KONUK YAZAR: Abdullah Çağrı ELGÜN
* Rütbesi ve aklı bıraktığı eserlerde görülen, haberleşmede rekor kıran,
imkânsız sözünü lügatlerden silen;
Prof. Dr. İSA KAYACAN’A
VEFA BORCUMUZU ÖDEMELİYİZ
* ”Bana Yazılan Şiirler” adlı kitabıyla yakından tanıdığımız İsa Kayacan’ın; Ders kitaplarında yer alması, adına müze kurulması, hayatının belgeselleştirilmesi, Burdur başta olmak üzere, hizmet ettiği yerlerde heykellerinin dikilmesi çalışmalarını başlatıyoruz….
***
ANKARA-) İsa Kayacan’la ilgili istatistikî rakamları burada tekrarlamak anlamsız; fakat İsa Kayacan kendi cebinden posta masraflarını karşılayarak sayısı yüz binlere varan insanlara ulaşabilmesi, insanoğlu için “imkânsız” sözünü lügatlerden silmektedir. Bu durum, insanın isteyince yapamayacağı şeyin “imkânsızın” olmadığını göstermesi açısından enteresan ve heyecan vericidir.
Prof. Dr. İsa Kayacan, insanî bir gayretle, nasıl insanüstü bir çalışma, disiplinle başarının yakalanabileceğini bizlere gösteriyor: “Söz uçar yazı kalır.”
“Her insan, bıraka her yerde bir eser,
Eseri olmayanın yanında yeller eser. (Mevlânâ)”
Kimileri “ben şöyle yaptım, böyle ettim” deyip laf kalabalığı yaparken İsa Kayacan, “yaptım!..” demiştir. İnsanlar için önemli olan, kalıcı ve gelecekte hatırlanacak izler bırakabilmektir.
“Ayinesi iştir kişinin, laf’a bakılmaz,
Şahsın görünür, rütbe-i aklı eserinde (Ziya Paşa)” dediği gibi, Prof. Dr. İsa Kayacan’ın rütbesi ve aklı, bıraktığı eserlerde görülmektedir.
2 bin 750 şairin, 11 bin 420 şiirine köşesinde yer verdi.
Sanatçılardan kendisine gelen mektup sayısı, 34 bin 225 ve kendisinin sanatçılara gönderdikleri postanın sayısı ise 45 bin 720’ye ulaşarak hafızalara durgunluk vermiş ve haberleşmede rekor kırmıştır.
Prof. Dr. İsa kayacan için ne kadar söz söylense beyhude olur; çünkü Kayacan’ın meydana getirdiği eserler, bize onun hakkında yeterli derecede bilgi aktarmaktadır.
Şimdi biz: “yaşayana verilen bir tek gül, ölüye verilen tantanalı çelenklerden çok daha kıymetlidir.” sözünü hatırlamalıyız.
İSA KAYACAN İÇİN NE YAPMALIYIZ?...
Memlekete malıyla, canıyla bu denli hizmet eden ve hayatını vatanı, milleti, insanı uğruna sebil yapan insana, vefâ borcumuzu nasıl ödemeliyiz?..
İsa Kayacan yapacağını yaptı, yapmaya da devam ediyor.
Peki biz ona ne yapmalıyız?..
Yaşarken biz bunları yapmaz isek, büyük vefasızlık olur. O zaman biz de onun hizmet ettiği her bölgeye heykeli dikilmelidir. Başta doğduğu yer, Burdur; sonra Ankara ve giderek hizmette bulunduğu yerler olmak üzere, çocuklarımıza öğretmeliyiz. Ders kitaplarına almalıyız. Şiirlerimizle, makalelerimizle tanıtmalıyız.
- Yeter mi?
- Hayır!..
1. Bunca zaman harcadığı paranın toplamın iki katını kendisine ödül olarak vermeliyiz.
2. Yaşı ne olursa olsun bir üniversitede kendisine bir kürsü vermeliyiz..
3. Bir zengin bulup birkaç yerden ev bağışlanmasını sağlamalıyız.
4. Adına bir müze kurmalıyız.
5. Yaşayan değerlerimiz olarak filmini çekmeli, belgeselini yapmalıyız.
6. Kendisine uygun zamanlarda yaz tatilini geçirebilmesi için bir yazlık hediye etmeliyiz.
7. Rahatça dolaşabilmesi için iyi bir araba vermeliyiz.
8. T.B.M.M’ de kendisine bir oda verilip, sürekli müşavirlik göreviyle istediğinde gelip burada kalabilmesine ve kendisine her konuda danışılabilmesine imkân tanımalıyız.
TYB, MESAM, SESAM, İLESAM, Türkiye Yazarlar Birliği, İlim ve Edebiyat Eserleri Sahipleri Meslek Birliği, gibi kuruluşlarda adına özel günler düzenlemeliyiz.
Kendisini genç kuşaklara örnek insan, örnek vatandaş, örnek yazar, örnek sanatçı olarak göstermeliyiz...
Buralarda da bu yazarın kendisine ait bir bilgisayarı ve çalışma odası olması için girişimlerde bulunmalıyız.
Yaşayan değerlerimize önem vermez, hak ettiği ilgiyi göstermezsek, yarın bu fedakârlığı başkalarının yapmasını, böylesi eziyet ve sıkıntıya katlanmasını, gecesini gündüzünü heba etmesini bekleyemeyiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder