)
4. Her ideolojik akım ve düşüncenin savunucuları kendi düşünce ve görüşlerini başkalarına benimsetmeye gayret eder (Dr. İrfan Akay)
5. Kardeş ülke Türkmenistan’da bu aksakal gurubundan halen de var. Bayramlarda, törenlerde, protokolde görebiliyoruz onları (Osman Erenalp)
6. Dostum, arkadaşım bacım/uzun yıllar ne kadarda çokmuş acın / Zor zamanlarında yoktum yanında/Asla unutmam seni, unuttum mu sandın? (Uğur Serttaş)
Yenigün Gazetesinde yer alan, sosyal içerikli (siyasi olmayan) haber başlıklarından alıntı yapamadık!
            GÜNÜN SÖZLERİ:
1. Hiçbir şey umduğumuz kadar basit değildir (Jim Horning)
2. Sanatın düşmanı bilgisizliktir (Ben Johnson)
3. Herkes tarafından doğru kabul edilen şeyler, büyük olasılıkla yanlıştır (Paul Valery)
4. Bugünün işinin dünün metodları ile yapılabileceğine inanmıyorum (Nelson Jackson)
***
Mehmet Nuri Parmaksız ve İlhan Akın’dan:
Mahşerin esrarı
Prof. Dr. İSA KAYACAN
İki isim ve imza, Mehmet Nuri Parmaksız ve İlhan Akın’ın, merkezi Ankara’da bulunan Akçağ yayınlarının 1068.kitabı-yayını olarak günyüzü gören 223 sayfalık “Mahşerin Esrarı” adlı kitap Akçay Roman serisinin 31.olarak karşımıza çıktı, çıkarıldı.
Kitabın ön kapak üzerinde yer alanlardan: Şeyh Galib ile Beyhan Sultan’ın aşkı..Vuslata mahşere erteleyenlere…
            Mehmet Nuri Parmaksız, “Değerli dost, İsa Kayacan hocama, mahşerde ve sevdada en güzelini yaşaması dileğiyle 27.07.2012” cümlesiyle imzaladığı kitabın ilk sayfalarında, Mehmet Nuri Parmaksız ve İlhan Akın biyografileri yer alıyor.
            Mehmet Nuri Parmaksız İstanbul’da doğmuş. İlhan Akın 1963 yılında Düzce’nin Mucurlu köyünde doğmuş.
            Ortak kitaplarda, ortak yayınlarda nasıl çalışılır? diye bir soru ortaya konulsa, herhalde cevap: Ortaklar otururlar, ortaya koyacakları eser için şunu şuraya koyalım, bunu alalım, şunu almayalım, cümleler, bölümler üzerinde anlaşırlar. Ortak eser günyüzü görür, ortaya çıkar, diye düşünüyorum.
            Vuslatı mahşere erteleyenlere, iç kapak başlığından sonra söze başlıyorlar.
Başlangıç cümleleri: Uykusuzluktan kan çanağına dönen gözlerine, bu sabah da çok başka görünüyordu gençliğini geçirdiği mahalle. Biliyordu ki bir sözle, bir bakışla, bir sesle, geçmişe ait ne varsa, seriliverdi insanın gözlerinin önüne.
            Siyah, küçük taşlarla döşenmiş ve her taşı, üzerinden geçenlerin anılarıyla eskimiş Arnavut kaldırımında hızlı hızlı attığı adımlar, onu biraz daha yaklaştırıyordu akşamdan beri hayalini kurduğu yere..
            Anlatım, böyle başlıyor, böyle devam ediyor. Parmaksız ve Akın’ın ortak görüşleri, ortak cümleleri bunlar efendim.
            Yer yer, şiirleştirilen, şiirlere yer verilen “Mahşerin Esrarı” bir anlatım bütünlüğü, zenginliğiyle karşımıza çıkıyor. Sayfa 153 ve 154’e baktığımızda, anlatım paragrafında gördüklerimiz:
            Elindeki mektubu gizleyip yeleğinin cebine sokuşturdu aceleyle. Bir gül dalının altına bırakıverdi kendini gül bahçesinde. Elindeki zambağı kokladı durdu saatlerce. Sonra cebinden çıkardığı kalemi, izdivaç etti yanından hiç ayırmadığı defterine. Beş ayrı dörtlükten meydana gelen şiirin ilk dörtlüğü:
            Ey nihal-i işve bir nevres fidanımsın benim,
            Gördüğüm günden beri hatır-nişanımsın benim,
            Ben ne hacet kim diyem ruh-ı revamsın benim,
            Gizlesem de aşikâr etsem de canımsın benim..
            223.sayfadaki bitiş bitiriliş cümleleri: Hayret, Aşk’ı almış, doğruca ve Hüsn’e götürmüş. Bir anda bilinmezlik ve sır perdeleri açılıvermiş ve Aşk Hüsn diye birinin olmadığını, Hüsn’ün ta kendisi olduğunu anlamış. Sonunda Aşk, Aşk’a kavuşmuş. Yani kendine kavuşup kendini bulmuş.
***
‘Burdurlu’nun Sesi’ Gazetesi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
 Gazetelerimizin sayfalarındaki gezintimiz sürüyor. Bugün, sütun konuğumuz gazete, Burdur ilimiz merkezinde 6 büyük sayfayla günlük yayınlanan “Burdurlu’nun Sesi” Gazetesi.
Burdurlu’nun Sesi Gazetesi 17 nci yayın yılı içerisinde, okurlarının karşısına günlük çıkmaya devam ediyor. 3052 sayısından başlayan, 3068(bu sayı dahil) sayıya kadar olanları var masamızda.
 Burdurlu’nun  Sesi Gazetesinin kimliğine baktığımızda, gördüğümüz isimlendirme tablosu şöyle:
 Kuruluş tarihi:05 Ağustos 1994. Sahibi: Mehmet Manış, Yazı İşleri Müdürü: Niyazi Manış, Muhabirler: Turgay Dinler, Nurten Manış, Hayal Girişim, Sayfa editörü: Mehmet Ünaldı. İnternet editörü: Turgay Dinler. Tlf:0248-233 62 11
Şimdi Burdurlu’nun Sesi Gazetesinin elimizdeki, masamızdaki sayılarından seçtiğimiz bazı haber başlıkları üzerine şöyle bir göz atalım:
-         Bucak Mehmet Cadıl Anadolu Öğretmen Lisesinden mezuniyet töreni/Hafızlık Bölge birinciliği yarışması/Çamlıdere köyünde 44 adet Saanen keçisi dağıtıldı,
-         SGK personeline eğitim/İstanbul Yıldız Sarayında Sağalassos tanıtımı / TOSYÖV yeni Başkanı Hasan Akçay/Yaşlılara diş taraması/Milli Antranörden satranç eğimi,
-         Şampiyon İmam Hatip Lisesi/Gölhisar’da gökyüzü gözlem şenliği/Öğrencilere diyabet anlatıldı/Kamyoncular otoparkına kavuştu/Mert Nalbant başarıya doymuyor,
-         Burdur İtfaiyesi eğitimlere devam ediyor/Başkan Akkaya Necip Fazıl’ı anlattı/ ABD’li senato üyelerine Batı Akdeniz anlatıldı/Tarihi Kentler Birliği’nden Burdur Belediyesine ikinci ödül/Yabani mantar uyarısı/Gönüllü hayat nakliyle hayat kurtarın,
-         Burdur mermerciliğine ‘Keloğlan’ tepkisi doğru değil/İyi karpuzdan tok ses çıkar/ MAKÜ Rektörü Saatcı’dan kanser eğitimine destek/Güneş ile venüs’ün Kibyra’daki buluşması/Öğrenciler el becerilerini sergilediler
-         Şampiyonlar Konya’ya gitti/Engelli öğrenciler kep attı/Yeşilbaşköy-Isparta arası artık 17 km/Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi 6. yılında 3 bin 700 mezun verdi,
-         Burdur DSYB Yeşilova Şubesi yeni binası açıldı/Karamanlı’da Pasaport Büro Amirliği kuruldu,
-         Doğaseverler suyun izinde/Burdur’da yeni trend yamaç paraşütü/MAKÜ Şampiyonları, Rektör Saatcı’yı ziyaret etti/ Deprem toplantısı,
-         Japon NHK Televizyonu Batı Akdeniz’de/Vali Tapsız: Depremle birlikte yaşamayı öğreneceğiz/Orman İşletme Müdürlüğü personeline ilkyardım ve yangın söndürme eğitimi/Başarılı sporcular ödüllendirildi/ Yeni Dekan Odabaşoğlu görevine başladı/Kızılay Kan Merkezi madalya dağıttı.         
            ***
Azarbaycanlı Şair, Yazar Gardaş Elişoğlu’ndan bir dergi, bir gazete
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Gardaş Elişoğlu, Azerbaycan’ın başkenti Bakü’den sesleniyor. Şair ve yazar, 3. Hedef Gazetesinin başredaktoru. Ziyalı Ocağı Dergisinin Mesul Kâtibi. Gardaş Elişoğlu dostumuzun gönderdiği bir dergi ve bir gazete var bugün sütunumuzda. Bunlar sırasıyla:
ZİYALI OCAĞI DERGİSİ
28 sayfalık, pırıl pırıl baskılı bir dergi. 3. sayısı masamda Ziyalı Ocağı’nın. İçtimai Birliğinin yayınorganı. 11 isim ve imzadan oluşan  Redaksiya heyeti, altı kişiden oluşan yaratıcı heyeti var. Ayda bir yayınlanan Ziyalı Ocağı Dergisinin kimliğindeki isim ve imzalar, unvanları itibariyle şöyle:
Direktor: İlahe Bayandur, Baş redaktor: Solmaz Merdangızı, Redaktor: Mehbube İslamova, Mesul Kâtib: Gardaş Elişoğlu, Teknik redaktor: Mehman Kazımov, Korrektor: Fidan Eligızı.
            Ön kapakta, dergi içinde haberlerin fotoğraflı görüntüleri yeralırken, arka kapakta geleceğin ziyalılarından sözediliyor.
Değişik konulardaki yazılar yanında şiirler de dikkat çekiyor. İlahe Bayundur ve Ağasef İmran imzalı şiirler 18 ve 19 ncu sayfalarda yeralmışlar. İlahe hanımın, “Ağlaya ağlaya geldim dünyaya / Gülüb gideceğim edebiyete” cümlesi, mısraları anlam zenginliği içinde karşımıza çıkıyor. İlahe Bayundur’un “Yurulmuşam, yollar uzun” başlıklı şiirinden:
Ne olcak, olsun bitsin,
Cezam nedir, çekim, getsin,
Günahlar gözümden itsin,
Yorulmuşam, yollar uzun.
            Ziyalı Ocağı dergisinin sayfalarında yeralanlar, uzun araştırmalar sonucu ortaya konulmuş edebi ürünler.
3.CÜ HEDEF GAZETESİ
            Gardaş Elişoğlu dostumun gönderdiği gazete 3-cü Hedef adıyla karşımıza çıkıyor. 2012 yılına ait 1 ve 15 nci sayılarıyla, 2011 yılına ait 14 ncü sayısı var masamda.
            Sekiz normal sayfalı bir gazete 3-cü Hedef. Başredaktor: Gardaş Elişoğlu. Baş redaktorun müavini: Güler Ağayeva. Mesul Kâtibi: Emil Necefli. İlk ve iç sayfalarda haber ağırlıklı bir görünümle karşımıza çıkıyor, çıkarılıyor gazete. Şiir sayfaları da var.
            2012 yılına ait 15 nci sayının ilk sayfasında Fariz Cabbarov imzalı, Azerbaycan Respublikasının Prezidenti İlham Aliyev’in doğumunun 50. yılı anısına yazılan bir şiir var. İlk dörtlüğü:
Sen uğur getirmisen,
Bize Cenab Prezident!
Bize Azerbaycanı,
Bize, Cenab Prezident!
            Yine 2012 yılına ait 15 nci sayının 7 nci sayfasındaki sanat ve edebiyat sayfasına bakıyoruz. Gardaş Elişoğlu’nun, Haneli Kerimli’nin”Bir ömrün Nağılı” adlı kitabıyla ilgili yazdığı tanıtım yazısını görüyoruz. İsrafil Hüsevnov’un şiirleri var ayrıca bu sayfada
***
‘Samandağ’ Gazetesi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Gazetelerimizin sayfalarındaki gezintimin sürdüğünü belirterek, bugün sütun konuğum günlük yayınlanan ‘Samandağ’  Gazetesinden sözetmek istiyorum:
            Hatay ilimizin Samandağ ilçesinde 6 normal sayfayla günlük yayınlanan 25.08.1988 tarihinde yayın hayatına başlayan ‘Samandağ’ Gazetesinin 3.705,21,22,32,33,39,40,42,44,49,53 ve 3.762 nci sayıları masamda. Bu sayıların sayfalarında bir gezinti yapmak istiyorum efendim:

Samandağ Gazetesinin önce kimliğine bakalım: Sahibi: Senem Say, Yazı İşleri Müdürü: Şahiye Say, Spor Sorumlusu: Münip Çınar, Sayfa Editörü: Hikmet Say, Muhabir: Serkan Mirioğulları.
            Samandağ Gazetesinin sayfalarında yerel haberler ağırlıklı olarak veriliyor. Genellik taşıyan haberlerin de zaman zaman gazete sayfalarında yer aldığı görülüyor. Şahiye Say, eğitim olarak Gazetecilik kökenli. Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünün düzenlediği, Anadolu Basını Özendirme Yarışmalarında aldığı ödüllerin sayısı bir hayli fazla. Anadolu Basını içerisinde “Bayan Çalışanları” nın öncülerindendir Şahiye Say.
            Şimdi, Samandağ Gazetesinin sayfalarına dönelim, bazı haber başlıklarından örnekler verelim:
-          Balıkların üreme döneminde avlanma yasağı / Eğitimde 4. lükten 64. lüğe geriledik / Kırıkhan Kapalı Ceza ve İnfaz Kurumu’na onay çıktı/ Kuşalanı Spor 3 Maçta 3 galibiyet aldı,
- Nurettin Rençber geceye damgasını vurarak barış güvercinleri uçurdu / Evvel Temmuz Festivalinde Hirisi dağıtımında izdiham / Hagiad kentin gelişimine katkı sağlayacak,
-Türkiye’de en fazla otobüs işletmesine sahip 6 bin nüfuslu Mızraklı Beldesi 150 otobüs, ulusal ve uluslararası 10 seyahat firması ile Hatay’ın başını çekiyor.
-Aba güreşi Dünya Kupası Antakya’da/ Deniz Sitesi Çocuk Parkındaki çöp atıklarının temizlenmesi istendi/ Yöresel peynirler koruma altında,
-Bale Merkezi 7.yıl resitalini Hatay Kültür Merkezinde kutladı/ Çürük evini yıkana 20 yıl vadeli süper kredi imkânı,
-Kobraspor Kulübünden bir başarı daha/ Hataylı gücünün farkında değil/ Osman Ökten Anadolu Lisesi Okul Aile Birliği’nden muhteşem etkinlik,
-Kadın istihdamı projelerinin paydaşları Hatay’da buluştu/ Antakyalılar Washington’da buluştu,
-Vali Lekesiz, Kisecik Köyü’nde incelemelerde bulundu/ Samandağ’da 75 yataklı hastane yapılması için Belediyeden karar bekleniyor,
-Samandağlı esnaflar Hatay Günlerinde tanıtım yaptılar/ Baz İstasyonları kaldırılıyor, Yargıtay Baz İstasyonlarının şehir dışına çıkarılmasına karar verdi.
GÜNÜN SÖZLERİ:
1. Düşmanı affetmek dostu affetmekten daha kolaydır (Dorothee Deluzy)
2. Oyun bittiğinde şah ve piyon aynı kutuya girer (İtalyan Atasözü)
3. Geçmişe ait olan ben değilim. Geçmiş bana ait (Mary Antin)
4. Her şeyin en iyisi olmaya çabalayanlar, en azından bir çok şeyin en iyisi olabilirler (Philip Dormer Stanhope)
***
Burdur – Bucak’dan ‘Ses 15’ Gazetesi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Bana gelen gazetelerimizin sayfalarındaki gezintimi sürdürürken, Anadolu Basını içerisindeki haber akışı, makale yazarlarının genel görüntüsü ve gazetecilik anlayışı net olarak ortaya çıkıyor.
            Bugün sütunumun konuğu gazete, Burdur ilimizin Bucak ilçesinde 8 sayfayla günlük yayınlanan ‘Ses 15’ Gazetesi.

13. yayın yılı içerisinde olan ‘Ses 15’ Gazetesinin, 2 bin 456, 57, 58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 66 ve 2 bin 457. sayıları masamda. Şimdi ‘Ses 15’in bu sayılarının sayfalarında bir gezinti yapmak istiyorum:
            ‘Ses 15’in kimliğine bakalım öncelikle; Sahibi: Bucak Radyo TV A.Ş, Yazı İşleri Müdürü: Duray Çitekçi, Sayfa Editörü: Hüseyin Dilek, Muhabirler: Mehmet Gökdoğan, Hatice Güner, Burdur Temsilcisi: Nuri Yıldırım. Tlf:0248-3256140.
            ‘Ses 15’ Gazetesinin elimdeki sayılarındaki makale yazarlarına bakıyorum. Bunların isimleri: Bu satırların yazarı İsa Kayacan, Osman Erenalp, Av. Mehmet Ali Alagöz, Kahraman Köktürk. Ayrıca, Mizah, fıkra, karikatür, komik, özlü söz sayfası.
            Şimdi makale yazarlarının yazılarından kısa cümleler alarak devam edelim:
1. Çocuk eğitimi, mermer üzerine ağaç dikmeye benzer. Hiç de kolay değildir çocuk yetiştirmek. Bunda bazıları başarıya ulaşır, bazıları ulaşamaz. Bazıları da umursamaz akışına bırakır (Av. Mehmet Ali Alagöz)
2. Bu sene Balkan Savaşlarında uğradığımız acının 100.Yıldönümü. Bu konuya doğrusunu söylemek gerekirse önce gazeteci Nevval Sevindi çekti (Kahraman Köktürk)
3. Kim zarar görmüş ki istişareden?. Ne yazık ki ara eleman oldular bu kadar karmaşa arasında. O kadar iş yükü bindirildi üzerlerine (Osman Erenalp)
4. Yusif Hasenbey, Azerbaycanlı şair ve yazarlardan biri. 2003’lere dayanan bir merhabamız var. Yenilerde bir kitabı geldi Yusif Hesenbey’in. Adı: Mehebbetli Dünyamız (İsa Kayacan).
Yazımızın bu bölümünde, ‘Ses 15’ Gazetesinin masamızda bulunan sayılarında yer alan sosyal içerikli (siyasi olmayan) haberlerden bazı başlıklar aktaralım istiyorum:
- Domates üretimi bol olunca, satıcı üzüldü, alıcı sevindi/Bucak’ta doğum sayısı azaldı, ölüm sayısı arttı/Gönüllü kan bağışçılarını madalyalar verildi,
- Bucak’ta bir ilk: Bucak Belediyesi Oğuzhanspor’un tarihini kitaplaştırdı (Oğuzhan spor’da ilk göğüs reklamı veren sponsor olan işadamı Mehmet Cadıl’ın sahibi olduğu Mercan Akü’dür- Kulübün ilk başkanı emekli polis memuru Kâzım Öğdem’dir)
- Mermer atıkları sanat eserine dönüşüyor/Bu yıl kiraz verimi düşük / Kocaaliler’de kanalizasyon ve dere ıslahı çalışmaları sürüyor / Seydiköy Orman Deposunda yangın tatbikatı düzenlendi,
- Bucak Halk Kütüphanesinden bu yıl 9 bin 362 kişi faydalandı / Burdur’da sezaryen oranı yüzde 16’ya düştü / Doğal göllerin sadece adı kaldı / Şap hastalığına karşı aşı yapıldı / Futsal Turnuvasında şampiyon,. Milli Eğitim takımı / Kablo hırsızları suçüstü yakalandı..
***
‘Gaziantep’te Zafer’ Gazetesi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Gaziantep ilimiz merkezinde, ofset tekniğiyle günlük yayınlanan “Gaziantep’te Zafer” Gazetesinin 10 bin 686, 87, 88 ve 10 bin 689 ncu sayıları masamda. 33 ncü yayın yılı içerisinde olan ve 8 büyük sayfayla, haber ağırlıklı sayfalarıyla dikkat çeken ve sayfalardaki köşe yazarlarının okurlarıyla selamlaştığı, merhabalaştığı “Gaziantep’te Zafer” Gazetesinin kimliğine bakıyorum:

İmtiyaz sahibi: Ahmet Arpacıoğlu, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: M. Haldun Özsivil, Haber Müdürü: A.Okan Çelik, Hukuk Danışmanı: Av.Metin Kaynak. Kuruluş tarihi: 24 Şubat 1977.
Haberler, fotoğraf zenginliği içinde veriliyor. İlk sayfada genellik taşıyan haberlerin sayısı fazla. Hatta tamamı genellik taşıyor. Elimizdeki dört sayısının ilk sayfalarından aldığımız haber başlıkları:
-Gaziantep, her konuda Türkiye’nin önünde koşuyor,
-Kılınçoğlu semt pazarı hızla tamamlanıyor/Vanlı aileler memleketlerine dönüyor/Sanayi şehirlere kardeş oluyor/Yılın sanayicisi Konukoğlu ödülünü aldı/U-ta-nı-yo-ruz: Uluslararası fuarlar düzenleyen ve yılda 5 milyon turist hedefleyen Gaziantep’in havaalanının bozuk zemini çileden çıkarıyor/Rektörlük seçimi galibi Camcı/Endişelendiren ışık/Aile danışmanlığı heyecanı/Osman Nakıboğlu’ndan Naksan çalışanlarına ev müjdesi/Sanko okullarına Orhun Anıtları yapıldı vd.
            İç sayfalarda da değişik yöresel ağırlıklı haberlerle karşılaşılıyor. Spor sayfası haberlerinin yeraldığı sayfalar, makale yazarlarının köşe yazıları, seri yazıları, şiirler, sanat ve edebiyat ağırlıklı özel düzenlemeli “Gamzeli Kültür Sanat” sayfaları Gaziantep’te Zafer Gazetesinin sayfalarında okurlarıyla selamlaşıyorlar.
            Makale yazarları; Nejat Taşkın, Prof. Dr. İsa Kayacan, Necdet Özaltan, Fevzi Günenç daha pek çok isim ve imza sıralanıyor. Fevzi Günenç’in “Anılarımızın Annesi Gaziantep”le seri olarak Gaziantep, Gaziantepli değişik özellikleri ve güzellikleriyle anlatılıyor, tarihe düşülen notlar arasında yerinden okurlarıyla buluşuyor, buluşturuluyor. Yazarlardan:
1- Pendik’te alt geçitler: O çirkin yazıları kim yazar, kimler yazar bilemem. Ama yine de oraya konacak kameralarla bu yazanlar tesbit edilip teşhir edilebilinir (Nejat Taşkın)
2- Ankara’da yaşayan Dr. Kazan Dağyakalı şiirlerinden seçtiklerimiz. Bunların genel bir tablo üzerindeki yerleri. Dr. Kazan Dağyakalı şiirlerinden ikisi efendim (Prof. Dr. İsa Kayacan),
3- On parmağında on marifeti olan, milli servetlerimizden biri olan ekmeği çöpe atmayan tek doyumevi sahiplerindendi Kadir usta (Fevzi Günenç)
4- Araçla tanışmak riskli bir iştir. Bilerek, bilmeyerek türlü kazalara neden olunuyor. Canlar gidiyor. Milli servet heba oluyor. (Necdet Özaltan).
***
Türk Ocakları Salihli Şubesinden:
Üç Mayıs Dergisi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Türk Ocaklarının Salihli Şubesi yılda bir kez “Üç Mayıs” adıyla, pırıl pırıl baskılı bir dergi yayınlıyor. Dergi, Türk Ocakları Salihli Şubesinin Şube Sekreteri ve Derginin Genel Yayın Yönetmeni dostumuz Gündüz Aydın tarafından bize gönderiliyor.
            Üç Mayıs Dergisinin Sahibi Başkan Ersin Aybar. İdare Yeri: Mithatpaşa Cad. Kızılay İşhanı Salihli-Manisa şeklinde kaydediliyor. Ayrıca altı isim ve imzadan meydana gelen bir de yayın kurulu var derginin.

            Türk Ocakları Genel Başkanı Prof. Dr.Mehmet Öz’ün “3 Mayıs kutlaması” başlıklı bir değerlendirmesiyle sayfalar başlıyor. Mayıs 2012 de 2 nci sayısı yayınlanan “Üç Mayıs” Dergisinin öteki sayfalarına baktığımızda gördüğümüz imza sahipleri.
            Ertan Peynircioğlu, Mustafa Uğur Okay, Prof.Dr. Orhan Kavuncu, Sadi Samuncuoğlu, Ersin Aybar, Gazanfer Sanlıtop, Doç.Dr.Nurettin Gülmez, Mehmet Bilgi, Teoman Ergül, Prof.Dr. Fevzi Demir, Gündüz Aydın, Fevzi Çakmak, Fuat Yılmazer, Erol Maraşlı, Ömer Kul, Yaşar Koç, Önder Özgür, Emine Özgür, Hamza Buran, Necati Demir, Ahmet Demirkan, Prof.Dr.Enver Konukçu, İbrahim Çiçek.. Bu imza sahiplerinden bazılarının bazı cümleleriyle devam edelim efendim:
-         Türklerden başka bin yıldır bu topraklar üzerinde devlet kuran başka bir millet var mı (Ersin Aybar, Sayfa:12)
-         Laz İsmail Ağa: 1843 yılında Trabzon Vilayeti’nin Maçka kazasında dünyaya geldi. Bir akşam eve dönerken 200 metre ileride duyduğu silah sesine koşar. Orada vurulmuş bir adam görür ve yerde yaralı olarak yatan şahsa yardım etmeye kalkışır (Gündüz Aydın, Sayfa:33)
-         İnsan hafızası son olanları hatırlamaya yatkındır. (Fuat Yılmazer, Sayfa 39)
-         Yörükler 63’ü büyük olmak üzere 2000 civarında obaya bölünmüştür. (Hamza Buran, Sayfa: 54)
Yörüklerin bölgelere dağılımı:
1-                 Ege Bölgesi:                             2.200.000
2-                 Akdeniz Bölgesi:                      3.000.000
3-                 Marmara Bölgesi:                    1.500.000
4-                 İç Anadolu Bölgesi:                  2.250.000
5-                 Güneydoğu Anadolu Bölgesi:      40.000
6-                 Doğu Anadolu Bölgesi:                  7.000
7-                 Karadeniz Bölgesi:                           3.000
Toplam:                                  9.000.000 kişi
Yörük: Yürümek fiilinden yapılma, Anadolu’ya gelip yurt tutan göçebe Oğuz boylarını (Türkmenleri) ifade eden bir kelimedir. Yörük, Türklüğün orijinidir, lakabıdır, ta kendisidir.
            GÜNÜN SÖZLERİ:
1. Sakın sofrada tartışmaya kalkmayın; nasıl olsa aç olmayan kazanacaktır (Whately)
2. Bana yapılan haksızlık, bana hiçbir şekilde ona haksızlık yapma hakkını vermez (Arthur Schopenhauer)
3. Her kötülüğün başı, can sıkıntısıdır (Soren Kierkegaard)
4. Nefret hiçbir zaman, nefretle yok edilemez. Nefret sevgiyle yok edilir. Bu ölümsüz kanundur (Gautama Buddha)
***
Yüce Eğitimci Rukiye Karadadaş hocanın
yücelten mektupları
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            İnsanlar, yüce oldukları oranda, karşısındakiler için yüceltici ifadeler kullanırlar.
Cumhuriyetimizin aydın öğretmenlerinden, Emekli Fen Bilgileri Öğretmeni Rukiye Karadadaş hocanımdan iki mektup aldım. Birinci mektup bendenize, ikinci mektup çocuklarım, Serpil, Gül ve Filiz’e yazılmıştı. Her iki mektupdaki, Rukiye hocanın, yüceliğinden kaynaklanan, yücelten duyguları için, teşekkürlerimi, sevgi ve saygılarımı sunuyorum. İşte mektuplar:
1. Prof. Dr. Sayın İsa Kayacan; 1949- 1950 öğretim yılında Burdur’un Tefenni ilçesinde yeni açılan Ortaokulunda, civar köylerden büyük bir şevk ve heyecan içinde, okumak için koşup gelen öğrencilerin eğitimine katkıda bulunmuş bir öğretmen olarak ve şen şakrak aydın insanlarının çokluğu, doğal güzelliğine, bol türleri ile köye zenginlik katan meyve ve ağaçları, yani kısaca doğa güzelliklerinin sergilendiği Ece Köyünden baba: Hasan Hüseyin, anne: Güldali’nin evlâtları, Ece’de doğup büyümüş Prof. Dr. Sayın İsa Kayacan, Türk basınıyla, edebiyat ve Sanat dünyasında bir efsane, Azminin gücüyle, zirveye yükselmiş kudretli bir kültür dehasıdır.
            Tefenni Yeşil Eşeler Gazetesinde 1956 yılının Nisan ayında ilk şiirinin yayınlanmış olması, Ece Köyünde 7 bin 635 kitap ve dergiyle gerçekleştirdiği “Prof. Dr. İsa Kayacan Kütüphanesi”ni açmanız, bu insanüstü çalışmalarınızla bende yarattığınız gururun yüceliğini anlatacak kelime bulamıyorum.
            Takdir ve tebriklerimle, size çok uzun, dinamik, sağlıklı, mutluluk ve başarılarla dolu bir ömür diliyorum. Sevgilerimle (Rukiye Karadadaş,  Emekli Fen Bilgileri Öğretmeni, 23 Temmuz 2012- İzmir)
2.Sayın, Serpil, Gül, Filiz hanımlar, sevgili gençler; Burdur’un Tefenni ilçesinde yeni açılan Ortaokulda Fen Bilgileri Öğretmeni olarak görev yaptım. (1949) Yıllar yıllar öncesinden seslenen öğretmen (çok yaşlıyım) İzmir- Karşıyaka’da yaşıyorum.
2010 yılında İzmir- Urla-Çeşmealtı’nda yaz tatilimi geçirirken, Urla Gazetesinde Burdur- Tefenni- Ece Köyünden Prof. Dr. İsa Kayacan (babanız) ismini duyunca dikkat kesildim. Araştırıp, telefonla Prof. Dr. İsa Kayacan (babanız) la tanıştım. Yazılarını, kitaplarını okuyunca, bu insan üstü çalışmaları yapan, yazmaya devam eden, Fevkalbeşer bir kişilik taşıyan babanızla gururlandım. Tüm yakınlarıma, öğrencilerime duyurmakta devam ediyorum.
            Çok değerli eşi (ölümsüz insan-anneniz) Sayın Sabahat hanımı ve sizleri yazılarından öğrendim. Sizleri tek tek öperek, böyle bir babaya sahip olduğunuz için övgüyle kutlarım. Yuvalarınızda, eşiniz ve çocuklarınızla, sağlık, mutluluk içinde başarılarla dolu bir ömür dilerim. Sembolik olarak (el emeğim örtüleri) kullanmanız için gönderiyorum. Güle güle kullanınız. Sevgilerimle (Rukiye Karadadaş, Emekli Fen Bilgileri Öğretmeni, İzmir, 23.07.2012)
***
Nuran Şentürk Karakılıç’ın
çocukluğundaki Ramazanlar
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Hani, ‘nerde o eski ramazanlar, çocukluğumuzdaki ramazanlar’ diye söze başlarız ya.. Bu anlatımlarımızın temelinde önemli gerçekler vardır, eskiye özlemin giderek arttığı, artmakta olduğu farklılıklar vardır.
            Nuran Şentürk Karakılıç, Şiirimizin beş yıldızlı çınarı, rahmetli Ahmet Tufan Şentürk ağabeyimin yeğeni. Avukat, şair, yazar, araştırmacı.
‘Çocukluğumun Ramazanları’ başlıklı, 14 Temmuz 2012 tarihinde kaleme aldığı iki sayfalık bir anlatımı bana ulaştı. Bu yazıyı özetleyerek, Nuran Şentürk Karakılıç’ın çocukluğundaki ramazanlarla ilgili görüşlerinden örnekler sunmak istiyorum efendim:
1-     Ramazan, bayrama giden yolun giriş kapısıdır. Oruç ise Allah’a ve insanlara saygı ve sevginin, merhametin, sabrın, başkalarının halinden anlamanın tecrübe edilip sınandığı bir yolculuktur.
2-     Çocukların ramazan algısı doğal olarak daha somut verilere dayanır. Üç öğün yemeğe ilaveten gecenin bir vaktinde hoşaflı tatlılı özenle hazırlanmış sofralar ağzımı sulandırır hiç aksatmadan her gece kurulmuş saat gibi uyanıp sofradaki yerimi alırdım. Sahura kalkıp yemek yediğim için kendimi borçlu hisseder oruç tutmak isterdim.
3-     Ramazanda bizde varız demek için mahallenin bütün çocukları durumdan vazife çıkarıp iftira yakın saatlerde ramazan topunun ateşlendiği Hıdırlık Tepesi’ni gören bir yükseltiye çıkıp telgraf tellerine tüneyen kuşlar gibi dizilerek top atılmasını beklerdik. Top patlayınca da “top patladı, top patladı” diye avaz avaz bağırarak bir koşu tuttururduk.
4-     Otuz gün sonundaki bayram ise tam çocuklar içindi. Yeni giysilerle bütün komşuların kapısını çalıp şeker toplamak, aile büyüklerinin ellerini öperken avucumuza sıkıştırılan paralarla alınan çat patlar ve Lunapark eğlenceleri bizim için tam bir şölendi. En güzel şekerleri ve en fazla harçlık aldığımız evleri bugünkü iletişim sistemlerini kıskandıracak bir hızla yaymayı da unutmazdık.
Bunlara ilaveten kardeşim ve benim çok büyük bir zevk ve iştahla yerine getirdiğimiz bayram öncesi bir yaramazlık törenimiz vardı: O da arife günü bayram için annemin tül gibi açtığı yufkalarla baklava tepsisini saklandığı yerde bulup yiyebildiğimiz kadar yemek.
5-     Bütün bunlar için bayramı dört gözle bekler, Ramazanı da peşinden bayramı getirdiği için çok severdik. Küçüklerin bir kutu şekerle yollarını gözleyen büyüklerini ziyaret ettiği bayram yemeklerini de bütün ailenin bir araya gelip kucaklaştığı o güzel günleri özlüyorum.
6-     Değişen hayat şartları bayramları tatil kapısı, gelişen teknolojide bayramlaşmayı telefon ve e-maillerle yapılan kutlamalara çevirdi. Üstelik bu dijital ortam anılarımızı biriktirmemize de engel oluyor. Yaşanmışlıkların ruhumuzda ve belleğimizde bıraktığı haz veren o tortular ruhsuz kayıtlarda can bulamaz.
7-     Bayramda elini öptüğüm Büyükannemin limon kolonyası sinmiş yumuşak dokusunun kokusunu hiçbir mekanik alet kaydedemez. Keza bayram sabahlarındaki sarılıp öpüşmenin sıcaklık hazzını da… Ama yine de her şeye rağmen sevgiyi, saygıyı bilen paylaşmanın mutluluğunu yaşayan herkese her gün bayramdır diyorum.
***
İLESAM’ın faaliyetleri detaylarıyla sunuluyor
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Kısa adı İLESAM olan, Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği Bülteninin 3.sayısı yayınlandı.
            Normal dergi boyutunda 32 sayfayla günyüzü gören İLESAM Bülteninin 3.sayısının kapağında iki cümle dikkat çekici. Bunlar: Emek paradan üstündür ve Dünyanın kanayan yarası Korsan.
            3. sayı ve bundan önceki İLESAM Bülteninin içeriğinde dikkat çeken bir tablo, görüntü vardı: Metin olarak verilenler, haber olarak verilenler detaylı bir biçimde sayfalara aktarılıyor, haber veya verilenlerin anlaşılmasında en ufak bir tereddüt kalmıyordu.
            Bu genel görüntü, detay görüntüsünün İLESAM Başkanı Mehmet Nuri Parmaksız’ın eğitim alanımızdaki başarılı hocalarımızdan birisi, kaleminin gözlerinin de bulunduğunun açık belirtisi olarak değerlendirilmesinin doğru olacağı kanaatimizden kaynaklandığı anlaşılıyordu.
            İLESAM Bülteninin (İLESAM adına) Sahibi: Mehmet Nuri Parmaksız, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Cemal Tuzcuoğulları olarak görülüyor.
            Mehmet Nuri Parmaksız imzalı, sunuş, “İLESAM’ın faaliyetleri ve son gelişmeler” başlığını taşıyor. Bir sayfada, 12.genel kurul ve sonuçları, Akçağ kitabeviyle yapılan ortak çalışmalar, İLESAM Hizmet Ödülleriyle ilgili açıklamalar, ‘Esere saygılı; Korsana Karşıyız” adlı slogan yarışmasının sonuçları telif haklarıyla ilgili yeni yasa tasarısının kanunlaşmasının beklenildiğinden sözediliyordu.
            Öğrencilere verilen telif haklarıyla ilgili seminerde, Eser sahiplerinin İLESAM’a üye olmalarının yararlı olduğu hatırlatılması yapılıyordu.
Öğrencilere verilen telif haklarıyla ilgili seminerde, Esere saygılı korsana karşıyız, adlı slogan yarışması ödüllerinin dağıtıldığından, Tokat’ta öğrencilere telif hakları ve korsan kavramının anlatıldığından, söz ediliyor, verilen ortaya konulan bilgiler sayfalara aktarılıyordu.
            Bir uzman adam, Cemal Tuzcuoğullarının, Sanat ve Sanatçı üzerine görüşleri 8 ve 9. sayfalarda yeralıyor, 10.sayfada başlayan, 12.Genel Kurul çalışmaları ve sonuçları anlatılıyor, bir haberci özelliği ve güzelliği ortaya konuluyordu. 12.Genel Kurula sunulan ve onaylanan aday listesi (asıl ve yedekler) bütünüyle bülten sayfalarında yeralıyordu. (Tüm Haberlerin fotoğraflarla zenginleştirilmesi ayrıca dikkat çekiyordu)
28 Nisan 2012 tarihinde İLESAM’ın 26.yılının genel merkezde kutlandığı haberi veriliyor, “Beypazarı’dan İLESAM geçti” başlığı altında sözkonusu ilçeye gidilerek, öğrencilerle buluşulduğu anlatılıyordu.
Simav’ın İLESAM ile daha da güzelleştiği noktasından hareket ediliyor, Simav Şiir Şölenine destek verildiği hatırlatılıyordu. Ayrıca, farkındalık yaratmaya devam eden İLESAM’ın 2011 yılı ödüllerinin sahipleriyle buluştuğu, buluşturulduğu haberi veriliyordu. 2012 yılında da beş kategoride 35 ödül çalışmalarının sürdürüldüğüne dikkat çekiliyordu.
            Kızılcabölük’de gerçekleştirilen 3.Özüstü Şiir Şenliğinin yapıldığı, Çağımızın Dede Korkut’u Mustafa Necati Sepetçioğlu’nun ölümün 6.yılında Gaziosmanpaşa Üniversitesince  düzenlenen panalle anıldığı haberinden sonra, bu satırların yazarı İsa Kayacan’ın “İLESAM Bülteni’nin yeni sayısı” başlıklı yazısı 32 nci sayfada yeralıyordu. Arka kapakta ise, Mehmet Nuri Parmaksız ile İlhan Akın’ın ortak kitabı (roman) “Mahşerin Esrarı” adlı romanlarının yayınlandığına ilişkin görüntülü haber dikkat çekiyordu.
***
İki şairin iki şirinin mısralarından
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            İki şairimiz; Ankara’da Davut Comart, Muğla ilimiz merkezinden Yükselecek Demirel. Birer şiiri var bu şairlerimizin. Kısaltarak sütunumuza aldığımız şiirler:

İNSAN KALAYIM (Davut Comart)
Bende bu hayatı yaşamak için,
Tattığım nefesle insan kalayım,
Her bir nefesimle hep için, için,
Attığım hevesle, insan kalayım.

Kalan hevesleri sıraya dizip,
Yaşanacakların resmini çizip,
Yalan insanlarda olsa da hizip,
Çattığım nefsimle insan kalayım.

Bende insan gibi sevgiyi görüp,
Aşkın belasını başıma örüp,
Sevda karasını alnıma sürüp,
Battığım şanımla, insan kalayım.

Yaşamanın ağır olan bedeli,
Anne baba evlat torun dedeli,
Kendimi toplumda aile edeli,
Kattığım canımla insan kalayım.

ÖLÜMSÜZLÜK (Yükselecek Demirel)
Ne zaman güneşi şaşırsam, gözüm seğrise,
Umut sendedir diye yürüyorum…
Tutunduğum doğrulara uzanan çizgide,
Şaşırsam yolumu, teklese yüreğim,
O mayınlı geçitlerde
Tel tel dökülüyorum…

Sabır sarılası bir can gibi,
Sanki belli sonsuzdan geldiği,
Sabır ve sen aranızda şaşıyorum..
Beklemeler erdemine göçse de gönül kuşum,
El etse de bulut bulut beni çağıran,
İnceliğine, gönül yüceliğimi taşıyorum..

Yalnızlığa kurgulu bir sabah düşün,
Bir yanda kahır, çaresizlik bir yanda,
Buz tutmuş içim, dışım üşüyorum…
Kırsam diyorum zincirini uzanmaların,
Yalnızlığa  bin bir lanet içimde,
O duvar gözlerini geçmeyi düşünüyorum…
***
Prof. Dr. Levent Seçer’den:
Sabahın Altısında Uyanmak
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Yıllardır Almanya’dan seslenen, yazıp yayınladıklarıyla, iletişim kurmada ki ustalığıyla tanıdığımız, Prof.Dr.Levent Seçer’in “Sabahın Altısında Uyanmak” adlı şiir kitabı önce, eğitimci, şair ve araştırmacı Arzu Kök hocadan, sonra Prof.Dr.Levent Seçer’den bana ayrı ayrı ulaştı.
Bana ulaşan kitap - yayın fazlalığı nedeniyle, Sabahın Altısında Uyanmak’ın sayfalarında gezinme fırsatı bulamadım. Gecikmeli de olsa, bugün ilgili kitabın sayfalarına doğru bir gezinti yapıyorum:
80 sayfalık kitabın adı: Sabahın Altısında Uyanmak, önsözün,sunuşun başlığı. Kitap içinde bir şiirin adı. 8 nci sayfadaki şiirin girişindeki mısralardan:
Kimse söylemedi bana,
Sabahın altısında uyanmayı,
Olsun ben çok sevdim,
Uzaktan gelen kuş sesleri,
Bir de martıların sesi yok mu,
Birbirine karışan,
Yepyeni bir melodiydi sanki,
Kulağımda çınlayan.
Buradan, Prof. Dr. Levent Seçer’in şiirlerindeki yumuşaklığı, sadeliği, anlaşılırlığı görüyor, yıllardır sürdürdüğü, müzik çalışmalarıyla, kültürel faaliyetler içindeki başarılı yürüyüşleriyle aldığı mesafenin uzunluğunu, sağlamlığını görüyoruz.
O, Kadınımsın, sensiz geceler, Seni unutmadım, gelme istemem başlıklı şiirleri ve ötekileriyle de şiirin meşakkatli yolculuğundaki yürüyüşünün ayak seslerini kulaklarımıza kadar getiriyor.
Sözünü etmeye çalıştığımız Prof. Dr. Levent Seçer şiirlerinden, sayfa 20’deki “Sevda Okudum”dan bir örnek daha vererek, noktamızı koyalım:
Gönül dergâhında sevda okudum,
Bir türlü sonunu getiremedim.
Hayat tezgâhında çile dokudum,
Giyindim, kuşandım eskitemedim.
      
El yerine kondum en yakınımdan,
Dadımı duyuramadım elbarımdan,
Daha derin ne var ki, dil yarasından,
Bitmeyen acılara çare yetiremedim.
Kitabın arka sayfalarında, değişik isim ve imzaların Prof.Dr. Levent Seçer ve çalışmalarıyla ilgili görüşleri yeralmış. Tebriklerimi sunuyorum efendim.
***
Almanya-Köln’den Kemal Petricli postasından
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Kemal Petricli, Almanya-Köln’den sesleniyor. Bir mektup, bir yazısı var Kemal Petricli’nin aşağıda vereceğimiz. Bunlar:
            Sayın İsa Kayacan, değerli dost; Sizi geçmek şöyle dursun, düşünmek bile akıl karı olamaz. Ve insan ardınızdan koştursa bile, nefesi kesilir, yorulur bir kenara çöker, öylece kalır.
            Sayın Kayacan; Başta değer sizsiniz ve fikirleriniz. Aklıma, hayalime gelmeyen nasıl temin ettiğiniz o güzel yazılarınızı sık sık okuyunca, çıkılmaz bir düşünce içinde donup kalıyorum. Yazılarınızın tamamı ayrı ayrı değerlere eşit. Bana, dergi ve gazetelerde okumak  için öylesi yazılar hiç tesadüfüme rast gelmedi.
            Aklınıza, duygu ve düşüncelerinize kuvvet. Ki yıllardır sizi basından tanırım, bütün değerli yazıları seçme yapmadan çeşitli gazetelerde sergi gibi açan ve tanıtan siz bir insan mücevherisiniz. Köln’den selam ve sevgi(Kemal Petricli, 01.06.2012)
BEZGİNLİK DOLUDUR DERT
Kemal Petricli’nin bir yazısı var mektubun ekinde. Başlığı: Bezginlik doludur dert… Yazının tamamı :
İnsan başına dert, hayatın içine bin dereden su taşıttırırlar ve boşalttırırlar. Ne sanırsınız insanları?. Onlara eğlence lâzım…
Derdiniz kime ne?. Bilmezmiydiniz derdin güç olduğunu. Oysa umutsuz ve bezginlik doludur dert. Soluğunuzu keser.
Asıl olan uyanmaktır.
Aklınızı toplamaktır.
Böyle bir adım uygulayan insan ıstıraptan kendini kurtarır.
Ama, insanlar bazen kaldırabileceklerinden fazla yükün altına girdikleri zaman, başlarını derde sokarlar.
Vaad mı ettiler size?. “İnanmayın” çünkü, vaadler çiğ taneleriyle hazırlanmış birkaç kontrat gibidir. Güneş doğduğunda yok olurlar.
Sırsız ses vermek ve sihirsiz, içten konuşmak onlara yeter.
Öyle insanlar tanırız ki, iyi niyetle yaklaşmamıza rağmen, kendimizi istemeden üzüntü içine sokarız. Yardımseverliğimizin tuzağına bile düşebiliriz.
Bir düello içine sokulacaksanız, rakibinizi parçaladıktan sonra suçlu ilan edilirsiniz. Ardından demir parmaklıklar ardına girersiniz. Size hazırlanmış bir oyundur bu, kanmayın.
Dikkati elden kaçırmayın ve tetikte bulunun. Parlak, ateşli, canlı gözlere nasıl layık görünür böyle haksızlık?. Hangi insanda hoş bir umut uyandırır?. Bulunmaz dert buna demezlerde peki, ne denir?.
            GÜNÜN SÖZLERİ:
1. Hız her tür işte başarısızlığı getirir (Herodotus)
2. En güzel savaş, insanın kendi öz varlığı ve tutkularına karşı giriştiği uğraştır (Napoleon)
3. En kötüden iyiyi öğren, ama en iyiden kötüyü öğrenme (Lavater)
4. Nasıl yapabildiğini bilmek, yapmaktan daha zordur (Çin Atasözü)
***                                  
Güzide Gülpınar Taranoğlu duygularından
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Güzide Gülpınar Taranoğlu duygularının ortaya koyduğu şiirler. Bu şiirler arasından seçip sütunumuza aldıklarımızdan ikisini daha aşağıda sunuyorum efendim:
BULANA KADAR
İnsanım diyenler candan olmalı,
Atadan,  dededen ibret almalı,
Gövdeler kişinin emanet malı,
Sahibi, emredip alana kadar.

Yalandan sahteden daim kaçmalı,
Kalbini doğruya, hakka açmalı,
İyiyle dost olup şerden geçmeli,
Gün gelip vadesi dolana kadar..

Fakiri, yoksulu bilip görmeli,
Çevreye rahatlık, huzur vermeli,
Hayırda olmalı daima eli,
Ecelde sırası gelene kadar..

Yaşamak fanidir bilinir elbet,
Tanrının verdiği nimete şükret,
Ömrüne ölçülmez biçilen müddet,
Azrail gelip de bulana kadar..

YAĞMUR
Yağmur normal yağsa bereket olur,
Tarımda, tarlada hareket olur,
Sonucu kullara bol nimet olur,
Yağmurun mevsimi baharlardadır…

Yağmurlar yağınca serinlik verir,
Yağmurla tabiat ana göverir,
Yağmurla çevreye güzellik gelir,
Yağmurun mevsimi baharlardadır..

Yağmurun suyuna hasret çekilir,
O sular; toprağa ekin ekilir,
Tabiat zamanı ne güzel bilir,
Yağmurun mevsimi baharlardadır…

Yağmurlar olmasa bu hayat durur,
Susuzluk yüzünden canlılar kurur,
Allahım kuluna yardımcı olur,
Yağmurun mevsimi baharlardadır…

Yağmurla kullara su ihsan etmiş,
Tarlada tohumu yüce can etmiş,
Yağmurun varlığı hayat içinmiş,
Yağmurun mevsimi baharlardadır…
***
Mustafa Ali Akbaş’dan: Sustum
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Mustafa Ali Akbaş, İstanbul’da yaşayan şairlerimizden. Bir Ankara seyahati sırasında bana ulaştırdığı “Sustum” adlı 126 sayfalık şiir kitabı var masamda.
            Ferit Gürsoy imzalı bir sunuş var ilk sayfalardan birinde. Buranın bir yerinde; “Şair Mustafa Ali Akbaş’ın kitabını elinize aldığınızda, sevgiyi, imka,ânsızlıkları, çaresizlikleri ama her şeyden önemlisi her zaman çıkış için bir umut olduğunu göreceksiniz” deniliyor.
            Adam yerine koyduklarım, adlı şiir, kitabın altıncı sayfasında yeralıyor. Sonra diğer başlıklarla, farklı konularla ele alınmış, sayfalara, mısralara dökülmüş duygular peşpeşe geliyor. Adam yerine koyduklarım, adlı şiir altı ayrı dörtlükten meydana geliyor. İlk ve son dörtlükleri bu şiirin:

Yıkılmaz idim, tutup yıktılar,
Yanmaz idim ataşla yaktılar,
Beni kuruşa değişip sattılar,
Adam yerine koyduklarım.

Aşk idim, çöllere indirdiler,
Dertsiz idim, dert bindirdiler,
Yenmez idim, alıp sindirdiler,
Adam yerine koyduklarım.

            Bunca vefasızlık, bunca bencillik, bunca menfaat peşinde koşanlar, insanın sabrını taşırıyor. Mustafa Ali Akbaş, iyi niyetli davranışlarının karşılığında hayal kırıklığına uğramış. Kırılmış, düzenbazlıklar onu üzmüş. Ama bu arada, bunca sıkıntılar, kızgınlık ve kırgınlıklar içinde, sonunda tecrübe sahibi olmuş. Yani kim kimdir tanımış, anlamış, kabullenmiş. Görünen odur ki Mustafa Ali Akbaş, gelecekte şiir dünyamızın hatırı sayılır, isim ve imzaları arasında yeralacaktır. Sayfa 81 deki “Koca İstanbul” adlı, başlıklı şiir beş ayrı dörtlükten meydana geliyor. Buradan iki dörtlükle noktamızı koyalım istiyorum efendim:

Issız sokaklarda yaralı yüzün,
Canansız gülmesin koca İstanbul.
Yüreğinde gizli kalan o hüzün,
Bağrını delmesin koca İstanbul
      
Bir İstanbul, bir sen yakıp yıktınız,
Yaralı gönlümü neden yaktınız?,
Kenara çekilip öyle baktınız,
Kimseler gelmesin koca İstanbul.
            ***
Salim Taşcı’nın yazdıklarından
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Ankaralı şair, yazar ve araştırmacı Salim Taşcı’nın yazdıklarından, şiirlerinden ikisini daha aşağıda sunuyorum efendim.
TURNALAR
Kader yabana saldın beni,
Değirmenlerde un eyledin beni,
Dağa taşa vurdun beni,
Halimi iyicene anlatın turnalar.

Kırdın kalemimi haber yazamam,
Garip kaldım buralarda duramam,
Mecalim bitti memlekete varamam,
Halimi toprağıma anlatın turnalar.

Dağ başını sarmış duman,
İnan ola halim yaman,
Yüreğimi tümden vurdu boran
Halimi tabiblere anlatın turnalar.

Dünya bir yalanmış bilemedim,
Gönlüme hiç söz geçiremedim,
Kimselere kem göz eylemedim,
Ahvalimi dostlara anlatın turnalar.
KÖYLÜNÜN AĞIDI
Bıldır ektim arpayı,
Herge bıraktım tarlayı,
Kabzımal almadı baklayı,
Perişanım vali bey.

Alamanya kapısı kapandı,
Borç gırtlağa dayandı,
Dikenler ayağıma dolandı,
Perişanım vali bey.

Bakkal veresiyeyi kesti,
Ahir ömrüm bitti,
Sonunda avratta gitti,
Perişanım vali bey.

Hep efendisin dediler,
Sülalemi şey ettiler,
Azraili üstüme iteklediler,
Perişanım vali bey.
GÜNÜN SÖZLERİ:
1. İnsanın hakiki asaleti faziletten gelir, doğuştan değil (Epiktetos)
2. Çocuk mantığın uykusudur (Rousseau)
3. Dünya, nesnelerin değil olguların toplamıdır (Ludwig Wittgenstein)
4. Kökünü beğenmeyen dal ve dalını beğenmeyen meyve, olgunlaşmadan çürür (Necip Fazıl Kısakürek)
            ***     
Dergilerin sayfalarıyla sohbet
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Sohbet, hep insanlarla olacak değil ya. Dergilerin sayfalarındaki, daha doğrusu kimliklerindeki bilgilerle kısa kısa sohbet ederek, bu sohbetten çıkan bazı bilgileri aktarmak istiyorum:
1. KUMRU DERGİSİ: Gaziantep ilimiz merkezinde yayınlanıyor. Sahibi: Abdulhadi Bay olan Kumru’nın 8 nci sayısı bize ulaştı.
2. BÜTÜN DÜNYA DERGİSİ: Sahibi Prof.Dr. Mehmet Haberal olan Bütün Dünya Dergisinin 2012/6. sayısı bize alıştı.
3. ÜÇ MAYIS DERGİSİ: Türk Ocakları Salihli Şubesinin yıllık yayınorganı olan Derginin sahibi: Ersin Aybar.
4. DE MAGAZİN DEUTSCHLAN DERGİSİ: Almanya’da Türkçe yayınlanıyor. 2012 yılının ilk sayısı bize ulaştı bu derginin.
5. SAĞLIK VE İNSAN DERGİSİ: Ankara’da aylık yayınlanıyor. Sahibi: M.Esat Güzelgöz. 5. sayısı bize ulaştı bu derginin.
6. ÇINGI DERGİSİ: Kayseri’de Süleyman Karacabey’in sahipliğinde yayınlanan Çıngı’nın 13 ncü sayısı bize ulaştı.
7. DİPLOATLAS DERGİSİ: Ankara’da Kaya Dorsan’ın sahipliğinde yayınlanıyor. 16. sayısı bize ulaştı Diploatlas’ın.
8. ÜÇÜNCÜ HEDEF GAZETESİ: Azerbaycan’ın Başkenti Bakü’de yayınlanıyor. 2012 nci yılına ait 15 nci sayısı bize ulaştı bu gazetenin. Baş redaktoru: Gardaş Elişoğlu..
9. ZİYALI OCAĞI DERGİSİ: Azerbaycan’da aylık yayınlanıyor. 3 ncü sayısı bize ulaşan Derginin Direktoru: İlahe Bayandur.
10. KARINCA DERGİSİ: Türk Kooperatifçilik Kurumu tarafından Ankara’da aylık yayınlanıyor. Sahibi: Prof. Dr. Nevzat Aypek olan Karınca’nın 905 nci sayısıyla birlikte, “Karınca Kardeş” çocuk eki de 32 sayfayla yayınlanmış olarak bize ulaştı.
11. FEYZ DERGİSİ: Şenel İlhan’ın sahipliğinde Ankara’da aylık yayınlanan Feyz Dergisinin 252. sayısı bize ulaştı.
12. ANADOLU’NUN SESİ GAZETESİ: Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünce aylık yayınlanan Anadolu’nun Sesi Gazetesinin 307. sayısı bize ulaştı. Sahibi Murat Karakaya
13. GÖNÜL DERGİSİ: Ankara’da aylık Şenel İlhan’ın sahipliğinde yayınlanıyor. Gönül Dergisinin 10. sayısı bize ulaştı.
14. DÜNYADA KİLİS BÜLTENİ: İstanbul Kilis Vakfı’nın yayınorganı. İki ayda bir yayınlanıyor. Sahibi: Yaşar Aktürk olan bültenin 149 ncu sayısı bize ulaştı.
15. YENİ SES DERGİSİ: Osamaniye’de aylık yayınlanıyor. 198 nci sayısı bize ulaşan Yenises’in sahibi: Hasan Bölük.
16. YESEVİ DERGİSİ: İstanbul’da aylık yayınlanan Yesevi’nin 222 nci sayısı yayınlandı. Sahibi: Erdoğan Aslıyüce. 

Hiç yorum yok: