10 Ekim 2009 Cumartesi

Burdur TSO Dergisinin 16. sayısı
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Kuruluşlarımızın yayın organları. Dergileri, gazeteleri, bültenleri.
Kısa adı Burdur TSO olan, Burdur Ticaret ve Sanayi Odasının üç ayda bir yayınladığı dergi var. Adı: Burdur TSO.
Bu tür kuruluşların basın-yayın bölümlerinde, gazeteci kökenli isim ve imzalar görev yapınca, o kuruluşların yayın organlarında da gazeteciliğin genel ve bütünlük içindeki ilkeleriyle karşılaşılıyor.
Burdur Sanayi ve Ticaret Odasında da böyle. Gazeteci-araştırmacı, yazar Ahmet Can bu kuruluşun basın danışmanı. Burdur TSO dergisinin de Genel Yayın Yönetmeni, Yazı İşleri Müdürü ve editörü.
Derginin imtiyaz sahibi: Burdur Ticaret ve Sanayi Odası adına, Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Keyik.
Grafik tasarım ve mizanpaj: Hulusi İlhan’ın. Yayın Kurulunda; Ali Gür, İbrahim Solak, Ömer Faruk Gündüzalp, Şükrü Ürküt, Osman Kısaoğlu, Ahmet Can isim ve imzaları görülüyor.
36 sayfalık Burdur TSO Dergisinin 16 ncı sayısının kapağında;
Yılların hayali: Akdeniz Kalkınma Ajansı (AKA) gerçekleşti.. Kalkınmada Akdenizliyiz… Burdur, Isparta, Antalya tek il.. 2. OSB’nde sona gelindi.. Meclis toplantıları, cümleri, anonsları yeralıyor. Ayrıca, Burdur, Isparta, Antalya illeri haritaları, sınırları bütünlüğü içinde, AKA’nın merkezinin Isparta olduğu vurgulanıyor.
Yusuf Keyik ve Ahmet Can imzalı, başyazı ve sunuşlar olarak kabul edebileceğimiz sayfalardaki görüşlerden bazı cümleler naklederek devam edelim:
1-25 Temmuz 2009’da resmi olarak kurulan Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı’nın yapılanmasına ilişkin süreç içinde aktif olarak yer almaktayız. Bundan böyle Antalya, Isparta ve Burdur’dan oluşan Bölge’de “Batı Akdenizlilik” fikriyle, daha ciddi ve etkin çabalar içinde olacağız (Yusuf Keyik):
2-Dergimiz; ele aldığımız dosyalar ve kapak konularını, en güncel ve güvenilir istatistiki verileri, bilgileri, anlamayı kolaylaştıran grafik ve fotoğraflarla zenginleştirerek daha özenle vermeye devam edecektir (Ahmet Can),
Sonraki sayfalarda yeralanların bazılarının başlıklarından;
-SBS kutlamasından “İl Eğitim Konseyi” kararı, Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı Yönetim Kurulu, tarihe de not düşen ilk toplantısını yaptı. İlk Başkan; Prof. Dr. Muharrem Certel. 2. Burdur OSB Müteşebbis Heyeti, Yönetim ve Denetim Kurullarını belirledi, Burtrak sanayiye kazandırılacak, Gemi yan sanayi, Burdur TSO kütüphanesi çalışıyor,
-Kozluca Offroad, “Dükkanını erken aç” hedefli kahvaltı programları amacına ulaşıyor mu?,
-BAGEV, Tarım ve Hayvancılık Proje Araştırmasının Burdur ayağını başlattı. Burdur Köy-Koop’da rakipsiz seçim, yerel haberler,
-Başkanlardan basın bildirisi: Doğu Türkistan’da soykırım… Gömülü Çolpan’ın “Türkiyelim gel artık” adlı şiiri ve Muammer Susuzlu vefat etti, başlıklı haber ve rahmetli hemşehrimiz Susuzlu’nun “Burdur”um” şiiri. Muammer Susuzlu’nun anılan şiirinden iki dörtlük efendim:
Etrafında kerit taşlı dağları,
Yemyeşildir üzüm biten bağları,
Anlatır hep tarihiyle çağları,
Medeniyet kültürüyle Burdur’um.
*
Ankara’da Kayacan’ım, Balbay’ım,
Ordumuzda Generalim Albay’ım,
Fakir Baykurt her Nobel’e adayım,
Gururumuz,övüncümüz Burdur’um.

***
Tefenni’deki miniklerin şiir dünyalarından
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Çocuklarımız. Dünyamızın çiçekleri. Nefes almamızda varlıklarından mutlu olduklarımız çocuklarımız, yeğenlerimiz, torunlarımız.
Burdur ilimize bağlı, Tefenni ilçemizde faaliyet gösteren Namık Kemal İlköğretim okulunun sevimli, afacan, büyümüşte küçülmüşleri. Onlardan bazılarının şiirleri var elimde. Bazı şiirler önceleri yayınladığım için elimde kalmadı. Masamın üzerinde yer alanlar var bir demet. Anılan okulun 3-A, 4-A ve 5-A sınıfı öğrencilerinden bana ulaşan şiirler üzerinde mini bir gezinti yapmak istiyorum:
Armağan Arslan geçen yıl 3-A sınıfında okuyordu. Bir üst sınıfa geçmiş olmalı. Canım öğretmenim başlıklı şiirinde, “bilgi verirsin bana/Sorarsın anladınız mı? diye” mısralarıyla sesleniyor.
5-A sınıfından Bayram Yıldıran, doğadan söz ediyor. Doğanın yararlarını dile getiriyor şiirinde.
3-A sınıfından Zehra Öcal öğretmeniyle ilgili duygularını mısralaştırıyor ve “öğretmenler” üzülmesin temenni ve dualarını ortaya koyuyor.
4-A sınıfından Ayşe Firdevsi’de doğadan söz ediyor, ırmakların şırıl şırıl akışının çiçeklerin yemyeşil kokusunun doğanın korunmasıyla sağlanabileceğinin dikkatini çekiyor.
4-A sınıfından Ahmet Erkan sevgiyi hareket noktası yapıyor. Sevgi olmasaydı, dostluk ve kardeşlik olmazdı uyarısında bulunuyor.
Yine 4-A sınıfından Yüksel Nur, uyuşturucunun zararları üzerinde duruyor, “uyarılarımız boşa çıkarsa/Ölürsün ondan sonra” hatırlatmasında bulunuyor.

4-A sınıfının bir başka öğrencisi Rahime Gül, Sevgi, dostluk ve kardeşlik üçgeninin gerekliliğini anlatıyor, “Bizi mutlu etmek için, dünyamızda sevgi vardır” hatırlatmasıyla dikkat çekiyor.
Bir başka 4-A öğrencisi Makbule Şakır: “Sevgi dünyaları aşar/Kardeşlik bizleri aşar/Sevgi, dostluk, kardeşlik/Gelmiş bize böyle duygu” mısralarıyla ciddi bir hatırlatma ve uyarıyla karşımıza çıkıyor. 4-A sınıfının başka bir öğrencisi, Halide Türker. Kendisi ve dünyasıyla ilgili bilgiler veriyor. Bazıları bu bilgilerin: Boyu: 1.48, kilosu: 36, En sevdiği renk: Yeşil, En sevdiği spor: Basketbol, yüzme, Yemek: Dolma, Meyve: Şeftali, Oyun: Saklanbaç, Mevsim: Yaz, Ders: Matematik. Annesiyle ilgili şiirinden: Günlerime gün katan/Annem benim.
Bir başka 4/A sınıfı öğrencilerinden… Bana ulaşan dosya arasında yeralan ama, şiirin altına imzası konulmayan bir başka şiir. Sevgi başlıklı iki dörtlükten meydana geliyor. İmzası yok ama, bu şiirden bir dörtlük alalım:
Sevgi çok güzeldir,
İnsanları sevmeli,
Büyüklerimizi sayalım
Sevgi çok güzeldir.
Bu şiirin son dörtlüğü: Sevgili olalım/Çevremizi sevelim/Hepimiz kardeş olalım/Sevgi çok güzeldir.

***


Sayfalara bakarak
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Baktıklarımız. Gördüklerimiz ve değerlendirilmeleri için karar verip, sayfa ve sütunları arasında gezdiklerimiz..
Isparta ilimiz merkezinden “Paye Ortak Kitap” adlı bir bülten var. Fotokopi tekniğiyle çoğaltılıyor. “Paye Ortak Kitap”ın sahibi ve genel yayın yönetmeni Necdet Çelikdönmez.
Elimizdeki bülten Ekim 2008 ayına ait. 150 nci sayı olarak görülüyor. Bu bülten bünyesindeki arkadaşlarımız, yayın yerindeki benzeri başka kuruluşlarla ilgilerinin olmadığını söylüyorlar.
Bülten içinde değişik kişilerin biyografileri, yazdıkları ve ortaya koydukları özet olarak verilmeye çalışıyor.
Ekim 2008 ayındaki “Paye Ortak Kitap”da imzası bulunanlardan bazıları: Erol Ürkan, Necdet Çelikdönmez, Yasin Veli Doğan, Davut Tuna, Senem Ünal, Seyfeddin Çelikdönmez, Sabire Cenker, Salih Zeki Yıldırım, Bayram Bilgiç, İshak Ayan, Durmuş Erdoğan, Nurcan Uyar.
Edebiyatçı gözüyle, başlığı altında bendenizden sözetmişler. Teşekkürler efendim. Buradan bazı cümleler:
-“İsa Kayacan’ın Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğündeki görevi, kendisinin zirvesidir. İsa beyin 2000’li yıllarda Paye ve Umde Ortak Kitap’a yapmış olduğu sahiplenme, tanıtma gayretlerini unutmadık. O’nu şu sözümüzle teyid ediyoruz: Vefa geleceğimizdir. Bir yerde vefa yoksa, orada istikbalde mevcut değildir. Vefasızlık gösterenlerin vefasızlığın akıbetine düçar olması kaçınılmazdır. Soylu duayenimiz İsa Kayacan’a selam ve muhabbetlerimizi sunuyor, her daim yanında ve arkasında olduğumuzu deklare ediyoruz”…Yapılan hizmetler, çalışmalar unutulmamalı, çarçabuk büyüyen hormonlu kültür terbiyesizlerinden olunmamalıdır… Teşekkürlerimi sunuyorum efendim.
“Paye Ortak Kitap”ın son sayfalarında fotoğraflarının görüntü olarak verilişi yanında biyografilerinden sözedilenler de var. Bunların sıralanışı: Durmuş Öcal, Mehmet Doğan Silleli, Murat Yüksel, Mehmet İri, Mehmet Çetin Cengiz, Hülya Çelik, S. Atilla Konur, Zeki Çelik, Mehmet Doğan.
HACER GEZER
Antalya ilimize bağlı Alanya ilçemizde yaşayan Hacer Gezer, zaman zaman şiirleri ve mektuplarıyla bizimle selamlaşıyor. Birbiri ardına iki mektubu daha geldi Hacer hanımın. İki mektupdan :
Prof. Dr. Sayın İsa Kayacan hocam: Misafir olduğumuz bu dünyadan ebediyete intikal etmeden, tarihe ses bırakmanız gurur verici. İsminizin dillerde, sevginizin gönüllerde dolaşması, kalması yeterli olmamalı. İsa Kayacan ismi caddelerde, çeşmelerde, büstlerde olmalı, kalmalı bence.
Bizlerin derece ayarını yapan, basın dünyasının tanınmış ismi, baş tacımız, efsane insan İsa Kayacan’a, söz bal, sevgi petektir. Türk edebiyatının sanat güneşi İsa Kayacan hocamızın sayesinde, kalemimiz, ismimiz ilden ile, dilden dile, gönüllerden gönüllere şelale gibi çağlıyor. (Hacer Gezer, 13.10.2008 Alanya)
İsteyince şair olunamayacağını, özgürlüğe açılan yüreklerin şiir duygularıyla toplumun karşısına çıkabileceğini, istenince dost bulunamayacağını anlatan Hacer Gezer’in bir dörtlüğü efendim:
Şair coşkun dere gibidir,
Çağlayan, yufka yüreğidir,
İki gözü iki çeşme,
Duygu zenginliği, yüreğidir.
***
Geleceğin aydınlığından genç bir ses: Ökkeş Analık
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Toplum içinde, etrafımıza baktığımızda değişik görüntü ve karakterlerde insanlarla karşılaşırız. Bunların içinde tanıdıklarımız vardır, bir veya birkaç kez gördüklerimiz vardır. Yada hiç karşılaşmadığımız halde, sanki yıllardır görüşüp, tanıdıklarımız olarak kabullendiklerimiz vardır.
ÖKKEŞ ANALIK
16.01.1991 tarihinde Gaziantep’in İslahiye ilçesinde doğdu. Nurdağı İlköğretim okulundan sonra, Nurdağı Lisesi Sözel Bölümünden mezun oldu.
Burdur, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Bucak Hikmet Tolunay Meslek Yüksek Okulunun, Büro Yönetimi ve Sekreterlik Bölümünün birinci sınıfında okudu. Bucak’taki Yüksek Meslek Yüksek okulunda aktifliğiyle dikkat çekti.
Gazeteciliğe karşı ilgisi büyük olan Ökkeş Analık; “Gazetecilik yarını bugünden yaşamaktır” dedikten sonra, “Yazmak için sevmek, sevmek için yazmak gerekiyor” diye de ilave de bulunuyor.
Yerel gazetelerin bazılarında değişik haberleri yayınlanan Ökkeş Analık, köşe yazılarıyla da dikkat çekmeye başlayan genç isim ve imzalarımız arasında yeralayor. Araştırma ve gezi yazıları, röportajları, anket çalışmaları var göz dolduran. Gazetecilik, fotoğrafçılık, kameracılık konularındaki eğitimini her geçen gün artırıyor. Yerel ve ulusal basında çalışan gazetecilerle görüşüyor, bilgi ve tecrübesini geliştiriyor. Sekreterlik alanında konferanslara katılıyor. Bilgisayar kurslarına katılarak bu alandaki gelişimini sağlıyor.
Nurdağı’nda faaliyet gösteren Tuncer Ajans’ta görev yaptığı yıllarda, epey tecrübe sahibi olduğunu söylüyor. Burdur ilimize bağlı Bucak ilçemizdeki Gündem ve Hedef gazetelerinde de yayınlanmış haberleri var. Nurdağı’nda yayınlanan Fısıltı Gazetesinde Yazı İşleri Müdürü olarak çalışmış.
GENÇLİK DERGİSİ
Ökkeş Analık’ın gönderdiği bir dergi var. Adı: MAKÜ ‘GENÇLİK’ HTMYO. 6 ayda bir yayınlanan bu derginin ilk sayısının kimliğine bakıyoruz: HTMYO Gençlik Dergisi adına imtiyaz sahibi: Hüseyin Dalgar. Sorumlu yazı işleri müdürü: Ayşe Yıldırım. Editör: Hakan Acar. Sorumlu Öğrenci Halk Bilimi ve Spor Topluluğu Basın-Yayın Birimi üyesi: Ökkeş Analık.
Dergi, öğrencilerin gelecek aydınlığı arayışlarıyla yayınlanan bir görünüm arz ediyor. Ökkeş Analık “dergi çıkarma maceraları”nı anlatıyor ilk sayfada. Sonra Bucak ilçesi tanıtılıyor. Yüksek Okulun kuruluş tarihi ve özellikleri, Bucak-Burdur ve Krotoszyn Polonya arasındaki işbirliği ve kardeşlik köprüsü, AB projesi çerçevesinde ele alınıyor, arkasından okuldan değişik haberler verilmekte.
Örnek bir girişimci Mehmet Cadıl’ın hayatından kesitler aktarılıyor bir başka sayfada. Haberler, sayfalardaki yerlerinden sesleniyorlar. Kariyer günleri, bileşim günleri başlıklarıyla verilenler dikkat çekiyor.
Halil İbrahim Demir’le yapılan röportaj, tarih köşesi, edebiyat köşesi, şiirler, ilk Türkçe gazetemiz Takvim-i Vakayi gazetesi hakkında kısa bilgi, Ermeni meselesiyle ilgili bazı satırbaşları… Okuldan seçme fotoğrafların sergilenişi..
Bugünün amatörleri, yarının profesyonel gazete ve dergicileri olacaktır. Tebriklerimi sunuyorum efendim..

***
Nurten Emre’nin şiir dünyası
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Kitapların, yayın öncesi bazı aşamalardan geçtiğini hepimiz biliyoruz. Her kitap, şairi veya yazarı için bir “doğum” dur.
Sayfalara aktarılanların, kalıcı olup-olmadıklarının tespiti için zaman gerekir.
Nurten Emre’yi, yıllar önce bir arkadaşım aracılığıyla tanıdım. Bursa’dan seslenen, yazıp yayınladıklarıyla sanat ve edebiyat dünyamızda yol alabilmenin heyecanı içinde olduğunu gördüm.
Duygularındaki bütünlük, ortaya koyduklarıyla, okurlarının karşısına çıkışlarıyla, ümit veren genel bir görünüm ortaya konuluşu gerçekleri vardı, mısra mısra, sayfa sayfa.
Elinizdeki “Hüzün” kitabıyla okurlarının, sanat ve edebiyat kamuoyunun karşısına çıkan Nurten Emre’nin şiirleri, gerek başlıkları, gerekse içerikleri itibariyle içimizden, aramızdan birinin seslenişleridir.
O’nun akşam üzerleri bekleyişleri vardır. Bekledikleri vardır duyguları içine karışan. Avunmalarındaki, avutmalarındaki netlikler yorumlara ihtiyaç duymayacak kadar netlik içindedir.
-“Canım güzel İstanbul/Arıyorum seni, nerdesin?/Sesimi işitir misin?/Özlüyorum seni ama bulamıyorum/Gençliğimdeki İstanbul değilsin”lerle, değişimlerin üzerindeki perdeleri aralar, gördüklerini böyle net olarak ifade eder Nurten Emre.
Yayınladıkları kitaplarıyla da ses getirmeye başlayacak olan Nurten Emre’nin gelecek gün, ay ve yıllarda şiirimizin meşakkatli yolculuğunda yorulmadan doruklara ulaşma gayretinin meyveleriyle karşılaşacağımızı umuyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim.
Anlatımlarımız şiirlerle, düz yazıyla yani nesir türüyle de olsa, çıkış noktalarının hayalle gerçeğin-gerçeklerin birleşip bir araya gelerek anlatım zenginliği içinde kitaplaştırılmaları karşısında düşündüğümüz olur.
Mısraların altalta gelişiyle şiirlerin, satırların alt alta gelişleriyle, deneme, öykü ve romanların varolduğunu, destanımsı anlatımlarla, uzunca anlatımlarla bütünleşen sayfalarla okuyucu karşısına çıkıldığı gerçeğiyle sıklıkla karşılaşırız.
Bursa ilimiz merkezinden seslenen Nurten Emre’nin mısralarındaki anlatım zenginliğiyle bize ulaşanlar, uzunca dile getirilişler; şiirdir, öyküdür, destanımsı verilişler, yayınlanışlardır.
“Hasret” adlı bu kitabıyla yayın dünyamız içinden seslenen, herkese merhaba diyen Nurten Emre, milli duyguların değiştirilmesi için çaba gösterenlere karşı tepkilidir. Reddiyeler yazar uzun uzun. Saatlerce söylenir, yazdıklarıyla toplumun karşısına çıkar;
Kanla yoğrulmuş bu toprakları,
Çiğneyip geçme sakın,
Bu toprakları düşmanlara,
Satmak isteyenlerin,
Boyunlarına zincir takın..
Bu bir tavsiye değil, beklentidir, görülmesi gerekenlerdir. Nurten Emre iyimserliğini mısraların bütünlüğünde sıkça görür, sevinir, alkışlarız. “Ne çıkar saçlarında varsa kırlar/ Eğer içinde varsa sevgi/Yarınlar seni kucaklar” mısralarında anlattıklarını, ortaya koyduklarını Nurten Emre gerçeklerinden yola çıkarak değerlendirme yaptığımızda daha çabuk anlar, daha farklı bakış açılarıyla karşılaşırız.
Hasret kokan duygular içinden, sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim.
***
Ahlat Gazetesi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Bazen değişik visilelerle size ulaşan yayınlar olur. Ahlat Gazetesi de bunlardan biri. Bir toplantıda bana ulaştırıldı. Dergi boyutu ve görünümünde 96 sayfayla günyüzü görmüş bir gazete-dergi.
Ahlat Kültür Sanat ve Çevre Vakfı adına sahibi ve yazı işleri müdürü: İlhami Nalbantoğlu. Bekir Sıtkı Özyurt ve Mısra Morgül imzalarının da gazetenin yayımında hizmet katkıları var. Yazışma adresi: Sakarya Cad. No:17–16 Yenişehir-Ankara.
Elimizdeki 100 sayı özel sayı olduğu için, belki böyle dergi görünümünde hazırlanmıştır.
Ahlat gazetesi 01 Ağustos 1993 tarihinde yayın hayatına merhaba demiş. Gazetenin sayfaları arasında Ahlat, değişik yönleriyle anlatılmış, aktarılmış, bilgi ve belgelerle ortaya konulmuş efendim.
Önce Bitlis’den, sonra Ahlat’tan sözediliyor, coğrafi bilgiler, tarihi anlatımlar ortaya konuluyor.
Gazete sayfalarında imzaları görünenler;
-Kamran İnan, Ahmet Eren, M. Orhan Kürümoğlu, Cemil Özgür, Nihat Özdemir, K. Mümtaz Akışık, M. Asım Kocamustafaoğlu, Prof. Dr. Necdet Adabağ, Mustafa Yıldırım, Dr. Tekin Bingöl, Prof.Dr. Alper Uraz, M. Nezir Gencer, Dr. Kemal Süzer, Fehmi Haspolat, Cevdet Özdemir, M. Törehan Serdar, M. Nevzat Kürüm, Mevlüt Gülmez, Ayten Özyazgan Hakverdioğlu, Kemal Gündoğdu, Cüneyt Gündoğdu, Dr. Kasım Küfrevi, Can Dündar, Orhan Erinç, Nail Güreli, Prof. Dr. Mümtaz Soysal, Doğan Kurban, Oktay Ekinci, Özlem Kızıltepe, Bülent Demirburak, Özlem Kızıltepe’nin röportajları, İlhami Nalbantoğlu vd. isimler, imzalar.
Şiir dostlarının buluşma noktasındakiler. Şiirler. Ahmet Tufan Kazgöl, Dervişoğlu Kavalcı Recep, Hüseyin Deveci, Güven Ayber, Tahsin Kalender, Hüsamettin Bilgen, Mısra Selin Nalbantoğlu, Kenan Mümtaz Akışık imzalı şiirler. Bunlardan Tahsin Kalender’in “Ustalar”ından iki dörtlük efendim.
-Durmadan çalışır, leylü Nehar,
Şehirler kurar gülyüzlü ustalar,
Gidince kar kışlar, gelince bahar,
Ahlat’lıdırlar işte bu ustalar.
*
Usta Şagirtler, Hasan Padişahlar,
Dantel gibi işlenmiş taşlar,
Kale’de Meydanlık’ta Estervaşlar,
Ahlat’lıdırlar işte bu ustalar.
Ahlat Kültür Sanat ve Çevre Vakfı’nın yayın organı olan, Ahlat Gazetesinin hazırlanıp yayınlanmasında emeği geçenleri kutluyorum efendim.
***
Bet beniz arasında
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Kayseri’de aylık yayınlanan Erciyes dergisinin ekiyle, zaman zaman gelen kitaplar var. Yani, derginin eki olarak değil de, dergiyle birlikte postayla geliş biçiminden söz etmek istiyorum efendim.
Bu kitaplardan biri, Ali Rıza Navruz imzalı “Bet Beniz Arasında” adlı 112 sayfalık şiir kitabı. Kayseri İl Özel İdaresi desteğiyle günyüzü gören kitap, Edebiyat Yolcuları yayınları arasında okurlarıyla buluşmuş, buluşturulmuş.
Takdim yazısı, Kayseri İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Mustafa Atsız’ın.
Sonra şiirler başlıyor. İlk şiirin adı: Yokluğuna yapışmak. Sonra, Islak kumru kanadı, Erciyes, Elif dedi ki, gibi başlıklı şiirler sayfalardaki yerlerinden sesleniyor efendim. Şimdi geriye dönelim, “Erciyes” adlı, başlıklı şiirden bir dörtlük alalım, nakledelim efendim:
Alparslan’a selam dursak ikimiz,
Kükreyince cihan tutsa sesimiz,
Sade kahve isteyince nefsimiz,
Talas bağlarında içsek Erciyes..
İnsan Kayseri’de oturunca, 1954 yılında Kayseri’nin Bünyan ilçesine bağlı Burhaniye köyünde doğunca, adı ve soyadı: Ali Rıza Navruz olunca, Erciyes’le ilgili duygularını mutlaka net ve duygu yüklü biçimde anlatacaktır. Tebrikler Ali Rıza Navruz, tebrikler.
Birinci bölüm: Mâhur Ağıt, ikinci bölüm: Kırık kaval, olarak adlandırılmış, ayrılmış. Hece vezni ve serbest tarzdaki şiirlerle oluşmuş, oluşturulmuş elimizdeki “Bet Beniz Arasında” adlı, Ali Rıza Navruz imzalı şiir kitabı.
Her şairin, her kalem erbabının kendine özgü bir anlatım biçimi ve genel görüntüsü vardır. Bu bilinen gerçeklerin başında yeralıyor. Ali Rıza Navruz ele aldığı işlediği, şiirleştirdiği duygularını toparlamadaki ustalığını hissettiriyor, gösteriyor.
BİR BİYOGRAFİ
Orhan Düzgün: Burdur’un Kemer ilçesinin Elmacık köyünde doğdu. Ankara Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesinde lisans, Afyonkarahisar Kocatepe Ü. Yüksek Lisans eğitimi alan, Düzgün İçişleri Bakanlığının Kaymakamlık sınavını kazanarak 1989 yılında Kırklareli Kaymakam adayı olarak göreve başladı.
Yabancı dil için İngiltere’de bulunan, Orhan Düzgün, değişik yerlerde Kaymakamlık yaptı. Vali yardımcılığı görevini yürüttü. İçişleri Bakanlığında Mülkiye Başmüfettişi olarak çalıştı.
Orhan Düzgün, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü olarak görev yaparken 28.08.2009 tarihli ve 14390 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla Ordu Valiliği görevine atandı.

***
Resmiyye Sabir’den: Unutdun beni
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Azerbaycan’ın başkenti Bakü’den gelen yayınların sayısı hızla artarken, bu artışa paralel anılan yayınların sayısı sayfalarındaki gezintimin genel görütüsünde zaman zaman kesintiler oluyor. Ama bu kesintileri ortadan kaldırma çabalarımı da aralıksız sürdürme gayretimle ortaya koymak istediklerim görülüyor, biliniyor.
Resmiyye Sabir, Azerbaycan’ın bilinen, tanınan ve alkışlanan şairlerinden.
Şiir yolunda aldığı mesafelerin giderek genişlemesi nedeniyle, gelecekte Azerbaycan’ın önde gelen şairleri arasında yeralacak inşallah.
Yenilerde bir şiir kitabı ulaştı bana. Adı: Unuttun Beni. 2009 yılının ilk aylarında Azerbaycan’da günyüzü görmüş. Resmiyye hanım, 260 sayfalık şiir kitabının ön iç sayfalarından birine; “Değerli İsa Kayacan hocam; Türk dünyasına verdiğiniz hizmetlerden dolayı sizi samimi kalpten kutluyor ve bu şerefli yolda hiç bir zaman yorulmayasınız diyorum. Yaptıklarınız sizi sevenlerin kalbinde her zaman yaşayacaktır. Azerbaycan’dan sevgi ve saygılarla-”şeklinde yazmış. Teşekkürlerimi sunuyorum efendim.
Kitabın redaktoru: Melahat Yusifgızı.
İlk sayfalardan birinde Müelliflerin, yani Resmiyye hanımın bir sunuşu, önsözü var. Kitabın adı olan ”Unutdun Beni” adlı şiirin musikisi:Nadir Azimovundur’a ait. Sonra gelen pek çok şiirin musikisi de Nadir beye ait. Kitabın adı olan ”Unutdun Beni” 4 dörtlükten meydana geliyor, Bir dörtlüğü bu şiirin:
-Benli hatıralar solup sarardı,
Baht yıldızım söndü, dünya karardı,
Kalbimde susmayan bir ses ufaldı,
Unutdun beni..
Resmiyye Sabir, şiirlerinde değişik konular üzerinde durup, bu konuların işlenişini, mısralara dökülüşünü gerçekleştirirken, bir rahatlık içinde görünüyor. Yani zorlama, zorlanma gibi sıkıntılardan uzak.
Sayfa 94’deki “Sevgimiz Üçün” başlığı altındaki mısralar. Bu şiirin musigisi Sedaget Arifgızınındır. Bir dörtlüğü bu şiirin efendim:
-Bu ne ayrılıgdı vadesiz-vakıtsız,
Belki günahkârıg, belki günâhsız,
Sen talesiz oldun, ben de ki, bahtsız,
Unudag her şeyi sevgimiz içün.
Resmiyye Sabir: Masallı rayonunun Erkivan kentinde doğdu. İnşaat Mühendisleri Üniversitesinden mezun oldu. Azerbaycan Yazıcılar Birliğinin üyesi, Dünya Genç Türk Yazarlar Birliğinin yaradıcılarındandır.
Değişik ödüller alan, şiirleri Türkiye, Irag, İran, İsveç, Almanya, Bulgaristan, Özbekistan başta olmak üzere değişik ülkelerdeki gazete ve dergilerde şiirleri yayınlanan Resmiyye Sabir, yurtdışındaki bir çok etkinlikte ülkesini temsil etti.

Hiç yorum yok: