Burdur’un bir değeri, içimizde yetişen Prof. Dr. İsa Kayacan’ın kıymetini bilmeliyiz..
Mehmet ŞENER
Burdurlu olarak içimizden yetişmiş olan değerlerimizin kıymetini bilmeliyiz. Yaşarken bilmediklerimize karşı vefalı olmayız.
Bunlardan en başta olanı bence Sayın Prof. Dr. İsa Kayacan beyefendidir. Kendisini yakinen tanımak imkânım olmadı. Fakat bir iki makalemi okuyarak değerlendirdiğini yazılarından biliyorum.
Ben ise yazılarını maille gönderdikçe okumaya çalışıyorum. Kendisiyle tanışamamanın eksikliğinin kendimde olduğunu da bilmekteyim.
Sitesinden takip edebildiğim kadarıyla oldukça verimli ve Burdur içinde emek çeken büyüğümüz. Bizim terbiyemiz gereğince büyüklerimize saygıda kusur etmemek birinci kuraldır.
Burdur’umuzdan böyle büyük yazarımızın olması bizler için bir şanstır. Bu şansı ne kadar değerlendirebiliyoruz onu sorgulamak gerekir?
Göndermiş olduğu son mailinin ekinde videoda Prof. Dr. İsa Bey’in davet edilerek yerel basın hakkındaki konuşmasını içermektedir. Baş taraflarda yerel basın ve yerel basının temsilcilerinin niteliklerini anlatıyor.
Kendisinin bakanlara danışmanlık yaptığı günleri de anıları eşliğinde ifade ederken, insanlarımızın bir yerlere geldiğinde ki garip halini de anlatıyor.
Videoda asıl konu basın müdürlüklerinin görevlerini dile getirmek. Konuyu çarpıcı örnekle ve Ankara da yaşadığı hadiseyi anlatarak insanımızın fotoğrafını çekmekte. Bizler almış olduğumuz görevlerin bilincinde olmalıyız diye yazıyoruz, söylüyoruz bir türlü sonuca gidemiyoruz. Çünkü küçük makam sahibi olduğumuzda kimseyi tanımıyoruz.
Çünkü aslımızı kaybediyoruz.
Böyle olunca da arkadaşlarımızın tutumları bizi insani duygulardan soğutmaktadır. Soğutmakla kalmıyor dahası güvenirlikleri tartışılır hale geliyor.
Danışmanlar olarak sık görüştüğü arkadaşına giden İsa Bey arkadaşının sekreteri tarafından bekleme salonuna alınır. Sekreter görüşmek istediği arkadaşının makamında çok önemli görüşmesi olduğunu kendisine ifade eder. İsa Bey de özel hukukları olduğunu beyan ederek içeri girer ki, çok önemli görüşme yapmakta denen arkadaşı, bir başkasıyla sohbet etmektedir.
Hemen orayı terk eder.
Konuşmasında basın danışmanlarından bahsettiği cümlelerinde, “basından sorumlu olanların, kurumuyla alakalı tüm icraatlara vakıf olmalı”diyor.
İsa Bey’e canı gönülden katılıyorum.
Nasıl basın danışmanlığı yapıyor bazıları anlamıyorum?
Köşe yazısı yazan kişileri bile tanımayan, basın müdürlüğünü işgal edenler var.
Basın müdürlüğünü bi hakkın yerine getirmiş olsalar kurumlarının yaptıkları icraatları daha iyi anlatmış olacaklardır.
Kendi İl’leriyle ilgili birileri ülke çapında faaliyete katılacağında yerel basının üzerine düşeni yaptıklarına ben inanmıyorum.
Ülkemizdeki kurumlar kurulurken gerçekten isabetli kurulmuş. Yasalarda çalışılması gerektiği şekilde çıkarılmış.
Fakat işin başına geçenlerin bakış açısı kadar başarıyı yakalayabiliyorlar. Basın danışmanının görev tanımının gerektirdiği şekilde mutlaka görevini yapanlar vardır. İsa beyin görevi olmamasına rağmen yazan, düşünen, davetlere katılan, bunları yapan seçkin kişinin aslında bizlere örnek olması gerekir.
Basında görevli olan arkadaşların İsa beyin ifadelerine kulak vermeleri gerekiyor. Burada hepimiz görev bilincini nerelere gidersek gidelim unutmamalıyız. Hangi güce ulaşırsak ulaşalım bir gün öleceğimizi de asla beynimizden çıkarmamalıyız.
Basın memleketin gözüdür, kulağıdır, kendisidir.
Kurtuluş savaşında milli mücadele de öncelik basına verilmiştir. Yazı yazanların, kütüphane kuranların, ilmi çalışma yapanların kıymetini bilmeliyiz.
Hatta böyle Burdur ili doğumlu olan İsa hocamız gibi kariyer sahibi, entelektüel kişiliği olan büyüklerimizle gençlerimizi bir araya getirmeyi düşünmeliyiz.
İlçelerimize bilge kişileri getirerek çalışmalarıyla örnek olan, örnek kişilerin öğrencilerle tanışmalarını sağlamayı hiç düşünmedik herhalde?
Yeni nesilden yazacak olanlara yazı hayatını, okul hayatını, kitaplarını nasıl yazdığını anlatmasını istesek bence ‘hayır’ demez.
Birçok yerde Sayın Prof. Dr. İsa Kayacan konuşmalar yaparak insanları aydınlatmakta.
Kendi doğduğu toprakların insanının bu tür davetlerine ‘hayır’ diyeceğini hiç düşünmem.
Yazılarından tanıdığım kadarıyla, haberlerden takip ettiklerime güvenerek söylüyorum.(Burdur-Gölhisar, 26 Ekim 2011)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder