Prof. Dr. İSA KAYACAN
Yerleşim
yerlerimizin, öncelikle illerimizin THM alanındaki genel görüntüleri önemlidir.
Bu alanda, bu konuda araştırmacılar, o ilin ‘delileri’ vardır.
Değerli
dostum, Hayrettin İvgin’in bana ulaştırdığı kitaplardan, araştırma
yayınlarından birini: Habib Coşkunsoy, Erdem İlkaz ve Savaş Akbıyık imzalarının
taşıyıcısı ‘Yozgat Türküleri” adlı, büyük boy 358 sayfalık bir kitap,
araştırma.
Üç
araştırmacının, imzanın ortak bir önsözleri var. Bir yerinde: “TRT repertuarına
bakıldığında, Yozgat yöresinde Muzaffer Sarısözen’in 1945 yılında yaptığı
derleme çalışmalarının dışında geniş çaplı bir araştırma yapılmamıştır. Yozgat
merkez ve Akdağmadeni hariç diğer ilçeler bu alan araştırmaları içerisinde
yoktur. Soner Özbilen’in şahsi gayretleriyle Boğazlıyan’da, Nida Tüfekçi’nin
Akdağmadeni’nde yaptığı derlemeler dışında herhangi bir çalışma yapılmamıştır.
Kültürel yönden çok zengin olmasına rağmen Çekerek, Sorgun, Yerköy, Sarıkaya
gibi ilçelerimiz unutulmuştur diyebiliriz” denilerek genel bir değerlendirme
yapılıyor.
Araştırma
kitap; Yozgat’ın Türk Halk Müziğindeki yeri ve öneminden söz edilerek
başlanılan bir sunuşla karşımıza çıkıyor, çıkarılıyor. Yozgat’ta bozlak,
başlığı altında verilenlerden sonra, yazarlar-araştırmacılar; Habib Coşkunsoy,
erdem Ilkaz, Savaş Akbıyık hakkında, fotoğraflı, açıklamalı bilgilerin
sıralandığı görülüyor. Her üç araştırmacının Yozgat (ilçe-köyleri) doğumlu
olmaları, araştırmanın ciddiyetini ortaya koyuyor. THM çalışmalarının,
yayınlarının içerisinde olmaları, ortaya koydukları araştırmalarının
güvenilirliğini artırıyor aynı oranda.
Kaynak
kişiler, derleyiciler, sanatçılar ve mahalli sanatçılar bölümünde; Adem Kurtul,
Ahmet Akşitoğlu, Ahmet Baran, Ahmet Yanalak, Ali Can, Altan Güvenç, Aysel Sezer
(Tüfekçi), Ayşe Gökdemir, Bayram Bilge Tokel, Binali Yürekli, Boğazlıyanlı
Mesude, Candeniz Eroğlu, Cemal Bakır, Cihan Barış Akbıyık, Dönüş Baygül, Durmuş
Göç, edip Tügekçi, Elif Eser, Emine Ilkaz, Ferhat Mutlu, gibi pek çok isim ve
biyografiler, açıklayıcı bilgiler yer alıyor. Ayrıca uzunca bir sıralamayla,
Yozgat kaynak kişileri, derleyicileri ve diğer sanatçılarının da sıralandığını
görüyoruz.
Uzun
havalar bölümünde yer alan türkülerin, Yöresi, kimden alındığı, derleyen,
Rep.No kayıtları verilmekte. Kırık havalar, isimleri, yöresi, kimden alındığı,
derleyen, notaya alan gibi açıklamalarıyla dikkat çekiyorlar. Yer yer türkülerin öyküleri de veriliyor. 208.
sayfada “Çamlığın başında tüter bir tütün” türküsünün uzunca sözleri ve öyküsü
anlatılmakta. Notalarıyla zenginleşen sayfalarda yeralanların ciddi ve kalıcı
bir araştırma olduğu hemen anlaşılıyor. (Sabahına esen seher yeli mi?
Türküsünün 25 ayrı dörtlükten meydana geldiği 302,303 ve 304. sayfalarda
veriliyor. Oyun havaları bölümü de var ayrıca.
Mehmet Nida
Tüfekçi’nin 01 Mart 1929 tarihinde, Yozgat’ın Akdağmadeni ilçesinde doğduğunu,
18 eylül 1993 tarihinde yaşama veda ettiğini, Soner Özbilen’in 10 Nisan 1947
tarihinde Yozgat’ın Boğazlıyan ilçesinde doğduğunu öğreniyoruz. Tebrikler
efendim.
*
GÜNÜN SÖZLERİ
1. Geçmişe ait olan ben
değilim. Geçmiş bana ait. (Mary Antin)
2. Dünyayı, akıllılar yaşasın diye budalalar kurmuştur. (Oscar Wilde)
2. Dünyayı, akıllılar yaşasın diye budalalar kurmuştur. (Oscar Wilde)
3. Kulak yüreğe giden bir caddedir. (Voltaire)
4. İşinizin çok önemli olduğunu düşünüyorsanız, bu
sinirlerinizin ciddi biçimde bozulduğunun en açık göstergesidir. (Bertrand
Russell)
**
ÇORUM ‘OSMANCIK’ GAZETESİ
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Bana ulaşan
gazetelerin sayfalarındaki gezintimin bir yenisi, bir başkası: Çorum ilimize
bağlı, Osmancık ilçemizde yayınlanan ‘Osmancık’ Gazetesi sayfalarında olacak.
Haftalık 8
sayfayla 1 ve son sayfası renkli basımlı yayınlanan ‘Osmancık’ın 122, 23, 24, 25,
26, 27, 28 ve 129. sayıları masamda. Gazetenin önce kimliğine bakalım:
Sahibi ve
Genel Yayın Yönetmeni: Bilal Çevrim, Yazı İşleri Müdürü: Emrah Akıllı, Müessese
Müdürü: B. Çağrı Çevrim, Sayfa Editörü: Özkan Özçelik, Bölge Haberleri: Bülent
Özkaleli, Spor Muhabiri: H. İbrahim Yıldırım. Tlf: 0364-611 06 11.
Makale
yazarlarının sıralanışı: Muharrem Yıldız, Mustafa Cebeci, Nurdan Damlalar,
Cevdet Saraçlar, Mehmet Gökel, Abdullah Keskin, İsmail Kabakdere, Bilal Çevrim,
İbrahim Kul, Şimdi bu isim ve imzaların cümlelerinden bazı örnekler verelim:
1-
Tarih bize okullarda çok yüzeysel öğretilmiş, böyle
olunca bildiğimiz de ona göre oluyor (Mustafa Cebeci)
2-
Hazret-i Muhammed (As)ın en büyük ve ebedi mucizesi
Kur’an-ı Kerimdir (Nurdan Damlalar)
3-
Krezüs Pteria savaşını kaybettiğini anlayınca, zaman
kaybetmeksizin Sardes yolunu tutar (Cevdet Saraçer)
4-
Acaba: Üç ay on iki günlük askerliğimin/İki karanlık
gecesinde Burdur/Elli sekizinci Topçu tugayının kuru ayazında (Muharrem Yıldız)
5-
Hollanda’da bir Türk genci emniyette işkenceyle
öldürüldü (Mehmet Gökel)
6-
Muharrem Şanver: Çorum ilinin Osmancık ilçesi Başpınar
(Karaveran) kasabasında 1953 yılında doğdu (Abdullah Keskin)
7-
Osmancık’ta gazetecilik ve habercilik yapmak için
(İsmail Kabakdere)
8-
Belediye’de 3.K.1.B başlıklı yazım için o kadar çok
telefon mail ve kişisel olarak olumlu tepki geldi ki, 3. yılımızı geride
bırakan gazetemize bu kadar ilgi gösterilmemişti (Bilal Çevrim)
Burada bir nokta koyarak,
Osmancık Gazetesinin sayfalarında yer alan haberlerden, başlık örnekleri
verelim istiyorum. Buyurun:
-
Osmancık Haber 17 yaşında/Belediye iki parkı törenle
hizmete açtı/Osmancık’ta iki gazeteciye Basın kartı/Muhtarlar kent konseyinde
toplandı/Kumbaba geleneği bozmadı,
-
Nakliyeciler sıkıntılarına çözüm bekliyor/Kızılay
kuruluş yıldönümünde öğrencilere kitap dağıttı/Gazeteciyi korkutan tehdit,
sekiz saat sonra özür diledi/Matematikte dünya birincisi Osmancık’tan,
-
Karadenizliler Derneği hizmet binasını açtı/Mesut Sezer
Balkan Şampiyonu oldu / Ata sevgi, Ata’ya saygı / Kent Konseyinden Belediye
Başkanına suç duyurusu,
-
Osmancık’ta At yarışları düzenlendi/Osmancık’ta
Yeşilormak Tekstil hizmete açıldı / Ünlü ressamlar Osmancık’ı gezdi / Eğitimci
Yazar Salim Savcı 64. kitabını yayınladı / Aşıklar Çampınar’da buluştu vd.
***
SİİRT’TEN ‘MÜCADELE’ GAZETESİ
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Siirt
ilimiz merkezinde haftalık yayınlanan bir gazetemiz var. Adı: Mücadele. 50.
yayın yılı içerisinde bulunan Mücadele Gazetesinin sahibi ve Sorumlu Müdürü,
Başyazar: Cumhur Kılıççıoğlu.
4 büyük
sayfalık Mücadele Gazetesinin sayfalarında, Cumhur Kılıççıoğlu
mücadeleciliğinin gazetecilik anlayışının görüntüleri sergileniyor. O, Cumhur
Kılıççıoğlu Anadolu Basınının zor şartlar altındaki gazeteciliğini başarıyla
sürdüren, ödülden ödüle koşan, Ankara’da Başbakanlıkta Basın ve Halkla
İlişkiler Müşavirliği görevinde de bulunan, Anadolu basınının sembol
isimlerinin başında gelmektedir. O’nun dostluğu sağlam, ilişkileri süreklidir.
Mücadele
Gazetesinin 50. yayın yılı içerisindeki 4.209,10,11,12,14 ve 4215. sayıları
masamda. Gazetenin bu sayılarının sayfalarında gezinti yapacağım ve tespitlerimi
ortaya koyacağım.
Mücadele
Gazetesi sayfalarında, Cumhur Kılıççıoğlu başta olmak üzere, değişik isim ve
imzaların yazı ve şiirleri yeralıyor. İmza sahiplerinden bazı alıntılarla devam
etmek istiyorum.
1-
Zeynep Hanım 1219 (H.615) yılında Siirt’te doğdu. Hemen
işaret edelim ki, Siirt’te doğduğu ve elbette has be has Siirtli olduğu; yanı
sıra El-İs’irdiye olarak da adlandırıldığı halde Şamlı ya da Mısırlı kabul
ediliyordu (Bekir Sami Seçkin)
2-
Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde İstanbul’da yaşayan
babamın dayıları H. İbrahim ve H.Ahmet Doğru’dan dinlediğim hikâyeleri yazmaya
devam edeceğim (Mehmet Sadık Turay)
3-
Türkiye’nin kazanımlarının çoğu Cumhuriyetin ilk
yıllarında edinilmişti (Bahattin Erge),
4-
a- Siirtte önüne gelen yatırım çağrısı yapıyor. Ama her
nedense kimse inanmıyor. B-Siirt Üniversitesinin tek “olaysız” Üniversite
olduğu belirlenmiş.. Ah keşke bir de “alaysız” olsaydı (Cumhur Kılıççıoğlu)
5-
Helal, gurbette kalıp öz yurdunu sevene
Helal, gezip dolaşıp öz yurduna
dönene!
Aslından gurur duyup gere gere
göğsunu,
Ne mutlu yüksek sesle Siirt’liyim
diyene (Fazıl Bayraktar)
Renkli ve
zengin sayfa görünümlü Mücadele Gazetesinin masamdaki sayılarından siyasi
olmayan, sosyal içerikli haber başlıklarından bazıları şöyle:
-Veysel
Karani Türbedarlığının Siirli aileye verilmesinin öyküsü/Siirt’in organik
ekindüzü kirazı sofralarda/Siirt E tipi Cezaevi’ndeki tutuklu ailelerin
feryadı/MTA Siirt’teki konut mağaraları araştırıyor/Siirt’li gazeteciler ödül
aldı,
-Siirtspor
cami avlusunda/Mücadele’nin yıllar önce yayınladığı bu şiiri Milli Birlik
Komitesi iz istemişti. 20 yıl önceki h0aberimizi intihal ettiler. 80 yıl önce
Atatürk’le ilgili Kürtçe şarkı Vanlı değil, Siirtli Dengbejlerce söylenmişti
vd.
***
BAYBURT POSTASI GAZETESİ
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Anadolu
Basını içinde yeralıp, bana ulaşan gazetelerin bir düzen içinde sayfalarında
yaptığım gezintilerimden bir yenisi. Bugün sütun konuğum gazete 60. yayın yılı
içerisinde bulunan ‘Bayburt Postası’ Gazetesi.
Masamda,
5201, 2.3.4 ve 5205. sayıları var Bayburt Postası’nın. Bu sayıların
sayfalarındaki gezintimden önce, gazetenin kimliğine bakmak istiyorum:
Kurucusu: Osman Okutmuş, Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: H.Murat Okutmuş.
Genel Yayın Editörü: Kürşat Okutmuş.
Başbakanlık,
Basın-Yayın ve enformasyon Genel Müdürlüğünde çalıştığım ve Anadolu Basını
Bölge Toplantıları düzenlediğimiz günlerde, rahmetli Osman Okutmuş ağabeyimiz
de katılır, o sevimli, hoş sohbet kişiliğiyle Anadolu’dan gelenlerin içindeki
renkli görünümüyle yeralırdı. Allah rahmet eylesin, mekanı cennettir inşallah.
Bayburt
Postası Gazetesi normal 6 sayfalık görünümüyle, yöresel ağırlıklı haberlerle
okurlarının karşısına çıkıyor, çıkarılıyor. Anadolu gazetelerinin renkli
karikatüristi değerli dostum Hikmet Aksoy Bayburt Gazetesinde de çizdikleriyle
dikkat çekiyor, düşündürücülük rolünü başarıyla yerine getiren bir isim ve imza
olarak takdir görüyor. Kutluyorum.
Süleyman
atmaca, Fırat Kızıltuğ, Selim Gürbüzer, Emre Aköz, Nur Çintay, Zeki Önsöz, Agah
Oktay Güner, isim ve imzalarının taşıdığı, makaleler, yazılar masamda bulunan
Bayburt Postası gazetesi sayfalarında yeralıyorlardı.
Şimdi bu
isim ve imzaların yazılarından kısa kısa cümleler almak istiyorum.
1-
Müslümanlık inandığı Kur’an’ın tek harfi değişemeden
günümüze ulaşmıştır. Yüce Peygamberimizin hayatı ise bütün açıklığı ile
biliniyor (Agah Oktay Güner)
2-
Etrafa bakınca bir martının denizin üzerinde hareketsiz
durduğunu gördüm. Martı uçmak için atılım yapıyor, fakat uçamıyordu. Martı
sürüsü onun üzerinde uçuşuyor ve bağrışıyordu (Zeki Önsöz)
3-
Baskı Müzesi kuruluşunun ikinci yılını Mesafe ve Temaz
adlı bir projeyle kutluyor (Emre Aköz)
4-
Çoruh’a bakan bir tepenin üstüne bu benzersiz müzeyi
kurarak, çağdaş sanatla geleneksel el sanatlarını aynı çatı altında topladı.
(Nur Çıntay)
5-
Şurası muhakkak, nerede bir dava adamından, bir fikir
adamından ve bilge insandan bahsediliyorsa, biliniz ki böyle şahsiyetlerin
hamurunda aşk mayası vardır (Selim Gürbüzer)
6-
Uzun yıllardan beri, Anadolu’nun bir çok yerinde
insanların dini ve manevi eğitimlerini üstlenmiş birçok tarikat ve dergah
olagelmiştir (Süleyman Atmaca).
Bayburt Postası Gazetesinde yeralan haberlerden bazı
başlıkları: Türkoil başarıyı ödüllendirdi/Polis Okulunda mezuniyet sevinci/Baskı
Müzesi’nin yaz sezonu heyecanı ateşlendi/ Söğütlü’ye dev Türk Bayrağı/
Karadeniz’in en büyük mağarası ilgi bekliyor vd.
*
GÜNÜN SÖZLERİ
1.
Denizi öv, fakat sahilde kal. (John Floiro)
2. Övülmek isterseniz, alçakgönüllülüğü yem
olarak kullanınız. (Lord Chesterfield)
3.
Mutluluk, gençlikte beklenmedik
şeylerde, yaşlılıkta ise alışkanlıklarda aranır. (P. Courty)
4.Bu kadar adam gördüm, içlerinden hiçbiri dünyadan hoşnut
değil, hiçbiri de dünyadan gitmek istemez. (Namık Kemal)
**
AHMET AYAZ’DAN 6. BASKILI:
‘DOĞDUĞUM GÜNDEN BERİ”
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Ahmet Ayaz
Gaziantep ilimiz merkezinden sesleniyor. Şiirleri olgunlaşmış meyve gibi, şiir
dünyamızı tatlandırıyor.
Ahmet Ayaz,
Kaleminin izlerini, “Ben hakka yürüyorum, hayatımın gizinde / Sihirli bir sevda
var, kalemimin izinde” diyerek, ‘Doğduğum Günden beri” adlı şiir kitabının yeni
yeni baskılarıyla bize ulaşıyor.
Anılan
kitap 240 sayfayla Çağrı Kitapevi yayınları arısında yeni, yani 6. baskısıyla
şiir severlerin, sanatseverlerin karşısına çıktı. Kutluyorum efendim.
Burada,
Sayın Ayaz’ın yapması gerekenin artık bu kitabın yeni yeni baskılarının
artırılarak rakam yükseltmesi yerine, bu kitap dan da seçtiği şiirlerle, yeni
şiirlerinin ilavesiyle başka adla, yeni yeni kitaplarla okurlarının karşısına
çıkması yönündeki tavsiyemi kaydetmek istiyorum.
“Değerli
dost, unutulmaz isim sayın Prof. Dr. İsa Kayacan’a Gaziantep’ten kucak dolusu
selamlarımla 30.07.2012” cümlesiyle imzaladığı kitap için, cümle iltifatları
için teşekkür etmek istiyorum.
Şairin
özgeçmişi ve kendisiyle ilgili yazılanlardan yapılan seçmeler var. Bu isim ve
imzalar arasında bendenizin de adı var 24 Ekim 2009 tarihli Ankara Belde
Gazetesindeki yazımdan yapılan alıntı olarak.
Birinci
bölüm: Yankılı sesler, İkinci bölüm: Kavgam barış için, adlarıyla karşımıza
çıkıyor. Birinci bölümün ilk ŞİİRİ: Ağaç misali, başlığıyla veriliyor. İki
dörtlükten meydana gelen bu şiirden bir dörtlük:
Bir ağaç misali filizlenirken,
Üzerime acı mihrican esti.
Bağrımda birikmiş dert
gizlenirken,
Hakk boynumu büküp kolumu kesti.
Ahmet Ayaz,
olgunlaşmanın, şiirde başarıyla ulaşmanın getirdiği sorumluluk içindedir.
Attığı her adımın, kendisinin karşısına sorumluluk gerçekleriyle gündeminde yer
aldığını biliyor.
Taşradaki
çocukluğunu anlatan, şiirsel duygularıyla ortaya koyduklarını 111 ve 112.
sayfalarda yer veriyor. Bu şiir 11 ayrı dörtlükten meydana geliyor. Bu şiirin
ilk dörtlüğü efendim:
Yakacık köyünde bir kerpiç evde,
Doğmuşum toz ile duman içinde.
Sarmıştı içimi bir kara sevda,
Düşünürdüm korkunç
Yukarıda da
belirttiğim gibi, Ahmet Ayaz arkadaşımızın yeni ad ve yeni şiirlerinin yer aldığı
kitaplarıyla karşılaşmak ümidimi yineliyor, sevgi ve saygılar sunuyorum efendim…
***
KÜLTÜR EVRENİ DERGİSİ’NİN
YENİ SAYISI
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Ankara’da
üç ayda bir yayınlanan, uluslar arası hakemli sosyal bilimler dergisi Kültür
Evreni’nin 12. sayısı Günyüzü gördü. Bir kitap görünümünde (elimizdeki sayı 200
sayfa) yayınlanan derginin içeriği zenginliğiyle takdir görüyor.
Sahibi:
Hayrettin İvgin, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Erhan İvgin, Editörü: Ömer Ünal
olan Kültür Evreni dergisinin, yayın kurulu, yurtdışı temsilcileri, Hakem
kurulu var geniş bir kadroyla şekillenmiş.
Dergi
içinde imzalarıyla okurların karşısına çıkanlardan bazılarının sıralanışı
şöyle: Dr.Yaşar Kalafat, Doç. Dr. Gönül Nasırova, Yrd. Doç. Dr. Ramazan
Çiftlikçi, Doç. Dr. Selçuk Duman, Ayten Babayev, Nail Tan, Esra Uslu vd.
Türkçe ve
Rusça dillerinde sayfalara aktarılanlar, getirdikleri itibariyle ilginçlik
taşıyorlar. İmzaların cümlelerinden:
1-
Toplumların beslenme kültürlerinden hareketle onların
varsa etnik kimlik özellikleri büyük ölçüde belirlenebilmektedir. Beslenme
kültürü, kültürel kimliğin belirleyicilerinden, kültürel kimliğin bütünlüğünü
ve devamlılığını belirleyen unsurlardan birisi de beslenmenin içeriğidir (Dr.
Yaşar Kalafat, Sayfa:9)
2-
Yirminci yüzyıl Türk Halk Müziği alanında önemli
başarılara imza atmış olan Fahri Kayahan üzerinde günümüze kadar birbirinin
tekrarı niteliğinde, sağlıklı bir araştırmaya dayanmayan bilgiler aktarıla
gelmiştir.
Fahri Kayahan “Bülbül” adlı
senaryosunda ise İstanbul ile İzmit arasında meydana gelen bir olayı
anlatmaktadır. Fahri’nin yazdığı bir diğer senaryo “Halkalı Küpe” diğer adı ile
“Avni ile Meleke” dir. Senaryo 1944 senesinde Elazığ’ın Palu kazasında geçen
bir aşk hikâyesini anlatmaktadır. Hikâyenin kahramanı Avni’nin bir düğünde
söylediği türkünün sözlerini burada yazmadan geçemeyeceğim. Düğündekiler
tarafından coşkun bir şekilde alkışlanan türkünün sözleri şöyle (Türkü üç
dörtlükten meydana geliyor):
Ne kapımı çalan var,
Ne halimden anlayan,
Hani nerde güzel yar,
Baş ucumda ağlayan.. (Yrd. Doç.
Dr. Ramazan Çiftlikçi- Sayfa: 49-56)
3-
Türkiye Büyük Millet Meclisinde Ermenistan işgalinin
başladığı ilk günden itibaren konu gündeme gelmiş, Türk hükümetinin aktif görev
alması TBMM tarafından istenmiştir. Bu çerçevede ortaya çıkan ilk konuşma 19
Mart 1992 tarihinde dönemin Dışişleri Bakanı ve Gaziantep Milletvekili Hikmet
Çetin tarafından yapılmıştır (Doç. Dr. Selçuk Duman, Sayfa:78)
4-
Türk Dil Kurumunun 1997 yılında başlattığı Türk Dünyası
destanlarının Tespiti Türkiye Türkçesine Aktarılması ve Yayımlanması Projesi
çerçevesinde destanların günümüzdeki uzantıları olarak halk hikâyelerinin de
derlenmesi yoluna gidilmişti (Nail Tan, Sayfa: 131)
***
BİLİMSEL EKSEN DERGİSİ’NİN
6. SAYISI
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Ankara’da
üç ayda bir yayımlanan Uluslar arası hakemli sosyal bilimler dergisi ‘Bilimsel
eksen’in 6. sayısı, değerli dostum Hayrettin İvgin tarafından bana ulaştırıldı.
Derginin
sahibi: Hayrettin İvgin, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Erhan İvgin, Editör: Ömer
Ünal, Redaktör: Doç. Dr. Nezaket
Hüseynova, Yayın kurulu, hakem kurulu ve
yurtdışı temsilcilikleri var Bilimsel Eksen Derginsin.
Dergi
içeriğinde imzaları bulunanlardan bazılarının sıralanışını şöyle yapmak
istiyorum: Prof.Dr. Taciser Onuk, Samire Patzer İsmailova, Dr. Yaşar Kalafat,
Hayrettin İvgin, Edit Tasnadi vd.
Dergi
içinde imzaları bulunanlardan bazılarının cümleler itibariyle ortaya
koyduklarından örnekler:
1-
Başbakanlık Atatürk Yüksek Kurumu Atatürk Kültür
Merkezi Başkanlığının dört yılda bir düzenlediği Uluslararası Türk Kültürü
Kongresinin altıncısı dönemin Cumhurbaşkanı sayın Ahmet Necdet Sezer’in yüksek
himayelerinde 21-26 Kasım 2005 tarihleri arasında Ankara’da
gerçekleştirilmiştir. Beşinci ve altıncı kongrelerin AKM Başkanlığın sırasında
düzenlenmiş olması, hayatımızın en önemli olaylarıdır diyebilirim (Prof. Dr.
Taciser Onuk, Sayfa: 10)
2-
İran Türkmenlerinde gelin eve gelince, bir siniye lavaş
olarak bilinen açık ekmek, tandır ekmeği sıralanır ve yeni gelinin onları
toplaması istenir. Bu uygulama ile gelin elinin bereketli olacağı inanılır.
Karay Türklerinde Orak Toyu
uygulaması vardır. Karay inançlı halkın hepsinin katıldığı bereket içerikli bu
toy sonbaharda yapılır. Toplanılan başaklardan daha ziyade buğday başaklarından
bir demek ve ekin çelengi yapılır (Dr.Yaşar Kalafat, Sayfa: 50)
3-
Vezirköprülülerin 1943 yılında merkezi hükümetten
üçüncü isteği İktisat Vekilliğinden (Ekonomi Bakanlığı) olmuş. Ne istediklerini
biliyor musunuz?: Giyecek, elbise fiyatlarında tenzilat (indirim) yapılması.
Vezirköprü 1943 yılında yine
Boyabat-Vezirköprü arasında Kızılırmak üzerinde bir köprü inşa edilmesini
istemiş. Bayındırlık (Nafia) Bakanlığının cevabı olumsuz değil, hatta inkişaf
(keşif)evrakı tekemmül (olgunlaşma kemale erme, tamamlanma) ettirilerek aynı
yıl içinde inşasına başlanacağı cevabı verilmiş. Ancak biliyoruz ki, bu köprü
1950 yılında yapılabilmiştir (Hayrettin İvgin, Sayfa: 106)
4-
Kazakistan Cumhuriyetinin 2015 yılına kadar eğitim
vermeyi geliştirme yasasında, Çağdaş yüksek öğretim sisteminin ilk görevi,
yüksek tahsilli uzmanları ivedilikle hazırlamayı ve onu ayrı olan olarak
anlamayı amaçlayan yeni kalite ve toplumsal statü, eğitim ve yatkınlık
sağlamaktır, diye yazılmıştır (Doç. Dr. Şolpan abilgazıkızı Akbeyeva, Sayfa:
130).
*
GÜNÜN SÖZLERİ
1. Bozulan dostluktan sonraki nefret,
meyvelerin en öldürücüsüdür. (G. E.
Lessing)
2. Ne kadar çok
söylersen karşındaki o kadar az hatırlar. Az söyle de kazancın çok
olsun. (Fenelon)
3. Güzel gençler doğanın rastlantı sonucu
yaratılmasıdır; güzel yaşlılar yaşlanmasını bilen sanat eserleridir. (Walter Winchell)
4. Suçsuz insanların çoğunu, kendi
suçlarından haberi olmayanlar cezalandırır. (Cemil Sena)
**
GÜLSEN AYDIN ALTINDAŞOĞLU’NDAN:
AB YÜZÜNDEN KIZ LEZBİYEN OLDU
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Merkezi
Ankara’da bulunan, kültür Ajansın kurucusu, sahibi değerli dostum Hayrettin
İvgin’den bana ulaşan kitaplar arasında yeralan, Kültür Ajans Yayınlarının 159.
kitabı-yayını olarak 200 sayfayla Günyüzü gören, Gülsen Aydın Altındaşoğlu’nun
AB yüzünden kız lezbiyen oldu, adlı romanı masamda.
Eser
Daloğlu Köksal imzalı, Gülsen Aydın Altındaşoğlu hakkında bilgilerin verildiği
yarım sayfalık bir anlatım var 3. sayfada. Buranın bir yerinde, daha doğrusu
girişinde: “Gümüşhaneli olan yazarımız; emekli öğretmendir. Yaşamına Ankara’da
devam etmektedir. Tahlil romanı örneği kabul edebileceğimiz bu ilk kitabında
yazar, iyi bir gözlemci; usta bir kalem olduğunu ortaya koymaktadır” denildiği
görülüyor.
Ara
başlıklarla anlatım sürdürüyor. “Kahvede” başlığı altındaki başlangıç cümlelerinden:
1-
Başkentin kıyısındaki gecekonduların arasında tıpkı
gecekondular gibi var olma savaşı veren Şen Kahvede yaşam, sabahın ilk
saatlerinde emektar semaverin dumanıyla başlar. Semaverin alevlenen ateşi mavi
kora dönünce taze çay kokusu, kahvenin duvarlarını aşıp dışarıya ulaşır.
2-
‘Ev’ başlığı altındakilerin başlangıç cümleleri:
Hamdi’nin eve giren girmez burnuna hücum eden baharatlı kısır kokusu öfkesini
kabarttı. Eve girdiğinin fark edilmemesine bir o kadar daha öfkelendi ve
katmerli bir öfkeyle gürledi..
3-
Sayfa 30’da ‘Karanfil’ başlığı altındaki görüşler,
anlatımlar başlıyor: Yaren, sabah sabah eline süpürge alıp alelacele bahçeyi
süpürmeye koyuldu. Elmas, okula gitmek için dışarı çıkınca süpürge elinde
telaşla bahçeyi süpüren annesini görünce şaşırdı.
4-
Çiçekçi: Elmas okul dönüşü yol üstünde yeni açılan
çiçekçiye girdi, çiçeklerin arasında dolaşan oldukça yakışıklı genç bir adam,
Sevinçle Elmas’a doğru yürüdü.
5-
Kara çarşaf: Çiçekçi, karşısında gelen Elmas’ı görünce
çiçeklere bakan çarşaflı müşterisini unuttu ve sevinçle dükkandan çıkıp Elmas’a
doğru yürüdü.
6-
Korku: Yaren kocasına söylediklerine kendisi de
şaşırıyordu. “Ben bütün bu sözleri nasıl söyledim? Hamdi şimdi bana bilenecek
ki sorma?
7-
Yaren, evde annesiyle baş başaydı. “Anne, kahve içelim
mi?.. Hayır deme, fal bakarız” Şakayık kızının yanağını okşadı. “Kahveyi
dışarıda içelim.. İkimiz için de değişiklik olur”.. Bu anlatımları yan yana
getirdiğimizde, Gülsen Aydın Altındaşoğlu’nun, roman bütünlüğü içerisinde,
şahısların yerli yerine oturtulmalarını, onların ilk sayfalarda unutulup
gitmediklerini göstermesi Altındaşoğlu’nun bu konuda başarılı oluşunu
göstermektedir.
Yaren’in,
oldukça büyük bir alışveriş merkezinin kitap reyonunda “Hurdacı ile Hayalci”
adlı kitabını imzalarken, duyduğu mutluluğu aktararak, nokta konulan kitabın
başarılı bir eser olarak alkışlanacağı kesindir.
***
GÖKHAN SORUKLU’DAN:
SENDEN SONRA
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Merkezi
Ankara’da bulunan Kültür Ajans’ın kurucusu, değerli dostum Prof. Dr. Hayrettin
İvgin’den bana ulaşan onlarca kitapdan, yayından biri: 72 sayfalık, Gökhan
Soruklu imzalı ‘Senden Sonra’ adlı şiir kitabı.
Önsöz,
Hayrettin İvgin hocanın. Bir yerinde: “Gökhan Soluklu’nun elinizdeki ‘Senden
Sonra’ adlı bu şiir kitabı, onun ikinci kitabıdır. İlk kitabını ‘Bir Yolcuyum
Ben’ adıyla 2010 yılında yayınlamıştık. Şahsen ben, birinci kitaptaki şiirleri
ile ikinci kitaptaki şiirleri karşılaştırdım. Gökhan Soluklu’nun şiirlerindeki
olumlu gelişmeyi sevinerek gördüm” diyor.
Prof. Dr.
Hayrettin İvgin hocanın tespitleri önemli ve doğrudur. Ahlı şair Gökhan,
akrostişli şiirden sonra, öteki şiirler başlıyor. Bu şiirlerin isimleri;
Oralarda sevdalar, Zalim kadın senden sonra, şeklinde devam ediyor. 8 nci
sayfada başlayan “Senden sonra-I” adlı şiir Hayrettin İvgin hocaya ithaf
edilmiş. Altı dörtlükten meydana gelen bu şiirden iki dörtlük alarak devam
edelim:
Gözlerinle tutukladın, ellerinle
uğurladın,
Gecenin en karasına, beni sen
yalnız yolladın.
Öğle bir geceymiş ki, bu ne ay
var, ne de bir yıldız,
İşte o zaman dünyamda,
karanlıklarla başladın.
Gurbette mesken edindim kime ne
meyhanesini,
İçiyorum duyuncaya kadar kapanış
sesini,
Senden sonra ben, öğle bir hale
geldim ki sevdiğim,
Yitirdim içimde en değerli insan
sevgisini.
Gökhan Soruklu, kendisiyle
barışık. Bu noktada bulunuşu, buradan hareket edişi şiirlerindeki yumuşaklığı
ortaya koyuyor. Kırgınlıkları, kızgınlıkları var ama, bu duygular, şiirlerin
mısraları arasına fazla girmiyor, yeralmıyor. Bu yüzden, Gökhan Soruklu,
ilerleyen yıllarda, şiirimizin meşakkatli yolculuğunda yürürken, ayak sesleri
mutlaka duyulacak varlığı mutlaka hissedilecektir.
Uzun, orta
ve kısa soluklu şiirleriyle okurlarının karşısına çıkan Gökhan Soruklu, konu
seçiminde zorluk çekmiyor. Seçtiği, karar vererek üzerinde çalıştığı, sonra
şiirleştirdiği duygularındaki, gelecek endişesi, beklentisi olmayan
mısralarında, şiirlerinde olgunluğa doğru açılan pencerelerin sayısının
arttığını gördüğümü belirtmek isterim. Kitabın 68. sayfasında yeralan,
07.02.2011 tarihinde kaleme alınan “Benden şair olur mu?” dörtlüğünde bakınız
neler söylüyor Gökhan Soluklu:
Sözlerimle birilerini
özetlemeyince,
Pencerelerde yollarını
gözetlemeyince,
Ben de aynısı duyguları
hissetmeyince,
Söyleyin dostlar benden şair olur
mu?
***
KONUK YAZAR
PROF. DR. İSA KAYACAN
Aydın KARASÜLEYMANOĞLU
Baş döndürücü hızla baskı yapan webler, yazı ve fotoğraf aktaran
uydu sistemleri, sürekli gelişen baskı teknolojisi, Anadolu basınının önemini
azaltamadı. Anadolu’da bin bir güçlükle yayımlanan gazeteler, yörelerinde
ulusal basın organlarından daha etkindirler. Büyük gazetelerdeki yoğun haber
akışı, yöresel sorunların çok yönlü ele alınmasına olanak vermemektedir. Oysa
yörenin gözü, kulağı, sesi olan Anadolu gazeteleri, kendi hizmet
alanında her türlü sorunu dile getirip yetkililere yol göstermektedirler. Saman
alevi gibi de olsa kendi yörelerine ışık saçan Anadolu gazetelerinin işlevi
hiçbir zaman ortadan kalkmayacaktır.
Liseyi bitirdiğim yıllarda, kasadan tek tek hurufat alınarak
dizilen ve elle sallamalı makinelerde basılan gazetelerde çalıştım. Artvin,
Erzurum ve yedek subaylığımı yaparken de Gaziantep gazetelerinde çok yazılar
yazdım. Elime geçen her Anadolu gazetesini ilgiyle okudum. Bazı arkadaşlar yöresellikten
kurtulamadın deseler de, Artvin gazeteleriyle ilişkimi hiç kesmedim. Yöresel
sorunlara ilişkin yazılarımı bu gazetelerde sürekli yayımladım.
Sözü Anadolu basınıyla düzeyli ve sıcak ilişkiler içinde olan
Prof.Dr.İsa Kayacan’a getirmek istiyorum. Yöresel gazeteleri önemseyen,
yazılarıyla onlara destek olmaya çalışan bir kültür adamı o. Prof.Dr.İsa
Kayacan adeta Anadolu basınıyla özdeşleşmiş. Kayacan denince Anadolu basını,
Anadolu basını denince Kayacan usumuza geliyor. O, karşılık gözetmeyen bir
basın emekçisi. Çok değişik gazetelerde binlerce yazı yayınlamış, yazılarında
adı geçenlere postalamış biri. Bizim çalışmalarımızla ilgili yazılarından
biliyoruz bunu. Çalışma masamızda bazen yazı ve dosyaları kaybettiğimiz oluyor.
Oysa Kayacan, bunca gazeteleri izliyor, yazılar yolluyor, ilgililere gününde
ulaştırıyor. Düzenli ve ilkeli çalışması da takdire değer ayrı bir özelliği.
Daha önce yazdığım bir yazıda da vurguladığım gibi Prof. Dr. İsa
Kayacan ile dostluğumuz 50 yılını doldurdu. Anadolu’dan öğrenim için Ankara’ya
gelen edebiyata meraklı gençler olarak kader bizi buluşturmuştu. Yazılar,
şiirler yazıyorduk. Ankara’daki kültürel etkinliklere katılıyorduk. Kayacan,
çok genç yaşta “Ece” dergisini çıkarmaya başladı. Bugünlere uzanan yola o
yıllarda girilmişti. Ardından onlarca kitap, binlerce yazı yayınladı Kayacan.
Doğduğu ve adını edebiyat dünyasına taşıdığı kentin caddelerine adı verildi.
Onun Guinnes rekorlar kitabına girmesi için bazı örgütlerce çalışmalar
sürdürülüyor. O kültürü sanatı uğraş edinmiş. Yeni kitaplarıyla edebiyat
dünyasına merhaba diyenleri tanıtmayı, gençleri özendirmeyi yaşam biçimi haline
getirmiş. Bu konuda, çevresine özverili desteklerde bulunan bir yazın eri o.
Prof. Dr. İsa Kayacan, bu niteliklerinin yanında dostluğu,
sevecenliği, güvenirliği de var. O sessiz sedasız kozasını örerken örnek
alınacak bir kimlik olarak da karşımıza çıkıyor. Dostları onu bu kimlikle
seviyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder