14 Ekim 2011 Cuma

29 Eylül - 12 Ekim 2011

Burdur Valisi Süleyman Tapsız: 2.Abdülhamit dönemine ait Günalan Köyündeki saat, Antalya Vakıflar Bölge Müdürlüğü envanterine kayıtlı
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Soldan sağa: Hasan Türkel, Süleyman Tapsız, Hüseyin Kayacan
Zaman geçer, değişik olaylar gündeme gelir, getirilir. Burdur, doğduğum, doyduğum, “Herkes beni Ankaralarda sanır/ Burdur’da bir dam çökse için parçalanır” dediğim ilimdir, ilimizdir.
Burdur’un, Burdurlunun yükseltilmesi, belirli bir çizginin altına indirilmemesi için çalışır, çabalarız. 1990’lı yılların sonunda, Şalvarsporla ilgili haberler sıklıkla gündeme gelirken, getirilirken, Burdur merkezde çalışan bir gazeteci arkadaşımız, Şalvarspor’u rencide edecek bir haber yazıp yaygın basında yayınlatınca, Ankara’dan arayıp, kendisinin Burdur açısından doğru bir haber yapmadığını hatırlatmış, tartışmıştık. Bu arkadaşımız sonradan, bu yanlışından, yanlışlarından dönüp, Burdur’a zarar verecek haberlerden uzaklaşarak, bizce doğruları yakalamaya başlamıştı.
Son günlerde, haftalarca Burdur Valisi Süleyman Tapsız’la ilgili bir “Saat olayı” yaratılmak istendi, yaratıldı ve Burdur sınırlarına taşan, haberler, yayınlar yer alarak, Burdur imajının yüksek seviyede tutulması ilkesi dışına çıkıldı. Bu konuyla ilgili, birinci ağızdan dinlemek, anlatılanları okumak fırsatı bulduk.
Burdur merkezde ofset tekniğiyle günlük yayınlanan “Burdur Gazetesi”nin 04 Ekim 2011 tarih ve 19 bin 106 ncı sayısının 1,5, 6 ve 7 nci sayfalarında, “Şehirde ve ülkede gündem” ana başlığı altında, iki deneyimli gazeteci, Hasan Türkel ve Hüseyin Kayacan’ın, Vali Süleyman Tapsız’la yaptıkları bir röportaj yer aldı.
Röportajda, sorular netti, cevaplar açık ve anlaşılır biçimdeydi. Hatta, Sayın Valinin artık Burdurlu olduğu belirtiliyor, gazetecilere, “Nereye oturmak istersiniz gali” dediği, Burdurlu ağzıyla konuştuğu naklediliyor, Vali Tapsız’ın; “Mülki idare amirleri olarak görev yaptığımız yerleri benimsiyoruz ve kendimizi oralı olarak görüyoruz” dediği nakledilerek söze başlanılıyordu.
Burdur Gölündeki su çekilmesi, “Göle mutlaka dışarıdan su kaynağı bulmamız lazım” cümlesiyle çare aranması gerektiği, 100 dönümlük bir alana Teknokent ve Fuar alanı kurulacağı, gibi pek çok konuda sorulara verilen cevaplar, Burdur Gazetesinin ilgili sayfalarında yer aldıktan sonra, Hüseyin Kayacan’ın bir sorusu üzerine “saat olayı” gündeme geliyor, Burdur Valisi Süleyman Tapsız bu konuda şunları söylüyordu:
- Geçen yıl köyleri gezerken, Günalan Köyüne gittiğimde saati orada gördüm. Kırık, çalışmaz vaziyette duruyordu. Televizyonlarda konuşanlar, açıklama yapanlar yalan söylüyor. Bu saati getirttim. Konuyu araştırdığımızda, saatin, 2.Abdülhamit döneminde, tahta çıkışının 30.yıldönümü anısına belli illere saat ve benzeri hediyelerin gönderildiğini, bu saatin de Burdur Ulu Camiye hediye olarak gönderildiğini öğrendim. Bu saatin o köye ait olduğunu kim belgeleyebilir? Saat burada, Valilikte zaten emanet olarak duruyordu.
Saatin, Antalya Vakıflar Bölge Müdürlüğünün envanterine kayıtlı olduğunu öğrendik. Üç aylık bir çalışma neticesinde, saat çalışır hale getirildi. Değeri 77 bin liraymış. Ben “kırarım da vermem” demişim! Bu kadar değer verdiğim bir şey için niye bu lafı söyleyeyim ki? Benim evim konağım değil. Bunu ben buraya koyalı bir yıl olmuştu. Bu olayın bir yıl sonra gündeme gelmesi, anlamlı ve ülke gündemindeymiş gibi lanse edilmesi ne derece doğru? İlimizin kalkınmasına, gelişmesine zaman harcamalıyız. Nelerle uğraşıyoruz, vah ki vah!***
Burgaristan’da yayınlanan “Tuna Boyu” Dergisinin sayfalarındaki bilgi zenginliği
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Bulgaristan’da faaliyet gösteren “Goren Dunav”, Bulgaristan’da Türk ve Bulgar Kültürünü Araştırma Vakfı’nın yayın organı olan Tuna Boyu dergisi iki ayda bir yayınlanarak, 70 nci sayısına ulaştı.
Söz konusu Vakfın, Türkiye Temsilcisi, araştırmacı- yazar, çevirmen İsmail Tunalı dostumun sürekli gönderdiği “Tuna Boyu” Dergisinin 69 ve 70 nci sayılarının sayfalarında gezdiğimizde, bilgi zenginliğiyle karşılaşılıyor.
32 sayfalık Tuna Boyu Dergisinin içeriğinde yer alanların sıralanışında; Rıfat Gökçen, Mehmet Atan, İsmail Tunalı, İsmail Bekir Ağlagül, Sabri Alagöz, Mustafa Mehmet, Burhan Kaçar, Mehmet Arslan isim ve imzalarıyla karşılaşıyoruz.
İsmail Tunalı hoca, Tuna Boyu Dergisinin 69 ncu sayısının 30 ncu sayfasında, “Prof. Dr. İsa Kayacan 68 yaşında” başlığıyla bir değerlendirme yapmış, kadirbilirlik içinde duygu aktarımlarında bulunmuş. Teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Ayrıca, İsa Kayacan’a verilen “Goren Dunav; Vakfı ödülü haberi. Rıfat Gökçen’in Cumhuriyet Bayramında, başlıklı beş ayrı dörtlükten oluşan şiiri dikkat çekiyor.
Bu şiirin ilk dörtlüğü:
- Yıldan yıla büyüdük yüzümüzdeki akla,
Yurdumuzu yücelttik ay-yıldızlı bayrakla,
Cumhuriyet bizlere Ata’nın armağanı,
Dünya durdukça koru, onu kalbinde sakla.
Mustafa Mehmet’in, “Balkanlarda Türk Kültürünün dünü- bugünü ve yarını hakkında bazı gözlemler (I)”başlıklı araştırması dikkat çeken yazılardan, değerlendirmelerden biriydi.
Tuna Boyu Dergisinin 70 nci sayısının ilk sayfasında, rahmetli Bülent Ecevit’in Atatürk’e başlıklı, adlı şiiri yeralmış. Sonraki sayfalarında:
Tarih sayfalarından Ulu Önder Atatürk’ün ölümü (Mehmet Arslan- Cumalı),
Atatürk şiirleri (Mesut Tercan, Mehmet Salihoğlu, H.Ali Yücel, M.Necati Öngay), 
Anılarda Atatürk (Mehmet Atan),
M. Türker Acaroğlu 96 yaşında (İsmail Tunalı),
Türker Acaroğlu’na saygı (Arslan Kaynardağ),
Bir Anı: Siyasi miyopluk mu, yoksa gerçekleri saptırmak mı? (İsa Cebeci),
Şiirler: M.Ferhatoğlu- Şükrü Sungur, Hasan Mutlu,
Dünkü günleri anımsarken- Mahallenin ninesi (Ahmet Tımış),
Biyografiler- Kaybettiklerimiz: Yusuf Durul (1917- 1992, Mücella Kahveci),
Dergimiz yankıları: İsa Kayacan’ın “Bulgaristan’daki Tuna Boyu Dergisinden, sayfa sayfa” başlıklı, Gaziantep’te Zafer Gazetesinde yayınlanan, makalesi.
Bulgaristan’da yayınlanan Tuna Boyu Dergisinde yayınlanan, makalesi.
Bulgaristan’da yayınlanan Tuna Boyu Dergisinin Goren Dunav Vakfı adına sahibi ve Yazı İşleri Müdürü: İsmail İ.Kelov, Yayın Koordinatörü: Sarper Selhep, Yayın Danışmanı: Servet İ.Osmanova, Halkla İlişkiler Müdürü: Zümrüt İsmailova, Yayın Kurulu var 6 kişiden oluşan. Bulgaristan içi temsilcilikleriyle, Türkiye temsilcilikleri var ayrıca efendim.
            GÜNÜN SÖZLERİ:
1. Baba bilgisiyle adam olunmaz (Türk Atasözü)
2. İnsanın cahil olduğunu bilmesi, bilgiye atılmış bir adımdır (Disraeli)
3. İşi çok olanların gözyaşları için vakitleri yoktur (Lord Byron)
4. Herkesin sizden iyi bir şekilde söz etmesini mi istiyorsunuz?. Öyleyse kendinizi övmeyin (Pascal)
5. İhtiyacımız sevgi, kuru, gururlu ellerde yetişmez/ Bülbüller sevgi olmayan kuru dallara konsa bile, ötüşmez (İsa Kayacan)
***
Burdur –Gölhisar’daki Teke Yöresi 4. Yâren Gecesi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Yaylalar diyarı ve kültürlerin harmanı olduğu Burdur- Gölhisar’da Halk Eğitimi Merkezi Müdürlüğünce, bu kuruluşumuzun Müdür Baş Yardımcısı ve arkadaşlarının gayretleriyle düzenlenmekte olan, Teke Yöresi Yaren Gecesinin 4 ncüsü 10 Ekim 2011 tarihinde, Gölhisar ilçemizin, Belediye Kapalı Spor Salonunda gerçekleştirildi.
Bu ,Teke Yöresi Yâren gecelerinde; Gölhisar ve çevresinde mevcut; mahalli saz ve söz ustalarını bir araya getirerek bu sanatçıların tecrübelerini, deneyimleri halka göstermek ve çevrede mevcut yöre kültürünü gelecek kuşaklara aktarmanın hedeflendiği kaydediliyor.
Teke Yöresi 4.Yâren Gecesi programı detaylı olarak şekillendirilmiş. Programda hangi sanatçı, kiminle çalıp söyleyecek ve kaç dakika sahnede kalacak, türküler, saat ve dakikalar itibariyle sayfalara dökülmüş. Ancak uyumunda bazı zorlukların gözlendiğini kaydetmeliyim.
Teke Yöresi 4.Yaren Gecesi programı, Belediye Başkanı Veli Cantilav, İl Kültür ve Turizm Müdürü Mehmet Tanır ve Kaymakam Hüseyin Kürşat Kırbıyık’ın konuşmalarıyla başladı. Bu satırların yazarı İsa Kayacan olarak 8-A4 boyutuyla, broşür biçiminde hazırlayıp, 75 adet çoğaltıp gönderdiğim; “Burdurlu Teke Yöresi Yarenleri” adlı yayın çalışmamın, program içinde dağıtıldığını gördüm. Bu çalışmamda, ilk iki sayfada Burdur mahalli sanatçılarıyla ilgili genel bir değerlendirme, yöre türkülerinin bir arada yorumsal sıralanması ve 12 ayrı bölümden oluşan, Yarenlerle ilgili şiirsel bir anlatımım vardı. Bundan birkaç bölüm okumak isterdim!
Gölhisar Halk Eğitimi Merkezi Müdürlüğünce düzenlenen Teke Yöresi 4.Yaren Gecesine çağrılanların sıralanışı şöyleydi:
1- Burdur’dan: Hamit Çine, Sümer Ezgü, Taner Ezgü, Taner Ezgü, Süleyman Yakan, Ahmet Can ve Hasibe Can, 2- Gölhisar’dan; Şahin Akay, Güner Özkan, Ramazan Aktaş, Necati Arslan, İnan Ekinci, Yrd.Doç.Dr.Hatice Ekinci, Yrd. Doç. Dr. Kadriye Türkan, Recep Hasyalçın, Ümmet Çelik, Battal Kırali, Özer Oğuz, Çağatay Tunç, Hüsnü Cakar, Osman Akkoç, Mustafa Avcı, Mehmet Başaran, Ömer Türker, Ramazan Şengün, Ali Çakır, Emrah Ceylan, Mustafa Şenyurt, Muhammet Erkılıç, 3- Çavdır’dan; Habib Özyurt, Şeref Yörük, Recep Yörük, Oktay Yörük, Eşref Özer, 4- Dirmil’den; Ferhat Erdem, Mehmet Ali Kayabaş, Hüseyin Demir, İsmail Evcil, Aşık Ömer Erkan, İsmail Türkkan, Servet Tekin, Bayram Bayraktar, Hüseyin Aykan, Abdullah Türen, 5- Çameli’nden; Hayri Dev, Şevket İren Kızılırmak, Bayram Dev, Zafer Dev, Cemil Çağdaş, Alper Çağdaş, 6- Yeşilova’dan; Salih Urhan, 7- Tefenni’den; Prof. Dr. İsa Kayacan, Ahmet Çoban, 8- Fethiye’den: Hasan Bülbül, Arif Sümbül, Ramazan Kıvrak.
Yukarıda ismi geçenlerden bazılarına, (bu satırların yazarı da var) belgeleri verildi. Zor bir organizasyon. Uygulaması da bir o kadar zor. Ama başarıyla gerçekleştirildiğini, Teke yöresi folklorunun değişik özellik ve güzellikleriyle sergilendiğini kaydederken, bu gecelerde, özellikle ve öncelikle müzik ağırlıklı çalışmalara, seslendirilmelere yer verildiğini gözlüyorum.
Bu konunun tabiatı gereği doğru…
Ama söz bölümü için (açılış konuşmaları hariç) bir sıkıntı var. Örneğin bendeniz yeterince ne konuşabiliyorum, nede söylemek istediklerimi anlatabiliyorum!
Üstelik yeterince tanıtılmıyorum! Ankara çıkışlı, Burdur merkez aktarmalı uzun bir yolculukla ulaştığım Gölhisar’daki bu gecelere gidip gitmeme konusunda beliren tereddütlerim üzerinde bir değerlendirme yapmak istediğimi üzülerek ifade etmek istiyorum.  
***
Mehmet Nuri Parmaksız’dan:
Şiir-kültür ve edebiyata dair denemeler
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Mehmet Nuri Parmaksız, genç, dinamik, ilerisi için ümit veren kalem ve imza sahiplerinden. Son yayınlandığı ve merkezi Ankara’da bulunan Akçağ Yayınları arasında Günyüzü gören 256 sayfalık; Şiir- kültür ve edebiyata dair: DENEMELER, adlı kitabı önemli bir yayın çalışması, yayın gerçekleştirilişidir.
Mehmet Nuri Parmaksız bu yeni kitabını bendenize; “güzel insan, değerli dost, önemli kalem İsa Kayacan’a en derin hürmetlerimle 08..10.2011” ithafıyla imzaladığı için, teşekkürlerimi, sevgilerimi sunuyorum öncelikle.
Kitap içinde yer alan denemelerden bazı başlıklar sunmak istiyorum içindekiler sayfalarından:
- Şiir nedir, Şiir üzerine düşünceler, Şair kimdir?, Şiirimiz nereye gidiyor?, Şiirin okulu olur mu?, Şiirimizde vezin meselesi, Şiir estetiğimiz ve kafiye meselesi, Divan şiiri, Aruz, gelenek ve biz, Şiirimizde imge meselesi, Mevlâna’ya anlamak üzere, Yahya Kemâl ve şiir dili, Bir tahlil denemesi, Cahit Sıtkı Tarancı, Mehmet Turan Yarar, Eşikteki Adam: İsa Kayacan.
Biliyorum ki, Mehmet Nuri Parmaksızın bu denemeleri, değişik gazete ve dergilerde yayınlandı. Örneğin bendenizle ilgili olanı, 10-15 gazete yeraldı. Denemelerin yayınlandığı gazetelerden, dergilerden dipnot olarak isim ve tarihler- sayılar verilse daha iyi olmaz mıydı? diye düşündüm. Çünkü kitabın yayın tarihi esas alınarak değerlendirilecek bu yazılar- denemeler, yayın tarihleri eski olduğu için, o yılların kaydedilmesi üzerinde şöyle bir an değerlendirme yaptım!
İki buçuk sayfalık önsöz Mehmet Nuri Parmaksız imzasının taşıyıcısı… Parmaksız hoca önsözün bir yerinde; “Şiir ve edebiyat konusundaki denemelerimle çağımız şiiri, sanatı, edebiyatımız ve kültürü açısından kendimce farkına vardıklarımı ve gördüklerimi anlatmaya çalıştım” diyor.
Şiir nedir? Sorusunun cevabını; “Gerçek şiir ne bir düz yazıdır, ne de kelimelerin hafızamızdan kalemimize öylesine yansıması. Şiir yazmak bu kadar kolay bir iş olsaydı; herkes şair olurdu” şeklinde veren Mehmet Nuri Parmaksız’ın gerek bu kitabı, gerek önceki yıllarda yayınladığı kitapları, edebiyat tarihimiz açısından önemli birer yer tutacak hissedilip, aranacaklardır. Çünkü, Mehmet Nuri Parmaksız imzası, giderek önem kazanmakta, olgunlaşmakta, meyveleri tatlılaşan ağaçlar gibi edebiyat dünyasıyla selamlaşmaktadır. Tebriklerimi, sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim.
Mehmet Nuri Parmaksız: 1974 yılında, İstanbul’da doğdu. Gazi Üniversitesi Fen – Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun oldu. Ülkemizin değişik yerlerindeki okullarda Edebiyat öğretmeni olarak çalıştı. Halen, Ankara- Gölbaşı Anadolu Lisesinde Edebiyat Öğretmeni olarak görev yapıyor.
Değişik dergi ve gazetelerde, şiir ve makaleleri yayınlandı. Kısa adı İLESAM olan, İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliğinin Genel Başkanlığını yapan Mehmet Nuri Parmaksız, Radyolarda programlar hazırlayıp sundu. Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Halk Edebiyatı alanında mastır yapan, 10 ayrı kitabı yayınlanan Parmaksız, pek çok kuruluşun üyeleri arasında yer alıyor.
         ***
M. Kemâl Yılmaz Denizinden
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Deniz enginliği, zenginliği içinde olan kalemlerimiz, kalem sahiplerimiz. Aydın eski Milletvekili, eğitimci, araştırmacı, şair M. Kemâl Yılmaz’ın geçmiş yıllarda yayınladıklarıyla, onunla ilgili yazılan bir yığın belge, dergi, kitap sayfaları arasında gezinti yapmanın, yapabilmenin zor olduğunu biliyorum. Ama denemek istiyorum efendim:
Merkezi Söke’de bulunan, Söke Şair ve Yazarlar Derneği’nin yayın organı, edebiyat kültür, sanat ve turizm dergisi Sarızeybek’in Mayıs-Ağustos 2010 ayları için yayınlanan 48 nci sayısının “M. Kemal Özel Sayısı” olarak gün yüzü gördüğünü öğreniyoruz, görüyoruz.
48 sayfalık özel sayıda, M. Kemal Yılmaz anlatılmış, O’nun şiirlerinden örnekler verilmiş, hocayla ilgili yazanların değişik zamanlardaki birlikteliklerinin anısı olan fotoğraflara yer verilmiş. Sarızeybek’in M. Kemal Yılmaz Özel sayısında imzaları bulunanların, M. Kemal Yılmaz’la ilgili görüşlerini ortaya koyanların bazılarının isimlerinden sözetmek istiyorum. Bunlar;
Tülay Sarayköylü, Halil Özşarlak, Ali Sarayköylü, Yaşar Çağbayır, Abdülkadir Güler, O.Hasan Bıldırki, Şükrü Öksüz, Aşır Tunca, Cemal Şimşek, Mustafa Kademoğlu vd.
M. Kemal Yılmaz hocanın 1950’li yıllardan itibaren, dönemin en önemli sanat-edebiyat Dergisi Varlık’ta yazdığını, şiirleriyle okurlarıyla selamlaştığını görüyoruz.
M. Kemal Yılmaz’ın yazdıklarından, yayınladıklarından, kitap, dergi ve gazetelerde yer alanlardan bazılarının başlıklarını verelim, bilgi ve belge olması bakımından:
Şair Ahmet Kutsi Tecer (Çağrı Dergisi, Temmuz 1996), Külebi’de gitti (Cumhuriyet, Atatürkçü Düşünce, Mücadele Gazetesi 24.06.1997), Atatürk’ün keşifleri (Aydın, Mücadele Gazetesi 28, 29, 30 Ocak 1999), Ölmek, kavuşmak olsa (Alanya, Güncel Sanat Dergisi (Mart-Nisan 2010), Kitaplar, ah o kitaplar (Yaban Ellerde kalanlar- M. Kemal Yılmaz, 2006) Çanakkale şehitler.. şehitler (M. Kemal Yılmaz, Müdafaa-i Hukuk Dergisi, Mart 2002, sayı: 43), M. Kemal Yılmaz Şiirlerinden birer bölüm:
SEVGİLİ ŞEHİTLERİMİZ
Adamı boşa almazlar askere,
Bazen tez gelir,
Bazen hiç gelmez o tezkere.

LUXEMBOURG BAHÇESİNDE  (Varlık Dergisi Ocak 1950)
Kaç kafa yazdım, kaç kafa bozdum,
Yıllardır çözemediğim mesele:
Liseliler geçiyordu önümden,
Dudak dudağa, el ele.

GÖÇÜK’TEN  (Varlık Dergisi, Mayıs 1960)
Nasıl kalem tutsun ama üşüyen eller;
Gelip de ben yanayım bari sobanda.
Sınıfların yine ılıcak olsun,
Köyümün beyaz okulu benim.
Yeter ki küçük kardeşlerimi,
Sen, durma okut öğretmenim.
***
Birdal Can Tüfekçi şiirlerinden mısra mısra
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Yazılarımızın girişindeki cümlelerimin klasikleştiğini görüyorum: Muğla ilimizin Dalaman İlçesinde yaşayan, buradan gönderdiği şiirleriyle sütunlarımdaki yerinden bizlere seslenen Birdal Can Tüfekçi, şiirimizin bilinen, beğenilen ve alkışlanan isim ve imzalarından. Birdal hanımın iki şiiri var sütunumda. Bunlar, Geliyorsun ve Unutmak mümkün değil başlıklarıyla karşımıza çıkıyorlar. Bu şiirlerin mısralarının sıralanışında, sütunumdaki yer sınırlılığı nedeniyle, bendenize özgü bazı mısra sıralama değişiklikleri yapacağım efendim:
GELİYORSUN (Bircan Can Tüfekçi)
Aşkımı, ben seninle yaşamaya varım da,
Güneş olsan erirdim, zirvendeki karın da,
Güller açtı ömrümün, ikinci  baharımda.
Fırtınayla, boranla, güz gibi geliyorsun.

Tenime nakış nakış, işleyerek aşkını,
Senin için ayırdım; şu gönlümün köşkünü,
Yüreğimden gönlüne, yol alırken kış günü,
Kavuşmak hayalime, naz gibi geliyorsun.

Kara sevda çekerken, dağların arkasından.
Saklanıyor yüreğim, sevdanın korkusundan.
Bir türlü kavuşmayan, hasretlik türküsünden,
Name name dökülüp, söz gibi geliyorsun.
Son dörtlük: Sabrımı sınıyorsun, ayrılığı sunarken/ Tutuşan kalbim sensiz, alev alev yanarken/ Aşk çeşmesinin suyu, çağlayarak akarken/ Yanan şu yüreğime, buz gibi geliyorsun. (Dalaman: 05 Eylül 2011)
UNUTMAK MÜMKÜN DEĞİL (Birdal Can Tüfekçi) 
Birdal Can Tüfekçi imzasının taşıyıcısı bu şiir yedi ayrı dörtlükten meydana gelmiş. Biz bu şiirde de kendimize özgü bir yer kazanma biçimi ortaya koyacağız.
Kokladığım havada hep senden koku,
Kalbime saplandı, sevdanın oku,
Günden güne artarken, hasretin şoku,
Nasıl unuturum  ki, sevdiğim seni.

Dediler ağır olur, sevince suçun,
Yastığımda dururken, birkaç tel saçın,
Cenneti verseler de, ayrılmam için,
Nasıl unuturum ki, sevdiğim seni!
Üçüncü dörtlük: Sitemler edersin arayıp da sorarken/ Gördüğün düşlerini, hayra yorarken/ Yüreğim her yerde, seni ararken/ Nasıl unuturum ki, sevdiğim seni.
Dördüncü dörtlük: Bende midir bu sevdanın kusuru?/ Gönül kalem yıkıldı, tarumar suru / Bedenimi sararken, aşkımın nuru/ Nasıl unuturum ki, sevdiğim seni.
Sensiz güneşim batar, akşama döner,
Mor dağların ardına, korkular siner,
Denizler tutuşur da, bulutlar yanar,
Nasıl unuturum ki, sevdiğim seni!

Yüreğimse aşkından, şaşkına döndü,
Gezdiğimiz yerlere, hasretin sindi,
Kalp de akşam oluyor, şimdi ikindi,
Nasıl unuturum ki, sevdiğim seni!.
Son ve yedinci dörtlük: Birdal der ki, yokluğun, acı ızdırap/Sensiz deli gibiyim hallerim harap/ Unut diyorlar bana, ama nasıl, yarab/ Nasıl unuturum ki, sevdiğim seni. (Dalaman: 07 Haziran 2011- 17.45)
***
Üç isim ve imzadan birer şiir
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Masamdaki şiirler arasından seçtiğim üç şiir var. Bu şiirlerin imza sahipleri;
Tekirdağ Yeni İnan Gazetesinde “Pembe Panjurlu Pencere” adlı köşesinden seslenen Cahide Ulaş Aytar hocanım “Mutluluğa adım atışının yıldönümünde”, eşi Kadri Aytar’ın yazdığı “Ne olur” başlıklı Gebze- Kocaeli çıkışlı şiiri, Tekirdağ Yeni İnan Gazetesinin 26 Eylül 2011 tarihli köşesindeki sütunlarda yayınladı. Bu şiir var sütunumuzda.
Ankara’dan, şiir ve yazılarıyla seslenen Dr. Kazan Dağyakalı’nın Eylül 2011 tarihli “Şahit” adlı şiirinin ardından,
Muğla ilimize bağlı Dalaman İlçemizden, şiirleriyle bize ulaşan Birdal Can Tüfekçi’nin kısa bir şiiri var efendim. Buyurun birlikte okuyalım:
NE OLUR (Kadri Aytar)
Bir ömür seninle baş başa kalsak,
Hayatı beraber koşsak ne olur.
Bütün yıldızları bir bir dolaşsak,
Zamanı beraber aşsak ne olur.
               
Şarkılar söylesek aşkın dilinden,
Nağmeler dinlesek seher yelinden,
Bahar yağmuruyla duygu selinden,
Gönül ırmağına taşsak ne olur.

Dudaktan dudağa bir şiir gibi,
Gönülden gönüle bir nehir gibi,
Yıldızlara hasret bir şehir gibi,
Derin uykulara dalsak ne olur,

Kuşlar gibi geçip tüm hudutlardan,
Selamlar iletsek ak bulutlardan,
Kovup alemleri şen duygulardan,
Sonsuz mutlulukla coşsak ne olur.
ŞAHİT (Dr. Kazan Dağyakalı)
Sahip olmaya değil,
Şahit olmaya geldiğini unutarak
Hırslarına yenilenlerle dolu dünyada.
Arzularına tutsak insanlarda.
Kelebek ömrü kadar süren.
Sevgiler gördüm…
Her şeyi çarçabuk tüketenlerimiz,
Sevgileri de tükettiler yaşamadan…
Hani var mı şimdi dillere destan,
Ferhat ile Şirin, Aslı ile Kerem,
Sevda hastalığı idi eskiden verem…
Şimdi hangi sevda var ki,
Dolu dolu yaşanıp, tadıyla biten…
Farkına varmadan geçen zamanın,
Neler biriktirdiğini hisseden bilir…
Tütsüler yaptım geceler boyu,
Cemaneler çektim sabahlara dek,
Sen gelirsin diye ümit ederek,
Hüsrana uğradım, her seferinde.
Bu beden, bu yürek, bu gözler Şahit..
KÜSTÜM (Birdal Can Tüfekçi)
Yazmıyorum artık,
Duygular suskun.
Sevmiyorum artık,
Yüreğim küskün.
Zakkumlar açarken,
Gelirim demiştin.
Gelmedin ya canım,
Dalyana küstüm.
***
Hasan Hisarardınlı’dan:
Hayatın içinden
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Isparta ilimiz merkezinde yaşayan, hemşehrim Hasan Hisarardınlı’nın ‘Hayatın içinden’ adlı şiir ve makalelerinden oluşan 100 sayfalık kitabı, Kerim Özbekler aracılığıyla bana ulaştı, ulaştırıldı.
            Hayatın içinden, kelimelerinin altında, parantez içinde ‘Limon satsam geçinirim’ kelimeleri yeralıyor kapakta.
            Sümer Şenol imzalı bir önsöz var. Bu önsözün bir yerinde; “Emekli Astsubay ve Gazi Hasan Hisarardınlı, emekli asker. Yazıları Isparta kokuludur. Anılarla yüklüdür. Yarınlara, hep yarınlara yöneliktir” deniyor.
            Isparta merkezinde yayınlanan Gülses Gazetesindeki, “Hayatın içinden-Kartal’ın köşesi” başlığıyla yazdığı yazılarından seçmelerle, şiirler ve arka sayfalarda da komando Kartal Başçavuş Hasan Hisarardınlı’nın değişik zamanlardaki, görüntülerindeki fotoğrafları yeralmış.
            Gazetelerde yayınlanan, Hasan Hisarardınlı makalelerinin başlıklarından bazıları üzerinde bir göz atalım: Limon satsam geçinirim, ucuz uyanıklar, Şehit kanı üzerinde pazarlık olmaz, Apo asılmayacaksa, madalyalarımızı da alsınlar, Personel iyi davransın, Gaziler, Sizi unutmayacağız, Şehit nurlu, gazi onurludur, Bizim için gurur, Başarısızlık, sabır ve tahammül vd.
            “Bugünü düşünmeyenin, yarını olmaz, yalvarmaya kananın sonu olmaz” diyen Hasan Hisarardınlı, yazılarıyla toplumun yönlendirilmesi yönünde adımlar atıyor. Doğruların içinden çıkıp, edindiği tecrübeleriyle dikkat çekiyor. Herkes tecrübelerini dışa yansıtmada cimri davranmasa, herkes Hasan Hisarardınlı olsa, olabilse!..
            Sayfa 30’daki “Dost kimdir?”den:”Öyle hasret kaldık ki dosta. Tedirginlikler, insanı gerçek dostu tanımada bile acizleştiriyor. Dost kimdir, kime dost denir, bilmekte zorlanıyor insan”..
            Gaziler Derneği Başkanı olan, Hasan Hisardınlı’nın değişik konularda yazdığı şiirleri de var. Bu şiirlerden birisini kitabının 86 nci sayfasında “Kartal” başlığıyla görüyoruz. Altı dörtlükten, bölümden oluşan bu şiirden:

Kanatlarını açar bizleri sararsın,
Bazen sever, bazen kızarsın,
O güçlü kollarınla,
En büyük kartalsın.

Unutmayın sakın komutanım,
Bu şiir size hatıra olsun,
İnan bizlerde çok sevdik sizi,
Haydi, komutanım yolunuz açık olsun.
***
            Türk Dünyası KIBATEK Bülteni
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Bültenlerimiz, dergilerimiz, gazetelerimiz öteki yayın organlarımız yayınlandıkları, ilgililere, okurlarına ulaştırıldıkları sürece anlam ifade ederler, dikkat çekerler.
            1998 yılında faaliyete geçen, kısa adı KIBATEK olan, Kıbrıs, Balkanlar, Avrasya, Türk Edebiyatları Kurumunun yayın organı KIBATEK Bülteni İzmir’den gelmeye, bizimle selamlaşmaya devam ediyor.
            Dört normal sayfalı, pırıl pırıl baskılı KIBATEK Bülteni, Feyyaz Sağlam hoca tarafından bana gönderiliyor. Mevsimlik yayınlanan anılan bültenin 50 nci sayısı masamda.
            Kimlik bölümüne, köşesine bakıyorum: Sahibi, Leyla Işık. Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Ayşe Karadan, Çeviri koordinatörü; Dr. Şaban M. Kalkan. Daha pek çok isim imza yeralıyor, bültenin kimliğinde, bültenin yayınlanmasında katkıları bulunan. Yazışma: P.K. 382-Pasaport-İzmir.
            Türk Dünyası KIBATEK Bülteninin koordinatörü: Feyyaz Sağlam. Bülten sayfalarında haber ağırlıklı bilgiler var, toplantı değerlendirmeleri yer alıyor. İlk sayfadan bazı başlıklar sıralayalım, buyurun:
- 50 nci onur sayımız/KIBATEK 50. Uluslararası Sarayevo şiir şöleninde,
- KIBATEK VI.Uluslararası şiir şöleni/İlhami Emin 80. yaş jübilesi,
- KIBATEK Uluslararası Delez şiir şöleni,
- İç sayfalardakilerin, sütunlar itibariyle getirdikleri, okuyuculara nakledilişleri önemlilik içindeydi.
KIBATEK Bülteninin kuruluş öyküsü anlatılıyor, 2 nci sayfanın ilk sütununda. 50.Uluslararası Sarayevo şiir festivaline katılım haberleri var. Bu haberlerden bazı aktarma cümleleri:
1- Bahar dönemi KIBATEK uluslararası edebiyat etkinlikleri İzmir’de yapıldı,
2- KIBATEK bu yıl da, TÜRYAP İzmir Kitap Fuarına aktif bir biçimde katıldı,
3- Makedonya-Balkanlar ve Türk Dünyası Edebiyatının abide ismi İlhami Emin’in 80. yaş jübilesi de KIBATEK VE MAK-GÖÇ organizasyonu ile gerçekleştirildi.
4- KIBATEK ve KTKD’nin 6 yıldır Nisan ayında ortaklaşa düzenledikleri, bahar dönemi Uluslar arası şiir şöleni KTKD İzmir Şubesi lokalinde yapıldı.
5- KIBATEK Buca Gölet’te yapılan I.Uluslararası Balkan Festivaline katıldı.
6- KIBATEK yönetim kurulu üyesi şair-yazar Gazi Keskin’in KIBATEK yayınları arasında çıkan “Sevgide Buluşalım” ve “Gündemdeki Makaleler” adlı kitabının tanıtımı, Konak Kültür Merkezinde yapıldı.
Buna benzer pek çok haberle, okurlarına ulaşan, ulaştırılan Türk Dünyası KIBATEK Bülteni için yayın sürekliliği diliyorum efendim.
***
F. Nuran Şentürk postasından
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Şiirimizin beş yıldızlı çınarı, rahmetli Ahmet Tufan Şentürk ağabeyimizin vefalı yeğeni, Avukat, şair, yazar-araştırmacı F. Nuran Şentürk’den yeni bir mektup daha aldım.
            Zarfın içinden çıkanlar yazdığı yeni şiirler değişik gazetelerde yer almış, Türk Diline ilişkin, Türkçenin katledilmeye devam edildiğine ilişkin yazılmış yazıların kupürleri, Ahmet Tufan Şentürk ağabeyimize 2001 yılında verilmiş “Türk diline katkı beratı”nın fotokopisi vardı. Önce şiirlerden efendim:
            “Gecikmiş isyan” başlıklı, uzunca bir F. Nuran Şentürk şiiri: “Alın yazısı, kader ne ola ki/ Doğarken mi yazılır bu yazı?” diye sorulan başlangıç mısraları. Kaderin karşısında “hazır ol”da bekleyenlerin sayısının fazlalığından hareket edilerek, “Ama hiç mi hakkı yok isyana?” sorusuyla gelen mısralar. Yaradana yöneltilen sorular:
Alnıma kazındı,
Dünyaya yük beygiri olarak geldiği?,
Herkesin gördüğü ama onun bilmediği
Geç de olsa isyanlarda şimdi,
Ömrü boyunca üretti,
Ve de sadece kendini tüketti.
Sustukça üstüne geldiler,
Ağzına ve gönlüne kilit vurdular,
İyi niyet ve fedakârlığını,
Herhalde acizliğine yordular..
Gelenin vurduğu gidenin vurduğu, en sonunda yorgun kalbin durduğu, anlatıyor.
F.Nuran Şentürk’ün “Yıldız falı” adlı, başlıklı şiiri; “Oğlan yakışıklı/ve iyi niyetli/Kız güzel ve incelikli” mısralarıyla başlıyor. İlk tanıştıklarında kızın oğlana, “burcun nedir?” diye sorduğu noktasından hareket edilerek; Zira birbirine, çengelli değildi burçları/Astroloji ilmi/Aşkın hava tahmin merkezi/Böyle ilan etti neticeyi/Onlara ayrılık düştü/Gazetelerdeki yıldız falı ise/Yine dü-şeşti” mısralarıyla nokta koyuyor F.Nuran Şentürk.
            GÜNÜN HABERİ:
Türk Diline katkı beratı. Sayın Ahmet Tufan Şentürk, şair; İlimizde 11–13 Mayıs 2001 tarihleri arasında uluslararası nitelikte kutlanan 41. Türk Dil Bayramı ve Yunus Emre’yi Anma Törenlerinde, Türk Dil Kurumunca “Türkçeyi en iyi kullanan şair” seçildiniz.
            Türk Diline yapmış olduğunuz katkılardan dolayı teşekkür eder, başarılı çalışmalarınızın devamını dileriz. (Ali Akan, Karaman Valisi) - (Ş.Haluk Akalın, Türk Dil Kurumu Başkanı) - (H.İbrahim Gülcan, Karaman Belediye Başkanı).
GÜNÜN SÖZLERİ:
1. Şans, verimli çalışmaya bağlıdır (İran Atasözü)
2. Sadece bir kere genç olursun. Ama ölünceye kadar, olgunlaşmamış kalabilirsin (Dave Barry)
3. Ne olacağımızı değil, ne olduğumuzu biliriz (Shakespeare)
4. Nefrettin kök salması, tıpkı kötü ün gibidir; yok edilmesi zordur (Baltasar Gracian)
5. Dostuna, arkadaşına, yoldaşına ihanet edip, bir pula satma. Bir gün sen de satılırsın/ Gönül birliği, güç birliği yaptıklarına, yerlere atma. Bir gün sen de atılırsın (İsa Kayacan).
***
Bir yüce insan: Ünal Şöhret Dirlik
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Eğitimci, şair, yazar ve araştırmacı Cahit Yargıcı hocanın uzunca bir şiiri geldi yenilerde.
            Bu şiir Ünal Şöhret Dirlik hocaya ithaf edilmiş. Bölümlerin sonunda hep, Ünal Şöhret Dirlik hocanın adı geçiyor.
Yedi ayrı bölümden oluşan, A4 boyutundaki kâğıdın bir buçuk sayfalık bölümünü dolduran Cahit Yargıcı’nın Ünal Şöhret Dirlik anlatımı, mısra mısra, hatta kelime kelime anlam yüklü, mana zenginliği, anlatım ustalığı koyuyor ortaya, gözlerimiz önüne.

Hasreti çocuk yüreğinde tadan,
Patika, ham yollara alışık olan,
Gelişmenin, ilerlemenin,
Öğrenim ve eğitimden geçtiğini,
Küçükken anlayan,
Ve bu yolda,
Bütün zorluklara katlanan,
Bütün sorunları gayretiyle,
Aşan,
Bir yüce insan,
Ünal Şöhret Dirlik…

Sonraki bölümlerde, mısralarda; Ünal Şöhret Dirlik hocanın öğretmenliği, yüreklere sevgi tohumları ekişi, yaşamına eğitime verişi, bıkmadan, usanmadan, araştırıp yazan, yöresini en iyi tanıyan, tanıtan herkese rehber olan, adına kütüphane kurulan bir büyük usta olan Ünal Şöhret Dirlik fotoğrafının anlatım kareleri zenginleştiriliyor. 
Cahit Yargıcı hoca, vefayı İstanbul’da, Amerikalarda bir semt olarak görenlerden değil. Sevdiği, saydığı kişilerle ilgili duygularını derinleştiriyor, pekiştiriyor, anlatımlarını samimi duygularla sayfalara döküyor, gözler önüne seriyor. 
“Bir yüce İnsan: Ünal Şöhret Dirlik” adlı şiirinde de öyle yapmış. Dünyanın en iyi birkaç insanından biri olan Ünal Şöhret Dirlik için duygularını anlatmaya devam ediyor Cahit Yargıcı. Burada; Her yaştaki insanla aynı seviyede konuştuğunu, onlarsız bir lokma yemediğini, insanları çok sevdiğini, yazanın çizenin yanında oluşunu, herkese yürekten sevişini, bıkmadan-usanmadan kitap yazdığını, yazmaya doyamadığını, herkese kitap yolladığını, çocukları, düşkünleri kolladığını, acılara, dertlere derman olduğunu uzun uzun anlatan Cahit Yargıcı;, Ünal Şöhret Dirlik hocaya ithaf ettiği şiirinin son bölümünde şöyle sesleniyor:

Şair Cahit der;
Bilmem seni nasıl anlatayım?,
İstedim ki,
Ben de bu uğurda bir toz olayım.
Senin gibi okyanusu,
Bu körfeze nasıl sığdırayım,?,
İşte yüreği sevgi dolu,
Adam gibi adam,
Bir yüce insan,
Ünal Şöhret Dirlik!...
***
Şoför ve Trafik Dergisi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Anayurt Gazetesi adresimize gelen dergilerden biri: Şoför ve Trafik. 49. yayın yılı içinde olan bu derginin 626 ncı sayısı masamda. Önce kimliğine bakalım Şoför ve Trafik Dergisinin.
            Sahibi: Fevzi Apaydın, Genel Yayın Müdürü: Selami Turgut Genç. Yazı İşleri Müdürü: Hidayet Manavoğlu. Yönetim merkezi: Fevzi Çakmak Sk. No: 5 Kızılay-Ankara.
            Editörden imzasıyla “işin içyüzü” başlığı altında yazılanlara bakalım: Devlet, Avrupa standartlarında “şahane yollar” yaptı. Gelin görün ki, trafik rahatlayacak derken, araçlar takla atıyor, yuvarlanıyor, yahut da uçuyor. Ne demeli!..İnsanlığımıza “rahat yollar” batıyor mu ki zıplıyorlar!..
            İçindekiler sayfasında gördüklerimize bakıyorum. Bunlardan: Eskişehir’de açılım, kazalara karşı bilinçli olalım, Yağları yakıt olarak kullanma “kaçak” işlemi görecek. Türkiye’de 15 milyon motorlu taşıt var, Araçlar değil yayalar polisi çileden çıkardı, kazalar şekil değiştirdi, Kamyon yazıları tarihe karışıyor, Amasya’da şoför günü, Yeni haberler, Güler Sabancı o gün çocuklar gibi şendi. Spotlardan:
-Ticari araç şoförlerini bilgilendirme, toplantılarının ilki TŞOF ve EGM işbirliği ile gerçekleştirildi.
-TŞOF Başkanı Fevzi Apaydın: “Trafik kazaları ancak toplum bilinci ile azaltılır” dedi.
-Yaya geçitlerindeki sinyalizasyon işaretlerine uymayan vatandaşlara yönelik günün belirli saatlerinde çalışma yürüten polis ekipleri vatandaşları kurallara uydurmakta güçlük çekiyor.
-Trafik hizmetleri Başkanı Osman Karakuş, iyileşen yollarda rahat araç kullanımına erişen sürücülerin niteliklerini açıkladı.
-Otobüslerde lahmacun gibi kokulu yiyecekler yenilmeyecek,
-Kamyon yazıları tarihe karışıyor: 1-Aşk çekenin, yol gidenin, 2-Nazar etme yolların kralıyım, 3-Yolların ustasıyım, gözlerinin hastasıyım, 4-Sollama beni mahçup ederim seni.
-Trafik eğitimi şoför esnafında daha yaygın çıktı
-Tarsus’ta şoförün önemi anlatıldı,
-Artık şoförler öfke ve stresle baş edebilecek: Müşteri memnuniyeti aşılanıyor.
-Güler Sabancı: Geleceğimiz olan gençleri bizlerden daha iyi yetiştirmek durumundayız. Bizlerden daha bilgili, duyarlı yapmak zorundayız.
-Kazalar ve hatalar saniye, saniye görüntüleniyor.
-Ticari taşımacılıkta şoförler, kaliteli hizmet verecek,
-Karayolu trafik spot film yarışması töreni.
***
Esat Anık’tan: Meselâ
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Esat Anık, Kütahya ilimiz merkezinde yaşayan şairlerimizden. Şiirimiz dünyasında epey mesafe alan yazdıkları ve yayınladıklarıyla takdir gören, alkışlanan bir isim ve imzamız.  Meselâ adlı 128 sayfalık şiir kitabı, önceleri bana gönderilmişti sanırım! Sayfalarında gezinti yapıp yapmadığımı hatırlamıyorum. O yüzden, bugün “Mesela”nın sayfalarında mini bir gezinti yapacağım inşallah.
Esat Anık imzalı “kitap hakkında” başlığıyla verilenler var 6 ve 7 nci sayfalarda. Buradan:
“Bu kitapta: yaşamdan, duygularımdan gönlüme, gönlümden kalemime süzülüp gelen kendimce en seçme şiirlerimi bulacaksınız” deniyor efendim.
Esat Anık, hece vezni türüyle yazdığı şiirleriyle bu kitap içinden sesleniyor, bizlerle selamlaşıyor. Kitabın adı olan “Mesela” adlı şiir 9 ayrı dörtlükten oluşuyor. Kitabın 8 ve 9 ncu sayfalarında yer almış. Buradan iki dörtlük alalım. Buyurun:

Senin ismin ile söze girince,
İnceden bir rüzgâr esti meselâ,
“Adam gibi sevmek” diyorduk hani;
Yalnızca bizlere hastı mesela..

Yaşandı ve bitti elemli dünler,
Neler getirecek kim bilir günler,
Sanki yaşanan o bütün hüzünler,
Hayallerimdeki sisti meselâ..

Esat Anık duygularında samimi, ciddi. Mısralara dönüşen bu duygular içinde boşlukta kalan yok. Hepsi yerli yerince oturmuş, oturtulmuş anlatım biçimleri olarak çıkıyor karşımıza.
Esat Anık’ın şiirlerini okuduktan veya şöyle bir göz attıktan sonra, O’nun Türk şiiri üzerinde, yolunda önemli mesafelerin alıcısı olduğunu ifade etmemizin doğru ve yerinde bir ifade biçimi olduğunu görüyoruz. Tebriklerimizi, sevgilerimizi sunuyoruz efendim.
            BİR MEKTUP
Sayın Prof. Dr. İsa Kayacan, değerli dost; Evet, bir yakında, bir uzakta. Size sonsuz saygılar. Yine yazmak umuduyla, kendinize iyi bakın her zaman. Size benim renkli teşekkürlerimde ne bir sarsıntı, ne ufak bir değişiklik olmadı.. Olamaz..
Bu mektupta da, bütün renkleriyle, dünyada söylenen her teşekkürü aynı renkleriyle tekrar ediyorum. Çok iyi ve örnek bir insansınız. Sizinle matematiksel çarpılarda bunun sayısını çıkaranlar, yanılırlar. Zaten başaramazlar.
Size öylesine sevgi içinde gezdiren insanlar var ki, o insanlar asla unutmayacak isminizi. Dilden dile aktaracaklarına inandığım gibi, siz de inanın.
Çünkü ben bu yaşa geldim, binlerce kitap okudum, şiirler yazdım, yazılar sergiledim, sizin gibi tertemiz duygularla insanları bir arada sevip sayan, insanlığın damarlarına titreyen görmedim. Siz ise insanların gönlünde doğan, bambaşkasınız. Ve siz, yazılarınızı dünyada turist benzeri gezdirip her yöne insanlığınızı tanıtıp yoğun yaşantıyı hem kazanmışsınız, hem kazandırmışsınız, kazandırıyorsunuz.. Dediğim gibi, bir yakında, bir uzakta. Hoşça kalın değerli dost (Kemal Petricli, 06 Haziran 2011, Köln-Almanya)
            ***
Mehmet Cem Yiğit’ten:
Harika Çocuklara Şiirler
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Mehmet Cem Yiğit, Konya ilimize bağlı, Akşehir ilçesinde yaşıyor. Buradan sesleniyor, yayınlarıyla dikkat çeken bir isim ve imza olarak görünüyor.
64 sayfalık değişik konuların işlendiği ve fotoğraflarla zenginleştirildiği, konusuna göre, fotoğraf bulunduğu, yerleştirildiği, (Harika Çocuklara Şiirler) adlı kitap, bana geleli epey oldu. Sayfalarında gezme fırsatını yenilerde bulabildim.
Mehmet Cem Yiğit hocanın bir sunuşu var 3 ncü sayfada. Buranın bir yerinde; “Çocuk edebiyatıyla ilgilenen birisi olarak; gönlümden kopup gelen, dalga dalga yayılan duygularımı imgelere yükledim” deniyor.
Salıncakta sallanan bir görüntü, çocuk görüntüsü, altındaki şiirin adı:Kim istemez?. “Kim istemez/Başının, beyaz bulutlara/Değmesini” diye söze başlanılan bir anlatım, şiirsel duyguların bir araya getirildiği, toparlandığı sayfa. Arkasından devam eden anlatımlar, çocukların dünyalarına doğru atılan Mehmet Cem Yiğit adımları..
İnan sen Atatürk’sün, Atatürk’üm, Atatürk’üm sen varsın başlıklı şiirler. Hepsi eğitici, hepsi örnek alınacak anlatım biçimleriyle şekillenmiş, sayfalara aktarılmış, Devletimizin kurucusu Yüce Atatürk’ün resimlerinin, şiirlerin üzerine yerleştirildiği sayfalar. Sevindirici, anlamlı ve kalıcılığı yüksek olan anlatımlar. Mehmet Cem Yiğit anlatımları… Sayfa 8’den:

Sen Atatürk’sün diye sevindik,
Önünde saygı ile eğildik,
Yamacına dayandık, sana güvendik,
İnan yine sana geldik,
Sen Atatürk’sün diye..

            Mehmet Cem Yiğit hocanın “Harika Çocuklara Şiirler” adlı şiir kitabının sayfaları, Bayrağımızın anlatımındaki duygu zenginliğiyle, Bizim çocukların coşkularıyla, Okul dönüşü minik omuzların yorgunluğuyla, Türk çocuğunun zeka üstünlüğüyle, kitapların, kapış kapış paylaşımlarıyla, kütüphanelerin kitap zenginliği içindeki görüntüleriyle, Akşehir güzellemeleriyle sürüp giden sayfalar.. Yerli malı tutkusu, anne sevgisi ulaşılmazlığı, 23 Nisan coşkusunun getirdiği moral yüksekliği, hep şiir, şiir anlatılmış. Harika Çocuklara Şiirler kitabının arka kapağında, Mehmet Cem Yiğit hocanın yakışıklı fotoğrafının altındaki mısralardan (Pırıl pırıl dişler) den:

Dişlerinin kıymetini,
Fırçalarsan bilirsin,
Ağzın misler gibi kokar,
Dişler inci gibi durur..
İşte macun, su ve fırça,
Ağzının sağlığı için,
Bir günde üç kez fırçala,
Pırıl pırıl dişler için,
Melikenaz hiç üşenmez,
Aynada dişine bakar,
Ağzı misler gibi kokar
            ***
Trabzon Milli Eğitiminin Şeyh-ül Muallimin’i
Akçaköylü Ahmet Yazıcı
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Merkezi Trabzon’da bulunan, “Trabzon Haber” Gazetesinin sahibi Nevzat Yılmaz, kültürümüzün sevgisi içinde yaşıyor. Daha doğrusu, kültürümüzün sevgisi Nevzat Yılmaz’ın içinde yaşıyor.
Trabzon’da yayınlanan kitapların bir kısmını, kendisine ulaşan kitapların bir kısmını bana ulaştırır. Bende bu kitapların sayfaları arasında gezer, yazar, yayınlar, gazetelerden Sayın Yılmaz’a gönderirim. Bu yıllardan beri böyle sürüp gediyor, geliyor.
Nevzat Yılmaz’ın bana son gönderdiği kitabın adı: Trabzon Milli Eğitiminin Şeyh-ül Muallimin’i Akçaköylü Ahmet Yazıcı. Kapak resmi: Nevzat Yılmaz, Kurgu: Mustafa Yılmaz, kitap hakkında iletişim görüşler için: Erdem Nejat Yazıcı (0532–201 70 61), Nermin Yazıcı Güner (0533–358 62 64)
Kitabın içindekiler bölümüne bakıyoruz: Akçaköy’ün kısa tarihçesi, Ahmet Yazıcı’nın biyografisi ve özellikleri ; aile hayatı, tahsil hayatı, meslek hayatı, emeklilik hayatı, bazı hatıralar, O’nun için ne dediler?.
Sunuş yazısı Kemal Kahramanoğlu’na ait. Kahramanoğlu, buranın bir yerinde; “Atatürk Devrim ve ilkelerine, sadakatla bağlılığı, biz onda gördük, ondan öğrendik”, diyor.
Nevzat Yılmaz’ın önsözü var iki sayfada. Sayın Yılmaz önsözünün bir yerinde; ‘Babamın dayısının anısına başlığı altındaki yazısının bir yerinde; “Bütün yakınlarının da özlemle bağrına bastığı sevgili büyüğümüz Ahmet Yazıcı yaşamış olduğu her yöreye ışık olarak gitmiş ve ışık saçmıştır” görüşüyle dikkat çekiyor.
Giriş, Mustafa Yazıcı imzalı. Buranın bir yerinde de; “Yaptığım resmi araştırmalara göre, rahmetli Ahmet Yazıcı ailesi ve yakınları ta 1800’lü yıllardan beri Akçaköy’de bilinmektedir” dendiğini, yazıldığını görüyoruz.
Eski yazılarla Akçaabat köylerinin sayısı, araştırma bilgileri, bol miktarda fotoğraf, Mustafa Yazıcı hocanın görüntüleri, diploma örnekleri, okul binası fotoğrafları, Ahmet Yazıcı hocayla bütünleşmiş anlamlı görüntüler, kitabın sayfalarında yeralmış.
Ahmet Yazıcı hoca; 1917 yılında Trabzon’un Akçaabat ilçesinin eski adı “İle” yeni adı “Akçaköy” adlı köyde doğdu. Erzurum Öğretmen Okulundan 1935–1936 eğitim-öğretim döneminde liseden sonra Ankara Gazi Eğitim Enstitüsünden mezun oldu. Müfettişlik, öğretmenlik, yöneticilik yaptı. 1978 yılında Trabzon İmam Hatip Okulu Müdürlüğünden emekli oldu. 29 Nisan 2009 tarihinde, saat 11.00 ‘de Farabi Hastanesi yoğun bakım servisinde vefat etti. 30 Nisan 2009 tarihinde doğduğu köy olan Akçaköy’de toprağa verildi.
***
Aslıhan Tüylüoğlu ’ndan:
Yokuş Çıkan Su
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Başlığımız, bir şiir kitabının adı. Aydın’dan bize ulaşan Aslıhan Tüylüoğlu imzalı şiir kitabı söz konusu etmeye çalıştığımız.
Merkezi İzmir’de bulunan Etki Yayınları arsında gün yüzü görmüş.
Kitabın sayfalarına doğru adım atıyor, şöyle bir bakıyoruz: Üç bölümden meydana gelmiş sayfalar bütünlüğünde değişik şiirler yer almış. Bölümler: Aralık çiçekleri, Yokuş çıkan su, Sökük adlı bölümlerle şekillenmiş.
Aslıhan Tüylüoğlu hanım, 15 Haziran 2011 tarihinde bana imzaladığı ithafında; “Prof. Dr. İsa Kayacan’a sevgilerimle. ‘Alt komşu dışını dinler/Ben içini/İkimiz de uyuyamayız görültüden’ diyor. Mayıs çiçekleri, kitabın ilk şiiri. Mısralar, bölümler, çift, tek ve üçlü şeklinde gidiyor. Anlatım bu anlayışla yazılan, ortaya konulan mısralarda devam ediyor.
Lise çiçeklerinin yer aldığı, bu adla yazılan şiirin yer aldığı sayfalar 12 ve 13 ncü sayfalar. Lise Çiçekleri’nin giriş bölümü:

Bir bakıştım o zamanlar,
Kırgın ama ateşli,
Dünyaya aşıktım.
Bir tutam sarı ne ki,
Bir tutam mavi,
Hepsi, güneşli bir gökyüzüydü bana.

Kitabın adı olan bölüme, Yokuş Çıkan Su’ya bakıyoruz. Bu bölümün ilk şiiri “Sesleniş” adıyla karşımıza çıkıyor, çıkarılıyor.
Aslıhan Tüylüoğlu şiir dünyamızdaki yeni adımların sahibi. Zamanla, olgunlaşan şiirleriyle karşımıza çıkacaktır, bize ulaşacaktır. Tebriklerimi sunuyorum efendim.
Sayfa 29’daki “Yazdan sürülen” adlı şiirin ilk bölümündeki mısralara bakalım:

Bir yara mı açmıştın, kabuk muydu yoksa?,
Delip giden yazımda sürgün lavanta,
Sözcükten düşleri izlerken buldum kendimi,
Camlarda bıraktığım yüz eskidikçe.

Aslıhan Tüylüoğlu: 02 Nisan 1972 tarihinde Aydın’da doğdu. Erciyes Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Elektronik bölümünde okudu. 2008 yılında “Balkon Yalnızları” adlı ilk şiir kitabını yayınladı. Tüylüoğlu Aydın’da yaşıyor.
GÜNÜN SÖZLERİ:
1. Dünyada başarı kazanmanın iki yolu vardır: Kendi aklından faydalanmak, başkalarının akılsızlığından faydalanmak (Bruyere)
2. Özgür insanın ölümden daha az düşündüğü bir şey yoktur (Baruch Spinoza)
3. Hiç maaş ödemesi yapmak zorunda kalmamış biri, daha adam olmamıştır (Ivan Shaffer)
4. Böcek olmayı kabul edenler, ayaklar altında kalmaktan ve ezilmekten yakınmamalıdırlar (Kant)
5. Gururla, sevgiyi yan yana getirmek, birlikte yaşamalarında ısrarlı olmak, cinayettir/ Bu cinayeti işleyenlerin sayısı, giderek artmaktadır (İsa Kayacan)
***
Cemile Açıksöz Kanbur’un
şiirleri arasında bir gezinti
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Şairlerimizin, şairelerimizin şiirleri arasındaki gezintilerimi yıllardır sürdürüyorum. Bu gezintilerimin sonunda ortaya çıkan genel görüntü nedir? Bu sorunun cevabını net olarak bulabilmiş, verebilmiş değilim.
            Cemile Açıksöz Kanbur, Ankara’da yaşayan şairelerimizden biri. Yazdıkları var, yayınladıkları var, kitaplaştırıp, okurlarının karşısına çıktığı şiirleri, şiir kitapları var.
            Yenilerde “bir yığın” şiiri daha bana ulaştı. Hece vezni tarzıyla, türüyle yazılan şiirlerin tamamı, kişisel, toplumsal, genellik taşıyan şiirlerden oluşuyor. O, bazen bir liseliden bahsederken, sabır balının tadı üzerinde kafa yorar. Bazen bıktırdın diye sinirlenirken, arkasından “O bilir” diye teslimiyet içine girer, kabullenişini ortaya koyar ‘Sevdalıyım sevdalı’ diye başlıklar atarak, mısralar oluşturarak feryat eder.

Bende dertler sıra sıra,
Bilemezsin, bilinmez ki.
Bende şu gizli sırra,
Eremezsin, erilmez ki..

            Diyerek, dertlerinin dizi dizi olduğunu, yalan dünyadan usandığını, hiç sefa sürmediğini, boşa harcandığını anlatıyor bir bir. Ölümün acı yüzüyle karşılaşmamanın mümkün olmadığı hatırlatmasını da görürüz, duyarız Cemile Açıksöz Kanbur’un şiirlerinde, mısralarında. Cemile hanım beklediği için, geçit olan yerlere gülden barikatlar kurar, “duydum ki evlenmişsin/Mutlu olursun inşallah” dedikten sonra “Bana da çıksın kısmet/Yeniden seveceğim” cevabıyla karşılık vermede gecikmez.
            “Sabret gönül” başlıklı şiiriyle, gönlüne tavsiyelerde bulunur, sabrederek nice yolların alındığını, varılmak istenen yerlere varıldığını hep hatırlar. Bu anlayışla yazılan, “Sabret gönül” adlı, başlıklı şiirinin girişinde şu duygularla karşımıza çıkar Cemile Açıksöz Kanbur:
Kader bana neler etti,
Gençliğim kalmadı bitti,
Her şeyden hevesim gitti
Biraz daha sabret gönül.
            Cemile Açıksöz Kanbur hanım, kendi dünyasında olup-bitenlerin toparlanışında bir usta. Bu ustalığıyla yazdığı, ortaya koyduğu şiirlerindeki yumuşaklık, hoşgörü zenginliği, yanlışların bir bir sıralanış düzenlemeleriyle gelecekte şiir dünyamızdan seslenirken, daha olgunlaşmış, daha kalıcı şiirlerin altına imza koyan bir isim ve imza olarak karşımıza çıkacaktır.
            ***
Fethiye’nin Magazin Dergisi:
Gözde Yaşam
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Fethiye’den Cahit Yargıcı hocanın gönderdiği bir dergi: Gözde yaşam, büyük boy, pırıl pırıl baskısıyla dikkat çeken, 38 sayfalık bir dergi.
Kimliğine şöyle bir göz atalım, neler, kimler karşımıza çıkacak?.
İmtiyaz sahibi ve Yazı İşleri Müdürü: Leyla Doğutekin, Adresleri: Taşyaka Mhl. 218 Sok.Apt.3, D.3 Fethiye-Muğla. GSM:0553 437 78 20
Editörden başlığı altında ilk sayfada ve ilk sütunda verilenlerden, yazılanlardan:
“Bu ay sizlere yine hoşunuza gidebileceğini düşündüğümüz bir dergi hazırlamaya çalıştık. Tam 30 aydır kalite ve ilkelerimizden ödün vermeden yayın yapmayı sürdürüyoruz”.
Kapakta fotoğrafında Elif Ece Uzun’la, Leyla Metin’in yaptığı röportaj dikkat çekiyor ilk sayfalarda.
Ünal Şöhret Dirlik hocanın Kültür Sanat sayfasında, Fatsalı şair-yazar, emekli jeoloji mühendisi Cahit Yargıcı hakkında yorumu, bilgilendirmesi, araştırması 12-13. sayfalarda verilmekte.
Cahit Yargıcı’nın fotoğrafları ve şiirlerinden verilen örnekler dikkat çekiyor. Cahit Yargıcı’nın “Gönlüm Mevla’da” başlıklı şiirinden:
Ellerin ve gönlün,
Mevlâdayken,
Toprağa diktiğin,
Kuru dallar yeşerir,
Meyve verir,
Bilemezsin.
Gözde Yaşam Dergisinin sayfalarında gezmeye devam edelim:
Özel Fethiye İlköğretim Okulu değişik yönleriyle anlatılıyor 14 ve 15 nci sayfalarda.
Ünlü gazeteci Can Ataklı ile yapılan röportaj (Gökhan Ayyıldız imzalı) 16 ncı sayfada karşımıza çıkıyor, çıkarılıyor.  Sağlık konusu Opr.Dr. S. Erkut Keskin tarafından anlatılıyor. Sonra, Özlem Türkan, Sevim Bayer, Işık Taban, Yasemin Oral, imzalı sayfalar. Uğur Galip Kayalı ile Semiha Sevgili’nin yaptığı röportaj 30 ve 31 nci sayfalarda karşımıza çıkıyor, çıkarılıyor.
Burcak Ceren Akpınar imzalı 32 nci sayfadan sonra, 33 ncü sayfada “Başkan’ın kardeşi Rektör oldu” başlıklı (fotoğraflı) haber bizimle selamlaşıyor. Bu haber, Burdur’la ilgili olduğu için bendenizi de ilgilendiriyor. Haberin spotu:
Fethiye Belediye Başkanı Behçet Saatcı’nın profesör kardeşi, (Burdur) Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi’ne rektör olarak atandı. Mutlu haberi, FBKM’de yapılan bir fotoğraf sergisinde alan Fethiye Belediye Başkanı Behçet Saatcı; “Ağabeyi olarak büyük onur duydum” dedi. (Derginin 33 ncü sayfasından):
            Prof. Dr. Mustafa  Saatcı: 05.12.1967 tarihinde Fethiye’de doğdu. İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesinden 1990 yılında mezun oldu. 1993 yılında açılan Yurtdışı lisansüstü sınavını kazanarak İngiltere’ye doktora yapmak için gitti. Doktorasını 1998 yılında tamamladı.
            Kafkas Üniversitesi Veteriner Fakültesinde göreve başlayan Prof. Dr. Mustafa Saatcı, sonra Mehmet Akif Ersoy Üniversitesinde bölüm başkanı olarak çalıştı. TÜBİTAK, TOVAG,TAGEM gibi kuruluşlarda Danışman olarak görev yaptı pek çok projeye imza attı. Prof. Dr. Mustafa Saatcı 09 Mayıs 2011 tarihinde Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Rektörlüğüne atandı.
            ***
Yeşil Beyaz Artvin Dergisi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Dergilerimiz yayınlandıkları yer ve getirdikleriyle biliniyor, tanınıyorlar. Bana ulaşan dergilerden birinin adı: Yeşil Beyaz Artvin.
Ankara’lı şairelerimizden, yazar ve araştırmacılarımızdan Rabia Gölbaşı’nın, Mayıs 2011 içinde Ankara’da düzenlediği “Şairler Şöleni”nde bana ulaştırılan, Yeşil Beyaz Artvin Dergisi’nin üzerine, Rabia hanım, “Sayın Kayacan’a verilecektir. Sayfa 17’de adınız geçiyor” notunu bir kağıt üzerine yazıp, yapıştırmış.
Sayfa 17’ye bakıyorum. Aşık Gülhani başlığı altında verilen bilgiler. Altında bir fotoğraf, “Sağolsun” başlıklı bir şiir. Aşık Gülhani’nin 1947 yılında Artvin’in Berta Bucağında doğduğu, asıl adının Kasım Okal olduğu kaydedildikten sonra, Aşık Gülhani bilgilerinin içinde, “Aşık Gülhani’nin şiirleri değişik gazete, dergi araştırılmalarda aktarıldı. Ayrıca İsa Kayacan tarafından hazırlanan-Artvinli Aşık Gülhani ve Şiirleri (1990) adlı bir kitabı yayımlandı” denildiğini, kaydedildiğini, nakledildiğini gördüm. Evet bu kitap, o günün Orman Bakanı, Sayın Hasan Ekinci’nin katkı ve talimatlarıyla, tarafımdan yayınlanmıştı.
Şimdi, Haber ve kültür dergisi Yeşil Beyaz Artvin’in kimliğine dönelim ve bakalım, kimler yeralıyor burada: Dergi üç ayda bir yayınlanıyor. Elimde masamda 3 ncü sayısı var. Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni: Yaşar Kars, Yazı İşleri Müdürü: Turan Leventoğlu, Yönetim ve yayın adresi: Çarşı Mhl.Halkevi Cad. Ağaoğlu Apt. No: 14- Artvin. Tlf:0535 561 61 71
Artvin ağırlıklı haberlerle başlayan, bizimle selamlaşan sayfalar. Artvin’deki ev pansiyonculuğundan haberler, bilgiler ilk sayfalarda ağırlıklı olarak karşımıza çıkıyor.
Sirya (Zeytinlik), Artvin Çoruh Üniversitesinin yeni eğitim yılı, Artvin Gençlik Merkezi “Gençliğin adresi”, Artvin Kalesi, Borçka “Maral Şelalesi”, Saga çekirgesi, Ahmet Hamdi Tanpınar, Tulum, Artvin Avcılar ve Atıcılar Derneği, Artvin Barosu, Hukuk nedir?, 12. dönem TBMM, Adalet Partisi Artvin Milletvekili Nihat Ata(söyleşi), Tarihi göreve çağrı, Tekvando, Asma köprü, Artvin’de kış da bir başka güzel, Türkiye’nin en uzun tünelinin temeli atıldı, Artvin İl Özel İdaresi, 61. Yusufeli Karakucak güreşleri renkli görüntülere sahne oldu, Röportajlar, İletişebilme gerçeği, başlıklı yazılar, farklı haberlerin yer aldığı son sayfalar dikkat çekiyordu.

GÜNÜN SÖZLERİ:
1. Mal kaybeden bir şey kaybetmiştir. Onurunu kaybeden birçok şey kaybetmiştir. Fakat cesaretini kaybeden her şeyini kaybetmiştir (Goethe)
2. Güneşi gözden kaçırdım diye ağlarsan, yıldızları da göremezsin (Tagore)
3. Akrabalar, ne yaşamasını, ne de ölecek zamanı bilen insanlardır (Oscar Wilde)
4. Sağlıklı olmak, hayat kavgasında başarının birinci şartıdır (Ahmet Mithat)
5. Bilmediğiniz şeyin size zarar vermeyeceğini büyük ihtimalle duymuşsunuzdur, ama iş hayatında verir (C.S.Lewis)
6. Sevgi tatlısının üzerine gurur tozu dökerseniz, o sevginin tadı kaçar, her şey havaya uçar. (İsa Kayacan)
7. Gurur, kendini beğenmişlik, kırık plâk gibi bir yerlere takılıp kalmak; daha çok kadınlarda görülen, tedavisi olmayan birer hastalıktır. (İsa Kayacan)
***
İstanbul’dan: Yöneticimiz ve Biz Dergisi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Dergilerimizin getirdikleri.. Bunların ileriye doğru adımlar olarak görülmesi ve kabul edilmesi. İstanbul’dan gelen dergilerden birinin adı: Yöneticimiz ve Biz. Aylık, Toplu Yaşam Kültürü Dergisi. Sahibi: Muharrem Ersal, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Muharrem Ersal. Genel Yayın Yönetmeni: Serkan Cingöz ve öteki isimler. İletişim adresi: Rıhtım Cad. Uzunhafız Sk. No:2 Kat. 2-7 Kadıköy-İstanbul Tlf: 0216-349 25 34. Yöneticimiz ve Biz Dergisinin 3 ncü sayısı masamda. Bu sayıda yer alanlardan, sayfalarda karşımıza çıkanlardan:
Editörden (Muharrem Ersal): “Şiirleri yayınlanan ve dergimizi sürekli okumak, takip etmek isteyen dostlara-adreslerini bizlere ulaştırmaları halinde-dergimiz ücretsiz gönderilmeye devam edecektir.” Bu cümlelerden-cümleden sonra, derginin sayfalarına çevirmeye devam edelim. Gördüklerimizden:
-Yönetici, seçimi, hakları ve görevleri (Av.Yadigâr Kaya Ersal)
-Prosas Güvenlik Hizmetleri Ltd. Şti. ortağı ve operasyon müdürü Arif Uludağ ile yapılan röportaj,
-İyi komşuluk (Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerinin “Marifetname” adlı eserinden seçilenler)
-Çatı aktarma (Ercan Güleç)..Yangın, sigorta, sağlıkla ilgili bilgiler.
-Kira gelirleri ve beyan edilmesi (Yakup Şentürk),
-Ben bir kitabım (Erhan Tığlı)
-Asansörlü bina yöneticilerinin dikkatine (Mehmet Akif Kılıç),
-Temizlik Muhsin Durucan)
-Türk Dünyasında Nevruz ve Nevruz geleneği (Prof.Dr.İsa Kayacan)
-Şiirler: Yusuf Cantürk, Metin Şahinöz, Aşık Rıfat Kurtoğlu, Jale Keskinkılıç, Av. Ömer İlyas Şahin, Naile Duman, Nesrin Özcan, Altay Taşkın, Muharrem Ersal, Abdulhadi Bay, Turgay Aladağ,
-Su depoları nasıl temizlenir? (Poyraz Gezer),
-Halı böceği hakkında bilinmesi gerekenler (Volkan Sümer),
-Evinizin güvenliği (Hüseyin Gümüş),
ERKEKLERDE AĞLAR (Muharrem Ersal)
“Ağlamaz” deme,
Ağlar be gülüm..
Yenik düşünce kadere,
Sönünce tüm umutlar
Ağlar be gülüm,
Erkekler de ağlar…

Hiç yorum yok: