Karaca Oğlan derki
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Prof. Dr. Saim Sakaoğlu
hocamızın her yayını, her makalesi dikkatle izleniyor. Feyzalınan
ağırlıklarıyla belliklerimizde yer ediyor.
Yenilerde bir kitabı daha geldi.
Adı: Karaca Oğlan Der ki (Eleştiri yazıları). 276 büyük sayfayla Kömen
Yayınları arasında Günyüzü görmüş.
Kitap oniki bölümden oluşmuş.
İlk bölümde, “Bir eleştirmen var idi” hazırlatmasından sonra, sıralanıyor:
Bilimsel eleştiri, ya da bilim
ahlakı,
Bilimsel hakemlik mi, bilimsel
soykırım mı?,
Yüzyılın bilimsel eleştirisi:
Eleştirinin, eleştirmenin ve
hakemlerin namusu ya da,
Eleştirinin şefaleti ve
intihalin zaferi,
Zalimana bir “Bilimsel eleştiri”,
Bir yazı başlığı: Beni
eleştirme!
Öteki bölümlerde, (2. bölümde)
Okumadan eleştirilen kitap: Karaca Oğlan-I,II,III’den sözediliyor. Zaten
Prof.Dr.Saim Sakaoğlu hoca, masamızdaki bu kitabını, Dürüst eleştirmenlere,
bilim ahlakına uyanlara ve yalanlar karşısında doğruyu savunan bütün kalem
sahiplerinin armağan etmiş.
Öteki bölümlerde, Karaca
Oğlan’ın sopasından sözederek Başkalarının da intihal yapacağından, hafıza
tazeliyen yazılardan, düşündüren belgelerden örnekler verilmiş.
-“Elinizdeki kitabı yorumlamakta
güçlük çekebilirsiniz. Bu kitap niye yazıldı diye sorabilirsiniz dendikten
sonra açıklamalarda bulunuluyor.
-“Bilim tarihinin büyük
çabalarla aklanan! en fiyakalı intihali ile, en rezil eleştirisi bu kitabın
satırları arasında buluştular. Mutluluklar diliyorum” denilişini de dikkatle
izliyoruz.
16 ncı sayfaya bakıyoruz. Bu sayfanın
ortasında bir ara başlık; Şairene bir vasiyet. Şöyle başlıyor:
Şiir de yazan ve bu ürünlerinde
Duacı takma adını kullanan Selçuklu tarihçisi Kamil Şahin’in intihalden canı
yanmış, 2004 tarihli bir vasiyetini aşağıya alıyoruz:
Evlatlarım sakın ha, intihal
yapmayın,
Sakın kimsenin ilmini çalıp
kapmayın.
Çünkü her araştırmada, ararlar
bir şek,
Benden intihal yapan eş…. şek,
Duacı sen onlara bırak, var
işine git,
Benden hırsızlıkla ilim çalan
i.oğlu.t.
***
Mukadder Özakman’dan: Karagöz
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Oyunlar
ve çevreci Ortaouyunu.. Karagöz. Hayrettin İvgin dostumun bana ulaştırdığı
Mukadder Özakman imzalı 240 sayfalı büyük boy bir kitap.
Merkezi
Ankara’da bulunan (Milletlerarası Kukla ve Gölge Oyunları Birliği) Türkiye
Milli Merkezi Yayınları arasında Günyüzü görmüş.
Önsöz,
UNIMA Türkiye Milli Merkezi Başkanı Mevlüt Özhan’a ait. Üç sayfalık önsözün bir
yerinde:
-“Karagöz
oyun metinlerinin yayınlanması Osmanlı’nın son dönemlerinde başlar. UNESCO
tarafından 2009 yılında Türkiye’nin Somut Olmayan Kültürel Mirası olarak kabul
edilen Karagöz’ü yaşatmak, tanıtmak ve geliştirmek için değişik çalışmaları
gerçekleştirmeliyiz” deniliyor.
Mukadder
Özakman’ın şiirleriyle, Karagöz anlatımının zenginleştirilmesini sağladığı
görülüyor iç sayfalarda. Hacivat-Karagöz söyleşileri, atışmaları, birbirlerine
karşı, söz üstünlüğü sağlamak için gösterdikleri çabalar, örnekleriyle kitap
sayfalarında verilmiş.
Sayfa
41’deki “Karagöz 1974” başlığı altında verilenlerden, yazılanlardan: Karagöz,
pencereye bakar. Efekte alkış sesleri işitilir. Hacivat görünür. Efekte alkış
sesleri duyulur. Hacivat, aşağıdaki semaiyi müzik eşliğinde okur: (Semai 12
dörtlükten meydana geliyor):
Bir ışık hızıyla geçiyorlar,
Dopdolu beklerken, boş kazan
geldi!.
Hani sayın baylar, nerde
adaylar?,
Ramazan gitmeden, Ramazan geldi.
Ne bakan, ne müdür, Mukadder
bilir,
Eski dost üstüne yenisi gelir,
Onlar bir göçsün bak, İşler
düzelir,
Gerçeği böylece bir yazan
geldi!..
Hacivat
ve Karagöz resimleri, sembolleşmiş, görüntüler, kitabın iç sayfalarında görüntü
zenginliği sağlamış. Mukadder Özakman, oyunların içeriğiyle ilgili
değerlendirmelerini şiirlerle sunmuş. Hacivat ve Karagöz’ün oyunlarını,
söyleşilerini karşılıklı konuşma, atışma, söyleşi biçiminde sürdürürken,
bakıyorsunuz, Hacivat veya Karagöz bir şiir okuyorlar.. Mukadder Özakman
şiirleri bunlar. Sayfa 164’deki “Cep Telefonu Destanı” vermek istediğimiz
örneklerimizden. Destan 8 ayrı dörtlükten meydana geliyor. Son dörtlüğü:
Uzar gider, Cep Telefon Destanı,
Ey Mukadder, ceplileri sen tanı
Kontör olsa kurtaracak vatanı,
Mangalda kül bırakmıyor,cebi
var!..
***
Hemşehrim Uğur Serttaş’ın Şiirlerinden
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Burdur’da olup, biten her
olaydan her gelişmeden, her üzüntü ve seviçten etkilenirim.
Hemşehrim Uğur Serttaş “Emekli
Çöpcü” ünvanıyla, şiirlerini Burdur Merkezde yayınlanan Yenigün Gazetesindeki
köşesinde okurlarıyla paylaşıyor. Anadolu Basınının en önemli özelliklerinden
biri de, yeni isim ve imzaların ortaya çıkışını sağlamasıdır. Yenigün Gazetesinin
yöneticileri bu önemli görevi yerine getiriyorlar, Uğur Serttaş’ın şiirlerini
yayınlayarak.
Uğur
Serttaş, şiirleri üzerine başlık koymuyor. Yani şiirler isimsiz. İsimsiz şiir
olur mu?. Demek ki oluyor.. Ama, her şiirin bir ismi olmalıdır. Başlıklar, şiirin
içinden kendiliğinden çıkar zaten.
Uğur
Serttaş şiirlerinden mısralar almaya başlayalım: Dört ayrı dörtlükten meydana
gelen “Dostum, arkadaşım bacım” mısrasıla
başlayan şiirden bir dörtlükle devam edelim:
Toprak
olmuşsun genç yaşında,
Başucundaki
fidan ağaç olmuştur,
Beklemişsindir
bir dal çiçek, bir dua,
Yıllar
sonra öldüğünü, biliyorum mu sandın?.
Uğur
Serttaş, duygularını şiirlerleştirirken, yaşanmışlıklardan yola çıkıyor.
Yorumları, ifade edişleri, arkasından soruları sıralanıp giderken, anlatım
yumuşaklığını ortaya koyuyor. Yedi dörtlükten meydana gelen “Denizden uzak,
bozkırdaki evimde” mısraıyla başlayan şiirden iki dörtlük alalım:
-Bulgur
tanesi koydum önüne,
Bir tas su ile birlikte, bakmadı bile,
Başını yavaşça, kaldırıp aldım elime,
Gagasında bezgin bir haykırış sessizce.
Martı iyileşince duracak mı penceremde,
Deniz kuşu O,ne bulacak bozkırda,
Kanat çırpacak biliyorum çok yakında,
Uygun bir rüzgârı bekleyecek sessizce.
Üçüncü Uğur Serttaş şiiri 5 ayrı beşlikten
meydana gelen “Genç dediğin dalgalanır” mısraıyla başlıyor. Buradan bir beşlik:
Esen
rüzgarlar, kopan fırtınalar,
Kabartsa
da dalgalarını,
Lodos
olsa da limanlarda,
Esintide
yaratır yaz sıcağında,
Deniz
dalgalı olur be aga….
***
Murat Duman’ın iki yeni şiirlerinin mısralarından
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Murat
Duman’ın Ankara’lı şairlerimizden olduğunu önceleri de belirttik. İki şeni
şiiriyle bize ulaştı Murat Duman. “Bir çınar devrildi” adlı olanı, rahmetli
Rıza Akdemir’e ithaf edilmiş. Bu şiirlerden dörder bölüm alacağız.
Çünkü sütunumuz sınırlı.
BİR ÇINAR DEVRİLDİ
Durmadan topluma bilgiler
sundun,
Düğümler çözerdin akdemir Hocam…
İlim ırmağında her zaman yundun,
Deryada yüzerdin Akdemir Hocam,
Rize’nin köyünde dünyaya geldin,
Hasret bahçesinde dağları
deldin,
Bağrında kanayan ayrılık buldun,
Özlemler dizerdin Akdemir Hocam…
Sahneye çıkınca coşar akardın,
Sevgiler sunarak tura çıkardın,
Cahile zalime kurşun sıkardın,
Cahilden bezerdin Akdemir Hocam
Duman oğlu gamda sende ölmedin?
Köşem de yerin boş neden
gelmedin,
Dostlar yaşlar saldı kalkıp
silmedin,
Dostlara yazardın Akdemir Hocam…
TÜRKİYE’M
Türkiye’m cennetimsin var mı
senin emsalin,
Uğruna baş koyduğum otağımsın
sen benim,
Türklere bahşetmiş hak yoktur
asla misalin,
Uğruna baş koyduğum otağımsın
sen benim.
Dağların türkü söyler ovaların
bir başka,
Mutludur sana gelen sevenler
düşer aşka,
Dört mevsimi yaşarız gönüller
döner köşke,
Uğruna baş koyduğum yatağımsın
sen benim…
Medeniyetler kurdun nice çağlar
kapattın,
Sen bu necip millete özünden
sevgi kattın,
Nehirlerin çok hırçın denizleri
kabarttın,
Uğruna baş koyduğum otağımsın
sen benim…
Mehmetçiğim can verdi yeşil
bağrında senin,
Atalarım tarih yazdı gönül
ağrında senin,
Duman oğlu hazırdı her an
çağrında senin,
Uğruna baş koyduğum metağımsın
sen benim,
Anadolu’m mabedim otağımsın sen
benim…
***
Aşık Yoksul Derviş’ten
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Hayrettin İvgin’in hazırladığı;
Aşık Yoksul Derviş’ten, Hz. Ali Mevlüdü-Düvaz İmamlar, Nevruziyetler, adlı
kitap 168 sayfayla şekillenmiş. Büyük boy olan bu kitabın önsözü (Prof.Dr.h.c.)
Hayrettin İvgin’e ait. Aşık Yoksul Derviş yani Şemsettin Kubat’la ilgili
değişik bilgiler verilmiş.
Afyonkarahisar ilimizin Emirdağ
İlçesinin Karacalar Köyünde oturan Şemsettin Kubat’ın vefayla arası zaman zaman
açıktır.
Yrd.Doç.Dr.İrfan Görkaş’ın,
Günümüz Afyonkarahisar Aleviliğinde Mevlid: Şemsettin Kubat örneği, başlıklı
bir araştırmayla kitabın metin bölümleri başlatılmış. Burada Şemsettin Kubat,
hayatı ve eserlerinden örnekler veriliyor, düşüncelerinin temellerinde bulunanlar
üzerinde duruluyor.
22 nci sayfada şiirlerle
anlatımlar başlıyor. “Dinleme” başlığıyla uzun soluklu verilenler dikkat
çekiyor. 14 ayrı dörtlükten meydana gelen “Dinleme”nin iki dörtlüğü:
- Başlıyorum sözü dikkat,
Aç gözünü gör hakikat,
Ali sana verir berat,
Bu mevlidi dinler iken..
Yoksul Derviş böyle demiş,
Dinle sözü ne söylemiş,
Manaların anla demiş,
Bu mevlidi dinler iken.
Kitabın 133 ncü sayfasında,
Yrd.Doç.Dr.Abdullah Şengül imzalı bir inceleme var.
Aşık Yoksul Derviş duyguları
enine-boyuna inceleniyor, yorumlar getiriliyor burada.
Girişinde;”Emirdağ-Karacalar örneğine geçmeden önce, Alevi-Bektaşi kültüründe
Nevruz kutlamalarına kısaca bakmak yerinde olacaktır” deniliyor. Kitabın arak
kapağına bakıyoruz, “Nevruz Bayramı’nda” başlıklı bir şiirle karşılaşıyoruz.
Beş ayrı dörtlükten meydana gelen bu şiirin ik dörtlüğü efendim:
-Kardeşlik, dostluk bağını,
Kurduk Nevruz Bayramı’nda,
Gönüle sevgi ağını,
Ördük Nevruz Bayramı’nda.
Aşık Yoksul Derviş Sözü,
Kutlayalım bu Nevruz’u,
Şükür olsun, dostlar sizi,
Gördük Nevruz Bayramı’nda.
Nevruz-Nevruziye, kitabın son
sayfalarındaki şiirlerle daha derinden, daha geniş kapsamlı anlatılmış.
***
Avrasya Kurumu Yeni Sempozyum Bildirileri
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Uzunca bir isim: 8. Nizami’den
Yunus Emre’ye, Kemal Atatürk’ten Haydar Aliyev’e uzanan sevgi ve barış yolu
sempozyum bildirileri. 23-24 Mayıs 2011 tarihlerinde Azerbeycan’ın Başkenti
Bakü’de gerçekleştirilen sempozyuma sunulan bildirilerin bir araya getirildiği
176 sayfalık büyük boy bir kitap.
(Prof. Dr.) Hayrettin İvgin
tarafından hazırlanmış. Önsöz (Prof. Dr.) Bahaeddin Güney’e, sunmuş Hayrettin
İvgin’e ait. Açılış konuşmaları yapılmış, Bahaeddin Güney, Prof. Dr. Celil
Garipoğlu Nağıyev ve Prof. Dr. Elçin İskenderzade tarafından. Sempozyuma
değişik imzaların bilirdi sunduğu görülüyor. Bu isim ve imzalardan bazıları;
(Prof. Dr.) Nail Tan, Doç. Dr.
Nezaket Hüseyinkızı, Prof.Dr. Meherrem Ceferli, Doç. Dr. Ayten Aydınkızı, Dr.
Yaşar Kalafat, Gardaş Elişoğlu.
Sayfa 47’ deki (Prof. Dr. Hayrettin
İvgin) imzalı, 19.Yüzyıl Aşığı Deli Boran ile yeni kaynaklar ve şiirler,
başlıklı bildirinin bir yerinde, Deli Boran’ın az bilinen deyiş ve şiirlerinden
örnekler veriliyor. “Yar Bize” başlıklı şiirden:
Terki diyar edip gidiyorum
gayri,
Gülsün yarenlerim ürüşan olsun,
Bir sitem süreyim özüme bari,
Bu yara sinemde bir nişan
kalsın.
Boran der ki, kisbim oldu kar
bize,
Ben bülbülüm mesken oldu zar
bize,
Dede Garkın olur ise yar bize,
Varsın cümle cihan hep düşman
olsun.
Kitabın,
147 nci sayfasında, bu bölümde “(Prof.Dr.)Nail Tan seksiyonu bildirileri
yeralmış. Burada, Nail Tan hocayla ilgili değişik ve önemli görüşler ortaya
konulmuş. Bu bölümdeki görüşlerden:
1-
Aslında, Prof.Dr.Nail Tan Türk kültürüne yapmış olduğu
büyük ve şerefli hizmetlerine göre, çok nadir şahsiyetlerden biridir.
(Prof.Dr.Elçin İskenderzade)
2-
Nail Tan, Azerbaycan edebiyatının, aşık sanatının her
vesileyle Türkiye’de tanıtılması, şairlerin-aşıkların bir araya gelmesi
konusunda Valiliklere, Belediye Başkanlıklarına tavsiyelerde bulundu. Genel
Müdürlük yaptığı ve yazar olarak belli bir tanınmışlığı olduğundan, tavsiyeleri
çoğu zaman dikkate alındı. (Prof.Dr. Hayrettin İvgin)
3-
Nail Tan, Türklerin hayatında önemli ehemmiyeti olan
bayramlara da öz eserlerinde geniş yer vremiştir. Türklerin müşterek bayramı
olan “Novroz” (Bahar hakkında kaleme aldığı makaleleri çok merak doğurur
(Doç.Dr. Nezaket Hüseyinkızı)
4-
“Nail Tan’a Armağan” adlı kitapda bir çok değerli
yazılara nazar yitirdikde, Nail Tan’ın önemli özelliklerini görürüz. Kitapda
çok yazıları buna misal getirmek olur (Gardaş Elişoğlu).
***
Yazı ve yayınlarıyla çınarlaşan hocamız Salim
Savcı’dan: Niçin? Atatürk de Atatürk!..
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Salim
Savcı hocamız, Çorum ilinin, Osmancık ilçesinin Çampınar Köyünden seslenmeye,
yazdıkları yayınladıklarıyla bizimle selamlaşmaya devam ediyor. O yaşayan
başöğretmenlerimizden, şair, yazar ve araştırmacılarımızdan.
Yeni
bir kitabı daha geldi. Niçin? Atatürk de Atatürk adlı 40 sayfalık, Salim Savcı
hocanın 64. kitabı; “Benim vefalı dostum, Prof. Dr. İsa Kayacan’a, Size bu
kitabımı imzalarken duyduğum mutluluğu bilmenizi dilerim, sevgi ve
saygılarıyla, Saat 06.00 Çampınar, 20.06.2012” cümlesiyle imzalanmış ve bana
gönderilmiş.
Kitap
içinde, Mustafa Kemal’e ait bilgiler, Mustafa Kemal’in ağaç sevgisi, Atatürk’ün
çocuk sevgisi, Atatürkle ilgili çeşitli yazılar, bölüm başlıkları olarak
veriliyor.
Fotoğraflarla
zenginleştirilen sayfalar, örneğin 6 ncı sayfasındaki “Mustafa Kemal Atatürk’ün
hayatı” ara başlığı altında verilen fotoğraflardan: Atatürk’ün doğduğu ev,
Atatürk’ün kimlik belgesi, Mustafa Kemal Paşa (1918) gibi cümlelerle,
açıklamalarla verilenler, Niçin Atatürk de Atatürk, deyişimizin, dememiz
gerekenlerin gerekçeleri anlaşılır biçimde ortaya konulmuş, anlatılmış,
sayfalara aktarılmış. 34 ncü sayfaya bakıyoruz: Orta Anadolu’da Secigen
(şimdiki adı Çampınar) köyünde yaşayan, adı Zeynep olduğu halde Zeynik adı ile
anılan deli dolu bir köy kadını konuşuyor (uzunca bir şiirin girişi):
Çocuktum, sen kızsın dediler,
Eksik eteksin demeyi
unutmadılar,
Saçım uzunmuş, aklım kısaymış,
Ben az bilsem de olurmuş…
Ah
şu töreler, ah şu Anadolu’nun sözde çok bilmiş amcaları, teyzeleri.. Şimdi,
Salim Savcı hocanın, yukarıda adından söz ettiğimiz kitabıyla birlikte
gönderdiği, düzgün ve iltifat dolu cümlelerinin yer aldığı satırları arasında
gezmek, nakletmek istiyorum bu mektubu:
Candan
vefalı dost Prof.Dr. İsa Kayacan’a; Şu dünyada, arkadaş çoktur. Neden ise dost
sayısı her insan için iki elin parmak sayısından azdır. Yine dostlar vardır,
vefaları gün gelir kalmaz olur. Ama daima akılda kalan dostlar da vardır. İşte
benim, en vefalı dostlarımdan birisi sizsiniz. Çünkü, yerel gazetelerde köşe
yazısı yazma ilhamımı ben sizden aldım. 1974’den beri de sürdürüyorum.
Gönderdiğiniz
her yazıyı okurum, değerlendiririm. Başarınızı gördükçe, hayalen sizi
içtenlikle kucaklarım. 64. kitabımı da ilk kez size imzalıyorum. Dünyaya
geldik, bir günde gideceğiz. Sizi görmeyi Allahtan nasip etmesini diliyorum
bir: Bir de bizim köyün deyimi ile sizi kucaklayıp sırtınızı okşamak (bizim
köyde buna pıtıpıtı yapmak) diyorlar istiyorum, benim vefalı ve candan dostum!
Bu da iki!.. Sağlıklı günler dileklerimle. (Salim Savcı) (Çampınar Köyü,
20.06.2012)
***
‘Özyalvaç’ Gazetesi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Anadolu
Basını içerisinde yer alan gazetelerden bana ulaşanların sayfalarındaki
gezintimi sürdürüyorum.
Bugün
sütun konuğum gazete, Isparta ilimize bağlı, Yalvaç ilçemizde Pazartesi günleri
altı normal sayfayla okurlarının karşısına çıkan ‘Özyalvaç’ Gazetesi.
03
Şubat 1969 tarihinde rahmetli Ruşen Özgül (1943–2006) tarafından kurulan
Özyalvaç Gazetesi 44. yayın yılı içerisinde bulunuyor.
Özyalvaç
Gazetesinin kimliğine bakıyorum: Sahibi: Ömer Ö.Özgül, Yazı İşleri Müdürü:
Sibel Özgül, Tlf: 0246-441 53 27
Yıllardır,
zaman zaman yazdığım gazeteler arasında yeralan Özyalvaç Gazetesinde değişik
makale yazarlarının imzalarıyla karşılaşıyoruz. Elimde masamda 2 bin 181,82 ve
2 bin 183. sayıları bulunan Özyalvaç sayfalarındaki makale yazarlarının
isimleri şöyle sıralanıyor:
Özgül
Kaya, Cemil Kaynak, Mehmet Yeşeren, Kürşat Dayıoğlu, Ahmet Turan, Av.Zafer
Arısoy, Mehmet Sesli.. Şimdi bu makale yazarlarından bazı cümleler alalım.
Nakledelim:
1- Memleketin
meselesi. Üretim fakiri ilçemizin en önemli geçimi hizmet sektörü. İflas
bayrağını çekmek üzere olan esnafımız için dışarıdan gelecek her çeşit öğrenci
çok önemli (Özgür Kaya)
2- Yorumunda,
hey gidi günler hey diyerek bir zamanlar muhalif ve muvafık bütün Encümen
üyelerinin Tekin Bayram’ın her dediğine el kaldırdıklarından bahisle (Cemil
Kaynak)
3- Aşiretten
İmparatorluğa uzanan süreçte Osmanlı bir yandan kabuk değiştirirken, diğer
taraftan da kuruluş felsefesinden uzaklaşmıştır (Mehmet Yeşeren)
4- Umarım
yazılarımız bizi takip eden değerli okuyuculara bir nebze de olsa faydalı
olmuştur (Kürşat Dayıoğlu)
5- Şehrimiz
Isparta’nın ve neredeyse tüm ilçelerinin yaşadığı en önemli sosyal sorunlardan
biri olan güç sorunu, mutlaka üzerinde durulması ve çözümler aranması gereken
bir konudur (Ahmet Turan)
6- Her
birimiz evlatlarımızla gurur duyarız ve onların her yaptığı iyi işten dolayı
çok seviniriz (Av.Zafer Arısoy)
7- Havada
aşk havası var/Kanadı kırık kuş yarası var/Bana küsmüş gidiyor gibi/Benden çok
bir edası var/acep nedendir? (Nazan Öncel)
Özyalvaç Gazetesi haber
başlıklarından: İşte Milli Eğitim’de başarı belgesi gerçeği Sultan Sofrası,
halı sahanın da Sultanı/Yalvaç Medeniyeti safsatasıyla yüz binlerce lira boşa
mı gitti?/İstanbul Sücüllüler Derneği yöneticilerinden gazetemize
ziyaret/Patpat terörüne kim dur diyecek?/Isparta’da kırsal turizm yatırımlarına
yüzde 50 hibe/Başarı Belgesi haberimiz ulusalda ses getirdi, ama yetkililerde
ses yok vd.
***
İlhami Nalbantoğlu’ndan:
Kısa kıssa öyküler
Prof. Dr. İSA KAYACAN
İlhami
Nalbantoğlu’nun 10. kitabı, Kısa Kıssa öyküler adıyla, 140 sayfayla bize
ulaştı.
Ahlat
Kültür, Sanat ve Çevre Vakfı’nın 16 ncı yayını olan “Kısa Kıssa Öyküler” İlhami
Nalbantoğlu’nun bir başka yönünü daha
ortaya koyuyor. Araştırmacı, yazar ve ressam Nalbantoğlu’nun koltuğundaki
karpuz sayısı bir hayli fazla. Ama, maşallah hiçbirini yere düşürmüyor,
başarıyla taşıyor.
Kitabın
önsözü “Ahlat’ın sesi olmak” cümlesiyle başlıyor, Hikmet Altınkaynak imzasıyla
karşımıza çıkıyor. Altınkaynak Önsözünün bir yerinde:
“İlhami
Nalbantoğlu artık Ahlat’ın sesi olan bir öykücü. Onu içtenlikle kutluyorum,
öykü yazarlığınd7a da yolunun açık olmasını diliyorum” diyor.
Kitap
içinde 38 öykü yer almış. Bunlar kısa kısa anlatımlar. Bazı başlıklar: Mito,
Cin Sülo, Çelebi, Babam, Erkek güzeli, Çarşı savaşları, Tilki, Yurttaş, Abo
dayı, Deniz Bayram, Neriman, Özgrür vd.
Mito:
‘60’lı yılların başında lise eğitmi almak için Bitlik’e geldiğimizde ilk kez
karşılaştığımız pek çok şeyin yanında, kısa boylu kara ve oldukça da çirkin bir
adamın general üniforması içerisinde olağan dışı ve bir general ile örtüşmeyen
tavır ve hareketleri dikkatimizi çekmişti’cümlesiyle başlıyor anlatım.
İlhami
Nalbantoğlu, düz yazı, öykü anlatımında başarılı. Dolambaçlı yollardan
yürümüyor. Cümleleri biraz uzunca olsada, anlatacaklarını doğrudan, açık bir
ifade biçimiyle ortaya koyuyor.
Öykülerden,
kısa cümleler alarak devam edelim efendim:
1-
Kentin tek kasabıydı, sabahları erkenden kalkar,
dükkanı açar, doğruca mezbahanın yolunu tutardı. Akşamdan mezbahaya getirdiği
ortalama bey koyun ya da keçinin kesim işine başlardı (Bakara Memet, Sayfa: 22)
2-
Ellili yılların bir Anadolu kentinde, onca yoksulluk ve
fakirliğe karşın, uygarlığın ve ilericiliğin önde gelen bireylerinden biriydi.
Fakirlik ve kentin hemen her ortamına tüm acımasızlığıyla yansıyorken, farklı
bir mekan dikkatleri çekiyor (Topal Muzaffer, Sayfa:34)
3-
Ne yeşil çim sahalar, ne rengarenk futbol ayakkabıları,
ne de futbol oynamak için türlü türlü futbol topu vardı. Ama büyük bir futbol
heyecanı yaşıyordu. Hemde ne heyecan (Tilki, Sayfa:66)
4-
Erzurumlu bir demiryolu işçisinin dokuz çocuğundan biriydi
Neriman. İlkokulu zorlukla bitirdi. Ailenin olanakları eğitimini devam
ettirmeye elvermiyordu, diğer kardeşleri gibi (Neriman, Sayfa: 87)
5-
Ankara’da, Kızılay’da Meşrutiyet Caddesi’nin girişinde
bir üst geçit vardır. Çok yoğun bir güzergâh üzerinde bulunması nedeniyle günün
her saatinde oldukça kalabalıktır. Bu kalabalıktan yararlanmak isteyen seyyar
satıcılar, sokak şarkıcıları burayı mesken edinmişlerdir (Hakim, Sayfa: 99)
***
IV. Uluslar arası
Van Gölü Havzası Sempozyumu
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Araştırmacı-
Yazar İlhami Nalbantoğlu tarafından bana ulaştırılan, 22x31 cm boyutlu, ciltli
544 sayfalık (IV. Uluslararası Van Gölü Havzası Sempozyumu” adlı, Editörlüğünü
Prof. Dr. Oktay Belli’nin yaptığı kitabın sayfalarında gezmek istiyorum:
Geride
kalan yıllardan birinde ve günlerde Ahlat’ta gerçekleştirilen Sempozyumla çok
önemli bilgiler ortaya konulmuş.
Düzenleme, Danışma, Yayın kurulları var değişik isim ve
imzalardan oluşan. Prof. Dr. Oktay Belli, bu yayının; Kültür ve Turizm
Bakanlığı, Başbakanlık Tanıtma Fonu Kurulu, Ahlat Kültür Sanat ve Çevre Vakfı,
Ahlat Belediye Başkanlığı, TMMOB Mimarlar Odası Merkez Yönetim Kurulu
tarafından bastırılarak bilim dünyasına kazandırıldığını hatırlatıyor.
Bildirileriyle
sempozyuma katılan, araştırmalarını ortaya koyanlardan bazılarının isimleri
şöyle sıralanıyor: Oktay Belli, Vedat Evren Belli, Emel Oybak Dönmez, Kadir
Pektaş, Gülsen Baş, Mehmet Top, Yalçın Karaca, Hasan Almaz, Ahmet Demir, Dündar
Alikılıç, Nevzat Keleş, Elif Kanca, Nihat falay Yaşar Kalafat, Ekrem Bektaş,
İsa Yüceer, Sebahattin Vanlı Rahmi Tekin, Mustafa Oflaz, Önder Gülhabar, Nuray
Elik, İlhami Nalbantoğlu vd.
Prof.Dr.Mahmut
Doğru, Abdülalim Mümtaz Çoban, İlhami Nalbantoğlu imzalı önsözler var. İlhami
Nalbantoğlu, önsözünün bir yerinde; “Ahlat’ın, tarihin derinliklerine terk
edilen o muhteşem ve parlak geçmişini yeniden kazanıyor olmasında bilimin önemi
yadsınamaz. Son yıllarda Ahlat’ın değişik bilimsel ortamlarda yer buluyor
olmasını büyük bir kazanım olarak alğılıyoruz” diyor.
İngilizce özet ve Türkçe olarak verilen metinler,
yayının zenginliğini, kalıcılığını ortaya koymuş. Oktay Belli hoca, Van Gölü
Havzası’nda Urartu bağcılığı ve şarap kültürü başlıklı bildirisiyle söze
başlıyor 19 ncu sayfada.
Oktay
Belli hocanın “Urartu Krallığı Tuşpa’nın Van Kalesi kayalıklarının üzerinde
kurulmasından dolayı, haklı olarak dünyada bir çok bilim insanı bu devleti Van
Krallığı olarak da adlandırmaktadır” cümlesi dikkat çekiliyor.
Bildirilerden,
imza sahipleri esas alınarak bazı cümleler nakledelim:
1-
Bitlis’in yakın tarihine bakıldığında nüfus
hareketliliğinin detaylı olarak incelenmesi gerekmektedir (Gülin Payaslı
Oğuz-Işık Aksulu, Sayfa:285)
2-
Ahlat, Doğu Anadolu’nun Yukarı Murat-Van bölümünde yer
alır. Yüksek dağlarla çevrilmiş, Van Gölüne doğru eğimli platolar üzerinde
kurulmuştur (Elmas Ceren Uluer-Şakir Savgın, Sayfa: 322)
3-
Ahlat’ta kış aylarının uzun sürmesi, kar yağışının
fazla olması nedeniyle, çevre köy ve kasabalarla ulaşımın ve iletişimin
kesilmesi, buzdolabı, derin dondurucu gibi teknolojik olanakların bulunmaması,
böyle bir hazırlığı zorunlu kılmaktadır (İlhami Nalbantoğlu, Sayfa: 533)
***
Nilüfer Dursun’dan;
Yeni bir nefes, yeni bir ses
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Nilüfer
Dursun imzası, çok yönlülüğün, farklı çalışmaların net görüntüsüdür. O, şair,
yazar, araştırmacı, ressam, bestekar ve daha pek çok özelliği koltuğunun
altında taşıyan, İngilizce’den yaptığı veya İngilizceye çevirdikleriyle kültür
dünyamızın önemli isim ve imzaları arasında yeralmıştır.
Türkçe-İngilizce,
çeviri ağırlıklı kitaplarıyla, özlemle beklenilen yayınların altına mütevazı
yapısıyla imza atarken, şımarmamış, böbürlenmemiş geleceğe sabır ve azimle
bakaşının görüntülerini sergilemiştir.
Nilüfer
Dursun yeni bir kitabıyla okurlarının, sanat ve edebiyatseverlerinin karşısına
çıkıyor. Bu yeni eserlerinin adı: “Anadolu Kadınlarımızdan yaşanmış öyküler;
Kara Zifaf”.
Önceki
eserlerinde de olduğu gibi, Nilüfer Dursun’un olaylara bakışındaki netliği,
doğruluğu görürken, anlatımlarındaki yumuşaklığı hissederken, anlaşılırlık
ilkesinden taviz vermediğini görürüz.
Yağmur’la
başlayan anlatımlar, Yazğı ile sona ererken, verilen mesajlardaki kısalığı, bu
kısalık içindeki tutarlılığı satır satır okur, tutkuyla sayfalardan
ayrılamadığınızı, birinden ötekine geçerken, ‘önceki ne çabuk bitti’ dediğinizi
duyar, yaşarsınız.
Bir
örnek, ‘Yağmur’anlatımının girişi: “Meryem’in Serdar Oğulları çiftliğine gelin
olarak gelişinin üzerinden tam tamamına on yedi yıl geçmişti. Yörenin ağaları
Meryem’i almak için adeta yarışmışlar, ancak yarışı Serdar Oğullarının ortanca
oğlu Ali kazanmıştı. Bu konuda Meryem’in de üzerine düşeni yaptığı inkar
edilemezdi”.
Buradaki
giriş cümleleri, anlatılmak istenin ipuçlarını anlaşılır bir biçimde veriyor,
Nilüfer Dursun anlatım zenginliğini, tutarlılığını gözlerimiz önüne sererken,
yapılan yorumların, ortaya konulan görüşlerin doğruluğunu hissetmemizi
sağlıyor, kabullenmemiz gerçeğini zihinlerimize yerleştiriyor.
Birde,
kitabın adı olan öykü var “Kara Zifaf” adıyla, Bu öykünün girişinden de birkaç
cümle vererek, Nilüfer Dursun’la ilgili ortaya koyduğumuz görüşlerimizin
doğruluğunu bir başka açıdan bakarak, netlik içinde gördüğümüzü hisseder, “hoca
kalemin güçlülüğünü korusun” temennisinde, duasında bulunursunuz.
-“Nihal
ile Özgür. Fakültenin açıldığı ilk hafta ortak bir arkadaşları tarafından
tanıştırıldılar. Tam tamamına altı yıl aynı sınıfı, aynı sıraya paylaştılar.
Özgür Nihal’in gölgesi gibiydi adeta. Peşinden tuvalete bile geliyor, çıkana
kadar kapıda nöbet tutuyordu. Arkadaşları ‘korkma oğlum, oradan kızı kimse
kaçırmaz, kuş değil ki bu pencereden uçup gitsin’diye takılıyorlardı Özgür’e”.
Nilüfer
Dursun hocanın, her yeni eseri, öncekilerle yarış içindedir. Öncekiler
gerilerde mi kalır, yenileri bir farklılık içinde okurlarının karşısına çıkar
mı? Gibi soruların cevaplarının hemen verilmesi, ortaya konulması mümkün
değildir. Kanaatim odur ki, Nilüfer Dursun’un tüm eserleri birbiriyle, bir
ananın oğulları gibi, kardeşçe yarışırlar ama, derecelendirmeye tabi
tutulmadan. Hepsi birbiriyle eşitlik içindedirler.
***
Burdur-Bucak’tan
‘Gündem’ Gazetesi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Burdur
ilimize bağlı Bucak ilçemizde yayınlanan gazetelerden biri: ‘Gündem’ Gazetesi.
Naneci Grup-NNC’nin yayınladığı 6 sayfalık ‘Gündem’ Gazetesi 10. yayın yılı
içerisinde.
Haftalık
olarak okurlarıyla buluşan, buluşturulan Gündem gazetesinin kimliğine şöyle bir
göz atalım önce:
İmtiyaz
sahibi: İbrahim Nanecioğlu, Genel Yayın Yönetmeni: Mustafa N.Nanecioğlu.
F.Muhabirler: Mahmut Kulunç, Hüseyin Taştekin, Osman Gencan. Hukuk sorumlusu:
A.Abdullah Özel Tlf:0248 325 91 29
Masamda,
672, 73, 74, ve 575. sayıları bulunan Gündem Gazetesinde, yerel haberler
ağırlıklı olarak görülüyor.
Masamda
bulunan Gündem Gazetesi sayfalarına dönüp, siyasi olmayan sosyal içerikli
haberlerden bazı örnekler vermek istiyorum:
-
Kocaaliler Belediyesinde 2 trilyon 768.480 TL.lik büyük
yatırım yapılıyor/Çamlık Hacıbağ İlköğretim Okulu bu yıl sonu okul gecesi
düzenledi.
-
Çebiş ilköğretim Okulu yıl sonu eğlencesi
düzenledi/Bucak Ticaret ve Sanayi Odası da yöresel ürünlerle fuara katılıyor,
-
Mermerciler Derneği olağan genel kurul toplantısı
yapldı/Bucak Futsal galibi Milli eğitim,
-
Karaaliler Köyünden 23 yaşındaki genç intihar
etti/Atatürk İlköğretim Okulu şiir dinletisi düzenledi:
-
Bucak Atatürk İlköğretim Okulu Kültür Sarayında şiir
dinletisi düzenledi. İki saat süren şiir dinletisinde öğrenciler şiirler
okurken, okul korosu şarkı ve türküler seslendirdi. Beğeni ile izlenen şiir
dinletisinden sonra hatıra fotoğrafı çektirdiler.
-
Burdur-Bucak Antalya Karayolu Boğazköyde kaza, 12 kişi
yaralı/Bucak güreşlerinde baş pehlivan Ali Gürbüz, Ağa İsmail Başarır.
-
Antalya 3. hediyelik Yöresel ve Geleneksel Ürünler
Fuarı’nın gözdesi Burdur-Bucak oldu/Bucak Devlet Hastanesi inşaat ruhsatı
alındı, inşaat başlıyor,
-
Bucak Belediyesi Oğuzhanspor’un kuruluşundan bugüne
kitabını yayınladı/Genç iş adamı Bucak güreş ağası İsmail Başarır,
-
Bucak’ta tarihi eser kaçakcısına suçüstü/Hayır sever iş
adamı Adet Tolunay 2012 yılı İlköğretim Okulu birincilerini yine İstanbul
gezisiyle ödüllendirdi,
-
Bucak Devlet Hastanesinde 4 uzman doktor göreve
başladı/Temizlikçi yazar kitap geliriyle kütüphane kuruyor,
-
Bucak İmam Hatip Liseli’ler pilav gününde
buluşuyor/Çeltikçi ve Bucak ilçeleri TKDK ile AB Standardına kavuşacak/Bucak
Malmüdürlüğünden 2/B hakkında açıklama, vd.
***
Burdur-Bucak’tan
‘Akca’ Gazetesi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Gazetelerle
ilgili yaptığım genel değerlendirme yazılarından birisi de, Burdur ilçemizde
haftalık yayınlanan ‘Akca’Gazetesi.
Masamda
121, 22,23,24,25,26 ve 127. sayıları bulunan ‘Akca’ Gazetesinin 6 normal boyut
sayfasıyla yayınlandığından sözederek kimliğine bakalım öncelikle:
Kuruluş
tarihi: 17 Şubat 2010, İmtiyaz Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Halim
Akca. Muhabir: Mevlüt Akca. Hukuk Sorumlusu: Av. Abdullah Özel. Tlf: 0248–325
46 22
Akca
Gazetesinde makaleleriyle okurlarının karşısına çıkanların pek rastlanmadığı
görülüyor. Biz, siyasi olmayan, sosyal içerikli haberlerden bazı alıntılar
yaparak incelememizi, yazımızı sürdüreceğiz efendim:
-
Bucak Zeliha Tolunay Yüksekokulu Burdur’a mı taşınmak
istiyor?/Sıcak asfalt başka bahara mı kaldı?,
-
Gazi Caddesinde kanalizasyon yapım çalışmaları
sürüyor/Burdur Adalet Sarayı ihale aşamasında,
-
Burdur’da damacana sularına takip/Bucak İlçe Milli
Eğitim Müdürlüğüne Erdoğan Dinç atandı/Demirezenler Camii bahçesine parke,
-
SBS’de okullarımız başarılı oldu/Polis hafta sonu
düğünlerinde denetim yaptı/Gelenek bozulmadı, Haydi çocuklar sünnete,
-
Bucak Belediyesi asfalt sezonunu açta/SBS’de Burdur
başarılı/Bardur ve Denizli’de sahte emeklilik operasyonu,
-
E-Reçete dönemi başladı/İmam Hatipliler Pilav Gününde
buluştu/Çavdır’da Kabadayılar Gecesi düzenlendi,
-
Burdur Belediyesi’nden park ve refüjlerde
çalışma/Çavuşlar mahallesinde yol genişleme ve parke çalışması,
-
Pazarda rastgele ateş açan şüpheli 6 kişiyi
yaraladı/Türkiye’nin en hızlı 112’si iş başında,
-
İlçe genelinde parke yapım çalışmaları sürüyor/Sağlık
Müdürlüğü binası, kamu anlayışında yeni bir bakış açısı getirecek,
-
Burdur DSYB Ağlasun Şubesi açıldı/Anbarcık köyünde 7. yayla
şenliği/Çalınan kablolara suçüstü,
-
Somililere yardım paketi/Antalya-Burdur karayolunda
kazada 4 kişi yaralandı/Babayiğitlerin burunları bile kanamadı,
-
Oğuzhanspor’un kitabı çıktı/Bucak Devlet Hastanesine 4
uzman doktor atandı/Okul birincileri İstanbul gezisinde,
-
Burdur’da tenis sokağa indi/Toprak yapılarına göre
yetiştirilecek ürünler belirlenecek vd.
***
Yine dergi sayfalarından
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Dergilerin
sayfalarındaki gezintimi sürdürerek, tespitlerim arasında yer alanlardan kısa
kısa yine söz etmek istiyorum.
1-
GÖNÜL DERGİSİ:
Ankara’da yayınlanıyor. 11. sayısı bize ulaşan Gönül Dergisinin sahibi Şenol
İlhan.
2-
FEYZ DERGİSİ:
Ankara’da aylık yayınlanan Feyz Dergisinin 253 ve 254. sayıları bize ulaştı.
Sahibi:Şenel İlhan.
3-
SARIZEYBEK DERGİSİ:
Söke Şairler ve Yazarlar Derneğinin yayınorganı. 54. sayısı masamda olan
Sarızeybek Dergisinin Dernek adına Sahibi: Tülay Sarayköylü.
4-
SAĞLIK VE İNSAN
DERGİSİ: Ankara’da aylık yayınlanıyor. 7.sayısı masamda olan bu derginin
sahibi: M.Esat Güzelgöz.
5-
DÜNYADA KİLİS
BÜLTENİ: İstanbul Kilis Vakfı’nca iki ayda bir yayınlanıyor. 150. sayısı
masamda olan bültenin Sahibi: Yaşar Aktürk.
6-
ANADOLU’NUN SESİ
GAZETESİ: Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünün yayınladığı aylık
gazete. Gazetenin sahibi: Murat Karakaya.
7-
ORTANCA DERGİSİ:
Ankara’da yayınlanıyor. 36. sayısı bize ulaşan Ortanca’nın Sahibi: İbrahim
Engin.
8-
KUMRU DERGİSİ:
Gaziantep’te yayınlanıyor. Sahibi: Abdulhadi Bay olan Kumru’nun 9. sayısı bize
ulaştı.
9-
ANTALYA SANAT
DERGİSİ: Sahibi Gonca Aydemir olan bu derginin ilk sayısı, bize Kerim
Özbekler tarafından gönderildi.
10-
SANAT SOKAĞI
DERGİSİ: Bolu ilimiz merkezinde yayınlanıyor. Sahibi: Semra Kocabaş, 43.
sayısı Günyüzü gördü.
11-
KÜLTÜR ÇAĞLAYANI
DERGİSİ: Ankara’da yayınlanıyor. Sahibi Hayrettin İvgin olan Kültür
Çağlaya’nın 14. sayısı yayınlandı.
12-
İDA KÖRFEZ
FANZİN DERGİSİ : Balıkesir ilimize bağlı Akçay ilçemizde yayınlanıyor.
Ahmet Yılmaz Turcer’in hazırladığı derginin 23. sayısı yayınlandı.
13-
KARINCA DERGİSİ:
Ankara’da Türk Kooperatifçilik Kurumunca aylık yayınlanıyor. Sahibi Kurum
adına: Prof.Dr. Nevzat Aypek’in sahibi olduğu Karınca’nın 906. sayısı
yayınlandı.
14-
ÇINGI DERGİSİ:
Kayseri’de iki ayda bir yayınlanıyor. 14. sayısı Günyüzü gören Çıngı’nın sahibi
: Süleyman Karacabey.
15-
YESEVİ DERGİSİ:
İstanbul’da aylık yayınlanıyor. 224. sayısı Günyüzü gören Yesevi’nin sahibi:
Erdoğan Aslıyücü.
16-
YENİSES
DERGİSİ.: Osmaniye’de aylık yayınlanıyor. 200.sayısı Günyüzü gören
Yenises’in sahibi: Hasan Bölük.
***
Bir Çınar ‘Bartın’ Gazetesi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Anadolu
Basını içerisinde, bir elin parmaklarını geçmeyen ‘Çınar’ olarak kabul
ettiğimiz gazetelerden biri, 06 Eylül 1924 tarihinde kurulan, gururla yayınlamaya devam eden ‘Bartın’
Gazetesi bugün sütun konuğum.
88.
yıl içerisindeki yayınlarıyla, gurur kaynağımız olan Bartın Gazetesinin Sahibi,
Genel Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Esen Aliş.
Bartın
Gazetesinin 3.676.77,78,79ve 3680 sayıları masamda. Bu sayıların sayfalarında
bir gezinti yapacağım, tespitlerimi aktarmaya çalışacağım efendim:
4
büyük sayfalık ve birinci hamur kağıda basılan ‘Bartın’ Gazetesindeki haberler,
ağırlıklı olarak yerellerden oluşuyor.
Bu
satırların yazarının zaman zaman Bartın Gazetesinde yazdığını kaydederek,
sayfalardaki imza sahipleri üzerine bir göz atalım: Erkan Aşcıoğlu, Tarık Çıtak
imzalarıyla karşılaşıyoruz masamdaki sayılarında Bartın Gazetesinin. Bu
imzalardan:
1-
Osmanlı döneminde mesleklerin değişik isimleri ve
özellikleri vardır. 1800’lü yıllarda yayınlanan belde ve esnaf işleri ile
ilgili Pazar ve Sanayi Erbabı Beyanında başlıca şu meslekler ve özellikleri yer
almaktadır: Habbazan-Ekmek satan fırıncı, Kasaban-Kasaplar, Tabbahan-Aşçılar,
Lokantacılar, Oduncular, Hayyatan-Terziler (Erkan Aşçıoğlu)
2-
Kıvrıla kıvrıla akar ırmağın,
Götürür gönlümü Karadeniz’e
Suların ilahi diyorlar sana
O çifte koyların hayattır bize
(Bartın’ım-Tarık Çıtak)
3- Karikatürce başlığıyla, önemli ve
anlamlı çizgileriyle, değerli dostum Hikmet Aksoy’un güncel karikatürleri.
Bartın
Gazetesi sayfalarında en çok etkilendiklerim arasında, fotoğraflarıyla verilen,
vefat, anma yıldönümü haberleri duyurularıdır. Burada, vefa vardır, burada
özlem ve hatırlama vardır. Temmuz 2008’de 464 sayfayla yayınladığım “Mezarlık
Kültürümüzden Örnekler” adlı kitabımın, “Vefat Başsağlığı ve duyuru ilanları”
bölümünde yer alanların bir kısmını Bartın Gazetesi sayfalarından seçtiğimi
hatırlıyorum.
Şimdi, masamda bulanan Bartın
Gazetesi sayfalarından seçtiğim bazı başlıklardan söz etmek istiyorum.
Şimdi
masamda bulunan Bartın Gazetesi sayfalarından seçtiğim bazı haber
başlıklarından sözetmek isiyorum:
-
Bartınlı Rumlar unutmuyor/Halkın en çok faydalandığı ve
sevdiği İnkumu çay bahçeleri yıkılıyor mu?/Bartın’da yetişen işadamı Halil
Çakır, 2 Atatürk heykeli armağan etmek istiyor/Edebiyat günleri farklı/2 Banka
caddede yer alıyor,
-
Bartın nüfusuna kayıtlı ünlü romancı ve şairimiz,
gazetemiz yazarı Rıfat Ilgaz’ın vefatının 19. yılında saygıyla anıyoruz/Bartın,
Avrupa Birliği Bakanlığının belirlediği 20 il içinde/Türkiye’nin havacılık ve
uzay birimleri alanında ilk ihtisas üniversitesi olan Türk Hava Kurumu
üniversitesi kuruluyor,
-
Doğalgaz 2013 ilkbaharında/SBS’de Bartın birincisi
Gülpembe’den/Üniversite giriş LYS’de Türkçe Sosyal puanlarda, Bartın Türkiye
birincisi /Ömer tepesindeki 20 dönümlük karayolları arazisi Adliyemize
verilmeli / İstikbal göklerde ve Bartın’daki. Türk Hava Kurumu Üniversitesi’ne
yer tahsisi tamam vd.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder