Atatürk’le yaşamak
Prof. Dr. İSA KAYACAN
*Ermeni soykırımı gerçeği*
Hemşehrim Murat Özmen, önceki yıllarda birbiri ardına kitaplar yayınlamış maşallah. Biz yenilerde sayfalarında gezme imkanı bulabildik bu kitapların.
238 sayfalık “Atatürk’le Yaşamak” adlı kitabıyla, önemli ve anlamlı mesajların kamuoyuna yansıtılışını sağlamış Murat Özmen. Akıcı üslubu, anlamlı tespitleriyle.
Önsözün bir yerinde; “Ulusumuzun çağdaşlaşmasını öngören Atatürk, Türk Tarih ve Dil Kurumlarını bu amaçla kurmuştur. O’nun savunduğu anadili bilinci, dilimizi yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmış, bilim ve sanat dili haline getirmiştir” deniliyor,
Kitap içindeki yazılar, İstikbal Gazetesi ve Kemalist Ülkü Dergisi başta olmak üzere, değişik yayın organlarında yeralmış, okurlarıyla buluşmuşlar önceleri. Bu yayınorganlarının adları ve yazının yayın tarihleri kaydedilmiş dipnot şeklinde.
Sayfa 74’de “Sözde Ermeni soykırımı” başlığı altındaki anlatımlara bakıyoruz: “Tarih, soylularla soysuzların, kahramanlarla zalimlerin çarpıştığı evrensel bir mahkemedir” denilerek yapılan girişten sonra, 76 ncı sayfada “Turhan Feyizoğlu”, “Bebekleri kaynatmışlar, kuzu eti ye diyorlar” adlı araştırmasında, “Ermeni cinayetlerinin korkunçluğunu gözler önüne sermektedir” hatırlatmasının ardından, Türklere karşı yapılan insanlık dışı davranışların bazıları şöyledir, cümlesinden sonra anlatım sıralamasına geçiliyor. Buyurun okuyalım:
-Yakaladıkları Türkleri süngü ile parçalamışlardır/Balta ile parçalamışlardır/Demir ve sopalarla döverek öldürmüşlerdir/Öldürdükleri Türkleri köpeklere yedirmişlerdir/Öldürdükleri Türklerin üzerine gazyağı döküp yakmışlardır/Samanlığa, camilere doldurdukları Türkleri diri diri yakmışlardır/Evlere doldurdukları Türkleri diri diri yakmışlardır/Kadın ve kızların ırzlarına geçmişlerdir/Öldürdükleri Türklerin kafalarını kesip, kazıklara geçirip sokaklarda dolaşmışlardır/ Türklerin ev ve işyerlerini, resmi daireleri yağmalayarak hırsızlık yapmışlardır/Türklerin altın dişlerini söküp almışlar, çapulculuk yapmışlardır/Kadınları çırılçıplak soyduktan sonra önce tecavüz edip, sonra öldürmüşlerdir/Kadınları kazığa oturtarak öldürmüşlerdir/Kadınlar, göğüsleri yakılarak, kadınlık organlarına süngü sokularak öldürülmüşlerdir/Çocukları süngüleyerek öldürmüşlerdir/Hamile kadınların doğacak çocuklarının cinsiyeti üzerine bahisler oynadıktan sonra, kadınların süngüyle karınlarını yarıp çocukların cinsiyetine bakmışlardır/Çocukları kuzu gibi kızartıp süngüyle direğe asmışlardır/Çocukları tandırda kızartıp annelerine zorla yedirmeye kalkışmışlardır, -Çocukları kuyulara atıp yakmışlardır/Erkek çocukların erkeklik organlarını kesmişlerdir/Bazı Türkleri ellerinden kapılara çivilemişlerdir/Bazı Türklerin burunlarını, kulaklarını ve çenelerini kesmişlerdir/Bazı genç kızları çırılçıplak soyduktan sonra “Haydi namaz kılın” diyerek alay etmişler, sonra da ırzlarına geçip öldürmüşlerdir/Tren vagonlarına doldurdukları Türkleri birkaç hafta dolaştırdıktan sonra açlık, susuzluk, havasızlık ve hastalıktan öldürmüşlerdir/Ev, kahvehane ve resmi daireleri bombalayarak kitlesel katliam yapmışlardır /Camiden çıkan Müslüman Türkleri bombalayarak öldürmüşlerdir,
-İhtiyar, hamile, kadın çocuk asker, sivil ellerine geçirdikleri bütün Türkleri acımasızca öldürmüşlerdir/Köyleri, evleri, tarlaları ateşe vererek yakmışlardır/Hayvanları öldürerek halka zarar vermişlerdir/Ele geçirdikleri gıda maddelerini, hayvanları, ziynet eşyalarını yağmalayıp hırsızlık yapmışlardır/İnsanları iple boğarak öldürmüşlerdir/Asmak suretiyle katletmişlerdir/Yakaladıkları Türklerin gözlerini oymuşlardır/İnsanları, başlarını taşla ezerek öldürmüşlerdir/Öldürdükleri erkeklerin cinsel organlarını ağızlarına sokmuşlardır/Yedi yaşındaki kız çocuklarına bile tecavüz etmişlerdir/Bazı Türkleri suda boğarak öldürmüşlerdir/Yakaladıkları Türkleri tezek yığınlarının içine atarak yakmışlardır,
-Bazı kadınlara tecavüz ettikten sonra tenasül organlarına odun sokarak öldürmüşlerdir/Bazı din adamlarının sakallarını pisledikten sonra vücutlarını parçalayarak öldürmüşlerdir/Tutsak aldıkları Türkleri soğukta yalınayak ve çıplak yürüterek öldürmüşlerdir/Kurşuna dizerek öldürmüşlerdir/Tutsak aldıkları Türklerin başlarını tüfek dipçikleriyle vurarak, çizmelerle çiğneyerek öldürmüşlerdir/Tutsak aldıkları Türklerin derilerini yüzmüşlerdir/Türklerin vücutlarını ateşte kızdırılmış kasaturalarla dağlamışlardır/Tutsak aldıkları Türkleri zehirli ekmek ve yemek yedirerek öldürmüşlerdir/Genç kadınların memelerini keserek asmışlardır/Koyun boğazlar gibi insanları kesmişlerdir/Yeni doğan çocukları havaya attıktan sonra altına süngü tutarak öldürmüşlerdir/İnsanların ayak ve kollarını keserek sakat bırakmışlardır. ***
Kosova-Prizren “Doğru Yol”
Türk Kültür Sanat Derneği 2008-2009 hizmet ödülü sahipleri (1)
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Merkezi, Kosova-Prizren’de bulunan ve 1951 yılında faaliyete geçen “Doğru Yol Türk Kültür Sanat Derneği”nin, Süleyman Brina Uluslararası Balkanlar Türk Kültürü Hizmet Ödülleri’nin 13 ve 14 ncüsü 19 Aralık 2009 tarihinde Doğru Yol Kulübünde düzenlenen törenle sahipleriyle buluşturuldu. Dernek Başkanı Tahir Luma, Seçici Kurul Başkanı Zeynel Beksaç.
2008 yılında; İlhamı Emin, Nebile Laçin, Şükrü Zeynullah, Birol Dok, Şecaettin (Ziya) Koka, Bekir Hocalar ödül alırken, 2009 yılında; Saliha Lika, Prof. Dr. Hayrettin İvgin, Emin Mecihan, Arif Bütünç, Yunus Şimşek, Erol Karaibo Türk Kültürü Hizmet Ödüllerinin sahipleri olarak ödüllerini aldılar. Anılan ödüllerin dağıtımı öncesi hazırlanan broşürün sayfalarına bakıyoruz, ödül sahiplerinin biyografilerinden özetlediklerimiz:
İlhami Emin: 1931 yılında Makedonya’nın Radoviş kasabasında doğdu. Pedagojik Akademisini Üsküp’te tamamladı. “Tefeyyüz” Türk ilkokulunda öğretmenlik yaptı. Gazeteci olarak çalıştı. Üsküp Radyosunda Türkçe yayınlar sorumlusu görevini yürüttü. Makedonya Kültür Bakanlığı bünyesinde, Kültür Bakanı Yardımcılığı yaptı. Yayınlanmış şiir kitapları bulunan İlhami Emin, Tiyatro alanında başarılı hizmetlerde bulundu.
Nebile (Koro) Laçin: 01 Aralık 1946 tarihinde Prizren’de doğdu. Prizren’de mezun olan ilk Türk lise öğrencileri arasında yeraldı. Pedagoji Okulu Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden 1965 yılında mezun oldu. Öğretmenlik yaptı. Eğitime katkıları nedeniyle Prizren Belediyesi Eğitim Müdürlüğünce ödüllendirildi. Laçin; “Öğretmenlik mesleği emek ve sabır isteyen bir meslek. Öğrencilerimle gençleştim, hiç de yaşlanmadım” diyor.
Şükrü Zeynullah: Priştine’de 05 Ağustos 1932 tarihinde doğdu. 1951 yılında Türklerin varlığının kabul edilmesiyle birlikte, eğitim alanında öncülük edenlerin arasında yeraldı. Türkçe ortaöğretim okullarında dersler verdi. Türkçe ABC Dergisini yayınladı. “Tan” Gazete ve Yayınevi’nde çalıştı.
Birol Dok: 1963 yılında Ankara’da doğdu. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve İslâm Felsefesi Bölümünden mezun olan Dok, Özel Tercüman ve Arı Okullarında öğretmenlik yaptı. Gazi Ü. Fen-Edebiyat Fakültesinde Araştırma Görevlisi olarak çalıştı. Yüksek Lisansını tamamladıktan sonra, Başbakanlık Müşaviri olarak görev yaptı. TRT’de Program Danışmanlığı ve Yapımcılığı görevlerini yürüttü.
Şecaettin Ziya Koka: 06 Mart 1945 tarihinde Kosova’nın Prizren şehrinde doğdu. Priştine’de Türk Dili ve Edebiyatı Eğitbilim Yüksek Okul Bölümünü bitirdi. “Tan” yayınları, arasında ilk kitabı “Karadüzen” romanı çıktı. Sonra değişik kitapları günyüzü gören Gazeteci- Yazar Koka, savaş sonrası işsizlik nedeniyle Türkiye’ye gitmek zorunda kaldı. Ankara’da yazmaya devam ediyor.
Arif Bütüç: 05.05.1964 tarihinde Mamuşa’da doğdu. Ortaokulu Prizren’de tamamladı. Priştine Radyo-Televizyonu Türkçe yayınları servisinde gazetecilik ve sunuculuk yaptı. Priştine Üniversitesi Filoloji Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. Değişik belgesellerin hazırlanmasında imzası bulanan Arif Bütüç, “Sofra” adlı kültür ve sanat dergisinin kurucuları arasında yeraldı bu derginin sorumlu yazı işleri müdürlüğünü yürüttü. “Derya” Dergisini yayınlayan, şiirleri değişik yayın organlarında yeralan Bütüç, Kosova’da bir siyasi partinin Genel Başkan Yardımcısı olarak çalıştı. ***
Kosova-Prizren “Doğru Yol”
Türk Kültür Sanat Derneği 2008–2009 hizmet ödülü sahipleri (2)
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Salih Lika: 26 Kasım 1935 tarihinde Prizren’de doğdu. Priştine Üniversitesi Yüksek Öğretmen Okulunun Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu. İlköğretim okullarında öğretmenlik, yöneticilik yaptı. Prizren Belediyesinde çalıştı. Eğitim, Bilim ve Teknoloji Bakanlığı bünyesindeki komisyonlarda görev yaptı, ders kitaplarının hazırlanmasına katkılarda bulundu.
Prof. Dr. Hayrettin İvgin: 1948 yılında Vezirköprü’de doğdu. Gazi Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümünden mezun oldu. Değişik liselerde öğretmenlik ve yöneticilik yapan İvgin, MEB, bünyesinde çalıştı. Kültür Bakanlığında, Daire Başkan yardımcılığı ve Başkanlığı, öğretim üyeliği yanında, onlarca dergi ve gazetenin sorumlusu olarak görev yaptı. 40 kitabı, 2 binin üzerinde makalesi bulanan, radyo ve televizyon programcılığı yapan Hayrettin İvgin, bir çok ülkenin ilimler akademileri ve üniversitelerinden, akademik üyelik, fahri doktora ve profesörlük payeleri aldı. İvgin, kurucusu olduğu Kültür Ajansın yöneticiliğini yapıyor.
Emin Mecihan: 08.02.1945 tarihinde Priştine’de doğdu. “İve Lola Ribar” lisesini bitirdi. Çocuk tiyatrosunda rol alan, Priştine Radyosu Türk Sanat Müziği Orkestrasında çalışan Mecihan, Priştine Radyosunda sunuculuk, Priştine Radyo-Televizyonunda müzik sorumlusu olarak çalıştı. Radyo ve televizyonlarda yaklaşık yetmiş eser seslendirdi.
Bekir Hocalar: 11 Kasım 1950 tarihinde Prizren’de doğdu. Oto tamircilik zanaat lisesinden mezun olan Bekir Hocalar, oto tamircisi olarak çalıştı. Kısa güldürülerde rol aldı. Sonra Prizren Türk Tiyatrosunun oyunlarında yeraldı. Pek çok oyundaki rollerini başarıyla yerine getirdi.
Yunus Şimşek: 17.07.1953 tarihinde Prizren’de doğdu. “Doğru Yol” Türk Kültür Sanat Derneği kurucuları arasında yeralan, İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu olan Yunus Şimşek, sanat edebiyat alanındaki çalışmalarını aralıksız sürdürdü. Prizren Radyosu, Priştine Radyosu, Priştine Televizyonu gibi medya kuruluşlarında sunuculuk yaptı. Tiyatro alanında da başarılı hizmetlerin yerine getirilişini sağladı.
Erol Karaibo: 22 Nisan 1965 tarihinde Prizren’de doğdu. Tıp teknisyeni lisesini Prizren’de tamamlayan, küçük yaşlarda müziğe merak salan, “Doğru Yol” Derneğinde şarkı söylemeye başlayan, bağlama çalan Erol Karaibo “Yıldızlar” gurubunda yeraldı. Kosova ve Balkanlarda Türk hafif müziğinin yaşatılmasında önemli katkılarda bulundu. ***
Ahmet Sevgi’den:
Farklılıkların Birlikteliği
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Ahmet Sevgi, kültür dünyamızın parlayan ışıklarından, soyadı gibi sevgi ve saygıyı çevresine dağıtıp, örnekliğini koruyan isim ve imzalardan. Gerçi Ahmet bey bu tür gerçek-ifadelerden rahatsız oluyor, mütevazılığını koruma gayretini sürdürüyor ama, biz inandığımızı, gördüğümüzü dışa yansıtmaya devam edelim efendim.
Ahmet Sevgi’nin yenilerde, daha doğrusu 2009’un sonunda bir kitabı daha günyüzü gördü.
Adı: Farklılıkların Birlikteliği (Kültür ve edebiyat yazıları).
336 sayfayla, Yıldızlar Yayıncılık tarafından basılıp, yayınlanmış. İçerdekiler bölümünden bazı satırbaşları nakledelim, genel bilgi bakımından:
-Bir güfte şairi: Ali Vecdi Bingöl, Victor Hugo, Ekmek üzerine, Şu çılgın Türkler, Yunus Emre üzerine, Gülmenin gücü, Aydın kimdir?, Yine şiir üzerine, Klasik Türk müziği üzerine, Türkülerimiz ve Sedat Sarıgül, Leyla Gencer’i kaybettik, Polonezköy gezisi, Ahlak (Ahmet Sevgi, 5/A-1963)
Yazılar, yayınlananlar.. Ahmet Sevgi isim ve imzasının taşıyıcıları.
Koltuğunda 8-10 karpuzu birden taşıyan, ama karpuzların kırılmaması için başarılı çalışmalar yapan Ahmet Sevgi, TSM alanındaki koro çalışmalarına katılıyor, Şiir ve Musiki toplantıları düzenliyor.. Daha pek çok görevini başarıyla yerine getiriyor. Alkışlamamak mümkün mü?. Tebriklerimi, sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim.
Ahmet Sevgi’nin yazıları, yer ve mekân belirtilerek kaleme alındığı için, sıcak sıcak, kalıcı anılar özelliği taşıyor.
Örneğin ilk yazı “Farklılıkların Birlikteliği”nin girişine bakalım, kısa bir göz atalım:
-“Ailece Alanya’dayız. Haziran 2004’ün son günleri. Yazlığımızdayız. Portekiz’de yapılan Avrupa Futbol Şampiyonası’ndaki bazı maçları televizyondan izliyoruz. Herkes gibi ‘Türkiye bu şampiyonada neden yok?’ diye zaman zaman iç döküyoruz”..
Bu bir anlatım biçimi, örnek efendim.
Farklılıkların Birlikteliği (Kültür ve edebiyat yazıları) adlı kitap, Ahmet Sevgi’nin anılarını, yaşadıklarını yazarken nasıl bir usta olduğunu ortaya koyuyor. Sayfalarda bölümler içinde sıklıkla fotoğraflarla da karşılaşıyoruz.
Ahmet Sevgi’nin bestelenmiş şiirleri de var kitabın arka sayfalarında notalar ve sözler olarak. Ahmet Sevgi’nin “Hocalarım” başlığı altında, fotoğraflarıyla isimlerini sıraladığı koro şefleri: Kadri Şarman, Bülent Uyaroğlu, Timuçin Çevikoğlu, şeklinde sıralanıyor efendim.
Ahmet Sevgi: 16 Nisan 1946 tarihinde Konya’da doğdu. Ankara Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulunu bitirdikten sonra, değişik okullarda öğretmenlik ve yöneticilik yaptı.
Şiir kitapları yanında, mesleki alanda yayınlanmış pek çok kitabı bulunan Ahmet Sevgi, Milli Eğitim Bakanlığı’nın değişik kademelerindeki görevleri yanında, Müsteşar Yardımcısı görevini de yürüttü.
GÜNÜN SÖZÜ: İnsanoğlu; doğduğu yerin, yaşadığı hayatın, almış olduğu havanın, içmiş olduğu suyun, yemiş olduğu ekmeğin, iyilik ve hizmetlerin karşılığında, nankörlük etmemelidir. (Durmuş Öcal- Burdur, Şubat 2010) ***
Rızâ Akdemir’den:
Cumhuriyetin aydın öğretmenine
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Emekli valilerimizden, şair-yazar, hatip sayın Rızâ Akdemir’in, Cumhuriyetin aydın öğretmenlerine mesajı var, selâm ve sevgileri var efendim.
“Yurdun, en uzak köşelerinde Cumhuriyetin bayrağını göklere yükselten aziz öğretmenlerimize sevgilerle” girişinden sonra, 48 beyitte, 96 mısrada zirvelerden ses getiren duygularıyla Rızâ Akdemir, hocamız, hep alkış alan anlatımlarının bir yenisini sergiliyor.
Gazete sütunumun sınırlılığı nedeniyle Akdemir, hocanın beyitlerinin, mısralarının tamamını yer veremiyorum. Özür dilerim. Seçmeye çalıştığım bazı beyitler, mısralar şöyle sıralanmakta:
-Millete hizmet etmiş emekli bir memurum,
Kitaplarla dolu bir evde oturuyorum.
-Dört bin tane dostum var rafta boy boy dizili,
Yıllardır bana yoldaş olan sessiz sevgili.
-Ayşegül torunumdur, can içinde canımdır,
Herkese saygı duyan, küçücük bir hanımdır.
-Sizsiniz çocuklara öğreten A’yı , B’yi,
Sizin eserinizdir ne varsa güzel, iyi.
-Torunum doğruluktan başka gaye bilmesin,
Hayatında hiç başı önüne eğilmesin.
-Aldırmasın kitlenin oyununa, alkışına,
Alnı açık, başı dik yürüsün tek başına.
-İnsanı yücelten şey, ne mevki, ne paradır,
Paraya, pula tapan sadece maskaradır.
-Öğretmenim sizsiniz geleceği okuyan,
İpekböceği gibi kozasını dokuyan.
-Öğretmenin eseri bütün millete şandır,
Öğretmen yolumuzu aydınlatan insandır.
-Öğretmen ki millete doğruyu gösterendir.
Bir çoban çocuğunda Başbakanı görendir.
-Bir ülke ki okulu, eğitimi bozuktur,
O devletin bence hiç kurtuluş yolu yoktur.
-Sevincimiz, şevkimiz ümidimiz sizdedir,
Bize yeni bir hedef vermek elinizdedir.
-Sınıfa bir mâbede girer gibi giriniz,
Onlara başarmanın sevincini veriniz.
-Hani şu çocuk var ya sessiz, sâkin oturan,
Zeki bakışlarıyla, dikkatle bakıp duran.
-Tutarsanız elinden belki bir hâkim olur.
Adalet sarsılmakdan, şaşırmakdan kurtulur.
-Şu arkada küçük kız kalem tutmakta eli,
Onun da bir öğretmen olmak bütün emeli
-Onu düşünüyorum onsekiz yaşındadır,
Bir dağ köyündedir ve tahtanın başındadır.
-Yurdumuz daha sağlam çıksın diye yarına,
Bir şeyler öğretiyor yurdun çocuklarına.
-Çocuklar bir çiçektir, solmasın sulayınız,
Benim bu şiirimi minnet borcu sayınız.
-Yalnız Ayşegül değil, öğrenciniz kim varsa,
Hepsini öpüyorum, kalbime basa basa.
***
İki Şairden birer şiir
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Bendenizle ilgili yazılan şiirlerin kitap haline getirilişi çalışmalarımın sonuna gelindi.
Beni seven değerli arkadaşlarımdan, Vedat Fidanboy (Ankara), Abdülkadir Güler (Söke) 2010 yılının ikinci ayının başında birer şiir daha yazmışlar. Bana ulaştırdılar. Aşağıya alıyor, teşekkür, sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim:
BURDUR DENDİ Mİ AKLA İSA KAYACAN GELİR (Vedat Fidanboy 04.02.2010)
Prof. Dr. İSA KAYACAN
*Ermeni soykırımı gerçeği*
Hemşehrim Murat Özmen, önceki yıllarda birbiri ardına kitaplar yayınlamış maşallah. Biz yenilerde sayfalarında gezme imkanı bulabildik bu kitapların.
238 sayfalık “Atatürk’le Yaşamak” adlı kitabıyla, önemli ve anlamlı mesajların kamuoyuna yansıtılışını sağlamış Murat Özmen. Akıcı üslubu, anlamlı tespitleriyle.
Önsözün bir yerinde; “Ulusumuzun çağdaşlaşmasını öngören Atatürk, Türk Tarih ve Dil Kurumlarını bu amaçla kurmuştur. O’nun savunduğu anadili bilinci, dilimizi yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmış, bilim ve sanat dili haline getirmiştir” deniliyor,
Kitap içindeki yazılar, İstikbal Gazetesi ve Kemalist Ülkü Dergisi başta olmak üzere, değişik yayın organlarında yeralmış, okurlarıyla buluşmuşlar önceleri. Bu yayınorganlarının adları ve yazının yayın tarihleri kaydedilmiş dipnot şeklinde.
Sayfa 74’de “Sözde Ermeni soykırımı” başlığı altındaki anlatımlara bakıyoruz: “Tarih, soylularla soysuzların, kahramanlarla zalimlerin çarpıştığı evrensel bir mahkemedir” denilerek yapılan girişten sonra, 76 ncı sayfada “Turhan Feyizoğlu”, “Bebekleri kaynatmışlar, kuzu eti ye diyorlar” adlı araştırmasında, “Ermeni cinayetlerinin korkunçluğunu gözler önüne sermektedir” hatırlatmasının ardından, Türklere karşı yapılan insanlık dışı davranışların bazıları şöyledir, cümlesinden sonra anlatım sıralamasına geçiliyor. Buyurun okuyalım:
-Yakaladıkları Türkleri süngü ile parçalamışlardır/Balta ile parçalamışlardır/Demir ve sopalarla döverek öldürmüşlerdir/Öldürdükleri Türkleri köpeklere yedirmişlerdir/Öldürdükleri Türklerin üzerine gazyağı döküp yakmışlardır/Samanlığa, camilere doldurdukları Türkleri diri diri yakmışlardır/Evlere doldurdukları Türkleri diri diri yakmışlardır/Kadın ve kızların ırzlarına geçmişlerdir/Öldürdükleri Türklerin kafalarını kesip, kazıklara geçirip sokaklarda dolaşmışlardır/ Türklerin ev ve işyerlerini, resmi daireleri yağmalayarak hırsızlık yapmışlardır/Türklerin altın dişlerini söküp almışlar, çapulculuk yapmışlardır/Kadınları çırılçıplak soyduktan sonra önce tecavüz edip, sonra öldürmüşlerdir/Kadınları kazığa oturtarak öldürmüşlerdir/Kadınlar, göğüsleri yakılarak, kadınlık organlarına süngü sokularak öldürülmüşlerdir/Çocukları süngüleyerek öldürmüşlerdir/Hamile kadınların doğacak çocuklarının cinsiyeti üzerine bahisler oynadıktan sonra, kadınların süngüyle karınlarını yarıp çocukların cinsiyetine bakmışlardır/Çocukları kuzu gibi kızartıp süngüyle direğe asmışlardır/Çocukları tandırda kızartıp annelerine zorla yedirmeye kalkışmışlardır, -Çocukları kuyulara atıp yakmışlardır/Erkek çocukların erkeklik organlarını kesmişlerdir/Bazı Türkleri ellerinden kapılara çivilemişlerdir/Bazı Türklerin burunlarını, kulaklarını ve çenelerini kesmişlerdir/Bazı genç kızları çırılçıplak soyduktan sonra “Haydi namaz kılın” diyerek alay etmişler, sonra da ırzlarına geçip öldürmüşlerdir/Tren vagonlarına doldurdukları Türkleri birkaç hafta dolaştırdıktan sonra açlık, susuzluk, havasızlık ve hastalıktan öldürmüşlerdir/Ev, kahvehane ve resmi daireleri bombalayarak kitlesel katliam yapmışlardır /Camiden çıkan Müslüman Türkleri bombalayarak öldürmüşlerdir,
-İhtiyar, hamile, kadın çocuk asker, sivil ellerine geçirdikleri bütün Türkleri acımasızca öldürmüşlerdir/Köyleri, evleri, tarlaları ateşe vererek yakmışlardır/Hayvanları öldürerek halka zarar vermişlerdir/Ele geçirdikleri gıda maddelerini, hayvanları, ziynet eşyalarını yağmalayıp hırsızlık yapmışlardır/İnsanları iple boğarak öldürmüşlerdir/Asmak suretiyle katletmişlerdir/Yakaladıkları Türklerin gözlerini oymuşlardır/İnsanları, başlarını taşla ezerek öldürmüşlerdir/Öldürdükleri erkeklerin cinsel organlarını ağızlarına sokmuşlardır/Yedi yaşındaki kız çocuklarına bile tecavüz etmişlerdir/Bazı Türkleri suda boğarak öldürmüşlerdir/Yakaladıkları Türkleri tezek yığınlarının içine atarak yakmışlardır,
-Bazı kadınlara tecavüz ettikten sonra tenasül organlarına odun sokarak öldürmüşlerdir/Bazı din adamlarının sakallarını pisledikten sonra vücutlarını parçalayarak öldürmüşlerdir/Tutsak aldıkları Türkleri soğukta yalınayak ve çıplak yürüterek öldürmüşlerdir/Kurşuna dizerek öldürmüşlerdir/Tutsak aldıkları Türklerin başlarını tüfek dipçikleriyle vurarak, çizmelerle çiğneyerek öldürmüşlerdir/Tutsak aldıkları Türklerin derilerini yüzmüşlerdir/Türklerin vücutlarını ateşte kızdırılmış kasaturalarla dağlamışlardır/Tutsak aldıkları Türkleri zehirli ekmek ve yemek yedirerek öldürmüşlerdir/Genç kadınların memelerini keserek asmışlardır/Koyun boğazlar gibi insanları kesmişlerdir/Yeni doğan çocukları havaya attıktan sonra altına süngü tutarak öldürmüşlerdir/İnsanların ayak ve kollarını keserek sakat bırakmışlardır. ***
Kosova-Prizren “Doğru Yol”
Türk Kültür Sanat Derneği 2008-2009 hizmet ödülü sahipleri (1)
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Merkezi, Kosova-Prizren’de bulunan ve 1951 yılında faaliyete geçen “Doğru Yol Türk Kültür Sanat Derneği”nin, Süleyman Brina Uluslararası Balkanlar Türk Kültürü Hizmet Ödülleri’nin 13 ve 14 ncüsü 19 Aralık 2009 tarihinde Doğru Yol Kulübünde düzenlenen törenle sahipleriyle buluşturuldu. Dernek Başkanı Tahir Luma, Seçici Kurul Başkanı Zeynel Beksaç.
2008 yılında; İlhamı Emin, Nebile Laçin, Şükrü Zeynullah, Birol Dok, Şecaettin (Ziya) Koka, Bekir Hocalar ödül alırken, 2009 yılında; Saliha Lika, Prof. Dr. Hayrettin İvgin, Emin Mecihan, Arif Bütünç, Yunus Şimşek, Erol Karaibo Türk Kültürü Hizmet Ödüllerinin sahipleri olarak ödüllerini aldılar. Anılan ödüllerin dağıtımı öncesi hazırlanan broşürün sayfalarına bakıyoruz, ödül sahiplerinin biyografilerinden özetlediklerimiz:
İlhami Emin: 1931 yılında Makedonya’nın Radoviş kasabasında doğdu. Pedagojik Akademisini Üsküp’te tamamladı. “Tefeyyüz” Türk ilkokulunda öğretmenlik yaptı. Gazeteci olarak çalıştı. Üsküp Radyosunda Türkçe yayınlar sorumlusu görevini yürüttü. Makedonya Kültür Bakanlığı bünyesinde, Kültür Bakanı Yardımcılığı yaptı. Yayınlanmış şiir kitapları bulunan İlhami Emin, Tiyatro alanında başarılı hizmetlerde bulundu.
Nebile (Koro) Laçin: 01 Aralık 1946 tarihinde Prizren’de doğdu. Prizren’de mezun olan ilk Türk lise öğrencileri arasında yeraldı. Pedagoji Okulu Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden 1965 yılında mezun oldu. Öğretmenlik yaptı. Eğitime katkıları nedeniyle Prizren Belediyesi Eğitim Müdürlüğünce ödüllendirildi. Laçin; “Öğretmenlik mesleği emek ve sabır isteyen bir meslek. Öğrencilerimle gençleştim, hiç de yaşlanmadım” diyor.
Şükrü Zeynullah: Priştine’de 05 Ağustos 1932 tarihinde doğdu. 1951 yılında Türklerin varlığının kabul edilmesiyle birlikte, eğitim alanında öncülük edenlerin arasında yeraldı. Türkçe ortaöğretim okullarında dersler verdi. Türkçe ABC Dergisini yayınladı. “Tan” Gazete ve Yayınevi’nde çalıştı.
Birol Dok: 1963 yılında Ankara’da doğdu. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve İslâm Felsefesi Bölümünden mezun olan Dok, Özel Tercüman ve Arı Okullarında öğretmenlik yaptı. Gazi Ü. Fen-Edebiyat Fakültesinde Araştırma Görevlisi olarak çalıştı. Yüksek Lisansını tamamladıktan sonra, Başbakanlık Müşaviri olarak görev yaptı. TRT’de Program Danışmanlığı ve Yapımcılığı görevlerini yürüttü.
Şecaettin Ziya Koka: 06 Mart 1945 tarihinde Kosova’nın Prizren şehrinde doğdu. Priştine’de Türk Dili ve Edebiyatı Eğitbilim Yüksek Okul Bölümünü bitirdi. “Tan” yayınları, arasında ilk kitabı “Karadüzen” romanı çıktı. Sonra değişik kitapları günyüzü gören Gazeteci- Yazar Koka, savaş sonrası işsizlik nedeniyle Türkiye’ye gitmek zorunda kaldı. Ankara’da yazmaya devam ediyor.
Arif Bütüç: 05.05.1964 tarihinde Mamuşa’da doğdu. Ortaokulu Prizren’de tamamladı. Priştine Radyo-Televizyonu Türkçe yayınları servisinde gazetecilik ve sunuculuk yaptı. Priştine Üniversitesi Filoloji Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. Değişik belgesellerin hazırlanmasında imzası bulanan Arif Bütüç, “Sofra” adlı kültür ve sanat dergisinin kurucuları arasında yeraldı bu derginin sorumlu yazı işleri müdürlüğünü yürüttü. “Derya” Dergisini yayınlayan, şiirleri değişik yayın organlarında yeralan Bütüç, Kosova’da bir siyasi partinin Genel Başkan Yardımcısı olarak çalıştı. ***
Kosova-Prizren “Doğru Yol”
Türk Kültür Sanat Derneği 2008–2009 hizmet ödülü sahipleri (2)
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Salih Lika: 26 Kasım 1935 tarihinde Prizren’de doğdu. Priştine Üniversitesi Yüksek Öğretmen Okulunun Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu. İlköğretim okullarında öğretmenlik, yöneticilik yaptı. Prizren Belediyesinde çalıştı. Eğitim, Bilim ve Teknoloji Bakanlığı bünyesindeki komisyonlarda görev yaptı, ders kitaplarının hazırlanmasına katkılarda bulundu.
Prof. Dr. Hayrettin İvgin: 1948 yılında Vezirköprü’de doğdu. Gazi Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümünden mezun oldu. Değişik liselerde öğretmenlik ve yöneticilik yapan İvgin, MEB, bünyesinde çalıştı. Kültür Bakanlığında, Daire Başkan yardımcılığı ve Başkanlığı, öğretim üyeliği yanında, onlarca dergi ve gazetenin sorumlusu olarak görev yaptı. 40 kitabı, 2 binin üzerinde makalesi bulanan, radyo ve televizyon programcılığı yapan Hayrettin İvgin, bir çok ülkenin ilimler akademileri ve üniversitelerinden, akademik üyelik, fahri doktora ve profesörlük payeleri aldı. İvgin, kurucusu olduğu Kültür Ajansın yöneticiliğini yapıyor.
Emin Mecihan: 08.02.1945 tarihinde Priştine’de doğdu. “İve Lola Ribar” lisesini bitirdi. Çocuk tiyatrosunda rol alan, Priştine Radyosu Türk Sanat Müziği Orkestrasında çalışan Mecihan, Priştine Radyosunda sunuculuk, Priştine Radyo-Televizyonunda müzik sorumlusu olarak çalıştı. Radyo ve televizyonlarda yaklaşık yetmiş eser seslendirdi.
Bekir Hocalar: 11 Kasım 1950 tarihinde Prizren’de doğdu. Oto tamircilik zanaat lisesinden mezun olan Bekir Hocalar, oto tamircisi olarak çalıştı. Kısa güldürülerde rol aldı. Sonra Prizren Türk Tiyatrosunun oyunlarında yeraldı. Pek çok oyundaki rollerini başarıyla yerine getirdi.
Yunus Şimşek: 17.07.1953 tarihinde Prizren’de doğdu. “Doğru Yol” Türk Kültür Sanat Derneği kurucuları arasında yeralan, İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu olan Yunus Şimşek, sanat edebiyat alanındaki çalışmalarını aralıksız sürdürdü. Prizren Radyosu, Priştine Radyosu, Priştine Televizyonu gibi medya kuruluşlarında sunuculuk yaptı. Tiyatro alanında da başarılı hizmetlerin yerine getirilişini sağladı.
Erol Karaibo: 22 Nisan 1965 tarihinde Prizren’de doğdu. Tıp teknisyeni lisesini Prizren’de tamamlayan, küçük yaşlarda müziğe merak salan, “Doğru Yol” Derneğinde şarkı söylemeye başlayan, bağlama çalan Erol Karaibo “Yıldızlar” gurubunda yeraldı. Kosova ve Balkanlarda Türk hafif müziğinin yaşatılmasında önemli katkılarda bulundu. ***
Ahmet Sevgi’den:
Farklılıkların Birlikteliği
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Ahmet Sevgi, kültür dünyamızın parlayan ışıklarından, soyadı gibi sevgi ve saygıyı çevresine dağıtıp, örnekliğini koruyan isim ve imzalardan. Gerçi Ahmet bey bu tür gerçek-ifadelerden rahatsız oluyor, mütevazılığını koruma gayretini sürdürüyor ama, biz inandığımızı, gördüğümüzü dışa yansıtmaya devam edelim efendim.
Ahmet Sevgi’nin yenilerde, daha doğrusu 2009’un sonunda bir kitabı daha günyüzü gördü.
Adı: Farklılıkların Birlikteliği (Kültür ve edebiyat yazıları).
336 sayfayla, Yıldızlar Yayıncılık tarafından basılıp, yayınlanmış. İçerdekiler bölümünden bazı satırbaşları nakledelim, genel bilgi bakımından:
-Bir güfte şairi: Ali Vecdi Bingöl, Victor Hugo, Ekmek üzerine, Şu çılgın Türkler, Yunus Emre üzerine, Gülmenin gücü, Aydın kimdir?, Yine şiir üzerine, Klasik Türk müziği üzerine, Türkülerimiz ve Sedat Sarıgül, Leyla Gencer’i kaybettik, Polonezköy gezisi, Ahlak (Ahmet Sevgi, 5/A-1963)
Yazılar, yayınlananlar.. Ahmet Sevgi isim ve imzasının taşıyıcıları.
Koltuğunda 8-10 karpuzu birden taşıyan, ama karpuzların kırılmaması için başarılı çalışmalar yapan Ahmet Sevgi, TSM alanındaki koro çalışmalarına katılıyor, Şiir ve Musiki toplantıları düzenliyor.. Daha pek çok görevini başarıyla yerine getiriyor. Alkışlamamak mümkün mü?. Tebriklerimi, sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim.
Ahmet Sevgi’nin yazıları, yer ve mekân belirtilerek kaleme alındığı için, sıcak sıcak, kalıcı anılar özelliği taşıyor.
Örneğin ilk yazı “Farklılıkların Birlikteliği”nin girişine bakalım, kısa bir göz atalım:
-“Ailece Alanya’dayız. Haziran 2004’ün son günleri. Yazlığımızdayız. Portekiz’de yapılan Avrupa Futbol Şampiyonası’ndaki bazı maçları televizyondan izliyoruz. Herkes gibi ‘Türkiye bu şampiyonada neden yok?’ diye zaman zaman iç döküyoruz”..
Bu bir anlatım biçimi, örnek efendim.
Farklılıkların Birlikteliği (Kültür ve edebiyat yazıları) adlı kitap, Ahmet Sevgi’nin anılarını, yaşadıklarını yazarken nasıl bir usta olduğunu ortaya koyuyor. Sayfalarda bölümler içinde sıklıkla fotoğraflarla da karşılaşıyoruz.
Ahmet Sevgi’nin bestelenmiş şiirleri de var kitabın arka sayfalarında notalar ve sözler olarak. Ahmet Sevgi’nin “Hocalarım” başlığı altında, fotoğraflarıyla isimlerini sıraladığı koro şefleri: Kadri Şarman, Bülent Uyaroğlu, Timuçin Çevikoğlu, şeklinde sıralanıyor efendim.
Ahmet Sevgi: 16 Nisan 1946 tarihinde Konya’da doğdu. Ankara Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulunu bitirdikten sonra, değişik okullarda öğretmenlik ve yöneticilik yaptı.
Şiir kitapları yanında, mesleki alanda yayınlanmış pek çok kitabı bulunan Ahmet Sevgi, Milli Eğitim Bakanlığı’nın değişik kademelerindeki görevleri yanında, Müsteşar Yardımcısı görevini de yürüttü.
GÜNÜN SÖZÜ: İnsanoğlu; doğduğu yerin, yaşadığı hayatın, almış olduğu havanın, içmiş olduğu suyun, yemiş olduğu ekmeğin, iyilik ve hizmetlerin karşılığında, nankörlük etmemelidir. (Durmuş Öcal- Burdur, Şubat 2010) ***
Rızâ Akdemir’den:
Cumhuriyetin aydın öğretmenine
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Emekli valilerimizden, şair-yazar, hatip sayın Rızâ Akdemir’in, Cumhuriyetin aydın öğretmenlerine mesajı var, selâm ve sevgileri var efendim.
“Yurdun, en uzak köşelerinde Cumhuriyetin bayrağını göklere yükselten aziz öğretmenlerimize sevgilerle” girişinden sonra, 48 beyitte, 96 mısrada zirvelerden ses getiren duygularıyla Rızâ Akdemir, hocamız, hep alkış alan anlatımlarının bir yenisini sergiliyor.
Gazete sütunumun sınırlılığı nedeniyle Akdemir, hocanın beyitlerinin, mısralarının tamamını yer veremiyorum. Özür dilerim. Seçmeye çalıştığım bazı beyitler, mısralar şöyle sıralanmakta:
-Millete hizmet etmiş emekli bir memurum,
Kitaplarla dolu bir evde oturuyorum.
-Dört bin tane dostum var rafta boy boy dizili,
Yıllardır bana yoldaş olan sessiz sevgili.
-Ayşegül torunumdur, can içinde canımdır,
Herkese saygı duyan, küçücük bir hanımdır.
-Sizsiniz çocuklara öğreten A’yı , B’yi,
Sizin eserinizdir ne varsa güzel, iyi.
-Torunum doğruluktan başka gaye bilmesin,
Hayatında hiç başı önüne eğilmesin.
-Aldırmasın kitlenin oyununa, alkışına,
Alnı açık, başı dik yürüsün tek başına.
-İnsanı yücelten şey, ne mevki, ne paradır,
Paraya, pula tapan sadece maskaradır.
-Öğretmenim sizsiniz geleceği okuyan,
İpekböceği gibi kozasını dokuyan.
-Öğretmenin eseri bütün millete şandır,
Öğretmen yolumuzu aydınlatan insandır.
-Öğretmen ki millete doğruyu gösterendir.
Bir çoban çocuğunda Başbakanı görendir.
-Bir ülke ki okulu, eğitimi bozuktur,
O devletin bence hiç kurtuluş yolu yoktur.
-Sevincimiz, şevkimiz ümidimiz sizdedir,
Bize yeni bir hedef vermek elinizdedir.
-Sınıfa bir mâbede girer gibi giriniz,
Onlara başarmanın sevincini veriniz.
-Hani şu çocuk var ya sessiz, sâkin oturan,
Zeki bakışlarıyla, dikkatle bakıp duran.
-Tutarsanız elinden belki bir hâkim olur.
Adalet sarsılmakdan, şaşırmakdan kurtulur.
-Şu arkada küçük kız kalem tutmakta eli,
Onun da bir öğretmen olmak bütün emeli
-Onu düşünüyorum onsekiz yaşındadır,
Bir dağ köyündedir ve tahtanın başındadır.
-Yurdumuz daha sağlam çıksın diye yarına,
Bir şeyler öğretiyor yurdun çocuklarına.
-Çocuklar bir çiçektir, solmasın sulayınız,
Benim bu şiirimi minnet borcu sayınız.
-Yalnız Ayşegül değil, öğrenciniz kim varsa,
Hepsini öpüyorum, kalbime basa basa.
***
İki Şairden birer şiir
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Bendenizle ilgili yazılan şiirlerin kitap haline getirilişi çalışmalarımın sonuna gelindi.
Beni seven değerli arkadaşlarımdan, Vedat Fidanboy (Ankara), Abdülkadir Güler (Söke) 2010 yılının ikinci ayının başında birer şiir daha yazmışlar. Bana ulaştırdılar. Aşağıya alıyor, teşekkür, sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim:
BURDUR DENDİ Mİ AKLA İSA KAYACAN GELİR (Vedat Fidanboy 04.02.2010)
“Burdur Mecnunu” Çok değerli hocam sayın Prof. Dr. İsa Kayacan’a;
*
Doğduğu kente vurgun, yok böyle bir aşık,
Söz ederken köyünden, canına cânan gelir,
Leyla ile Mecnun’u, birlikte anmak gibi;
Burdur dendi mi akla, İsa Kayacan gelir..
*
Öyle bir aşk, sevda ki; tarifi yok, amansız!
İçindeki o ateş, kıpkızıl kor, dumansız,
İsa Burdur’suz olmaz, Burdur’da Kayacansız,
Burdur dendi mi akla, İsa Kayacan gelir..
*
Gerçek âdem olmuştur, aşka erince Mecnun,
Gönül gözüyle her dem, aşkı görünce Mecnun,
Her şair dost bilir ki, Leylâ denince Mecnun,
Burdur dendi mi akla, İsa Kayacan gelir..
*
Yurdunu seven canlar, bu canı takip etsin,
Eğer gücü var ise, kendine rakip etsin,
Tanrım! Her kente böyle, bir mecnun nasip etsin,
Burdur dendi mi akla, İsa Kayacan gelir.
Doğduğu kente vurgun, yok böyle bir aşık,
Söz ederken köyünden, canına cânan gelir,
Leyla ile Mecnun’u, birlikte anmak gibi;
Burdur dendi mi akla, İsa Kayacan gelir..
*
Öyle bir aşk, sevda ki; tarifi yok, amansız!
İçindeki o ateş, kıpkızıl kor, dumansız,
İsa Burdur’suz olmaz, Burdur’da Kayacansız,
Burdur dendi mi akla, İsa Kayacan gelir..
*
Gerçek âdem olmuştur, aşka erince Mecnun,
Gönül gözüyle her dem, aşkı görünce Mecnun,
Her şair dost bilir ki, Leylâ denince Mecnun,
Burdur dendi mi akla, İsa Kayacan gelir..
*
Yurdunu seven canlar, bu canı takip etsin,
Eğer gücü var ise, kendine rakip etsin,
Tanrım! Her kente böyle, bir mecnun nasip etsin,
Burdur dendi mi akla, İsa Kayacan gelir.
*
ÖRNEK İNSAN, İSA KAYACAN (Abdülkadir Güler – 05.02.2010)
Burdur’un Tefenni Ece Köyü’nden,
Örnek bir insandır İsa Kayacan.
Dersler alınıyor her öyküsünden,
Burdur’a hayrandır, İsa Kayacan
*
Fakirin, düşkünün gür sesi olmuş,
Anadolu Basını’nın hür sesi olmuş,
Türkünün, şarkının bestesi olmuş,
Öyküdür, romandır, İsa Kayacan.
*
Sıcak yuvaların ateş közüdür,
Halkının yaşanan, gören gözüdür,
Hem duyan kulağı, dili, sözüdür,
Basında destandır, İsa Kayacan.
*
Tekke Yöresi’nin ünlü ozanı,
Darbuka, sipsi, keman çalanı,
Hamit Çine’den de bilgi alanı,
Başkent’te mihmandır, İsa Kayacan,
*
Sanat dünyasının kültür elçisi,
Halk biliminin de can emekçisi,
Güzel Türkçemizin yılmaz bekçisi,
Bilimde harmandır, İsa Kayacan.
*
Koşuyor dörtnala küheylan gibi,
Sevgi burcunda heyecan gibi,
Kimseye borcu yok Pir Sultan gibi,
Ocakta irfandır, İsa Kayacan.
*
Namı ünlendi, ta…. Hazar’ı aştı,
Sevildi, sayıldı, gezdi, dolaştı,
Burdur dağlarında çiçekler açtı,
Gönlümde sultandır, İsa Kayacan.
ÖRNEK İNSAN, İSA KAYACAN (Abdülkadir Güler – 05.02.2010)
Burdur’un Tefenni Ece Köyü’nden,
Örnek bir insandır İsa Kayacan.
Dersler alınıyor her öyküsünden,
Burdur’a hayrandır, İsa Kayacan
*
Fakirin, düşkünün gür sesi olmuş,
Anadolu Basını’nın hür sesi olmuş,
Türkünün, şarkının bestesi olmuş,
Öyküdür, romandır, İsa Kayacan.
*
Sıcak yuvaların ateş közüdür,
Halkının yaşanan, gören gözüdür,
Hem duyan kulağı, dili, sözüdür,
Basında destandır, İsa Kayacan.
*
Tekke Yöresi’nin ünlü ozanı,
Darbuka, sipsi, keman çalanı,
Hamit Çine’den de bilgi alanı,
Başkent’te mihmandır, İsa Kayacan,
*
Sanat dünyasının kültür elçisi,
Halk biliminin de can emekçisi,
Güzel Türkçemizin yılmaz bekçisi,
Bilimde harmandır, İsa Kayacan.
*
Koşuyor dörtnala küheylan gibi,
Sevgi burcunda heyecan gibi,
Kimseye borcu yok Pir Sultan gibi,
Ocakta irfandır, İsa Kayacan.
*
Namı ünlendi, ta…. Hazar’ı aştı,
Sevildi, sayıldı, gezdi, dolaştı,
Burdur dağlarında çiçekler açtı,
Gönlümde sultandır, İsa Kayacan.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder