yeni şiirleri
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Burdur folklorunun, Teke yöresi folklorunun ustası, araştırmacısı ve Burdur'un, Burdurlunun gururu hemşehrimiz Hamit Çine'nin "Kalaycının aşkı" adlı şiiri olduğunu biliyorduk. Bu şiir, Burdur Belediyesi kültür yayınları arasında günyüzü gören " Şiirlerle Burdur" adlı kitabımın 56 ncı sayfasında yeralmıştı.
Hamit Çine hocadan çiceği burnunda üç ayrı şiir daha geldi. Bu şiirler "Burdur Sevgisi" 07.01.2009, "Gölhisar" 08.03.2010 ve " Bucak" adlı olanı 10 Mart 2010 tarihinde yazılmış, bitirilmiş. Bu üç şiir de hazırlamakta olduğum "Şiirlerle Burdur-2" de yeralacak inşallah. Şimdi bu şiirlerin mısralarına dönelim:
13 mısradan oluşan "Burdur Sevgisi" adlı şiirin girişinde şöyle sesleniyor Hamit Çine hoca. İlk bölüm:
-Burdurlu idi sevdiğim kadınım,
Yeniden seversem eğer, yine Burdur'lu olsun,
Celiloğlu'ndan şiş köftem,
Yağpazarı fırınından gelsin ekmeğim,
Aşdamında pişsin yemeğim,
Ama delikli aş gibi bulgurlu olsun.
Bu şiirin sonrasında, kabak helvasından, ceviz ezmesinden, dimlit üzümünden sözediyor uzunca.
Sonra, " Vasiyetimdir dostlar/Alaca beziyle örtün yüzümü/Her şey Burdurlu olsun" diye bu şiirin noktasını koyuyor.
"Gölhisar" adlı şiir altı beyitten oluşuyor. Çevrenin anlatımı detaylı biçimde yapılıyor ustaca. Üç ayrı beyit alalım herhangi bir seçim yapmadan:
-Burdur'dan çıktım yola, giderim yaylalara,
Karaman'lı, Tefenni, Çavdır'dan Gölhisar'a.
***
Burdur'un günbatısı Gölhisar'dır Gölhisar.
Armutlu'su yaylası Horzum'u tarih yazar.
***
Bağları bahçeleri, adı gibi gölü var,
Etrafında köyleri, gezdiğin yer Gölhisar.
Burdur'un en büyük ilçesi "Bucak"la da anlatımı vardır usta Hamit Çine'nin. İki beşli bölümü vardır bu şiirin. İlk bölümde neler söylüyor Hamit hoca, dinleyelim, okuyalım:
-Ağustos'ta sıcak olur kavrulur,
Bucak ovasında harman savrulur,
Düğün dernek, misafirler çağrılır,
Asırlardır yanar tüter bu ocak,
Oğuzlar'ın tarih şehridir Bucak. ***
Salim Taşçı'dan iki şiir
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Salim Taşçı, Ankara'nın emlak alanındaki duayeni, yazar, şair, gazeteci. Sorgun Postası gazetesindeki, Ankara çıkışlı yazarlar koalisyonunun gerçekleştiricisi. Sorgun Postası gazetesinin iki ayrı sayısında, Salim Taşçı'nın iki ayrı şiiri yayınlandı. Bunların adları: Bebelerimiz/Kınalı Hasan. Önce birinci şiir:
BEBELERİMİZ
Serbest tarzda yazılan, kaleme alınıp yayınlanan "Bebelerimiz" adlı, başlıklı şiir; "Doğun bebelerim doğun/Yığınla geliyorsunuz/Amma/Babalarınıza müjde verilmeden/Ben size müjdeler vereyim!/Aş yok, iş yok" diye başlıyor.
Bebelerin doğuştan borçlu olduklarını, doğduklarını, bu gerçekler üzerine dünyaya geleceklerse gelmelerinde bir sakınca olmadığını hatırlatıyor;"Bakın bebeklerim/Ananız, Babanız/Bez bulursa/Mama bulamaz" diye hatırlatmada bulunuyor Salim Taşçı.
Sonra; "Kimi donsuz/Kimi atletsiz/Dolaşır/Gözü kör olsun fukaralığın/Benden söylemesi/İster gelin, isterseniz dönün/Kitaplar aha böyle yazar" diye dikkat çekiyor, uyarıyor, hatırlatmalarda bulunuyor. "Yaşarken ölmektense, hiç doğmamak daha iyi" hatırlatmasının altını çiziyor kalın uçlu kalemlerle.
KINALI HASAN
Salim Taşçı'nın ikinci şiiri. Sorgun Postası gazetesinin sayılarından birinde "Başkent mektubu" altında verildi. "Mevzu vatan olunca, ne analar vardır evladına kına yakan... Vatan uğruna evlat yetiştiren... İşte Kınalı Hasan ve anası" girişinden sonra altı ayrı dörtlükle sesleniyor Salim Taşçı. Girişindeki ve son dörtlüklerdeki duygular:
Top sesi vururken dağlara,
Anam sakın karalar bağlama,
Şehit olursam aman ağlama,
Kurban olup gitti, Kınalı Hasan.
*
Anası yakmış kınayı başına,
Kurban olasın demiş Vatan'a
Şehitlik müjdesi gelmiş Sorgun'a,
Cennet bahçesine vardı, Kınalı Hasan.
*
Yüreği çifttir Kınalı Hasan'ın,
Bu vatan'a yan bakanın,
Akıbetini tarih yazar Yunan'ın,
Dur yolcu dedi, Kınalı Hasan... ***
Şükrü Öksüz'den:
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Burdur folklorunun, Teke yöresi folklorunun ustası, araştırmacısı ve Burdur'un, Burdurlunun gururu hemşehrimiz Hamit Çine'nin "Kalaycının aşkı" adlı şiiri olduğunu biliyorduk. Bu şiir, Burdur Belediyesi kültür yayınları arasında günyüzü gören " Şiirlerle Burdur" adlı kitabımın 56 ncı sayfasında yeralmıştı.
Hamit Çine hocadan çiceği burnunda üç ayrı şiir daha geldi. Bu şiirler "Burdur Sevgisi" 07.01.2009, "Gölhisar" 08.03.2010 ve " Bucak" adlı olanı 10 Mart 2010 tarihinde yazılmış, bitirilmiş. Bu üç şiir de hazırlamakta olduğum "Şiirlerle Burdur-2" de yeralacak inşallah. Şimdi bu şiirlerin mısralarına dönelim:
13 mısradan oluşan "Burdur Sevgisi" adlı şiirin girişinde şöyle sesleniyor Hamit Çine hoca. İlk bölüm:
-Burdurlu idi sevdiğim kadınım,
Yeniden seversem eğer, yine Burdur'lu olsun,
Celiloğlu'ndan şiş köftem,
Yağpazarı fırınından gelsin ekmeğim,
Aşdamında pişsin yemeğim,
Ama delikli aş gibi bulgurlu olsun.
Bu şiirin sonrasında, kabak helvasından, ceviz ezmesinden, dimlit üzümünden sözediyor uzunca.
Sonra, " Vasiyetimdir dostlar/Alaca beziyle örtün yüzümü/Her şey Burdurlu olsun" diye bu şiirin noktasını koyuyor.
"Gölhisar" adlı şiir altı beyitten oluşuyor. Çevrenin anlatımı detaylı biçimde yapılıyor ustaca. Üç ayrı beyit alalım herhangi bir seçim yapmadan:
-Burdur'dan çıktım yola, giderim yaylalara,
Karaman'lı, Tefenni, Çavdır'dan Gölhisar'a.
***
Burdur'un günbatısı Gölhisar'dır Gölhisar.
Armutlu'su yaylası Horzum'u tarih yazar.
***
Bağları bahçeleri, adı gibi gölü var,
Etrafında köyleri, gezdiğin yer Gölhisar.
Burdur'un en büyük ilçesi "Bucak"la da anlatımı vardır usta Hamit Çine'nin. İki beşli bölümü vardır bu şiirin. İlk bölümde neler söylüyor Hamit hoca, dinleyelim, okuyalım:
-Ağustos'ta sıcak olur kavrulur,
Bucak ovasında harman savrulur,
Düğün dernek, misafirler çağrılır,
Asırlardır yanar tüter bu ocak,
Oğuzlar'ın tarih şehridir Bucak. ***
Salim Taşçı'dan iki şiir
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Salim Taşçı, Ankara'nın emlak alanındaki duayeni, yazar, şair, gazeteci. Sorgun Postası gazetesindeki, Ankara çıkışlı yazarlar koalisyonunun gerçekleştiricisi. Sorgun Postası gazetesinin iki ayrı sayısında, Salim Taşçı'nın iki ayrı şiiri yayınlandı. Bunların adları: Bebelerimiz/Kınalı Hasan. Önce birinci şiir:
BEBELERİMİZ
Serbest tarzda yazılan, kaleme alınıp yayınlanan "Bebelerimiz" adlı, başlıklı şiir; "Doğun bebelerim doğun/Yığınla geliyorsunuz/Amma/Babalarınıza müjde verilmeden/Ben size müjdeler vereyim!/Aş yok, iş yok" diye başlıyor.
Bebelerin doğuştan borçlu olduklarını, doğduklarını, bu gerçekler üzerine dünyaya geleceklerse gelmelerinde bir sakınca olmadığını hatırlatıyor;"Bakın bebeklerim/Ananız, Babanız/Bez bulursa/Mama bulamaz" diye hatırlatmada bulunuyor Salim Taşçı.
Sonra; "Kimi donsuz/Kimi atletsiz/Dolaşır/Gözü kör olsun fukaralığın/Benden söylemesi/İster gelin, isterseniz dönün/Kitaplar aha böyle yazar" diye dikkat çekiyor, uyarıyor, hatırlatmalarda bulunuyor. "Yaşarken ölmektense, hiç doğmamak daha iyi" hatırlatmasının altını çiziyor kalın uçlu kalemlerle.
KINALI HASAN
Salim Taşçı'nın ikinci şiiri. Sorgun Postası gazetesinin sayılarından birinde "Başkent mektubu" altında verildi. "Mevzu vatan olunca, ne analar vardır evladına kına yakan... Vatan uğruna evlat yetiştiren... İşte Kınalı Hasan ve anası" girişinden sonra altı ayrı dörtlükle sesleniyor Salim Taşçı. Girişindeki ve son dörtlüklerdeki duygular:
Top sesi vururken dağlara,
Anam sakın karalar bağlama,
Şehit olursam aman ağlama,
Kurban olup gitti, Kınalı Hasan.
*
Anası yakmış kınayı başına,
Kurban olasın demiş Vatan'a
Şehitlik müjdesi gelmiş Sorgun'a,
Cennet bahçesine vardı, Kınalı Hasan.
*
Yüreği çifttir Kınalı Hasan'ın,
Bu vatan'a yan bakanın,
Akıbetini tarih yazar Yunan'ın,
Dur yolcu dedi, Kınalı Hasan... ***
Şükrü Öksüz'den:
Kültür-sanat
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Şair ve yazarlarımız, özellikle şairlerimiz zaman ve fırsat buldukça, şiirlerinin yayınlaması için çaba-gayret gösteriyorlar.
Bu isim ve imzaların şiirlerinin yayınlandığı, süreklilik içinde okurların, sanat ve edebiyat severlerin karşısına çıkan gazetelerdeki, sanat edebiyat-kültür ve sanat sayfalarının sayısı fazla değil.
Aydın ilimiz merkezinde Şükrü Öksüz, "Aydın Güzelhisar" Gazetesinde kültür ve sanat sayfası hazırlıyor, yayınlıyor. Bu sayfada şiirleri yeralan şairlerimizin sayısı giderek artarken, ortaya önemli bir hizmetin konulduğu, gerçekleştirildiği görülüyor.
Şükrü Öksüz, bu ilimizde yayınlanan "Bakış" Gazetesinde de şiirlerin yayınlanması için gayret gösteriyor, hizmet veriyor. Kutluyorum efendim.
Aydın Güzelhisar Gazetesi günlük olarak, yayınlanıyor. Anılan gazetenin 1564 ncü sayısındaki, Şükrü Öksüz kültür-sanat sayfasında 11 ayrı şairin şiirlerinden örnekler vardı. Ayrıca, Şükrü Öksüz "Kitaplar" başlığıyla, kitabın ve kütüphanenin öneminden bahsediyordu. Bu sayfada imzası bulunanlardan bazı alıntılarla devam edelim efendim. Buyrun:
İnsan bazı kitaplardan zevk alır, bazılarını olduğu gibi yutar, bazılarını geveler ve hazmeder. Kitapları okumuş olmak için değil, onlardan bir şeyler almak için bilinçli şekilde algılayarak okumalıyız (Şükrü Öksüz)
SİYAH BİR GECEDEYİM (Hava Köseoğlu)
Gökyüzü masmaviydi, kara bulut gelmeden,
Nasıl da ıslanmışım, yağmurlarda bilmeden.
***
Hangi kalbe girdiysem, uzunca kalamadım,
Bencileyin bir gönül, aradım bulamadım.
CENNETİN KAPILARI(Ömer Erhalim)
Cennetin kapısında mahzunlar bekler,
Kimisi emekler, kimisi bekler,
Annemiz gelecek diye yılları bekler,
Kalk gecenin yarısında hakkı zikreyle,
Sabahın seherinden, Hakka şükreyle.
DÜNKÜ BAYRAMLAR(Birdal Can Tüfekçi)
Bugün bayram günü dostlarım,
Eski bayramları hatırladım,
Bayramdan, bayrama alınan elbiseler,
Koynumda sakladığım, papuçlarım..
SEN DUYMUYORDUN(Şerife Çınar)
Sana gökkuşağını getirmek için gitmiştim,
Karanlığı ardımda bırakarak.
Denizin mavisinden, gülümün pembesinden,
Çiçeklerin sarısından çalmıştım azar, azar.
Güneş ısıtırken yağmurun çığlıklarını,
Susmuştu gökyüzü, kırmızı susmuştu.
Ben susmuştum, sen duymuyordun. ***
Ali Yücel’e göre: İslâm Dini
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Ali Yücel Burdurlu hemşehrilerimden biri. Önceki yıl (2009) yayınladığı “Bana Göre İslâm Dini” (Fıtratın Sesi) adlı kitabının genişletilmiş 2 nci baskısını 2010 yılının ilk günlerinde okurlarıyla buluşturdu, yayınladı.
536 sayfalık kitap üç sayfalık önsözle başlıyor. Önce içindekiler sıralaması yapılmış.
Dini konularda yorum getirmek, kitap yazıp, yayınlamak bu alandaki bilgi zenginliğine dayanıyor. Ali Yücel hemşehrimin bu konudaki bilgilerinin, bundan öncede araştırmalarının yeterli olduğu görülüyor.
Burdur’dan seslenen bir isim ve imza olarak Ali Yücel’in bu yayınıyla gurur duyduğumu ifade etmeliyim. Önsözün girişinde;
-“İnsan, insan olmasının gereği olarak yaratılış amacını bilmek zorundadır. Yaratılış amacımızı anlayabilmemiz için, kullandığımız tek malzememiz aklımızdır. İnsanı insan yapan akıldır” deniyor.
Önsöz’de “Fıtrat”tan da sözediliyor. İki ayrı anlatımla “Fıtrat”:
1- Fıtrat:Yüce Allah’ın insanı yaratırken hamuruna koyduğu Kur’andır.
2- Fıtrat: İnsanın içinin, içindeki İslam dinidir. Her insanda bulunan fıtratın sesi ise gerçek İslam sesidir.
Giriş bölümünde, sayfasının başlamasından sonra, sure-âyetlerden sözedilerek yorumlar için kaynaştırma, örnekleme yapılıyor.
Sayfa 292’den üstten ikinci paragraf ve altındaki şiirden:
Bu noktada; kadınların dikkatli olmalarını ve gerçek İslam’ın kadına erkekle aynı değeri verdiğini, ancak kadınları aşağılayan dinin gerçek İslam olmayıp, İslam adı konulan uydurma bir inanç olduğunu bilmelerini isterim.. (den sonra gelen şiirden):
Kötürüm anaya, dertler yükledin,
Oğlunda kızında, sabır yokladın,
Ayağı altına, Cennet sakladın,
Öptüm o cenneti, sana yöneldim.
*
Gördüm, kadın hakkı, bilmez er kişi,
Zulmeder aklınca, çünkü o dişi,
En kutsal emanet, verdin ki; eşi,
Başıma taç edip, sana yöneldim.
***
Turgay Algan’dan bir mektup, bir şiir
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Turgay Algan, İzmir-Karşıyaka’dan seslenen şair arkadaşlarımızdan biri. Zaman zaman kısa şiirleriyle bizimle merhabalaştı. Yenilerde bir mektubu, bir şiiri daha geldi. Önce mektubundan sözedelim. Sonra şiirinin mısraları arasında gezinti yaparız efendim:
Sayın İsa Kayacan; Bence bir şair için önemli olan, şiir yazmak değil, önemli olan yazdığı şiirlerinin yayınlanmasıdır.
Ben daha önceleri de şiir yazıyordum. Ama yayınlama fırsatı bulamadığım için, yayınlayamıyordum. Şiirlerimi sayenizde yayınlama imkanı buldum.
Şiirlerim yayınlanınca, birçok şairle de tanışma fırsatı buldum. Anladım ki, şiir-sanat, insanları kaynaştırıyor. Kabuğumu sayenizde kırdım. Şiir bir dostluk, barış elçisi oluyor.
Şiir insanları arındırıyor. Şiir yazan kişi, anasından yeni doğmuş çocuk gibi oluyor.
Sayın İsa Kayacan; Size şairlerin babası diyebilir miyim?. Fırsatını bulduğumda ilk önce Ankara’ya ziyaretinize geleceğim. Mektupla, telefonla, konuşmakla, tanışmak olmuyor. Sizinle yüzyüze görüşmek, tanışmak istiyorum. Ankara’da misafiriniz olmak istiyorum. İzmir’e geldiğinizde buyurun gelin, misafirim olun. Başımın üzerinde yeriniz var. Sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Hoşça kalın, selamlar. (Turgay Algan, İzmir-05.04.2010)
SEVDA ÜSTÜNE (Turgay Algan)
Seni istiyorum, seni,
Seviyorum da,
Yok, hiç sevgilim zaten,
Sevmek istiyorum seni,
Olsun bir sevgilim, olsun bir sevgilim.
*
Sana olan aşkımı
Nasıl ifade edebilirim sana?
Düşündüm, düşündüm
Bulamadım çaresini
Bu şiiri sana yazmaktan başka
Ben susuyorum
Şiir konuşacak
Seni sevebilir miyim?
Kimden izin alacak?
Unutma ki o aşk
Bir gün sana da lazım olacak..
*
Sevgilimsin güzel sevgilim,
Zengin, dengim sevgilim,
Güzelliğin
Gözümden gitmez hiç,
Güzel sevgilim,
Her şey senin olsun
Güzelliğin benim. ***
Ali Ünal’dan: Biraz da gülelim
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Ankara’da yaşayan Ali Ünal’ın mizahi hikâyelerinin bir araya getirildiği 238 sayfalık bir kitap. 3 ncü baskısı, Ankara’daki “Gündüz Kitabevi Yayınları” arasında günyüzü görmüş.
Ali Ünal’ın bir sunuşu var 8 ve 9 ncu sayfalarda yeralmış. Bir yerinde, “İnsanların gülmeye ihtiyacı var. Ben Ali öğretmen, öğrencilerimin tabiriyle Ali Baba, yaşadığım ilginç anıları siz okuyucularımla paylaşmak istedim. Herkesin hayata bir bakış açısı vardır” diyor. 10 ve 11 nci sayfalarda, yazar için ne dediler? başlığı altında verilenler var. Bunlardan:
-Ali hocam, başarılı bir yazar ve öğretmen. Öğrencileri ile dost olan, hikâyelerinde güldürürken düşünmesini sağlayan bir yazar (Abdurrahim Karakoç).
Gerçekten, Ali Ünal’ın masamdaki “Biraz da gülelim” adlı kitabının sayfaları arasındaki gezintimden sonra anladım ki, Ali Ünal, konuların derinliğine iniyor, hassas noktaları etrafında mola vererek, gülerken düşündürüyor, düşündürürken de hayat gerçeklerinin acı ve tatlı yönlerini bizimle karşılaştırıyor, merhabalaştırıyor. Buradaki ustalığının kutlanması, alkışlanması gerekir.
İki bölüm halinde verilenlerin, başlık olarak sayfalara aktarılanların bazılarının sıralanışı şöyle: Haşhaşlı tava ekmeği, Parayı eşek yemiş, Karartma geceleri, çocukların iş anlayışı, Sinek Metin, Çalışan traktör, Damızlık hayvan alımı vd.
Sayfa 56. “Cemile okuma-yazma kursunda” başlığı altında verilenlerden:
-“Cemile, Tıkıç Ali’nin okuma yazması olmayan eşidir. 1980 yılında okuma-yazma seferberliğinde öğretmenler tarafından kursa kaydedilir. Kurs başlayalı bir ay olmasına rağmen Cemile’de bir ilerleme görülmez..”. Sonra, Cemile’nin köydeki İbben’den, elindeki fişi deftere yazma isteği, İbben’in deftere, “Ali şeker getirdi. Cemile yedi bitirdi” şeklinde yanlış (bilerek) yazması üzerine, sınıftaki mahcubiyeti ve bu mahcubiyetten sonra çalışıp, çabalayıp okuma-yazma öğrenmesi anlatılıyor.
Ali Ünal: 1955 yılında Isparta’nın Gönen ilçesine bağlı Koçtepe köyünde doğdu. Isparta Gönen Öğretmen Okulundan mezun oldu. Değişik okullarda öğretmenlik ve Okul Müdürlüğü yaptı. Yunus Emre Ticaret Lisesinde de görev yapan Ali Ünal’ın yayınlanmış değişik kitapları bulunuyor.
SALAVAT (Zeki Çelik)
Elazığ’da Necdet Çelikdönmez tarafından yayınlanan “Paye” edebiyat, kültür, sanat bülteninin 105-10 sayısında yayınlanan Zeki Çelik’in 4 ayrı dörtlükten meydana gelen Salavat başlıklı şiirinden:
Duyunca kalbim şahlanır,
Gönül birden iştahlanır,
Nefis onunla uslanır,
Biz salavat getirelim. ***
Durkadın Karagöl’den: Karaduman
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Ankara’da yaşayan şairlerimizden biri. Durkadın Erdoğan Karagöl. 132 sayfalık şiir kitabı “Karaduman” bana geleli epey oldu. Sayfaları arasında gezme fırsatı bulamadığım için üzgünüm. Sıra şimdi geldi efendim.
Durkadın Erdoğan Karagöl (Kurban teyze) beşinci kitabıyla okurlarıyla merhabalaşıyor. Önce “dar geçit” den geçiyor şairemiz. 7 nci sayfadaki ilk şiirinin adı bu. Beş ayrı dörtlükten meydana geliyor. İlk dörtlüğü bu şiirin:
Nice, nice yollar aştım,
Dar geçidi kendim geçtim,
Kıl üstünde cambaz yaptın,
Dar geçidi kendim geçtim.
Hayat hakkındaki görüşlerinin ardından “duymadın mı?” sorusuyla ortaya konulan duygular, anlatım biçimi, bir şiir. Sorular, tereddütlerle oluşan, toparlanıp sayfalara aktarılanlar. Sayfa 12’deki “Neler ettin”in ikinci dörtlüğü:
Yaralarım iç kanama,
Melhemi yok, hiç arama,
İlaç yoktur çok tarama,
Yaralarım ölçen hekim..
Soyadıyla iç içe olan, bütünleşen şiir “Karagöl” 33 ncü sayfada yeralıyor. Buradaki dörtlüklerden: “Karagöl’ün üstüne yar/Yine boran çökmüşte gör/ Karı eksik olmaz bir yer/ tepelerde bir Karagöl”..
Durkadın Erdoğan Karagöl (Kurban teyze): 1955 yılında Ankara’nın Çubuk ilçesine bağlı Ovacık köyünde doğdu. Keyifli geçen bir çocukluk döneminden sonra, 1976 yılında Hüseyin Karagöl ile evlendi.
HAYAL (Kerim Özbekler)
Aydın ilimizin Nazilli ilçesinden seslenen Kerim Özbekler’in iki dörtlükten meydana gelen “Hayal” adlı şiiri
Uğrunda nice günler diz çökerek ağladım,
Yalnız seni sevdim ben yüreğimi dağladım,
Seni gördükten sonra başkası kâr etmedi,
Şu garip gönlümü ben artık sana bağladım.
*
Gelmesen de sen bana, hep böyle kalacağım,
Yalnız senden bahseden şiirler yazacağım,
Ölümsüzleştin bende hayaller ölmedi ya,
Seninle ben yan yana hayaller kuracağım.
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Şair ve yazarlarımız, özellikle şairlerimiz zaman ve fırsat buldukça, şiirlerinin yayınlaması için çaba-gayret gösteriyorlar.
Bu isim ve imzaların şiirlerinin yayınlandığı, süreklilik içinde okurların, sanat ve edebiyat severlerin karşısına çıkan gazetelerdeki, sanat edebiyat-kültür ve sanat sayfalarının sayısı fazla değil.
Aydın ilimiz merkezinde Şükrü Öksüz, "Aydın Güzelhisar" Gazetesinde kültür ve sanat sayfası hazırlıyor, yayınlıyor. Bu sayfada şiirleri yeralan şairlerimizin sayısı giderek artarken, ortaya önemli bir hizmetin konulduğu, gerçekleştirildiği görülüyor.
Şükrü Öksüz, bu ilimizde yayınlanan "Bakış" Gazetesinde de şiirlerin yayınlanması için gayret gösteriyor, hizmet veriyor. Kutluyorum efendim.
Aydın Güzelhisar Gazetesi günlük olarak, yayınlanıyor. Anılan gazetenin 1564 ncü sayısındaki, Şükrü Öksüz kültür-sanat sayfasında 11 ayrı şairin şiirlerinden örnekler vardı. Ayrıca, Şükrü Öksüz "Kitaplar" başlığıyla, kitabın ve kütüphanenin öneminden bahsediyordu. Bu sayfada imzası bulunanlardan bazı alıntılarla devam edelim efendim. Buyrun:
İnsan bazı kitaplardan zevk alır, bazılarını olduğu gibi yutar, bazılarını geveler ve hazmeder. Kitapları okumuş olmak için değil, onlardan bir şeyler almak için bilinçli şekilde algılayarak okumalıyız (Şükrü Öksüz)
SİYAH BİR GECEDEYİM (Hava Köseoğlu)
Gökyüzü masmaviydi, kara bulut gelmeden,
Nasıl da ıslanmışım, yağmurlarda bilmeden.
***
Hangi kalbe girdiysem, uzunca kalamadım,
Bencileyin bir gönül, aradım bulamadım.
CENNETİN KAPILARI(Ömer Erhalim)
Cennetin kapısında mahzunlar bekler,
Kimisi emekler, kimisi bekler,
Annemiz gelecek diye yılları bekler,
Kalk gecenin yarısında hakkı zikreyle,
Sabahın seherinden, Hakka şükreyle.
DÜNKÜ BAYRAMLAR(Birdal Can Tüfekçi)
Bugün bayram günü dostlarım,
Eski bayramları hatırladım,
Bayramdan, bayrama alınan elbiseler,
Koynumda sakladığım, papuçlarım..
SEN DUYMUYORDUN(Şerife Çınar)
Sana gökkuşağını getirmek için gitmiştim,
Karanlığı ardımda bırakarak.
Denizin mavisinden, gülümün pembesinden,
Çiçeklerin sarısından çalmıştım azar, azar.
Güneş ısıtırken yağmurun çığlıklarını,
Susmuştu gökyüzü, kırmızı susmuştu.
Ben susmuştum, sen duymuyordun. ***
Ali Yücel’e göre: İslâm Dini
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Ali Yücel Burdurlu hemşehrilerimden biri. Önceki yıl (2009) yayınladığı “Bana Göre İslâm Dini” (Fıtratın Sesi) adlı kitabının genişletilmiş 2 nci baskısını 2010 yılının ilk günlerinde okurlarıyla buluşturdu, yayınladı.
536 sayfalık kitap üç sayfalık önsözle başlıyor. Önce içindekiler sıralaması yapılmış.
Dini konularda yorum getirmek, kitap yazıp, yayınlamak bu alandaki bilgi zenginliğine dayanıyor. Ali Yücel hemşehrimin bu konudaki bilgilerinin, bundan öncede araştırmalarının yeterli olduğu görülüyor.
Burdur’dan seslenen bir isim ve imza olarak Ali Yücel’in bu yayınıyla gurur duyduğumu ifade etmeliyim. Önsözün girişinde;
-“İnsan, insan olmasının gereği olarak yaratılış amacını bilmek zorundadır. Yaratılış amacımızı anlayabilmemiz için, kullandığımız tek malzememiz aklımızdır. İnsanı insan yapan akıldır” deniyor.
Önsöz’de “Fıtrat”tan da sözediliyor. İki ayrı anlatımla “Fıtrat”:
1- Fıtrat:Yüce Allah’ın insanı yaratırken hamuruna koyduğu Kur’andır.
2- Fıtrat: İnsanın içinin, içindeki İslam dinidir. Her insanda bulunan fıtratın sesi ise gerçek İslam sesidir.
Giriş bölümünde, sayfasının başlamasından sonra, sure-âyetlerden sözedilerek yorumlar için kaynaştırma, örnekleme yapılıyor.
Sayfa 292’den üstten ikinci paragraf ve altındaki şiirden:
Bu noktada; kadınların dikkatli olmalarını ve gerçek İslam’ın kadına erkekle aynı değeri verdiğini, ancak kadınları aşağılayan dinin gerçek İslam olmayıp, İslam adı konulan uydurma bir inanç olduğunu bilmelerini isterim.. (den sonra gelen şiirden):
Kötürüm anaya, dertler yükledin,
Oğlunda kızında, sabır yokladın,
Ayağı altına, Cennet sakladın,
Öptüm o cenneti, sana yöneldim.
*
Gördüm, kadın hakkı, bilmez er kişi,
Zulmeder aklınca, çünkü o dişi,
En kutsal emanet, verdin ki; eşi,
Başıma taç edip, sana yöneldim.
***
Turgay Algan’dan bir mektup, bir şiir
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Turgay Algan, İzmir-Karşıyaka’dan seslenen şair arkadaşlarımızdan biri. Zaman zaman kısa şiirleriyle bizimle merhabalaştı. Yenilerde bir mektubu, bir şiiri daha geldi. Önce mektubundan sözedelim. Sonra şiirinin mısraları arasında gezinti yaparız efendim:
Sayın İsa Kayacan; Bence bir şair için önemli olan, şiir yazmak değil, önemli olan yazdığı şiirlerinin yayınlanmasıdır.
Ben daha önceleri de şiir yazıyordum. Ama yayınlama fırsatı bulamadığım için, yayınlayamıyordum. Şiirlerimi sayenizde yayınlama imkanı buldum.
Şiirlerim yayınlanınca, birçok şairle de tanışma fırsatı buldum. Anladım ki, şiir-sanat, insanları kaynaştırıyor. Kabuğumu sayenizde kırdım. Şiir bir dostluk, barış elçisi oluyor.
Şiir insanları arındırıyor. Şiir yazan kişi, anasından yeni doğmuş çocuk gibi oluyor.
Sayın İsa Kayacan; Size şairlerin babası diyebilir miyim?. Fırsatını bulduğumda ilk önce Ankara’ya ziyaretinize geleceğim. Mektupla, telefonla, konuşmakla, tanışmak olmuyor. Sizinle yüzyüze görüşmek, tanışmak istiyorum. Ankara’da misafiriniz olmak istiyorum. İzmir’e geldiğinizde buyurun gelin, misafirim olun. Başımın üzerinde yeriniz var. Sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Hoşça kalın, selamlar. (Turgay Algan, İzmir-05.04.2010)
SEVDA ÜSTÜNE (Turgay Algan)
Seni istiyorum, seni,
Seviyorum da,
Yok, hiç sevgilim zaten,
Sevmek istiyorum seni,
Olsun bir sevgilim, olsun bir sevgilim.
*
Sana olan aşkımı
Nasıl ifade edebilirim sana?
Düşündüm, düşündüm
Bulamadım çaresini
Bu şiiri sana yazmaktan başka
Ben susuyorum
Şiir konuşacak
Seni sevebilir miyim?
Kimden izin alacak?
Unutma ki o aşk
Bir gün sana da lazım olacak..
*
Sevgilimsin güzel sevgilim,
Zengin, dengim sevgilim,
Güzelliğin
Gözümden gitmez hiç,
Güzel sevgilim,
Her şey senin olsun
Güzelliğin benim. ***
Ali Ünal’dan: Biraz da gülelim
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Ankara’da yaşayan Ali Ünal’ın mizahi hikâyelerinin bir araya getirildiği 238 sayfalık bir kitap. 3 ncü baskısı, Ankara’daki “Gündüz Kitabevi Yayınları” arasında günyüzü görmüş.
Ali Ünal’ın bir sunuşu var 8 ve 9 ncu sayfalarda yeralmış. Bir yerinde, “İnsanların gülmeye ihtiyacı var. Ben Ali öğretmen, öğrencilerimin tabiriyle Ali Baba, yaşadığım ilginç anıları siz okuyucularımla paylaşmak istedim. Herkesin hayata bir bakış açısı vardır” diyor. 10 ve 11 nci sayfalarda, yazar için ne dediler? başlığı altında verilenler var. Bunlardan:
-Ali hocam, başarılı bir yazar ve öğretmen. Öğrencileri ile dost olan, hikâyelerinde güldürürken düşünmesini sağlayan bir yazar (Abdurrahim Karakoç).
Gerçekten, Ali Ünal’ın masamdaki “Biraz da gülelim” adlı kitabının sayfaları arasındaki gezintimden sonra anladım ki, Ali Ünal, konuların derinliğine iniyor, hassas noktaları etrafında mola vererek, gülerken düşündürüyor, düşündürürken de hayat gerçeklerinin acı ve tatlı yönlerini bizimle karşılaştırıyor, merhabalaştırıyor. Buradaki ustalığının kutlanması, alkışlanması gerekir.
İki bölüm halinde verilenlerin, başlık olarak sayfalara aktarılanların bazılarının sıralanışı şöyle: Haşhaşlı tava ekmeği, Parayı eşek yemiş, Karartma geceleri, çocukların iş anlayışı, Sinek Metin, Çalışan traktör, Damızlık hayvan alımı vd.
Sayfa 56. “Cemile okuma-yazma kursunda” başlığı altında verilenlerden:
-“Cemile, Tıkıç Ali’nin okuma yazması olmayan eşidir. 1980 yılında okuma-yazma seferberliğinde öğretmenler tarafından kursa kaydedilir. Kurs başlayalı bir ay olmasına rağmen Cemile’de bir ilerleme görülmez..”. Sonra, Cemile’nin köydeki İbben’den, elindeki fişi deftere yazma isteği, İbben’in deftere, “Ali şeker getirdi. Cemile yedi bitirdi” şeklinde yanlış (bilerek) yazması üzerine, sınıftaki mahcubiyeti ve bu mahcubiyetten sonra çalışıp, çabalayıp okuma-yazma öğrenmesi anlatılıyor.
Ali Ünal: 1955 yılında Isparta’nın Gönen ilçesine bağlı Koçtepe köyünde doğdu. Isparta Gönen Öğretmen Okulundan mezun oldu. Değişik okullarda öğretmenlik ve Okul Müdürlüğü yaptı. Yunus Emre Ticaret Lisesinde de görev yapan Ali Ünal’ın yayınlanmış değişik kitapları bulunuyor.
SALAVAT (Zeki Çelik)
Elazığ’da Necdet Çelikdönmez tarafından yayınlanan “Paye” edebiyat, kültür, sanat bülteninin 105-10 sayısında yayınlanan Zeki Çelik’in 4 ayrı dörtlükten meydana gelen Salavat başlıklı şiirinden:
Duyunca kalbim şahlanır,
Gönül birden iştahlanır,
Nefis onunla uslanır,
Biz salavat getirelim. ***
Durkadın Karagöl’den: Karaduman
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Ankara’da yaşayan şairlerimizden biri. Durkadın Erdoğan Karagöl. 132 sayfalık şiir kitabı “Karaduman” bana geleli epey oldu. Sayfaları arasında gezme fırsatı bulamadığım için üzgünüm. Sıra şimdi geldi efendim.
Durkadın Erdoğan Karagöl (Kurban teyze) beşinci kitabıyla okurlarıyla merhabalaşıyor. Önce “dar geçit” den geçiyor şairemiz. 7 nci sayfadaki ilk şiirinin adı bu. Beş ayrı dörtlükten meydana geliyor. İlk dörtlüğü bu şiirin:
Nice, nice yollar aştım,
Dar geçidi kendim geçtim,
Kıl üstünde cambaz yaptın,
Dar geçidi kendim geçtim.
Hayat hakkındaki görüşlerinin ardından “duymadın mı?” sorusuyla ortaya konulan duygular, anlatım biçimi, bir şiir. Sorular, tereddütlerle oluşan, toparlanıp sayfalara aktarılanlar. Sayfa 12’deki “Neler ettin”in ikinci dörtlüğü:
Yaralarım iç kanama,
Melhemi yok, hiç arama,
İlaç yoktur çok tarama,
Yaralarım ölçen hekim..
Soyadıyla iç içe olan, bütünleşen şiir “Karagöl” 33 ncü sayfada yeralıyor. Buradaki dörtlüklerden: “Karagöl’ün üstüne yar/Yine boran çökmüşte gör/ Karı eksik olmaz bir yer/ tepelerde bir Karagöl”..
Durkadın Erdoğan Karagöl (Kurban teyze): 1955 yılında Ankara’nın Çubuk ilçesine bağlı Ovacık köyünde doğdu. Keyifli geçen bir çocukluk döneminden sonra, 1976 yılında Hüseyin Karagöl ile evlendi.
HAYAL (Kerim Özbekler)
Aydın ilimizin Nazilli ilçesinden seslenen Kerim Özbekler’in iki dörtlükten meydana gelen “Hayal” adlı şiiri
Uğrunda nice günler diz çökerek ağladım,
Yalnız seni sevdim ben yüreğimi dağladım,
Seni gördükten sonra başkası kâr etmedi,
Şu garip gönlümü ben artık sana bağladım.
*
Gelmesen de sen bana, hep böyle kalacağım,
Yalnız senden bahseden şiirler yazacağım,
Ölümsüzleştin bende hayaller ölmedi ya,
Seninle ben yan yana hayaller kuracağım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder