3 Temmuz 2009 Cuma

Hayrettin İvgin'den gelenler
Prof. Dr. İsa KAYACAN
Kültür camiamızın içinde oldunuz mu, bu alandaki duayenlerle sık sık karşılaşır, onların dünyalarından, onların ellerinden aldığınız kitap, dergi, bülten diğer dokümanlarla dünyanız genişler, güzelleşir.
Hayrettin İvgin, kültür dünyamızın önde gelen isim ve imzalarından. Prof. Dr. Hayrettin İvgin’den sıklıkla kitap, dergi vb. yayın gelir bana. Bu yayınlar elden ulaşır. 2008’in son günlerinde gelenlerden:
ÖMER LÜTFİ DİVANI
Balkan Türkoloji Araştırmaları Merkezi yayınlarının 15 ncisi olarak, Prof. Dr. Tacida Zubçeviç-Hafız imzasıyla, Prizren’de geçen yıl 480 sayfayla Günyüzü görmüş, yayınlanmış.
Ömer Lütfi’nin fotoğrafının altında (13.01.1870 – 25.10.1928) tarihleri gösteriliyor.
Önsözün altındaki imza BAL-TAM Yayınları kuruluna ait. Bu önsözün bir yerinde;
“Ömer Lütfi’nin başlıca ve en büyük eseri Divanı’dır. İçinde lirik şiirlerini topladığı ve asıl gücünü gazel tarzında ispatladığı bu eserini, Osmanlı alfabesinden günümüz Türk alfabesine transkripsiyonunu ve edebi tahlilini yapıp, BALTAM’ın Ömer Lütfi’nin tüm eserlerinin Yayınlanması Projesinin ikinci eseri olarak okurlarımıza sunmaktayız” deniliyor.
TÜRKLÜK BİLGİSİ
BAL-TAM Türklük Bilgisi, derginin tam adı Prizren’de yayınlanıyor. Eylül 2008 ayına ait 9 ncu sayısı bu derginin. 328 sayfalık bir kitap görünümü var. Balkan Türkoloji Araştırmaları Merkezi yayınlarından biri, önde geleni bu dergi.
Yayınlanışını sağlayan: BAL-TAM, Balkan Türkolojisi Araştırmaları Merkezi adına, Prof. Dr. Tacida Zubçeviç-Hafız. Sorumlu yazar: Prof. Dr. Nimetullah Hafız. Danışma kurulu var ayrıca.
İçindekilerin; tarih, dil, edebiyat, halk bilimi, yayınlar-olaylar şeklinde bölüm başlıkları olarak verildiği, ayrıldığı görülüyor. Bu bölümlerde imzaları bulunanlardan bazıları: Tuncer Gülensoy, Nail Tan, Hayrettin İvgin, Deniz Ünver, Yaşar Kalafat, Taner Güçlütürk vd.
İKİYE BÖLMEYELİM GECEYİ
Günay Öztürk Özdemir’in yeni şiir kitabının adı ara başlığımız. Şiir dünyamızdaki yola çıkışı, yürüyüşü, mesafe alışı dikkat çekmeye başlamıştır Günay Hanım’ın. Yazdıkları, yayınladıkları ve bu noktadan hareketle, sayfa ve sütunlara aktarılanlar teşhisimizin doğruluğunu göstermektedir.
Hedef olarak seçilen, varılmak istenen noktanın netleştirilmesi ve şiir yolculuğundaki adımlar, şiirimiz için ümit veren görüntülerdir, Günay Öztürk Özdemir görüntüleridir bunlar.
128 sayfalık “İkiye Bölmeyelim Geceyi” adlı kitaptan, Hayrettin İvgin’in sunuş yazdığı kitaptan türkülerin düğümüne kulak verelim bir dörtlükte:
Yalnızlığımın türkülerini söylerim,
Bir yanık, bir güzel türkülerim,
Nerede hani, dost denilen canlar?
Can dost arar, artar hüzünlerim..
***
Kazım Poyraz’ın şiir dünyası
Prof. Dr. İsa KAYACAN
Şairlerimizden, yazarlarımızdan kucak dolusu mektup, mesaj, telefon görüşmesi almaya devam ediyorum.
Manisa ilimiz merkezinden, gönül zenginliğiyle, sanat ve edebiyat dünyamızın “ağabeyi” Kazım Poyraz’dan yeni şiirler aldım. 03 Mart 2009 tarihinin taşıyıcısıydı bunlar.
“Gönül dolusu sevgi ve saygılarını” da ilave ederek gönderdiği şiirlerinde Kazım Poyraz, Hakk’a giden yollardan söz ediyor, örnekler veriyor, Ne zaman? Diye soruyor, uzun süren yolculukların ardından; “kapandı o kapım”diye kestirip atıyor.
Masamda bulunan Kazım Poyraz şiirleri, 2009 yılının ilk aylarında kaleme alınmışlar. Çiceği burnunda şiirler diyebiliriz, böyle kabul edebiliriz. “Yollarım” adlı, başlıklı şiirinin ilk dörtlüğüne kulak verelim:
Yaram derin, yürekte umutla yaşıyorum,
Sevdan öyle ağır ki, özümde taşıyorum,
Dolanıp geçiyorum, tuzak dolu yıllarım.
Yalnızım bir viranda gece baykuş sırdaşım.
Ne zaman?. Bir soruyla gelen duygular. Cevaplarının varlığı inancıyla gerçekleştirilen arayışlar. Aylar geçmesine rağmen, beklenilenin aksine, üzüntülerin sıralanışı şairimizi üzüyor. Bu şiirin bir dörtlüğündeki duygular:
Bir tek çiçek bari sal, saklarım ömür boyu,
Soldurmaz onu inan, akan gözyaşım suyu,
Bu acımı dindirir, sarar derin yarayı,
Kalmadı artık gücüm ne zaman biter nazın?
Sorular, sorular..Birbiri ardına gelenler, sıralananlar. İyimserlikle yola çıkan, çıkmak isteyen şairimiz Kazım Poyraz. Ard niyetli olanlarla yola çıkmak istemediğini hemen söyler, belirtir, dikkat çeker. “Hoş dedim” başlıklı, adlı şiirinden bir dörtlükle karşılaştırma yapalım, söylediklerimiz doğru mu:
Şu riyakar kimseyle dostluk kurmak istemem,
Eşkin atım yokuşa, sürüp yormak istemem,
Yüze gelen fesadı, özden görmek istemem,
Yetim başı okşamak, öyle güzel hoş dedim.
Ve arkasından, “Kapandı o kapım”dan; Gökte katar olmuş, uçuyor Turna/Bahçem ıssız kaldı gel yalnız durma/Zalim vurdu geçti birde sen vurma/Kapandı o kapım, şimdi dardayım…
Hakk’a çıkan yollar. Hakk’a gidenler, ruhlara dönenler. Mısralar arasına yerleşip bize ulaşanlar, ulaştırılanlar. Kazım Poyraz mısralarından efendim:
Kazım der, gönlüm yoruldu,
Deryada dümen kırıldı,
Dünyadan hesap soruldu,
Bütün canlar Hakk’a gider..
Kazım Poyraz’ın şiir dünyasındaki yolculuğunda sağlıklar, başarılar diliyor sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim.
***
Zamanın içinden
Prof. Dr. İsa KAYACAN
Zamanın içinden bize gelenler, sütun, sayfalarımızda yeralanlar.Burdur’dan şiir annemiz Müzeyyen Düdük el yazılı, bilgisayar çıktılı şiirleriyle dikkat çekiyor. Müzeyyen annemizin şiirlerinden:
ATAM BU TOPRAKLAR SENİN
Beş ayrı bölümden meydana gelen “Bu topraklar senin” adlı şiirlerinin bir bölümünde şöyle sesleniyor Müzeyyen Düdük annemiz:
- Bastığımız topraklar, senin eserin,
Büyüyen evlatlar, senin eserin,
Yoktan var ettin Türkiye’yi,
Açtın okulları, kurdun fabrikaları,
Senin eserlerini, seni unutmayız Atam…
Müzeyyen annemiz, samimi, içten gelen duygularının bütünlüğü içinde şekillendirdiği ve bana gönderdiği şiirlerinde, kaderden, yalan dünyadan bahseden mısralarıyla karşımıza çıkıyor.
YALAN DÜNYANIN
Bizi yaşatan hayaller
Gece gündüz hayal kurarız,
Bazen tatlı hayaller,
Bazen de hiç olmayacak hayaller.
Kabuslu hayaller bizi üzer,
Tatlı hayallerde bizi mutlu eder.
Müzeyyen Düdük annemizin şiirlerinde kaderden, kabuslu gecelerin karanlığından da sözedilir.
Kaderime küstüm,
Kimseye küsmedim,
Kader beni ağlattı,
Karlı dağ ardına attı,
Kader sana küstüm..
Kırgınlıklar, sıkıntıların getirdikleri.. Birbir Müzeyyen Düdük mısralarında şekillenir, karşımıza çıkar.
DÖRTLÜKLER
Müzeyyen Düdük annemizden sonra; Burdur’da uzun süre görev yapan, sonra Isparta’ya naklen geçen şaire Fatma Uçarlar’dan iki dörtlük sunarak, zamanın içindenin noktasını koymak istiyorum efendim:
YAĞAN ÇIĞ GİBİSİN
Kuruyan dallarıma yağan bir çiğ gibisin
Bırak ruhum, tertemiz aşkın ile erisin,
Bil ki sen artık, elin değil yalnız benimsin,
Bırak ruhum tertemiz aşkın ile erisin..
YOKSUN
Ufuk karardı yoksun, baharda yazda yoksun,
Yıllardır seven kalbim, güzelliğinden yoksun,
Bir kerecik ara da özlediğim o sesin,
Kanayan yüreğimin yarası şifa bulsun.
*Fatma UÇARLAR (2004-2005)
***
Sevgi Yolu’nun dört şairinden
Prof. Dr. İsa KAYACAN
Dergilerimiz, gazetelerimiz…. Getirdikleriyle beğenilen, alkışlanan veya aksi bir değerlendirme içinde tutulanlar, görülenler, değerlendirilenler.
Sevgi Yolu Dergisi, Manisa ilimize bağlı Salihli ilçemizde yayınlanıyor. Kurucusu merhum Mustafa Aydın. Ay Yayınları adına sahibi ve sorumlu yazı işleri müdürü: Gündüz Aydın.
Kültür ve sanat dergisi “Sevgi Yolu”nun Eylül-Ekim 2008 aylarına ait 73. sayısı bize ulaştı. Dergi içinde, araştırma-denemeler vardı. Ama ağırlıklı olarak şiirleriyle, şairlerimiz dikkat çekiyor. Sayfa düzenlemesi, zemin ve çerçeve renklendirmesi, bir profesyonellik görüntüsünü beraberinde getiriyor. “Sevgi Yolu”nun anılan sayısından, dört ayrı şairimizin şiirlerinden kısa kısa bölümler nakletmek istiyorum efendim:
1- Gündüz Aydın’ın “Gülüm” adlı uzunca şiirinden bir bölümle işe, söze başlayalım:
Gülüm,
Unuttum seni,
Bayrağımın dalgalandığı gözlerini,
İdeallerini,
Sevgini, sesini,
Seni
Unuttum gülüm, unuttum..
2- Isparta ilimiz merkezinden Melahat Ecevit’in “Aşkı sende buldum” adlı, başlıklı şiirinden bir dörtlük var sırada:
Aşk denilen duygu söze yazılmaz,
Sevdanın mektubu gözle okunmaz,
Yürek yanar ama, öze dokunmaz,
Yakacaksan sen yak duygularımı…
3- Yine Isparta ilimiz merkezinden Fatma Uçarlar’ın “Bayrağım” adlı şiiri var Sevgi Yolu dergisinin 30. sayfasında. Bu şiirin bir dörtlüğü, şöyle:
Doğan güneş sana verir selamı,
Gözlerden başka yer sana reva mı?
Hasta olsam, ilaç bana deva mı?
Şifam ol, al bayrağım öpünce..
4- Muğla ilimize bağlı, Dalaman ilçemizden Birdal Can Tüfekçi’nin “Kime gidem rabbim” adlı, başlıklı şiirinden bir dörtlük naklederek, notamızı koyalım efendim. Buyurun:
Peygamber aşkına, senin aşkına,
Merhamet et, affet, garip düşküne,
Bir günahkar kulum, döndüm şaşkına,
Kime gidem rabbim, ben sana geldim.
Sevgi yolu Dergisinin sayfalarında yeralan şiirleriyle, daha doğrusu şiirlerinin birer bölümleriyle sütunumuzun konukları olan şairlerimize teşekkür ediyorum.
***
Osman Tekerci şiirde giderek güçleniyor
Prof. Dr. İsa KAYACAN
Şairler, yazarlar, araştırmacılar… Kalem erbabı düşünürler… Başlangıç yıllarından itibaren gelişme kaydederler, sanat ve edebiyat alanımızdaki aldıkları mesafenin oranıyla ölçülür ve değerlendirilirler.
Osman Tekerci, Burdur ilimize bağlı Bucak ilçemizde çalışan, eğitim camiamızın yüzlerce isminden, imzasından biri. Ama şiirleri var göz dolduran, mısraları var öz dolduran.
2007 yılında yayınladığı “Allıca Turnam” adlı şiir kitabıyla, şiirimizin meşakkatli yolculuğuna çıktı. Yürüdü,yürüdü… yürüyüş devam ediyor.
Özellikle Burdur ve çevresindeki şairlerimizin, yaşayan şairlerimizin yan yana getirilişi ve yazıp yayınladıklarının değerlendirilişiyle ortaya çıktı ki, Osman Tekerci, yaşayan Burdurlu şairlerin ilk beş rakamı içinde yer alıyor.
Bu tarafsız ve genel değerlendirmemiz, O’nun için bir onur, bir gurur olmakla birlikte, hiçbir zaman “kendini yeterli bulma” gibi eksik, yanlış bir düşüncenin içine girip, kasılıp, bağdaş kurup oturması anlamına gelmedi. Böyle bir yanlışlığı, böyle bir eksikliği görmedik, görmedim.
İnsanın mütavazılığı, yükselmesi için önemli bir merdivendir gerçeğini Osman Tekerci hep yaşadı, bu gerçeği hep çevresindekilerle paylaştı.
2009 yılına geldiğimizde,yeni bir şiir kitabından, “Sürmeli Güzel” adlı şiir kitabından söz etmeye başladı. Dosyalar dolusu şiirlerini gönderdi bana. Bu şiirlerin, yeni yayınlanacağı “Sürmeli Güzel” adlı şiir kitabında yer alacağını söyledi, hatırlattı.
Hani, Yozgat’ın sürmelisi var ya.. Birde Burdur’un sürmelisi olsun diyerek yola çıkan Osman Tekerci, Sürmeli gözden, sürmeli turnadan, gözlerin sürmelisinden, söz ediyor uzun uzun. Sürmeli göz’den söz ederken şöyle söze başlıyor:
Dokunur sözlerin, yaralar beni,
Sürmeli gözüne kurban olduğum.
Karadır benlerin, paralar beni,
Sürmeli gözüne kurban olduğum,
Gözlerin sürmesin sevdiğim dilber.
Osman Tekerci, sürmeli gözlerin içinde olan sevgilisinden söz edecekken, sevgilisinin gözlerindeki sürmeden söz ediyor. Farklı bir anlatım, tamamlayıcı bir ifade biçimi. Hocanın anlatımda getirmek istediği yenilik.
Bu kez gözler sürmelidir. Yer değişimiyle karşımıza çıkar. Yakınlık isteyen bir beklentisi vardır. Zaman geçirilsin istemez. “Uzak durma” diye söze başlar, uyarılarıyla seslenir, sakin, samimi, arzu dolu, beklenti dolu.
Uzak durma hallerimi sor benim,
İnsafa gel, yaralarım sar benim,
Hayalimi, düşlerimi yor benim,
Gözlerin sürmeli, sürmeli güzel.
Osman Tekerci’nin ilk kitabının adı “Allıca Turnam”dı ya. Sürmeli Turnam, başlığıyla yazdığı şiiri de vardır:” İki turnam gelmiş bizim ellere/Selam götür yare sürmeli turnam” mısralarıyla zenginleşen bir anlatım biçimiyle de dikkatimizi çeker Osman Tekerci hoca.
Geçen yıllarla birlikte, güçlenerek sanat ve edebiyat dünyamızdaki yürüyüşüyle alkışlamaya devam edeceğimiz Osman Tekerci’nin, “Sürmeli Güzel” kitabıyla karşımıza çıkışından dolayı kutluyor, sevgi ve saygılarımla tebriklerimi yineliyorum efendim.
***
Tefenni Namık Kemal İlköğretim
Okulu öğrencilerinin şiirleri

Prof. Dr. İsa KAYACAN
Çocuklarımızın dünyalarında olup-bitenler, gelip-geçenler şöyle bir sıralansa, sıralanma imkanı olsa, ne güzel ve anlamlı görüntüler ortaya çıkar kim bilir!...
20 Mart 2009 tarihinde, Burdur ilimize bağlı Tefenni ilçemizdeki Namık Kemal İlköğretim okulu öğrencileriyle bir sohbet toplantım gerçekleşti. Onların karşısına geçtim sohbet üstüne sohbet ettim, sohbet ettik. Onların sorularıyla karşılaştım, cevaplamaya gayret ettim.
Tefenni Namık Kemal İlköğretim Okulu, müdürleri Faden Okatan yönetiminde, öğretmen ve öğrencileriyle kaynaşmışlar, büyük bir aile görünümünde eğitim ve öğretimlerini başarıyla sürdürüyorlar.
Öğrenciler arasında, şiir yazanlar varsa, hazırlanması ricasında bulunmuştum. Gittiğimde bir dosya dolusu şiir, sayfalardaki minik ellerin yazdığı sevimli yazılar, mısralar, bazılarının fotoğrafları bana verildi. Şimdi bu konuda bir değerlendirme yapmak istiyorum:
2-A sınıfından Hatice Topçuoğlu, 3-A sınıfından Murat Uysal, Armağan Arslan, Zehra Öcal, 4-A sınıfından; Bayram Yıldıran, İbrahim Bayraktar, Ahmet Erkan, Yüksel Nur Koyuncu, Makbule Şakır, Halide Türker, Rahime Gül Arslan, Mehmet Uysal, 6-B sınıfından Duygu Esra Ersoy, 8-A sınıfından; Yıldırım Üzümcü (Sabira-Ayşin’in yazdıkları şiir) şiirleriyle bana ulaşanlardı.
Görülüyor ki, en çok şiir denemesi bulunan öğrenciler 4-A sınıfından sesleniyorlar. Bu bir sonuç mu, tesadüf mü, yoksa diğer sınıflardakiler bize ulaşmadı, ulaştırılmadı mı?. Öğrencilerimizin mısralarına dönelim, birlikte bazı mısraları üzerine bir göz atalım efendim:
1- Hatice Topçuoğlu: 8 yaşında 2-A sınıfında okuyor. “İnsanlık” başlıklı şiirinden: İnsanlık bitti baştan aşağıya/Artık kimseye güvenilmiyor/Hırsız dolandırıcı kaynıyor/Eskiden ne güzeldi/Dolaş, gez..
2- Murat Uysal: 3-A sınıfı öğrencilerinden “Tsunami” adlı şiiri var. Bir dörtlüğünde şöyle diyor: Tsunami gelince/Her şeyi alıp çeker/Tsunami gelince/Hayatı felç eder.
3- Armağan Arslan: 3-A sınıfında okuyor. “Mustafa Kemal Paşa” adlı şiirinin bir dörtlüğünde şöyle diyor: Düşman yurda girmişken/Ümitler kesilmişken/Sen geldin/Mustafa Kemal Paşa.
4- Zehra Öcal: 3-A sınıfında okuyor. “Sevimli öğretmenim” adlı şiirinin bir dörtlüğünde şöyle diyor: Ay parlatır günleri/Sevgi dolu çiçekleri/Öğretmenler üzülmesin/Sevgi dolu kalpleri.
5- Bayram Yıldıran: 4-A sınıfında okuyor. “Öğretmen mesleği” adlı şiirinin bir dörtlüğünde şöyle diyor: Bizi okutup yazdıran kim?/Okutup büyük iş sahibi yapan kim?/İşte bu öğretmenlerin mesleği/Onlar okurken bu koşullar var mıydı?.
6- İbrahim Bayraktar: 4-A sınıfında okuyor. “Doğa” adlı şiirinin ilk dörtlüğünde şöyle diyor: Şırıl şırıl ırmak/Balıklar yüzüyor bak/Yemyeşil kokuyor çiçekler/İnanmazsan gelde bak..
7- Ahmet Erkan: 4-A sınıfında okuyor. “Cumhuriyetin ilanı” adlı şiirinin girişinde şöyle diyor: Temizlenince vatan/Düşmanların hepsinden/Cumhuriyet ilanı/Geldi hemen peşinden.
8- Yüksel Nur Koyuncu: 4-A sınıfında okuyor. “Uyuşturucu” başlıklı şiirinin bir dörtlüğünde şöyle diyor: Uyuşturucu kullanmamalı/Kullananları uyarmalı/Eğer kullanırsan/Olursun bir bağımlı.
9- Rahime Gül Arslan: 4-A sınıfında okuyor. “Sevgi, dostluk ve kardeşlik” başlıklı şiirinin girişinde şöyle diyor: Sevgi dünyamızda/Bizi mutlu etmek için/Dostluk kurmamız için/Bulunuyor.
10- Makbule Şakır: 4-A sınıfında okuyor. “Sevgi” adlı şiirinin bir dörtlüğünde şöyle diyor: Sevgi dünyaları aşar/Kardeşlik bizleri aşar/Sevgi, dostluk kardeşlik/Gelmiş bize böyle duygu.
11- Halide Türker: 4-A sınıfında okuyor. “Annem benim” adlı şiirinin sonunda şöyle diyor: O güzel kalbini/Bir gün bende kazanıcam/Sana bakmak için/Her şeyi yapıcam.
12- Mehmet Uysal: 4-A sınıfında okuyor. “Türkiyem uyanıyor” adlı şiirinin girişinde şöyle diyor: Türkiye uyanıyor/Toprağıyla, taşıyla/Yemyeşil otuyla/Türkiyem uyanıyor.
13- Duygu Esra Ersoy: 6-B sınıfında okuyor. “İsa Kayacan” başlıklı şiirinin bir dörtlüğünde şöyle diyor: Burdur’un Tefenni ilçesinde/Ece Köyü denilen, gül bahçesinde/Bir sonbahar gecesinde/Doğdu duayen İsa Kayacan.
14- Yıldırım Üzümcü: 8-A sınıfında okuyor. Sebira-Ayşin’in yazdıkları “Duygular” adlı ortak şiirle bize ulaştı. Bu şiirin bir dörtlüğü: Mutluluk insanı çocuklaştırır/Üzüntü ise olgunlaştırır/Elbette kimse istemez üzülmeyi/Duygular, hayatın oyunu, senin elinde değil.

Hiç yorum yok: