KONUK
YAZAR:
Usta
Gazeteci İsa Kayacan
‘Vefa’nın
İstanbul’da bir semt haline gelişinden şikâyetçi
Murat DUMAN
Atatürk
Araştırma Hastanesi’nde ağır bir ameliyat geçiren edebiyatımızın unutulmaz
ustası, gazeteci, şair, yazar ve daha önemlisi edebiyat aşığı mükemmel insan,
aşağıda yazdığım şiirin her kelimesini fazlasıyla hak eden Prof. Dr. İsa Kayacan
hocama sonsuz saygılarımı sunarken sağlıklı olarak aramızda o güzel köşesinde
okurlarına kavuşmasını yüce Allahtan niyaz ederim.
Okurları
dedim de başa iş gelmeyince dost düşman belli olmazmış derlerdi ya atalarımız.
Bu sözün gerçeğini usta kalem İsa Kayacan hocamda gördüm. Bugüne kadar
şiirlerini ve yazılarını dergilerde, gazete köşelerinde halkla buluşturan
edebiyat aşığı değerli ustamızın, hastalığı münasebetiyle ziyaretçi sayısının
iki elin parmakları kadar insan olduğunu sanmıyorum. Oysa Kayacan hocamız, o
kadar insanlara hizmette bulundu ki, tarifi ve sayısı mümkün değil.
Saygı
değer üstat, güçlü kalem Mustafa Ceylan hocamızın bir sözünü nakletmeden geçemeyeceğim,
üstat şöyle diyor; “İsa Kayacan hocamız, gazete köşesinde yazdığı insanların
şiir ve tanıtım yazılarını postaya vererek gönderdiği posta masraflarını bir
bankada toplasaydı, Çankaya’dan beş daire alabilirdi”. İnanın bu söz abartılmış bir söz değildir.
Mustafa Ceylan hocamızın tespitine 18 senedir yanında bulunan bir insan olarak
harfiyen bu tespitin doğruluğuna katılıyor ve üzülüyorum.
Saygı
değer hocamızın gerek rahatsızlığının tespiti esnasında gerekse ameliyat olma
noktasında elimizden geldiğince yanında bulunmaya gayret etmeye çalıştım.
Hocamın üzüldüğünü gördüm ve hocama neden üzüldüğünü sorduğumda şöyle söyledi;
“Murat bey, bu insanlarda neden ahde vefa yok, bak sen işini gücünü bırakıp hep
yanımda oluyorsun. Kaldı ki bu insanlara 40 senedir elimden gelen her güzelliği
yapıyorum”. Ben de gönlünü almak için; “Hocam ben ne yaptım ki size” dediğimde;
“Daha ne yapacaksın, biraz doktor olsan ameliyatıma bile girecektin Allah’tan
doktor değilsin de dışarıda bekliyorsun” dedi.
Ben
de ne yalan söyleyeyim o sözü nefsime hoş geliyordu ama gerçekten hocamızın
bizlere yaptığının yanında şahsen ben hiç bir şey yapmış sayılmam. Kendi
yaptıklarımı kaldı ki benim yaptığım çok şeyde yoktu, çünkü bütün
gereksinmelerini iki kızı Gül ve Filiz hiç üşenmeden seve, seve babalarına
gerçek bir evlat görevini canı gönülden yapmanın gayretini sergiliyorlardı ve
ben bir Yozgatlı olarak kendileriyle iftihar ediyordum. Çünkü Gül ve Filiz’in
cennet mekân anneleri Yozgat merkezdendi. Nede olsa benim toprağımın gelenek ve
göreneklerinde aile terbiyesi almış olmaları beni ziyadesiyle mutlu ediyordu.
Herkes ana babasına düşkündür ama Yozgat kültürü bu konuda daha hassastır.
Kayacan
hocamızın üzüldüğü kadar vardı, bu kadar yıldır hizmet ettiği bu insanlar
neredeydi? Üstüne üstlük bu hizmetlerin karşılığında Allah rızasından başka bir
tek kuruş maddi çıkarı da yoktu. Bir keresinde İsa Kayacan hocamla Mustafa
Ceylan hocamın daveti üzerine Güllük Dergisi Olimpus Şiir Etkinliği’ne
gitmiştik. Hocamın çantasını arabadan indirdim, içinde hiç bir şey yok
gibiydi. Etkinlik bittikten sonra hocamı
Antalya otogarına bıraktım. Arabamın bagajından çantasını çıkartmaya çalıştım,
çanta yerinden kalkmıyordu. Hocama espri mahiyetinde; hocam bu çantaya taş mı
doldurdun dedim. Hocam da bana “Ne taşı Murat Bey, herkes köşemde yazmam için
kitap verdi, bende aldım çantaya doldurdum” dedi. Çanta dolusu kitapları
taşımak mümkün değilken, bu nasıl bir özveri ki, bu malum insanlar ahde vefayı
bilmiyorlar, postayla gelen kitap ve şiirler de cabası. Bu insanların yüzde
biri dahi arayıp ta geçmiş olsun nezaketinde bulumadılar.
Düşünebiliyor
musunuz, hem köşesinde şair ve yazarları tanıtıyor, hem de üşenmeden
köşelerinin bulunduğu gazeteleri parasını ödeyerek postayla gönderiyor. İşte
bunun adı edebiyat aşkıdır. Türkiye’mizde böyle edebiyata hizmette bulunan kaç
kişi vardır? Belki vardır ama sayısı bir elin parmakları kadar olsa gerek.
Evet,
saygı değer okurlarım, bu memlekette bu gibi değerlerin kıymeti hizmet verdiği
insanlar tarafından bilinmediği gibi, kültüre hizmet edenlerin kıymetini
bizleri yönetenler de hiç görmemektedirler! Asıl bu gibi değerlerimiz, vatanın
temel taşlarıdırlar. Bu taşlar olmazsa asla temellerimiz kurulamaz.
Yöneticilerimizin değer verdiği insanlar mutlaka vardır. Özünde bilgi fakiri ve
meydanlarda şov yapan sözüm ona sahne oyuncularına bütün imkânları seferber
ederler yöneticiler. Peki, onlar bu vatana ne verirler, kocaman bir hiç...
Şovmenler
iyi populizm yaparak rollerini güzel oynarlar. İnsanların şu konuyu çok iyi
idrak etmeleri gerekmektedir. Vefa İstanbul’da bir semtin ismi olmamalı, hele
yazar-çizer insanların vefayı çok iyi bilmeleri gerekmektedir. Çünkü armut
dibine düşer, edebi ve edebiyatı bilen her insan yazmakla beraber edepli de
olması gerekmektedir. Şayet edep ve hayâyı bilmiyorsa o şair ve yazardan ne köy
olur, ne de kasaba. O insan sadece edebin ve edebiyatın adını taşır ve bu güzel
ilimden asla haberdar olamaz. Cennet mekân Ahmet Tufan Şentürk hocam bana derdi
ki; “Oğlum şu sözümü unutma, ben iyi şiir yazanı severim, ama ille de şairin
ahlaklı olanını daha çok severim.”
Şair
ve yazarlar toplumun önünde çığır açan insanlar olduğu için, onların hata
yapması asla affedilemez. Şairse, yazarsa ahde vefayı bilecek, bilmeyenlere de
mutlaka bildirecektir. Gerisi bana göre angaryadır. Ne hazindir ki, bu güne
kadar zahmet edip kendisini telefonla dahi aramayan, sözüm ona müteşairlerin
haberi olsun: Hocamız sağlıklı olarak şu anda aramızda, köşe yazılarını yazarak
gönlümüze serin sular sunmaya devam ediyor. Bu vesileyle saygı değer Prof. Dr.
İsa Kayacan hocamıza Yüce Allah’tan sağlık ve sıhhat dileyerek, sözlerime son
vermek istiyor, sevgi ve saygılarımı sunarak sağlıklı, hayırlı, uzun ömürler
diliyorum.
NERDESİN?
Prof. Dr.
İsa Kayacan hocama ithaftır.
Şu
rüzgârlı sokağın rüzgârı esmez oldu,
Gözlerim
hep arıyor hocam şimdi nerdesin..?
Sohbetler
dil vermiyor hasretin kalbe doldu,
Yüzlerim
hep arıyor hocam şimdi nerdesin..?
Hastaneye
sermişsin yaraların derinde,
Sevenlerin
hüzünlü gamlanır kederinde,
Okurların
küşümde seni bekler seferinde,
Sözlerim
hep arıyor hocam şimdi nerdesin..?
Kimlere
teslim ettin, sevgi dolu köşeni,
Sakın asla
kaybetme ilim sunan neşeni,
Bizlerden
uzak kalsın yanlış yolda koşanı,
Hazlarım hep arıyor hocam şimdi nerdesin..?
Yanından
ayrılmadı iki yavrun Filiz gül,
Babalar
sevilmez mi onların değerin bil,
Gündüz
gece başında perişan hem de sefil,
Hazlarım
hep arıyor hocam şimdi nerdesin..?
Sapa
sağlam ayakta ömür sür kana kana,
Allah’ım
şifa versin sen lazımsın cihana,
Bu dünya
çok fanidir yazalım haktan yana,
Gizlerim
hep arıyor hocam şimdi nerdesin..?
Dumanoğlu
hüzünde haktan sağlık diliyor,
Yine
sohbet edeceğiz inan kalbim biliyor,
Ahdi vefa
bilmeyen sahte dostlar gülüyor,
Nazlarım
hep arıyor hocam şimdi nerdesin..?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder