Prof. Dr. Hayrettin İvgin için,
Samsun ve Vezirköprü Belediye Başkanlıklarına teklif.
ANKARA (Ece Ajans) - Folklorumuzun, kültürümüzün, yayıncılığımızın ilk sıralardaki isimlerinden, Samsun - Vezirköprü doğumlu Prof. Dr. Hayrettin İvgin’in çalışmalarıyla, yayınlarından, aldığı ödüllerden örneklerin verildiği, adının bir cadde, sokak veya parka verilmesine ilişkin teklif, Samsun Belediye Başkanlığıyla, Vezirköprü Belediye Başkanlığına gönderildi.
Teklifi hazırlayan Prof. Dr. İsa Kayacan; “Hayrettin İvgin, Türk kültürünün önde gelen isim ve imzalarından biri olup, yurt dışında, ülkemizin başarılı temsilcilerindendir. O, Türk kültürünün bir bilenidir. Doğum yeri Samsun Merkezde ve Vezirköprü de, yaşarken adı abideleştirilmelidir. Sayın İvgin bunu çoktan hak etmiştir” dedi.
***
Filiz Bingölçe’den:
Samsun ve Vezirköprü Belediye Başkanlıklarına teklif.
ANKARA (Ece Ajans) - Folklorumuzun, kültürümüzün, yayıncılığımızın ilk sıralardaki isimlerinden, Samsun - Vezirköprü doğumlu Prof. Dr. Hayrettin İvgin’in çalışmalarıyla, yayınlarından, aldığı ödüllerden örneklerin verildiği, adının bir cadde, sokak veya parka verilmesine ilişkin teklif, Samsun Belediye Başkanlığıyla, Vezirköprü Belediye Başkanlığına gönderildi.
Teklifi hazırlayan Prof. Dr. İsa Kayacan; “Hayrettin İvgin, Türk kültürünün önde gelen isim ve imzalarından biri olup, yurt dışında, ülkemizin başarılı temsilcilerindendir. O, Türk kültürünün bir bilenidir. Doğum yeri Samsun Merkezde ve Vezirköprü de, yaşarken adı abideleştirilmelidir. Sayın İvgin bunu çoktan hak etmiştir” dedi.
***
Filiz Bingölçe’den:
Dil Dayakları
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Araştırmacı, yazar Filiz Bingölçe, Ankara’dan sesleniyor. Büyük boy 80 sayfalık “Dil Dayakları” adlı kitabının yayınında, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu’nun desteği olmuş.
Kitap, Türkiye’de kadına yönelik aile içi şiddetin ortak dili olarak görülüyor, böyle ifade ediliyor.
Uzunca bir sunuş var Filiz Bingölçe imzasının taşıyıcısı. Görüşmeler, şiddetin dilsel anlatımı, dayak hikâyeleri; İstanbul, Konya, Erzurum, Ankara ve Şanlıurfa illerimizden alınmış, araştırma bu illerimizde yapılmış, görüşmeler buralarda gerçekleştirilmiş.
Filiz hanım, sunuşunun bir yerinde: “Örneğin kadınlara tehdit amaçlı söylenen sözlerin başında; Seni dağa kaldırırım/Yüzüne kezzap atarım/Seni kötü yola düşürürüm-Seni ayağa düşürürüm/Arkana adam takarım/Sana tecavüz ettiririm, gibi tehditler ilk sırada yer alıyor” diyor.
Örnekler: Sayfa 22. Görüşme No:13, Tarihi: Temmuz 2006, Yer: İstanbul. 35 yaşında, Adana’lı, üniversite mezunu dul, iki çocuğu var.Adı: Türkân.
Boşandığı eşinden şiddet gören Türkan mesleği gereği boşanma olaylarıyla ilgilenip kadınlara nasihatler veren bir Avukat olduğu halde, kendi olayında çaresiz kaldığını anlatıyor.
Cevaplarından Türkan hanımın: Boşandığım eşimden şiddet gördüm. İlk çocuğum kucağımdaydı. Yeni doğum yapmıştım, birkaç aylık anneydim. Kocamın başka kadınla ilişkisi olduğundan kuşkulanıyodum. İlişkisi olduğundan kuşkulandığım kadın asistanıydı. Kocam bana “Kadın olarak sana değer vermiyorum” dedi. Beni cinsel açlıkla terbiye etmeye çalıştı.
Filiz Bingölçe’nin araştırması, değerlendirmeleri, Türkiye’nin gerçeklerini yansıtıyor. Kitabın ikinci bölümünde bir de “Sözlükçe” yapılmış, verilmiş. Buradaki sıralama içinde yeralanlardan bazıları: Ağzına sıçayım, Ağzına verecek, Ağzını burnunu dağıtırım, Allah belanı versin, Ameliyat ederim,Anan gibi orospusun, Asarım, Keserim, Benim kölemsin, Bıçağı al karnına sok, Bokumu ye, Çürük kadın, Eşek çobanı, Fahişe, Geri zekalı, Götünü sat, İbnenin dölü, İtin kızı, Karı kılıklı, Karnını deşerim, Gavatın Kızı, Mezarına tükürmem, Seni kaç kişi düzdü vd.
BURDUR VALİLİĞİNDEN GÜNÜN HABERİ:
Vali Süleyman Tapsız, 23 Temmuz cuma günü ilimizdeki basın mensuplarını Valilik toplantı salonuna gündem belirtmeden çağırdı.
Valilik toplantı salonunda su böreği, kuru pasta ve meyve suyu ile donatılmış masalarda basın mensuplarını ağırlayan Vali Tapsız, basın mensupları için Valilik binası içinde bilgisayarı, yazıcısı, faksı ve kitaplığı bulunan bir oda düzenlendiğini, basın mensuplarının gerekli gördüklerinde yada dilediklerinde bu imkânları kullanarak haberlerini Valilik basın çalışma ve iletişim odasından gerçekleştirebileceklerini belirterek, Burdur Basınına, Basın Bayramında süpriz bir armağan verdi. (Burdur Gazetesi 26 Temmuz 2010)
***
Gaziantep’den yeni bir dergi: Kumru
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Her yayınorganının yayın öncesi hazırlık günleri tatlı, heyecanlı telaşlarla doludur. Gaziantep merkezinde üç ayda bir yayın süresi görünümüyle ilk sayısı okurlarıyla, sanat ve edebiyat dünyasındaki isim ve imzalarla merhabalaşarak bize ulaşan;
Derginin adı: Kumru. İlk sayısı Nisan, Mayıs, Haziran 2010 aylarına ait olarak günyüzü gördü bu derginin. 32 sayfalık “Kumru” dergisinin kimliğine bakalım: Tarih, kültür, sanat, edebiyat dergisi. Sahibi: Abdulhadi Bay, Yazı işleri müdürü: Mehmet Nacar, Genel Yayın Yönetmeni: Gülhun Ertilav, Editör: B.Hayrettin Ertilav, Hukuk Danışmanı: Av. Abdulhadi Bay: 9 kişilik bir yayın kurulu var.
Kilis ilimizde günlük yayınlanan Kent Gazetesinin “Kent Ofset” Tesislerinde basılmış.
Derginin sahibi Abdulhadi Bay başyazısının bir yerinde; “Eleştiriye açığız, zira eleştiri eksiğimizi giderecek, azmimizi arttıracaktır” diyor.
Kumru’nun sayfalarında imzaları bulunanlardan bazıları: Abdulhadi Bay, Mehmet Nacar, Rasim Köroğlu, Gülhun Ertilav, Celal Çalık,Mustafa Ceylan, Ahmet Ayaz, Ahmet Sargın, Mehmet Nuri Parmaksız, Hacer Alioğlu, Hikmet Elitaş, Mehmet Türkan, Suna Bay, Sennur Çetin, Asım Kısbet, Gülnare Esgerzade, İsa Kayacan vd. İki imzanın şiirlerinden bir dörtlük:
KALBİNİ KIRAMAM (Mehmet Nacar)
-Feleğe kahredip gurbete göçen,
Yurdunu sıladan saymaz güzelim.
Hasretin tasından hüzünler içen,
Mermerden mezarda aymaz güzelim.
BOŞADI (Rasim Köroğlu)
-Çürük Ahmet otuz iki avradı,
Kandırıp,üst üste aldı boşadı.
Daha ilk celsede işi kavradı,
Hepsine bir sebep buldu boşadı.
* Yüzyılları aşa aşa gelecek zamanlara akan şiir, her devrin tablosunun rengidir. Çoğu kere de içinde yaşadığı halkın şiiri olmaya bayılır. Saraylı olmanın gizemini taşırken, Boğaz sofralarında yedi dil oluverir. İsyan, başkaldırı ve ter-ü tazelik değişmez karakteridir. En çok şairler zarar vermiştir şiire/ ve en çok şairler kesmiştir yolunu şiirin (Mustafa Ceylan)
BURDUR VALİLİĞİNDEN GÜNÜN HABERİ:
Vali Süleyman Tapsız, 23 Temmuz cuma günü ilimizdeki basın mensuplarını Valilik toplantı salonuna gündem belirtmeden çağırdı.
Valilik toplantı salonunda su böreği, kuru pasta ve meyve suyu ile donatılmış masalarda basın mensuplarını ağırlayan Vali Tapsız, basın mensupları için Valilik binası içinde bilgisayarı, yazıcısı, faksı ve kitaplığı bulunan bir oda düzenlendiğini, basın mensuplarının gerekli gördüklerinde yada dilediklerinde bu imkânları kullanarak haberlerini Valilik basın çalışma ve iletişim odasından gerçekleştirebileceklerini belirterek, Burdur Basınına, Basın Bayramında süpriz bir armağan verdi. (Burdur Gazetesi 26 Temmuz 2010)
***
Erciyes Dergisinin yeni postasından
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Kayseri ilimiz merkezinde aylık, fikir ve sanat dergisi olarak 388 ve 389 ncu sayıları ayrı ayrı yayınlanan “Erciyes” Dergisinin Nisan ve Mayıs 2010 aylarına ait sayıları masamda.
Nisan 2010 ayına ait olanın kapağında II. Abdulhamit Han’ın, Mayıs 2010 ayına ait olan sayısının kapağında da istiklâl harbinde mermi hazırlayan kadınların görüntüleri var.
Erciyes Dergisi hakemli bir dergi olarak dikkat çekiyor.
Yayıncılığı, yayınları bu çerçevede, bu anlayış doğrultusunda gerçekleştiriliyor. Her iki sayıda imzaları bulunanlardan:
M.Halistin Kukul, M.İlyas Subaşı, Dr. Yaşar Kalafat, Abdülkadir Güler, Arzu Kök, N. Dündar Sayılan, Fahri Ersavaş, Murat Dölek, Bekir Oğuzbaşaran, İsa Kayacan, Ülkü Önal vd.
Çemen Şiir Dergisi: İnce uzun boyutuyla dikkat çekiyor. Kayseri’de yayınlanan bu derginin 113 ncü sayısı masamda. Ahmet Ekici’nin “Kuru Ağaçtaki Yaprak”adlı dörtlüğü şöyle efendim:
-İnsan topraktan geldi yine olacak toprak,
Ümitsiz hayat olmaz her şeye ümitle bak,
Ömrün bitmiş görünse her yanın olsa batak,
Kurumuş bir ağaçda bakarsın yeşil yaprak.
Yeniden Diriliş Dergisi: İnce uzun boyutuyla bize ulaşanlardan biri, kültür dergisi Yeniden Diriliş. Kayseri’de yayınlanıyor. 64 ncü sayısı, Nisan 2010’da günyüzü gördü, okurlarıyla buluştu, buluşturuldu. Bu sayıda imzası bulunanlardan;
-M.Selim Karaca, Mustafa Aslan, Oğuz Çetinoğlu, Ahmet Korkmaz, Prof. Dr. Salih Şimşek, Engin Namlı, Bedrettin Keleştimur,Orhan Tahsin, İsa Kayacan, Galip Erdem vd.
Kayseri Türk Ocağı Dergisi: Dilde, fikirde, işte birlik sloganıyla Türk ocakları Kayseri Şubesince iki ayda bir yayınlanıyor, Elimizdeki, masamızdaki sayısında imzaları görünenlerden; Cihan Cura, A.Vehbi Ecer, Mustafa Öztürk, İsmail Acar, Prof. Dr. Ahmet Buran, Hilmi Demir, Eyvaz Zeynalov.
İstiklâl Gazetesi: Kayseri’de ayda bir yayınlanan 16 sayfalık gazete. Nisan 2010 ayına ait 69 ncu sayısı bize ulaştı. Mehmet Emin Batur, Şen Ozan, Prof. Dr. Tuncer Gülensoy, Prof. Dr. Metin Karaörs, Yrd. Doç. Dr. İklil Kurban, Abdülmecit Avşar gibi isim ve imzalar yazılarıyla dikkat çekiyorlar.
BURDUR VALİLİĞİNDEN GÜNÜN HABERİ:
Vali Süleyman Tapsız, 23 Temmuz cuma günü ilimizdeki basın mensuplarını Valilik toplantı salonuna gündem belirtmeden çağırdı.
Valilik toplantı salonunda su böreği, kuru pasta ve meyve suyu ile donatılmış masalarda basın mensuplarını ağırlayan Vali Tapsız, basın mensupları için Valilik binası içinde bilgisayarı, yazıcısı, faksı ve kitaplığı bulunan bir oda düzenlendiğini, basın mensuplarının gerekli gördüklerinde yada dilediklerinde bu imkânları kullanarak haberlerini Valilik basın çalışma ve iletişim odasından gerçekleştirebileceklerini belirterek, Burdur Basınına, Basın Bayramında süpriz bir armağan verdi. (Burdur Gazetesi 26 Temmuz 2010)
***
Alâeddin İkican’dan: Eğitim sofrasında tuzumuz olsun
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Kırklareli ilimiz merkezinden seslenen Alaeddin İkican, yazdıkları ve yayınladıklarıyla takdir toplamaya, dikkat çekmeye başladı. Bu genel görüntü giderek genişliyor, gelişiyor.
128 sayfalık “Eğitim Sofrasında Tuzumuz Olsun”adlı şiir kitabı 20 Şubat 2010 tarihinde basılmış, okurlarıyla buluşma noktası olarak kaydedilmiş.
27 Mart 2010 tarihinde, bana; ”Hayatını kültür ve edebiyata adamış, tanımaktan şeref duyduğum saygıdeğer hocam sayın İsa Kayacan’a en derin saygılarımla” cümlesiyle imzalanan kitabın önsözü bendenize ait.
Sunuş Alaeddin İkican’a ait. İl (Kırklareli) Milli Eğitim Müdürü Abdulgafur Büyük fırat “İki Canlı Şair” başlığıyla görüşlerini ortaya koymuş. Sonra, Mustafa Karaca imzalı “Yayladan selam olsun” başlığıyla Alaeddin İkican’ın sanat ve edebiyatımızdaki yeriyle ilgili bir değerlendirme var 8 ve 9 ncu sayfalarda yer alan.
Birinci bölüm: Kırklareli şiirleri, İkinci bölüm: Vatan ve memleket şiirleri, Üçüncü bölüm: Önemli gün ve haftalar ile ilgili şiirler, şeklinde bir ayırımla, başlıklarla sayfalara aktarılmış.
Alaeddin İkican, doğduğu kentin hayranı, çok seviyor. Kırklareli hep gündeminde. Şiirlerininde öncelikli konusu. Festivalle Kırklareli’den yola çıkıyor. 12 dörtlükten meydana gelen bir şiir “Festivalle Kırklareli”. Bir dörtlüğü bu şiirin:
-Kırklar camii oturmuş,adıyla tepeye,
Dingiloğlu Parkı, mekan oldu meşeye,
Güzel Kırklareli çoğalsam kucağında,
Cana can katınca mutluyum,inan bana.
Bu kez “Kırklareli türküsü”çıkıyor karşımıza, Alaeddin İkican’ın.Kitabın 22 nci sayfasındaki altı dörtlükten meydana gelen “Kırklareli Türküsü”nden:
-Adın güzel, kendin güzel,
Sevgin güzel bu alemde,
Yayla kırklar tepelerde,
Sen benimsin, bende senin.
Görünen Türkiye’ye karşı sevgi besleyen, Anayurt’tan, Yavru Vatan’dan, seslenen, önemli gün ve haftalarla ilgili duygularını mısralara döken, Alaeddin İkican, gelecekte daha önemli ve kalıcılığı bulunan şiirlere imza atacaktır. Tebriklerimi, sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim.
Alâeddin İkican: 1959 yılında Kırklareli’nde doğdu. İstanbul Ü. Edebiyat Fakültesinde okudu. Şiir yazmaya erken yaşlarda başlayan İkican,Kırklareli-İl Mahalli İdareler Müdürü olarak çalışmalarını sürdürüyor.
BURDUR VALİLİĞİNDEN GÜNÜN HABERİ:
Vali Süleyman Tapsız, 23 Temmuz cuma günü ilimizdeki basın mensuplarını Valilik toplantı salonuna gündem belirtmeden çağırdı.
Valilik toplantı salonunda su böreği, kuru pasta ve meyve suyu ile donatılmış masalarda basın mensuplarını ağırlayan Vali Tapsız, basın mensupları için Valilik binası içinde bilgisayarı, yazıcısı, faksı ve kitaplığı bulunan bir oda düzenlendiğini, basın mensuplarının gerekli gördüklerinde yada dilediklerinde bu imkânları kullanarak haberlerini Valilik basın çalışma ve iletişim odasından gerçekleştirebileceklerini belirterek, Burdur Basınına, Basın Bayramında süpriz bir armağan verdi. (Burdur Gazetesi 26 Temmuz 2010)
***
Kırşehir’den: Adnan Yılmaz’ın geçmişteki yazıları
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Yerleşim birimlerimizde, yani, il, ilçe ve öteki kentlerdeki gazete ve dergilerin sayfalarına bir periyod içinde baktığımızda, imzaların büyüyerek, dikkat çekerek karşımıza çıktığını da görürüz.
Kırşehir merkezinde yaşayan, “Anadolu Abdalları” adlı kitabıyla tanıdığım Adnan Yılmaz’ın 2004 yılına ait, ”Çağdaş Kırşehir” adlı gazetede yayınlanmış makalelerinin fotokopilerini, Ankara’dan Ahmet Şahinoğlu (Yanık Ahmet) bana ulaştırdı.
Yıllar önce, günlük yazılar yazdığım Şevket Güner arkadaşımızın, Kırşehir merkezde yayınlandığı “Kırşehir Çiğdem” Gazetesi aklıma geldi. Buradan, sevgi ve saygılarımı gönderdim Şevket Güner arkadaşımıza efendim.
Şimdi Adnan Yılmaz’ın iki ayrı “Kırşehir Yazıları” üzerine bir göz atalım... Daha doğrusu buralardan alıntılar yapalım. Buyrun:
1-Kafasını bugünlerin yozlaşmış çıkarsal ilişkilerinde yoğunlaştıranlar, modern halk edebiyatı ve sanat tarihi boyutunu kavramaktan uzaktırlar. Bunlara duyurulur ki, Aşık Mahzuni Şerif, bir Pir Sultan, bir Dadaloğlu, bir Karacaoğlan ve bir Aşık Veysel gibi devrederek gitti kendini önümüzdeki yıllara. (A.Yılmaz, Çağdaş Kırşehir Gazetesi, 22.06.2004- Ateşi çalan adama övgü):
-Ne güzel anlatır seni,koca bilge Aiskylos,
“Zincire vurulmuş Prometheus” adlı yapıtında,
Zorbalığa karşı özgürlük meşalesini yakan,
Ve ateşi tanrılardan çalarak,
İnsanlığın hizmetine sunan,
Özgürlük ve direniş simgesi Promete!
Kayalıklarda yemekte bitiremez ciğerini kartal,
Çünkü, umutlar ve direniş bitmez,
Umudun ve direnişin simgesi Promete!,
Henüz Zeuslar tükenmedi daha yeryüzünde,
Belki daha çoğaldılar?
Ama prometreler de az değil hani,
Yaşamın ve onurun simgesi Promete!..
BURDUR VALİLİĞİNDEN GÜNÜN HABERİ:
Vali Süleyman Tapsız, 23 Temmuz cuma günü ilimizdeki basın mensuplarını Valilik toplantı salonuna gündem belirtmeden çağırdı.
Valilik toplantı salonunda su böreği, kuru pasta ve meyve suyu ile donatılmış masalarda basın mensuplarını ağırlayan Vali Tapsız, basın mensupları için Valilik binası içinde bilgisayarı, yazıcısı, faksı ve kitaplığı bulunan bir oda düzenlendiğini, basın mensuplarının gerekli gördüklerinde yada dilediklerinde bu imkânları kullanarak haberlerini Valilik basın çalışma ve iletişim odasından gerçekleştirebileceklerini belirterek, Burdur Basınına, Basın Bayramında süpriz bir armağan verdi. (Burdur Gazetesi 26 Temmuz 2010)
***
Algan ve Yılmaz’dan Şiirler
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Bu soyadı verilenler: İzmir’den Turgay Algan, Ankara’dan Derya Tosun Yılmaz. Şiirlerinin mısraları arasında gezip, bazı mısra örnekleri vermek istiyoruz efendim:
TURGAY ALGAN
Sev dedi, sevdim,
Sevme dedi sevmedim,
Gönül ferman dinlemezdi hani,
Ortaya çıkardım yalanını.
Turgay Algan’ın öteki mısraları:
1-Beni sevene/Cennet vaad ediyorum/Şairlere ilham veren/ Güzel genç kız.
2-Bana sorma/Eceline susama/Hesabı sorulacak/ Sevmek/Bana iyi gelmiyor.
DERYA TOSUN YILMAZ
Bir şiir programında tanıdım. Murat Duman aracılığıyla bana ulaşan iki şiir var masamda Derya Tosun Yılmaz’ın. Bunlar, Özledim seni, Rabbim isimlerinin taşıyıcıları.
ÖZLEDİM SENİ
Şiir dört dörtlükten oluşuyor. Bu dörtlüklerin ikisi:
-Elele yürüdük, o parka geldik
Yarınlara dair hayale daldık,
Şarkılar söyledik, beraber güldük,
Dön artık birtanem, özledim seni.
*
Üşümüş elimi sıkıca tuttun,
Kalbime tatlıca heyecan kattın,
Dizimin üstüne masumca yattın,
Dön artık birtanem özledim seni.
RABBİM
Derya Tosun Yılmaz’ın “Rabbim” adlı, başlıklı şiiri, beş ayrı dörtlükten meydana geliyor. Bu şiirin bir dörtlüğü efendim:
-İmanda aslolan kalbin özüdür,
Günahın sinede gizli sızıdır,
Şeytan fırsat bekler, ar hırsızıdır,
Dizim gayrısına çöktürme Rabbim...
BURDUR VALİLİĞİNDEN GÜNÜN HABERİ:
Vali Süleyman Tapsız, 23 Temmuz cuma günü ilimizdeki basın mensuplarını Valilik toplantı salonuna gündem belirtmeden çağırdı.
Valilik toplantı salonunda su böreği, kuru pasta ve meyve suyu ile donatılmış masalarda basın mensuplarını ağırlayan Vali Tapsız, basın mensupları için Valilik binası içinde bilgisayarı, yazıcısı, faksı ve kitaplığı bulunan bir oda düzenlendiğini, basın mensuplarının gerekli gördüklerinde yada dilediklerinde bu imkânları kullanarak haberlerini Valilik basın çalışma ve iletişim odasından gerçekleştirebileceklerini belirterek, Burdur Basınına, Basın Bayramında süpriz bir armağan verdi. (Burdur Gazetesi 26 Temmuz 2010)
***
Düzce’den: Defne Dergisi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Merkezi Düzce’de bulunan, Orman Muhafaza Memurları Derneğinin yayın organı olan, Defne Dergisinin Mart-Nisan 2010 aylarına ait 355 nci sayısı bana ulaştı.
Bu derginin 1980’li yıllardaki tipo baskılı sayılarından itibaren, merhabalaşmam, bana ulaştırılmasından dolayı dergi yöneticilerinin kadirşinas davranışlarını takdirle karşılıyorum.
Orman Bakanlığındaki Basın Danışmanlığım dönemlerinde hep masamda gördüğüm bu dergi giderek baskı teknoloji gelişimine ayak uydurdu. Son yıllardaki sayıları, pırıl pırıl bir görünümle, renkli olarak okurlarının ve ilgililerin karşısına çıkıyor, çıkarılıyor.
32 sayfalık Defne Dergisinin, Dernek adına imtiyaz sahibi: Hasan Yılmaz, Sorumlu Müdür: Engin Şirin, Yayın Kurulu Başkanı: Ahmet Toksoy, Yayın Kurulunda: Sadık Kaya, Hüseyin Bozyurt, Hüseyin Durkaya görev yapıyorlar.
Her sayısında, Hasan Yılmaz imzalı bir başyazı veya sunuşla karşımıza çıkılıyor.
Objektif bir bakışla, olaylar yorumlanıyor, anlatılıyor. Elimizdeki saysında da “Dünya Ormancılık Günü kutlu olsun” deniyordu başlık olarak, konu olarak. Dergi içinden bazı başlıklar: Nesli yok olmuş ceylan Türkiye’nin katkılarıyla yeniden Gürcistan dağlarında/Seferberlik kapsamında bir protokol daha/Muhafaza Memurları Antalya’da/En başarılı bürokrat ödülü Çatal’ın/Gümüşhane yeşile bürünecek...
Üç makale: Yangın söndürmeye giderken (Engin Şirin), Tam zamanı (Sadık Kaya), Zamandan önde koşanlar (Ramazan Karaca), Şener Tali imzalı “Ormancı/Orman şehitleri anısına” başlıklı, dokuz dörtlükten meydana gelen bir şiir derginin arka iç kapağında yer alıyor. Bu şiirden:
-Orman gibi nimet var mı?
Nice hastanın ilacı,
Şifa bulanlar duyar mı?
Bakıp korudun ormancı.
*
-Şener der ki; orman yurdun,
Güzelliği ve kıvancı,
Yuvasıdır, kuşun kurdun,
Kalan sağ olsun ormancı.
BURDUR VALİLİĞİNDEN GÜNÜN HABERİ:
Vali Süleyman Tapsız, 23 Temmuz cuma günü ilimizdeki basın mensuplarını Valilik toplantı salonuna gündem belirtmeden çağırdı.
Valilik toplantı salonunda su böreği, kuru pasta ve meyve suyu ile donatılmış masalarda basın mensuplarını ağırlayan Vali Tapsız, basın mensupları için Valilik binası içinde bilgisayarı, yazıcısı, faksı ve kitaplığı bulunan bir oda düzenlendiğini, basın mensuplarının gerekli gördüklerinde yada dilediklerinde bu imkânları kullanarak haberlerini Valilik basın çalışma ve iletişim odasından gerçekleştirebileceklerini belirterek, Burdur Basınına, Basın Bayramında süpriz bir armağan verdi. (Burdur Gazetesi 26 Temmuz 2010)
***
Kültür Evreni Dergisinden yeni bir sayı
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Merkezi Ankara’da olan,Kültür Ajans yayınları arasında,üç ayda bir yayımlanan uluslararası hakemli sosyal bilimler dergisi “Kültür Evreni”nin kış dönemi sayısı yayınlandı.
424 sayfalık büyük boy bir kitap-dergi Kültür Evreni. Sahibi,yazı işleri müdürü,editör gibi sorumluluk taşıyanların adları: Hayrettin İvgin, Erhan İvgin ve Ömer Ünal, şeklinde sıralanıyor. Derginin elimizdeki sayısında yazıları yeralanlardan bazılarının sıralanışı:
-Prof. Dr. Tuncer Gülensoy, Sef A. Hacıyev, Taner Güçlütürk, Aynura Mamedkızı Mamedova,Shahla Zaree, Ülker Hüseynova, Şelale Bağırova, Saadet Şirinova, Yrd. Doç. Dr. Kenan Koç, Elekber Cebbarlı, vd.
Prof. Dr. Tuncer Gülensoy hoca, Puşkin’in “Erzurum Yolculuğu” ve bilmediğimiz gerçeklerden söz ediyor 13 ncü sayfada başlayan yazısında. Girişinde:
-“Puşkin,1829 yılındaki Osmanlı-Rus savaşı sırasında 1835 yılında Rus ordusu ile yola çıkarak, Erzurum’a gelmiştir. Puşkin, bu yolculuğunun notlarını günü gününe tutmuş ve daha sonra yayınlamıştır. Ataol Behramoğlu tarafından “Erzurum Yolculuğu” adıyla 1999 yılında Türkçeye çevrilen eserinden alıntılar yapılarak Puşkin’in bu yolculuğu yazıda dile getirilmiştir“ diyor.
Sayfa 365’de başlayan, Yrd. Doç. Dr. Kenan Koç imzalı, “İlk Kazak bilim adamı Şokan Velihanov (1835-1865) başlıklı araştırmanın 373 ncü sayfasında “Ağıt” ara başlığı altında verilenlerden:
-Şokan’ın ölümünü babası Şınğıs’a duyurmak için Atığay, Oaravıl, Kerey ve Uvak boylarının önde gelenleri yola çıkarlar. Ölüm haberini duyurmayı Uvak’tan Dayrabay isimli kopuzcu hüzünlü bir besteyle başlatır. Acı haber verildikten sonra Orınbay ağıt söyler (İki bölümü):
-Tarihte nice insanlar gördük,
Eğlenceli,ne devranlar sürdük,
Bu yaşımıza gelinceye kadar,
Şokan gibi delikanlı görmedik.
*
Alın yazın böyleyse ne yaparsın?
Yaratanın emrine nasıl baş eğmezsin,
Hey gidi yiğit, kız kuşu gibi olan hakkı için,
Nasıl ölümüne üzülmezsin?..
BURDUR VALİLİĞİNDEN GÜNÜN HABERİ:
Vali Süleyman Tapsız, 23 Temmuz cuma günü ilimizdeki basın mensuplarını Valilik toplantı salonuna gündem belirtmeden çağırdı.
Valilik toplantı salonunda su böreği, kuru pasta ve meyve suyu ile donatılmış masalarda basın mensuplarını ağırlayan Vali Tapsız, basın mensupları için Valilik binası içinde bilgisayarı, yazıcısı, faksı ve kitaplığı bulunan bir oda düzenlendiğini, basın mensuplarının gerekli gördüklerinde yada dilediklerinde bu imkânları kullanarak haberlerini Valilik basın çalışma ve iletişim odasından gerçekleştirebileceklerini belirterek, Burdur Basınına, Basın Bayramında süpriz bir armağan verdi. (Burdur Gazetesi 26 Temmuz 2010)
***
Aydınlanma yolunda: İmece Gazetesi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Dergiler gazeteler. Değişik yollarla bana ulaşanlar, ulaştırılanlar. Bunların sayfalarındaki gezintilerim:
Merkezi Ankara’da bulunan Payda Yayıncılık’ın sahibi ve genel koordinatörü Gülendem Gültekin’den zaman zaman bana ulaşan yayınlar oluyor. Bunlardan biri İzmir’de aylık yayınlanan “Aydınlanma yolunda: İmece” Gazetesi. Mart 2010 ayına ait 29 ncu sayısı masamda.
20 normal sayfalık gazetenin kimliğine bakıyorum: Aydınlanma yolunda: İmece, aylık-kültür-sanat gazetesi. İmtiyaz sahibi Genel Yayın Yönetmeni ve sorumlu yazı işleri müdürü: Ali Recai Şeyhoğlu.
Rasime-Recai Şeyhoğlu Kütüphaneler Zinciri Geliştirme, Kültür ve Dayanışma Derneği adına gerçekleştirilen hizmetler. İletişim adresleri: Kültür Cad. No: 7–3 Karabağlar-İzmir.
Rasime-Recai Şeyhoğlu isimleri kültürümüz, kütüphaneciliğimizle özdeşleşmiş. Bu iki isim adına kurulan, açılan, faaliyette bulunan kütüphaneler, sokak adları dikkat çeker boyutlarda. Kutluyor, alkışlıyorum efendim. Rasime – Recai Şeyhoğlu’ların sayısı fazla değildir Türkiye’de.
Gazete içinde imzaları bulunanlardan bazılarının sıralanışı: Erdal Atıcı, Tahsin Şimşek, Öner Yağcı, Arslan Bayır, Orhan Tüleylioğlu, Fırat Arı, Mehmet Özçataloğlu, Recai Şeyhoğlu, Feyza Hepçilingirler..
Bu arada Recai Şeyhoğlu’nun yayınlanmış kitaplarının bulunduğunu 16 ncı sayfadaki ön kapak görüntülerinden öğreniyoruz.
Bilim-sanat ve edebiyat sayfasında Gülşen Aslanyürek’in derlediği sayfada, İlhan Arsel, Mustafa Suphi, T.S.Elıot, Nermin Uygur fotoğraf ve biyografileri yeralıyor
Şiir Atölyesi şairleri; Metin Soydeveli, Aslıhan Tüylüoğlu, Fatma Aras, Vahdettin Yılmaz, Mehmet Büyükçelik şeklinde sıralanıyor. Mehmet Büyükçelik şiirinden:
ÇAĞIN UYGARI (Mehmet Büyükçelik)
Yalanlar daha hızlı, savaş uçaklarından,
Dünya evlerinin ekranlarında,
Kurşunlar yorulsa,
Ya da uyusa,
Masum değil bebekler kadar.
AKASYA AKSANI (Aslıhan Tüylüoğlu)
Gamlı gemiler batıp çıkar,
Eğnimdeki taşkın denize,
***
Güneşlenir bir yandan,
Şehrin yapışkan lodosları..
***
Çağrıcı bıraktım çiçeklerimi,
Kaldırımlarda ezip durduğunuz.
***
Medine Gürkaynak’ın şiir dünyası
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Her yeni adım, gelecek için düşünülenlerin başlangıcıdır. Medine Gürkaynak ismini, yazarları arasında bulunmaktan şeref duyduğum Belde Gazetesinde duydum ve burada tanıştım. Belde gazetesinde stajını yapan, gelecek için ümit vadeden bir kızımız. Gelecekte nerelerde görev yapar, hangi hizmetlere veya başarılara imza atar, şimdilik bilmiyoruz.
Medine Gürkaynak’ın şiirlerinin bulunduğunu söyleyen çalışma arkadaşlarına, Medine’nin şiirlerinin mısraları arasında bir gezinti yapabileceğimi ifade ettim.
Birkaç gün sonra, Medine Gürkaynak’ın 4 ayrı şiiri bana ulaştırıldı.
Hece vezniyle yazılan, kaleme alınan, sayfalara aktarılan mısraların oluşturduğu şiirlerde, sevgi, sevginin getirdikleri, geleceğe atılan adımların ayak sesleri, bugünle gelecek arasında varolan köprü veya köprülerin genel görüntüleri dikkat çekiyordu.
Her şair veya şairenin şiirle merhabalaşması, sevgi, beklenti gibi iki önemli özellik ve güzellik noktasından hareket edilerek başlandığını gösterir. Medine Gürkaynak kızımızda da kural değişmemiş. Bir şiirinde, “Gizli sevgi”den bahsediyor. Altı dörtlükten oluşan bu şiirin giriş dörtlüğü şöyle:
Seninle karşılaşıp gelişimiz göz göze,
Zannetmeki kasıtlı, sadece tesadüfen,
Aceleden tökezleyip, diz vurmuştum ya yere,
Heyecan değil sebep önümdeki kütükten..
Sonra bu şiirde anlatılanlar birbiri ardına sıralanıyor. Dışarı çöp dökmeye çıkıyor, bahçedeki çardakta az oturuyor. Sonra bir düğünde bir esmerle görünce kıyametler kopuyor. Yıllar sonra gelen mektuptaki satırlar teselli vermiyor, yeterli olmuyor artık.
Bir başka Medine Gürkaynak şiiri “Asla” adıyla karşımıza çıkıyor. Burada, gelen “acı telefonun” açtığı yaranın getirdiği, verdiği ızdıraplar gözleniyor. Çileler birbiri ardına mısralara dökülüyor. Bu şiirin bir yerinde de şöyle sesleniyor:
Unuttum mazimizi, bak şiirlerde kaldı,
Zannetme ki ağladım, gözümden kanlar aktı,
Zaten senin yüreğin taştandı, kayadandı,
Çaldığın gün kapımı, açmayacağım asla!..
Ve arkasından gelen, kendiliğinden sıralanan sorular. “Yüreğimde amansız bir sancı ile doğruldum” mısraıyla başlanan “sorular” şiiri. Sevdanın olmayışıyla ilgili yapılan yeminler, kaderinin yazılışı ve silinişi olarak görünenler, böyle kabul edilenler. Arkasından “Özür dilerim” başlıklı şiirle ortaya çıkıp, “Yüzüne hüzünlerden zerrecikler süzülmüş” diye başlanan duygu anlatımıyla söze başlanış... “Özür dilerim” den bir dörtlükle noktamızı koyalım efendim:
Seni sevmedim ben, taptım desem yeridir,
Aşkım sana az gelir, bilki taşı eritir,
Kıskançlığım kusur değil, aşkımı besletendir,
Bir tebessüm et artık, özür dilerim senden.
***
Şeyh Ali Semerkândi ve Sığırcak Suyu
Prof. Dr. İSA KAYACAN
25-26 Haziran 2010 tarihlerinde, Ankara’nın Çamlıdere ilçesinde, Çamlıdere ve Doğa Dostları Derneğince düzenlenen “2. Çamlıdere Şiir Günleri” programı gerçekleştirildi.
Bilgisayarı iyi kullanan, internet ortamındaki iletişimi başarıyla sağlayabilenlerin “iyi şair olarak” kabul edildiği bir anlayışın şairlerinin, “internet şairleri”nin çoğunlukta olduğu bu şiir günlerinde kendimi yalnız hissettim. Onların dinlemeye sabırları, eleştiriye ihtiyaç ve tahammülleri yok!
2.Çamlıdere Şiir Günleri programı çerçevesinde Abdülkerim Erdoğan imzalı bir kitap bizlere ulaştı, ulaştırıldı. 112 sayfalık kitap, merkezi Ankara’da bulunan “Reyhan Yayınları” arasında günyüzü görmüş. İçindekiler sayfalarına bakıyoruz. Bazı başlıklar:
-Türklerin Müslüman oluşu, Şeyh Ali Semerkandi (K.S.) adı ve nesebi, doğum yeri ve ailesi, hayatı şeklinde devam ediyor sıralama. Ayrıca, sığırcık suyu kuyusu, sığırcık suyu ziyareti başlıkları da dikkat çekiyor.
13 ncü sayfadaki “başlarken” başlığı altında verilenlerden bir cümle:
-“Yirminci yüzyıl başlarına kadar Osmanlı coğrafyasında Sığırcık Suyu Şeyhi olarak bilinen Şehy Ali Semerkandi hazretlerinin-manevi sırları mübarek olsun-hayatı ve kişiliği hakkında yazılı kaynaklarda fazla bilgi yoktur”
Kitap içindeki bilgilerden: Semerkand, Dünyanın en eski şehirlerinden biri olup, Orta Asya’nın uçsuz bucaksız düzlüklerine açılan bozkırın başlangıcında ve günümüzde Özbekistan Cumhuriyeti’nde tarihi bir şehirdir.
Verilen bilgilerden nakletmeye devam edelim: (Sayfa 29’dan):
Şeyh Ali Semerkandi hazretlerinin Osmanlı dönemi belgelerinde asıl adı “Ali” dir. Bu bilgiye Fatih Sultan Mehmed döneminde yazılan 1463 tarihli-Ankara Tahrir Defteri-ndeki kayıtlardan ulaşıyoruz.
Mezkur defterde, yabanabad kazası vakıfları zikredilirken “Kuzvira’da yarım çiftlik yer ve bir değirmen kadimi mülk ısısı şeyh Ali’ye vakf imiş” ibaresi yazılıdır.
Yabanabad; günümüzde Kızılcahamam ve Çamlıdere’nin tamamı ile Çubuk, Güdül, Ayaş, Kazan ve Çankırı’nın orta ilçesini kısmen ihtiva eden Ankara sancağına bağlı bir kazadır. Kuzviran Köyü ise günümüzde Çamlıdere ilçe merkezinin bulunduğu yerdir.
“Semerkandi”lakabının ise vefatından sonraki yıllarda verildiği anlaşılmaktadır. 1571 tarihli Sultan İkinci Selim’e ait fermanda ise “Şeyh Ali Semerkandi” olarak zikredilmektedir.
Şeyh Ali, miladi 1300, diğer bir görüşe göre 1320 yılında İran-İsfahan’da doğar. Nakşibendi tarikatına müntesip olan Şeyh Ali Semerkandi hazretleri, milâdi 1442 veya 1457 yılında 142 veya 157 yaşında iken Kuzviran (şeyhler-Çamlıdere) köyünde vefat eder.
Katılım belgesi: Sayın İsa Kayacan; Çamlıdere ve Doğa Dostları Derneği’nin düzenlediği 2. Çamlıdere Şiir Günleri programına katılımınızdan dolayı teşekkür eder, çalışmalarınızda başarılar dileriz. Saygılarımızla (Ali Öcal, Çamlıdere ve Doğa Dostları Derneği Başkanı, 25-26 Haziran 2010)
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Araştırmacı, yazar Filiz Bingölçe, Ankara’dan sesleniyor. Büyük boy 80 sayfalık “Dil Dayakları” adlı kitabının yayınında, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu’nun desteği olmuş.
Kitap, Türkiye’de kadına yönelik aile içi şiddetin ortak dili olarak görülüyor, böyle ifade ediliyor.
Uzunca bir sunuş var Filiz Bingölçe imzasının taşıyıcısı. Görüşmeler, şiddetin dilsel anlatımı, dayak hikâyeleri; İstanbul, Konya, Erzurum, Ankara ve Şanlıurfa illerimizden alınmış, araştırma bu illerimizde yapılmış, görüşmeler buralarda gerçekleştirilmiş.
Filiz hanım, sunuşunun bir yerinde: “Örneğin kadınlara tehdit amaçlı söylenen sözlerin başında; Seni dağa kaldırırım/Yüzüne kezzap atarım/Seni kötü yola düşürürüm-Seni ayağa düşürürüm/Arkana adam takarım/Sana tecavüz ettiririm, gibi tehditler ilk sırada yer alıyor” diyor.
Örnekler: Sayfa 22. Görüşme No:13, Tarihi: Temmuz 2006, Yer: İstanbul. 35 yaşında, Adana’lı, üniversite mezunu dul, iki çocuğu var.Adı: Türkân.
Boşandığı eşinden şiddet gören Türkan mesleği gereği boşanma olaylarıyla ilgilenip kadınlara nasihatler veren bir Avukat olduğu halde, kendi olayında çaresiz kaldığını anlatıyor.
Cevaplarından Türkan hanımın: Boşandığım eşimden şiddet gördüm. İlk çocuğum kucağımdaydı. Yeni doğum yapmıştım, birkaç aylık anneydim. Kocamın başka kadınla ilişkisi olduğundan kuşkulanıyodum. İlişkisi olduğundan kuşkulandığım kadın asistanıydı. Kocam bana “Kadın olarak sana değer vermiyorum” dedi. Beni cinsel açlıkla terbiye etmeye çalıştı.
Filiz Bingölçe’nin araştırması, değerlendirmeleri, Türkiye’nin gerçeklerini yansıtıyor. Kitabın ikinci bölümünde bir de “Sözlükçe” yapılmış, verilmiş. Buradaki sıralama içinde yeralanlardan bazıları: Ağzına sıçayım, Ağzına verecek, Ağzını burnunu dağıtırım, Allah belanı versin, Ameliyat ederim,Anan gibi orospusun, Asarım, Keserim, Benim kölemsin, Bıçağı al karnına sok, Bokumu ye, Çürük kadın, Eşek çobanı, Fahişe, Geri zekalı, Götünü sat, İbnenin dölü, İtin kızı, Karı kılıklı, Karnını deşerim, Gavatın Kızı, Mezarına tükürmem, Seni kaç kişi düzdü vd.
BURDUR VALİLİĞİNDEN GÜNÜN HABERİ:
Vali Süleyman Tapsız, 23 Temmuz cuma günü ilimizdeki basın mensuplarını Valilik toplantı salonuna gündem belirtmeden çağırdı.
Valilik toplantı salonunda su böreği, kuru pasta ve meyve suyu ile donatılmış masalarda basın mensuplarını ağırlayan Vali Tapsız, basın mensupları için Valilik binası içinde bilgisayarı, yazıcısı, faksı ve kitaplığı bulunan bir oda düzenlendiğini, basın mensuplarının gerekli gördüklerinde yada dilediklerinde bu imkânları kullanarak haberlerini Valilik basın çalışma ve iletişim odasından gerçekleştirebileceklerini belirterek, Burdur Basınına, Basın Bayramında süpriz bir armağan verdi. (Burdur Gazetesi 26 Temmuz 2010)
***
Gaziantep’den yeni bir dergi: Kumru
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Her yayınorganının yayın öncesi hazırlık günleri tatlı, heyecanlı telaşlarla doludur. Gaziantep merkezinde üç ayda bir yayın süresi görünümüyle ilk sayısı okurlarıyla, sanat ve edebiyat dünyasındaki isim ve imzalarla merhabalaşarak bize ulaşan;
Derginin adı: Kumru. İlk sayısı Nisan, Mayıs, Haziran 2010 aylarına ait olarak günyüzü gördü bu derginin. 32 sayfalık “Kumru” dergisinin kimliğine bakalım: Tarih, kültür, sanat, edebiyat dergisi. Sahibi: Abdulhadi Bay, Yazı işleri müdürü: Mehmet Nacar, Genel Yayın Yönetmeni: Gülhun Ertilav, Editör: B.Hayrettin Ertilav, Hukuk Danışmanı: Av. Abdulhadi Bay: 9 kişilik bir yayın kurulu var.
Kilis ilimizde günlük yayınlanan Kent Gazetesinin “Kent Ofset” Tesislerinde basılmış.
Derginin sahibi Abdulhadi Bay başyazısının bir yerinde; “Eleştiriye açığız, zira eleştiri eksiğimizi giderecek, azmimizi arttıracaktır” diyor.
Kumru’nun sayfalarında imzaları bulunanlardan bazıları: Abdulhadi Bay, Mehmet Nacar, Rasim Köroğlu, Gülhun Ertilav, Celal Çalık,Mustafa Ceylan, Ahmet Ayaz, Ahmet Sargın, Mehmet Nuri Parmaksız, Hacer Alioğlu, Hikmet Elitaş, Mehmet Türkan, Suna Bay, Sennur Çetin, Asım Kısbet, Gülnare Esgerzade, İsa Kayacan vd. İki imzanın şiirlerinden bir dörtlük:
KALBİNİ KIRAMAM (Mehmet Nacar)
-Feleğe kahredip gurbete göçen,
Yurdunu sıladan saymaz güzelim.
Hasretin tasından hüzünler içen,
Mermerden mezarda aymaz güzelim.
BOŞADI (Rasim Köroğlu)
-Çürük Ahmet otuz iki avradı,
Kandırıp,üst üste aldı boşadı.
Daha ilk celsede işi kavradı,
Hepsine bir sebep buldu boşadı.
* Yüzyılları aşa aşa gelecek zamanlara akan şiir, her devrin tablosunun rengidir. Çoğu kere de içinde yaşadığı halkın şiiri olmaya bayılır. Saraylı olmanın gizemini taşırken, Boğaz sofralarında yedi dil oluverir. İsyan, başkaldırı ve ter-ü tazelik değişmez karakteridir. En çok şairler zarar vermiştir şiire/ ve en çok şairler kesmiştir yolunu şiirin (Mustafa Ceylan)
BURDUR VALİLİĞİNDEN GÜNÜN HABERİ:
Vali Süleyman Tapsız, 23 Temmuz cuma günü ilimizdeki basın mensuplarını Valilik toplantı salonuna gündem belirtmeden çağırdı.
Valilik toplantı salonunda su böreği, kuru pasta ve meyve suyu ile donatılmış masalarda basın mensuplarını ağırlayan Vali Tapsız, basın mensupları için Valilik binası içinde bilgisayarı, yazıcısı, faksı ve kitaplığı bulunan bir oda düzenlendiğini, basın mensuplarının gerekli gördüklerinde yada dilediklerinde bu imkânları kullanarak haberlerini Valilik basın çalışma ve iletişim odasından gerçekleştirebileceklerini belirterek, Burdur Basınına, Basın Bayramında süpriz bir armağan verdi. (Burdur Gazetesi 26 Temmuz 2010)
***
Erciyes Dergisinin yeni postasından
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Kayseri ilimiz merkezinde aylık, fikir ve sanat dergisi olarak 388 ve 389 ncu sayıları ayrı ayrı yayınlanan “Erciyes” Dergisinin Nisan ve Mayıs 2010 aylarına ait sayıları masamda.
Nisan 2010 ayına ait olanın kapağında II. Abdulhamit Han’ın, Mayıs 2010 ayına ait olan sayısının kapağında da istiklâl harbinde mermi hazırlayan kadınların görüntüleri var.
Erciyes Dergisi hakemli bir dergi olarak dikkat çekiyor.
Yayıncılığı, yayınları bu çerçevede, bu anlayış doğrultusunda gerçekleştiriliyor. Her iki sayıda imzaları bulunanlardan:
M.Halistin Kukul, M.İlyas Subaşı, Dr. Yaşar Kalafat, Abdülkadir Güler, Arzu Kök, N. Dündar Sayılan, Fahri Ersavaş, Murat Dölek, Bekir Oğuzbaşaran, İsa Kayacan, Ülkü Önal vd.
Çemen Şiir Dergisi: İnce uzun boyutuyla dikkat çekiyor. Kayseri’de yayınlanan bu derginin 113 ncü sayısı masamda. Ahmet Ekici’nin “Kuru Ağaçtaki Yaprak”adlı dörtlüğü şöyle efendim:
-İnsan topraktan geldi yine olacak toprak,
Ümitsiz hayat olmaz her şeye ümitle bak,
Ömrün bitmiş görünse her yanın olsa batak,
Kurumuş bir ağaçda bakarsın yeşil yaprak.
Yeniden Diriliş Dergisi: İnce uzun boyutuyla bize ulaşanlardan biri, kültür dergisi Yeniden Diriliş. Kayseri’de yayınlanıyor. 64 ncü sayısı, Nisan 2010’da günyüzü gördü, okurlarıyla buluştu, buluşturuldu. Bu sayıda imzası bulunanlardan;
-M.Selim Karaca, Mustafa Aslan, Oğuz Çetinoğlu, Ahmet Korkmaz, Prof. Dr. Salih Şimşek, Engin Namlı, Bedrettin Keleştimur,Orhan Tahsin, İsa Kayacan, Galip Erdem vd.
Kayseri Türk Ocağı Dergisi: Dilde, fikirde, işte birlik sloganıyla Türk ocakları Kayseri Şubesince iki ayda bir yayınlanıyor, Elimizdeki, masamızdaki sayısında imzaları görünenlerden; Cihan Cura, A.Vehbi Ecer, Mustafa Öztürk, İsmail Acar, Prof. Dr. Ahmet Buran, Hilmi Demir, Eyvaz Zeynalov.
İstiklâl Gazetesi: Kayseri’de ayda bir yayınlanan 16 sayfalık gazete. Nisan 2010 ayına ait 69 ncu sayısı bize ulaştı. Mehmet Emin Batur, Şen Ozan, Prof. Dr. Tuncer Gülensoy, Prof. Dr. Metin Karaörs, Yrd. Doç. Dr. İklil Kurban, Abdülmecit Avşar gibi isim ve imzalar yazılarıyla dikkat çekiyorlar.
BURDUR VALİLİĞİNDEN GÜNÜN HABERİ:
Vali Süleyman Tapsız, 23 Temmuz cuma günü ilimizdeki basın mensuplarını Valilik toplantı salonuna gündem belirtmeden çağırdı.
Valilik toplantı salonunda su böreği, kuru pasta ve meyve suyu ile donatılmış masalarda basın mensuplarını ağırlayan Vali Tapsız, basın mensupları için Valilik binası içinde bilgisayarı, yazıcısı, faksı ve kitaplığı bulunan bir oda düzenlendiğini, basın mensuplarının gerekli gördüklerinde yada dilediklerinde bu imkânları kullanarak haberlerini Valilik basın çalışma ve iletişim odasından gerçekleştirebileceklerini belirterek, Burdur Basınına, Basın Bayramında süpriz bir armağan verdi. (Burdur Gazetesi 26 Temmuz 2010)
***
Alâeddin İkican’dan: Eğitim sofrasında tuzumuz olsun
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Kırklareli ilimiz merkezinden seslenen Alaeddin İkican, yazdıkları ve yayınladıklarıyla takdir toplamaya, dikkat çekmeye başladı. Bu genel görüntü giderek genişliyor, gelişiyor.
128 sayfalık “Eğitim Sofrasında Tuzumuz Olsun”adlı şiir kitabı 20 Şubat 2010 tarihinde basılmış, okurlarıyla buluşma noktası olarak kaydedilmiş.
27 Mart 2010 tarihinde, bana; ”Hayatını kültür ve edebiyata adamış, tanımaktan şeref duyduğum saygıdeğer hocam sayın İsa Kayacan’a en derin saygılarımla” cümlesiyle imzalanan kitabın önsözü bendenize ait.
Sunuş Alaeddin İkican’a ait. İl (Kırklareli) Milli Eğitim Müdürü Abdulgafur Büyük fırat “İki Canlı Şair” başlığıyla görüşlerini ortaya koymuş. Sonra, Mustafa Karaca imzalı “Yayladan selam olsun” başlığıyla Alaeddin İkican’ın sanat ve edebiyatımızdaki yeriyle ilgili bir değerlendirme var 8 ve 9 ncu sayfalarda yer alan.
Birinci bölüm: Kırklareli şiirleri, İkinci bölüm: Vatan ve memleket şiirleri, Üçüncü bölüm: Önemli gün ve haftalar ile ilgili şiirler, şeklinde bir ayırımla, başlıklarla sayfalara aktarılmış.
Alaeddin İkican, doğduğu kentin hayranı, çok seviyor. Kırklareli hep gündeminde. Şiirlerininde öncelikli konusu. Festivalle Kırklareli’den yola çıkıyor. 12 dörtlükten meydana gelen bir şiir “Festivalle Kırklareli”. Bir dörtlüğü bu şiirin:
-Kırklar camii oturmuş,adıyla tepeye,
Dingiloğlu Parkı, mekan oldu meşeye,
Güzel Kırklareli çoğalsam kucağında,
Cana can katınca mutluyum,inan bana.
Bu kez “Kırklareli türküsü”çıkıyor karşımıza, Alaeddin İkican’ın.Kitabın 22 nci sayfasındaki altı dörtlükten meydana gelen “Kırklareli Türküsü”nden:
-Adın güzel, kendin güzel,
Sevgin güzel bu alemde,
Yayla kırklar tepelerde,
Sen benimsin, bende senin.
Görünen Türkiye’ye karşı sevgi besleyen, Anayurt’tan, Yavru Vatan’dan, seslenen, önemli gün ve haftalarla ilgili duygularını mısralara döken, Alaeddin İkican, gelecekte daha önemli ve kalıcılığı bulunan şiirlere imza atacaktır. Tebriklerimi, sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim.
Alâeddin İkican: 1959 yılında Kırklareli’nde doğdu. İstanbul Ü. Edebiyat Fakültesinde okudu. Şiir yazmaya erken yaşlarda başlayan İkican,Kırklareli-İl Mahalli İdareler Müdürü olarak çalışmalarını sürdürüyor.
BURDUR VALİLİĞİNDEN GÜNÜN HABERİ:
Vali Süleyman Tapsız, 23 Temmuz cuma günü ilimizdeki basın mensuplarını Valilik toplantı salonuna gündem belirtmeden çağırdı.
Valilik toplantı salonunda su böreği, kuru pasta ve meyve suyu ile donatılmış masalarda basın mensuplarını ağırlayan Vali Tapsız, basın mensupları için Valilik binası içinde bilgisayarı, yazıcısı, faksı ve kitaplığı bulunan bir oda düzenlendiğini, basın mensuplarının gerekli gördüklerinde yada dilediklerinde bu imkânları kullanarak haberlerini Valilik basın çalışma ve iletişim odasından gerçekleştirebileceklerini belirterek, Burdur Basınına, Basın Bayramında süpriz bir armağan verdi. (Burdur Gazetesi 26 Temmuz 2010)
***
Kırşehir’den: Adnan Yılmaz’ın geçmişteki yazıları
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Yerleşim birimlerimizde, yani, il, ilçe ve öteki kentlerdeki gazete ve dergilerin sayfalarına bir periyod içinde baktığımızda, imzaların büyüyerek, dikkat çekerek karşımıza çıktığını da görürüz.
Kırşehir merkezinde yaşayan, “Anadolu Abdalları” adlı kitabıyla tanıdığım Adnan Yılmaz’ın 2004 yılına ait, ”Çağdaş Kırşehir” adlı gazetede yayınlanmış makalelerinin fotokopilerini, Ankara’dan Ahmet Şahinoğlu (Yanık Ahmet) bana ulaştırdı.
Yıllar önce, günlük yazılar yazdığım Şevket Güner arkadaşımızın, Kırşehir merkezde yayınlandığı “Kırşehir Çiğdem” Gazetesi aklıma geldi. Buradan, sevgi ve saygılarımı gönderdim Şevket Güner arkadaşımıza efendim.
Şimdi Adnan Yılmaz’ın iki ayrı “Kırşehir Yazıları” üzerine bir göz atalım... Daha doğrusu buralardan alıntılar yapalım. Buyrun:
1-Kafasını bugünlerin yozlaşmış çıkarsal ilişkilerinde yoğunlaştıranlar, modern halk edebiyatı ve sanat tarihi boyutunu kavramaktan uzaktırlar. Bunlara duyurulur ki, Aşık Mahzuni Şerif, bir Pir Sultan, bir Dadaloğlu, bir Karacaoğlan ve bir Aşık Veysel gibi devrederek gitti kendini önümüzdeki yıllara. (A.Yılmaz, Çağdaş Kırşehir Gazetesi, 22.06.2004- Ateşi çalan adama övgü):
-Ne güzel anlatır seni,koca bilge Aiskylos,
“Zincire vurulmuş Prometheus” adlı yapıtında,
Zorbalığa karşı özgürlük meşalesini yakan,
Ve ateşi tanrılardan çalarak,
İnsanlığın hizmetine sunan,
Özgürlük ve direniş simgesi Promete!
Kayalıklarda yemekte bitiremez ciğerini kartal,
Çünkü, umutlar ve direniş bitmez,
Umudun ve direnişin simgesi Promete!,
Henüz Zeuslar tükenmedi daha yeryüzünde,
Belki daha çoğaldılar?
Ama prometreler de az değil hani,
Yaşamın ve onurun simgesi Promete!..
BURDUR VALİLİĞİNDEN GÜNÜN HABERİ:
Vali Süleyman Tapsız, 23 Temmuz cuma günü ilimizdeki basın mensuplarını Valilik toplantı salonuna gündem belirtmeden çağırdı.
Valilik toplantı salonunda su böreği, kuru pasta ve meyve suyu ile donatılmış masalarda basın mensuplarını ağırlayan Vali Tapsız, basın mensupları için Valilik binası içinde bilgisayarı, yazıcısı, faksı ve kitaplığı bulunan bir oda düzenlendiğini, basın mensuplarının gerekli gördüklerinde yada dilediklerinde bu imkânları kullanarak haberlerini Valilik basın çalışma ve iletişim odasından gerçekleştirebileceklerini belirterek, Burdur Basınına, Basın Bayramında süpriz bir armağan verdi. (Burdur Gazetesi 26 Temmuz 2010)
***
Algan ve Yılmaz’dan Şiirler
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Bu soyadı verilenler: İzmir’den Turgay Algan, Ankara’dan Derya Tosun Yılmaz. Şiirlerinin mısraları arasında gezip, bazı mısra örnekleri vermek istiyoruz efendim:
TURGAY ALGAN
Sev dedi, sevdim,
Sevme dedi sevmedim,
Gönül ferman dinlemezdi hani,
Ortaya çıkardım yalanını.
Turgay Algan’ın öteki mısraları:
1-Beni sevene/Cennet vaad ediyorum/Şairlere ilham veren/ Güzel genç kız.
2-Bana sorma/Eceline susama/Hesabı sorulacak/ Sevmek/Bana iyi gelmiyor.
DERYA TOSUN YILMAZ
Bir şiir programında tanıdım. Murat Duman aracılığıyla bana ulaşan iki şiir var masamda Derya Tosun Yılmaz’ın. Bunlar, Özledim seni, Rabbim isimlerinin taşıyıcıları.
ÖZLEDİM SENİ
Şiir dört dörtlükten oluşuyor. Bu dörtlüklerin ikisi:
-Elele yürüdük, o parka geldik
Yarınlara dair hayale daldık,
Şarkılar söyledik, beraber güldük,
Dön artık birtanem, özledim seni.
*
Üşümüş elimi sıkıca tuttun,
Kalbime tatlıca heyecan kattın,
Dizimin üstüne masumca yattın,
Dön artık birtanem özledim seni.
RABBİM
Derya Tosun Yılmaz’ın “Rabbim” adlı, başlıklı şiiri, beş ayrı dörtlükten meydana geliyor. Bu şiirin bir dörtlüğü efendim:
-İmanda aslolan kalbin özüdür,
Günahın sinede gizli sızıdır,
Şeytan fırsat bekler, ar hırsızıdır,
Dizim gayrısına çöktürme Rabbim...
BURDUR VALİLİĞİNDEN GÜNÜN HABERİ:
Vali Süleyman Tapsız, 23 Temmuz cuma günü ilimizdeki basın mensuplarını Valilik toplantı salonuna gündem belirtmeden çağırdı.
Valilik toplantı salonunda su böreği, kuru pasta ve meyve suyu ile donatılmış masalarda basın mensuplarını ağırlayan Vali Tapsız, basın mensupları için Valilik binası içinde bilgisayarı, yazıcısı, faksı ve kitaplığı bulunan bir oda düzenlendiğini, basın mensuplarının gerekli gördüklerinde yada dilediklerinde bu imkânları kullanarak haberlerini Valilik basın çalışma ve iletişim odasından gerçekleştirebileceklerini belirterek, Burdur Basınına, Basın Bayramında süpriz bir armağan verdi. (Burdur Gazetesi 26 Temmuz 2010)
***
Düzce’den: Defne Dergisi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Merkezi Düzce’de bulunan, Orman Muhafaza Memurları Derneğinin yayın organı olan, Defne Dergisinin Mart-Nisan 2010 aylarına ait 355 nci sayısı bana ulaştı.
Bu derginin 1980’li yıllardaki tipo baskılı sayılarından itibaren, merhabalaşmam, bana ulaştırılmasından dolayı dergi yöneticilerinin kadirşinas davranışlarını takdirle karşılıyorum.
Orman Bakanlığındaki Basın Danışmanlığım dönemlerinde hep masamda gördüğüm bu dergi giderek baskı teknoloji gelişimine ayak uydurdu. Son yıllardaki sayıları, pırıl pırıl bir görünümle, renkli olarak okurlarının ve ilgililerin karşısına çıkıyor, çıkarılıyor.
32 sayfalık Defne Dergisinin, Dernek adına imtiyaz sahibi: Hasan Yılmaz, Sorumlu Müdür: Engin Şirin, Yayın Kurulu Başkanı: Ahmet Toksoy, Yayın Kurulunda: Sadık Kaya, Hüseyin Bozyurt, Hüseyin Durkaya görev yapıyorlar.
Her sayısında, Hasan Yılmaz imzalı bir başyazı veya sunuşla karşımıza çıkılıyor.
Objektif bir bakışla, olaylar yorumlanıyor, anlatılıyor. Elimizdeki saysında da “Dünya Ormancılık Günü kutlu olsun” deniyordu başlık olarak, konu olarak. Dergi içinden bazı başlıklar: Nesli yok olmuş ceylan Türkiye’nin katkılarıyla yeniden Gürcistan dağlarında/Seferberlik kapsamında bir protokol daha/Muhafaza Memurları Antalya’da/En başarılı bürokrat ödülü Çatal’ın/Gümüşhane yeşile bürünecek...
Üç makale: Yangın söndürmeye giderken (Engin Şirin), Tam zamanı (Sadık Kaya), Zamandan önde koşanlar (Ramazan Karaca), Şener Tali imzalı “Ormancı/Orman şehitleri anısına” başlıklı, dokuz dörtlükten meydana gelen bir şiir derginin arka iç kapağında yer alıyor. Bu şiirden:
-Orman gibi nimet var mı?
Nice hastanın ilacı,
Şifa bulanlar duyar mı?
Bakıp korudun ormancı.
*
-Şener der ki; orman yurdun,
Güzelliği ve kıvancı,
Yuvasıdır, kuşun kurdun,
Kalan sağ olsun ormancı.
BURDUR VALİLİĞİNDEN GÜNÜN HABERİ:
Vali Süleyman Tapsız, 23 Temmuz cuma günü ilimizdeki basın mensuplarını Valilik toplantı salonuna gündem belirtmeden çağırdı.
Valilik toplantı salonunda su böreği, kuru pasta ve meyve suyu ile donatılmış masalarda basın mensuplarını ağırlayan Vali Tapsız, basın mensupları için Valilik binası içinde bilgisayarı, yazıcısı, faksı ve kitaplığı bulunan bir oda düzenlendiğini, basın mensuplarının gerekli gördüklerinde yada dilediklerinde bu imkânları kullanarak haberlerini Valilik basın çalışma ve iletişim odasından gerçekleştirebileceklerini belirterek, Burdur Basınına, Basın Bayramında süpriz bir armağan verdi. (Burdur Gazetesi 26 Temmuz 2010)
***
Kültür Evreni Dergisinden yeni bir sayı
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Merkezi Ankara’da olan,Kültür Ajans yayınları arasında,üç ayda bir yayımlanan uluslararası hakemli sosyal bilimler dergisi “Kültür Evreni”nin kış dönemi sayısı yayınlandı.
424 sayfalık büyük boy bir kitap-dergi Kültür Evreni. Sahibi,yazı işleri müdürü,editör gibi sorumluluk taşıyanların adları: Hayrettin İvgin, Erhan İvgin ve Ömer Ünal, şeklinde sıralanıyor. Derginin elimizdeki sayısında yazıları yeralanlardan bazılarının sıralanışı:
-Prof. Dr. Tuncer Gülensoy, Sef A. Hacıyev, Taner Güçlütürk, Aynura Mamedkızı Mamedova,Shahla Zaree, Ülker Hüseynova, Şelale Bağırova, Saadet Şirinova, Yrd. Doç. Dr. Kenan Koç, Elekber Cebbarlı, vd.
Prof. Dr. Tuncer Gülensoy hoca, Puşkin’in “Erzurum Yolculuğu” ve bilmediğimiz gerçeklerden söz ediyor 13 ncü sayfada başlayan yazısında. Girişinde:
-“Puşkin,1829 yılındaki Osmanlı-Rus savaşı sırasında 1835 yılında Rus ordusu ile yola çıkarak, Erzurum’a gelmiştir. Puşkin, bu yolculuğunun notlarını günü gününe tutmuş ve daha sonra yayınlamıştır. Ataol Behramoğlu tarafından “Erzurum Yolculuğu” adıyla 1999 yılında Türkçeye çevrilen eserinden alıntılar yapılarak Puşkin’in bu yolculuğu yazıda dile getirilmiştir“ diyor.
Sayfa 365’de başlayan, Yrd. Doç. Dr. Kenan Koç imzalı, “İlk Kazak bilim adamı Şokan Velihanov (1835-1865) başlıklı araştırmanın 373 ncü sayfasında “Ağıt” ara başlığı altında verilenlerden:
-Şokan’ın ölümünü babası Şınğıs’a duyurmak için Atığay, Oaravıl, Kerey ve Uvak boylarının önde gelenleri yola çıkarlar. Ölüm haberini duyurmayı Uvak’tan Dayrabay isimli kopuzcu hüzünlü bir besteyle başlatır. Acı haber verildikten sonra Orınbay ağıt söyler (İki bölümü):
-Tarihte nice insanlar gördük,
Eğlenceli,ne devranlar sürdük,
Bu yaşımıza gelinceye kadar,
Şokan gibi delikanlı görmedik.
*
Alın yazın böyleyse ne yaparsın?
Yaratanın emrine nasıl baş eğmezsin,
Hey gidi yiğit, kız kuşu gibi olan hakkı için,
Nasıl ölümüne üzülmezsin?..
BURDUR VALİLİĞİNDEN GÜNÜN HABERİ:
Vali Süleyman Tapsız, 23 Temmuz cuma günü ilimizdeki basın mensuplarını Valilik toplantı salonuna gündem belirtmeden çağırdı.
Valilik toplantı salonunda su böreği, kuru pasta ve meyve suyu ile donatılmış masalarda basın mensuplarını ağırlayan Vali Tapsız, basın mensupları için Valilik binası içinde bilgisayarı, yazıcısı, faksı ve kitaplığı bulunan bir oda düzenlendiğini, basın mensuplarının gerekli gördüklerinde yada dilediklerinde bu imkânları kullanarak haberlerini Valilik basın çalışma ve iletişim odasından gerçekleştirebileceklerini belirterek, Burdur Basınına, Basın Bayramında süpriz bir armağan verdi. (Burdur Gazetesi 26 Temmuz 2010)
***
Aydınlanma yolunda: İmece Gazetesi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Dergiler gazeteler. Değişik yollarla bana ulaşanlar, ulaştırılanlar. Bunların sayfalarındaki gezintilerim:
Merkezi Ankara’da bulunan Payda Yayıncılık’ın sahibi ve genel koordinatörü Gülendem Gültekin’den zaman zaman bana ulaşan yayınlar oluyor. Bunlardan biri İzmir’de aylık yayınlanan “Aydınlanma yolunda: İmece” Gazetesi. Mart 2010 ayına ait 29 ncu sayısı masamda.
20 normal sayfalık gazetenin kimliğine bakıyorum: Aydınlanma yolunda: İmece, aylık-kültür-sanat gazetesi. İmtiyaz sahibi Genel Yayın Yönetmeni ve sorumlu yazı işleri müdürü: Ali Recai Şeyhoğlu.
Rasime-Recai Şeyhoğlu Kütüphaneler Zinciri Geliştirme, Kültür ve Dayanışma Derneği adına gerçekleştirilen hizmetler. İletişim adresleri: Kültür Cad. No: 7–3 Karabağlar-İzmir.
Rasime-Recai Şeyhoğlu isimleri kültürümüz, kütüphaneciliğimizle özdeşleşmiş. Bu iki isim adına kurulan, açılan, faaliyette bulunan kütüphaneler, sokak adları dikkat çeker boyutlarda. Kutluyor, alkışlıyorum efendim. Rasime – Recai Şeyhoğlu’ların sayısı fazla değildir Türkiye’de.
Gazete içinde imzaları bulunanlardan bazılarının sıralanışı: Erdal Atıcı, Tahsin Şimşek, Öner Yağcı, Arslan Bayır, Orhan Tüleylioğlu, Fırat Arı, Mehmet Özçataloğlu, Recai Şeyhoğlu, Feyza Hepçilingirler..
Bu arada Recai Şeyhoğlu’nun yayınlanmış kitaplarının bulunduğunu 16 ncı sayfadaki ön kapak görüntülerinden öğreniyoruz.
Bilim-sanat ve edebiyat sayfasında Gülşen Aslanyürek’in derlediği sayfada, İlhan Arsel, Mustafa Suphi, T.S.Elıot, Nermin Uygur fotoğraf ve biyografileri yeralıyor
Şiir Atölyesi şairleri; Metin Soydeveli, Aslıhan Tüylüoğlu, Fatma Aras, Vahdettin Yılmaz, Mehmet Büyükçelik şeklinde sıralanıyor. Mehmet Büyükçelik şiirinden:
ÇAĞIN UYGARI (Mehmet Büyükçelik)
Yalanlar daha hızlı, savaş uçaklarından,
Dünya evlerinin ekranlarında,
Kurşunlar yorulsa,
Ya da uyusa,
Masum değil bebekler kadar.
AKASYA AKSANI (Aslıhan Tüylüoğlu)
Gamlı gemiler batıp çıkar,
Eğnimdeki taşkın denize,
***
Güneşlenir bir yandan,
Şehrin yapışkan lodosları..
***
Çağrıcı bıraktım çiçeklerimi,
Kaldırımlarda ezip durduğunuz.
***
Medine Gürkaynak’ın şiir dünyası
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Her yeni adım, gelecek için düşünülenlerin başlangıcıdır. Medine Gürkaynak ismini, yazarları arasında bulunmaktan şeref duyduğum Belde Gazetesinde duydum ve burada tanıştım. Belde gazetesinde stajını yapan, gelecek için ümit vadeden bir kızımız. Gelecekte nerelerde görev yapar, hangi hizmetlere veya başarılara imza atar, şimdilik bilmiyoruz.
Medine Gürkaynak’ın şiirlerinin bulunduğunu söyleyen çalışma arkadaşlarına, Medine’nin şiirlerinin mısraları arasında bir gezinti yapabileceğimi ifade ettim.
Birkaç gün sonra, Medine Gürkaynak’ın 4 ayrı şiiri bana ulaştırıldı.
Hece vezniyle yazılan, kaleme alınan, sayfalara aktarılan mısraların oluşturduğu şiirlerde, sevgi, sevginin getirdikleri, geleceğe atılan adımların ayak sesleri, bugünle gelecek arasında varolan köprü veya köprülerin genel görüntüleri dikkat çekiyordu.
Her şair veya şairenin şiirle merhabalaşması, sevgi, beklenti gibi iki önemli özellik ve güzellik noktasından hareket edilerek başlandığını gösterir. Medine Gürkaynak kızımızda da kural değişmemiş. Bir şiirinde, “Gizli sevgi”den bahsediyor. Altı dörtlükten oluşan bu şiirin giriş dörtlüğü şöyle:
Seninle karşılaşıp gelişimiz göz göze,
Zannetmeki kasıtlı, sadece tesadüfen,
Aceleden tökezleyip, diz vurmuştum ya yere,
Heyecan değil sebep önümdeki kütükten..
Sonra bu şiirde anlatılanlar birbiri ardına sıralanıyor. Dışarı çöp dökmeye çıkıyor, bahçedeki çardakta az oturuyor. Sonra bir düğünde bir esmerle görünce kıyametler kopuyor. Yıllar sonra gelen mektuptaki satırlar teselli vermiyor, yeterli olmuyor artık.
Bir başka Medine Gürkaynak şiiri “Asla” adıyla karşımıza çıkıyor. Burada, gelen “acı telefonun” açtığı yaranın getirdiği, verdiği ızdıraplar gözleniyor. Çileler birbiri ardına mısralara dökülüyor. Bu şiirin bir yerinde de şöyle sesleniyor:
Unuttum mazimizi, bak şiirlerde kaldı,
Zannetme ki ağladım, gözümden kanlar aktı,
Zaten senin yüreğin taştandı, kayadandı,
Çaldığın gün kapımı, açmayacağım asla!..
Ve arkasından gelen, kendiliğinden sıralanan sorular. “Yüreğimde amansız bir sancı ile doğruldum” mısraıyla başlanan “sorular” şiiri. Sevdanın olmayışıyla ilgili yapılan yeminler, kaderinin yazılışı ve silinişi olarak görünenler, böyle kabul edilenler. Arkasından “Özür dilerim” başlıklı şiirle ortaya çıkıp, “Yüzüne hüzünlerden zerrecikler süzülmüş” diye başlanan duygu anlatımıyla söze başlanış... “Özür dilerim” den bir dörtlükle noktamızı koyalım efendim:
Seni sevmedim ben, taptım desem yeridir,
Aşkım sana az gelir, bilki taşı eritir,
Kıskançlığım kusur değil, aşkımı besletendir,
Bir tebessüm et artık, özür dilerim senden.
***
Şeyh Ali Semerkândi ve Sığırcak Suyu
Prof. Dr. İSA KAYACAN
25-26 Haziran 2010 tarihlerinde, Ankara’nın Çamlıdere ilçesinde, Çamlıdere ve Doğa Dostları Derneğince düzenlenen “2. Çamlıdere Şiir Günleri” programı gerçekleştirildi.
Bilgisayarı iyi kullanan, internet ortamındaki iletişimi başarıyla sağlayabilenlerin “iyi şair olarak” kabul edildiği bir anlayışın şairlerinin, “internet şairleri”nin çoğunlukta olduğu bu şiir günlerinde kendimi yalnız hissettim. Onların dinlemeye sabırları, eleştiriye ihtiyaç ve tahammülleri yok!
2.Çamlıdere Şiir Günleri programı çerçevesinde Abdülkerim Erdoğan imzalı bir kitap bizlere ulaştı, ulaştırıldı. 112 sayfalık kitap, merkezi Ankara’da bulunan “Reyhan Yayınları” arasında günyüzü görmüş. İçindekiler sayfalarına bakıyoruz. Bazı başlıklar:
-Türklerin Müslüman oluşu, Şeyh Ali Semerkandi (K.S.) adı ve nesebi, doğum yeri ve ailesi, hayatı şeklinde devam ediyor sıralama. Ayrıca, sığırcık suyu kuyusu, sığırcık suyu ziyareti başlıkları da dikkat çekiyor.
13 ncü sayfadaki “başlarken” başlığı altında verilenlerden bir cümle:
-“Yirminci yüzyıl başlarına kadar Osmanlı coğrafyasında Sığırcık Suyu Şeyhi olarak bilinen Şehy Ali Semerkandi hazretlerinin-manevi sırları mübarek olsun-hayatı ve kişiliği hakkında yazılı kaynaklarda fazla bilgi yoktur”
Kitap içindeki bilgilerden: Semerkand, Dünyanın en eski şehirlerinden biri olup, Orta Asya’nın uçsuz bucaksız düzlüklerine açılan bozkırın başlangıcında ve günümüzde Özbekistan Cumhuriyeti’nde tarihi bir şehirdir.
Verilen bilgilerden nakletmeye devam edelim: (Sayfa 29’dan):
Şeyh Ali Semerkandi hazretlerinin Osmanlı dönemi belgelerinde asıl adı “Ali” dir. Bu bilgiye Fatih Sultan Mehmed döneminde yazılan 1463 tarihli-Ankara Tahrir Defteri-ndeki kayıtlardan ulaşıyoruz.
Mezkur defterde, yabanabad kazası vakıfları zikredilirken “Kuzvira’da yarım çiftlik yer ve bir değirmen kadimi mülk ısısı şeyh Ali’ye vakf imiş” ibaresi yazılıdır.
Yabanabad; günümüzde Kızılcahamam ve Çamlıdere’nin tamamı ile Çubuk, Güdül, Ayaş, Kazan ve Çankırı’nın orta ilçesini kısmen ihtiva eden Ankara sancağına bağlı bir kazadır. Kuzviran Köyü ise günümüzde Çamlıdere ilçe merkezinin bulunduğu yerdir.
“Semerkandi”lakabının ise vefatından sonraki yıllarda verildiği anlaşılmaktadır. 1571 tarihli Sultan İkinci Selim’e ait fermanda ise “Şeyh Ali Semerkandi” olarak zikredilmektedir.
Şeyh Ali, miladi 1300, diğer bir görüşe göre 1320 yılında İran-İsfahan’da doğar. Nakşibendi tarikatına müntesip olan Şeyh Ali Semerkandi hazretleri, milâdi 1442 veya 1457 yılında 142 veya 157 yaşında iken Kuzviran (şeyhler-Çamlıdere) köyünde vefat eder.
Katılım belgesi: Sayın İsa Kayacan; Çamlıdere ve Doğa Dostları Derneği’nin düzenlediği 2. Çamlıdere Şiir Günleri programına katılımınızdan dolayı teşekkür eder, çalışmalarınızda başarılar dileriz. Saygılarımızla (Ali Öcal, Çamlıdere ve Doğa Dostları Derneği Başkanı, 25-26 Haziran 2010)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder