16 Ocak 2009 Cuma

Rıza Bulut da aramızdan ayrıldı
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Yıllardır, vefatla aramızdan ayrılanlarla, Azerilerin deyimiyle dünyalarını değiştirenlerle ilgili haber, biyografi yazıyor, kitaplarımın sayfalarında yeralmalarını sağlarken, üzülüyor, üzülüyorum.
RIZA BULUT
Burdur gazetesinin köşe yazarlarındandı Rıza Bulut. Kendine özgü yazışı, anlatımı, yorumlayışı bir farklılık getiriyordu. Yazıları dikkatimi çeker, satır satır okurdum. Bu noktadan hareketle, yazılarının değerlendirildiği, kaleminin yorumlandığı “Burdur’dan Rıza Buulut Yazıları” başlığıyla yazdığım yazı,Ankara gazetelerinden Belde’nin 28.11.2008 tarihli sayısında yayınlanmış, sonra Burdur ve Anadolu gazetelerindeki köşelerimde yeralmıştı.
Rıza Bulut bir gün telefonla arayarak, yazdığım yazıdan dolayı memnun olduğunu, sevindiğini, “bu iltifatlara layık değilim hocam. Ama siz yazmışsanız, bunun mutlaka bir değeri ve anlamı vardır. Burdur’a gelince uzun uzun görüşmek isterim” demişti. Kararlaştırmıştık, Burdur’a gidişimde mutlaka görüşecek, hasret giderecektik. Ama nasip değilmiş.
2008 sonunda, Rahmi Ermiş aradı, Rıza beyin vefat ettiği haberini verdi. Arkasından Adnan Taraşlı’yla, akabinde de M. Ercan Taraşlı’yla görüşmemiz oldu. Rıza Bulut, kalp krizi sonucu vefat etmiş, aramızdan ayrılmıştı.
Rıza Bulut: 1954 yılında Burdur’un Kozluca beldesinde doğdu. Gönen İlöğretmen okulundan mezun olduktan sonra, değişik okullarda çalıştı. Eğitim-İş Sendikası kurucuları arasında yeraldı.
Emeklilikten sonra, “Bulut Kitabevi”ni kurdu ve işletimini sağladı. Burkent-Burkoop yöneticileri arasında yeralan, DSP’den milletvekili adayı olan Rıza Bulut üç yıl süreyle Burdur Gazetesinde eğitici ve mizahi ağırlıklı yazılarıyla dikkat çekti.
Kalp krizi rahatsızlığı nedeniyle, Isparta SD-Ü. Tıp Fakültesi Hastanesinde yoğun bakım ünitesinde tedavi görürken, 30.12.2008 tarihinde öğle saatlerinde vefat etti. 31.12.2008 tarihinde Kozluca’da toprağa verildi.
1- Rıza Bulut’un yazılarını ilgiyle izliyor, yararlanarak okuyordum (İbrahim Özçimen, Vali)
2- Rıza Bulut’u öğretmenlik yıllarında tanımıştık. O’nu en çok köşe yazarlığında tanıdık. (M. Ercan Taraşlı)
3- Rıza Bulut yazılarında yaptığı eleştirilerle, kimseyi incitmeden, akılda kalacak öneriler ve görüşler ortaya koyuyordu. (Adnan Taraşlı)
4- Rıza Bulut, birkaç yıldan beri, gazetemizde yazdığı yazılarla bir ilk’I başarıp, yaygın basındaki az sayıdaki yazar gibi, köşesi merakla beklenir, okunur hale gelmişti. (Hasan Türkel)
5- Rıza Bulut, yüz yüze görüşmeden tanıdığım Burdurlulardandı. Yazıları stil bakımından ilgimi çekerdi, O’nun aramızdan ayrılışı gözlerimizi bulutlandırdı. (Orhan Erenalp)
6- Gazeteyi hazırlarken, kontrol ederken sıra Rıza hocamızın yazısına geldiğinde pür dikkat okuyor, hemen her seferinde gülümsüyorduk. (Hacer Zeren)
GÜNÜN HABERİ:
Merkezi Ankara’da bulunan, Burdur İli ve İlçelerini Tanıtma, Kalkınmadırma ve Yardımlaşma Derneği’nin 04.01.2009 tarihinde yapılan olağan genel kurulunda, Başkanlığa Ahmet Şakar seçildi.
DUYURU-HABER:
Gazeteci-Yazar İsa Kayacan, kendisine atfen yazılan-ithaf edilen şiirleri "Benim İçin Yazılan Şiirler" adıyla kitaplaştırıyor.
Bazı şairlerin, İsa Kayacan için yazdıkları şiirlerini yeni yayınlayacakları kitaplarında yer vermek için beklettiklerini ifade etmelerinden sonra Kayacan:
-"Şair dostlarım benim için yazdıkları şiirlerini ellerinde tutmasınlar. P.K. 15 A.Ayrancı-Ankara adresime göndersinler ki, konuyla ilgili yayınlayacağım kitapta yer almaları mümkün olsun. Bu vesileyle teşekkürlerimi, sevgi ve saygılarımı sunuyorum." dedi.
***
İmza gününden şiir şölenine
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Hani bazen yola çıkarsınız. Şu sokaktan yürüyeyim, bu sokaktan çıkayım gibi bir düşünceniz, plan programınız olur ya.
Belirli bir yürüyüşten sonra, farkına varmadan, varamadan sokaktan çıkar, caddeye, bulvara doğru adım atarsınız, cadde ve bulvarda yürümeye başlarsınız ya.
Isparta ilimiz merkezinde yaşayan, yazıp-yayınlayan şair ve yazar Fatma Uçarlar, 2008 yılında yayınlandığı, basımında Eğirdir Belediye Başkanı Ömer Şengöl ve Burdur Borsası Başkanı Baki Varol’un desteklediği “İçimde Söz Dinlemez Deli Var” ve “Şöyle Giriversen Kapımdan” adlı şiir ve deneme kitapları için 10 Ocak 2009 tarihinde Isparta’da “İmza günü” düzenledi.
Bu imza günü için önce “Sıradan bir imza günü olsa gerek” diye düşündüm. çünkü bazı kitabevleri veya şair-yazarlar imza günleri düzenliyorlar, kendi yakın çevrelerindeki insanlardan başka katılım olmuyor. Sözde imza günleri, başladığı gibi bitiyor.
İMZA GÜNÜNDEN ŞİİR ŞÖLENİNE
Fatma Uçarlar’ın imza günü, katılımın fazlalığı ve sunuluş biçimi itibariyle, şiir şölenine dönüştü. Programın Kamu-Sen Isparta Şube Başkanı Bülent Özkan ve eşi Serpil hanım tarafından desteklenmesi, katkıda bulunulması, yer değiştirişin önde gelen etkenlerinden sayılıyordu.
Fatma Uçarlar’ın sunduğu, yer yer kendi şiirlerinden, üzüntü-kırgınlık, sevinç, mutluluk konulu şiirlerini seslendirişi, 150 dolayındaki katılımcının sessizce dinleyişleri, alkışlarının sıklıkla tekrarlanışı Fatma Uçarlar imza gününün şiir şölenine dönüştürüldüğünü, daha doğrusu kendiliğinden böyle bir dönüşümün gerçekleştiğini ortaya koyması bakımından önem taşıyordu.
Fatma Uçarlar’ın son iki kitabı yanında, 2004 yılında yayınladığı ve ilk şiir kitabı olması bakımından önem taşıyan “Sevdim Yetmez mi” de imzaladığı öteki iki kitabı arasında yeralıyordu.
Bir kültür programı olan pek çok çiçeğin geldiği Fatma Uçarlar imza gününden şölene dönüşen programa, göreve başlayışının ilk günleri olması nedeniyle katılamayan Isparta valisi Ali Haydar Öner başta olmak üzere, değişik isim ve imzanın telgrafları, kutlamaları yanında, Burdur’dan gelen işadamı ve medya kuruluşlarının sahibi Mehmet Cadıl yanında Müzeyyen Düdük, Sabahat Gümüş, Durmuş Öcal, Osman Tekerci, Mehmet Şimşek, Gültekin Artukoğlu gibi isimler ve Ankara’dan İsa Kayacan, Simav’dan Osman Karaaslan ve eşi, Afyonkarahisar Başmakçı’dan Hüsamettin Tat ve oğlu ilk sırada kaydedilmesi gereken isimler arasında yeralıyorlardı.
Ayrıca, Burdur’dan Fatma Uçarlar’ın mesai arkadaşlarından Hanım Akçay diğer arkadaş ve dostları dikkat çekiyordu.
Isparta’dan, Göller Bölgesi Şair ve Yazarlar Derneği Başkanı Melahat Ecevit başta olmak üzere, Fatma hanımın kardeşi Recep Uçarlar, yengesi Mine Uçarlar, sevinç ve mutluluk içinde görünüyorlardı. Gelin Sanem, oğulları Emrah-Emre telefonlarla annelerinin mutluluğunu paylaşıyorlardı.
Şiir şöleni haline gelen Fatma Uçarlar imza günündeki konuşmacılar; İsa Kayacan, Osman Karaarslan, Mehmet Cadıl, Sabahat Gümüş, Abbas Şenel, Osman Tekerci ve Kadir Yavuz’du.
Fatma Uçarlar’ın kişisel yapısından kaynaklanan ciddi çalışmalarının sonunda ortaya böyle kalıcı eserlerinin çıktığı görülürken, sosyal aktivitelerindeki başarıları da eklenince sanat ve edebiyat dünyamızdaki yürüyüşünde önemli ve anlamlı mesafelerin alıcısı bir Fatma Uçarlar’ın ortaya çıktığı anlatıldı. Eğirdir Kaymakamı Halil Serdar Cevheroğlu’nun da katıldığı Isparta yerel ve yaygın basın temsilcileriyle Kanal-32 TV muhabirlerinin Fatma Uçarlar etkinliğine gösterdikleri ilgi dikkatlerden kaçmıyordu. Söz konusu TV’nin akşam ana haberlerinin içinde bu etkinliğin görüntü ve haber olarak verilişi, teşhis ve tespitlerimizin doğruluğunu gösteriyordu. Fatma Uçarlar ‘ın “Fatma’ya Geldim” ve “Mutluluk Saati” adlı, başlıklı şiirlerinden birer dörtlük:
1- Şaşırma görünce karşında beni/Elimde değil ki, özledim seni/İzin ver gireyim, döndürme geri/Bu gece dizinde yatmaya geldim.
2- Çağlayıp akarken, duygular sele/Sözüm geçmez oldu, şu esen yele/Muhtaçken yaramı saracak ele/Düşünmedi bir an, kolumu kırdı.
GÜNÜN SÖZÜ: Sanat ve edebiyatın ciddiye alınması, kalıcı sonuçlar ortaya koyar (Fatma Uçarlar)
***
Dinlendirilmiş şiirler
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Bir şair, yazar, araştırmacı. Yeni bir edebiyat akımının öncüsü Mustafa Ceylan’ın bendenize ithaf ettiği “Köye Özlem” adlı, başlıklı bir şiiri var, dinlendirilmiş şiirler arasında gördüğüm. Buyrun şiir aşağıda, birlikte okuyalım:
KÖYE ÖZLEM - İSA KAYACAN’A (Mustafa Ceylan-1986)
*
Moraran dağların esmer çocuğu,
Yalın ayak gezen tarlada benim.
Unutmamış, gerçek dostların çoğu,
Tutuşur gözlerim sılada benim.
*
Bağ bozum vaktini geçti sanmışım,
Üzümleri salkım salkım anmışım
Özlemiyle ateş olup yanmışım,
Ayaklarım tozlu yollarda benim.
*
Çapaya giderdim “imece” tutup,
Ekin yığınında kendim unutup,
Askere gidince yazdığım mektup
Okunur dayıda, halada benim.
*
Bilirim kağnılar dilsiz yatıyor,
Çekirge bozkırda kaşın çatıyor.
Ramazan akşamı güm güm atıyor,
Yüreğim Ezan’da-Sala’da benim.
*
Çeşmelerde testi testi sularım,
Yayla akşamında tüm uykularım,
Yetimler ağlasa bende ağlarım,
Yamalı giyside, yoksulda benim.
*
Sizin olsun beton yığını “şeğer”
Geçmişi yaşamak mümkünse eğer,
Büyülü gözlerim, alnımdaki ter
Duruyor, kilimde-palada benim.
*
Bu Mustafa Ceylan şiirinden sonra, yayınladığı şiir ve deneme kitaplarıyla dikkat çeken, Fatma Uçarlar’ın 1998 yılında yazdığı “Anneme” adlı şiirine kulak verelim. Buyurun:
ANNEME (Fatma Uçarlar-1998)
*
Gecenin bir vakti uyandığımda,
Seccadenin üstü boş artık,
Hafif ışık sızan odada,
Yasin, Tebareke okuyan yok artık…
*
Evimin kapısını açtığımda,
Tüm odalarım boş artık.
Her gün evimden çıkarken,
Dualarla uğurlayan yok artık.
***
Erşat Hürmüzlü,
Prof. Dr. İSA KAYACAN
İnsanlar doğup büyüdüğü yöreye hizmetle işe başladıkları takdirde, yararlılık ve aranılırlık oranı artıyor.
Bunların, önde geleni Kerkük’lü Esat Hürmüzlü’dür.
Irak Türkmenlerinin tanınan, aydın şahsiyetlerinden biri olan Erşat Hürmüzlü; 1943 yılında Kerkük’te doğdu. İlk ve orta öğrenimini Kerkük’te tamamladı. 1959 yılında Bağdat Üniversitesi Hukuk Fakültesine girdi. 1963 yılında Hukuk Fakültesinden mezun olduktan sonra sigortacılık alanında çalışmaya başladı.
İsinin büyük bölümünü yurt dışında yaparak, bağlı bulunduğu sigorta şirketinin Kerkük şubesine müdür olarak atandı. 1980 yılında bazı nedenlerden dolayı Irak dışına çıkarak, Türkiye ve Suudi Arabistan’da hayatını sürdürdü.
Arap Dünyasında Irak Türkmenlerinin kültür temsilcisi olarak tanınan Hürmüzlü’nün, edebiyatla ilgisi çok genç yaslarda başladı. Bağdat’ta henüz üniversite öğrencisi iken Bağdat Radyosu’nda açılan Türkmence Bölümünde basarıyla hazırlayıp sunduğu “Radyo Dergisi” adlı programı yıllarca edebiyat meraklıları tarafından ilgiyle dinlendi.
Şiirlerinde sade bir dil kullanan Erşat Hürmüzlü, hece vezni ile serbest biçimi de denedi. Şiiri amaç değil araç olarak ele alan Hürmüzlü, asıl edebi başarısını yazılarında gösterdi. Özellikle fikir alanında yazdığı denemeler, bir dönem Kardaslık Dergisi’nin sayfalarında birçok okuyucu tarafından merakla izlendi.
Bir kısmı takma adlarla yazdığı bu makale ve denemeleri ile hem edebi hem de düşünce yönünden yeni yetişen gençlik kuşağını geniş ölçüde etkilediği gözlendi. Kardaşlık ile Türk Kültürü Dergilerinde yayımlanmış şiir ve çok sayıda inceleme ve deneme yazılarının kitaplaştırılması çalışmalarını sürdüren Erşat Hürmüzlü Irak Türkmenlerinin kültür evi olan Kerkük Vakfı’nın kurucuları arasında yer aldı. Anılan vakıf tarafından yayınlanan Arapça, Türkçe ve İngilizce, üç ayda yayınlanan Kardaşlık Dergisi’nin yazı kurulu üyesi olan, 2008 yılında T.C. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Ortadoğu Danışmanı olarak çalışmaya başlayan Erşat Hürmüzlü’nün;
1. El-Türkman Fil-Irak (Bağdat 1971, Arapça)
2. Irak Türkmenleri (İstanbul, 1991, 2. Baskı-Ankara, 1994)
3. Türkmen ve Irak (İstanbul, 2003-Arapça) adlı kitapları yayınlandı.
ÇALIŞMALARLA
Ortaya konulan çalışmalar, hangi ortamda olursa olsun, mutlaka ses getiriyor, ilgi görüyor. Erşat Hürmüzlü örneğimiz söylemek istediklerimizle iç içe bir görüntü ortaya koymaktadır. Irak Türkmenlerinin, Kerkük’te yaşayan kardeşlerimizin sorunlarıyla ilgilenmek, çözüm yolları arayıp bulmak, Ersat Hürmüzlülerin başarı bayrakları olarak dalgalanmaktadır.
***
Bir garip özür yolcusu
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Niyetlenir, peynirinizi, zeytininizi, çıkınınızı doldurur, yerleştirir yola çıkarsınız. Hedefiniz bellidir. Kimliğinizdeki adınız yanında, yolculuğunuzun ismiyle karışan, karıştırılan isminiz vardır.
Ticaret yolcusu, kültür yolcusu, ekonomi yolcusu vd. Siz bunlardan hiçbirinin içinde yeralmıyorda “Özür yolcusu”ysanız, duygularınızı açıklamak zorundasınız demektir. Ve açıklarsınız:
ÖZÜR YOLCUSU
Anlattıklarınız, duygularınızın derinliğinden gelenlerdir. Samimi ve teslimiyet içindekilerdir bunlar. Önce kendi kendinize bir durum değerlendirmesi, vicdan muhasebesi içine girersiniz. Başlayışınız:
- Kurulan “Vicdan mahkemesi”nde,
Duruşmalar, aylarca sürdü.
Hakim “Özür dileme” cezası verdi,
Karar Yargıtayca onandı.
Bu girişten sonra, hangi ulaşım aracının yolcusu olduğunuz, yolcusu olunduğu anlatılır. Biraz uzuncadır:
- Kağnılarda, arabalarda, kervanlarda,
Otobüslerde, kamyonlarda, minibüslerde,
Trenlerde, gemilerde, uçaklarda,
3-G’yi arayan,
Bir garip özür yolcusuyum...
“Gidiyorum, gündüz-gece”...
Anlatımların ardından hemen ilave edilir. Hatta adres gösterilir açıktan açığa.
“Aramızdan Ayrılanlar”
(Mayıs 2007, sayfa:124)
“Mezarlık Kültürümüzden Örnekler”
(Temmuz 2008, sayfa:156)
Burdan yola çıkan, “Özür yolcusu”nun girişi daha bitmemiştir. Yoluna devam eder. Kendi kendine söylenip durur:
Bazı; yazı, şiir, günün sözleri ve
Özlü sözler için;
“Özür dilemenin, dileyebilmenin,
İnsani bir olgu,
Ve erdemlilik olduğu”
Gerçeğinden hareketle,
Çıktığım yolculukta,
Hangi yönden, hangi yoldan,
Hareket edersem edeyim,
Nereye gidersem gideyim,
Kim adres,
Sorarsam sorayım,
Kimden bilgi, alırsam alayım,
Bütün yollar sana çıkıyor...
“Özür yolcusu”nun hedefi belli, varacağı yer belli. Söylemek istediklerinin sonunda şöyle söyleniyor, sesleniyor:
Her adımım, her bakışım,
Her nefes alışım,
Senin adresini gösteriyor,
Senin kapı numaranı gösteriyor,
Seninle, karşılaşmalı, konuşmalıyım,
Seninle; anlaşmalı, barışmalıyım.
Çünkü sen;
Gerçekten; varlığıyla övündüğüm,
Yokluğuyla dövündüğüm (sün).
Kırgınlıklarımla, kızgınlıklarımla,
Sana söylediklerimin, yazdıklarımın,
Hepsi, tamamı yalan.
Sensiz yapamadığımdır,
Seni sevdiğim, özlediğimdir,
Gerçek ve doğru olan…
(Ankara 27.12.2008)
DÜZELTME: Artık eskisi gibi kızmayacağım, kırılmayacağılm/ Yanlışlarımı tekrarlamayacağım. Varolan yanlışlarım için, düzeltme çabası ve yoğunluğu içinde olacağım.
***
Burdur TSO’nun faaliyetleri-hedefleri
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Kısa adı Burdur TSO olan, Burdur Ticaret ve Sanayi Odası’nca, birbiri ardına yayınlanan kitap, dergi ve bültenlerin getirdikleri dikkat çekiyor. Bunlardan bir yenisi:
-2005-2008 Faaliyetlerimiz-Hedeflerimiz, adının taşıyıcısı. 206 büyük sayfayla şekillenmiş.
Kitap serisinin 2 ncisi olan “2005-2008 Faaliyetlerimiz-Hedeflerimiz”, Budur Ticaret ve Sanayi Odası (Burdur TSO) Meclis Başkanı Feyzi Oktay ve Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Keyik imzalarını taşıyor.
Kitap, TSO’nun Basın Danışmanı Ahmet Can tarafından yazılmış, hazırlanmış.
Girişin bir yerinde; “28 kişiden oluşan yönetim, fedakârlık sınırlarını zorlayarak özverili çalışmalar yapmıştır. Yaklaşık dört yıllık çalışmalarımızın örnek bir dönem olması nedeniyle, Odamız ve ilimiz tarihine de kaynak teşkil edecek bu kesitin kronolojik faaliyet raporu niteliğinde kitaplaştırılmasının yararlı olacağını düşündük” deniyor.
Burdur TSO’da üst düzeyde görev alanlarda, TSO bünyesinde görev yapanlar, fotoğraflarıyla biyografileriyle zenginleştirilen bir görüntü tablosu ortaya koymuştur.
Sonraki sayfalara baktığımızda; Burdur TSO’nun kalite politikasında, sürekli gelişen kütüphaneden, alınan ödüllerden (görüntü olarak) TSO Meclisinden, Meclis çalışmalarından, grup çalışmalarından, bölgesel kuruluş BAGEV çalışmalarından sözediliyor, bu çalışmalardan örnekler veriliyor.
Ve bir başlık. Sayfa: 49, “Asırlık oda arşivini yeniledik”. Temmuz 2008 tarihli. Buranın girişi:
- “Burdur Ticaret ve Sanayi Odasının çürümeye yüz tutmuş, asırlık dosyalarını elden geçirerek, arşivini yeniledik.
Kuruluşu Cumhuriyet’ten önceye dayanan Burdur Ticaret ve Sanayi Odası’nın 1900’lerden kalan ve adeta çürümeye yüz tutan arşivleri, Oda Başkanı Yusuf Keyik’in talimatıyla tek tek elden geçirildi. Yaklaşık 3 ay süren arşiv çalışmalarında, odanın bodrum katındaki arşiv odasında bulunan 5 bine yakın dosya tek tek, elden geçirildi. Üye dosyaları içerisinde Ticaret Sicilleri gazeteleri, sicil evrakları, defter ve tasdik belgeleri bulunuyor” şeklinde noktalanıyor efendim.
Bence, çalışmaların en önemle bölümü veya bölümlerinden biri olarak görülebilir bu düzenleme.
Düzenlenen, eğitim, konferans, panel şeklindeki toplantılar, yurtiçi mesleki inceleme gezileri, merkez ve ilçelere yapılan mesleki ziyaretler, Isparta ile ortak işbirliği çalışmaları, vergi ödül törenleri teker teker sayfalara aktarılmış, fotoğraflarla zenginleştirilmiş.
Sayfa 124’deki başlık: “Burdur’a yapılacak her türlü yatırım çalışmalarına rehberlik ettik, etmeye de devam ediyoruz”.
Bu arada, Burdur Ticaret ve Sanayi Odası’nın basın-yayın faaliyetleri de oldukça dikkat ceken boyutlara ulaştığı görülüyor.
Ekonomik gündemle yola çıkılan çalışmalar yanında, sosyal gündemlere de duyarlılık gösterilmiş.
Tebriklerimi, sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim.
***
Aile saadeti
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Ziya Çağlar… Yıllar evvel, İş ve İşçi Bulma Kurumunda birlikte çalıştığımız sonraki yıllarda, İş ve İşçi Bulma Kurumu’ndan ayrılıp, 1970’li yılların başında Bağ-Kur’un oluşumu sırasında bu kuruluşa geçen, burada önemli görevlerde bulunan, en son Genel Müdür Yardımcısı olarak emekli olan bir arkadaşımız… Araştırmacı, yazar.
Yıllardır, birbirimizi kaybetmedik.. Hep aradık, sorduk… Yenilerde bir kitabı geldi. Adı: Aile Saadeti.
Ankara’da (a) yayınları arasında 268 sayfayla günyüzü görmüş, okurlarıyla buluşmuş, buluşturulmuş.
Kitap üç bölümde şekillenmiş. İlk bölüm, aile, kavramı, Türkiye’de aile yapısı, aile kurumunun oluşması, evlilik gibi başlıklar altında verilenlerle başlıyor. Evlilik iki bölümde, iki ayrı noktada inceleniyor. Birincisi, görücü usulüyle…
İkincisi, anlaşarak (flört usulü) yapılan, gerçekleştirilen evlilik olarak görülüyor, inceleniyor. Sonra, karıkoca münasebetleri başlığı altında incelenenler, ortaya konulanların ilk sırada yer alanı: Aile sorumluluğu, eşlerin konumu, başlıkları altında inceleniyor. Burada yer alanların bazıları (başlıklar olarak):
- Sadakat, vefa, tevazu, kibir ve gurur, kendini tanıma, kültürel uyum, önemli konularda fikir birliği, açıklık, şiddetten kaçınma, istişare, paylaşma dostluk, nefse hâkimiyet, çevresel olumsuzluklara kapılmamak vd.
Sonraki sayfalarda, ana ve baba-evlat münasebetleri, ailede gelin ve damadın yeri, kardeşler arası münasebetler, eski toplumların sosyal ve din ekseninde aile kurumuna ve kadına bakış açıları, İslam dininde aile hayatına yönelik insani, sosyal-hukuki hükümler ve uygulamalar..
Birinci bölümün (Aile) başlığının altındaki cümleye bakalım:
- Kapıyı çaldığınızda sizi karşılayacak ve duygularınızı paylaşacak bir aileniz varsa, tıpkı üzüntünüzü bölüşüp hafiflettikleri gibi, mutluluğunuzun katlanarak çoğalmasını da sağlar ev halkı.
Şimdi bu cümlenin üzerine, daha doğrusu karşısına çıkıp, “bu görüşler yanlıştır” diyebilecek bir babayiğit var mı?. Bence yoktur, olamaz.
Aile ve aile kavramıyla ilgili görüşlerini ortaya koyarken Ziya Çağlar, bu bölümün bir yerinde; “Aslında sadece insanoğlu değil, yeryüzünde var olan bütün canlılar aile toplulukları halinde yaşar. Mesela, aralarında az çok benzerlikler bulunan bitki ve hayvanlar aleminin bir araya getirdikleri topluluklardan her biri, ayrı ayrı bir aileyi oluşturur” diyor…
Sıklıkla bazı (hasta) insanlarda görülen kibir ve gurur hakkında neler söylüyor Ziya Çağlar, bakalım. Sayfa 39;
-Kibir ve gurur insanın kendisini beğenmesi, büyük ve üstün görmesi, başkalarına yukarıdan bakması huyudur, hastalığıdır. Tevazunun zıddıdır. Nefsin kişi üzerine kurduğu hâkimiyettir.
İnsan büyüklüğü tasladığı oranda küçülür, başkaları tarafından sevilmez. Zamanla toplum tarafından da dışlanır ve yalnızlaşır. Kibir ve gurur sevimsiz ve hoş olmayan huylardandır. Bu tip insanlar, evlerinde de üstünlük kompleksine kapılabilirler. Kendini beğenmiş, gururlu ve kibirli insanların evlilik hayatlarında mutlu olmaları çok güçtür.
Ziya Çağlar: 1932 yılında Boyabat’ın boyalı köyünde doğdu. 1953 yılında çalışmaya başladı. Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü, Türkiye Zirai Donatım Kurumu Genel Müdürlüğüyle, İş ve İşçi Bulma Kurumu Genel Müdürlüğünde değişik kademelerde çalıştıktan sonra, Bağ-Kur Genel Müdürlüğüne geçti. Burada Daire Başkanlığı ve Genel Müdür Yardımcılığı yaptı. Buradan emekli oldu.
Tlf: 0312.355 13 76

Hiç yorum yok: