3 Temmuz 2009 Cuma

BURDUR’U BURDURLUYU SEVMEK
Prof. Dr. İsa KAYACAN
Sevginin sınırı yok. Gösterilmesi, ortaya konulması, süreklilik haline dönüştürülmesi için, kararlılık ve inanmışlık ilk sırada yer alıyor.
Burdur’u, Burdurluyu sevmek için nelerin, nasıl gelişmesi gerektiği yönünde değişik görüşler var, ortaya konulan.
Fatma Uçarlar, Burdur Gençlik ve Spor İl Müdürlüğünde on iki yıl görev yaptı. Burdur ve Burdurluyla bütünleşti, Burdurlu oldu. 12 dörtlükten meydana gelen “Burdur” adlı şiirinin ilk dörtlüğünde şöyle diyor Fatma Uçarlar:
İllerimizden birçoğunu gördüm,
Burdur’u bir farklı buldum,
Neleri vardır diye sordum,
“Anlatılmaz, yaşa da gör” dediler.
Ve “Zordur ayrılıklar” adlı makalesinde, Burdur’dan ayrılmak üzere olduğu günlerin duygularını yansıtıyor. Yüreği buruk, ayrılmak istemiyor adeta. Ve, “Sana sahip çıkmayı bir görev bildim kendime. Senin üzerine toz kondurmadım hiçbir yerde, beni yakından tanımayanlar, Burdurlu sandılar seni savundukça” dedikten sonra ilave ediyor;
-“Sana dün yeşil tepeden baktım güzel Burdur’um. Doyamadım gölünün üstünde süzülen güneşe, içim titrerken esen rüzgârdan, hasretinle şimdiden yandı yüreğim. Sensiz bir yerde uyanmak zor gelecek, sensizliğin acısını bilmem ki, bu yüreğim nasıl çekecek?”. Sorular, sorular… Cevapları var mı, yok mu?. Bilemeyiz!..
“Sende Burdur’u gördüm” başlıklı şiirinde Fatma Uçarlar, yine Burdur duyuyor, Burdur yaşıyor. Bu şiirin bir bölümünde şunlar dökülüyor dudaklarından, kaleminin ucundan:
-“Ben sende Burdur’u gördüm/O yüzden sevdam sana değildi/Yere çöküşün vardı ya/ Dizlerinin üzerinde/Ben bu çöküşünde/Alyazmayı, Serenler’i gördüm/Bu çöküşünde/Alyazma’yı sevdim/Serenler’i sevdim”:
Ve bir gün, Burdur ilimiz merkezinde günlük yayınlanan “Yenigün” Gazetesinin 01 Nisanın 2009 tarihli sayısındaki köşesinde Fatma Uçarlar, Burdur’un ünlü Türk halk müziği parçalarından “Muhtar mı oldun Kezban yengeden” söz ediyor.
Ağustos 2005’de yayınladığım ve Fatma Uçarlar’ın da büyük katkılarının olduğu” Burdur’un Saz ve Söz Ustaları” adlı kitabımın 48 ve 49 ncu sayfalarında yer alan Salih Urhan’ın derlediği türküler bölümünde; Kenti: Dirmil, Alınan: Kadir Turan, Adı: Kezban yenge, kayıtlarından sonra anılan kitabın 55 nci sayfasındaki “Salih Urhan’ın Kaynak kişilerinden” başlığı altında, ilk isim olarak Kadir Turan’ın isminin ve kısa biyografisinin verilişiyle öğreniliyor ki, lakap olarak “curacı Kadir” ve “deli Kadir” olarak anılan, yörenin türkülerini otantik olarak çalıp söyleyen Kadir Turan, yöre ve bölge folkloruna hizmet edenlerin başında geliyor.
Fatma Uçarlar, Yenigün gazetesindeki makalesinde, araştırmasında, Burdur’u, Burdurluya olan sevgisinden örnekler vererek söze başlıyor. Girişinde: “Yeri geldikçe Burdur benim ikinci memleketim derim. Bende ve çocuklarımda derin izleri ve sevgisi olan ve ismi anıldıkça içimde kıpırtılar hissettiğim bir şehir. Benim şehrim. Burdur ile ilgili her konu beni ilgilendirir, meraklandırır. Bir çok güzelliği orada yaşadım. Üç yılı aşkın bir süredir Burdur’dan uzak olsam da, hala Burdur’u öne çıkaran kıyaslamalarım devam ediyor. Beynimin yorgun olduğu zamanlarda keşke şu an Yeşiltepe’de olsam dediğim oluyor” diye söze başlıyor. Spor teşkilatında çalışmasına rağmen, kurumunda yapılan halk oyunları çalışmaları ilgisini çekmezken, Burdur’a gidince, Burdur yöresi oyunlarının kendisini mıknatıs gibi çektiğini, Burdur’da Alyazma’yı, Serenler’i, Tefenni Zeybeğini öğrendiğini anlatıyor.
Sonra, Burdur folkloru içinde yer alan, kaynak kişisi Kadir Turan, derleyicisi Salih Urhan olan “Muhtar mı oldun Kezban Yenge” türküsü üzerinde durarak, 29 Mart 2009 yerel seçimleriyle, özellikle muhtar seçimleriyle ilişki kurarak, “halk arasında, muhtar gibi kadın” deyiminin kullanıldığını hatırlatıyor bu türkünün söylendiği dönemlerde bu vasıflara sahip bir kadının varlığından sözederek, türkünün “Penceresi dilmeden/İnip Gider İrmeden/ Geldi geçti görmeden/Dargınmısın Kezban yenge/Yenge yenge Kezban yenge/Muhtar mı oldun Kezban yenge/Yenge yenge Kezban yenge/Aza mı oldun Kezban yenge” sözlerinin üzerinde durmamak gerektiğini hatırlatıyor.
Türkünün sözlerinden de anlıyoruz ki, Kezban yenge muhtar değil. Ama muhtar otoritesi kullanıyor.. “Aza mı oldun Kezban yenge” mısrasından da anlaşıyor ki, muhtar otoritesi yanında aza otoritesinin de kullanıldığı, böyle hava ve görünüm verildiği anlatılıyor.
Fatma Uçarlar, yerel seçimler çerçevesinde, Burdur Emek Mahallesinde büyük oy farkıyla seçimleri kazanan Muhtar Kezban Erman Bakırcı Burdur türküsüyle özdeşleştirerek, “Kezban Erman bakırcı bu özelliğiyle Burdur tarihin de ve gündeminde yer alacak” diyerek araştırmasının, değerlendirmesinin yazısının sonuna nokta koyuyor.
***
ARKA KAPAKTAKİLER
Prof. Dr. İsa KAYACAN
Yıllardır kitap tanıtımıyla iç içe olduğum için, yıllardır kitap yayınlarıyla haşır-neşir olduğum için, kitapların arka kapaklarında yer alanlar, ön kapaklarında yer alanlar kadar ilgimi çeker, inceler kendi kendime yorum yaparım. Bugün arka kapaklarına baktığım, değerlendirdiğim kitaplar:
GÜZİDE TARANOĞLU’NDAN
Güzide Gülpınar Taranoğlu’nun “Aşk şiir eşittir hayat” adlı kitabının arka kapağında, rahmetli eşi Bilal Taranoğlu’yla birlikte görüntülenen fotoğrafları ve altındaki mısraları:
Hiçbir zaman Ben’demem, daima sözüm biz’dir,
Bu hususta her zaman davranışım titiz dir,
Bencillikten ötedir, sanırım güzel histir,
Sonumuz gelenedek övüncümüz sevgimizdir,
Okuyan dostlarıma candan armağanımız,
Teşekkürlerimizdir..Teşekkürlerimizdir..
Bir başka şairimiz, yazarımız, Isparta ilimiz merkezinde yaşayan Fatma Uçarlar’ın üç kitabının arka kapaklarındakilerden:
FATMA UÇARLAR’DAN
“Sevdim Yetmez mi” adlı şiir kitabının arka kapağında yer alanlardan:
Oyuncaklarımı sevdim… Kırıldılar,
Çocukluğumu sevdim.. Büyüttüler,
Doğduğum şehrin güllerini sevdim. Soldular,
Annemi, babamı sevdim… Bırakıp gittiler,
Sevgimi haykırdım.. duymadılar,
Son kez döndü kum saatim..
Bir yudum da kalsa ömrüm, sevgiyi içmek istiyorum..
Fatma Uçarlar’ın bir başka şiir kitabı “İçimde Söz Dinlemez Deli Var”ın arka kapağından:
Açmadım kapıları, çalan sen olmayınca,
Sabahlar hiç olmamış, çileler dolmayınca,
Hızır gelmez dediler, sen darda kalmayınca,
Kapılar, camlar açık, yüreğim donmadan gel,
Ecelim senden olsun, Azrail almadan gel..
Ve “Şöyle Giriversen Kapımdan” adıyla denemelerden oluşan üçüncü kitap yine Fatma Uçarlar’dan. Bu kitabın arka kapağında yer alanlar:
-Şöyle giriversen kapımdan,
Şaşırıversem geldiğine,
Yüreğim çıkıverecek gibi olsa boğazımdan,
Elimden, ayağımdan can kesilse,
Oturup kalsam,
Dilim tutulsa konuşamasam,
Şöyle giriversen kapımdan..
İsa Kayacan’ın Ahmet Tufan Şentürk’le birlikte hazırladığı, “Armağan–3 ve 4” adlı kitapların arka kapaklarından:
İSA KAYACAN’DAN
Armağan-3’ün arka kapağından: “Kişiliğiyle, sanat ve sanat dünyasına bakışıyla örnek aldığım, şiirimizin beş yıldızlı çınarlarından biri, ilk sıralarda yer alan ustalarındandır Ahmet Tufan Şentürk. O, kendisine yapılmasını istemediği hiçbir şeyi başkasına yapmamaya çalışır.
Armağan 4’ün arka kapağından: Şentürk ustanın 1940, 50 veya 1960’lı yıllarda yazılan şiirlerinin başlık veya mısralarını okurken, bazen yaptığım yanlışlıkları yakalayarak, ilerlemiş yaşına rağmen, hemen doğrusunu hatırlayıp, uyarmasını da hayranlık ve takdirle karşıladım.
Bu şiirleri arasından seçilmiş ve yer yer karşılaştığımız, ilgili dosyaya naklettiğimiz,taşlama türü şiirleri için; “İsa, bu şiirler ayrı bir kitap halinde yayınlansın, ilgili çevrelerde büyük yankılar yapar” deyişini de kaydetmeliyim.
***
ŞENGÜL ÖZERKAN VE KADRİYE
GÖKTEPE’DEN ŞİİRLER

Prof. Dr. İsa KAYACAN
Başlığımız “İki arkadaştan şiirler” şeklinde olabilirdi. Şairelerimizin isimlerinden söz edilen, bahsedilen bir başlık olarak konuldu.
Şengül Özerkan, şiir denemeleriyle biliniyor. Ama çekingenliği, mütevazılığı adeta bir engel Şengül hanımın. Ankara’dan sesleniyor.
Kadriye Göktepe Susuz hocada öyle. Çekingen, mütevazı. Ama şiirleri yayınlanabilecek ölçüde. Bu iki şairemizin şiirlerinden örnekler efendim:
ŞENGÜL ÖZERKAN
Yeni şiirleri bize ulaştı. Öksüz bayramlar, zaman gelip gidecek, Senin ardından, Çaresizlik, Sessizliği yaşamak, Sen giderken, Bekleyiş, Benzerlik, Yolun başı ve sonu, Ağla anam, İstiyorum, İstemiyorum, Sen ve ben, Küçüğüm.
Şengül Özerkan’ın şiirleri, şiirin meşakkatli yolculuğundaki ayak seslerinin belirginlikleri olarak karşımıza çıkıyor. Bazı şiirlerinin uzun soluklu oluşu ve şiir bütünlüğünün korunuşu gelecek açısından ümit veriyor, başarıya ulaşılacağının belirtileri olarak değerlendiriliyor, değerlendiriyoruz. “Öksüz Bayramlar”ın girişinden:
-Coşkunsu, sevinci,
Yok, artık bayramların,
Gidenlerin ardından,
Eksik kaldı bayramlar,
Coşkuyu, sevinci alıp gittiler,
Öksüz artık bayramlar,
Hüzün kaldı, özlem kaldı geride,
Artık bayram değil,
Ve Şengül Özerkan’ın “Yolun başı ve sonu” adlı, başlıklı şiiri: Zamanlar hep yanlıştır/Ya çok gençtir artık/Yada daha çok erken/Karşılaşma geç olur/Zaman çok acımasız/Yolun başında görünür/Tanımadan geçeriz/Yolun sonunda bulup/Boşuna ah çekeriz.
KADRİYE GÖKTEPE SUSUZ
Ankara’dan seslenen bir şairemiz Kadriye Göktepe Suzuz. Yazdıkları, yayınlanacak türde. Ama Kadriye hocanım, çekingenlik ve mütevazılık içinde. İki yeni şiiri var elimizde. Bunlar, “Sen benim” ve “Aklımın çatısı uçtu” başlıklarının taşıyıcıları. Sen benim başlıklı şiirinden:
-Sen benim,
Gecelerime ay ışığı,
Yalnızlığıma silgi,
Susuzluğuma barajsın.
Ve arkasından, “Akılımın çatısı uçtu” başlıklı şiiriyle karşımıza çıkıyor Kadriye Göktepe Susuz. Bu şiirden de mısra örnekleri verelim:
-Sen gittin,
Uykumda terk etti gözlerimi.
Duygularım;
Güz yaprakları gibi,
Döküldü birbir.
İki arkadaşın, Şengül Özerkan ve Kadriye Göktepe Susuz’un şiirlerinden, mısra örnekleri verdik, yukarıya aldık efendim.
***
BİR KÜLTÜR ÇINARI:
M. KEMAL YILMAZ’DAN

Prof. Dr. İsa KAYACAN
İnsanın, kültür zenginliği içinde-bilgi zenginliği ve doluluğu içinde arkadaşları, dostları oldu mu, kültür denizinin dalgalarıyla rahatlar, bu denizin verdiği rahatlıkla yaşarsınız.
M. Kemal Yılmaz… Hakkında çok yazdım. Yazmaya devam edeceğim. Çünkü o, bir kültür çınarı, denizi. Aydın Milletvekilliği var… Milli Eğitim camiamızın değişik kademelerinde-yurtdışında görev yaptı. Yüzlerce öğrenci yetiştirdi. Bana gönderdiği dokümanlar var, yeniden gelenler var değişiklik içinde.
M. KEMAL YILMAZ’dan
M. Kemal Yılmaz’dan posta aracılığıyla gelenlerin arasında yer alanlar hep önemlilik içindedir. Bunlar, şiirdir, yayınlanmış örnek alınacak yazılardır. Hatta ve hatta aramızdan ayrılan ustalarımıza ait yazılardır şiirlerdir bunlar.
Bir kitap adı Mustafa Kemal Yılmaz’ın: Aman Analar Ağlamasın.
2007 yılında, Aydın Şairler ve Yazarlar Derneği yayınlarının 5ncisi olarak Günyüzü görmüş. M. Kemal Yılmaz hoca, önsözünün bir yerinde:
”Yazılar, kitaplar, yazarının çocukları gibidir. Yaramaz, uslu, akıllı, esmer, sarışın, güzel, çirkin, tembel, çalışkan… Nitelikleri ne olursa olsun çocuklarını sever tüm analar, babalar. Gönüllerinde her çocuğu için ayrı, özel bir yeri vardır. Şiirlerim, yazılarım, benim sevgili çocuklarım ve torunlarım gibidir” diyor.
ŞİİRLERİNDEN
Mustafa Kemal Yılmaz hocanın bize ulaşan yayınlanmış şiirlerinden efendim:
1-ELLER ELLER
Ellerin de aklı vardır, dili vardır.
Onlar da düşünür, onlar da konuşur…
*
Annemin elleri vardır, hamur yoğuran,
Beş kardeşi doyurmaya çalışan,
Ter kokan çamaşırlarımız, teknede yıkayan..
2-AĞAÇLAR
Ağaçlar, barış içinde güzel ve kavgasız,
Usul usul konuşur,
Usul usul sevişirler..
3-TOPRAK SOYU
Bir küçük bağım olsa derim,
Toprağı sıcak ve yumuşak,
Bereket buram, buram tütse,
Daha ne isterim..
M. Kemal Yılmaz’ın bir dergide yayınlanan yazısından: Okumakta olduğum kitabın adı: “Ana Ben Ömedim”. Kitabı ağlayarak okuyorum. Birinci Dünya savaşında tam on cephede savaşa sürülen askerlerimizden, şehit olanların sayısını biliyor musunuz? Tahmin edin. Sorun, soruşturun. Ben size, söyleyeceğim esir düşen çocuklarımızın sayısını söyleyeceğim: Bunların iki yüz binden fazla olduğunu, ben de bu kitaptan yeni öğrendim..
İşte gelenler, İşte gönderilenler, işte bilgi ve belgeler efendim.. Hocam, sayın M. Kemal Yılmaz, ömrün uzun ve sağlıklı olsun. Sevgi ve saygılarımla yineliyorum.
***
ÜÇ KALEMDEN
Prof. Dr. İsa KAYACAN
Şairlerimiz, şairelerimiz… Bugün üç şairemizden, üç ayrı kalemden şiir örnekleri vereceğim efendim. Bunlar:
Isparta ilimiz merkezinden Melahat Ecevit, Fatma Uçarlar, Konya’dan Zeynep Ayla Sütçü (Isparta doğumlu) olarak sıralanıyor:
MELAHAT ECEVİT
“Ölüm güzel olunca” başlıklı şiiriyle ölümün güzelliğini anlatıyor. Korkmamak gerektiğini dile getiriyor Melahat Ecevit hocanım Sessiz sedasız çekip gidenler,
Ne geri döndüler,
Ne bir haber verdiler,
Gittikleri yerden.
Yine bir feryat kopuyor,
Şu karşı ki evden…
Isparta’dan bir başka isim ve imza Fatma Uçarlar. Dayısı İbrahim Yıldız’ın eşi Hatice hanımın 10.12.2007 tarihinde vefatı üzerine yazdığı 7 bölümden oluşan şiirinin son bölümünde şöyle diyor:
FATMA UÇARLAR
“Evimin güneşi senmişsin meğer/
Gidince bir anda dünyam karardı”
mısralarıyla başlayan şiirin son mısraları:
Kucak mı açmıştı, oğlumuz Mehmet?,
Hak’tan dileğimiz, ruhuna rahmet,
Seni üzdüysem de ne olur affet,
Vuslatımız senle, yakındır elbet,
Ne olur Hatice’m acıcık sabret..
Üçüncü imzamız, Konya’dan sesleniyor. 2.Uluslararası Fuzuli şiir yarışmasından (Ankara’da) mansiyon ödülü alan şiiriyle Zeynep Ayla Sütçü efendim. Anılan şiir aşağıda. Buyurun:
ZEYNEP AYLA SÜTÇÜ
“Gel gönül gül olalım seninle” başlıklı Zeynep Ayla Sütçü şiiri beş ayrı dörtlükten oluşuyor:
Gel gönül gel gül olalım seninle
İster dost koklasın, isterse düşman
Diken gibi batmayalım eline
İster dost toplasın, isterse düşman
*
Tomurcuk kalma, açıl cihana,
Doyur gönülleri sen kana kana
Mum gibi eri hep yana yana
İster dost ışısın, isterse düşman.
*
Ekmek ol da, açlar doysun seninle
Su ol da gönüller kansın seninle
Yol olursan, kullar varır menzile
İster dost yürüsün, isterse düşman
*
Toprak ol da kuruyan sende durulsun
Gönüller hakka sende vurulsun
Bereketli sofralar sende kurulsun,
İster dost yesin isterse düşman
*
Can evimi açta hakkı görsünler,
Niçin dünyaya geldik bilsinler
Çağır cümle alemi duysunlar
İster dost gelsin isterse düşman
*Zeynep Ayla SÜTÇÜ (Konya)
***
HAYAT ŞEMİ’NİN
YAZILMAYAN ŞİİRLERİ
Prof. Dr. İsa KAYACAN
Yazılmayan şiirler nerede bekler?. Nerede bulunur? Zihinlerde, taslak olarak düşünülen yerde.
Ama, bazen bunun tersi olabilir, böyle düşünür ve böyle kabul edebiliriz. Yani şiirler yazılmıştır, yayınlanmıştır, kitaplarda, sayfa ve sütunlarda okurların karşısına çıkmıştır, çıkarılmıştır.
Tıpkı, Azerbaycan’dan seslenen Hayat Şemi hanımın “Yazılmayan Şiirler” adlı kitabı ve bu kitabın içindeki şiirler gibi.
Mensubu olduğum Anayurt gazetesi adresine gelen kitaplardan biri:
- Yazılmayan Şiirler. Hayat Şemi imzalı. Merkezi Ankara/Batıkent’te bulunan “Özlem Yayınevi” yayınları arasında Günyüzü gören 168 sayfalık bir kitap, şiir kitabı.
Redaktörler: Doç. Dr. Alim Yıldız, Özkan Ozan. Türkiye Türkçesine uyarlayanlar: Oktay Hacımusalı, Özkan Ozan, Deniz Gölpınar. Yayına hazırlayan: Ercan Güçer Türkeli. Özlem Yayınevi’nin yayın danışmanı: Yahya Türkeli. Yeri gelmişken, Özlem Yayınevinin yazışma adresinden sözedelim: Yenibatı Mhl. 5. Cad. 294 sk. Uğrak çarşısı No: 61 Batıkent-Ankara Telf: 0312 255 66 21.
Sivas Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden Doç. Dr. Alim Yıldız’ın önsözü var ilk sayfalardan birinde:
Önsözün bir yerinde; “Hayat Şemi benim için Azerbaycan şiirine açılan bir kapı olmuştur. Azerbaycan, şiir dili açısından bizden daha şanslıdır. Çünkü onlarda, bizdeki kadar dil değişimi yaşanmamıştır. Çocuk yaşlardan itibaren şiirler yazan Hayat Şemi, çeşitli ödüller alan bir şairdir” deniyor.
Kitabın adı olan “Yazılmayan şiir”in girişi:
Önce, ömür boyunca çizemeyeceği,
Bir resmin önünde, kuruyup kaldı saçlarının ucuna kadar.
Kuruttu onu,
Ressam elinden süzülen renkler,
Sonra, narin narin yağan yağmur ıslattı onu.
Hayat Şemi, mısralarını oluştururken duyarak, hissederek, tespitleriyle ortaya koyduklarını karşılaştırarak yazıyor. Bir anlamda duyguların, mısraların, şiirlerin dinlendirilişi sağlanmış oluyor.
Şiirlerinin adlarından: Şuşa’da vurulan helikopter, beyaz bayrakların şarkısı, çöl adamının notları, Yarı dert, yarı adam, Allah’ın altında, ömrüm uzunluğunda söz, toprak unutturmuş, Azeri kızıyım, vatan oğluyum, Yaprağın sevgisi, ölüm benden yüz çevirir, yüreğim seni yığar vd.
Sayfa 66’daki “Ölüm benden yüz çevirir”in son dörtlüğü:
Düşünüyor kalem şimdi,
Bu fikirle gelen şimdi,
Beklemez ki ölem şimdi,
Ölüm benden yüz çevirir…
Hayat Şemi: Azerbaycan’ın Karabağ bölgesinin Füzuli ilinde doğdu. 1995 yılında Bakü Devlet üniversitesinin tarih bölümünü bitirdi. Azerbaycan Milli İlimler Akademisi, Tarih Enstitüsünde yüksek lisansını tamamladı. Halen aynı Enstitüde araştırmacı olarak görev yapmaktadır.

Hiç yorum yok: