4 Ağustos 2009 Salı

Hamit Çine’den: Sazlı Sözlü Anılarım
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Burdur ve çevresiyle, Akdeniz ve Ege bölgeleri çerçevesindeki THM çalışmaları içinde yer alan, derledikleri türkülerle, yöre folklorunun önde gelen isim ve imzalarından, araştırmacılarından olan Hamit Çine, Burdur’un, giderek Türkiye’nin gururlanılan isimlerinden birisidir.
Önceki yayınlarına ilave olarak, Hamit Çine hocanın “Sazlı Sözlü Anılarım” adlı 200 sayfalık saz ve söz eşliğinde Hamit Çine anıları Burdur Valiliği, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nce yayınlandı. Kasım 2007’de Günyüzü gören bu kitap yenilerde masamızda yer aldı.
O günün Burdur Valisi M. Rasih Özbek, sunuşunun bir yerinde: “Burdur’umuzun yetiştirdiği üstat, bağlamacı Hamit Çine, bu sanatçıların başında gelenlerindendir. Uzun yıllar Türk kültürüne sazıyla-sözüyle hizmet etmiş, birçok eser vermiş, beste ve derlemeler yapmıştır” diyor.
İl Kültür ve Turizm Müdürü Seyit Erdoğan birkaç söz ediyor ve bir yerinde şöyle diyor: “Türk kültür tarihinde –Teke Yöresi- olarak adlandırılan bu bölgenin başkenti durumunda bulunan Burdur, gerek türküleri, gerekse halk oyunları açısından özgün bir yapıya sahiptir. Burdur’un yetiştirdiği ve halk müziğine armağan ettiği birçok sanatçı vardır. Rahmetli Muzaffer Sarısözen de bu bölgenin kültür zenginliğini görmüş derlemelerinin birçoğunu da burada yapmıştır. Keza Ahmet Yamacı da aynı şekilde… Hamit Çine, Türk halk müziğinin yaşayan üstatlarından birisidir. TRT’den emekli olmasına rağmen, Burdur ile ilgili her türlü kültürel faaliyetlerde görev yapmayı zevk haline getirmesini bilenlerdendir”..
Kitabın içindekiler bölümüne bakıyoruz. Bazı başlıkları: Anılar, Hamit oğulları ve çine beyleri, Atatürk’le ilgili olanlar, Üçtelli bağlama, Muzaffer Sarısözen, Sınıftaki bağlama, Öğretmenlik yaptığım yıllar, Türk halk oyunlarında uzmanlaşma, Zeybek oyunlarımızın kültür değerlerini yok edici yozlaşmalar, övünmek gibi olmasın ama Burdurluyum vd.
Hamit Çine hoca: “Anılarımızı her tarih takvimi sırasıyla hatırlamak olanaksız olduğu için, aklımıza geldiği ve çeşitli çağrışımlarla hatırladığımız kadarıyla, sıra takip etmeden kayda değer bulduk” dedikten sonra; “kimseye etmedim eyvallah/Özüm bana torpil oldu/Çaldım, söyledim, oynadım/Sazım bana torpil oldu” diyerek, kendisiyle ilgili anlatım zenginliğini ortaya koyuyor.
Hamit Çine hoca, THM müziğine yaptığı kalıcı ve anlamlı derlemeleri ve bu alandaki çalışmaları yanında, bazen şiirleriyle de karşımıza çıkar. “kalaycının aşkı”adlı şiiri vermek istediğimiz örneklerden biridir. Bu şiirin ilk bölümü:
Bakırım benim canım sevgilim,
Kırmızı yüzlüm, al yanaklım,
Sen varken ne iyiydim bakırım,
şimdi tam takırım.
Ayrıca, kitabın 151 nci sayfasında başlayan Hamit Çine şiirlerinden seçmeler karşımıza çıkıyor.
Sözleri-müziği veya sözleri Hamit Çine hocaya ait olan yeni türküler, notalarıyla birlikte arka sayfalarda verilmiş. Ayrıca, Hamit hocaya yazılan veya hocanın değişik kişi veya kuruluşlara yazdığı mektup örnekleri, arka bölümde de Hamit hocanın yakışıklı fotoğrafları, gençliğinden başlayan bir sıralamayla sayfalara aktarılmış.
***
Doç. Dr. Zeynep Zafer’den:
İvan Vazov
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Merkezi Ankara’da olan “HerDilde Yayıncılık” kuruluşunun editörü Yusuf Hüseyin Babekoğlu, çalışmalarıyla dikkat çeken isim ve imzalarımızdan biri. Önde geleni.
Her Dilde Tercüme ve Yayıncılık Merkezi Sakarya Cad. No:17–46, Kızılay-Ankara adresinde faaliyet gösteriyor.
“Yeni bir bakış açısıyla İvan Vazov” adlı 160 sayfalık Zeynep Zafer imzalı kitabın sayfalarına doğru dönerek, yavaş adımlarla ilerleyelim:
Deliorman’da bir macera-Öykü, Mücadeleci-Öykü, notlarının da bulunduğu sayfaya selam vererek geçtikten sonra, Doç. Dr. Zeynep Zafer imzalı sunuş bölümündeki birkaç cümleye kulak verelim:
“Bulgaristan’ın milli şairi ve yazarı olarak kabul edilen İvan Vazov (1850–1921), yeni Bulgar edebiyatının birçok türünün de kurucusudur. Sanatçı, yazarlığı bir meslek olarak benimseyen ve topluma kabul ettiren bir kalemdir”.
Bu kısa tanıtımdan, anlatımdan sonra İvan Minçov Vazov’un özgeçmişi bölümünde mola verelim: “İvan Minçov Vazov (1850–1921) Türkçe adı Akça Kilise olan Sopot kasabasında dünyaya geldi. Babası Minço İvanov Vazov (Ayvaz ov) sülalesinin bir temsilcisidir. Orta düzeyde bir tüccarın oğlu olan Vazov’un ailesinde, Bulgar geleneklerine ve eğitimine saygı gösterilir. Bunun yanı sıra ailesinde, günümüz anlayışına göre, baskıcı olarak nitelendirebileceğimiz bir ortam hakimdir”..

Arkasından, İvan Vazov’un sanatı üzerine bakışla, değerlendirmeler dikkat çekiyor. Burada, İvan Vazov’un, “Bulgaristan ve Bulgar halkıyla ilgili hemen hemen her şeyi şiir sanatı aracılığıyla yansıtmaya çalışmış verimli bir sanatçı” olduğu vurgulanıyor.
Sayfa 70’den: “Yazar, sosyal içerikli bazı öykülerinde güç sahibi, zengin, üst düzey yetkilisi gibi elinde geniş imkanları olan Bulgarların pek çok insani duygudan, merhametten, milli duygudan, adaletten uzak olduklarını gösterebilmek için, sıradan ve yoksul, ancak iyi yürekli, namuslu, vatansever karakterler çizmektedir”.
Yazarın iyimserliği ve karakter seçimindeki titizliği ortaya konuluyor burada.
Sayfa 81’e bakıyoruz. Buranın girişinden: İvan Vazov’un Türkleri nispeten sevimli bir yaklaşımla ele aldığı ilk eseri 1901 yılında yayımladığı “Mücadeleci” başlıklı öyküsünün varlığıyla karşılaşıyoruz.
Doç. Dr. Zeynep Zafer: 1958 yılında Bulgaristan’da dünyaya geldi. 1992 yılında Şumnu Üniversitesi, Bulgar Dili ve Edebiyatı ile Rus Dili Bölümünden mezun oldu. Halen, Gazi Üniversitesi (Ankara) Fen Edebiyat Fakültesi Rus Dili ve Edebiyatı bölümünde öğretim üyesi olarak çalışmalarını sürdürüyor.
***

Yozgat gelişmiş, genişlemiş
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Yozgat ilimiz için, “yiğidin harman olduğu yer” olarak kullanılan ifade, yerinde, doğru bir anlatım biçimidir.
Yozgat ilimiz, Nida Tüfekçisiyle, Sürmelisiyle tanınıyor, biliniyor.Yozgatlılar, bu ilimizin yöneticileri vefa örneği göstererek, Nida Tüfekçi hocanın heykelini dikmişler, kadirbilirliklerini göstermişler.
04 Temmuz 2009 tarihinde, Yozgat 10. Uluslararası Sürmeli Festivali çerçevesinde şiir şöleni gerçekleştirildi.
Yozgat Şair ve Yazarlar Birliği Başkanı Ahmet Sargın’ın koordinatörlüğünde, Valilik ve Belediye Başkanlığı’nın katkılarıyla gerçekleştirilen şiir şölenine 54 şair ve şair adayının katıldığı gözlendi.
İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü salonundaki şiirlerin sunuluş programına, Vali Amir Çiçek, Belediye Başkanı Yusuf Başer’in katılımı, bu ilimizde sanat ve edebiyata verilen önemi göstermesi bakımından dikkat çekiciydi.
Yozgat ilimizde, Ermenilerden kaldığı, satın alınıp restore ettirildiği, düzenlendiği ifade edilen konaklar var. Bu konaklar, müze ve kültürel etkinliklerin gerçekleştirildiği mekanlar haline getirilmiş.
Yozgat’ta gerçekleştirilen 10. şiir şöleninin tanıdığım yüzler, tanımadığım yüzler, önceleri tanıyıp da sonraları unuttuğum yüzlerin katılmasıyla gerçekleştirilişi çerçevesinde, rahmetli eşimin memleketi olan ve en son 1998 yılında gittiğim Yozgat’ın geliştiğini, genişlediğini, yeni ve lüks-büyük binaların şehrin gelişimini ortaya koyduğunu gördüm.
Yozgat için hazırlanıp,tanıtım filmi olarak gösterilen yapım içinde, Karslıoğlu konağından, ulu ve başçavuş camilerinden başlayarak değişik bilgilerin ve görüntülerin ekrana aktarıldığını gördük.Parmak çöreği ve testi kebabıyla ünlü Yozgat’taki Tol çarşı esnafıyla selamlaştık.
Yozgat’taki şiir şölenine katılanlardan bazı isimler sıralamak istiyorum: Afet Kırat, A. Turan Erdoğan, Ali Dursun, A. Pelin Çiçek, Ayşe Paslanmaz, Cemile Düzgün, Gönüllü Coşkun, C. Şimşek, Serap Özaltın, İsa Kayacan, İbrahim İmer, Ahmet Şahinoğlu.Yozgat dışından 54, il genelinden 20 katılımcı.
Yozgat Çamlığı, milli parklarımızdan biri. Çamlığın altında tüter bir tütün, Ziyamın atını pazara tutun türküleri yanında, Aynalı Körük türküsü de Yozgat için çağrışım vesilesi olanlar olarak görülüyor.
Yozgat bütünlüğü içinde, Sarıkaya, Sorgun, Boğazlayan, Yerköy, Saraykent, Akmağdeni (Karadikmen ılıcası) kaplıcaları önemlilik taşıyor.
Yozgatlı şairlerden Salim Gülbahçe şiirlerini mini bir kitapta toplamış. “Bulursun Beni” başlıklı şiirinden bir dörtlük alalım, nakledelim:
-Yiğitlerin harman olduğu yerden
Sadakatli dosta ayrılır serden
Gönül Gülistanı bezenmiş gülden
Diyerek ararsan bulursun beni..
Katılım Belgesi: Sayın Prof Dr. İsa Kayacan. Yozgat 10. Uluslararası Sürmeli Festivali kapsamında düzenlenen “Sürmeli Şiir Şöleni”ne katkı ve katılımınızdan dolayı teşekkür ederiz.(Ahmet Sargın YOŞAY- Bir Başkanı, Yusuf Başer Belediye Başkanı, Amir Çiçek Yozgat Valisi)
***
Cemile Düzgün’ün şiir dünyası
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Ülke genelindeki şair ve şairelerimizin genel görüntüsü üzerine şöyle bir göz atarsak, bunların içinde sanat ve edebiyat alanına yeni girenler, yıllarla birlikte kıdemlileşenler gibi satırbaşlarıyla karşılaşırız.
Cemile Düzgün, Eğitim dünyamızın kıdemlileşmiş neferlerinden. Şiirleriyle aldığı mesafenin uzunluğunu ve önemliliğini ortaya koyuyor hep.
Yıllardır izlediğim, şiirlerini, çalıştığım gazetelerdeki köşelerimde yer vererek okurlarıyla buluşturma gayreti içinde olduğum Cemile Düzgün’ün “Küçük Yelkenlim” ve “Islak Mısralar” adlı şiir kitapları masamda. Bu kitapların sayfalarındaki mısralar arasında bir gezinti yaparsak, Cemile hanımın şiir dünyasıyla ilgili bazı ipuçları yakalarız, yakalayabiliriz diye düşündüm ve yola çıktım efendim:
Yaralı yüreğimi yangınlar yağmaktadır,
Yokluğunsa yakama yapışmaktadır yarim,
Ya yalnızlık?... Yalnızca yaradana yakışır,
Yar yüreğine yaren yakışmaktadır yarim..
Mısralarındaki duygu zenginliği, anlatım bütünlüğü bir Cemile Düzgün mısralarının fotoğrafıdır.
Mısralarının çekirdeğine inildiğinde, Cemile Düzgün hocanımın sevgi bütünlüğü, anlatım zenginliği, konu seçimindeki ustalığıyla karşılaşırız. “Gözümü büyüyen, büyümüsün ne? “diye sorarken, “Her an dudaklarımı kavuruyorken adın/Gözlerimi nisanın dallarına bağladım” anlatımıyla, sözlerindeki tutarlılığı ortaya koyar. Hesapsız sevgiden, sevgilerden söz ederken, karar netliğini gösterir ve Mevlâna, Hacı Bektaş’tan sözeden bu şiirinin girişinde şöyle seslenir:
Sevgi duvağımız, şan, şeref kınam,
Sevda pırıltımız, tüyümüzsün sen
Şefkat emdiğimiz, Kibele anam,
Kerpiç damlarda sen, huyumuzsun sen.
Genellikle ve ağırlıklı olarak, hecevezni türüyle duygularını mısralaştıran, şiirleştiren ve kitaplara, gazete ve dergilere aktaran Cemile Düzgün, Hasretin telinden yola çıkarak, Anadolu’da karargah kurar, mola verir. Anadolu ve Anadolu insanı için duyguları tertemizdir, berrak sular gibidir. Dört dörtlükten meydana gelen “Anadolu” adlı şiirinin girişinde şu mısralarla karşımıza çıkar:
Şefkat ile kucaklayan kolların,
Ekmek kokar ovaların köylerin.
Buz gibi ırmakların ve derelerin,
Anam gibi sevgi akar her yerin.
Cemile Düzgün: 25 Eylül 1956 tarihinde Ordu-Ulubey Ohtamış köyünde doğdu. Beşikdüzü Öğretmen Okulunda okudu. Liseden sonra, Giresun Eğitim Enstitüsü sınıf öğretmenliği bölümünden mezun oldu. Ankara’daki okullar başta olmak üzere, değişik yerlerdeki ilköğretim okullarında öğretmenlik yaptı. Halen, Ordu-merkez Şehit Üsteğmen Doğan Gökbulut ilköğretim okulunda, mesleğini severek sürdürüyor. Şiire ve müziğe olan tutkusuyla, değişik kitaplarını yayınlayan ve müzik çalışmalarını da aralıksız sürdüren Cemile Düzgün, geleceğin önemli isim ve imzaları arasında yer alacağı yönündeki çalışmalarıyla dikkat çekiyor.
***
Yıldızlar
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Gökyüzüne baktığımızda, milyonlarca yıldız görürüz. Bakar, kendi dünyamızda bazı değerlendirmelerimiz olur. Yeryüzünde de pek çok yıldız, yıldızlar vardır.
Kitap ve makale yayınlarım dolayısıyla pek çok matbaacılık kuruluşumuzla iç içe oldum. Yıldızlar kuruluşlarımızın yöneticileriyle tanıştım.
Geçenlerde bir vesileyle gittiğim, daha doğrusu, şair ve editör Aysel Al’a ziyarete gittiğim, merkezi Ankara’da olan “Yıldızlar Yayıncılık Ltd, Şti”nde, kuruluşun sahip ve yöneticileri Hüseyin ve İsmail Yıldızlar kardeşlerle tanıştım.
İnsanlar ilk karşılaştığında genel bir intiba edinirler ya. Benimde görüntü ve ilk sohbetin sonunda ortaya koyduğum, daha doğrusu gördüğüm gerçek: Bu iki kardeş, yıllarını boşa geçirmemişler. Matbaacılık alanındaki tecrübelerini her geçen gün artırırken, her insanda, her yöneticide olması gereken temel ve sağlam iş anlayışını da beraberlerinde taşımışlar. Öncelikle kutlamak istiyorum.
Yıldızlar Matbaası bünyesinde, birde yayıncılık çalışmaları var Hüseyin ve İsmail kardeşlerin. Matbaalarında bastıkları kitaplardan bazılarını bana ulaştırdılar. Şimdi bu kitaplardan kısa kısa sözetmek istiyorum efendim. Buyurun:
MESELA
Esat Anık şiirlerinin bir araya getirildiği 128 sayfalık kitap. Değişik konulardaki şiirler sayfalara aktarılmış. Kitabın adı olan “Mesela” adlı şiirin ilk dörtlüğü:
Senin ismin ile söze girince,
İnceden bir rüzgar esti mesela
“Adam gibi sevmek” diyorduk hani;
Yalnızca bizlere hastı mesela..
Arkasından bir başka Yıldızlar Matbaacılık baskılı şiir kitabı Muzaffer Tekbıyık imzasının taşıyıcısı
ŞEBNEM
Bu serinin ikincisi 144 sayfalık Muzaffer Tekbıyık imzalı “Şebnem” adlı şiir kitabı. Bazı isim ve imzaların şairimiz hakkında görüşleri yer almış ilk sayfalarda. Sayfa 14 de yeralan “Hicran” adlı şiirden:
Yalancı gülüşlerle gizliden ağlayarak,
Hicran ve yine hicran vakti diyor gözlerin.
Bıktığın bu sevdayı bir sona bağlayarak,
Hicran ve yine hicran vakti diyor gözlerin.
Efendim sırada Nurgül Akgöz’ün “Gül yüzlüm” adlı şiir kitabı var. Buyurun onun sayfalarına dönelim
GÜL YÜZLÜM
Nurgül Akgöz imzalı 112 sayfalık şiir kitabı. Yıldızlar ofset kuruluşuna ait basımla Günyüzü görmüş, gösterilmiş. Kitabın adı olan şiir 6 ncı sayfada karşımıza çıkıyor. Bir dörtlüğü:
Akşam oluyor, yine çöküyor içime hüzün,
Gitmiyor gözümün önünde gül yüzün,
Unutsam da geliyor aklıma her sözün,
Unutamıyorum seni gül yüzlüm..
Son kitabımız, Arafat Arık imzasının taşıyıcısı. Bu kitap üzerine de şöyle bir göz atalım:
ÖYLE BİR GİT Kİ
112 sayfalık Arafat Arık imzalı şiir kitabı. Yıldızlar yayıncılık baskı imzalı. 12 nci sayfadaki “Bulunur” başlıklı şiirden efendim:
Gün olur, eskimez yüzler bulunur,
Özüne güvendik sözler bulunur,
Varsın gülistanı görmesin gözler,
Karanlıkta gören gözler bulunur.
***

Kültür Ajans çıkışlı kitaplardan
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Merkezi Ankara’da bulunan, Kültür Ajans Tanıtım ve Organizasyon Ltd. Şti. Prof. Dr. Hayrettin İvgin’in deneyimleri, Erhan İvgin ve Ömer Ünal’ın teknoloji uzmanlıklarıyla, yüzlerce kitap, dergi ve yayının ortaya konuluşunu gerçekleştiriyor. Bizlere ulaşan son yayınlarından sırayla:
GİRESUN İLİ VE YÖRESİ AĞIZLARI
Porf. Dr. Necati Demir, Arş. Gör. Özkan Aydoğdu imzasıyla, ciltli 702 sayfayla Giresun Valiliği Yayınlarının 15 ncisi olarak Günyüzü gördü, bize ulaştı.
Giresun ili ve yöresi ağızları, tarih-dil incelemesi-metinler-sözlükler gibi ana başlıklarla değerlendirilmiş. Yrd. Doç. Dr. Erdoğan Altınkaynak’ın editörlüğünde yayınlanmış.
Giresun Valisi Mustafa Taşkesen’in bir sunuşu var ilk sayfalardan birinde. Bir yerinde, Vali Taşkesen; “Giresun’un da kendine özgü olan dil yapısının incelenmesi ve araştırılması gerekiyordu” diyor.
GİRESUN TÜRKÜLERİ VE
OYUN HAVALARI
Yine Giresun Valiliği yayınları arasında ve 16 ncısı olarak 366 sayfayla Günyüzü gören “Giresun üstünde vapur bağırıyor.. Giresun Türküleri ve Oyun Havaları” adlı kitap, Salih Turhan ve Dr. Erdoğan Altınkaynak imzasıyla, halk kültürümüz zenginliğinin artırılışını sağlamış.
Türküler, özel besteler, uzun havalar, oyun havaları (karşılama-horon, sallama) bölümlerinden önce, Giresun’un tarihçesi, Giresun’un halk müziğine toplu bakış gerçekleştirilmiş. Süleyman Apaydın imzalı 12 dörtlükten oluşan bir şiir var “Giresun” başlıklı. Bu şiirin ilk dörtlüğü:
Ülke gezdim diyar, diyar,
Aradım gönlümce bir yar,
Böyle güzel senin kadar,
Bulamadım ben Giresun..
Bu tür araştırma, değerlendirme ve yayın olarak ortaya konulanların, değeri ve anlamı tartışılamaz. Tebriklerimi sunuyorum.
KASTAMONU BASIN SEMPOZYUMU
Kastamonu Valiliği Yayınları arasında 368 sayfayla Günyüzü gören ve Kültür Ajans çıkışlı bir kitap.
10 Ocak 2009 tarihinde gerçekleştirilen “Kastamonu Basın Sempozyumu Bildirileri” adlı kitabın sunuşu Kastamonu Valisi Mustafa Kara’nın efendim. Bir yerinde;
“Kastamonu’da ilk matbaa 1868 senesinde Vali Mehmet Reşit Paşa döneminde açılmış, o tarihten itibaren salnameler, kitaplar gazete ve dergiler basılmaya başlanmıştır. 1872 senesinde valilik tarafından çıkarılan Kastamonu’nun ilk yerel gazetesi olan Kastamonu gazetesi yayım hayatına başlamış, haftalık olarak basılan bu gazete 1937 senesine kadar yayımlanmaya devam etmiştir” deniyor.
KARADENİZ DERGİSİ
Hayrettin İvgin’in sahipliği, Erhan İvgin’in sorumlu yazı işleri müdürlüğünde üç ayda bir yayınlanan uluslar arası hakemli sosyal bilimler dergisi. 2009 yılına ait bahar sayısı 166 sayfayla Günyüzü gördü.
DİYARBAKIR DÖRT KAPI
Recep Akcay imzalı, Kültür Ajans yayınlarının 49 ncusu olan kitap, 128 sayfayla Günyüzü gördü. Anılardan oluşuyor.
***

Dr. Galip Uzunca’dan: Hazan Gülleri
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Kitaplar yayınlandıktan sonra, şair ve yazarlarıyla, hatta onlardan önce isimleriyle hatırlanıyorlar. Gerçi yazarı, şairi yani imza sahibi hep önde görünüyor ama, bazen kitap isimleri yazar ve şairlerinin önüne geçer, geçebilir.
Dr. Galip Uzunca’nın yeni yayınlanan veya bize yeni ulaşan şiir kitabının adı: “Hazan Gülleri”
Kitap bize 09 Mart 2009 tarihinde imzalanıp gönderilmiş. Biz 23 Nisan 2009 tarihinde sayfalarında gezme fırsatı bulabiliyoruz. Bu gecikmenin gerekçeleri belli… Zaman sıkıntımız var. Daha doğrusu zaman kullanma sıkıntımız var.
Şairin, Dr. Galip Uzunca’nın 11 nci kitabı olan “Hazan Gülleri” 150 sayfadan meydana geliyor. Sayın Uzunca’nın önsözü ve arkasından biyografisi. İki bölümden oluşan şiir kitabıyla ilgili, daha doğrusu önsözünün bir yerinde:
-“Divan edebiyatı esintisine kapılarak zaman zaman Osmanlıca kelimeler kullanışımı hoşgörü ile karşılayacağınızı umarım” deniyor.
Kitabın adı olan şiir bir dörtlük. İlk sayfalarından birinde, ilkinde yer alıyor. Şöyle:
Terk-i diyar edince o güzelim nevbahar,
Buruk bir hüzün saçar hazanda leyl ve Nehar,
Lakin teselli eder biçare gönülleri,
Karlar altında bile açan hazan gülleri.
Dr. Galip Uzunca’nın Atatürk’le ilgili duyguları zengin ve uzuncadır. Çanakkale duyguları da bir o kadar içten ve samimidir. Atatürk’ün vefatı üzerine, daha doğrusu Atatürk’ün vefatı, başlıklı anlatımında, ağıtında-destanında, bu şiirin bir dörtlüğünde şöyle sesleniyor Dr. Galip Uzunca:
O Perşembe sabahı Gazi vefat etmişti,
Ardından bütün millet gamla feryat etmişti,
Çoluk çocuk yaşlı genç perişan ağlıyordu,
Gönülleri bin bir tür acılar dağlıyordu.
Dr. Galip Uzunca, şiirlerini yazmadan önce başvurduğu, yararlandığı kaynaklardan da söz ediyor kitabının arkasında. Araştırmacılığın kurallarını harfiyen uyuyor, uyguluyor.
Dr. Galip Uzunca: 1922 yılında Bursa’da doğdu. İstanbul Ü. Tıp Fakültesinden mezun oldu. Değişik illerde tabiplik yaptı. Baştabiplik ve Bölge Başkanlığı gibi görevler de bulunduktan sonra 1985 yılında emekli oldu.
O’nun “Şükredelim” şiiri tek bir dörtlükden meydana geliyor. Bu dörtlük şöyle:
Bir sefa bahşedelim fasl-ı bahar giderken,
Güzelim renkli güller artık solup biterken,
Şakıyan şen bülbüller terk-i diyar ederken,
Şükredelim Hüda’ya, lütfettiği hayata..
***
Murat Duman’ın özlü sözlerinden
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Murat Duman, Ankara’lı şairlerimizden. Yazarlık dünyasına da adım atmak istiyor. Niyetli. Zaman zaman denemeleriyle karşımıza çıkıyor.
Yayınladığı ilk şiir kitabıyla, şiirimizle ilgili alanda epey mesafe aldı. Sık sık kendini aynada görüyor, ayna karşısına geçip, uzun uzun kendisiyle sohbet ediyor. Beğendiğim, takdirle karşıladığım özelliklerinden biri bu.
Murat Duman’la gittiğiniz toplantılarda, etkinliklerde veya değişik çalışma alanlarında boş zamanları olursa, kaleminin ucuyla yazdığı bazı notlarıyla karşılaşırsınız. Bunlar, Murat Duman’ın kendi sözleridir, özlü söz veya güzel söz olarak yazma denemeleridir, gayretleridir.
Bu sözlerinden bazılarını istersiniz. Vermek istemez. Yani henüz olgunlaşmadıkları düşüncesinde olduğu içindir bu cimriliği. Ama, ses tonunuzu yükseltirseniz, bu sözlerinin bir araya getirildiği sayfalardan birini size verebilir. Yine “Daha erken hocam, erken” demeyi de ihmal etmez.
Murat Duman’ın özlü sözlerinden, güzel sözlerinden bazılarını aşağıya alarak, yeni çalışma alanındaki başarılarının oranını birlikte ölçelim buyurun:
MURAT DUMAN SÖZLERİ
1- Dil deyipde gelip geçme. Ne gelirse dilden gelir.Sen sırrını ele açma, her kötülük elden gelir,
2- Aslı varsa, doğruluğundan eminsen/Yararlıysa, bir değer katacaksa/Nifak sokup fitne yaratmayacaksa, sözünü söyle. Yoksa, şeytan gerisini zaten hep yapıyor.
3- İçindeki nefreti, kini, gururu yok etmeyen şahıs ve toplumlar yok olmaya mahkûmdurlar. 4- Gerçek cahil, cahil olduğunu bilmeyendir
5- Sinsi duran insanın, mutlaka bir olumsuz yanı vardır,
6- Sevgi taşımayanlar, asla yaşıyor sayılmazlar.
7- Gönlünü engin eyle. Çünkü yükseklerden duman eksik olmaz.
8- Para, aciz ve cahilleri kendine köle yapar,
9- Aşırı mülayim ve uysal olmak, düşman artırmaktan başka işe yaramaz.
10- Birini kötülemek ne kadar yanlışsa, yine birini aşırı methetmek aynı derecede yanlıştır.
11- Hakkın ilmiyle bütünleşen alim, Hakka yaklaşır. Hakkın ilmini bilmeyen cahil, Haktan uzaklaşır.
12- Kendini yargılamayan suçluyu bulamaz.
13- Hasreti tatmayan, aşkla sevmesini bilemez.
14- Dünyayı gözüyle gören aklına perçin vurur.
15- Senin çağdaşlık dediğin vücut teşhir etmekse, istemem sende kalsın.
Bunlar, Murat Duman tarafından söylenmiş, sayfalara aktarılmış sözler. Ne kadarı yıllarla birlikte gider, ne kadarı yerinde kalır bilinmez. Murat Duman sözlerinden bir demet yapıp sizlerle paylaşmak istedim efendim.

Hiç yorum yok: