Arzu KÖK |
İsa Kayacan; Türk Edebiyatı’nın Pythia'sı gibidir.
Arzu KÖK
"Delphoi kentinde 'Dünyanın Göbeği' diye bilinen bir yarık varmış, Bu yarıktan insanı sarhoş eden bir buhar çıkarmış. Tanrı Apollo'ya danışmaya gelen olursa yarığın üzerine üç ayaklı bir sehpa konur, buna da Pythia denen başrahibe otururmuş. Bu rahibenin, buharla kendinden geçtikten sonra söylediği sözleri etraftan saygıyla rahipler kaydeder, sonra manzum olarak bir biçime koyarak, tanrıya danışmaya gelmiş olanlara verirlermiş."
İşte İsa Kayacan’da Türk edebiyatının Pythia'sı gibidir ülkemizde. O ki gerçek bir Pythia. Aceleci, kolaycı olan günümüz insanının harcayamayacağı bir çaba istiyordu onun yazıları. Ama... Ona inanarak danışmaya gelenlere gerçeğin kendisini anlatıyordu. Duymanın, düşünmenin ve bazen de her ikisini bir anda hissetmenin tadı vardı yazılarında, şiirlerinde.
İsa Kayacan sadece kendi yazdığı şiirlerle tanınmadı. Aynı zamanda şiir yazmaya başlamış, kendini ifade etme çabası içerisindeki 2 bin 750 şairin tanınmasını sağlamıştır. Tüm yurttaki yerel gazete ve dergilerde yazdığı yazıları ile yeni yetme bir çok şairin tanıtımını sağlamıştır ki bugün bir yerlere gelmiş pek çok şair bunu İsa Kayacan hocaya borçludur.
İsa Kayacan ayrıca tüm dünya üzerinde eşi benzeri görülmemiş bir değil, birçok rekorun da sahibidir. Kısaca sıralayalım bunları;
Türk Basın tarihinde en çok makalesi yayınlanan insandır İsa Kayacan. 43 bine yakın yayınlanmış makalesi bulunmaktadır. 3 binin üzerinde gazetede yayınlanmıştır yazıları. Bu gazetelerin bir kısmı yayın hayatına devam etmekte, bir kısmı ise yayın hayatını sonlandırmış durumdadır. Bu anlamda şimdiye kadar bilinen tek bir Amerikalı kadın yazar vardır, toplamda 2 bin gazete de yazı yazmış olan. İşte sırf bu konuda büyük bir rekorun sahibidir İsa Kayacan.
Tüm Türkiye yerel basınının gözbebeğidir O. Hatta “Anadolu ve Trakya Basınının Fahri Hemşehrisi” ilan edilmiştir. Büyük şehirden, büyük gazetelerden çok yerel basına önem vermiş, onların gelişmesi adına çalışmalar yapmıştır. Her şeyden önemlisi yazılarını onlarda yayınlaması bile bu anlamda yaptıklarının bir göstergesi niteliğindedir.
İsa Kayacan Anadolu ve Trakya Basınının fahri hemşehrisidir ama O, asıl hemşehrisi olduklarını asla unutmamıştır. Ülkemizde bir yerlere geldiklerinde kendi doğup büyüdükleri yerleri unutan, “Orada bir köy var uzakta, gitmesek de, kalmasak da o köy bizim köyümüzdür.” diyenlere inat unutmamıştır köyünü. Doğum yeri olan Burdur-Tefenni Ece Köyü’nü sürekli yazılarında anlatmış, bununla yetinmemiş belki de Türkiye’deki en büyük köy kütüphanesinin orada açılmasına vesile olmuştur. Tabii köylüleri de bu çalışmalarını takdir ederek kütüphaneye “Prof. Dr. İsa Kayacan Kütüphanesi” ismini vermişlerdir.
Şimdiye kadar saydıklarımız ülkemiz sınırları içerisinde yaptıklarının bazılarıydı. Peki ya yurt dışında neler yapmıştır? Balkanlar’dan, Kafkasya’ya, Ortadoğu’ya kadar uzanan bir coğrafyada etkin çalışmalar yapmıştır. Türk Dünyası Genç İletişimciler Derneği’nin kurulmasına öncülük yapmıştır. Azerbaycan ile ilgili 1.624, Irak’ta yaşayan Türkmenler için ise 805 adet makalesi bulunmaktadır.
Azerbaycan’da yayınlanan makalelerinin derlenip toparlandığında 18 cilt olduğu söyleniyor. Azerbaycan yetkilileri ise “Sovyet sonrası ve bağımsızlık sonrası dönem dahil, hiçbir yazar İsa Kayacan kadar, Azerbaycan ile ilgili yazı yazıp yayınlamamıştır. Bu rekorun sahibi de İsa Kayacan’dır” demektedirler. Böylesi çalışmalara imza atmış birine bir başka ülkede olsaydı şimdiye kadar “Fahri Konsolosluk” unvanı verilirdi. Ama bizim ülkemiz maalesef bunları göremeyen yöneticilere sahip.
Yayınlanan kitap sayısıyla da bir rekor kırmıştır İsa Kayacan. 130 tane kitap yayınlamıştır hem de edebiyatımızın her türünde neredeyse. Allah uzun ömür verir umarım da İsa Hocamızın daha nice eserlerini görme fırsatımız olur.
Yazmak bir idmandır onun için adeta. Yazdıkça açılıyor. Yapılan bir benzetme O’nun için “Yazı Fabrikatörü” şeklindedir. Gerçek anlamda hiç üşenmeden, gocunmadan bu kadar yazı yazmak, kitap yayınlamak, yazmakla kalmayıp bunların dağıtımını sağlamak kolay iş değildir ve her babayiğidin harcı da değildir.
İyi ki varsınız İsa hocam. Sizi tanımış olmak büyük bir onurdur benim için. Siz, insan sevgisi ile yoğrulmuş, mütevazi, dost canlısı, yürekli bir insansınız. Gerçi sizi tam olarak anlatabilecek kelime bulamıyorum. Nedense yetersiz kalıyor sözcük dağarcığım. Siz bu kadar değerli ve büyükken yazık ki devletin başındakiler bu değeri görmüyorlar. Bu değere hak ettiği anlamı yükleyemiyorlar. Bu bence sizin gibi bir hazineyi görmeyen devletin ayıbıdır.
Allah uzun ve sağlıklı bir ömür versin değerli hocam. (Ankara, 28 Nisan 2011)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder