16 Şubat 2010 Salı

KONUK YAZAR:
Nesli tükenmeye başlayan
edep ve edebiyat erenlerinden: Prof. Dr. İsa Kayacan
Mehmet NACAR

‘’Hasan Hüseyin ve Güldali’nin çocukları olarak, 20 Eylül 1943 tarihinde Burdur’un Tefenni İlçesi’ne bağlı Ece Köyü’nde doğdu. İlk şiiri Nisan 1956’da, ilk yazısı 24 Ocak 1961’ de yayınlandı. Edebiyatın değişik dallarında 121 ayrı kitap yayınladı. 39 bin dolayında makalesi, 3420 ayrı gazete ve dergide yer aldı. Değişik kamu kuruluşlarında basından sorumlu görevler yaptı. 11 ayrı Bakanın “Basın Danışmanı” olarak çalıştı. “Bakanlıklar arası en çalışkan ve başarılı Basın Danışmanı” seçildi. “Basında 25 yılın şeref ödülü” başta olmak üzere, onlarca ödül ve 203 plâket aldı. Defalarca yılın yazarı, yılın edebiyatçısı, yılın şairi ve yılın editörü seçildi. Azerbaycan’ın Başkenti Bakü’de bulunan üniversitelerce iki ayrı “Fahri Doktora”, bir “Fahri Profesörlük” pâyesi alan ve “Guinees Rekorlar Kitabı”na girme çalışmalarını sürdüren Kayacan’ın adı Burdur merkez ve Tefenni ilçesinde Belediye Meclislerinin kararlarıyla birer Cadde ve Sokağa verildi. 2006 yılında Ankara ve Burdur’da “Türk Kültür ve Basın-Yayınına 50. Hizmet Yılı” kutlanan İsa Kayacan, Anadolu’da yayınlanan yüzlerce gazetenin “yazar kadrosunda” yer almaktadır…’’
Üstteki özetin özeti(!) olan yazıyı Sayın Kayacan’ın kendi sitesinden aldım. Ancak, kendileri hakkında yeterince yazmaya kalkarsam (yetmez ama) kalın bir kitap yazmak zorunda kalacağım.
Yazılarıyla ilk tanışmam Kilis Kent Gazetesi’ndeki yazılarını okuyarak başladı. Yurdun görevde bulunduğum beş ilinde ve dolaştığım diğer illerde yazılarına her zaman rastladım ve ilgiyle okumayı sürdürdüm.
Sayın Kayacan’ın bazı yazar ve ediplerin yaptığı gibi kendisini edebi vitrinlerde gösterme merakı ve çabası yoktur. Çünkü edebi vitrinler her zaman İsa Kayacan arayışı içindedir.
İlk şiir kitabımı yayınladığımda kendisine bir adet postaladım. Aradan aylar geçti. Bir gün postadan bir zarf geldi. Gönderen İsa Kayacan’dı. Zarfı açtığımda yurdun değişik il ve ilçelerinde yayınlanan gazetelerden kesilmiş kupürler buldum. Bunlar kitabımın İsa Kayacan imzalı tanıtım yazılarıydı…
İSA KAYACAN’IN KÜTÜPHANESİ:

ANADOLU KÜTÜPHANESİDİR
Bundan iki yıl önceydi.
Antalya’da Sayın Mustafa Ceylan’ın hazırladığı şiir etkinliklerine katıldım. Sayın
İsa Kayacan üstatla yüz yüze tanışmamız orada gerçekleşti. Üç gün süren güzel bir etkinlikti. Resort Hotel’de yapılıyordu.
İsa Kayacan mikrofon aldığında söylediği şu sözler dikkatimi çekmişti.
-Arkadaşlar, bana kitap göndermeyin. Her gün onlarca kitap geliyor ve çok yoruluyorum. Kitapları tanıttıktan sonra da kimse teşekkür etmeyi aklına getirmiyor…
Üçüncü kitabım yayınlanmıştı. Kendisine vermek istiyordum. Bu haklı sözleri üzerine düşündüm ve kitabı vermek istedim. Salonda karşılaştık. Odasına ne zaman gideceğini sordum. Niçin diye sordu kendisi. Kitap vereceğimi ama tanıtım yazısı beklemediğimi, sadece kitaplığında bulunmasını istediğimi söyledim. Burada eline tutuşturmanın saygısızlık olacağını da sözlerime ekledim.
-Ver o kitabı, dedi.
Kitabı verdim. Sonrasında nerede gördümse kitap elindeydi.
Sayın Kayacan’ın kütüphanesi Anadolu Kütüphanesi’dir. Anadolu’da yayınlanan her kitap, her gazete, her dergi şu veya bu şekilde kendisine mutlaka ulaştırılır. Kitabımın İsa Kayacan damgalı, böyle bir kütüphanede bulunmasını ayrıcalık ve onur saymaktayım.
Son kitabımı da gönderdim kendilerine. Gönderdiğimi unutmuşum. Zaman zaman acaba gönderdim mi, diye düşünürken netten araştırmayı akıl ettim. Tanıtım yazısı çeşitli gazetelerde ve net ortamındaki birçok sitede yayınlanmıştı. Geçen gün de gönderdiği gazeteler geldi.
ANADOLU KÜLTÜRÜNDE EDEBİ MERKEZ
İsa Kayacan üstadımla ilgili ne yazsam yetersiz kalacağını biliyorum. O edebiyata, şiire ve Anadolu Türk Kültürüne gönül vermiş bir edebi derviştir. Çalışmalarında hiçbir çıkar, ün ve şan beklentisi yok. Tek amacı Anadolu kültürüne hizmet etmek. Benim gibi kenarda köşede gizli kalmış edebiyat yolcularını patika yollardan asfalta çıkarmak ve tanıtımlarını yapmak. Ancak bu tanıtımları yaparken maksadı kişileri yüceltmek değil, edebiyata ve Türk kültürüne hizmet etmektir.
Dili ve kültürü yiten milletlerin kendileri de yok olmuş sayılırlar.
Bilirsiniz. Anadolu erenleri diye bir deyim var. Genelde dini konularda derinliği olanlarla, dini önderlikte bulunanlar için söylenmiş bir deyim.
Sayın İsa Kayacan Anadolu’muzda yetişmiş edep ve edebiyat erenlerinden biridir. Zamanımızda nesli tükenmeye başlayan bu tür erenlerimizin kadir ve kıymetini bilmek zorundayız.
O Anadolu Kültüründe edebi bir merkezdir. Parasal değerle ölçülen servetler yok olmaya mahkûm. Üstat hiçbir zaman yok olmayacak edep ve edebiyat zenginliğini kendinde toplayan müstesna bir isim…

Hiç yorum yok: