KONUK YAZAR:
Burdur’umuzun ender yetiştirebildiği
İsa Kayacan; Burdur, Türkiye ve dünya
markası…
Ali
SERDAR, Sayıştay
1. Daire Başkanı
Bu yazımı İsa Kayacan’a adamak istedim. Bir sürü başlık
düşündüm. Hiç biri İsa ağabeyi betimlemeye yetmeyecekti. En anlamlı başlık İsa
Kayacan olmalıydı.
İsa Kayacan Burdur’umuzun ender yetiştirebildiği
şahsiyetlerden biri…
O bir marka;
Burdur’un bir markası, Türkiye’nin bir markası, Azerilerin
Türkmenlerin bir markası...
Kısaca bir Dünya markası!
Sen Ece köyünden çık. Ankara’ya yerleş. Köyünü ve Burdur’u
hiç aklından çıkarmadan ülke genelinde, yurt dışında bilinen, sayılan, sevilen
bir şahsiyet ol. Olacak şey değil!
Ece köyünden çıktı
“uzun ince bir yola”! Gece demedi, gündüz demedi. Okudu, yazdı.
Araştırdı, derledi. Ardı ardına eserler ekledi! Durmak bilmeden. Çalışmalarını
sistematik bir şekilde arşivledi. Makaleler, şiirler, öyküler, biyografiler,
kitaplar, röportajlar yazdı. Yazdı, yazdı, yazdı! 40 binin üstünde makalesini 3 bin beş yüzün
üstünde gazete ve dergilerde yayınladı.
Onun için “yazmaya doymayan adam” dediler. Geçekten yazmaya
doymuyor. Yazma açlığını gideremiyor. Türkiye genelinde tüm yerel basını takip
ediyor. Burdur dışındaki yerel basına da makaleler yazıyor.
İsa ağabeye dıştan baktığınızda; halim selim, alçak gönüllü,
haza bir beyefendi görürsünüz. Bu sakin yaratışlı kişinin yazın alanında bu
denli aktif ve hızlı olmasını anlayamazsınız. Hiç göründüğü gibi değildir o!
Gerçi Mevlâna’nın “göründüğün gibi ol” tavsiyesi anlamında göründüğü gibidir.
İçi dışı birdir. Art niyeti hiç yoktur.
İsa Kayacan’la çok önemli bir özelliğimiz müşterek! O da “Burdur
Sevdası”! O da ben de Burdur’umuza sevdalıyız. Öncelikle Burdur insanını
severiz. Köylüsü ayrı kentlisi ayrı güzeldir Burdur’umuzun! Dağı taşı, bahçesi
ovası, havası suyu kısaca doğası güzeldir. Hele folkloru, davul-zurnası, kabak
kemanesi, sipsisi, gurbet havaları, zeybekleri, teke zortlatmaları hepsinin
üstündedir. Böyle bir yere nasıl sevdalanmaz insan!
Ne yazık ki bu değerli insan, çok vermesine karşın kamu
görevlerinde hak ettiği yere gelememiştir. Kendi çabasıyla bir yerlere gelmiş
olsa da bana göre yeterli değildir. Daha iyi konumlara lâyıktı! Burdur’umuzun
tüm güzellikleri karşısında birlik ve beraberlik, dayanışma alanı en zayıf
yeridir. İnsanımızı yeterince sahip çıkıp destekleyemiyoruz. Ben de bu konuda
yalnız kalanlardanım. İsa ağabeyle bu özelliğimiz de benziyor.
İsa Kayacan’ın kıymetini biz bilemesek de Azeri
kardeşlerimiz bilmiş. Bir vefa örneği göstererek Üniversiteleri tarafından
fahri doktorluk ve profesörlük unvanları verilmiş. Sağ olsunlar.
İsa ağabey yakalandığı amansız hastalığına karşın
çalışmalarına ara vermemiş. Yazdığı ve topladığı kitapları bağışlamış. Köyüne
bir kütüphane kazandırmış. Dile kolay 36 bini aşkın kitap bağışlamış. Son
olarak Burdur MAKÜ’ye 5 bin 230, Tefenni MYO’na 625 kitap bağışlamış.
Bağışladığı kitapları evinden teslim etmiş. Çağdaş Burdur Gazetesinin
14.10.2013 tarihli haberindeki fotoğraflarda evindeki kitap kolilerini görünce,
insan bu kadar kitabı bir eve nasıl sığdırılır diye şaşırıyor. Gazetelerde çok
sayıda çöp ev görüyoruz ama böyle kitap ev görmek mümkün değil.
Sevgili İsa ağabey, gece gündüz gittiğin uzun ince bir yolun
kısalmadan; sağlık ve huzur içinde,
araştırmaya, derlemeye hepsinden çok yazmaya devam et. Doymadan, yorulmadan!
Sevgi ve saygılarımla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder