2005 yılında kaybettiğimiz
Ahmet Tufan Şentürk’ün
son günleri (1)
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Şiirimizin beş yıldızlı çınarı Ahmet Tufan Şentürk ağabeyimizin vefatından önceki günlere ait, yeğeni Mustafa Şengül tarafından notların tutulduğu ince uzun bir masa takvimi var elimde. Bu takvimin bana verilişi, benim daha iyi muhafaza edip, değerlendirebileceğimin düşünülmesi, benim için ayrı bir sorumluluk ifade ediyordu.
Bu takvimin, ön ve arka sayfalarında, Ahmet Tufan Şentürk ağabeyimizin el yazısıyla yazılmış, değişik isimlere ait telefon numaraları ve farklı amaçlarla tutulmuş “notlar” yer alıyor. Birde “Sarıveliler İlçesi Belediyesi Ahmet Tufan Şentürk Halk Kütüphanesi” kaşesinin iki ayrı yere basılmış görüntüsü… Notlardan ve kırmızı kalemle başlık konularak yazılmışlardan birinde, “Masa üstü kitaplar” başlığı altındaki sıralamaların şöyle olduğu görülüyor:
1-Yunus Emre Hz. Hayatı- Divan, 2-Yunus Emre’ye şiirler, 3-Yunus Emre Divanı, 4-Yunus Emre Divanı (renkli), 5-Yunus Emre Sevgi Yılı (1991) b-Karaman ili dergi.
Yine elimizdeki masa takviminin ön sayfalarında, bazı isimler ve telefon numaraları, değişik notlar bulunuyor. Bu isimlerden bazıları: Abdülkadir Güler, Mustafa Ceylan, Abdullah Satoğlu, İsa Kayacan, Baki Akyol, Feraye Çolak, Arap Yıldırım, Feyzi Halıcı, Semiha Yavuzer, Saim Sezen..
GÜNLÜKLER
Ahmet Tufan Şentürk’ün yeğeni Mustafa Şengül’ün (Ahmet Tufan Şentürk’le ilgili) tuttuğu günlükler:
22 Nisan 2005 Cuma: Hafıza kaybı başladı. Saat 01.00’de kitap dağıtım listesi hazırlattı. (Kitap, İsa Kayacan’ın hazırladığı Armağan-4). İlaç istedi, ilaçlarını özenle yandaki yatağın üstüne koydurdu. Saat 03.00’de yoğurt istedi. Üç tatlı kaşığı yoğurt yedi. Saat 06.00’da tekrar çağırdı, su istedi. Saat 07.00’de tuvalete gitmek istedi. Rahatsızlığımı beyan edince, Yücel’i çağır dedi. Kahvaltı hazırladım, yemedi.09.00’dan sonra Halisülasyon görmeye başladı. Avize düşecek-sıralı dört bardak düşüp kırılacak. Asılı çarşafın üzerinde karıncalar, çamaşırların üzerinde karıncalar. Bizi buraya kim getirdi. Hastaneye hangi kapıdan gireceğiz. Ambulans geldi mi? Araba ne zaman gelecek?.Haydi gidelim. Ben burada sıkıldım. Evimize gidelim. Bu evde kimse yok mu?. Bu evin sahibi nerede?, Ne gelen var, ne giden. Gidelim artık. Yücel 12.00’den önce gelmez gidelim artık. Benim canım sıkıldı, kalk gidelim. Alparslan, Aydan, Ayten neredeler şimdi?.
Taner diye birisi olacaktı, nerede, ne yapıyor?. Burası Kerbelâ gibi yer, hadi gidelim buradan. Yemekte, Hacıbaba nerede, o gelmiyor mu?. Sonra farkına varıp “hafıza kaybı başladı” diyor.
O güzel gözlerin,
Bukle bukle saçların,
Hepsi sensin sen.
Dağdan dağa, taştan taşa dolaştırdılar. Bir insan evladı yok mu buralarda?.
Süleyman Tufanla görüşüldü. Arap Yıldırım geldi. Dr. İsa Kayacan geldi. (Kebap 9’dan yolluk, Dere Pastanesinden 10 bin liralık çukulata ısmarla. Biletler Taşkent’e kadar direkt alınsın, diyerek, İsa Kayacan’ın gelişini, Toroslara yolculuk olarak algıladı. İsa beyin ailevi problemlerini halletmek üzere yolculuk tehir edildi.
Bayram, Yurdanur, Ayla ve Hilmi bey geldiler. ***
2005 yılında kaybettiğimiz
Ahmet Tufan Şentürk’ün
son günleri (2)
Prof. Dr. İSA KAYACAN
23 Nisan 2005: Dr. İsa Kayacan, Basın ilandan Ali Topçu ile Ali beye gidilecek.
24 Nisan 2005 Pazar: Gece normal geçti. Saat 09.00 gibi çağırdı. Şuuru açıktı. Sancıları çıktığını, kalçadaki yaraların ağrıdığını söyledi.Temizlik yapıp ilaçladım. Bir bardak ballı süt içirdim, ilacını verdim. Saat 12.00’den sonra yarım patates (zeytin yağlı) biraz peynir ve kafi miktarda yoğurt yedirdim. Kalp tansiyon ilaçlarını verdim.
Ali Naili Erdem geldi, 00.10’a kadar konuştular. Isparta’dan Yılmaz Bütün aradı. Alparslan geldi. 13.30’da Feyzi Halıcı aradı. Antalya’dan Mustafa Ceylan aradı. Dr. İsa Kayacan aradı. (İsa Kayacan’ın hazırladığı Armağan–4) matbaaya verilmiş. Gültekin Güngör, ziyaret maksadıyla aradı.
25 Nisan 2005 Pazartesi: Saat 06.30’da çağırdı, su istedi şuuru açıktı, yoğurt istedi. Yeterli miktarda yedi. Saat 10.30’da ballı süt ile ilaçları verildi. 12.00’de Nurettin Özdemir aradı. Saat 13.00’de Gültekin Güngör aradı. 14.45 İsa Kayacan aradı. Kitabın basımı için matbaa işi halledilmiş. (500 bin Tl). 19.15’de, Hüseyin Yurdabak, Abdullah Satoğlu, Murat Duman geldiler.
26 Nisan 2005 Salı: 04.15’de bal, peynir,patates yedi. İsa Kayacan aradı, kitap (Armağan-4) matbaaya verilmiş. Öğleden sonra Gülsüm Koçak geldi. Bir kase çorba içti, ilaçlarını verdim. Akşamüzeri Mustafa Ertaş geldi. Bugün tahliye yaptı. Saat 22.00’de yayıncı Abdullah Gün geldi. Eskişehir’den Mehmet Ali Kalkan aradı.
27 Nisan 2005: Gece sıkıntılı geçti. Sabah 05.00’te çağırdı. Saat 09.00’da mide ilaçları ile bir çay bardağı ballı süt verdim. Şuuru açık. 11.00’de İstanbul’dan Kâmil Uğurlu aradı.
28 Nisan 2005: Emine Sönmez aradı. Nuran abla geldi. Prof. Dr. Saim Sakaoğlu geldi. M. Ali Kalkan aradı.
29 Nisan 2005 Cuma: Sabah 05.00’te uyandırdı. Şikayetleri vardı. Vücudunu sabunla silip duruladım. Yarasını pansuman ettim. Saat 09.00 gibi havuç suyu verdim. Nuran abla aradı. Saat 12.45’te Rıdvan Çongur geldi. Kahramanmaraş’tan Dilek aradı. (yeğeni M. Şengül’ün kızı) Eskişehir’den M. Ali Kalkan aradı. İsa Kayacan aradı. Saat 14.00 gibi yemek yedi. (Çorba 1 kase mantı, 3 kaşık ilaçları verildi. Akşam üzeri hava yağışlı idi. S.Y.)Gece sakin geçti sayılır.
30 Nisan 2005 Cumartesi: Sabah 06.00’da uyandırdı. Güneş ışığından rahatsız oluyor. Pencereleri kapattırdı. 08.00 gibi, bir çay bardağı havuç-elma suyu içti. 11.45’te ‘içim kıyıldı’ dedi. Bir porsiyon çorba içirdim. 13.00’te ilaçlarını içirdim. İsa Kayacan aradı. Yarasını pansuman yaptım. Kahramanmaraş’tan Öznur’la Murat aradı. “Senin vefa duyguna teşekkür ederim” dedim. Öğretmen Tülay Ayaz aradı. Saat 16.30’da Nuran abla ve Hande geldiler. Tansiyon ölçüldü (100-60). Abdullah Satoğlu telefonla aradı. İsa Kayacan geldi. Konuştular, konuştuk.
01 Mayıs 2005 Pazar: 06.30’da çağırdı. Hafıza kaybı belirtisi vardı. “Ben neredeyim?. Burası neresi?” gibi sorular sordu. Kalçadaki yaradan şikayetçiydi. Pansuman yaptım.07.00 civarında 1 adet armut ve havuç suyu içirdim. 09.00’da 1 bardak ballı süt içirip ilaçlarını verdim. İsa Kayacan aradı. Öğleden sonra Dr. Tayyar geldi. Muayene yaptı. Gaz giderici ilaç ve yarayı çabuk iyileştirecek merhem yazdı. Onunla beraber 1 bardak portakal suyu içirdim. Saat 15.00’te Tülay Ayaz geldi. Tez dosyasını aldı. 15.40’da bir kase çorba içirdim. Güngör Özmen aradı. Hastane hazırlığı için Nuran abla aradı. Akşam 21.00 gibi Dilek’le, Ahmet geldiler. Hafif hafıza kaybı başladı. ***
2005 yılında kaybettiğimiz
Ahmet Tufan Şentürk’ün
son günleri (3)
Prof. Dr. İSA KAYACAN
02 Mayıs 2005 Pazartesi: Gece 03.00 gibi çağırdı, su istedi. Yarım bardak kefir içirdim. Sayıklamalar, konuşmalar vardı. 06.30 da 1 bardak ballı süt ve 3 adet bisküvi yedirdim. (devam): Sabah 06.00’da kaldırdı. Su istedi. Armut, havuç suyu içirdim. Ballı süt, ilaçlar, 3 defa arka arkaya tahliye yaptı. Hazırlıkları tamamladıktan sonra ambulans çağırıp hastaneye gittik. Başkent hastanesinden, Gazi hastanesine gidildi. Tetkik ve tahliller yapıldı. Bir gece acil serviste kaldı. İlaç dahil hiçbir şey yemedi. Serum takıldı. Yücel ağabey gece yanında kaldı.
03 Mayıs 2005 Salı: Tetkik ve tahlillere devam edildi. Öğleden sonra ambulansla eve getirildi. Son derece bitkindi. Hiçbir şey yiyip içmedi. Gece sakin geçti.
04 Mayıs 2005 Çarşamba: Saat 07.00 gibi kaldırdı. Maden suyu istedi. Çok az içti. Elma suyu içirdim. Bir saat sonra üç adet bebe bisküvisi ile ballı süt içirdim. Güngör Özmen, Rıdvan Çongur ve Emine Sönmez aradılar. M. Ali Kalkan Eskişehir’den, Nuray Yılmaz aradı. Gültekin Güngör aradı. İzmit’teymiş. Gelişmeler hakkında bilgilendirildi. Nursel Gündüz aradı. Akşam 19.00’da 1 kase tavuklu şehriye çorbası içti.
05 Mayıs 2005 Perşembe : Gece sakin geçti. Sabah 06.30 gibi çağırdı. Su verdim, aç karnına ilacını verdim. 07.00 de 1 tatlı kaşığı bal yedi. Başka bir şey kabul etmedi. Kükürt sarısı tahliye yaptı. Temizlik yaptım. “2 gündür uyumuyorum, yatır beni” dedi. TÖMER, Ayşın Alptekinoğlu, Yahya Akengin, Arap Yıldırım aradılar. Saat 14.00 de Arap geldi. Onu evde bırakıp 2 saatliğine dışarıya çıktım. Geldiğimde şuuru bulanıktı. 17.30’da Prof. Dr. Saim Sakaoğlu geldi. Onunla hiç konuşmadı. Gözleri ve elleriyle mukabelede bulundu. Bu görüşme kameraya alındı. Dr. İsa Kayacan geldi, (Armağan-4) kitaplarını getirdi. (Murat Duman ile beraber). Kitabı eline aldı, ön ve arka yüzünü çevirdi, kitabın kapağını öptü, başına koydu. İsa Kayacan’ı kolları arasına aldı, sevincini belirtti. Mutlu olmuştu. Yahya Akengin ve oğlu Abdullah Satoğlu geldiler. İlgisi oldukça azdı. Hiç konuşmadı.
06 Mayıs 2005 Cuma: Saat 03.30 da kalktı. Su verildi, içti. 2 kere tuvalete çıktı.06.30 da tekrar kalktı. “Karnım açıktı” dedi. Bisküvi istedi. Bisküvinin boğazına durduğunu söyledi. Sütle karıştırıp, yedirmeye çalıştım, yemedi. Çok az süt içti.09.00’da yoğurt yedi, uyudu. İsa Kayacan aradı. Nuray hanım aradı, ziyarete gelmek istiyor. Mehmet Ali Kalkan Eskişehir’den aradı. Selamı var. Halil Soyuer’in kızı Nursel Gündüz aradı. Kazancı’lı Nursel aradı. Nuray Yılmaz geldi. Cevat Uygur geldi. Bugün Rıdvan hoca gelmedi.
07 Mayıs 2005 Cumartesi: 06.00’da çağırdı, çok az su içti. Tahliye için klozete oturdu. Önemli bir tahliye yapamadı. 07.30’da yemeği reddetti. Saat 10.00’da Dr. İsa Kayacan aradı. Öğleden sonra geleceğini bildirdi. Sabaha karşı damadımız Ahmet Bülbül geldi (K.Maraş). Akşam 21.00’de Konya’ya gittiler. Bugün, Cevat bey havalı yatak getirdi. Yatağı yerleştirip çalıştırdım. Bugün yemek yemedi. Çok az yoğurt ve 3 kaşık sütlü çorba yedirdim. Bugün tahliye yaptı.
08 Mayıs 2005 Pazar: Sabah 04.00 gibi çağırdı, su istedi. Tahliye yapacağını söyledi, ancak yapmadı. Apışarası ve hayalarında pişikler mevcut, canı yanıyor. Sondayı da çıkarttırdı. Saat 11.00 gibi iki çay bardağı çorba içti, ilaçlarını verdim. Günboyu bir şey yemedi. Akşam 21.00 sularında yattım. Yücel ağabey gelip gitmiş. Saat 24.00 gibi çağırdı. Tahliye yapmış, temizledim. Saat 02.00 gibi bir daha, tamamen sıvı, ishal gibi. Bir adet elma bir adet havuç suyu içirdim. (İshale iyi gelir diye). Şu an saat 02.30, yatacağım. ***
2005 yılında kaybettiğimiz
Ahmet Tufan Şentürk’ün
son günleri (4)
Prof. Dr. İSA KAYACAN
09 Mayıs 2005 Pazartesi: İshal durumu devam ediyor. Sabah 07.00’den itibaren 2 defa temizlik ve tedavi yaptım. Pişikler hat safhada. 1 adet elma ve havuç suyu içirdim. Saat 11.30’da Güngör Özmen aradı. 4-5 defa temizlik yapıldı. “Yanımda bulun, ayrılma, oku” dedi. Sesi çıkmıyordu. 3 İhlas Fatiha istedi. Yasin okurken “Sadakallahül azim” dedi. Yücel’i Nuran’ı, İsa Kayacan’ı çağır dedi. İsa Kayacan acilen geldi. El ve göz işaretleriyle helalleştiler. İsa Kayacan gitti. Sabah meyve suyu içirmiştim, istifra ettikten sonra Yacel’in kolunda vefat etti. Saat 14.30 “sen gittikten 10 dakika sonra vefat etti” diyerek üzüntü içerisinde İsa Kayacan’a haber verdim.
Sadık Tural aradı. Dostları aranacak, haber verildi. Büyükşehir’den cenaze aracı istenerek, Karşıyaka Mezarlık Morguna götürüldü. Akşam Eskişehir’den Mehmet Ali Kalkan ve arkadaşları geldiler. İsa Kayacan, Ulviye Savtur, Aysel Al, İsmail Kara, Emine Sönmez evdeydiler, telefonla dostlarına haber verildi.
10 Mayıs 2005 Salı: Sabah gerekli hazırlıklardan sonra, saat 10.00’da Nuran ablayla beraber Karşıyaka Mezarlığı morguna gittik. Cenaze yıkama işleminden sonra, Hacı Bayram camiine getirdik. Öğle namazını müteakip cenaze namazı kılındı (vasiyetine uygun). Namazdan sonra çok sevdiği Toroslara doğru, doğum yeri Lamos (Esentepe)a doğru hareket ettik. Akşam namazını müteakip cenaze namazından sonra, Aşağı Pınar’ın üstünde güzel bir yere defnettik. (Dr. İsa Kayacan, Y. Mak.Müh. Cevat Uygur, Mustafa Ceylan, yeğenleri Yücel Şentürk ve Mustafa Şengül). Konya’dan Sevgi Şengül, Mustafa Ertaş, M. Zeki Akdağ, Saim Sezen, Yaşar Ermiş şefaat ettiler. Prof. Dr. Saim Sakaoğlu Konya’dan uğurladı. Hacıbayram camiine, Yekta Güngör Özden çelenk gönderdi. Önceden telefonla mazeretini bildirdi. Feyzi Halıcı yerine damadı geldi. Prof. İsmail Parlatır, Naci Alan, Kutlay Pınar, Rıdvan Çongur, Özkan Gönlüm, Hüseyin Balım, Murat Duman, Avukat Ömer Erdoğan, Ahmet Canbaba, Hacıbayram camiindeydiler.
11 Mayıs 2005 Çarşamba: Sabah Erken’den kabristana gittim. Bayram ve Ümit’le taşını toprağını düzelttim. Yasin okudum, resim çektim. Kahvaltıdan sonra Yücel ağabeyle beraber, annemi, babamı, dedemi, anneannemi, teyzemi, ablamın, eniştemin mezarlarını ziyaret ettik. Öğleden sonra hareketle Konya’ya geldik. Eve uğrayıp, yemek ve çaydan sonra 20.00’de Ankara’ya hareketle 24.00’e yakın eve geldik. Bayram ve Yücel ağabey eve çıkmadılar. Saat 02.00’den sonra uyuyabildik.
12 Mayıs 2005 Perşembe: 07.00’de kalktık. Sağa-sola biraz çeki-düzenden sonra kahvaltı yaptık. İsa Kayacan’a gelişimizi haber verdik. Öğleden sonra İsa Beyle görüştük. Prof. İbrahim Ceylan ve Ali Naili Erdem aradı. Vali Rıza Akdemir’in eşi hastanedeymiş. Şifa diledik.
13 Mayıs 2005 Cuma: Sabah 09.00’da Rıdvan Çongur aradı. Cuma’dan sonra geleceğini söyledi, gelmedi. Abdullah Satoğlu, Hüseyin Yurdabak geldiler (17.00). Akşam 21.00’den sonra Konya’dan hanım ve kızım Nuray geldiler. Yücel ağabey geldi, konuştuk.
14 Mayıs 2005 Cumartesi: Yakup Alacan (Adana) İlkokul öğretmeni…..
Not: Şiirimizin beş yıldızlı çınarı, büyük usta Ahmet Tufan Şentürk’ün rahatsızlığı süresince, yeğenleri Mustafa Şengül, Yücel Şentürk ve Nuran Şentürk Karakılıç’ın gösterdikleri hassasiyet, her türlü takdirin üstündedir. Hele yeğen Mustafa Şengül’ün yukarıda kaydettiğimiz günlükleri, aksatmadan tutuşu ve bana intikal ettirişi karşısında anlam ifade edecek kelime ve cümle bulamadığımı kaydediyor, sadece kutlamakla yetiniyorum (İK) ***
Türk şiirinin beş yıldızlı çınarı
Ahmet Tufan Şentürk 2005 yılında
sonsuzluğa uğurlandı
Prof. Dr. İSA KAYACAN
*O, şimdi doğum yeri Esentepe köyünde, hemşehrileriyle beraber.
Aramızdan ayrılan sevdiklerimizle, saydıklarımızla, gurur duyduklarımızla ilgili yazı yazmanın hep zorluğunu yaşamışımdır. Yaşıyorum.
Ahmet Tufan Şentürk, büyüğümüz, sanat ve edebiyat dünyamızın güneşi..
2004 yılının ikinci yarısından itibaren rahatsızlandı. Rahatsızlığı giderek arttı. Sevdikleriyle, dostlarıyla görüşünce moralinin düzeldiğini, sevindiğini gördük bu sürede.
Tarafımdan hazırlanan. Armağan–3 adlı kitaptan sonra, Armağan–4 adlı, Ahmet Tufan Şentürk’le ilgili kitap çalışmamın istenilen sürede sonuçlanmaması, üzüntü kaynağımız oldu. Nihayet 05.05.2005 tarihinde Armağan–4 kitabının basılmış şekliyle tamamını eve götürdüğümde gözleri güldü. Yüzünde güller açtı, sevinebildiği kadar sevindiğini hissettik.
Sık sık ziyaret ediyordum. 07.05.2005 tarihinde Cumartesi günü yine görüştük. Salı günü sayın Yekta Güngör Özden’le ziyaret edecektik. 09.05.2005 Pazartesi günü saat 13.20 dolayında yeğeni, fedakâr insan Mustafa Şengül beni arıyarak: “İsa bey, dayım seni istiyor” dedi. “Salı günü, yani yarın geleceğiz, yarın gelsek olmaz mı?” diye sordum. “Gelebilirsen gel” cevabını alınca acilen gittim.
Ahmet Tufan Şentürk ağabeyimizle görüştüm. Bisküvi yiyordu. Ama halsizliği hissediliyordu. “Hakkını helâl et” dedi. Helâlaştık. Mustafa Şengül’le ikimize bazı kelimelerle sıraladığı birkaç cümle söyledi.
Yine fedakâr yeğenlerinden Yücel Şentürk geldi. Birkaç dakika sonra, saat 14.00’ü geçerken oradan ayrıldım. Çalışmakta olduğum kuruluşa döndüm. Mustafa Şengül aradı.. Üzgünlüğü, bitkinliği hemen anlaşılıyordu. “İsa bey, kaybettik” dedi.. İkimizde donup kalmıştık “Sen gittikten 10 dakika sonra” diye ilavede bulundu.
Sonra acı haber dostlarına sevenlerine ulaştırılmaya başlandı. Evden alıp, Karşıyaka mezarlığının morguna götürülmüştü. Evine gittim, dostlarına haber vermeye devam ettik.
Ertesi günü 10.05.2005 Salı günü, vasiyeti gereği Hacıbayram Camiinde kılınan öğle namazının ardından, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin ambulansıyla yine vasiyeti gereği, doğum yeri, Karaman ili, Sarıveliler ilçesi eski adı Lamos, yeni adı Esentepe köyüne doğru saat 13.30’da yola çıkıldı. Dostlarının, sevenlerinin gözyaşları arasında Hacıbayram camiinden ayrılındı. Cenaze arabasında, manevi evlatlarının başında, ilk sırada yer alan kardeşim Mustafa Ceylan, ben Ahmet abimizin manevi evlatlarından ortak dostumuz Cevat Uygur olduğu halde yola çıktık. Ayrı bir münibüsde (akrabalarından birinin kullandığı) Mustafa Şengül ve Yücel Şentürk’le yola çıkıldı.
Konya’da, Prof. Dr. Saim Sakaoğlu hoca, M. Zeki Akdağ, Mustafa Ertaş, Eski Vali Yardımcısı Saim bey bizleri karşıladılar. Saat 20.00 dolaylarında Esentepe köyüne varıldı. Ahmet Tufan Şentürk’ün akrabaları, köylüleri toplu olarak bekliyorlardı. Köy camiinde yeniden cenaze namazı kılındı. Akşam namazından ve cenaze namazından sonra, köy mezarlığının girişinde geniş bir alanı olan yerde, lüks lambası ve ışıldakların aydınlattığı bir ortamda, Türk şiirinin ustası, çınarı Ahmet Tufan Şentürk toprağa verildi. Orada, yöresel bir gelenek olduğu için, hocanın dua okumasından önce bir kişi konuşma yapıyormuş. O konuşma yapma şerefi bana verildi. Kısa ve özet olarak Ahmet Tufan Şentürk hakkında konuştum. Mustafa Ceylan’ın da birkaç cümle söylemesi talebimi ilettim. Sevgili Ceylan, babası hakkında kısa bir konuşma yaptı. Duaların okunuşundan sonra, toplu şekilde oradan ayrılındı. Ahmet Tufan Şentürk ağabeyimiz orada kalmıştı. Ama bizimleydi, bizimle olmaya devam edecekti. Akrabalarının, köylülerinin misafirperverliklerinden sonra, Ahmet Tufan Şentürk’ün doğduğu eve gittik. Ev yenilenmişti, ama doğum yeri orasıydı Ahmet Tufan Şentürk’ün.
Köydeki, “Ahmet Tufan Şentürk Caddesi” tabelasının önünden geçtik.
Cenaze arabasıyla, ben, Mustafa Ceylan ve Cevat Uygur, Ankara’ya dönmek üzere Ahmet Tufan Şentürk ağabeyimizle, yakınlarıyla köylüleriyle vedalaştık.
11.05.2005 Çarşamba sabahı gün ışırken Ankara’daydık.. Ama, Ahmet Tufan Şentürk ağabey Ankara’da yoktu artık. Biz onsuzduk.. Bunun bir gerçek olduğunu düşünmeye, inanmaya başlamıştık, başlamıştık artık… ***
Mansur Ekmekçi’den: Güfte’den Beste’ye
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Kitap isimleri, gazete ve dergi isimleri, getirdikleri anlam bakımından, özellik bakımından önem taşırlar.
Mansur Ekmekçi, Adana ilimiz merkezinden seslenen, gönlü zengin,dünyası zengin, çevresiyle barışık, insanlara birşeyler verebilme gayreti içinde olan derviş edalı bir şair, yazar, araştırmacı. O’nunla merhabalaştığınız andan itibaren dostluğunuz başlar, aylarla, yıllarla artarak sürüp gider.. O’nu sevmemek mümkün değil, alkışlamamak mümkün değil.
124 başfalık “Güfte’den Beste’ye” adlı şiir kitabı var masamda. Güfteden sonra besteye gidiliyor,varılıyor,mola veriliyor demek istiyor anlayabildiğimiz kadarıyla. 27 Mart 2010 tarihinde imzaladığı, ”Güfte’den Besteye-Şarkı Sözleri” adlı kitabının ilk sayfasında; “Mansur Ekmekçi’den, saygıdeğer hocam, gönlümün sultanı, sanı İsa, sözü Kaya, özü can, canların canı Prof. Dr. İsa Kayacan, gönlünüzde yeşerttiğiniz sevgi filizleri, insanlık alemi için umut olması dileğiyle- Saygılarımla” yazdığını görüyor, teşekkürlerimi sunuyorum efendim.
Sunum, Mansur Ekmekçi’nin. Özgeçmiş, sonra şiirler. Şarkı sözü olarak takdim edilen şiirler. Sayfa 10’daki “Sana kurban olsun” adlı, başlıklı şiirinden:
-Kalbimin içinde yaşayan gensin,
Vücudumun şehri kurbanın olsun.
Her iki gözümün sahibi sensin,
Bir canım var,o da kurbanın olsun.
Mansur Ekmekçi’nin dünyaya,insanlara,olaylara bakışının temelinde iyi niyet var,samimi duygular var, içten gelen gerçekçi yaklaşımlar var. O’nun dünyası sevgiyle dolu, kin, nefret değil, sevgi, mutluluk duyguları hakim dünyasına. Şiirlerinin genel görünümü de bu güzel dünya tablosu üzerinde karşımıza çıkıyorlar, çıkarılıyorlar.
Hakkında yazılanlar 106 ncı sayfada başlıyor. Şiirler çoğunlukta, düz yazılar da var Mansur Ekmekçi’yle ilgili yazılmış. Bendenizin “Mansur Ekmekçi’nin yeni şiirleri”başlıklı yazımda 119 ncu sayfada yer alıyor. Sayfa 61 deki “Halime bak”dan bir dörtlük:
-Ne olur güzelim,şu halime bak,
Acılar içinde kıvranıyorum,
Karanlık dünyama ışığını yak,
Sancılar içinde kıvranıyorum.
Mansur Ekmekçi:01.03.1960 tarihinde Muş ilimizde doğdu. Lise tahsilini Adana’da tamamladı. Değişik ödüller aldı, şiirleri değişik dergi ve gazetelerde yayınlandı. Üç dil bilen Mansur Ekmekçi’nin yayınlanmış kitap ve Antolojileri bulunuyor.
BURDUR’DAN GÜNÜN HABERİ:
Elektrik kesintisi, elektrik faturası ödeme gibi dertleri olmayan ‘yenilenebilir enerji’de denilen, güneş enerjisi ile elektrik üretimi, Kayacan Elektronik İşletmecisi Hüseyin Kayacan’ın yurt dışından malzemelerini getirtip kendisinin monte ettiği cihaz sayesinde Burdur’da ilk kez kullanılmaya başlandı. ***
Vadiden esintiler şiir antolojisi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Yeşilırmak Şiir Vadisi Grubu’ndan, Ali Rıza Atasoy, Sercan Taş’ın (ortak imzayla) hazırladıkları şiir antolojisi. Hayrettin İvgin ve Erhan İvgin yönetiminde, Ankara’da faaliyet gösteren Kültür Ajans Yayınları arasında günyüzü gören ve sayın Hayrettin İvgin tarfından bana ulaştırılan “Vadiden Esintiler-III”için;
-“Yayın öncesi katılımcılardan ücret alınmışsa, ismi Ortak Kitap’tır. Ücret alınmamışsa, Antolojidir.” hatırlatmasından sonra 240 sayfalık Antolojinin sayfalarına dönelim buyrun:
Yayına hazırlayanlar, yayın kurulu: Ali Rıza Atasoy, Sercan Taş, imzalarından oluşmuş, oluşturulmuş.
Önsöz, Taşova İlçe Milli Eğitim Müdürü, Yeşilırmak Şiir Vadisi Grubu Kurucu Başkanı Ali Rıza Atasoy’a ait. Sayfalarda, biyografi, fotoğraf ve şiirleri bulunanlardan bazılarının sıralanışı:
-Ali Rıza Atasoy, Ali Baş, Bayram Yelen, Dursun Elmas, Fesih Aktaş, Hünkâr Dağlı, İbrahim İmer, Mehmet Nuri Parmaksız, Muharrem Elmacı, Necati Tarak, Orhan Bol, Sercan Taş, Şükran Günay, Ünal Kar, Zübeyde Gökbulut vd.
Sayfa 11’deki Ali Rıza Atasoy’un “Cemre”isimli şiirinden
-Bir sabah sessizce kaçtım şehirden,
Kırlarda baharın izini gördüm,
İçimde ırmaklar, coştu şiirden,
Cemre’nin havada yüzünü gördüm.
Mehmet Nuri Parmaksız’ın 122 nci sayfada yer alan “Ankara” başlıklı, adlı şiirini de nakledelim aşağıya:
-Geçmişi unutmak zor, çare yok mu Ankara?
Hatıra denizinde neden görünmez kara?
Her akşamında kasvet yokluğuna çoğalır,
Beni Mogan Gölünde, yakamozlarda ara!...
İmza sahipleriyle, şiirlerin “seçme”lerden oluştuğu ,oluşturulduğu görülen “Vadiden Esintiler-III”ün 185 nci sayfasında Zonguldak’tan katılan, seslenen Sercan Taş’ın, biyografisi ve fotoğrafı yeralıyor. Arka sayfalardan birinde (186) yeralan “Evlat” adlı, başlıklı, Sercan Taş imzalı şiirden:
-Günü kurtarmaksa eğer hayat;
Kuş tüyü yataklarda yat!
Ama unutmaki evlat:
Hayat bazen tatlı, bazen bayat... ***
Ergün Veren’den: Yazılı kaynaklarda,
Anadolu’da halk takvimi ve halk meteorolojisi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Ankara’dan seslenen bir araştırmacı-yazar, şair Ergün Veren. Masamda bir kitabı var. Adı: Yazılı Kaynaklarda Anadolu’da Halk Takvimi ve Halk Meteorolojisi.
2009 yılının ortalarında basılmış. 304 sayfalık kitabın, Kayseri-Develi-Şıhlı kasabası halkından Hayta Deniz’in manisi ile başlıyor. Hava durumuyla, meteoroloji ile ilgili bir anlatım var burada. Bu maninin ikinci bölümü:
-Komşular bekleyin Albır beşini,
Gösterecek şiddetini kışını,
İnek kaybeder baba eşini,
Sabır eyleyin komşular, bugün de geçer...
İçindekiler sayfalarına bakıyoruz. Gördüklerimizden: Takvim, zamanın ölçülmesi, Takvim sistemleri, halk takvimi, saat, gün, hafta, ay, çeşitli faktörlerin halk takvimine yansımaları, Halk meteoroloji, vd.
Ergün Veren, önsözün üstünde, ”Merak ettim, araştırdım, öğrendim, paylaşıyorum” diyor. Önsözünün bir yerinde Ergün Veren;
-“Meteoroloji takvimi bilimine alternatif oluşturmak, hatta daha ileri giderek, bunları yok sayıp, folklorik öğeleri asıllarının yerine koyarak uygulama yapmanın gaflet olduğu bilinciyle, folklorik ögelerin, uygulama ve inanmaların pozitif bilimin doğması ve kurumsallaşmasında temel oluşturduğuna inanmaktayım”diyor.
Kitabın içinde, bahar bayramlarından, mevsimlik bahar bayramlarından, Hıdırellez bayramından, Nevruz bayramından, Hayvancılık ve çoban bayramlarından, koç katımı törenlerinden, saya bayramından, döl töreninden, milli bayramlardan söz ediliyor.
Ergün Veren, halk meteorolojisinden sözederken, şekil olarak verirken iki bölümle okurlarının karşısına çıkıyor. Halk meteorolojisinin birinci ayağında; Güneş, ay, rüzgâr ve bulutlara dayalı hava tahmini ve inanmalardan sözediyor. İkinci ayağında ise; insan, hayvan ve bitkiye dayalı hava tahmini ve inanmalar karşımıza çıkıyor, karşımıza çıkarılıyor.
Sayfa 272’nin ortasından: Yunan didaktik şiirin ünlü ozanı Hesiodos’un “İşler ve günler” adlı eserinin 618-694 ncü dizeleri arasındaki ”Denizcilik” isimli bölümden:
-Tehlikeli deniz yolculukları mı çekiyor seni?
O zaman unutma ki, Ülker burcu,
Orion’dan kaçıp sisli denize gömülünce,
Bütün rüzgârların coşacağı zamandır. ***
Mehmet Nacar’dan: Neredesin Sen?..
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Birbiri ardına yayınladığı kitaplarıyla, yayınlanan dergilerdeki katkı birinciliği, lokomatifleriyle, dost ve arkadaş canlılığıyla takdir toplayan, ilk sayısı yayınlanan “Kumru” dergisinin (Gaziantep’te) yazı işleri müdürü Mehmet Nacar’ın yeni şiir kitabının adı: Neredesin Sen..
Mehmet Nacar dostumuz, Kumru Dergisi ve şiir kitabıyla birlikte, ”Gaziantep 27” Gazetesinin 4635 nci sayısını da göndermiş. Bu sayıda bendenizle ilgili yazdığı bir yazı da var. Teşekkürlerimi sunuyorum.
Nerdesin Sen’in sunuşu Mehmet Nacar’ın.”Bu kitabı sana yazdım” diyor Mehmet Nacar. Uzunca bir sesleniş, duygu bütünlüğü,uzun solukla satırların oluşturuluşu. Mehmet Nacar’ın ustalığı, anlatım zenginliği, satırların veriliş bütünlüğü gibi özellikleriyle zirveye çıkıp oturan bir kalem erbabı oluşuyla şekillenip,bize ulaşan netliklerle içiçe bir görüntü sergiliyor.İlk öykünün girişinden:
-“Bu kitabı sana yazdım,sevda çiçeğim. Senden çok uzaklarda,seni daha derin sevgilerle anarak,kaybolup gittiğin yerlerde,beni düşündüğünü sanarak. Seni eskisinden daha çok severek, daha çok kıskanarak”
Mehmet Nacar duygularında, anlatımlarında mutlaka şiirsel görüntü vardır. Öykülerindeki cümlelerde de bu gerçek hissediliyor, görülüyor. Öykü başlıklarına bakalım: Güllere sordum seni, Adını dağlara yazdım, Mehtaplı gecelerde, Saçların, Kuzeyi özledim, Sevgi sahili vd.
Sayfa 34’deki Sevgi Sahili’nden:”Seni her gün gelirdik bu sahile/Çamların altında oturur,kıyıyı okşayan dalgaların ritmik türkülerini dinlerdik/Bazen ben senin,bazen de sen benim dizime başını koyarak yatardık”..
Anlatımlar devam ediyor. Zemge Yayınları öykü kitapları dizinin 4 ncüsü olan
“Neredesin Sen”le,yayın dünyamızdaki yerinden bizimle selamlaşan Mehmet Nacar dostumuzu kutluyorum efendim.
Mehmet Nacar:1946 yılında Kilis’in Yavuz’lu beldesinde doğdu. Anadolu Üniv. AÖF. Eğitim ön lisans mezunu olan Nacar,değişik illerde öğretmenlik yaptı. Halen gazetecilik yapıyor. Sekiz ayrı kitabı yayınlandı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder