12 Ağustos 2009 Çarşamba

Çanakkale
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Çanakkale adı, geçmişimizin aynası, geleceğimizin garantisi.
Çanakkale, tarihi zenginlikleri ve doğal yapısıyla dünyanın önemli şehirlerinden biri. Gelibolu yarımadası, Gökçeada, tarih kokuyorlar. Bayramiç, Bozcaada, Çanakkale’nin önemli yerleşim yerleri arasında sayılıyor.
Çanakkale’de çoğu dükkan ve kafe olarak kullanılan eski konutlar, daracık sokakların çevresinde yeralıyorlar. Çarşı Caddesi, Yalın han, Truva atı, Aynalı çarşı, Çay, Rum ve Yahudi mahalleleri, zafer meydanı, Fatih, Tıflı ve yalı camii, Havra, Cumhuriyet meydanı, Halk bahçesi, Kordon, saat kulesi, Fetvane sokak, Nedime hanım kız okulu Çanakkale şehir merkezinde önemlilikler olarak karşımıza çıkıyorlar.
Boğaz Komutanlığı Deniz Müzesinde Osmanlı dönemi silah ve askeri malzemeleri, 1. Dünya Savaş ve gereçleri, Nusrat Mayın Gemisinin bir maketi (bu gemi, Tarsus Belediyesince satınalınıp, onarılarak, kentin merkezinde sergileniyor) görülebiliyor, gezilebiliyor.
Çanakkale Savaşlarının, 1. Dünya Savaşı’nda İngiltere, Fransa ve Rusya’nın oluşturduğu itilaf devletlerinin Çanakkale Boğazını geçerek Osmanlı Devletini yenmek ve Rusya’ya destek yolu açmak için büyük bir donanmanın 03 Kasım 1914 tarihinde Çanakkale sahillerini bombardımana tutmasıyla başladığını biliyoruz.
8 ay 14 gün süren bu savaşlarda toplam 500 bin asker öldü. Yaralıların sayısı hiçbir zaman bilinemedi. Çok sayıda kayıp askerden bir daha haber alınamadı. Her savaş gibi, bu savaş da geride telafisi mümkün olmayan acılar bıraktı.
Çanakkale’nin; Ayvacık, Bayramiç, Biga, Bozcaada, Çan, Eceabat, Ezine, Gelibolu, Gökçeada, Lapseki, Yenice ilçeleri var. Buralarda değişik özellik ve güzellikler karşımıza çıkıyor. Çanakkale’deki 18 Mart Üniversitesi eğitim-öğretim alanında binlerce gencimizi yetiştiriyor.
Çanakkale’deki şehitliklerimiz ve bilinmesi, hatırlanması gerekenlerin sıralanışı:
- Çamtekke şehitliği, Büyük ve küçük Anafarta, Yusufçuk tepe anıtı,
- Mehmetçik park anıtı, Conk Bayırı Anıtı, M. Çavuş anıtı,
- 57. Alay şehitliği, Yzb. Mehmet şehitliği, Kemalyeri anıtı,
- Çamburnu şehitliği, Balkan şehitliği, Kilitbahir kalesi,
- Mecidiye şehitliği, Seyit Onbaşı şehitliği, Havuzlar şehitliği,
- Barbaros deniz şehitliği, Hastane bayırı şehitliği,
- Gözetleme tepe şehitliği, Şahindere şehitliği, Soğanlıdere şehitliği,
- Saygıyere anıtı, Alçıtepe garnizon şehitliği, İsimsiz topçu şehitliği,
- Nuri Yamut anıtı, Yahya Çavuş şehitliği, İlk şehitler anıtı, Şehitler abidesi,
- Kumtepe şehitliği, Kumkale Çakaltepe bataryası, Mesudiye şehitliği,
- Hasan Mevsuf şehitliği, Erenköy şehitliği, Yzb. Uçkun ve Tğm. Rıza şehitliği, Truva.
- 64 yıldan beri yolcularını güvenle taşıyan Alınteri feribotları.
Katılım Belgesi: Sayın İsa Kayacan; 24–25-26 Temmuz 2009 tarihlerinde düzenlemiş olduğumuz 1. Ulusal Çanakkale Şiir Akşamları Şölenine katılımınızdan dolayı şükranlarımızı sunarız (Onsekiz Mart Üniversitesi Türkçe Topluluğu, Kümbet Altında Dergisi, Akademi Erkek Öğrenci Yurtları, Çanakkale Şairler ve Yazarlar Derneği.. Düzenleme kurulu adına)
***
Muammer Susuzlu’yu
sonsuzluğa uğurladık
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Sevdiğim, saydığım, gönül ve fikir birliği yaptığım, yaptığımız insanların vefatla aramızdan ayrılmaları, hele bu ayrılış sonucu onlarla ilgili yazı yazmak beni çok üzüyor. Hele son yıllarda bu üzüntüyü daha bir başka yaşamaya başladım.
Muammer Susuzlu hemşehrim. Burdurlu olmaktan gurur duyanların başında gelenlerden. Şiirleri, kitapları ve yayınladığı sanat dergisi o’nu zirvelere taşıdı.
Son yıllarda Burdur’da yapılan her etkinlikte bulunmak isteyen duygularını hep paylaşırdık. Benim, “Burdurlu zeybeği tek başına oynar. Hâlbuki zeybek oyunu toplulukla oynanırsa ses verir, ilgi görür” sözümü alkışlar, ne demek istediğimi açıklamam için ısrarla sorar, “Burdurlu paylaşmayı pek sevmez. Ferdi hareket etmekten hoşlanır” açıklamam karşısında, “çok doğru söylüyorsun Kayacan. Bundan nasıl kurtulacağız, kurtulacaklar?” diye tereddütlerini ortaya koyar, üzülür, üzüntüleri paylaşırdık.
20.07.2009 tarihinde, Muammer Susuzlu hocanın oğlu tarafından gönderilen, “Babam Muammer Suzuzlu’yu kaybettik. Yarın öğle namazı sonrası Ataköy 5. kısım camiinde kılınacak cenaze namazından sonra Bakırköy mezarlığında toprağa verilecek” şeklindeki acı haber mesaj olarak telefonlarımıza düşünce, “yav hoca ne yaptın?. Hani Ankara’da buluşacaktık?” demekten kendimi alamadım.
Burdur sevdalısı Susuzlu, 21.07.2009 tarihinde, öğle namazından sonra yakınlarının, hemşehrilerinin omuzlarında İstanbul-Bakırköy Mezarlığında toprağa verildi. Mekanı cennet, ruhu aydın olsun.
Ağustos 2005’de 168 sayfayla yayınladığım “Burdur’un Saz ve Söz Ustaları” adlı kitabımın 87 ve 88 nci sayfalarında yeralan, akciğer rahatsızlığı sonucu kaybettiğimiz Muammer Susuzlu biyografisini aşağıya alıyorum efendim:
Muammer Susuzlu: Halil ve Nafiye’nin 3’ncü çocuğu olarak 04.07.1935 tarihinde Burdur’da doğdu. İlkokulu, Turan, Cumhuriyet Hüsnü Bayer ve Yeşilova ilçesi merkez ilkokulunda okudu. Orta ve lise eğitimini Burdur Lisesinde tamamladı. Edebiyatçı Hikmet Dizdaroğlu ile İbrahim Zeki Burdurlu (Öcal) gibi öğretmenlerinden feyz alarak yetişti.
1957 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesine girdi. 1959 yılında başından geçen elim bir olay nedeniyle üniversite tahsilini yarıda bıraktı. Lise öğrenimi sırasında şiir yazmaya başlayan Muammer Susuzlu,1960 yılında ilk şiir kitabı “Şule”yi yayınladı.
1955–1957 yıllarında (yılları arasında) Şeker Fabrikası Muhasebesinde, 1957-1963 yılları arasında Sümerbank Pamuklu Sanayi Müessesesinin personel ve genel muhasebe bölümlerinde çalıştı. 1963 yılında yedek subay olarak askerlik görevine başladı. Kastamonu-Taşköprü ilçesi 27 Mayıs ilkokulunda bir yıl, 1964 yılında İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü kadrosunda Yeşilköy İlkokulunda görev yaptı. Ayrıca, Bakırköy Kız Enstitüsünde, edebiyat grubu öğretmeni olarak çalıştı. Daha sonra öğretmenlikten ayrıldı.
1965–1967 yılları arasında, Sümerbank İstanbul Beykoz Deri ve Kundura Sanayinde mağaza şefliği yaptı. 1967 yılından itibaren mizacını ters düşen ticaret hayatına başladı. 1963 yılında öğretmen Aysel Gökalp ile evlendi. Türk sanat musikisi alanında çalışmalarda bulunan Muammer Susuzlu, ticari hayatını 1966 yılında noktaladı. Şiirlerinin pek çoğu değişik bestekârlarca bestelendi. Pek çok antolojide yer aldı. Yazı ve şiirleri pek çok dergide yayınlanan Susuzlu, 1 Nisan 2000 tarihinde “Yaşam” isimli ikinci şiir kitabını, Mayıs 2001’de “Gülşen” adlı edebiyat kültür ve sanat dergisinin ilk sayısını yayınladı.
Muasır Soylu, Muhterem Sayan ve Mazlum Korkmaz imzalarını da kullanan güzel sanatların en zorunun şiir sanatı olduğunu söyleyen, pek çok dernek meslek birliğinin üyesi olan, değişik şiir sergileriyle de sanatseverlerin karşısına çıkan Muammer Susuzlu, 20.07.2009 tarihinde vefat etti. (oğlu: 0533 263 09 94)
***
Çanakkale içinde
aynalı çarşı
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Ruhlarımızın şelalesi, çağlayanı “Çanakkale Türküsü”:
*
Çanakkale içinde aynalı çarşı,
Ana ben gidiyom, düşmana karşı.
Çanakkale içinde vurdular beni,
Ölmeden mezara koydular beni.
Çanakkale içinde bir kırık testi,
Analar, babalar umudu kesti.
Duygularımızın karıştığı, duygularımızın buruklaştığı, gözlerimizin, gönüllerimizin yaşlarla dolduğu mısralar, mısralar bütünlüğü. Mübarek toprakları bünyesinde barındıran Çanakkale.
Bu ilimiz merkezinde, 24,25 ve 26 Temmuz tarihlerinde “Çanakkale 1. Ulusal Şiir ve Şairler Şöleni” Akademi Erkek Öğrenci Yurtları, ÇOMÜ Türkçe Topluluğu, Kümbet Altında Dergisi ve Çanakkale Şairler ve Yazarlar Derneğinin işbirliğiyle gerçekleştirildi.
Anılan Şölenin gerçekleşmesinde emeği geçenlerin başında, Akademi Erkek Öğrenci Yurtları sahiplerinden Mustafa Berçin ve Tokat’ta yaşayan, eğitimci, kültür dünyamızın güçlü ve inanılır isim ve imzalarından Osman Baş geliyordu. İsimlerinden sözetmemiz gerekenlerden bazılarını da, şöyle sıralamamız gerekiyordu: Hüseyin Yıldız, Mustafa Kemal Özçetin, Mustafa Gür.
Şölene, Yurtiçinden katılanlardan bazılarının isimleri; Osman Karaarslan, Cahide Ulaş, Özen Gülay Atacan, İsa Kayacan, Mevlüt Kaplan, Mustafa Erol, Sergül Vural, Kerim Özbekler, Uğur Kılıç, Ünal Kar vd.
Yurtdışından katılanlar; Sevil Piriyeva (Kazakistan), Şaban Mahmudov (Bulgaristan), Füsun Süka (Yunanistan), Hasan Ahmet (Yunanistan), Ayhan Can (Almanya), Lidia Cherıelıuc (Romanya),
Çanakkale’den katılanlar: Mustafa Berçin, Yusuf Avcı, Furkan Güleç, Taner Tangül, Hüseyin Yıldız, Ahmet Kaşıkçı, Mehmet Kaplan, Öznur Demirel, Mustafa Gür, M. Kemal Özçetin, Mehmet Engin, Kadir Tangül, İsmail Oğuz, Pervin Tekdal.
Mikrofondan salondaki şair ve şiir severlere duyurulan şiirler, her zamanki genel görüntülerinden farklı değildi.
Çanakkale içinde, Truva ve şehitliklerin gezilişi sırasındaki anlatılanlarla görülenler karşısında duyguların doruğa ulaşması, bir anlamda geçmişin içinde yaşamak herkes için anlam zenginliği ve sahip olunması gerekenlerin başında yer alışının gösterge zirvesiydi.
İngilizlerin, Fransızların, Anzakların vd. mezarlıkların düzeni, 1986 yılında üç gün süreyle inceleme fırsatı bulduğum, Çanakkale şehitlerinin ruhlarıyla bizleri selamlayışları için yapılan düzenlemeler 2000’li yıllardan sonra daha belirginleşmiş, güzelleşmiş.
Şehitlerin anıt bölümünde kalın cam zeminler üzerine illeri, ilçeleri, öteki yerleşim birimleri olarak zeminlere aktarılmalarındaki düzenleme güzelliğiyle karışlaşmak beni sevindirdi. Şehitlerimizin yaşları genelde 19-26 yaş arası. Çoğunluğu 20 yaş olarak görünüyor. Bunlardan bazılarıyla ilgili bilgilere bakalım:
- Aydın Çine, Gazioğlu Niyazi, 24 yaşında,
- Aydın Germencik, Cezmioğlu Osman, 20 yaşında,
- Burdur-Yeşilova, Niyazioğlu Ramazan, 20 yaşında,
- Burdur-Bucak, Niyazioğlu Rüştü 22 yaşında
- Burdur-ağlasun, Cezmioğlu Tevfik, 19 yaşında,
- Isparta-Sütçüler, Eminoğlu Ayvaz 23 yaşında
- Isparta-Gelendost, Alioğlu Hürrem 20 yaşında,
- Isparta-Atabey, Muharremoğlu Arif, 21 yaşında.
Ruhları şad, mekanları cennettir inşallah.
Geleneksel hale getirilmesi düşünülen, Çanakkale 1. Şiir ve Şairler Şöleninin önümüzdeki yıllardaki etkinlikleri içinde, Vali ve Belediye başkanımızı göreceğimizi ümit etmek istiyorum efendim.
***
Burdur’u geziyorum
Prof. Dr. İSA KAYACAN
İllerimizde, ilçelerimizde görev yapan, resmi-özel kuruluşlarımız, ana görevleri yanında, zaman zaman yayınlarıyla da dikkat çekiyorlar.
Burdur ilimizde, İl Özel İdare Genel Sekreterliğince gerçekleştirilen bir yayın, kitap.
Adı:”Güller, göller ve gönüller diyarı Burdur’u Geziyorum” Pırıl pırıl bir baskı ve Bahattin Atak’ın çizdikleriyle zenginleştirilmiş, bir öykü anlatımı biçiminde ilköğretim okullarımızdaki öğrencilerimiz için, özellikle 5 nci sınıflarımızdaki öğrencilerimize yönelik hazırlanmış ve yayınlanmış
Burdur İl Özel İdare Genel Sekreteri İbrahim Şimşek, Ankara bürokrasisinden aldığı tecrübeleriyle, Burdur’da kalıcı ve anlamlı hizmetlerin altına imza atıyor. Bahattin Atak’ın hazırladığı 80 büyük sayfalık “Burdur’u Geziyorum” vermek istediğimiz örneklerden biri olarak karşımıza çıkıyor.
Kitabın ön iç kapağında, Burdur Valisi İbrahim Özçimen’in sunuşu var. Bir yerinde: “Sevgili çocuklar; doğanın, tarihin, yeşilin ve mavinin buluştuğu şehrimize hoş geldiniz. Bu şehirde her adımda sürprizlerle karşılaşacaksınız” diye söze başlıyor sayın vali.
Kitap içindeki anlatımlar, Burdur’un tarihi ve doğal güzelliklerini gözler önüne seren bir değerlendirme ve sunuş biçimiyle başlıyor, sürüp gidiyor.
Çizme-değerlendirme fotoğrafları anlatım zenginliğinin oranını artırmış. İlk sayfada şöyle söze başlanıyor:
“Altan, Anadolu’da insanlık tarihinin ilk yerleşim yerlerinin en önemlilerinden olan Burdur’da oturmaktadır. Babası Tahsin bey, Ankara’da vergi dairesinde müdürlük görevini sürdürürken, beş sene önce Burdur’a tayini çıkmış ve Burdurlulara kısa zamanda kendini sevdirmişti”.
Sonra Altan’ın Burdur’un tarihi ve doğal güzellikleriyle zengin yerlerinde anlatım gezisi başlıyor. Ulu Cami, saat kulesi, tarihi konaklar Taş Oda, Baki Bey konağı gibi zenginlikler anlatılıyor. Mısırlılar evi geziliyor. Serenler tepesi, vilayet evi, dikkuyruklar anlatımlar içinde yeralıyor. Barajlar, antik kentler, yer yer gerçek resimlerle de süslenmiş, sayfaların zenginleştirilişini sağlamış görünüyorlar. Verilen bilgiler arasında, devletimizin kurucusu yüce Atatürk’ün 06 Mart 1930 ve 09 Mart 1930 tarihlerinde Burdur’a gelişleri de hatırlatılıyor. Sagalassos antik kentle İnsuyu mağarasının çekicilikleri de anlatımlar arasında yeralıyor.
Ayrıca, Mustafa Kemal Atatürk’ün; “Benim Atalarım Anadolu’dan Rumeli’ye gelmiş Yörük Türkmenlerindendir” sözü 44 ncü sayfada yer alıyor.
Sayfa 42’de; Başpınar Köyündeki “Osman Köseoğlu Kültür Merkezi”yle, Ece köyündeki “İsa Kayacan Kütüphanesi”nden söz ediliyor. Tahsin Bey, Başpınar köyündeki Park ve Dinlenme Evi’nden sözettikten sonra ;
-“Mesela, Tefenni ilçesine bağlı Ece Köyünde, bu köyün yetiştirmiş olduğu ender şahsiyetlerden biri olan Prof. Dr. İsa Kayacan tarafından bağışlanan kitaplarla kütüphane oluşturuldu” diyerek bir örnek veriyor..
Böyle öğretici, eğitici bir yayının gerçekleşmesini sağlayan, Burdur İl Özel İdare Genel Sekreteri İbrahim Şimşek’i kutluyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim.
***
Sadettin Yapıcı’nın:
Kıbrıslı Türklerin destanı
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Sadettin Yapıcı bir şair, yazar araştırmacı. Bunlardan öncede şair Dünya şairler Kongresi daimi üyesi. O’nun için: “Şair, yazar, düşünür ve öğretmen” de diyebiliriz.
224 sayfalık bir şiir kitabı geldi bana. Epey oldu geleli. Sayfalarında gezme imkanı bulmakta zorlandım. Ama, mutlaka gezmeliydim, bir şeyler aktarmalıydım sizlere bu kitapla ilgili.
Okumayı terk eden milletlerin sıkıntılardan kurtulamayacağı noktasından hareket ediyor Sadettin Yapıcı.
Kısa bir önsözü var. Bir yerinde: “Bu destan bir terazidir. Uygar geçinen dünya milletleri, kendilerini tartabilirler. İnsan hakları, hukuk ve demokrasi yönünden de kendi notlarını kendileri verebilirler” deniyor.
Kıbrıslı Türkler, Osmanlı devleti Kıbrıs’ta, Adanın kiralanması, Enosis gibi başlıklar altındaki anlatımlar, şiirsel bir anlatım sergiliyor. Destanımsı bir anlatım var yani. Kitabın adı da buradan geliyor zaten.
Kıbrıslı Türkler başlığı altında verilenlerden, anlatılanlardan:
Adaya,
Huzur ve güveni,
Adalet ve hukuku getirmişlerdir.
Kıbrıslı Rumları,
Venediklilerin,
Zulüm ve işkencesinden,
Kurtarmışlardır.
Sadettin Yapıcı hoca, gerçekten Kıbrıslı Türklerin geçmişini, (dününü), bugününü ve yarınını geniş olarak anlaşılır biçimde dile getirmiş, sayfalara aktarmış. Destanın bölümlerinin yazılış tarihleri, günleri, hatta saatleri dakikaları dile getirilmiş teker teker, unutulmadan.
Fethiyeli araştırmacı, şair ve yazar, edebiyatımızın güney temsilcisi Ünal Şöhret Dirlik, kitabın 219 ncu sayfasında Sadettin hocanın biyografisinden söz ediyor. Biz özetleyelim:
Sadettin Yapıcı: 26 Mart 1940 tarihinde Çenger köyü yürek mahallesinde doğdu. 1962 yılında Kars’ın Susuz ilçesinde bulunan Kâzım Karabekir İlk Öğretmen Okulu’nu bitirdi. 1985 yılında Denizli Eğitim Yüksek Okulu’ndan sonra, Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği Bölümünden mezun oldu.
Yedinci kitabı ”Kıbrıslı Türklerin Destanı”dır, Yazışma-iletişim: P.K.9 Milas-Muğla. 0252 531 00 14. Tebriklerimi sunuyorum efendim.
***
Özen Gülay Atacan’ın şiir dünyası
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Şiirlerinin mısraları arasına girip, genel bir değerlendirme ile, bu dünyada olup-bitenlerin değerlendirilişini yaptığım şair ve şaire sayısının beş binlere doğru tırmandığını görünce, duygularım biraz karışıyor.
Doğru mu yaptım, yanlış mı yaptım? diye kendime sorduğum oluyor.
Doğru yaptığımı düşünerek bu alandaki araştırma ve değerlendirmelerimi giderek azaltma kaydıyla sürdürdüğümü görüyorum, görüyoruz.
ÖZEN GÜLAY ATACAN
İzmir’de yaşayan şairelerimizden biri. Şiir dünyamızdaki yolculuğunda epey mesafe alan isim ve imzalarımızın önde gelenlerinden.
Özen Gülay Atacan, “gün batımları”nı kitap ismi olarak kullanıyor. Duyguları içerisindekilerin tasnif edilmişliği var. Sevgiyi, hasreti ön planda tutuyor. Arkasından sitem mısraları, kırgınlıkların görüldüğü anlardaki isyanları fazla değil. Ama var.O’nun “Beni unutamazsın” başlıklı, adlı şiirinde bir anlatım zenginliği görüyoruz. Açık-net duyguları. Bu şiirden:
Gözlerin hayallere dalıp da gideceksin,
Kızıp kendi kendine, belki kahredeceksin,
Benden çok uzaklarda sen de ah edeceksin,
Anılarım sendeyken, beni unutamazsın.
Özen hanım, karanlıklardan, ıssız ve sessiz sokaklardan hep korkuyor. Mevsimler ötesinden seslendiğinde, bir iftar sofrasına konuk oluyor. Ama kendisinden başka kimsenin olmadığını görünce, hüzünleniyor.
Sözlerin dargın, gözlerin yorgun olduğu noktada mola verip dinlenmek istiyor. Dinleniyor. Anılarının peşi sıra takılıp gidiyor. Çıkış noktası bulmada zorlanmıyor. Sevgilisi için “katil sevgilim” derken, yine içinin burukluğunu hissediyor.
Yetim yalnızlıkların o şehirde büyüdüğünü anlatıyor. Sıklıkla olmasa da “bile bile lades” diyor, duraksıyor. Bir “Gece gözlüm” le şiirlerinin mısra mısra şekillenişini gerçekleştiriyor. “Gece gözlüm” adlı şiirinin ilk dörtlüğünde şu duygularıyla karşımıza çıkıyor:
Günahın vabalin benim boynuma,
Yeter ki severek gel gece gözlüm,
Bir bakışın yeter, hasret bırakma,
Seni görmek yeter, gel gece gözlüm.
Özen Gülay Atacan’ın şiirleri, hece vezniyle yazılmış. Şiirlerinin sıralandığı genel görüntü içinde bazı serbest tarzda yazdıklarıyla da karşılaşıyoruz. Ama bunlar azınlıkta.
Konu seçiminde zorluk çekmeyen Özen Gülay Atacan, bazen bunalır, ferahlamak ister. “Bu gece” şiirinde olduğu gibi, birkaç kadeh almak ister. Alır. 1971 yılında Adana da kaleme alınmış bir şiirdir “Bu gece”. Bu şiirini şöyle başlatır:
Bu gece yine içmek istiyorum
Kadehler dörtnala dolsun boşalsın,
İçip, içip sarhoş olsam diyorum,
Bu gece içimde sen bir başkasın.
Arzu ve beklentilerin yaşandığı günler, zaman diliminin görüntüleri.
Şair dünyalarındaki görüntülerden, Özen Gülay Atacan imzasını taşıyanlardan bir demet sunduk efendim.
***
Nurten Emre’den iki şiir kitabı
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Şairlerimiz, şairelerimiz. Yazdıklarıyla, yayınladıklarıyla biliniyor, takdir edilip sanat ve edebiyat alanındaki bulunduklurı nokta bölümündeki ilerlemelerini sürdürüyorlar. Bursa’da onlarca şair veya şairenin yaşadığı biliniyor.
Nurten Emre hanımın iki şiir kitabı yayınlandı. Bunlar: Hasret ve Hüzün, adlarının taşıyıcısı. Bu iki kitaptan ayrı ayrı sözetmemiz gerekirse:
HASRET
Nurten Emre imzalı 160 sayfalık şiir kitabı. Merkezi Prizren-Kosova’da bulunan Balkan Aydınları ve Yazarları Yayınlarının 53 ncüsü, şiir dizisinin 37 ncisi olarak günyüzü görmüş bu kitap.
Bendenizin bir önsözü var 5 nci sayfada. Nurten Emre iyimserliğini, şiirlerinin ve mısralarının tümünde görmek mümkündür.
Turgut Tüfekçibaşı hocanın “Yaşama yansıyan coşkular” başlıklı bir sunuşu var. Kitap içerisinde, mutsuz çocuklardan tutun da, mevsimlerin hüzünleri birbir dile getiriliyor. Kitabın arka kapağındaki mısralardan:
-Ne güzel gülüşün var,
İnci gibi dişlerin,
Sülün gibi boyunda,
O güzel endamında,
Sana herşey yakışır..
Anlatımları böyle içten ve samimi Nurten Emre’nin. Şimdi bir başka Nurten Emre şiir kitabına dönelim efendim. Buyrun:
HÜZÜN
Nurten Emre’nin ikinci şiir kitabı, bir başka şiir kitabı. 160 sayfayla, Prizren’de basılan, Balkan Aydınları ve Yazarları Yayınlarının 54 ncü, şiir dizisinin 38 nci yayını olarak ortaya konulmuş.
Bu kitapda da bu satırların yazarının önsözü var. “Yayınladığı kitaplarda da ses getirmeye başlayacak Nurten Emre”nin diye devam etmişim bir cümlemde. Gerçekten öyle olmuştur. Nurten Emre hanım, kitaplarıyla ses getirmeye başlamış, konuşulmaya, adından sıklıkla sözedilmeye başlanılmıştır.
Bu şiir kitabında da, Turgut Tüfekçibaşı hocanın sunuşu yer alıyor. Kitabın 11 nci sayfasında, “İstiklal Marşını değiştiren vatan hainlerine reddiye” başlığıyla verilen Nurten Emre duyguları, mısraları okunmaya değer ağırlıktadır.
Kitabın arka sayfasına bakıyorum. Buradaki mısralardan:
-Gözlerinde gördüm hüzün,
Senin niçin yerde yüzün,
Neden bakmaz yukarı gözün
Hep başını eğiyorsun.
Nurten Emre: 03 Haziran 1933 tarihinde Bursa Mustafa Kemal Paşa’da doğdu. İstanbul Şişli Etfal Hastanesi Hemşire Okulu’ndan mezun oldu.

Hiç yorum yok: