31 Ekim 2012 Çarşamba

09 - 30 EKİM 2012


YOZGAT TÜRKÜLERİ-I
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Yerleşim yerlerimizin, öncelikle illerimizin THM alanındaki genel görüntüleri önemlidir. Bu alanda, bu konuda araştırmacılar, o ilin ‘delileri’ vardır.
            Değerli dostum, Hayrettin İvgin’in bana ulaştırdığı kitaplardan, araştırma yayınlarından birini: Habib Coşkunsoy, Erdem İlkaz ve Savaş Akbıyık imzalarının taşıyıcısı ‘Yozgat Türküleri” adlı, büyük boy 358 sayfalık bir kitap, araştırma.
            Üç araştırmacının, imzanın ortak bir önsözleri var. Bir yerinde: “TRT repertuarına bakıldığında, Yozgat yöresinde Muzaffer Sarısözen’in 1945 yılında yaptığı derleme çalışmalarının dışında geniş çaplı bir araştırma yapılmamıştır. Yozgat merkez ve Akdağmadeni hariç diğer ilçeler bu alan araştırmaları içerisinde yoktur. Soner Özbilen’in şahsi gayretleriyle Boğazlıyan’da, Nida Tüfekçi’nin Akdağmadeni’nde yaptığı derlemeler dışında herhangi bir çalışma yapılmamıştır. Kültürel yönden çok zengin olmasına rağmen Çekerek, Sorgun, Yerköy, Sarıkaya gibi ilçelerimiz unutulmuştur diyebiliriz” denilerek genel bir değerlendirme yapılıyor.
            Araştırma kitap; Yozgat’ın Türk Halk Müziğindeki yeri ve öneminden söz edilerek başlanılan bir sunuşla karşımıza çıkıyor, çıkarılıyor. Yozgat’ta bozlak, başlığı altında verilenlerden sonra, yazarlar-araştırmacılar; Habib Coşkunsoy, erdem Ilkaz, Savaş Akbıyık hakkında, fotoğraflı, açıklamalı bilgilerin sıralandığı görülüyor. Her üç araştırmacının Yozgat (ilçe-köyleri) doğumlu olmaları, araştırmanın ciddiyetini ortaya koyuyor. THM çalışmalarının, yayınlarının içerisinde olmaları, ortaya koydukları araştırmalarının güvenilirliğini artırıyor aynı oranda.
            Kaynak kişiler, derleyiciler, sanatçılar ve mahalli sanatçılar bölümünde; Adem Kurtul, Ahmet Akşitoğlu, Ahmet Baran, Ahmet Yanalak, Ali Can, Altan Güvenç, Aysel Sezer (Tüfekçi), Ayşe Gökdemir, Bayram Bilge Tokel, Binali Yürekli, Boğazlıyanlı Mesude, Candeniz Eroğlu, Cemal Bakır, Cihan Barış Akbıyık, Dönüş Baygül, Durmuş Göç, edip Tügekçi, Elif Eser, Emine Ilkaz, Ferhat Mutlu, gibi pek çok isim ve biyografiler, açıklayıcı bilgiler yer alıyor. Ayrıca uzunca bir sıralamayla, Yozgat kaynak kişileri, derleyicileri ve diğer sanatçılarının da sıralandığını görüyoruz.
            Uzun havalar bölümünde yer alan türkülerin, Yöresi, kimden alındığı, derleyen, Rep.No kayıtları verilmekte. Kırık havalar, isimleri, yöresi, kimden alındığı, derleyen, notaya alan gibi açıklamalarıyla dikkat çekiyorlar. Yer yer  türkülerin öyküleri de veriliyor. 208. sayfada “Çamlığın başında tüter bir tütün” türküsünün uzunca sözleri ve öyküsü anlatılmakta. Notalarıyla zenginleşen sayfalarda yeralanların ciddi ve kalıcı bir araştırma olduğu hemen anlaşılıyor. (Sabahına esen seher yeli mi? Türküsünün 25 ayrı dörtlükten meydana geldiği 302,303 ve 304. sayfalarda veriliyor. Oyun havaları bölümü de var ayrıca.
            Mehmet Nida Tüfekçi’nin 01 Mart 1929 tarihinde, Yozgat’ın Akdağmadeni ilçesinde doğduğunu, 18 eylül 1993 tarihinde yaşama veda ettiğini, Soner Özbilen’in 10 Nisan 1947 tarihinde Yozgat’ın Boğazlıyan ilçesinde doğduğunu öğreniyoruz. Tebrikler efendim.
            *
GÜNÜN SÖZLERİ
1. Geçmişe ait olan ben değilim. Geçmiş bana ait. (Mary Antin)
2. Dünyayı, akıllılar yaşasın diye budalalar kurmuştur. (Oscar Wilde)
3. Kulak yüreğe giden bir caddedir. (Voltaire)
4. İşinizin çok önemli olduğunu düşünüyorsanız, bu sinirlerinizin ciddi biçimde bozulduğunun en açık göstergesidir. (Bertrand Russell)
            **
ÇORUM ‘OSMANCIK’ GAZETESİ
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Bana ulaşan gazetelerin sayfalarındaki gezintimin bir yenisi, bir başkası: Çorum ilimize bağlı, Osmancık ilçemizde yayınlanan ‘Osmancık’ Gazetesi sayfalarında olacak.
            Haftalık 8 sayfayla 1 ve son sayfası renkli basımlı yayınlanan ‘Osmancık’ın 122, 23, 24, 25, 26, 27, 28 ve 129. sayıları masamda. Gazetenin önce kimliğine bakalım:
            Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni: Bilal Çevrim, Yazı İşleri Müdürü: Emrah Akıllı, Müessese Müdürü: B. Çağrı Çevrim, Sayfa Editörü: Özkan Özçelik, Bölge Haberleri: Bülent Özkaleli, Spor Muhabiri: H. İbrahim Yıldırım. Tlf: 0364-611 06 11.
            Makale yazarlarının sıralanışı: Muharrem Yıldız, Mustafa Cebeci, Nurdan Damlalar, Cevdet Saraçlar, Mehmet Gökel, Abdullah Keskin, İsmail Kabakdere, Bilal Çevrim, İbrahim Kul, Şimdi bu isim ve imzaların cümlelerinden bazı örnekler verelim:
1-                 Tarih bize okullarda çok yüzeysel öğretilmiş, böyle olunca bildiğimiz de ona göre oluyor (Mustafa Cebeci)
2-                 Hazret-i Muhammed (As)ın en büyük ve ebedi mucizesi Kur’an-ı Kerimdir (Nurdan Damlalar)
3-                 Krezüs Pteria savaşını kaybettiğini anlayınca, zaman kaybetmeksizin Sardes yolunu tutar (Cevdet Saraçer)
4-                 Acaba: Üç ay on iki günlük askerliğimin/İki karanlık gecesinde Burdur/Elli sekizinci Topçu tugayının kuru ayazında (Muharrem Yıldız)
5-                 Hollanda’da bir Türk genci emniyette işkenceyle öldürüldü (Mehmet Gökel)
6-                 Muharrem Şanver: Çorum ilinin Osmancık ilçesi Başpınar (Karaveran) kasabasında 1953 yılında doğdu (Abdullah Keskin)
7-                 Osmancık’ta gazetecilik ve habercilik yapmak için (İsmail Kabakdere)
8-                 Belediye’de 3.K.1.B başlıklı yazım için o kadar çok telefon mail ve kişisel olarak olumlu tepki geldi ki, 3. yılımızı geride bırakan gazetemize bu kadar ilgi gösterilmemişti (Bilal Çevrim)
Burada bir nokta koyarak, Osmancık Gazetesinin sayfalarında yer alan haberlerden, başlık örnekleri verelim istiyorum. Buyurun:
-                     Osmancık Haber 17 yaşında/Belediye iki parkı törenle hizmete açtı/Osmancık’ta iki gazeteciye Basın kartı/Muhtarlar kent konseyinde toplandı/Kumbaba geleneği bozmadı,
-                     Nakliyeciler sıkıntılarına çözüm bekliyor/Kızılay kuruluş yıldönümünde öğrencilere kitap dağıttı/Gazeteciyi korkutan tehdit, sekiz saat sonra özür diledi/Matematikte dünya birincisi Osmancık’tan,
-                     Karadenizliler Derneği hizmet binasını açtı/Mesut Sezer Balkan Şampiyonu oldu / Ata sevgi, Ata’ya saygı / Kent Konseyinden Belediye Başkanına suç duyurusu,
-                     Osmancık’ta At yarışları düzenlendi/Osmancık’ta Yeşilormak Tekstil hizmete açıldı / Ünlü ressamlar Osmancık’ı gezdi / Eğitimci Yazar Salim Savcı 64. kitabını yayınladı / Aşıklar Çampınar’da buluştu vd.
***
SİİRT’TEN ‘MÜCADELE’ GAZETESİ
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Siirt ilimiz merkezinde haftalık yayınlanan bir gazetemiz var. Adı: Mücadele. 50. yayın yılı içerisinde bulunan Mücadele Gazetesinin sahibi ve Sorumlu Müdürü, Başyazar: Cumhur Kılıççıoğlu.
            4 büyük sayfalık Mücadele Gazetesinin sayfalarında, Cumhur Kılıççıoğlu mücadeleciliğinin gazetecilik anlayışının görüntüleri sergileniyor. O, Cumhur Kılıççıoğlu Anadolu Basınının zor şartlar altındaki gazeteciliğini başarıyla sürdüren, ödülden ödüle koşan, Ankara’da Başbakanlıkta Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği görevinde de bulunan, Anadolu basınının sembol isimlerinin başında gelmektedir. O’nun dostluğu sağlam, ilişkileri süreklidir.
            Mücadele Gazetesinin 50. yayın yılı içerisindeki 4.209,10,11,12,14 ve 4215. sayıları masamda. Gazetenin bu sayılarının sayfalarında gezinti yapacağım ve tespitlerimi ortaya koyacağım.
            Mücadele Gazetesi sayfalarında, Cumhur Kılıççıoğlu başta olmak üzere, değişik isim ve imzaların yazı ve şiirleri yeralıyor. İmza sahiplerinden bazı alıntılarla devam etmek istiyorum.
1-                 Zeynep Hanım 1219 (H.615) yılında Siirt’te doğdu. Hemen işaret edelim ki, Siirt’te doğduğu ve elbette has be has Siirtli olduğu; yanı sıra El-İs’irdiye olarak da adlandırıldığı halde Şamlı ya da Mısırlı kabul ediliyordu (Bekir Sami Seçkin)
2-                 Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde İstanbul’da yaşayan babamın dayıları H. İbrahim ve H.Ahmet Doğru’dan dinlediğim hikâyeleri yazmaya devam edeceğim (Mehmet Sadık Turay)
3-                 Türkiye’nin kazanımlarının çoğu Cumhuriyetin ilk yıllarında edinilmişti (Bahattin Erge),
4-                 a- Siirtte önüne gelen yatırım çağrısı yapıyor. Ama her nedense kimse inanmıyor. B-Siirt Üniversitesinin tek “olaysız” Üniversite olduğu belirlenmiş.. Ah keşke bir de “alaysız” olsaydı (Cumhur Kılıççıoğlu)
5-                 Helal, gurbette kalıp öz yurdunu sevene
Helal, gezip dolaşıp öz yurduna dönene!
Aslından gurur duyup gere gere göğsunu,
Ne mutlu yüksek sesle Siirt’liyim diyene (Fazıl Bayraktar)
            Renkli ve zengin sayfa görünümlü Mücadele Gazetesinin masamdaki sayılarından siyasi olmayan, sosyal içerikli haber başlıklarından bazıları şöyle:
            -Veysel Karani Türbedarlığının Siirli aileye verilmesinin öyküsü/Siirt’in organik ekindüzü kirazı sofralarda/Siirt E tipi Cezaevi’ndeki tutuklu ailelerin feryadı/MTA Siirt’teki konut mağaraları araştırıyor/Siirt’li gazeteciler ödül aldı,
            -Siirtspor cami avlusunda/Mücadele’nin yıllar önce yayınladığı bu şiiri Milli Birlik Komitesi iz istemişti. 20 yıl önceki h0aberimizi intihal ettiler. 80 yıl önce Atatürk’le ilgili Kürtçe şarkı Vanlı değil, Siirtli Dengbejlerce söylenmişti vd.
            ***
BAYBURT POSTASI GAZETESİ
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Anadolu Basını içinde yeralıp, bana ulaşan gazetelerin bir düzen içinde sayfalarında yaptığım gezintilerimden bir yenisi. Bugün sütun konuğum gazete 60. yayın yılı içerisinde bulunan ‘Bayburt Postası’ Gazetesi.
            Masamda, 5201, 2.3.4 ve 5205. sayıları var Bayburt Postası’nın. Bu sayıların sayfalarındaki gezintimden önce, gazetenin kimliğine bakmak istiyorum: Kurucusu: Osman Okutmuş, Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: H.Murat Okutmuş. Genel Yayın Editörü: Kürşat Okutmuş.
            Başbakanlık, Basın-Yayın ve enformasyon Genel Müdürlüğünde çalıştığım ve Anadolu Basını Bölge Toplantıları düzenlediğimiz günlerde, rahmetli Osman Okutmuş ağabeyimiz de katılır, o sevimli, hoş sohbet kişiliğiyle Anadolu’dan gelenlerin içindeki renkli görünümüyle yeralırdı. Allah rahmet eylesin, mekanı cennettir inşallah.
            Bayburt Postası Gazetesi normal 6 sayfalık görünümüyle, yöresel ağırlıklı haberlerle okurlarının karşısına çıkıyor, çıkarılıyor. Anadolu gazetelerinin renkli karikatüristi değerli dostum Hikmet Aksoy Bayburt Gazetesinde de çizdikleriyle dikkat çekiyor, düşündürücülük rolünü başarıyla yerine getiren bir isim ve imza olarak takdir görüyor. Kutluyorum.
            Süleyman atmaca, Fırat Kızıltuğ, Selim Gürbüzer, Emre Aköz, Nur Çintay, Zeki Önsöz, Agah Oktay Güner, isim ve imzalarının taşıdığı, makaleler, yazılar masamda bulunan Bayburt Postası gazetesi sayfalarında yeralıyorlardı.
            Şimdi bu isim ve imzaların yazılarından kısa kısa cümleler almak istiyorum.
1-                 Müslümanlık inandığı Kur’an’ın tek harfi değişemeden günümüze ulaşmıştır. Yüce Peygamberimizin hayatı ise bütün açıklığı ile biliniyor (Agah Oktay Güner)
2-                 Etrafa bakınca bir martının denizin üzerinde hareketsiz durduğunu gördüm. Martı uçmak için atılım yapıyor, fakat uçamıyordu. Martı sürüsü onun üzerinde uçuşuyor ve bağrışıyordu (Zeki Önsöz)
3-                 Baskı Müzesi kuruluşunun ikinci yılını Mesafe ve Temaz adlı bir projeyle kutluyor (Emre Aköz)
4-                 Çoruh’a bakan bir tepenin üstüne bu benzersiz müzeyi kurarak, çağdaş sanatla geleneksel el sanatlarını aynı çatı altında topladı. (Nur Çıntay)
5-                 Şurası muhakkak, nerede bir dava adamından, bir fikir adamından ve bilge insandan bahsediliyorsa, biliniz ki böyle şahsiyetlerin hamurunda aşk mayası vardır (Selim Gürbüzer)
6-                 Uzun yıllardan beri, Anadolu’nun bir çok yerinde insanların dini ve manevi eğitimlerini üstlenmiş birçok tarikat ve dergah olagelmiştir (Süleyman Atmaca).
Bayburt Postası Gazetesinde yeralan haberlerden bazı başlıkları: Türkoil başarıyı ödüllendirdi/Polis Okulunda mezuniyet sevinci/Baskı Müzesi’nin yaz sezonu heyecanı ateşlendi/ Söğütlü’ye dev Türk Bayrağı/ Karadeniz’in en büyük mağarası ilgi bekliyor vd.
            *
GÜNÜN SÖZLERİ
1. Denizi öv, fakat sahilde kal. (John Floiro)
2.  Övülmek isterseniz, alçakgönüllülüğü yem olarak kullanınız. (Lord Chesterfield)
3. Mutluluk, gençlikte beklenmedik şeylerde, yaşlılıkta ise alışkanlıklarda aranır. (P. Courty)
4.Bu kadar adam gördüm, içlerinden hiçbiri dünyadan hoşnut değil, hiçbiri de dünyadan gitmek istemez. (Namık Kemal)
**
AHMET AYAZ’DAN 6. BASKILI:
‘DOĞDUĞUM GÜNDEN BERİ”
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Ahmet Ayaz Gaziantep ilimiz merkezinden sesleniyor. Şiirleri olgunlaşmış meyve gibi, şiir dünyamızı tatlandırıyor.
            Ahmet Ayaz, Kaleminin izlerini, “Ben hakka yürüyorum, hayatımın gizinde / Sihirli bir sevda var, kalemimin izinde” diyerek, ‘Doğduğum Günden beri” adlı şiir kitabının yeni yeni baskılarıyla bize ulaşıyor.
            Anılan kitap 240 sayfayla Çağrı Kitapevi yayınları arısında yeni, yani 6. baskısıyla şiir severlerin, sanatseverlerin karşısına çıktı. Kutluyorum efendim.
            Burada, Sayın Ayaz’ın yapması gerekenin artık bu kitabın yeni yeni baskılarının artırılarak rakam yükseltmesi yerine, bu kitap dan da seçtiği şiirlerle, yeni şiirlerinin ilavesiyle başka adla, yeni yeni kitaplarla okurlarının karşısına çıkması yönündeki tavsiyemi kaydetmek istiyorum.
            “Değerli dost, unutulmaz isim sayın Prof. Dr. İsa Kayacan’a Gaziantep’ten kucak dolusu selamlarımla 30.07.2012” cümlesiyle imzaladığı kitap için, cümle iltifatları için teşekkür etmek istiyorum.
            Şairin özgeçmişi ve kendisiyle ilgili yazılanlardan yapılan seçmeler var. Bu isim ve imzalar arasında bendenizin de adı var 24 Ekim 2009 tarihli Ankara Belde Gazetesindeki yazımdan yapılan alıntı olarak.
            Birinci bölüm: Yankılı sesler, İkinci bölüm: Kavgam barış için, adlarıyla karşımıza çıkıyor. Birinci bölümün ilk ŞİİRİ: Ağaç misali, başlığıyla veriliyor. İki dörtlükten meydana gelen bu şiirden bir dörtlük:
Bir ağaç misali filizlenirken,
Üzerime acı mihrican esti.
Bağrımda birikmiş dert gizlenirken,
Hakk boynumu büküp kolumu kesti.
            Ahmet Ayaz, olgunlaşmanın, şiirde başarıyla ulaşmanın getirdiği sorumluluk içindedir. Attığı her adımın, kendisinin karşısına sorumluluk gerçekleriyle gündeminde yer aldığını biliyor.
            Taşradaki çocukluğunu anlatan, şiirsel duygularıyla ortaya koyduklarını 111 ve 112. sayfalarda yer veriyor. Bu şiir 11 ayrı dörtlükten meydana geliyor. Bu şiirin ilk dörtlüğü efendim:
Yakacık köyünde bir kerpiç evde,
Doğmuşum toz ile duman içinde.
Sarmıştı içimi bir kara sevda,
Düşünürdüm korkunç
            Yukarıda da belirttiğim gibi, Ahmet Ayaz arkadaşımızın yeni ad ve yeni şiirlerinin yer aldığı kitaplarıyla karşılaşmak ümidimi yineliyor, sevgi ve saygılar sunuyorum efendim…
            ***
KÜLTÜR EVRENİ DERGİSİ’NİN
YENİ SAYISI
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Ankara’da üç ayda bir yayınlanan, uluslar arası hakemli sosyal bilimler dergisi Kültür Evreni’nin 12. sayısı Günyüzü gördü. Bir kitap görünümünde (elimizdeki sayı 200 sayfa) yayınlanan derginin içeriği zenginliğiyle takdir görüyor.
            Sahibi: Hayrettin İvgin, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Erhan İvgin, Editörü: Ömer Ünal olan Kültür Evreni dergisinin, yayın kurulu, yurtdışı temsilcileri, Hakem kurulu var geniş bir kadroyla şekillenmiş.
            Dergi içinde imzalarıyla okurların karşısına çıkanlardan bazılarının sıralanışı şöyle: Dr.Yaşar Kalafat, Doç. Dr. Gönül Nasırova, Yrd. Doç. Dr. Ramazan Çiftlikçi, Doç. Dr. Selçuk Duman, Ayten Babayev, Nail Tan, Esra Uslu vd.
            Türkçe ve Rusça dillerinde sayfalara aktarılanlar, getirdikleri itibariyle ilginçlik taşıyorlar. İmzaların cümlelerinden:
1-                 Toplumların beslenme kültürlerinden hareketle onların varsa etnik kimlik özellikleri büyük ölçüde belirlenebilmektedir. Beslenme kültürü, kültürel kimliğin belirleyicilerinden, kültürel kimliğin bütünlüğünü ve devamlılığını belirleyen unsurlardan birisi de beslenmenin içeriğidir (Dr. Yaşar Kalafat, Sayfa:9)
2-                 Yirminci yüzyıl Türk Halk Müziği alanında önemli başarılara imza atmış olan Fahri Kayahan üzerinde günümüze kadar birbirinin tekrarı niteliğinde, sağlıklı bir araştırmaya dayanmayan bilgiler aktarıla gelmiştir.
Fahri Kayahan “Bülbül” adlı senaryosunda ise İstanbul ile İzmit arasında meydana gelen bir olayı anlatmaktadır. Fahri’nin yazdığı bir diğer senaryo “Halkalı Küpe” diğer adı ile “Avni ile Meleke” dir. Senaryo 1944 senesinde Elazığ’ın Palu kazasında geçen bir aşk hikâyesini anlatmaktadır. Hikâyenin kahramanı Avni’nin bir düğünde söylediği türkünün sözlerini burada yazmadan geçemeyeceğim. Düğündekiler tarafından coşkun bir şekilde alkışlanan türkünün sözleri şöyle (Türkü üç dörtlükten meydana geliyor):
Ne kapımı çalan var,
Ne halimden anlayan,
Hani nerde güzel yar,
Baş ucumda ağlayan.. (Yrd. Doç. Dr. Ramazan Çiftlikçi- Sayfa: 49-56)
3-                 Türkiye Büyük Millet Meclisinde Ermenistan işgalinin başladığı ilk günden itibaren konu gündeme gelmiş, Türk hükümetinin aktif görev alması TBMM tarafından istenmiştir. Bu çerçevede ortaya çıkan ilk konuşma 19 Mart 1992 tarihinde dönemin Dışişleri Bakanı ve Gaziantep Milletvekili Hikmet Çetin tarafından yapılmıştır (Doç. Dr. Selçuk Duman, Sayfa:78)
4-                 Türk Dil Kurumunun 1997 yılında başlattığı Türk Dünyası destanlarının Tespiti Türkiye Türkçesine Aktarılması ve Yayımlanması Projesi çerçevesinde destanların günümüzdeki uzantıları olarak halk hikâyelerinin de derlenmesi yoluna gidilmişti (Nail Tan, Sayfa: 131)
***
BİLİMSEL EKSEN DERGİSİ’NİN
6. SAYISI
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Ankara’da üç ayda bir yayımlanan Uluslar arası hakemli sosyal bilimler dergisi ‘Bilimsel eksen’in 6. sayısı, değerli dostum Hayrettin İvgin tarafından bana ulaştırıldı.
            Derginin sahibi: Hayrettin İvgin, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Erhan İvgin, Editör: Ömer Ünal, Redaktör:  Doç. Dr. Nezaket Hüseynova, Yayın kurulu, hakem kurulu ve  yurtdışı temsilcilikleri var Bilimsel Eksen Derginsin.
            Dergi içeriğinde imzaları bulunanlardan bazılarının sıralanışını şöyle yapmak istiyorum: Prof.Dr. Taciser Onuk, Samire Patzer İsmailova, Dr. Yaşar Kalafat, Hayrettin İvgin, Edit Tasnadi vd.
            Dergi içinde imzaları bulunanlardan bazılarının cümleler itibariyle ortaya koyduklarından örnekler:
1-                 Başbakanlık Atatürk Yüksek Kurumu Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığının dört yılda bir düzenlediği Uluslararası Türk Kültürü Kongresinin altıncısı dönemin Cumhurbaşkanı sayın Ahmet Necdet Sezer’in yüksek himayelerinde 21-26 Kasım 2005 tarihleri arasında Ankara’da gerçekleştirilmiştir. Beşinci ve altıncı kongrelerin AKM Başkanlığın sırasında düzenlenmiş olması, hayatımızın en önemli olaylarıdır diyebilirim (Prof. Dr. Taciser Onuk, Sayfa: 10)
2-                 İran Türkmenlerinde gelin eve gelince, bir siniye lavaş olarak bilinen açık ekmek, tandır ekmeği sıralanır ve yeni gelinin onları toplaması istenir. Bu uygulama ile gelin elinin bereketli olacağı inanılır.
Karay Türklerinde Orak Toyu uygulaması vardır. Karay inançlı halkın hepsinin katıldığı bereket içerikli bu toy sonbaharda yapılır. Toplanılan başaklardan daha ziyade buğday başaklarından bir demek ve ekin çelengi yapılır (Dr.Yaşar Kalafat, Sayfa: 50)
3-                 Vezirköprülülerin 1943 yılında merkezi hükümetten üçüncü isteği İktisat Vekilliğinden (Ekonomi Bakanlığı) olmuş. Ne istediklerini biliyor musunuz?: Giyecek, elbise fiyatlarında tenzilat (indirim) yapılması.
Vezirköprü 1943 yılında yine Boyabat-Vezirköprü arasında Kızılırmak üzerinde bir köprü inşa edilmesini istemiş. Bayındırlık (Nafia) Bakanlığının cevabı olumsuz değil, hatta inkişaf (keşif)evrakı tekemmül (olgunlaşma kemale erme, tamamlanma) ettirilerek aynı yıl içinde inşasına başlanacağı cevabı verilmiş. Ancak biliyoruz ki, bu köprü 1950 yılında yapılabilmiştir (Hayrettin İvgin, Sayfa: 106)
4-                 Kazakistan Cumhuriyetinin 2015 yılına kadar eğitim vermeyi geliştirme yasasında, Çağdaş yüksek öğretim sisteminin ilk görevi, yüksek tahsilli uzmanları ivedilikle hazırlamayı ve onu ayrı olan olarak anlamayı amaçlayan yeni kalite ve toplumsal statü, eğitim ve yatkınlık sağlamaktır, diye yazılmıştır (Doç. Dr. Şolpan abilgazıkızı Akbeyeva, Sayfa: 130).
*
GÜNÜN SÖZLERİ
1. Bozulan dostluktan sonraki nefret, meyvelerin en öldürücüsüdür.  (G. E. Lessing)
2. Ne kadar çok söylersen karşındaki o kadar az hatırlar. Az söyle de kazancın çok olsun. (Fenelon)
3. Güzel gençler doğanın rastlantı sonucu yaratılmasıdır; güzel yaşlılar yaşlanmasını bilen sanat eserleridir. (Walter Winchell)
4. Suçsuz insanların çoğunu, kendi suçlarından haberi olmayanlar cezalandırır. (Cemil Sena)
**
GÜLSEN AYDIN ALTINDAŞOĞLU’NDAN:
AB YÜZÜNDEN KIZ LEZBİYEN OLDU
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Merkezi Ankara’da bulunan, kültür Ajansın kurucusu, sahibi değerli dostum Hayrettin İvgin’den bana ulaşan kitaplar arasında yeralan, Kültür Ajans Yayınlarının 159. kitabı-yayını olarak 200 sayfayla Günyüzü gören, Gülsen Aydın Altındaşoğlu’nun AB yüzünden kız lezbiyen oldu, adlı romanı masamda.
            Eser Daloğlu Köksal imzalı, Gülsen Aydın Altındaşoğlu hakkında bilgilerin verildiği yarım sayfalık bir anlatım var 3. sayfada. Buranın bir yerinde, daha doğrusu girişinde: “Gümüşhaneli olan yazarımız; emekli öğretmendir. Yaşamına Ankara’da devam etmektedir. Tahlil romanı örneği kabul edebileceğimiz bu ilk kitabında yazar, iyi bir gözlemci; usta bir kalem olduğunu ortaya koymaktadır” denildiği görülüyor.
            Ara başlıklarla anlatım sürdürüyor. “Kahvede” başlığı altındaki başlangıç cümlelerinden:
1-                 Başkentin kıyısındaki gecekonduların arasında tıpkı gecekondular gibi var olma savaşı veren Şen Kahvede yaşam, sabahın ilk saatlerinde emektar semaverin dumanıyla başlar. Semaverin alevlenen ateşi mavi kora dönünce taze çay kokusu, kahvenin duvarlarını aşıp dışarıya ulaşır.
2-                 ‘Ev’ başlığı altındakilerin başlangıç cümleleri: Hamdi’nin eve giren girmez burnuna hücum eden baharatlı kısır kokusu öfkesini kabarttı. Eve girdiğinin fark edilmemesine bir o kadar daha öfkelendi ve katmerli bir öfkeyle gürledi..
3-                 Sayfa 30’da ‘Karanfil’ başlığı altındaki görüşler, anlatımlar başlıyor: Yaren, sabah sabah eline süpürge alıp alelacele bahçeyi süpürmeye koyuldu. Elmas, okula gitmek için dışarı çıkınca süpürge elinde telaşla bahçeyi süpüren annesini görünce şaşırdı.
4-                 Çiçekçi: Elmas okul dönüşü yol üstünde yeni açılan çiçekçiye girdi, çiçeklerin arasında dolaşan oldukça yakışıklı genç bir adam, Sevinçle Elmas’a doğru yürüdü.
5-                 Kara çarşaf: Çiçekçi, karşısında gelen Elmas’ı görünce çiçeklere bakan çarşaflı müşterisini unuttu ve sevinçle dükkandan çıkıp Elmas’a doğru yürüdü.
6-                 Korku: Yaren kocasına söylediklerine kendisi de şaşırıyordu. “Ben bütün bu sözleri nasıl söyledim? Hamdi şimdi bana bilenecek ki sorma?
7-                 Yaren, evde annesiyle baş başaydı. “Anne, kahve içelim mi?.. Hayır deme, fal bakarız” Şakayık kızının yanağını okşadı. “Kahveyi dışarıda içelim.. İkimiz için de değişiklik olur”.. Bu anlatımları yan yana getirdiğimizde, Gülsen Aydın Altındaşoğlu’nun, roman bütünlüğü içerisinde, şahısların yerli yerine oturtulmalarını, onların ilk sayfalarda unutulup gitmediklerini göstermesi Altındaşoğlu’nun bu konuda başarılı oluşunu göstermektedir.
            Yaren’in, oldukça büyük bir alışveriş merkezinin kitap reyonunda “Hurdacı ile Hayalci” adlı kitabını imzalarken, duyduğu mutluluğu aktararak, nokta konulan kitabın başarılı bir eser olarak alkışlanacağı kesindir.
            ***
GÖKHAN SORUKLU’DAN:
SENDEN SONRA
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Merkezi Ankara’da bulunan Kültür Ajans’ın kurucusu, değerli dostum Prof. Dr. Hayrettin İvgin’den bana ulaşan onlarca kitapdan, yayından biri: 72 sayfalık, Gökhan Soruklu imzalı ‘Senden Sonra’ adlı şiir kitabı.
            Önsöz, Hayrettin İvgin hocanın. Bir yerinde: “Gökhan Soluklu’nun elinizdeki ‘Senden Sonra’ adlı bu şiir kitabı, onun ikinci kitabıdır. İlk kitabını ‘Bir Yolcuyum Ben’ adıyla 2010 yılında yayınlamıştık. Şahsen ben, birinci kitaptaki şiirleri ile ikinci kitaptaki şiirleri karşılaştırdım. Gökhan Soluklu’nun şiirlerindeki olumlu gelişmeyi sevinerek gördüm” diyor.
            Prof. Dr. Hayrettin İvgin hocanın tespitleri önemli ve doğrudur. Ahlı şair Gökhan, akrostişli şiirden sonra, öteki şiirler başlıyor. Bu şiirlerin isimleri; Oralarda sevdalar, Zalim kadın senden sonra, şeklinde devam ediyor. 8 nci sayfada başlayan “Senden sonra-I” adlı şiir Hayrettin İvgin hocaya ithaf edilmiş. Altı dörtlükten meydana gelen bu şiirden iki dörtlük alarak devam edelim:
Gözlerinle tutukladın, ellerinle uğurladın,
Gecenin en karasına, beni sen yalnız yolladın.
Öğle bir geceymiş ki, bu ne ay var, ne de bir yıldız,
İşte o zaman dünyamda, karanlıklarla başladın.

Gurbette mesken edindim kime ne meyhanesini,
İçiyorum duyuncaya kadar kapanış sesini,
Senden sonra ben, öğle bir hale geldim ki sevdiğim,
Yitirdim içimde en değerli insan sevgisini.
Gökhan Soruklu, kendisiyle barışık. Bu noktada bulunuşu, buradan hareket edişi şiirlerindeki yumuşaklığı ortaya koyuyor. Kırgınlıkları, kızgınlıkları var ama, bu duygular, şiirlerin mısraları arasına fazla girmiyor, yeralmıyor. Bu yüzden, Gökhan Soruklu, ilerleyen yıllarda, şiirimizin meşakkatli yolculuğunda yürürken, ayak sesleri mutlaka duyulacak varlığı mutlaka hissedilecektir.
            Uzun, orta ve kısa soluklu şiirleriyle okurlarının karşısına çıkan Gökhan Soruklu, konu seçiminde zorluk çekmiyor. Seçtiği, karar vererek üzerinde çalıştığı, sonra şiirleştirdiği duygularındaki, gelecek endişesi, beklentisi olmayan mısralarında, şiirlerinde olgunluğa doğru açılan pencerelerin sayısının arttığını gördüğümü belirtmek isterim. Kitabın 68. sayfasında yeralan, 07.02.2011 tarihinde kaleme alınan “Benden şair olur mu?” dörtlüğünde bakınız neler söylüyor Gökhan Soluklu:
Sözlerimle birilerini özetlemeyince,
Pencerelerde yollarını gözetlemeyince,
Ben de aynısı duyguları hissetmeyince,
Söyleyin dostlar benden şair olur mu?
***
KONUK YAZAR

ANADOLU BASINI ve
PROF. DR. İSA KAYACAN

Aydın KARASÜLEYMANOĞLU

Baş döndürücü hızla baskı yapan webler, yazı ve fotoğraf aktaran uydu sistemleri, sürekli gelişen baskı teknolojisi, Anadolu basınının önemini azaltamadı. Anadolu’da bin bir güçlükle yayımlanan gazeteler, yörelerinde ulusal basın organlarından daha etkindirler. Büyük gazetelerdeki yoğun haber akışı, yöresel sorunların çok yönlü ele alınmasına olanak vermemektedir. Oysa yörenin gözü, kulağı, sesi olan Anadolu gazeteleri,  kendi hizmet alanında her türlü sorunu dile getirip yetkililere yol göstermektedirler. Saman alevi gibi de olsa kendi yörelerine ışık saçan Anadolu gazetelerinin işlevi hiçbir zaman ortadan kalkmayacaktır.
Liseyi bitirdiğim yıllarda, kasadan tek tek hurufat alınarak dizilen ve elle sallamalı makinelerde basılan gazetelerde çalıştım. Artvin, Erzurum ve yedek subaylığımı yaparken de Gaziantep gazetelerinde çok yazılar yazdım. Elime geçen her Anadolu gazetesini ilgiyle okudum. Bazı arkadaşlar yöresellikten kurtulamadın deseler de, Artvin gazeteleriyle ilişkimi hiç kesmedim. Yöresel sorunlara ilişkin yazılarımı bu gazetelerde sürekli yayımladım.
Sözü Anadolu basınıyla düzeyli ve sıcak ilişkiler içinde olan Prof.Dr.İsa Kayacan’a getirmek istiyorum. Yöresel gazeteleri önemseyen, yazılarıyla onlara destek olmaya çalışan bir kültür adamı o. Prof.Dr.İsa Kayacan adeta Anadolu basınıyla özdeşleşmiş. Kayacan denince Anadolu basını, Anadolu basını denince Kayacan usumuza geliyor. O, karşılık gözetmeyen bir basın emekçisi. Çok değişik gazetelerde binlerce yazı yayınlamış, yazılarında adı geçenlere postalamış biri. Bizim çalışmalarımızla ilgili yazılarından biliyoruz bunu. Çalışma masamızda bazen yazı ve dosyaları kaybettiğimiz oluyor. Oysa Kayacan, bunca gazeteleri izliyor, yazılar yolluyor, ilgililere gününde ulaştırıyor. Düzenli ve ilkeli çalışması da takdire değer ayrı bir özelliği.
Daha önce yazdığım bir yazıda da vurguladığım gibi Prof. Dr. İsa Kayacan ile dostluğumuz 50 yılını doldurdu. Anadolu’dan öğrenim için Ankara’ya gelen edebiyata meraklı gençler olarak kader bizi buluşturmuştu. Yazılar, şiirler yazıyorduk. Ankara’daki kültürel etkinliklere katılıyorduk. Kayacan, çok genç yaşta “Ece” dergisini çıkarmaya başladı. Bugünlere uzanan yola o yıllarda girilmişti. Ardından onlarca kitap, binlerce yazı yayınladı Kayacan. Doğduğu ve adını edebiyat dünyasına taşıdığı kentin caddelerine adı verildi. Onun Guinnes rekorlar kitabına girmesi için bazı örgütlerce çalışmalar sürdürülüyor. O kültürü sanatı uğraş edinmiş. Yeni kitaplarıyla edebiyat dünyasına merhaba diyenleri tanıtmayı, gençleri özendirmeyi yaşam biçimi haline getirmiş. Bu konuda, çevresine özverili desteklerde bulunan bir yazın eri o.
Prof. Dr. İsa Kayacan, bu niteliklerinin yanında dostluğu, sevecenliği, güvenirliği de var. O sessiz sedasız kozasını örerken örnek alınacak bir kimlik olarak da karşımıza çıkıyor. Dostları onu bu kimlikle seviyor. 

Hiç yorum yok: