Azerbaycan Türkleri'nin M. Akif Ersoy Sevgisi
Prof.Dr.Tamilla Abbashanlı Aliyeva
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Öğretim Üyesi
Sona Çerkez Kuliyeva
Bakı Devlet Üniversitesi, Rus Dili Bölümü, Öğretim Görevlisi
Bu yazı Mehmet Akif Ersoy’u çok seven,
yazılarında hep onu anan, ölmez sanatkarın yoluyla giden Türk Dünyası
medyasının güzide yazarlarından biri unutulmaz insan İsa Kayacan’ın anısına ithaf olunur.
Bildiğimiz gibi, Türkiye’nin istiklal
şairi Mehmet Akif Ersoy bütün Türk dünyasında olduğu gibi, Azerbaycan’da çok
sevilir ve eserleri her kesin diller ezberidir.
Bunu kanıtı olarak Azerbaycan Milli Elmler Akademiyası Ord.Prof.Ziya
Bünyadov’un adını taşıyan Doğuşünaslık Enstitüsünün İlmi Şurasının kararı ile Bakı’da yayımlanmış
Mehmet Akif Ersoy’un Yaratıcılığında İçtimai Problemlerin Bedii Tecessümü
kitabını göstere biliriz. Kitabın yazarı Kafkas Üniversitesinin Öğretim Üyesi
Doç.Dr.Seriyye Gündoğdu’dur. Seriye Hanım Azerbaycan’da Türk edebiyatının
tanınmasında, tebliğinde büyük emeği olan bilim insanlarından biridir. Kitabın ilmi editörleri Prof.Dr.Gövher
Bahşeliyeva, Dr.Elmira Memmedova’dır, kitab hakkında ilmi fikirleri
Prof.Dr.Aydın Abıyev, Prof.Dr.Asger Rasulov, Prof.Dr.Penah Halilov yazmışlar.
S.Gündogdu kitabın ilk sayfalarında
Mehmet Akif hakkında şöyle yazmıştır: “Mehmet Akif Türk gençliğine, vatanı canı
kadar sevenlere, aydınlara eserleri ile ciddi etki göstermiştir. Buna göre de
şairin şöhreti Türkiye sınırlarını aşarak Türk halkları arasında büyük nüfuz
kazanmıştır.”
Kitaba Azerbaycan’ın çok ünlü Türkologları Prof.Dr.Gövher Bahşeliyeva ve Prof.Dr.Aydın
Abıyev ön öz yazmışlar. Gövher Hanım
genç bilim insanı araştırmacı Seriyye Gündogdu’nun konu üzerinde titizlikle çalıştığını, Türk
Dünyasının önde gelen şairlerinden olan Mehmet Akif Ersoy’un azatlığın, özgürlüğün
sesi olduğunu dile getirmiştir. Aynı zamanda şunu da demiş ki, bu eser Mehmet
Akif şahsiyetine sonsuz sevgi ile yazılmıştır, bu sevgi sadece eser müellifinin
değil, bütün Azerbaycan Türklerinin şaire olan sevgisidir.
Mehmet Akif Ersoy hakkında yazılmış bu
güzel araştırma hakkında kitabın editörü Prof.Dr.Aydın Abıyev şunları
yazmaktadır: S.Gündogdu M.Akif Ersoy’un yaşamı ve yaratıcılığı
hakkında Azerbaycan edebiyatı tarihinde ve Doğuşünaclık bilim alanında geniş,
etraflı araştırma yapmıştır. O, şairin edebi, sosyal ve felsefi idealarını
ışıklandırmış, yaşadığı dönemin sosyal problemlerine onun münasebetini
aydınlatmaya çalışmıştır. S.Gündogdu
M.A.Ersoy’la ilgili Türkiye ve Türkiye dışında yayımlanmış bol malzemeden ,
edebiyat ilmi ile uğraşan ünlü bilim insanlarının teorik-estetik eserlerinden
istifade etse en fazla dikkatini Mehmet Akif’in eserlerine yöneltilmiştir. O
Mehmet Akif Ersoy’un fikir ve düşüncelerinden bol bol istifade etmiştir.
Prof.Dr.A.Abıyev’in fikrince, S.Gündogdu
Mehmet Akif Ersoy hakkında şunları dikkatimize iletmiştir: M.Akif Ersoy hakkında
yazılmış bu değerli eser istiklal şairine ithaf olunsa da geniş anlamda XX.
asır Türkiye edebiyatının öğrenilmesinde, Azerbaycan-Türkiye edebi
ilişkilerinin gelişmesinde önemli kaynaklardan biri olacaktır. Eserde okurların
dikkatine sunulan ilmi fikirler ve söylenilen değerli düşünceler bu kanaate
gelmeğe esas vermektedir.
Bakı’da faaliyet gösteren Kafkas
Üniversitesinin Öğretim Üyesi S.Gündoğdu’nun Mehmet Akif Ersoy’un
Yaratıcılığında Sosyal Problemlerin Bedii Tecessümü adlı eseri giriş, üç fasıl,
sonuç, son söz ve kaynaktan oluşmaktadır.
Giriş bölümünde yazar eserde
değineceği konulardan genel olarak konuşmaktadır: Zengin kültüre malik olan her
bir milletin tarihinde ünlü fikir ve sanat adamları olmuştur, Türkiye edebiyatı
tarihinde böyle insanlar çoktur. Onlardan biri de vatanı, milleti için canını
feda eden azatlık mücahidi şair Mehmet Akif Ersoy’dur. Yazar şairin yaşadığı o
dönemin önemli siyasi, içtimaı ve kültürel problemlerini gösteren, karışık bir
döneme “şahitlik” eden Safahat eserinden söz açıyor ve der ki, edebiyat teorisi
ile ilgili araştırmalar yapan bazı bilim insanları bu eseri o dönemin içtimai
siyasi manzarasını dolgunluğu ile gösteren manzum roman adlandırırlar.
S.Gündogdu eserinin giriş bölümünde M.Akif’in eserlerini bir bir tahlil ederek
onlar hakkında birkaç kelime ile okurlarına bilgi vermiştir. Şairin kaleme aldığı İstiklal Marşı’ndan
konuşurken Türk milletinin birlik be beraberliğinin gayesini, milli mücadelenin
ruhunu gösteren eser gibi bizlere takdim ediyor. Müellifin fikrince, M.Akif
Ersoy hiçbir eser yazmasaydı bile İstiklal Marşı şiiriyle dünya edebiyatı
tarihine altın harflerle yazıla bilirdi. M.Akif’in halkı düşünen fikirleri
S.Gündoğdu’nun dikkatini celp etmiştir. O şairin bu fikrini esas
alıyor:-Gülden, çiçekten aşktan yazmaktansa halka yol göstermek, yaralarına
melhem sürmek lazımdır”. Milletini canı kadar seven şair şahsi dertlerini,
duygularını kenara atıp halkının derdine derman olmaya çalışıyor.
Araştırmacının fikrine göre, Sovyet kuruluşu çökene kadar M.Akif’in
yaratıcılığını incelemek yasak idi. Onun azatlık fikirleri Rusya’nın esareti
altında inleyenlerin, Rusya’nın esaretine karşı çıkanların ekmeğine yağ süre
bilirdi. Ona göre de Azerbaycan’da M.Akif’in eserleri yasak idi. Hatta
Sovyetlerin ilk yıllarında Türkiye’ye gelip M.Akif’in konuşmalarını
dinleyenler, bu konuşmaları alkışlayanlar Rus şovinistlerinin eliyle buzlu
Sibirya’ya gönderildi, komünist terörünün kurbanı oldular. Bunların içinde
azatlık idealarını Mehmet Akif’in eserlerinden alarak yola çıkan Hüseyin Cavit,
Ahmet Cavat var idi. S.Gündogdu M.Akif’in Türkiye’nin istiklali ve arazi
bütünlüğü uğrunda ölüm dirim savaşında kalemi ve silahı ile ön sıralarda
olmasından söz açmaktadır. Şair hem ön, hem de arka cephelerde halkın
psikolojisini derinden öğrenmiş, yüzleştiği problemlerin nedenini açık aydın
görmüştür. Şair problemlerin hallini İslami ve milli değerlerde görüyordu.
Eserlerinin kökünde İslami ve milli değerler olduğu için onun eserleri ve bu
eserlerin araştırılması Rusya’da yasaklanmıştı. Hatta şairin kendi memleketinde
bile ona kötülük yapanlar olmuştur, onu retorik fikirler yayan, sanatkârlık
değeri az olan, zayıf eserler yazan idealist şair demiştiler.
S.Gündogdu M.Akif Ersoy hakkında
Türkiye’de yapılan araştırmalardan da söz açmaktadır. İlk araştırma eseri
şairin sağlığında ışık yüzü görmüştür, bu eser Süleyman Nazif’in “M.Akif –
şairin zatı ve eserleri hakkında bazı malumat ve tahkikat” eseridir. Böylece,
sıra ile o biri eserlerinin de ismini çekiyor ve birkaç cümle isle eserin
içeriğini anlatmaktadır. Örneğin, yazar-şair Orhan Seyfi Orhon’un Mehmet Akif’in
hayatı ve eserleri adlanan eseri 1937 yılında İstanbul’da Cumhuriyet
matbaasında basılmış, şairi seven okurlara takdim edilmiştir.
S.Gündogdu bir önemli meseleyi de dikkatimize
ulaştırmıştır. Yazıyor ki, Sovyetler Birliği döneminde ciddi anti-Türk rejimine
bakmayarak Azerbaycan’ın bilim insanları hayatlarını tehlikeye atarak M.Akif
hakkında değerli eserler ortaya koymuşlardır. O insanlardan bir kaçının ismini
söylemek makbule geçer. Örneğin; Ord.Prof.H.Araslı, Prof.Dr.P.Halilov, Prof.Dr.
A.Abıyev, Prof.Dr.A.Nebiyev, Prof.Dr.K.Paşayev, Prof.Dr.V.Arzumanlı,
Prof.Dr.A.Musayeva,, Prof.Dr.E.Cafer, Prof.Dr.C.Nagıyeva, Prof.Dr.A.Babayev vs.
isimlerini söylemek mümkündür. 2005 yılında Türkiyeli yazar A.Tüylü Mehmet Akif’de
Sosyal Problemler adlı eserini Azerbaycan Türkçesine çevirerek Bakı’da yayımlamıştır.
M.Akif hakkında bu değerli eserin Birinci
Faslı Edebi-İçtimai Muhit ve Mehmet Akif Ersoy adlanmaktadır. Eser müellifinin
fikrince, Mehmet Akif’i daha iyi anlamak için onun yaşadığı döneme gitmek
lazımdır. Bu fasılda yazar küçük başlıklara yer vermiştir. Örneğin Şairin
hayatı, Edebi-İçtimaı Muhiti; bir de Şairin Yaratıcılığı.
İlk küçük başlık altında verilen
malumatta şairin hayatının en ince detayları ile tanış oluyoruz. Şairin annesi,
babası yaşamı, ilk eğitimi vs.
S.Gündoğdu’nun M.Akif’in yaratıcılığından söz açarken onun eline kalem
alıp ilk eserlerini yazmasından konuşmuş ve demiş ki, şair ilk şiirlerini 17
veya 18 yaşlarında kaleme almıştır. Edirne’de baytarlık müfettişi olarak işe
başladığında ilk gazellerini yazmıştır. Şairin ölümünden sonra yapılmış
araştırmalarda yazılır ki, onun birçok şiirleri Safahat’a salınmamıştır. Araştırmacı S.Gündogdu’nun yazdıklarından belli
oluyor ki, Mehmet Akif ilk şiirlerini yazarken Bağdadi Ruhi’den etkilenmiş,
Fars şairleri Sadi ve Hafiz’in, Türk şiirinin önde gelen isimlerinden olan
Muallim Naci ve Abdulhak Hamit’in yaratıcılığına özel bir ilgi göstermiş, özel
ve dini duyguları ifade eden şiirler yazmıştır. Yazar M.Akif şiirinin halk
arasında bu kadar sevilmesini şöyle dile getirmektedir: “M.Akif azim ve metanet sahibi, korku
bilmeyen, oldukça mütevazi bir insan idi. Kendisini göze sokmayı bilmezdi, sözü
ve ameli aynı idi. Yalanı sevmezdi, yalancılara karşı mücadele ederdi. Onun bu
karakterini Safahat eserindeki Asim şiirinde görmekteyiz:
Zulmü
alkışlayamam, zalimi asla sevemem,
Gelenin
keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri
ecdadıma saldırdı mı, hatta boğarım.
-Boğamazsın
ki,
Hiç
olmazsa yanımdan kovarım…
Seriye Hanım Safahat’ın birinci cildinin
edebiyat âleminde çok ses getirdiğini söylemiş ve bu hakta geniş makale yazan
H.Sübhi Tanrıöver’in makalesinden söz açmıştır: “Safahat’ın en büyük değeri
bize hasretini çektiğimiz benliğimizi göstermesidir.”.S.Gündogdu Akif’in 1914
yılında Belin’e gedmesinden, o seyahatle ilgili notlarından, Doğu ile Batı
hayatının özelliklerini mukayeseli şekilde anlatan “Berlin Hatıraları”
eserinden söz açmıştır. Yazar şairin Berlin’den sonra Mısır’a seyahatinden,
onun Hz. Muhammet Peygamber’in mezarını ziyaret etmesinden, şairin kaleme
aldığından söz açmıştır. Bu bölümün sonunda S.Gündogdu ölmez şairin edebiyat
hakkında her dönem için önemli olan fikirlerini dile getirmiştir: “Edebiyat bu
gün için içtimaiyatın gözünü açacak, ahlakını süsleyecek, bize edep dersi
verecek özellikte olmalıdır. “ Kitabın yazarı M.Akif’in fikirlerine uygun
olarak bu cümleleri dile getirmiş ve bununla da “Şairin Yaratıcılığı” bölümünü
şöyle toparlamıştır: “Edebiyat “edeb” sözünden geliyor, bir terbiye aracıdır.
Millet kendi şairinden çok şey umuyor. Eğer şair milletin derdini dile
getirmezse, halkın derdiyle ağlayıp sevinci ile gülmezse böyle şairin
yaratıcılık ömrü kısa olur. M.Akif’in bütün Türk Dünyası tarafından
sevilmesinin sebebi de onun millet aşkı ile yanıp tutuşması olmuştur.
S.Gündoğdu’nun eserinin 2’ci
bölümü İçtimai Problemlerin Koyuluşu ve Edebi Yönden Araştırılması
adlanmaktadır. Seriye Hanım bu bölümü aşağıdaki başlıklar halında vermektedir:
1. Eğitim meseleleri; 2. Cemiyette manevi değerler; 3. Avrupa ve Avrupa
“kültürüne” münasebet; 4. Savaş ve milli mücadelenin edebi yönden tahlili; 5. Devletçilik ve Devlet idaresi.
Yazar şairin eğitim hakkındaki
fikirlerinden konuşurken onun dediği ölmez fikirlere müracaat ediyor: “Maarif…
Maarif… Bizim için başka bir çare yoktur. Eğer yaşamak iste yirikse her şeyden
önce maarife bakmalıyız. Dünya da maarifle, din de maarifle, ahret de maarifle. Her şey maarifle
bağlıdır. Yazar diyor ki, M.Akif’in
altıncı kitabı olan “Asim” eserinde onun
ilme, maarife, irfana verdiği değer göz önündedir:
Doğrudan
doğruya Kur’an’dan alıp ilhamı,
Asrın
idrakine söyletmeliyiz İslam’ı.
Kitap yazarının fikrince şair milli
mücadele yıllarında halka hitap ederken, camilerde vaazlar verirken, yazdığı
şiir ve makalelerde maarifçiliğin ne kadar önemli olduğundan söz açmıştır.
Şaire göre, ilimsiz ve cahil milletin geleceği yoktur.
Mehmet Akife sevgi ve saygı yazılmış
bu kitabın şairin eğitime verdiği değerle bağlı bölümünde önemli meselelere
dikkat yetirilmiştir. Örneğin: aile-mektep-çocuk üçlüğü içerisinde geçirilen
telim-terbiye meselesi. M.Akif’e göre çocuğu eğitmek küçük yaştan başlamalıdır.
Şair cemiyetteki cahilliğin nedenini okulların yetersizliğinde görüyordu. Şair
milletin cehaletten kurtulmayın yolunu ilimde ve öğretmende görüyordu. Şaire
göre, öğretmen milleti ileriye götüren güçlü bir ordudur. Okulları dikkatten
kenarda kalan, öğretmeni zayıflayan, ihtiyaç içinde yaşayan millet uçuruma
yuvalanmaktadır. Şair diyor k, okul ve öğretmenlerin vazifesi öğrencilerine
ilim vermektir. Kitabın yazarı M.Akif’in eğitim meseleleriyle bağlı fikirlerini
ele alırken şairin aydın ve halk fikirlerine de dikkat yetirmiştir. M.Akif’e
göre aydın fikirli insanlar halka onun anlaya bileceği şeylerden konuşmalı,
onun duygu ve düşüncelerini ezip geçmemelidir. Kitapta şairin bu fikirlerine
önem verilmiştir: Bizi kurtaracak yegâne çare maariftir, gerçek ve hakiki
maarif. Ülkemize bun u getire bilsek, o zaman kurtuluruz. Maalesef, maarif
ülkemize giremedi. Cahil halk yazıp okuyamıyor, yazıp okuyanlar ise ne dünyaya,
ne de ahrete yaramayan bir sıra teori ile uğraşmaktadır”.
Eğitim meselelerinden konuşan M.Akif bu
işte komşu ülkelerin tecrübesinden söz açmayı da unutmuyor. Örneğin; Rus
milletinden konuşurken onların ne kadar çalışkan olduğunu, Rus aydınlarının
halkın menafiyi uğrunda gördükleri işlerden konuşmuştur. M.Akif’in aydın ve
halk fikrinden yola çıkan S.Gündogdu burada da M.Akif’in Rus aydın fikirli
insanlarından örnek getirdiğini söylemiştir ve onun bu fikrini aşağıdaki gibi
özetlemiştir: “M.Akif’e göre Rus
halkının yüzde yetmiş faizi okuma-yazma bilmiyor, ama Rusya’daki aydınlar
ısrarla halka taraf yönelmiş, onlarla yakından ilgilenerek sosyal bütünlüğü
korumak yönünden halkı bilgilendirmeğe çalışmışlardır. Sonuçta Rus halkında
belli bir ilerleyişin oluştuğunu, durumun değerlendirile bilecek bir duruma
geldiğini söylemiştir.” M.Akif’in fikrince, ülkesinde aydın fikirli insanlar
halkı göz ardı ederek faaliyet gösterir. Onun fikrince, halk için yazılan
eserler başa düşülür şekilde yayımlıyor, halkın eğitim alması için istenilen
yardım gösterilmiyor, aydınlar toplumun duygularına tercüman olamıyorlardır.
S.Gündogdu M.Akif hakkında yazdığı eserinde
şairimizin cemiyetteki manevi değerlere
münasebetini bildiren fikirlerine de yer vermiştir. Kitap yazarının fikrince,
M.Akif “Fatih Kürsü” eserinde ahlak,
marifet, fazilet konularını daha dolgun, ardıcıl şekilde göstermiştir. M.Akif
ahlakın ve faziletin kaynağını dinden görmektedir. M.Akif’e göre, milletleri
yaşatan esas amil milli ahlakı besleyen milli ruhtur, eğer ahlak çökerse millet
mahıv olur. Şaire göre, cemiyette negatif hallerin çoğalması, cahillerin
çoğalması ile ilgilidir.
Kitap yazarının fikrince, M.Akif
cemiyetteki manevi değerlerden konuşsa da kendisi de manevi yönden zengin bir
insan olmuştur. Şair vefat eden arkadaşının beş evladını kendi evlatlarından
ayırmamış, onları büyütmüştür. Bir de “İstiklal Marşı” için aldığı parayı
kimsesiz çocuklar vakfına hediye etmiştir. Bunlar M.Akif’in manevi yönden ne
kadar temiz bir insan olduğunu kanıtlamaktadır.
M.Akif hakkında Azerbaycan’da basılmış
bu kitaptan okuyoruz ki, şair cemiyetin temeli olan aile hayatına büyük önem
vermiştir. Ona göre, mutluluk ve rahatlık yalnız aile hayatında mevcuttur.
S.Gündogdu şairin aile münasebetlerine, kadın hukukuna ithaf olunmuş
eserlerinden söz açmaktadır. Kadının dövülmesini, boşanmamı “Emri İlahi” olarak
kabul edenlere karşı çıkmakla cemiyeti kurtarmaya çalışan M.Akif kadına yüksek
değer vermiştir.
S.Gündogdu’nun kitabının 2’i faslındaki
bölümlerden biri de M.Akif’in Avrupa ve Avrupa “kültürüne” karşı münasebeti
adlanır. Seriye Hanım asıl konuya –yani M.Akif’in Avrupa ve Avrupa “kültürüne”
karşı münasebeti adlı konuya girmeden önce o dönemin Türkiye’sine kısa bir
seyahate çıkıyor ve şunları dile getirmektedir: “Osmanlı İmparatorluğunun
zayıflaması Avrupa’yı çok sevindirdi. Bir zamanlar Osmanlı padişahlarını
gezdiren atların üzengisini öpmeği kendine şeref bilen Avrupalılar bu gün onun
karşısında güçlü biri gibi durmuştur. Osmanlı Padişahının bir işaretinden
korkuya düşen Avrupa kralları şimdi Osmanlı’nın zayıfladığını görüp onun iç
işlerine müdahile ediyordular. Şimdi Avrupa’nın karşısında güçlü Osmanlı yok
idi. “Medeniyet” maskesi altında “Savaş labüttür”, “Güçlü zayıfı ezer”, “Medeni
milletler böyle olmalıdır” vs. siyasi sloganlar altında dünyanın dört yanında
soykırımlar yapıyordular”. M.Akif Avrupa’nın İslam ülkelerindeki bu zulme karşı
“Hakkın Sesleri” adlı kitabında hak sesini yüceltmiştir. Şair Fransızlarla
savaşan Almanların çalışmakla uğur kazandığını ve bunun aynı zamanda halkla
aydın fikirli insanların sağlam münasebet sonucunda olduğunu dile getirmiştir.
S.Gündogdu yazıyor ki, M.Akif ilim ve teknolojiden konuşurken ilkin olarak
milli ruha üstünlük vermiştir. Bu hakta o Japonların gördükleri işlere değer
vermiştir. Şairin fikrince, Japonlar Batının elim ve teknolojisinden istifade
etmişler, fakat taklit etmemişler. Onlar bunu manevi değerlerine esaslanarak
ona uygun şekilde hayata geçirmişlerdir. Şair “Süleymaniye Kürsüsünde” adlı
eserinde Japonların uğur kazanmaları ile eşit olarak Türklerin geri kalmalarının
nedenini de açıklamıştır.
S.Gündogdu’nun kitabında M.Akif’in bu
günle çok sesleşen bir bölümü de var. Rusya’nın elinin altında inleyen
Müslümanların durumu. Kitabın yazarı
şunları söylemektedir: Şair “Süleymaniye Kürsüsünde” adlı eserinde vaizin
dilinden Rusya’yı tasvir etmiştir. Düşünen başlar kesilir, “medeni” Avrupa ise
görmemezlikten geliyor. Bütün bunları M.Akif manzum şirinde böyle ifade
etmektedir;
O
zaman Rusya’da hâkimdi yaman bir tazyik,
Zulmü
sevdirmek için var mı ya bir başka tarik?
Düşünen
her kafanın mutlak ezilmekti sonu!
Medeni
Avrupa bilmem, niye görmezdi bunu?
Evet, bu mısralar içimizi sızlattı.
“Medeni” Avrupa bu gün Müslümanların, Türklerin hem sevinçli, hem kederli
günlerine karşı sorumsuz olmaları bizi çok üzdü. Hocalı soykırımı Avrupa’nın
umurunda değil, ama Avrupa Ermenilerin olmayan soykırımına “gözyaşı”
dökmektedir. Keşke Mehmet Akif yasasaydı ve bunları görseydi…
M.Akif’e ithaf olunmuş bu kitapta
M.Akif’in yaratıcılığında savaş ve milli mücadelenin edebi yönden yansıması da
vardır. Şaire göre, Osmanlı toplumunu sosyal çöküşe uğratan faktörlerden biri
yoksulluk ve bir de devleti zayıflatan savaşlar idi. Birinci Dünya Savaşı,
Balkan Savaşı vs. felaketler şairin şiirlerinde gösterilmiştir. Bildiğimiz
gibi, 1914 yılındaki I.Dünya Savaşında Osmanlı Devleti zorla savaşa
sürüklenmişti. Bu fırsatı elinden kaçırmayan Rusya Doğu Anadolu’ya hücum ederek
orada çok yerleri işgal etti. Batı Devletleri de Rusya’dan geri kalmadılar,
onlar da Çanakkale Boğazına girmeğe çalıştılar. 1918 yılında Mondros sözleşmesi
ile Osmanlı İmparatorluğu çöktü. O günlerde Prof.Dr.M.Ergin yazıyordu: Kılıcın
simgesi şanlı Türk Ordusu adına Anafartalar kahramanı Mustafa Kemal Atatürk,
kalemin simgesi ise “Şehitler Destanı”, “Çanakkale Destanı” ile Mehmet Akif
idi. S.Gündogdu yazıyor ki, o zorlu günlerde
Mehmet Akif Batıcıları, İslamcıları, Türkçüleri ve bütün aydınları milli
birlik uğrunda birleşmeğe çağırıyordu. O günlerde M.Akif o günlerde Osmanlı’nın
acı günlerini kaleme alıyordu. Şair yazıyordu ki, Osmanlı yeni ayrılmış balkan
devletlerine mağlup olmuş, o günlerde Rumeli adlanan topraklarda yaşayan
binlerce Türk’e soykırım yapılmıştı. O günlerde Vardar nehrinin suları kandan
kıpkırmızı idi. Dağlar, taşlar “kırmızı ufukların altında her şey kıpkırmızı
idi”.
O günlerde Sırplar, Hırvatlar
camileri hayvan ahırına çevirir, binlerle Müslüman Türkünün imzasını taşıyan
şah eseri yok ediyordular. Balkanlardaki dehşete sabır edemeyen Mehmet Akif “bu
insanlık dramını” yürek ağrısı ile kaleme almıştır. M.Akif hakkındaki kitabın yazarı S.Gündoğdu
XX.asrın başlarında Balkanlarda Türklerin başına getirilen bu olayları XX.
Asrın sonlarında Karabağ’da yaşayan Azerbaycan Türklerinin başına getirilen
olaylarla karşılaştırır. Biz de ona cevap olarak diyoruz ki, her zaman
M.Akif’in dediği gibi, Batılıların kışkırtmasıyla başlayan bu olaylar Her zaman
Türklerin faciasıyla sonuçlanmıştır, her dönemde de Batı bu olayları kenardan
sakince seyir etmiş, müdahile etmemiş, bir kelime de söylememiştir.
M.Akif ise bu olaylara sorumsuz
kalmamıştır, yaşasaydı bu gün de kalemini kalbinin kanına batırarak ülkesinin
ve Türk Dünyasının derdini dünyaya iletirdi.
Seriye Hanım Çanakkale müjdesinin alan
M.Akif’in sevincini güzel, anlamlı cümlelerle ifade etmiştir. Yazar der ki:
“Çanakkale Destanı” eseri bu savaşta şehit ve gazi olan askerlerin hatırasına
yüceltilmiş en büyük abide idi:
-Ey
şehit oğlu şehit, isteme benden makber,
Sana
iki aguşunu açmış duruyor Peygamber!
M.Akif hakkında bu değerli eseri
yazan S.Gündogdu şairin İstiklal Marşı’ndan söz açarken şunları
söylemektedir:-Bu eserde köke bağlılık, birlik, hem fikir olmak, Türk-İslam
maneviyatı, vatan, millet, bayrak sevgisi vardır.
Yazar M.Akif’in devletçilik ve devlet
idaresi fikirlerini bir başlık altında toplamıştır. Şairin bu mefhumlar
hakkında fikirlerini anlatırken yazar şairin Kuranı Kerim’deki devletçilik ve
devlet idaresi hakkındaki fikirlerine istinat etmiştir. Şair devletten
konuşurken devlet başçısının en önemli vazifelerinden olan adaletin yerini
bulmasından konuşmaktadır. Gündoğdu yazıyor ki,
M.Akif “Asim” mesnevisinde şunları yazmaktadır: Sadece idarenin başında
duran insan dürüst olmamalıdır, etrafındaki insanlardan da bunu talep
etmelidir. M.Akif’in fikrince, devletin temel görevlerinden biri de
vatandaşlarının kanuna uygun davranmaları için şerait yaratması, cemiyete zarar
veren şahıslar hakkında gereken hukuki tedbirler görmesidir.
S.Gündogdu’nun M.Akif hakkında yazdığı
eserinin son bölümü M.Akif’in İçtimai-sosyal Konulu Şiirlerinin Sanatkârlık
Özellikleri hakkındadır. Yazar bu
fasılda ilk önce şairin şiirlerinin içerik, forma ve türlerinden, İstifade
ettiği aruz formalarından, Dil ve üslup özelliklerinden sohbet açmaktadır.
Seriye Hanım il önce şairin “Sanat
cemiyet içindir” fikrine önem vermiş, şairin sözleriyle bu fikri bir daha
onaylamıştır: “Cemiyete, insanlara hayır vermeyen sanat yerin dibine batsın”.
S.Gündogdu der ki, şair ömür boyu bu düşünce ile yaşamıştır, aynı zamanda şair
edebiyatın cemiyetteki rolünü yüksek değerlenmiş, onun etki gücüne inanıyordu.
M.Akif’e göre, konunun seçilmesi ve düzgün istifade edilmesiyle beraber fikrin
etkili tasviri de yaratıcılığın önemli şartlarından biridir. Tasvirlerde esas maksat olayı eşyalar
aracılığı ile vermektir. Örneğin, dilencinin sefaletini göstermek için o
zavallının evindeki bütün çıplaklığı ile merhamet uyandıracak ne kadar eşya
varsa onları göstermek daha etkili olacaktır.
S.Gündogdu’nun fikrince M.Akif eserlerini
en çok sevdiği aruz vezninde yazmıştır. M.Akif’in şiirlerinin dil ve üslup
özelliklerinden konuşan S.Gündoğdu bu konu ile ilgili şunları yazmaktadır: M.Akif’in yaratıcılığında Türk dili bütün
güzelliği ile öz aksini bulmuştur. M.Akif Türk dilini aruza en mükemmel uygunlaştıran
sanatkâr idi. M.Akif dilde sadelik taraftarı idi. İlk şiirlerinde Arap, Fars
kelimeleri kullansa da çağdaş şairlerden farklı olarak şiirlerini halk arasında
istifade olunan konuşma dilinde kaleme aldığını görmekteyiz. Aynı zamanda
M.Akif büyük sevgi ile ömrü boyu sanat felsefesine sadik kalmış, şiirlerinde
işlediği bedii ifade vasıtalarının tabii ve gerçekliğe uygun olmasına
çalışmıştır. O eserlerinin daha etkili ve güzel olması için bedii ifade
vasıtalarından maharetle istifade etmiştir.
Genç araştırmacı Seriye Gündogdu Türk
Dünyasının büyük şairi Mehmet Akif’e sevgi ve saygı ile yazdığı bu eser üzerine
çalışırken çok sayıda çeşitli dillerde edebiyattan istifade etmiştir. O
Azerbaycan ve Türkiye Türkçesiyle, Rus ve İngiliz dillerinde çok sayıda
edebiyattan kaynaklar almıştır. Eserin sonunda M.Akif’in hayat ve faaliyetini
aks ettiren resimler de vardır.
Sonuca
gelmeden onu da diyelim ki, Bakı’da faaliyet gösteren Kafkas Üniversitesi 2013
yılının Mayıs ayında Türk Dünyasını Işıklandıranlar: M.Akif Ersoy ve Hüseyin
Cavit konulu Uluslararası sempozyum düzenlediler, o sempozyuma dünyanın dört
tarafından Mehmet Akif Ersoy ve Hüseyin Cavit sevdalıları gelmişti. Bu
sempozyum bir daha kanıtladı ki, Azerbaycan Türklerinin M.Aki’fe dünya boyda
sevgisi ve saygısı vardır. Sempozyumun düzenlenmesinde Mehmet Akif Ersoy
kitabının yazarı Dr.Seriye Gündoğdu’nun büyük emeği vardır.
Eserin “Sonuç” bölümünden
sonra “Son Söz Yerine” isimli yazını Dr.Raşit Tahmezoglu yazmıştır. Bilim
insanı Mehmet Akif’ten sevgi ile konuşuyor ve bunları dile getirmektedir:
Azerbaycan okurları M.Akif’i şimdiye kadar “İstiklal Marşı” şairi gibi
tanıyordularsa, Türkoloji’mize kazandırılan bu eser sayesinde Mehmet Akif’e
Safahat ışığında bakacak, onu saygı ile anacaklar. Bu sevginin yolu ebediyete
kadar uzayacaktır.
Biz de bu fikirlere ortak olduğumuzu
söylüyoruz ve diyoruz ki, öyle eserler Türk dünyasını kaynaştıracak, dünyada
yaşayan Türklerin kalbinde Mehmet Akif’e büyük bir sevgi ateşi yakacaktır. Ne
kadar ki, Türk Milleti var onun büyük şairi, azatlık mücahidi Mehmet Akif Ersoy
da vardır. Artık Mehmet Akif Azerbaycan Türklerinin de evladıdır, o Azerbaycan
şairidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder