11 Aralık 2013 Çarşamba

20 KASIM - 10 ARALIK 2013

Gerçeklerin içinden:
12 Eylül sonrası Orman eski Bakanı Hasan Ekinci’nin MGK Başkan ve üyelerine yazdığı mektubun doğrusu
                                        Prof. Dr. İSA AYACAN
            Gerçeğin bir tane olduğu, doğrunun ikincisinin bulunmadığı hep söylenir, yazılır, çizilir.12 Eylül sonrası, Orman eski Bakanı Hasan Ekinci’nin, Orman Bakanlığının kaldırılması, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığıyla birleştirilerek, Tarım ve Orman Bakanlığı adını almasının yanlış olduğuna ilişkin; Orman Yüksek Mühendisi ve eski Orman Bakanı imzasıyla;
            1- Kenan Evren Devlet Başkanı MGK Başkanı,
2-Nurettin Ersin KKK. Orgeneral MGK üyesi,
3-Tahsin Şahinkaya Hava KK. Orgeneral MGK Üyesi,
4-Sedat Cilasun J. Gen. K.Orgeneral MGK üyesi,
5-Nejat Tümer Deniz KK. Orgeneral MGK üyesi,
6-Haydar Saltık Orgeneral MGK Genel Sekreteri’ne 29 Aralık 1980 tarihinde yazılan ve aynı gün A.Taahhütlü “Zata Mahsus-Özel” olarak postalanan iki sayfalık mektup, Sayın Ekinci’nin Basın Danışmanı olarak bu satırların yazarı İsa Kayacan tarafından daktiloya geçirilip, ilgili konsey Başkan ve üyelerine gönderildi.
            12 Eylül 1980 ihtilalinin en sıcak günlerinde, Aralık 1980’de,sayın Ekinci’nin yasaklı döneminin sürdüğü günlerde, güçlü-kuvvetli Konsey Başkan ve üyelerine böyle, Orman Bakanlığının kaldırılmasının yanlış olduğunu anlatarak,’Orman Bakanlığı teşkilat kanununun iptali ile 11 yıl öncesine götürecek bu tasarı kanunlaşırsa, telafisi zor kararlara yol açacaktır’ denilişiyle ilgili mektup, başta Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Cüneyt Arcayürek:” Büyüklere masallar, küçüklere gerçekler-8, Çankaya Muhalefeti” Bilgi Yayınevi, Haziran 2002, sayfa 208;Demirel:”
Hasan Ekinci 12 Eylül’den hemen sonra Kenan Evren’e mektup yazıp,’geç bile kaldınız’ diye bir laf attı ortaya.Hayret ettim,ama mektup Demirel’de var mıydı yok muydu?. Sormama karşın yanıtlamadı” denilmesiyle, Demirel’in duyumlarla hareket etmesinin, çok yakın çalıştığı bir Bakanı için nasıl yalan-yanlış cümlelerle insan harcaması yapabildiğini gösteriyordu.
            Bu yanlış duyum ve yorumların doğru olmadığına ilişkin, aynı yanlışlığı yapan; 12 Şubat 1996 tarihinde Devlet Bakanı Cavit Çağlar’a, 02 Haziran 1997 tarihinde Muğla Milletvekili Yalım Erez’e,21 Temmuz 1999 tarihinde Şanlıurfa Milletvekili Necmettin Cevheri’ye, 01 Ağustos 2002 tarihinde, Gazeteci-Yazar Cüneyt Arcayürek’e , Sayın Ekinci imzasıyla MGK  Başkan ve üyelerine, iki sayfayla gönderilen mektup örneklerinden birer adet Basın Danışmanı İsa Kayacan imzalı üst yazıyla gönderilmiş, yanlış duyum ve yorumlara açıklık  getirilmiştir. Anılan mektup kendisine ulaşmasından sonra Sayın Çağlar, sayın Ekinci’den ‘özür’ dilemiştir.
            Bu mektup, tarihi gerçekliği yanında, siyasiyelerin dedi-kodulu ithamlara ne kadar açık olduklarının, duyumlara kolayca inanmalarının göstergesi bakımından önem taşımaktadır.
            Not: Orman eski Bakanı Hasan Ekinci’nin MGK Başkan ve üyelerine yazdığı mektubun tam metni, İsa Kayacan’ın Orman Bakanlığının 35 nolu yayını olarak 1997 yılında yayınlanan,”Ağaç ve Orman Kültürü” adlı kitabının 166-167.sayfalarında,”Orman Bakanlığının kaldırılması yanlış” başlığıyla yer almıştır.
       Türk Dünyasının kahraman oğlu,
Azerbaycanlı İbad Hüseyinli
                      Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Türk Dünyasıyla ilgi olarak, değişik yazılarımda kullandığım;”Dünyanın neresinde Türk varsa, ellerimizi uzatmalı, kucaklaşmalıyız” sözümde de ifade ettiğim gibi, Türk dünyası hakkındaki her türlü bilgi,doküman,toplantı,sempozyum vb. olanlar beni yakından ilgilendiriyor.Türk Dünyasının Ankara’daki baş temsilcilerinden biri, önde geleni, değerli dostum,Kerkük kökenli Dr. Şemsettin Küzeci’nin ;”Azerbaycan Karabağ savaşı Milli Kahramanı İbad Hüseyinov ile buluşmasına katılımınızla bizleri onurlandırabilirsiniz,03 Aralık 2013, Salı Saat 16.00, Yer: Türkmeneli Kültür Merkezi, Mithatpaşa Cad. No:46 Kızılay-Ankara”daveti üzerine gittiğim  toplantıda, İbad Hüseyinli ile ilgili gurur verici ve çok ilginç bilgiler edindim.
            Azeri kardeşlerimiz, asker ve edebiyatçılarıyla ilgili çok hassaslar. İncesenet erbabı olanlar için büyük kadirbilirlik gösteriyorlar. Askerlerinin kahramanları,gazi ve şehitleri için inanılmaz bağlılık,takdir duyguları ortaya koyuyorlar ve sürdürüyorlar.Bu özelliğin ve alışkanlığın Türkiye’de de görülmesi dileklerimizi  ve beklentilerimizi tekrarlamak istiyorum.
            İbad Hüseyinli’nin hakkında  belgeselleri hazırlanmış, bu belgesellerde İbad Hüseyinli’nin kahramanlıkları görüntüleniyor, Komutanlarının, savaşta birlikte çarpıştığı emektaşlarının-arkadaşlarının yorumları, İbad Hüseyinli hakkında görüşleri ortaya konuluyor.O’nun için hazırlanan broşürlerden birinin kapağında;”Karabağın haritasını alnında,yarasını yüreğinde, öcünü  gözlerinde gezdiren, Türk Dünyasının kahraman oğlu İbad Hüseyinli’nin onurlu yaşam ve savaş yolu hakkında” cümlesi yer alıyordu.
            03 Aralık 2013 tarihindeki taktimat toplantısı, Dr. Şemsettin Küzeci’nin açılış konuşmasıyla başladı. İbad Hüseyinli belgeselinin izlenmesinden, Türkmeneli Kültür Merkezi Başkanı Dr. Mustafa Ziya’nın ev sahibi olarak yaptığı anlamlı konuşmadan sonra, İbad Hüseyinli’ nin onuruna  iki ayda bir, Ankara’da yayınlanan ’Atilla’ Dergisinin Genel Yayın Yönetmeni Gülşen Behbud yaptığı  konuşmada, İstihbarat Komutanı  İbad Hüseyinli’ nin yararlılıklarından söz ederek, Türkiye’de gösterilen ilgi ve yakınlık için teşekkür etti. İbad Hüseyinli’ nin duygu dolu konuşması, programın bütünlüğünü oluşturdu. Sonra, karşılıklı plaket ve hediye taktimatı gerçekleştirildi. İbad Hüseyinli gibi bir Azerbaycan kahramanını tanımaktan, yararlılıklarıyla ilgili bilgiler almaktan son derece memnun olduğumu, gururlandığımı belirtmek isterim.
SOLDAN 3. İBAD HÜSEYİNLİ
            İbad  Mösüm oğlu Hüseynov:
            18 Ekim 1970 tarihinde Dağlık Karabağ’ın Muganlı köyünde doğdu.Orta okulu bitirdikten sonra askere gitti.Askeri hizmette 20 Ocak olaylarına protesto olarak hizmet ettiği askeri bölümde, Amur vilayetinde uzun vadeli açlık eylemi gerçekleştirdi.Askeri hizmetinin bitimine 4 ay kala, askeri bölüm tarafından vaktinden önce rapor alıp askerliğini tamamladı.Yurda döndükten sonra ilan edilmemiş Karabağ savaşında gönüllü grup oluşturarak,Azerbaycan topraklarının korunmasında etkin görev yaptı.
            Yukarı Karabağ topraklarının bir bölümünün korunup muhafaza edilmesinde, Ermenilerin Kür nehri kıyılarına çıkmasının önlenmesinde özel yararlılıkları oldu.1993 yılının Aralık ayında düşman arkasından istihbarattan dönen zaman tank aleyhine mayına düşerek  ağır yaralandı.28 gün komada kaldı Uzun süre tedavi edildikten sonra,güçlü iradesi sayesinde sağlığına kavuştu ve doktorlarının itirazına rağmen, yeniden savaş bölgesine döndü.
            1994 yılında, Azerbaycan halkının Milli Lideri, Ulu Önderi Haydar Aliyev  işte onun hizmet ettiği N sayılı askeri bölüme giderek, ona Sengerde Milli Kahraman adı verdiğini ilan etti.1994 yılının Ekim ayının 9-da ‘Azerbaycan Bayrağı’ nişanı ile ödüllendirilen İbad Hüseyinli evli ve  üç çocuk babası olup  Hukukçu, I.Grup Karabağ Savaşı elili,VATAN” MMC’NİN Başkanıdır.
         Dr. Sami Ateş’i arıyor ve özlüyorum
                Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Vefatla aramızdan ayrılan yakınlarımız, dostlarımız ve arkadaşlarımız için ne kadar hatırlayıcı oluyoruz? Bu sorunun cevabı hep ortada kalmıştır. Bir zamanlar Ankara’daki sanat ve edebiyat toplantılarının önemli isim ve imzalarından biri olan, kamu kuruluşlarına ait basın mensuplarının haklarının korunması, Atatürk ilke ve İnkılaplarının yılmaz savunuculuğunu yapan, bürokrat, şair, yazar , araştırmacı ve eğitimci bir Sami Ateş vardı.Hepimiz çabuk unuttuk!
            Bendenizin  özel arşivimde şahıs dosyaları var. Bu dosyalardan biri de  Dr. Sami Ateş’e aittir.35 sayfalık bu dosyada, Sami Ateş’le ilgili değişik bilgiler ve vefatıyla ilgili farklı dokümanlar yer almaktadır. Şimdi  yıllarca Ankara’da rahmetli Ahmet Tufan Şentürk ağabeyimizin koordinatörlüğünde, başkomutanlığında, İsa Kayacan, Sami Ateş ve Mustafa Ceylan  üçlüsünün önemli bir ses dörtlüsü olduğunu kaydederek, Dr. Sami Ateş dosyası üzerine bir göz atmak istiyorum:
            Dr. Sami Ateş, bir organizasyon ve koordinasyon adamıydı. Kamu Kuruluşları Basını Derneğinin Genel Başkanı iken, bendeniz bu derneğin Genel Sekreterliği görevini yürüttüm. Arı gibi çalışan, bir dakika bile boş durmayan, zaman israfını sevmeyen,  üreten,üreten bir yapıya sahipti Dr .Sami Ateş. Mücadeleci ruhu zirvelerdeydi. Gözü kara, tuttuğunu koparan bir yapısı vardı.Sonra,Kemalist Atılım Birliği Genel Başkanlığı dönemi başladı.Bu Birliğin devralınışı biraz sancılı oldu.
Rahmetli Enver Tuncalp ağabeyimiz bu aşamada önemli rol oynadı. Dr. Sami Ateş Genel Başkanlık görevini yürütürken, bendeniz Genel Başkan Yardımcısı, Mustafa Ceylan Genel Sekreter olarak görev yaptık.Sonraki dönemlerde, Güzide Gülpınar Taranoğlu’nun da önemli hizmetleri oldu. Dr.Sami Ateş ve arkadaşlarının bu hizmetleri sayesinde ayakta kalan ve sonraki kuşaklara aktarılan Kemalist Atılım Birliğinin şimdiki yöneticileri,Dr. Sami Ateş’in ölüm yıldönümlerinde veya değişik zamanlarda anma toplantısı  veya başka bir etkinlik düzenleyerek hatırlama,hatırlatmada bulunuyorlar mı veya bu konuda ne düşünüyorlar acaba?. Geçmişi olmayanın bugününün olamayacağını, olsa bile uzun ömürlü ve sıhhatli kalamayacağını unutmamalıyız!
            Dr.Sami Ateş:
            1950 yılında Mehmet ve Rabia’nın çocukları olarak Trabzon’un Işıklı (Digene) köyünde doğdu. Trabzon Lisesinden sonra, memuriyet hayatıyla birlikte yazarlık hayatını yazılarıyla sürdüren Sami Ateş, Ankara İTİA Ekonomi ve Maliye Bölümünü bitirdi. İlk şiir kitabını 1972 yılında yayınladı. Şair olarak 10 sergi açtı. Atatürk İnkılapları ve Atatürkçülük konusunda pek çok kitabı, Talim-Terbiye ve Harp Tarihi’nce tavsiye olundu.1967 yılında memuriyete başladı. Ankara Gazi ve Abidinpaşa   Liselerindeki edebiyat öğretmenliği sırasında, Ankara Üniversitesi İnkılap Tarihi Enstitüsünde, Kooperatifçilik konusunda Yüksek Lisansını tamamladı.
Köy İşleri ve Kooperatifler Bakanlığında, Basın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanlığı, Bakanlık Müşavirliği ve APK Uzmanlığı, TÜBİTAK Danışmanı, Genel Sekreter Yardımcısı, Kamu Kuruşları Derneği ile Kemalist Atılım Birliği Genel Başkanlığı görevlerini  yürüttü. Bilim Teknik ve Doğa gibi dergilerde Yazı İşleri Müdürlüğü, İLESAM Denetleme kurulu üyeliği yapan Dr. Sami Ateş, onlarca dergi ve gazetedeki yazıları yanında, Ankara’da yayınlanan Millet Gazetesinde Tozan Turan imzasıyla günlük makaleler yazdı. Anadolu Çağırayım, Atatürk Anadolu’ya  Geçince, Atatürk ve Türk Köyü,Türk İnkılabında Gençliğin Milli Birlik ve Bütünlüğü,adlı eserleri başta olmak üzere pek çok kitap yayınladı.
            Kurban bayramı tatilini geçirmek üzere gittiği Trabzon’dan Ankara’ya dönerken, kullandığı 06 SA 487 plakalı otomobiliyle 10 Haziran 1993 tarihinde saat 14.30 sıralarında Çorum-Sungurlu karayolunda karşı yönden gelen Hamdi Şen yönetimindeki 34 JEL 36 plakalı yolcu otobüsüyle çarpışması sonucu  hayatını kaybeden, Ümran hanımla evli bulunan ve Gökçe isimli bir kız çocukları  olan Dr. Sami Ateş, 11 Haziran 1993 tarihinde Trabzon- Yomra-Arsin Kocaba  köyünde toprağa verildi. Dr. Sami Ateş’in vefatından sonra; Ahmet Tufan Şentürk, Mustafa Ceylan, İsa Kayacan, Ayhan İnal, Yahya Akengin, İrfan Ünver Nasrattınoğlu, Ayhan Kıyak, Kenan Ateş, İsmail Kansız, Refik Karaağaçlı, Uğur Yenidoğan ve Cahit Çelebi gibi  pek çok dostu üzüntülerini belirten cümleler kullanmışlar, bu görüşleri gazete ve dergilerde yer almıştı.Dr. Sami Ateş’in  aramızdan ayrılışından sonra bizler ancak iki anma toplantısı düzenleyebildik.Şayet biz önce vefat edip,Sami Ateş hayatta kalsaydı, sanırım bizlerle ilgili her yıl anma toplantıları yapar, bizlerin  hatırlanmasını sürekli sağlardı.Bu da bizlerin vefasızlığı olsa gerek!
            Dr Sami Ateş’in herkes tarafından beğenilen ve bendenizin özel dosyasında rahmetlinin kendi el yazısıyla büyük bir kartpostal üzerine yazılmış olarak muhafaza ettiğim‘Bir hesap yaptım’ başlıklı şiiri şöyle:
            Bir hesap yaptım,
            Sularla toprakları çarparak .
            Bir hesap yaptım,
            Mavilikleri yıldızlara bölerek .
            Sonucu parça, parça buldum.
            Topladım çile,
            Çıkardım çile,
            Böldüm, yine çile.
            Dr. Sami Ateş, şair ve şiir için;’Kendi köşesinin, kendi dünyasının yalnızlığındadır. Çok yalnız koymamak gerekir şairi. Şiiri duyan söyler, duygulanan soluklar. Şiir özden duyulan gönül sancılarının, yürek acılarının kalp atışıdır’ derken, insanların bütünüyle ilgili; “Herkes hesap peşinde” diye konuşur ve sıklıkla tekrarlardı.
RTÜK Radyo ve Tv. yayınlarını izliyor mu?
                   Prof. Dr. İSA KAYACAN 
                Ülke genelindeki Radyo ve  Televizyon yayınlarının genel durumuyla ilgili, kısa adı RTÜK olan, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun izleme ve değerlendirme çalışmaları devam ediyor mu acaba?  diye zaman zaman düşündüğümüz oluyor.
TRT’ye bağlı Radyo ve Televizyon yayınları başta olmak üzere, ulusal düzeyde yayın yapan TV’lerimizin aynı zamanda Radyoları da var. Bunların haberleri,haberlerin sunuş biçimleri derli toplu denilebilir. Ama,özel Radyoların yani Televizyon çıkışlı Radyoların dışında kalanların yayınlarındaki ciddiyetsizlik,argoya kaçan konuşmalar, spiker olarak görevlendirilenlerin tutum ve davranışları üzerine  kulak verip, bunlarla ilgili değerlendirme ve uyarıların görülmesi gerekiyor.Bu konu ise, RTÜK’ün görevleri arasında yer alıyor olmalı!.
            TRT olmasa THM ve TSM alanındaki yayınlardan tamamen mahrum kalacağımızı öncelikle belirtelim. Ancak, TRT’nin Radyo ve Tv.  müzik yayınlarında, program yapımcılarından, sunucularından tutunda hep aynı isimlerin sürekliğini görmekteyiz.
Burada, Radyoların Anadolu kuşağı içerisindeki THM parçalarının, eserlerinin aynı gün içerisinde, aynı parçaların farklı bölümlerde tekrarlandığını görmek, seçimdeki yayın benzerliğini ortaya getirmektedir. Programlar içinde yaş günü kutlamaları, selam gönderme, hal-hatır sormalarının dakikalar alması, spikerlerin, “nikâhta kim kimin ayağına bastığı”yla ilgili sorular sormaları, programların içinden süre‘çalma’ları ortaya koymaktadır.
            Seslendirilen eserlerin, parçaların isimleri tam ifade edilmiyor, ya kaynak kişisi veya derleyicisi unutuluyor ya da eserin güfte yazarı yahut bestecisinin ismi, verilmiyor. THM yayınlarındaki sazlar arasına, enstrümanlar arasına gitar, ud gibi sazların konulması, THM ses uyumunu bozmaktadır. Bunun gerekçesini anlamakta zorluk çekiyoruz! Geçmişte yaşayan, Nida Tüfekçi, Muzaffer Sarısözen, Ahmet Yamacı gibi Yurttan Seslerin araştırmacısı ve kurucuları böyle bir karmaşıklığı bilmiyorlar mıydı, düşünemiyorlar mıydı acaba?
            Vefatla aramızdan ayrılanlarla, yaşayan usta sanatçıların bir program içinde ekran ve mikrofonlara getirilmeleri, kaybolan vefanın yeniden gündemde tutulması bakımından önem taşımaktadır. Özel Tv.lerdeki diziler ve yayınlanış biçimleri  izleyiciyle ‘alay’ eder bir görüntü ortaya koymaktadır.Dizilerin tekrarlanan bölümleri tam bir  ‘izleyiciyi hiçe sayma’ anlayışı ortaya koymaktadır. Reklamların vakti saati, süresi belli değildir. İstedikleri gibi, istedikleri zamanda reklam konulmakta, yayınların başında, ortasında, sonunda, hele dizilerin bitiminden birkaç dakika önce, uzun süre verilen ve tekrarlanan reklamlar tiksinti yaratmaktadır.
            Kanal-7 Tv.deki sekiz on kez yayınlanan,tekrar tekrar verilen aynı filmlerin Kemal Sunal filmlerinin tekrar tekrar yayınlanmalarının ne anlama geldiğini izleyici olarak bilinemiyor! Bazı Tv kanallarındaki ürün pazarlama reklamları, tanıtım yayınları bir ‘Süpermarket’ satış anlayışı ve görüntüsü veriyor. Özel Radyo ve Tv.lerde  THM ve TSM alanındaki yayınlar gerçeklerden çok uzaktır. Sanatçı, okuyucu seçiminden tutunda sazların biraya getirilişi bir derme-çatma, geçiştirme görüntüsüyle ekran ve mikrofonlardan seslenilmeye, zaman öldürmeye çalışılması üzüntü yaratmaktadır. Mahalli Tv’lerin haberleri,programları tekrarlarla doludur. Yapımcı ve sunucuların kültürsüzlükleri nedeniyle, kültürel ağırlıklı programlarda kalite bulmak mümkün değildir.
            Atv ve Samanyolu Tv.lerinde yayınlanan ‘Kurtlar Vadisi’ ve ‘Şefkat Tepe’ adlı dizilerdeki tekrarlamalar,izleyicinin hiçe sayıldığı,yok kabul edildiği anlamına gelmektedir. Bu cümleden olmak üzere, Atv.deki  ‘Kurtlar Vadisi’ adlı dizi yayını için,28 Kasım ve önceki günlerde anons yapılarak, 29 Kasım 2013 tarihindeki yayın için görüntüler veriliyor.Ama 29 Kasım 2013 tarihindeki yayın farklı bir anlayışla,belki de zaman kazanmak, izleyiciyi yok sayıp geçiştirmek için,önceki bölümlerden özetler verilerek o günün yayını tamlanıyor.Bu anlayış,izleyiciyi bıktırıyor, üzüyor ve Tv.lerdeki  dizilerin yayınlarının denetlenmediğinin ortaya çıktığını gösteriyor.
Bu arada, Tv.lerdeki açık oturumlara konuşmacı olarak katılanların, kimler olduğunu izleyici bilmiyor.Yani her önüne gelen çağrılıyor ve ahkam kesmeleri sağlanıyor.Maşallah onların bilmediği,yorum getirmedikleri konu yok! İhtisas alanları o kadar geniş ki, sormayın gitsin! Hele spor programlarındaki konuşmacılar sanki kavga için ekranlara çıkıyorlar. Bağırıp-çağırmayı özellik sayıyorlar! Böylece, toplumdaki tartışma kültürü ayaklar altına alınmış, kötü örnekler sergilenmiş oluyor.
     Ayrıca, Atv.deki dizilerden biri olan ‘Ben onu çok sevdim’ adlı yayın,isim olarak yanlış ve kasıtlı bir konuluş olarak karşımıza çıkıyor.Bu dizi, 1950-1960 dönemini,özellikle 27 Mayıs darbesini işliyorsa,bu anlayışla yapılmışsa,adı, ‘Demokrasiye indirilen ilk darbe’ –‘Demokrasi freni’ gibi adlar kullanılabilir, bu yöndeki  arayışlar üzerinde durulabilirdi! O isim, Demokrasi şehidi, Adnan Menderes ve arkadaşlarına karşı saygısızlığı anlatmakta, kalkınmanın başlatılıp başarıya ulaştığı bir dönemin üzerine gölge düşürmekte, Menderes ve dönemini, ismini küçültmekte, yapım ve hedef anlayışının hafife alındığını göstermektedir.
          Ahmet Tufan Şentürk için yazılanlardan seçmeler
           Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Şiirimizin beş yıldızlı çınarı, rahmetli Ahmet Tufan  Şentürk’le birlikte, 300 sayfayla (Ahmet Tufan Şentürk ve  Dr.İsa Kayacan) hazırlayıp, Mayıs 2005’de yayınladığımız “Armağan 4”adlı kitapta, Ahmet Tufan Şentürk’le ilgili yazılanlardan imzaları, yayın yeri ve  kaynakları itibariyle pek çok örnek yer alıyor.Bu isim ve imzalardan  bazı cümleler nakletmek istiyorum efendim:
            1-Ahmet Tufan Şentürk bir sevgi pınarı, bir sevgi mabedidir, O, yüce yaradanın sırlarını yaşayan ve yaşatan bir gönül ehlidir (Ali Naili Erdem)
            2-Fahriye Ablanın bilinçli ve yapıcı eleştirileri, Ahmet Tufan’a çok değerli olmuştur. Şair Şentürk yazdığı şiiri önce eşine okurdu( Güngör Özmen)
            3-Ahmet Tufan, şiirin çilesinde, çilenin mahallesinde, inanmışlığın bayrağını elinden bırakmayan bir iman şairidir (Sami Ateş)
            4-Ahmet Tufan, samimi duygularını dile getirirken, kimsenin hatırı için ezilip-büzülmez.Güzel Türkçemizi ve o arada mahalli deyim ve kelimeleri bol bol kullanır mısralarında(Abdullah Satoğlu)
             5-Ahmet Tufan Şentürk’ün şiirleri,toplumumuzun aynası niteliğindedir.Kendisiyle ilgili yazılan şiirlerde bile, toplumun değişik kesitlerinden örnekler vardır (İsa Kayacan)
            6-Ahmet Tufan Şentürk’ün şiirlerinde ana tema sevgidir, özellikle de insan sevgisi.Yunus’ca, Mevlana’ca bir insan sevgisi. Yurt,millet ve Atatürk sevgisi de şiirlerinde ağırlıklı olarak yer tutar (İrfan Ünver Nasrattınoğlu)
            7-Yılları gönül potasında “İnsanlık Şarkısı”nın nağmeleri ile eriten ve daha nice yıllara ışıklar uzatan, şair Ahmet Tufan Şentürk’ün “Jülyen Sütunu mu Nesin” diye seslenişini, ardından bile yetişemediğimiz olaylar karşısında hatırlamadan edemiyorum (Mustafa Ceylan)
            8-Ahmet Tufan Şentürk’ün çileli,uzun bir ömür hikayesi vardır. Çileli ama dolu dolu, uzun ama mutlulukları kısa, imkanı dar ama dişiyle-tırnağıyla imkanlı, arkasız ama tek başına oluşturulan mücadeleli ve başarılı bir ömür bu (Hayrettin İvgin)
            9-Onda en güzeli yalın sözlerin/ Onda gariplerin ve öksüzlerin/ Boynu büküklerin, soluk yüzlerin/ Üstüne titreyen bir vicdan vardır (Rıza Akdemir)
            10-Bana da düşen, o koca yürek dostun, Dr. İsa Kayacan’ın “Usta için sen de yaz”ına karşılık vermektir. O Ahmet Tufan Şentürk’tür ki, onuru ustanın evladı olmaktır (Handan Kayakökü)
            11-Ahmet Tufan Şentürk, 1924 yılında Ermenek ilçesinin Lamos (Esentepe)  köyünde doğdu. Anne ve babasının ölümü üzerine çocuk yaşta çalışmak zorunda kaldı. (Abdülkadir Güler)
            12-Ahmet Tufan Şentürk’ün ağabeyi elinden tutup okumasına yardım etmeseydi yöremiz ve ülkemiz böyle değerli bir şaire kavuşmuş olabilir miydi? (Prof. Dr. Ayşe Baysal)
            13-Ahmet Tufan Şentürk’le konuşurken,doğum yerimizden söz açılınca,memleket özlemi, içimizde sönmeyen bir tutku,kalbimizde aşka dönüşüverirdi (Mustafa Ertaş)
            14-Kendisini örnek ve model olarak aldığım, ona göre hayatıma yön ve şekil vermeye çalıştığım, sevgi dünyasının dantelasını nakış  nakış işleyen,  duygu adamı, sevgi adamı, dayım Ahmet Tufan Şentürk’ten bahsetmek istiyorum (Mustafa Şengül)
            15-Geçen gün şair amcamı aradım/Hal hatır sormak için/ Karamsardı, efkarlıydı/ Sordum niçin?/”Yaşlılık, yalnızlık/Uzatmaları oynuyorum/Tanrı böyle istedi” dedi (Nuran Şentürk Karakılıç)
            16-Şiir dünyamızın Dede Korkut’u Ahmet Tufan Şentürk’ün kır çiçeklerini  şiir bahçesinden birlikte toplayalım(Nail Tan)
            17-İsa Kayacan konuşmasında, Tufan babanın ilginç yönlerini, bugüne kadar kaç evladı olduğu konusunu güzel anılarla esprili bir yöntemle dile getirdi (Şemsettin Küzeci)
            18-Önce “olmaz” dedi Fahriye/Aşka hazır değildi/Tufan ise “olur” dedi/” Tufan sevdiğini alır”dedi (Özkan Gönlüm)
            19-Ahmet Tufan Şentürk denince, Ankara’da yaşlı bir kartal aklıma gelir.Şiirleri sade ve liriktir. Acılar, yokluklar ve sıkıntılar vardır onun şiirlerinde. Ondan haberleri hep İsa Kayacan’dan alırım. Hafta sonlarında onu ziyarete gider ve çok iyi bir dostlukları var (Ünal Şöhret Dirlik                     
                           Ankara’dan: Atilla Dergisi
                    Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Dr. Şemsetin Küzeci’nin daveti üzerine gittiğim, merkezi Ankara’da bulunan, Mithatpaşa Caddesindeki Türkmeneli Kültür Merkezindeki, Azerbaycan’ın İstihbarat Komutanı, Milli Kahramanı İbad Hüseyinli onuruna düzenlenen toplantıda bana  ulaştırılan  “Atilla”isimli Dergiden söz etmek istiyorum:
            Ankara’da iki ayda bir, Türk Dünyasının Kahramanoğlu, Karabağ savaşında hususi hizmetleri olmuş İbad Hüseyinli’nin onuruna yayınlanıyor Atilla Dergisi.Masamda bulunan  derginin 4.sayısı dopdolu bir içerikle gün yüzü görmüş.
Sahibi ve Sorumlu Yazı  İşleri Müdürü Adem Yeşil,
Genel Yayın Yönetmeni Gülşen Behbud,
Muhabirler:Tahir Babalı,Xeyale Mustafayeva,
İdari adres: Hamamönü Sk.No.24 Altındağ-Ankara.Tlf:+903123117052.
            Azerbaycan adresi: Nizami Rayonu,Keşle Kesebesi A.Mirzayev Küçesi No:21 Bakü-Azerbaycan. Şimdi Atilla Dergisinin 4.sayısının içindekiler sütuna bakıyor,kimlerin imzaları var görüyor ve sıralıyoruz: Gülşen Behbud, Adnana Süer,İsmail Alper Coşkun,Mübariz Kurbanlı,Mustafa Destici,Ramazan Toprak,Selçuk Özdağ, Behruz Kuluyev, Melehat Abbasova, İlhan Elmacı, İmdat Avşar,Bahtiyar Karaca, Zaur Kemal, Öterhan Eltac,Mehdi Mehdiyev, İtibar Memedov, Fuzuli Rızaguliyev,Abdullah Satoğlu,Yakup Zurufçu,Adil Kerimov Tevekkül Şerifov vd.
            Derginin sayfalarında yer alan renkli ve netlik içindeki fotoğraflar, İbad Hüseyinli’nin Türkiye’de yetkililerce kabul edilişine ilişkin  bilgiler, görüntüler getiriyor.Bu haberlerin,ziyaret yazılarının  sayfalara aktarılışında Gülşen Bahbud,Tahir Babalı,Xeyale Mustafayeva’nın önemli hizmetlerinin olduğu görülüyor.Hemen hemen derginin sayfalarındakilerin yükü bu üç isim ve imzaya ait. Kalemleri sürekli yazsın, çalışmaları hep başarıya ulaşsın inşallah.
            Vatanın gurur duyduğu istihbarat komutanı, Azerbaycanlı milli kahraman  İbad Hüseyinli’nin her türlü övgüye layık olduğu gerçeği bizi sevindirirken, bu düşüncelerimizin görüntülerini Atilla Dergisinin sayfalarında görmekle mutlu ve gururlu olduğumuzu kaydetmeliyiz.
            Derginin 4. sayfasına döndüğümüzde, Gülşen Behbud imzalı, ‘Editörden’ başlığı altında bir sunuş görüyoruz. Buranın girişinde, H. Aliyev’in, ‘Biz bir millet, iki devletiz’ sözü yanında, M.K.Atatürk’ün;’Türk’ün Türkten başka dostu yoktur’ sözü dikkat çekiyor.
Gülşen Behbud sunuşunun girişinde şu cümlelerle söze başlıyor: Ateşkes kararına rağmen, Azerbaycan’ın yirmi yılı aşkın zamandan beri Ermenistan’la olan savaş durumu devam ediyor. Topraklarımızın yüzde 20’si işgal altındadır.13 bölgenin insanları kendi ocaklarından koparılarak muhacir durumuna düşürülmüştür. Bir milyondan fazla kaçkın ve göçkün vatandaşımız, demokratik değerlerin, hak ve hukukun güya zirveye ulaştığı çağımızda, sefil ve perişan bir durumda,her türlü  beşeri hakları gaspedilmiş olarak yaşamaktadır.
Burdur’dan Ahmet Ali Koca ve Ahmet Şakar
                            Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Burdurla ilgili yayınladığım, “Burdur’un Saz ve Söz Ustaları” adlı iki ciltlik kitabımda
yer alması gereken isim ve imzalardan ikisi olan Ahmet Ali Koca ve Ahmet Şakar’ın  “mumun dibine ışık vermediği” misali, anılan yayınlarımda yer alamayışlarından dolayı üzüntü duydum . Şimdi bu iki ismin  biyografik bilgilerini aşağıya almak istiyorum:
            AHMET ALİ KOCA
            01 Kasım 1957 tarihinde Burdur ilinin, Yeşilova ilçesine bağlı Örencik Köyünde doğdu. Süleyman Demirel Üniversitesi Eğitim Enstitüsü Fizik Bölümünden mezun olduktan sonra, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı Niğde’deki okullarda öğretmenlik ve yöneticilik yaptı.  Anadolu Üniversitesi Fizik Lisans Bölümünü bitirdi.
            TTNET AŞ’nin kuruluş çalışmalarını yapan beş kişilik ekibin içinde yer alan, Telekom ile ilişkilerini düzenleyen 12 sözleşmenin hazırlanması ve yapılmasıyla, TTNET müşterilerinin tahakkuk ve tahsilatlarının yapılması ve takibinde görev alan Ahmet Ali Koca, AssisTT-Rehberlik ve Müşavirlik AŞ’de, Pazarlama ve satış yöneticiliği, Kamu kurum ve kuruluşları müşteri ilişkileri, Piyasada çağrı merkezi hizmeti ihtiyacı olan kurum ve müşterilerin bulunması, Şartname yazımında danışmanlık hizmeti verilmesi, İhale fiyat cetvelinin ve dosyasının hazırlanması, Türk Telekom Çağrı Merkezindeki başarılı çalışmalarından sonra, Aycell Pazarlama Haberleşme AŞ’deki hizmetlerini, Birim sorumlusu olarak  sürdüren, Türk Telekom AŞ-Burdur Baş Müdürlüğü bünyesinde Baş Müdür Yardımcılığı, Ankara Baş Müdürlüğü bünyesinde Bilgi İşlem Müdürlüğü, PTT Genel Müdürlüğü-EBİM  Müdürlüğü bünyesinde Ankara Bilgisayar Programcılığı görevlerini yürüten, 1500 saat süreli İngilizce kursu başta olmak üzere değişik kurslara katılarak, bilgi ve tercübelerinin artırılmasını sağlayan, merkezi Ankara’da bulunan Burdur İli ve ilçelerini, Tanıtma ve Kalkındırma Derneğinin Başkanlığını yapan, evli ve iki çocuk babası olan Ahmet Ali Koca, Ankara’da yaşıyor.
            AHMET ŞAKAR
            01 Nisan 1956 tarihinde, Burdur iline bağlı Bucak ilçesinin Yüreğil Köyünde  doğdu. Hacettepe Üniversitesi Sosyal ve İdari Bilimleri Fakültesinden, İşletme Yönetimi alanında  lisansla mezun oldu. Sonra aynı Üniversitenin Eğitim Fakültesinde eğitimini tamamladı.
            1983 yılında başladığı Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığında programcı olarak çalıştı.1984 yılında başladığı KÖYTEKS Yatırım Holding AŞ. de İdari İşler Müdürü olarak çalışmalarını sürdürdü.1988 yılından itibaren BOTAŞ  Doğalgaz Petrol İşletmeleri Daire Başkanlığı bünyesinde Uzman olarak görev yapan Ahmet Şakar, Boru Hatları ile Petrol Taşıma AŞ. deki görevini(Aralık 2013) sürdürmektedir.
            Değişik kuruluşlardaki görevleri sırasında pek çok kursa katılan, bilgi ve tecrübelerini artıran, bu kuruluşlardaki işlemlerin bilgisayar ortamına aktarılmasındaki üstün gayret ve çalışmalarıyla, hizmetlerin zamanında yerine getirilmesi ve verimliliğin sağlanması gibi nedenlerle teşekkür ve takdirnameler alan, merkezi Ankara’da bulunan   Burdur İli ve İlçelerini Tanıtma, Kalkındırma ve Yardımlaşma Derneğinin Başkanlığını yapan, evli ve iki çocuk babası olan, İngilizce bilen Ahmet Şakar,  Ankara’da yaşıyor.
                Aydın Efesi Dergisinin sayfalarından
                                Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Aydın ilimiz merkezinde iki ayda bir, kültür ve sanat dergisi olarak yayınlanmakta olan ve l6. sayısı bize ulaşan ‘Aydın Efesi’ Dergisinin, Aydın Yazarlar ve Şairler Derneği adına Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni: Şükrü Öksüz, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü:
Güner Dokuyucu, Genel Koordinatör: Ali Haydar Öztürk. Şimdi ‘Aydın Efesi’ Dergisinin masamda bulunan sayısının sayfalarında imzaları bulunanlardan, yazı ve şiirleri itibariyle bir seçme ve sıralama yapmak istiyorum:
            1-Dergimiz profesyonel ve amatör bütün yazar ve çizerleri sayfalarına davet etmektedir (Şükrü Öksüz)
            2-Dedem bize akşam karanlığında, sokakta Yunan askerleri olduğu için başka bir eve, komşu evlerinin bahçelerinden geçerek gideceğimizi söyledi (Güner Dokuyucu)
             3-Göllerimizi, akarsularımızı kirletiyor, sonra da ‘Yas’ tutuyoruz  (İsa Kayacan)
            4-Bakü Devlet Üniversitesi 1919 yılında Demokratik Azerbaycan Cumhuriyeti’nin kurulduğu yıllarda oluşturulmuş (Hayrettin İvgin)
            5-İsa Kahraman için, vatan sevgisi farklıdır. Şair vatanın güzelli iyine methiye okumadan önce yegâne oğlunu vatana kurban verir (Tamilla Abbashanlı Aliyeva)
            6-Sevgi sermayesi hesabımızın sürekli dolu tutulmasının en önemli yolu, sevgiye yüksek kaliteli değer ve emek vermektir (Süleyman Coşkuner)
            7-Şair Ahmet Tufan Şentürk’ün evinde tanıştığım şairler arasında, ismini çok yakından bildiğim Mehmet Zeki Akdağ’da bulunuyordu (Abdullah Satoğlu)
            8-Anadolu’da yöre insanları tarafından bilinen ve uygulanan halk takviminde uygulama dönemi olarak ‘yıl’ kavramı esas alınmıştır (Ergün Veren)
             9-İlkan San, 22 Kasım 1941 tarihinde Malatya’da doğdu.Ankara Atatürk Lisesinden mezun oldu.Başkent Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulunda eğitimini tamamladı.TRT  Repertuarında , sözlerini yazdığı onlarca şarkısı bulunuyor (Abdülkadir Güler)
            10-Şu gönül sayfamda kalmadı izin/Yerini doldurdu sancılı hüzün/Hele bir bak nasıl tutuyor yüzün?/Özledim diyorsun güleyim bari (Melahat Ecevit)
            11 -  El ele verip birlik olursak/O zaman gerçeğe döner rüyamız/Milletçe vatana değer verirsek/O zaman cennete döner dünyamız (Nurdane Uzun)
            12-Uzaktan uzağa bir hoş seda ki/Dalgalanır birbirine karışır/Gönüller huzuru bulur Onunla/O yükselir sahibine ulaşır (Mustafa Berçin)
            13-Bayramları yaşatacaksın bana/Mutlu olduğun zaman öyle/Baharı getireceksin tüm dünyama/Mutlu edeceksin yaralı ruhumu (Münevver Düver)
            14-Umudunu yitirmiş gönlü garip perişan/Ak düşmüş saçlarına tozlu yolları aşan/Sevdaların ardından  yine sevdaya koşan/Taşıp taşıp dolmayan sevdalara merhaba(Hüseyin Zeybek)
            15-Dargınlık sevgiyi bitirir anla/Acıların biter geçen zamanla/Küskünlük hoş değil beni sıkıyor/Diken olma sakın açan gülüme (Ömer Erhalim)
            16-Nefesini nefesime katarak/Kalbinden gururu söküp atarak/Hayallerin ellerinden tutarak/Bekletme sevdiğim, geliver bir gün ( Birdal Can Tüfekçi)
            17-Bir heyecan, bir coşku/Can canı istiyordu/Birleşince ellerimiz/Alev alev yanıyordu (Tülay Sarayköylü)
            18-Kalemi ve kağıda tonlarca para verdim/Gönlümün ilhamına epeyce yara verdim/Yanlış anlaşılmasın şiirden bıkmadım hiç/Ben bir müddet yazmaya şimdilik ara verdim (Engin Çır)
                                     Bir çeşitleme bütünlüğüyle
                  Prof. Dr. İSA KAYACAN
Zaman zaman çeşitleme bütünlüğü içinde yazdıklarımız, yayınladıklarımız var. Bunlardan bir yenisi daha:
            OBJEKTİF GAZETESİ
            Burdur ilimiz merkezinde, haftalık olarak sekiz sayfa ile yayınlanıyor. Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Ali Girişim.02 Şubat 2009 tarihinde kurulan Objektif         gazetesinin sayfalarında yerel haberler ağırlıklı olarak karşımıza çıkıyor.
            Dr Süleyman Faki yazılarıyla dikkat çekiyor gazete sayfalarında. Ali Girişim bendenizle ilgili bir makale yazmış. Burdur ve Burdurluya karşı yaptığım hizmetlerden söz ederken, Burdurlunun vefasızlığı yönündeki düşüncelerimi ortak olmuş. Teşekkürlerimi sunuyorum efendim.
            Objektif gazetesinin görsel yönetmenleri: Fehim Kalın ve Furkan Kasap olarak görülürken, Hukuk Danışmanları: Av. Barış Bulut ve Aydın Bilgen olarak kaydedilmekte. Gazetenin irtibat adresi: Konak Mahallesi Kale kapısı Cad,No.17-1 Burdur. Tlf. 0248-2122524. Tebriklerimi sunuyorum efendim.
            TURGAY ALGAN’DAN
            Turgay Algan İzmir ilimizin Menemen ilçesinden sesleniyor. Mısraları var özlü söz mahiyetinde ortaya konulan. Bunlar zaman zaman bilinen isim ve imzalara ithaf ediliyorlar.Bunlardan bazıları Turgay Algan imzalı:
            1-İki sevgili bakışıyor/Gülmek sana çok yakışıyor (Nesrin İnankul’a)
            2-Ağır başlı şair konuşur hakça/Okuyanı fazladır,  sayılmaz çokça(Durmuş Taşdemir’e)
            3-Yazdı yazdı, yazdıkça ustalaştı/Sevildi okundu okura ulaştı (Metin Soydeveli’ye)
            4-Şairdi, yazdı yaşadı kendi halinde/Şiirleri okunuyor halkın dilinde (Fazıl Hüsnü Dağlarca’ya)
            5-Yazdıklarını beğeniyorum/Şiirlerini hep okuyorum/Cahilliğimi gideriyorum/Ben sana ey üstadım diyorum (Aslıhan Tüylüoğlu’na)
            6-Tatlı dilli üstat geldi/Seven gelsin hodri meydan/Şiir nedir, nasıl yazılır/Yazan gelsin hodri meydan (Veysel Çolak’a)
            7-Daldan dala kondu ağırlaştı, dalın yükü kırılacak/Şiir , nesir, oyun yaza yaza, bırakmadı yazılacak (Nazım Hikmet’e)…
            SERHAD ARTVİN GAZETESİ
            Artvin ilimiz merkezinde günlük yayınlanan 12 normal sayfalık gazete.52.yayın yılı içerisinde bulunuyor. İmtiyaz sahibi: Rıdvan Şengün. Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Orhan Şengün, Sayfa Editörü: Demet Şengün, Muhabirler: Ayten Öztürk, Gülten Koçak, Göksel Taşkan. WEB  Sayfa Editörü:  Ayten Öztürk. 10 bin 871-10 bin 876. sayılar arasında bir gezinti yapmak istiyorum efendim.
            Serhad Artvin Gazetesinin  manşetlerinde, ilk ve öteki sayfalarında yer alan haberlerin tamamı bölgesel ağırlıklı haberlerden  oluşuyor, seçiliyor.Ozan ve şairlerin şiirlerine,yazarların araştırma ve tanıtım yazılarına  sıklıkla ve belirli bir düzen içinde yer veriliyor. Aydın Karasüleymanoğlu, Ömer Yerlikaya , Osman Demir imzalı yazılar vermek istediğimiz örneklerden birkaçı. 
            Benim için yazılan şiirlerden bir demet
                          Prof. Dr. İSA KAYACAN
           Benim için yazılan şiirlerin bir araya getirildiği,”Bana Yazılan Şiirler”adlı,130 şair ve ozanın yazdığı 242 İsa Kayacan şiirinin yer aldığı kitabımı Haziran 2010’da  288 sayfayla yayınladım.Kitabın  yayımından sonra da bana  şiir yazılmaya devam edildi.Son rakamlar,bana yazılan şiir sayısının 289,şiir yazan şair ve ozan sayısının 150 olduğunu gösteriyor. Şimdi bana yazılan şiirlerden imza sahipleri itibariyle birer dörtlük nakletmek istiyorum efendim:
            l-İlim için diyar gezer/ Dost için nefsini ezer/ Basında fahri başyazar/ Üstadım İsa Kayacan (Ozan Mahmut Akay)
            2-İnançlı, imanlı bir koçtur Kayacan/ Sevgisi yürek dolusudur Kayacan/ Alparslan’ın can dostudur Kayacan (Selçuk Alparslan)
            3-Yarını düşünür, yönü ileri/ Canı tende iken kesilmez feri/ Düşmana aslandır, sevenin yari/ Üstatlar üstadı,Dr. İsa Kayacan (Aşık Ali Anbarcı)
            4-İsa Kayacan diye diye / Tarih hizmetlerini yazacak/ Gönüller derman bulacak/ Dünyada adın destanlaşacak (Aysel Al)
            5-Bir pınar fışkırmış Ece köyünden/ Nice canlar içmiş duru suyundan/ Hasan Hüseyin ve Güldal soyundan/ Yediveren gibi coşmuş Kayacan (Sevinç Atan)
            6-Burdur’un bir İsa Kayacan’ı var/ Geçtiği yollar ona geliyor dar/ Geldi aramıza Ankara’dan yadigar/ Onu görünce kalbimizde umut var (Mehmet Atasever)
            7-Kapılarımız her zaman açık sana/Aralıktan bakarız sana/Yazar-gazeteci olmak kolay mı?/Aşık destan yazarsın dağlarda (Nazlı Aykut)
            8-Sen iyi bir insansın/ Şiir yazan şairsin/İlimizin iftarısın/ Sen İsa Kayacan’sın (Seza Tutku Azaklı)
            9-Yazarlara yol olursun/ Şairlere ışık bulursun/ Kızınca dağ olursun/ Sen, çok çok büyüksün İsa Kayacan (Sebahat Gümüş)
            10-Yıllarca okudun köprüyü geçtin/ Tohumlar ektin mahsulün biçtin/ İnsanlık adına hizmeti seçtin/ Dualar sana Kayacan hocam (Ali Bozkurt)
            11-Dostluk destanını yazan birisi/ Ona hürmetlerin layık irisi/ Obalı, dünyanın boştur gerisi/ Gönüllerde kalmış İsa Kayacan (-Ozan Obalı Mustafa Bilir)
            12-Selam ona binlerce selam/ Dostlarına handır İsa Kayacan/ Kırk yıldan fazladır ederiz kelam/ Can içinde candır, İsa Kayacan (Aşık Kemali Bülbül)
            13-“Burdurlu” dudağı büktüyse sana/ Aldırma sen ona, yaz be Kayacan/Zamanla mutlaka anlarda bir gün/Onun yaptığı da,naz be Kayacan (Mustafa Ceylan)
            14-Hazret-i Davut’um, Cömertlik böyle/Gerçekler acıtır, söz ile söyle/ İsa Kayacan’dan, yandıkça öyle/ Közünde açılır,yarası iri (Davut Comart)
            15-Huy edinmiş, çıkmaz gayreti İsa/Makamda bıraktı hayreti İsa/Her yeni tayine şükretsin zira/Çarmıha gerildi Hazret-i İsa (Sabahattin Çankaya)
            16-Gazetede,dergilerde/İsa diye birisi var/Anadolu’nun sesinde/Benden beter delisi var (Aşık Ali Çatak)
            17-İsa Kayacan hocam edebiyat cevheri/Sanatın bu dalında pek çok onun hüneri / Alnında birikince bunca emeğin teri/Küçük mutlulukları büyütür yüreğinde (Şerife Çınar
            18-İsa Kayacan,insanlara destek oluşun/ Sevindiriyor, yüreklendiriyor bizi/ Üstün değerinle,yaratıcılığınla/ Hele temsil ederken ülkemizi (Hüseyin Çiftci)
            19-Günlerden Cuma olabilir/Vakit, öğle üzeri/Seyran Bağlarında Ahmet Tufan’la/Mutfakta çorbayı karıştırmalı/İsa gelmeli (H.Rıdvan Çongur)
            20-Adın renk renk, işleniyor kağıda/Kitaptasın, dergidesin Kayacan/O değerli kalem yazmış bana da/Kalplerdeki sevgidesin Kayacan (Nazile Demir) 
            21-İsa Kayacan dendiğinde Türkiye’de/ Edirne’den Van’a kadar tanırlar seni/Yurdumuzu basın yoluyla dolaşırsın/Yeni Evliya Çelebi sanırlar seni (Özkan Gönlüm)
                              Yeni bir Burdur çeşitlemesi
                    Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Burdur çıkışlı haberlerin, değişik yayın kaynaklarına taşınması için gayretlerimi sürdürüyorum. Bu bilgilerin gelecekte önem taşıyacağı, yararlanılacağı gerçeğinden hareketle bu yazımda yer vermek istediğim Burdur haberleri şöyle sıralanıyor:
            1-Burdurla ilgili okuduğum en bilimseli bu kitap: Kuva-yı Milliye’den Cumhuriyete Burdur. Editörlüğünü Zafer Gölen yapmış. Paylaşmak istediğim bilgiler var.Doç. Dr. Zafer Gölen;”Bu çalışma ile hem sempozyumda sunulan bildiriler yayınlanmış,hem de Burdur’la ilgili bazı çalışmalar bilim dünyasının hizmetine sunulmuştur” diyor.Buradan alınan bilgiler:
            Kurtuluş savaşı öncesinde Rumlarla, Ermenilerle halk arasında dostça ilişkiler varmış. Birbirine gelip gitmeler,özel gün ve bayramlarda bir arada bulunmalar.Her şey İtalyanların Burdur’a gelişi ile tersine dönmüş.(Eskiler  İtalyanların şu anda bulunan meydana çadır kurup kaldıklarını acıyla ifade ederler)Azınlıklar yıllardır,hatta yüzyıllardır içlerinde biriktirdiklerini İtalyanların gelmesi ile ortaya koymuşlar.Hal ve tavırları tamamen değişmiş,önceliğin kendilerinde olduğunu ima ederek,yapılmaması gereken her şeyi  yapmışlar.Hinnaplı evin (Mısırlılar konağı) yanında bulunan çeşmeden sırayla su dolduran Burdur halkı Türk,Ermeni,Rum kadın ve çocukları sırayla sularını doldururken,hiçbir sıkıntı yokken,İtalyanların gelmesi ile huzur tamamen bozulmaya başlamış,Türk gençleri ile Ermeni ve Rumlar arasında tartışmalar,kavgalar başlamış.
            1905 ve 1906 yıllarında yapılan sayıma göre Burdur nüfusu 76 bin 981.Müslüman erkek:36 bin 517,Müslüman kadın:36 bin 633,Rum erkek:1344,Rum kadın:1278,Ermeni erkek:595,Ermeni kadın:561.
            Burdur şehir merkezinin nüfusu l3 bin olduğu belirtilirken, Rumlar ve Ermeniler sadece Burdur merkezinde yaşamaktadırlar. Yaşadıkları yer günümüzdeki Zafer Mahallesi ve Necati Bey Mahallesi(Manastır) denilen bölgelerdir (Neriman Mıhladız, Yenigün Gazetesi,Burdur,01 Aralık 2013)
            2-Burdur Gölü Biyolojik Çeşitlilik Araştırması Projesi Raporuna göre, Burdur Gölü’nde 210 kuş türü bulunuyor. Orman ve Su İşleri 6.Bölge Müdürü Adnan Yılmaztürk AA Muhabirine yaptığı açıklamada,Burdur Gölü Havzası’nın kuş türleri açısından dünyadaki önemli yaşam alanlarından biri olduğunu söyledi.Burdur Gölü’nün, havzanın bu değeri almasında önemli yer tuttuğunu belirten Yılmaztürk,”Bugüne kadar çalışmalarda 210 kuş türünün varlığı tespit edilmiştir.Bu türlerden 82’si su kuşu,95’i ötücü,27’si gündüz ve 6’sı ise gece yırtıcısı” bilgisini paylaştı.
            Burdur Gölü alt havzasının kuşlar açısından değerini, büyük oranda Burdur Gölü’nün yaşam alanı sağladığı su kuşları vasıtasıyla aldığını dile getiren Yılmaztürk, gölde dönemsel olarak 21 yerli,34 kışlama,16 yazlama ve 11’de geçit türü bulunduğunu kaydetti,
            Burdur’da yaklaşık 20 yıldır kuş gözlemciliği yapan Ufuk Gökduman ise, Burdur Gölü’ndeki su seviyesinin Göl’ü besleyen derelerdeki göletler ve yer altı sularının yoğun kullanımı sonucu hızlı şekilde  düştüğünü belirtti (Yenigün Gazetesi,Burdur,29 Kasım 2013)
            3-Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan rakamlara göre, Burdur nüfusuna oranla, organ bağışı sayısı açısından Türkiye birincisi oldu (Burdur Gazetesi,29 Kasım 2013)
            -Burdur İl Sağlık Müdürlüğü’nün, 2012 yılında yapmış olduğu Proje ve faaliyetleri Bakanlık düzeyinde değerlendirilerek,”Sağlığın Geliştirilmesi Çalışmalarında Örnek İl Sağlık Müdürlüğü” seçilmişti. Burdur İl Sağlık Müdürlüğü 2013 yılında da ,Sağlığın Geliştirilmesi ve Araştırmasında yine Örnek İl Sağlık Müdürlüğü seçildi) (Burdur Gazetesi, 30 Kasım 2013
            4-İsa Kayacan’ın kültür hizmetleri sürüyor. Anadolu Basını’nın duayeni, hemşehrimiz Prof. Dr. İsa Kayacan’ın ilimizdeki Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi’ne kazandırdığı kitaplar, MAKÜ Merkez Kütüphanesindeki raflarda yerini aldı.Gazeteci-Yazar İsa Kayacan yıllardır verdiği kültür hizmetlerine bir yenisini daha ekleyerek,geniş kitap koleksiyonunu ilimizde Üniversiteli öğrencilerin hizmetine sundu.
            MAKÜ internet sitesinde yapılan açıklamada;’Burdurlu hayırsever Prof. Dr. İsa Kayacan’ın Üniversitemize vakfettiği kitaplar hizmete sunuluyor’ başlıklı duyuruda şu ifadeler yer aldı:’Burdurlu hayırsever Prof. Dr. İsa  Kayacan tarafından vakfedilen edebi ağırlıklı kitapların yer aldığı yaklaşık 2 bin 250 eser Üniversitemiz Merkez Kütüphanesinde oluşturulan raflarda yerini aldı ve kitaplar okuyucuların hizmetine sunuldu (Yenigün Gazetesi, Burdur,29 Kasım 2013)
                  Ankara’dan bir Bülten, bir Gazete
                  Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Bana internet aracılığıyla gelen yayınların sayısında artış var maşallah. Bu yayınlardan ikisinden söz edeceğim bugün. Bunlar bir bülten, bir gazete efendim:
            6-B’LİLER BÜLTENİ
            Bir vefa örneği olarak, geçmişle bugün arasında kurulan bir köprü. Bu köprünün mimarı  Ergün Veren. Bülten,Eskişehir Ticaret Lisesi 1982 yılı mezunları haberleşme aracı   olarak renkli ve 12 sayfa olarak yayınlanıyor.Haberlerin, yazıların ve fotoğrafların seçimi, sayfalara aktarılışı profesyonel bir anlayışla gerçekleştiriliyor.
            Beşinci yıl içindeki Bülten 49.sayısı olarak bize ulaştırıldı.4 yaşının tamamlanışı sevinç ve mutluluğu vardı masamızdaki Bültenin sütunlarında. Bizde buradan kutluyor, tebriklerimizi sunuyoruz.
            Bugünün lise öğrencilerine bir hatırlatma, bir soruları var.Şöyle bu soru:Hala yılbaşlarında, sınıfta ad çekerek birbirinize hediye alıyor musunuz?. Bu bir hatırlatmadan, bir sorudan önce, bizim zamanımızda böyle oluyordu, siz de aynı sevgi  ve vefa anlayışı içinde misiniz, şeklinde bir beklenti aktarımı olarak kabul edilmeli.
            6-B’LİLER  Bülteninin masamda, ekranımda bulunan 49. sayısında; Prof. Dr. Erman Artun,İrfan Ünver Nasrattınoğlu, Sibel Unur Özdemir, Prof. Dr. Fuad Yöndemli, Yaşire Kartal Sultan Tezişçi, Ergün Veren, Sevgi K.Işık imzaları dikkat çekiyordu.
            AHLAT GAZETESİ
            Ankara’da 20 sayfayla aylık yayınlanıyor. Ahlat ve bölgesinin sesi olarak kabul ettiğimiz gazete Ahlat Kültür Sanat ve Çevre Vakfı’nın yayın organı olarak okurlarına ulaştırılıyor. 20.yayın yılı içerisinde, 157.sayısı bize ulaştı bu gazetenin.
            Ahlat Gazetesinin sahibi ve Yazı İşleri Müdürü: İlhami Nalbantoğlu, Teknik Danışman: Emre Nasır,Yazışma adresi: P.K.499 Yenişehir-Ankara olarak gösteriliyor.
            Jeotermalin nihayet gündeme gelişi manşetten verilirken, Üniversiteden haberler öne çıkarılıyor. Bitlis Valisi Mazhar M Kansu’nun anıları verilmiş sayfalarda. Ankara’daki Diyarbakır gecesi bir başka değerlendirme, haber olarak sayfalara taşınıyor.
            Prof. Dr. Muhsin  Doğaroğlu, Recep Acay, Erol Dağlı Ruken Öztekin imzalı yazılar dikkat ekiyor. Ayrıca, A.Turan Kazgöl, A.Kadri Ergin imzalı şiirler, şiir dostaları imzaları olarak görülüyor.

            GÜNÜN HABERİ:
            Çorum ilimizin, Osmancık ilçesinde iki günde bir, Bilal Çevrim’in sahipliğinde 8 sayfa ile okurlarının karşısına çıkmakta olan ’Osmancık’ Gazetesi  260. sayısıyla 5.yayın yılına merhaba dedi.

MEHMET NURİ PARMAKSIZ’DAN GÜNÜN SÖZLERİ:
            1- Bilgi varlığın özü; fikir aklın gözüdür,       
2- Mizah ve nükte zekânın bize hediyesidir,
            3- Tahammül sabrın kardeşi; beklemek hasretin ateşidir,
4- İyi niyet sömürülse bile hep kazanandır.
                                 TEMA Burdur İl Temsilcisi
Gülser Bülbül’ün gönüllülük çağrısı
                           Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Eskilerde, gönüllülük esasının karşılığı olarak, İmece usulü vardı. Özellikle köylerde bu yöntem sık sık kendini gösterir, yardımlaşmanın, imece usulü hizmet ortaya koymanın yararlılıkları gösterilir, gözler önüne serilirdi.
            TEMA Burdur İl Temsilcisi Gülser Bülbül, önemli, anlamlı görüşleriyle dikkat çeken sosyal  yönü örnek alınan bir yönetici. 05 Aralık ‘Gönüllüler Günü’ vesilesiyle bir mesaj yayınlayan Gülser Bülbül dikkat çeken görüşler ortaya koydu. Bunlardan:
            1-TEMA Vakfı bu gün  480 bin 632 gönüllüsü ile topraklarımıza, doğal varlıklarımıza sahip çıkan kocaman bir aile,
            2-Amacımız erozyonla, kirlemeyle, amaç dışı kullanımla yok edilen tarım toprakları başta olmak üzere,yok edilen yeşil örtüyü,kirletilen havayı,suyu,tüm doğal varlıkları korumak;çevre bilincini, farkındalığı geliştirmek,bu konuda kamuoyu oluşturmak,
            3-Hedefimiz, sağlıklı bir çevrede yaşamak, yaşanabilir, yeşil bir ülkeyi çoçuklarımıza torunlarımıza miras  bırakabilmek ,
4-Toprak Dedemiz sayın Hayrettin  Karaca’nın dediği gibi;”Bir, çok büyük bir sayı ”Bir,tek başına çok şeyler başarabilir. Bir olmadan iki olmaz. Bir, önce iki olur, sonra onlar, yüz binler, milyonlara ulaşabilir.
            5-Tanık olduğunuz erozyon, ormansızlaştırma, yanlış tarımsal uygulamalar gibi sorunları Vakfımıza bildirerek, gerekli araştırmaların ve gerekli müdahalelerin yapılmasını sağlayabilirsiniz,
            6-TEMA  Gönüllü Erozyon Eğitmeni olabilir; çevrenizde, kurum ve kuruluşlarınızda erozyon sorunu ve TEMA Vakfı’nın çalışmalarını anlatabilirsiniz,
            7-TEMA Vakfı’nın çıkarmış olduğu yayınları izleyerek ve okuyarak bilgi sahibi olabilirsiniz,
            8-Çevrenizde, kurum ve kuruluşlarınızda, doğanın korunması ve erozyonun önlenmesiyle ilgili kol, kulüp vb(okullarımızda Yavru TEMA, Minik TEMA) kurma ve yürütme çalışmalarına katılabilirsiniz,
            9-Boş zamanlarınızda bürolarımıza gelerek; büro içi çalışmalarına ve gönüllü çalışmalara yardımcı olabilirsiniz,
            10-Gönüllülük, karşılık beklemeksizin, severek isteyerek toplum yararına bir şeyler yapma arzusudur. Gönüllülükte bencillik yoktur, gönüllüler ‘biz’ duygusu ile kendisi dışındaki insanları, tüm canlıları, düşünerek çalışırlar.Dünyada gelişmiş demokratik toplumların diğer toplumlardan en önemli farkı, sivil toplum kuruluşlarının gönüllü çalışmaların çokluğudur.
            11-Kanatlanıp, hayatı geleceğe taşımak için çalışan, asla seyirci kalmayan insanlardan olabilmek ne güzel bir duygudur, yaşamak, yaşatmak gerekir.
            12-Gün seyirci kalmayanların günü, hayatı geleceğe taşımak için özveriyle çalışan, asla seyirci kalmayan gönüllülerimizin günüdür. Bu günlerin sayısının artırılması için gayret gösterelim, birlik ve beraberlik içinde olalım.
Unutmayalım iki, bir rakamından sonra geliyor.    
Alâeddin İkican diyor ki
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Şairlerimizin, yazarlarımızın, araştırmacılarımızın ortaya koydukları, sayfalara aktardıkları önemlidir, kalıcılıkları vardır bunların.
Alaeddin İkican, Kırklareli ilimiz merkezinde yaşıyor, buradan sesleniyor.
O’nun şiirleri var, araştırmaları var, yayınlanmış kitapları var.
Alaeddin İkican görüşleri, sözlü, yazılı olarak aktarılanlar olabildiği gibi, şiir olarak aktarılanlar, gazete ve dergilerde yeralanlar da var.
Yaşam ve sonu” başlıklı, adlı bir şiir var masamda beş ayrı dörtlükten meydana gelen.
Bu şiirde, insan yaşamının evreleri anlatılıyor, aşk, sevgi, evlilik derken, yaşamının nasıl geçtiğini anlayamadığını, yaşının kırka gelip dayandığını dile getiriyor. İlk dörtlüğünde bu şiirin şu duygularıyla söze başlıyor Alaeddin İkican:

Önceleri inanmak istememiştim,
Yaşımın kırka dayandığına,
Yaşadığımın belirtilerini fark etmiştim,
Kuşkuların gerçeği yansıtacağına…

“Amca şu topu atsana” diye seslenen çocukların kime diyorlar, kime sesleniyorlar diye etrafına bakıp, bir takım sorular sorduğunu, sonra hitabedilen kişinin kendisi olduğunu görünce, gerçeklerle yüzyüze geldiğini anlatıyor Alaeddin İkican. Saçlarındaki beyaz tellerin yaşlandığını (olgunlaştığını diyelim) tescil ettiğini mısralara döküyor. Arkasından bu şiirin bir başka dörtlüğünde şu mısralarıyla çıkıyor okurlarının karşısına:

Okul çağlarının siyah beyaz fotoğrafları,
Özlemle anımsadığım anıların yorgunluğu,
Daha yaşlanmadım diye düşünmediğim ölüme,
Kulak kabartmaya başladım, gizliden gizliye.

Alaeddin İkican tüm bu anlatımlarının sonunda, ölümü daha yakından tanıdığını anlatıyor, kabulleniyor.
Allah uzun ömürler versin, sağlıklı günlerin sürekli olsun sevgili Alâeddin.         
                 Osmancık Haber Gazetesi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Zaman ve fırsat buldukça, bana ulaşan, ulaştırılan gazete ve dergilerin sayfalarındaki gezintimi sürdürdüğüm biliniyor.
Bazen doğrudan, bazen dostlarım aracılığıyla bana ulaşan, ulaştırılan gazete, dergi ve kitaplar oluyor.
Bunların sayfalarındaki gezintim, bazen gecikse de yine gerçekleşiyor Allaha şükür.
Salim Savcı hocamız, yıllarca Ankara’da önemli görevlerde bulundu.
Fizik, kimya öğretmenliği, eğiticiliği, kültür dünyamıza ‘Gül Yayınevi’ aracılığıyla yaptığı kalıcı hizmetler, hep akıllarda, gönüllerdeki yerinde, tazeliğiyle, sıcaklığıyla duruyor, bizimle hep selamlaşıyor.
Salim Savcı hocamız, şimdilerde Çorum ilinin Osmancık ilçesinin Çampınar köyünden sesleniyor. Oradaki hemşehrileriyle, akraba ve dostlarıyla kucaklaşarak, mütevazı bir yaşam içinde, yazıyor, yayınlıyor, okurlarıyla, sevenleriyle selamlaşma gayretlerini sürdürüyor.
Salim Savcı hocamızın gönderdiği gazetelerden birinin adı: Osmancık Haber
Haftalık 8 büyük sayfalık bir gazete.
Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni: Orhan Güçlü,
Yazı İşleri Müdürü: İlkay Yorulmaz,
Muhabirler: İlkay Yorulmaz, Selma Yağan, Dilek Bozkurt.
Yazışma: Yeni Mhl. Sadri Turan Cad. No: 31-B Osmancık-Çorum.
Telefon: 0364-6113049.
İlk ve öteki sayfalarda, yerel haber ağırlıklı olanlarla karşılaşıyoruz. Makale yazarları var; Mehmet Özata, Orhan Arda Güçlü, Salim Savcı, Cevdet Saraçer, şeklinde sıralanan.
Üç haber başlığı: 1-Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünden Yazı İşleri Müdiresi İlkay Yorulmaz’a ödül, 2-Salim Savcı MEB ders kitabında. 3-Osmancık’ta bitki pasaportu uygulamasına geçildi.
Yargıcı ve Dinçer’den birer şiir
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Muğla ilimiz merkezinde yayınlanan, Devrim Gazetesinde Yükselecek Demirel’in hazırladığı Sanat Sayfası var. Bu sayfanın 82. sayısında yer alan şiirlerden, Cahit Yargıcı ve Mustafa Korkmaz Dinçer imzalı olanlarının mısraları arasında gezmek istiyorum efendim:
Cahit Yargıcı “Kır zincirlerini” adlı, başlıklı şiirinde, acıların gözyaşlarından, umutların akıllarda boğulmasından, amaçların ölümünden söz ediyor, “filizler yeşersin akıl pınarlarında” diye sesleniyor.
Sonra bu şiirinde, devamındaki duygularıyla okurlarının karşısına çıkarak, şöyle diyor:

İlim, irfan doldur dimağ sayfalarına,
Işığını yay kör karanlıklara,
Balık bile ölür deryada durağanlıktan,
Kaderin değil açlığın, yoksulluğun,
Cahilliğin,
Kır zincirlerini,
Yeter ki farkında ol,
Aydınlığın, insanlığının.

“Kursun yarası ayrılık” adlı şiiriyle, dört ayrı bölümle Mustafa Korkmaz Dinçer, kızıllıkların çiğ olduğundan, yamaçlardan sessizce ilk akşamdan sulara inenlerden, yalnızlıklara takılanlardan, geçin giden gemilerden sözediyor uzun uzun.
Sonra bu şiirin ikinci bölümünde şöyle sesleniyor:

Karanlıklar çökmeden,
Çevreyi sarar düşler,
Ağır ağır geçen tekne,
Koyun sularını çizer,
Çekilir boş odasına,
Islak hüzünlü gözlerle,
Oturup gergefin başına,
Çırpıntıları sulara işler.
Alkış Dergisinden iki şiir
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Kahramanmaraş ilimiz merkezinde iki ayda bir, Dr. Oğuz Paköz sahipliğinde yayınlanan Alkış Dergisinin 69. sayısı masamda.
Değişik, yazı-araştırmaların yanı sıra pek şiirin de yeraldığını görüyoruz bu dergimizde.
Alkış’ın masamdaki sayısından iki şiir seçip, mısraları arasında gezmek istiyorum efendim:
Bu şiirlerin ilki, Nihat Yücel imzalı “Belki bir gün gelirsin” adının taşıyıcısı. Beş ayrı bölümden oluşan bu şiirin ilk bölümü:

Belki bir gün gelirsin odama bahar gibi,
Doludizgin başıboş bıraktım acıları,
Yağacaksın gönlüme, yağmur gibi, kar gibi,
Ne güzeldir yaşamak yeniden sancıları,
Belki bir gün gelirsin odama bahar gibi.

Bu şiirde, uzayıp giden mesafelerden, senelerin, zamanın göz açıp kapayıncaya kadar geçişinden, cansız beden gibi yığılıp kalmalardan, yıllardır göğüsde taşınan yanardağlardan, kavuşmanın acısının ayrılıktan daha zor oluşundan sözediliyor uzun uzun.
Alkış dergisinin masamdaki sayısından alacağım, aldığım ikinci şiir Ömer Elbistanlı imzasının taşıyıcısı “Yörük kızı” adlı şiir.
Dört ayrı dörtlükten oluşuyor bu şiir.
İki dörtlüğü şöyle efendim:

Huyları hoş, ne de güzel,
Badem gözleriyle süzer,
Sanki keklik gibi gezer,
Kara gözlü Yörük kızı.

Bir daha gelsen dünyaya,
Dileğim, yüce mevlaya,
Asaletli bir sevdaya,
Tutulanın Yörük Kızı…
Dergiler arasında yeni yolculuk
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Fırsat buldukça, dergilerimiz arasında, sayfalarındaki gezintimizi sürdürmeye çalışıyoruz. Bu yolculuktan bir yenisi:
KARINCA DERGİSİ:
Ankara’da Türk Kooperatifçilik Kurumu tarafından yayınlanıyor. Ülkemizin en kıdemli dergisi olarak biliniyor. 912. sayısı masamda olan Karınca’nın Sahibi: Prof. Dr. Nevzat Aypek.
ASIM’IN SESİ BÜLTENİ:
Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesince 6 ayda bir yayınlanıyor. İlk sayısı masamda olan Asım’ın Sesi’nin sahibi: Prof. Dr. Nevzat Saatcı.
ALKIŞ DERGİSİ:
Kahramanmaraş’ta iki ayda bir yayınlanıyor. 67. sayısı masamda olan Alkış’ın sahibi: Dr. Oğuz Paköz.
AYIN TARİHİ:
Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünce üç ayda bir yayınlanan Ayın Tarihinin 264 sayfalık yeni sayısı Günyüzü gördü.
AYDIN EFESİ DERGİSİ:
Aydın’da iki ayda bir yayınlanan ve sahibi Şükrü Öksüz olan ‘Aydın Efesi’ Dergisinin 11. sayısı yayınlandı.
YESEVİ DERGİSİ:
İstanbul’da aylık yayınlanan Sahibi: Erdoğan Aslıyüce olan “Yesevi” Dergisinin 229. sayısı Günyüzü gördü.
YENİSES DERGİSİ:
Osmaniye’de aylık yayınlanan, sahibi Hasan Bölük olan “Yenises” Dergisinin 205. sayısı Günyüzü gördü.
TUNA BOYU DERGİSİ:
Bulgaristan’da yayınlanan Tuna Boyu Dergisinin 75 ve 76. sayıları ayrı ayrı yayınlandı. Bu derginin sahibi: İsmail İ.Kelov.
SARIZEYBEK DERGİSİ:
Aydın ilimize bağlı, Söke ilçemizde yayınlanan Sarızeybek Dergisinin 56. sayısı Günyüzü gördü. Sahibi: Tülay Sarayköylü.
DİE DERGİSİ:
Almanya’da Türkçe olarak yayınlanıyor. 2012 yılına ait 4. sayısı bize ulaştı bu derginin.
NEVZUHUR DERGİSİ
Antalya’da aylık yayınlanıyor. 31. sayısı bize ulaşan Nevzuhur’un sahibi: Mustafa Akbaba.
DÜNYA’DA KİLİS BÜLTENİ:
İstanbul’da aylık yayınlanıyor. Sahibi: Yaşar Aktürk olan Bültenin 156. sayısı bize ulaştı.
KIBATEK BÜLTENİ:
İzmir’de, Kıbrıs, Balkanlar-Avrasya Türk Edebiyatları Kurumu tarafından mevsimsel olarak yayınlanıyor. 58. sayısı kış mevsimine ait olanı masamızda olan Türk Dünyası Kıbatek Bülteni’nin (4 sayfalık) sahibi: Leyla Işık
                                Bekir Konçi’den iki şiir
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Vefa abidesi olan insanların, kalem sahiplerinin sayısı fazla değildir. Bu ‘az’lık içinde yeralan kalem sahiplerimizden, şairlerimizden, biri Kütahya ilimiz merkezinden seslenen Bekir Konçi’dir
            Bekir Konçi, dünyası geniş, tertemiz duygularla dolu, vefa zenginliği olan bir arkadaşımız, dostumuz. Kolay Sanmayın ve Hoş muhabbet adlı şiirleri var masamda.
            Kolay sanmayın şiirlerinde, insan olmanın kolay olmadığını, iyi insan olma özelliğini bir ömür boyu taşımak gerektiğini, farklılığın sadece düşünmek olmadığını, esas olmanın doğruyu bulmak gerektiğini anlatıyor uzun uzun. Bu şiirin, yani Kolay sanmayın başlıklı şiirin iki dörtlüğü şöyle:

Esir olmalı dilin yalana,
Uzanmamalı elin kul hakkına,
Tamah edipte dünyanın malına,
Ahreti unutmamak gerekir.

Haz almak istiyorsan bu dünyadan,
Unutmamak için insanlığından,
Emin olmak istersen sıratından,
Ölçünün hassas olması gerekir.

Bekir Konçi Hoş muhabbet adlı, başlıklı şiirinde de Hoş muhabbet sahibinin bu özelliğiyle yüceldiğini, kem söze gerek olmadığını, dediğim dedik deyip diretirsen dost bulunmayacağını, melek olmanın doğruluğunu anlatıyor. Bu şiirin son dörtlüğü şöyle:

Bekir muhabbetten nasip almamış,
Kötülük çoğalmış, insanlık kalmamış,
Efendisi kölesini azat edip salmamış,
Kem söze gerek yok ki arkadaş.

Bekir Konçi, konu seçiminde zorluk çekmiyor. Ele aldığı konuların işlenişini, sayfalara dönüşünü başarıyla gerçekleştiriyor.
Tebriklerimi sunuyorum efendim.
BAL-TAM Türklük Bilgisinin iki sayısı
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Kısa adı BAL-tam OLAN, Balkan Türkoloji Araştırmaları Merkezi’nin yayınladığı seri halinde araştırmacıların bilgisine, hizmetine sunulan iki sayı var masamda.
Değerli dostum, Prof. Dr. Hayrettin İvgin tarafından bana ulaştırılan 16 ve 17. sayıları Prizren çıkışlı, çıkışlı, Mart ve Eylül 2012 tarihlerinin taşıyıcıları.
Her iki sayı 448’er sayfadan oluşuyor.
Bir dergi anlayışında hazırlanıp yayınlandıkları düşünülür ve kabul edilirse, 16 ve 17. sayılar olarak da değerlendirebiliriz.
Yayınlanan: Balkan Türkoloji Araştırmaları Merkezi adına: Prof. Dr. Tacida Zubçeviç Hafız.
Sorumlu Yazar: Prof. Dr. Nimetullah Hafız.
Düzelti: Mr. Ferhat Aşık ferki. Danışma ve hakem kurulları var çok sayıda bilim insanından oluşan.
BAL-TAM’ın iki yazışma adresi var. Ankara ve Prizren olarak.
Ankara yazışma adresi: Reşit Galip Cad. No: 21-3 GOP-Ankara.
Uluslar arası hakemi bir dergi olarak okurlarına ulaşan, ulaştırılan BAL-TAM Türklük Bilgisi, önemli ve aranılır bir yayın olarak görülüyor.
Her iki sayıdan, yani 16 ve 17. sayılardan aldığımız imza sahiplerinden bazılarının sıralanışı şöyle:
Nurullah Hafız, Hayrettin İvgin, Mehmet Hazar, Canan İleri, Nail Tan, Bilal Yıldırım, Vecihe Hatiboğlu, Sezen Kılıç, Roza Kurban, Sakine Eruz, Tülay Çako, Taner Güçlütürk, Abdullah Demirci, Ali Şamil Hüseyinoğlu vd.
Bu isimler, bu imzalar arasından seçtiğimiz iki imzanın görüşlerinden:
Ali Saracoğlu ve Cahit Öztelli’nin Haşim Nezihi Okay’dan alarak yayımladıkları Erçişli Emrah şiirinin, ikinci dörtlük üçüncü mısrası, başlangıç mısrasının tekrarı. (Nail Tan, Sayı: 17, Sayfa: 296)
Azerbaycan’ın bağımsızlığını tanıyan ilk devlet Türkiye’dir. Bu tanınmadan sonra 20 yılı aşkın bir süredir karşılıklı olarak ilişkilerin geliştiğini ve pek çok alanda olduğu gibi, iktisadi alanda da imzalanmış protokoller ve anlaşmaların olduğunu bilmekteyiz (Hayrettin İvgin, Sayı: 16, Sayfa: 125)
Oyhan Hasan Bıldırki’den:
Üç elmadan biri sana
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Oyhan Hasan Bıldırki Aydın ilimize bağlı Söke ilçemizden sesleniyor.
            Yazdıkları, yayınladıklarıyla takdir gören bir isim ve kalem, imza sahibi.
Değerli eğitimci, yazar ve araştırmacı Birsel Oğuz hanımefendi, kendi yayınları yanında, dostalarının, sevdiklerinin kitaplarıyla, yayınlarıyla da ilgileniyor. Orhan Hasan
Bıldırki’nin yeni bir kitabı olan Üç Elmadan Biri Sana, Söke masalları adlı 224 sayfalık kitabını da gönderdi Birsel Oğuz.
İki sayfalık bir sunuş, sözbaşı var Oyhan Hasan Bıldırki imzalı. Bir yerinde: “Bu kitaptaki bütün masalları, benim devrimdeki masal analarından dinledim. Önce aklımın bir köşesine yazdığım bu masalları kısa kısa özetledim” deniyor.
Kitap içinde 21 ayrı masal anlatımı var. Masal isimleri; Kader masalı, Eğlen güllü, Söylemez Sultan, Üç yudum su, şeklinde sıralanıp gidiyor. Sayfa 85’deki ‘Kör kuyu’ adlı masal, anlatım bir şiirle başlıyor.
Bu şiirin bir bölümü:

Aç iken, uz iken,
Deve pisliği koz iken,
Annem evde kız iken,
Karatavuk kömürcü,
Saksağan berber iken,
At ekmekçi, köpek dülger iken,
Tavuk saatçi, kedi çuhadar iken..

Diye devam eden bir anlatım var bu masalın girişinde Sayfa 94’deki ‘Kafdağı’ adlı masal da bir şiirle başlıyor. Anlatımın zenginleştirilişi olarak kabul etmeliyiz, şiirli girişlere, anlatımlara.
Oyhan Hasan Bıldırki, sanat-edebiyat dünyamızın, özellikle Söke basınının bilinen isim ve imzalarından…
Yayınladığı kitaplarıyla da kalıcılığını, ileriki yıllara taşınmışlığının oranını artırıyor. Tebriklerimi, sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim.
Dr. Kazan Dağyakalı’nın Kopan gönül telleri
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Dr. Kazan Dağyakalı, Ankara’dan seslenen şairlerimizden. Yazdıkları, yayınladıkları var dikkat çeken ölçülerde. O, mütevazılığı içinde yazmanın, öncelikle de yayınlamanın erken olduğundan söz ediyor hep. Biz o kanaat ve görüşte değiliz. Dr. Kazan Dağyakalı’nın şiirleri pek çok şairin şiirlerinden öndedir, olgunluk ve kalıcılık içindedir.
Mart 2013 tarihinin taşıyıcısı, “Kopan gönül telinden” adlı şiiri var masamızda Dr. Kazan Dağyakalı’nın. Uzunca bir şiir bu..
Hesaplaşma, değerlendirme, doğru ve yanlışların ortaya konulduğu, yüzleşildiği bir şiir Kopan gönül telinden.
Dr. Kazan Dağyakalı; Çok mevsim geçince, buralı sanılan o göçmen kuşlarının ortadan kayboluşunu, gönül yaylasından ansızın göçüp, sessizliğe büründüklerini, geçen günlerin donuklaşarak saf sevgiler gibi biriktirilişini anlatıyor mısra mısra ve şöyle sesleniyor bazı mısralarında:

Ne, birbirini sımsıkı tutan eller,
Ne her seferinde, birbirine karışan nefesler,
Nede yaşanan,
Küçük es’ler kaldı.
Sözlerin yumruk gibi göğsüme indi,
Gece gibi karardı gönül dünyam,
Kontrol edemediğim bir duygu ayaklandı içimde.

Yürünen yolların bile farkına varılmadığından, içinde yıllar olmuş gibi bir özlemin büyüdükçe büyüdüğünden, susamsız simit gibi çırılçıplak kaldığından, karlı dağ zirveleri gibi uzaklardan onsuzluğun getirdiği yalnızlıklarda içinin yandığından, ağaçların bile rüzgârla seslenişi varken.; Göçüp giden kuşların ardından, dallarının, yapraklarının kalmayışından, yüreğinin kıraç tepelere dönüşünden sözediyor mısra mısra Dr. Kazan Dağyakalı.
Sonra devam ediyor seslenmeye:

Gözpınarlarından düşerken milyonlar içinde,
Bende düştüm sensizliğe,
Sis çöktü yüreğime, gözlerim buğulandı.
Sensizliği uyutmak istesemde yüreğimde,
Gündüzüm olan kara gecelerden usandım artık.

Dr. Kazan Yağyakalı, duygularını frenleyemiyor. Akıyor gürül gürül duygular.
Devam ediyor: Hasretin dört yana dağıldığını, yaşanmışların peşpeşe tükendiğini, izlemekten artık yorulunduğunu, dik duran yüreğinin omuzlarının düştüğünü, dışarıda kalabalıklara karıştığında, onunla karşılaşmayı beklediğini, gözlerinin onu aradığını, heyecanını hiç yitirmemesine rağmen. Ankara’dan ayrılık vaktinin geldiğini kabullenmeden başka çare kalmadığını anlatıyor, mısra mısra.
Güzide Taranoğlu kaleminden
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Şair, yazar ve araştırmacı Güzide Gülpınar Taranoğlu kaleminden sayfalara dökülmüş aktarılmış duyguların seçiminden, bir araya getirilmişlerin aktırımından örnekler vermek istiyorum bugün.
Özlü sözleri var Güzide Gülpınar Taranoğlu’nun.
Bunlardan ikisi:
1. Zaman akımlarında gövdenin yıpranması tabii bir olay/Oysaki gönül yaşı olduğu yerde sayıyor.
2. Umut öylesine bir iksirdir ki/Onu yudumlayan huzurun-rahatın kollarında/bol oksijene kavuşmuş ciğerler gibi temiz havayla dolar.
Bir şiir Güzide Gülpınar Taranoğlu’ndan; Ayrılık acıları debreşiyor, adının taşıyıcısı. Yalnızlığın ellerine sıkışan kalbinin çevresine bırakılan sesin derinliklerine sığındığı gerçeğiyle yola çıkılıyor. “Hani ayrılığa dayanamazdık biz?” diye soruluyor.
Sonra şu duygularla bitiriliyor adı geçen şiir:

Biliyorum ömrüm geçiyor lâkin,
Sensiz zamanlar geçmek bilmiyor,
Soldu gönül bahçemde nazlı çiçeklerim,
Sensiz açmak bilmiyor..

Ve bir başka Güzide Gülpınar Taranoğlu şiiri: Gerçekten insanım diyorsan, adıyla çıkıyor, çıkarılıyor karşımıza. İnsanın, özü ve sözünün bir olması gerektiğinden yola çıkılıyor, hareket noktası yapılarak beş ayrı dörtlükten meydana gelen bu şiirin bir dörtlüğünde şöyle sesleniliyor:

Günaydın demeyi herkes bilmeli,
Çevreye sımsıkı tatlı gülmeli,
Sevgisi her şeyden önce gelmeli,
Gerçekten insanım diyorsan eğer.

Görülüyor, anlaşılıyor ki, insan olmak kolay değil, ben insanım diyerek ortaya çıkmak, ortalarda dolaşmak hiç kolay değil.
İnsan olmak isteyenler, Güzide Taranoğlu görüşlerine kulak vermeli, dikkat etmelidir efendim.
      Rabia Barış’tan: Gönülden Damlalar
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Rabia Barış, tanıdığım isim ve imzalardan…
Yıllardır, Eskişehir’den seslenişiyle bizimle, bizlerle selamlaşan bir isim ve imza.
Değerli dostum Prof. Dr. Hayrettin İvgin tarafından bana ulaştırılan, Rabia Barış’ın Gönülden Damlalar adlı şiir kitabı, şiir dizisinin 3. kitabı 144 sayfadan oluşuyor.
Rabia Barış’ın kısa bir biyografisi, Feyzi Halıcı imzalı kısa bir takdim yazısı karşımıza çıkıyor.
İkinci takdim ise Fatma Bahar Gökfiliz Halıcı’ya ait.
Sonra birkaç özlü özel karşılaşıyoruz Rabia Barış imzalı.
Bunlardan biri: “Şiirler yağmur bulutları gibidir. Döküldüğü yerde, gönül çiçekleri açar” şeklinde efendim.
Arkasından, “Bedel ödeyen benim” adlı, başlıklı şiirle karşılaşıyoruz.
Uzunca bir anlatım bu şiir…
Genelde, hecevezni tarzıyla, türüyle kaleme alınan, sayfalara aktarılan Rabia Barış şiirlerinde, duygu bütünlüğü, anlatım zenginliği ve kolaylığı dikkat çekerken, kalıcılık oranlarının yüksekliğiyle yüzyüze gelindiği görülür.
Rabia Barış “Şiir” başlıklı, beş ayrı beşlikten meydana gelen şiirin ilk dörtlüğünde şöyle sesleniyor, gençlere, okurlarına:

Şiir ince bir sanat, sevgi ile dokunur,
Şair edepli olur, gönül ile okunur,
Konuşmaz ulu orta, kötü sözden sakınır,
O bir söz sultanıdır, erenlerin dilinde,
Şiir çoşku anıdır, yarenlerin gönlünde.

Laleler, güller, gülün naz edişi bahar içinde, akzambaklar arasında atılan kahkahalar Rabia Barış dünyasında hep hayat bulur, ses verir, şiir olur mısralara dökülür.
Dörtlüklerinde Rabia Barış duyguları, Çanakkaleden, şehitlik mertebesinden, bayrağımızın nazlı nazlı dalgalanışından yola çıkan duygu zenginliği vardır mısra mısra.
Tebriklerimi, sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim.
Artvin ve Hatay-Samandağ’dan birer şiir
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Anadolu Basını içerisinde yeralan gazetelerin, sanat ve edebiyat ürünlerine yer vermeleri beni sevindiriyor.
Yayınlanan, öykü, deneme ve şiirler bunların açık örnekleri.
Hatta, Burdur Gazetesi gibi, şiir yarışmaları düzenleyenler de var.
Artvin ilimiz merkezinde yayınlanan Serhad Artvin Gazetesiyle, Hatay ilimize bağlı Samandağ ilçemizde yayınlanan Samandağ Gazetesinde yeralan şiirlerden birer örnek vermek istiyorum efendim:
Aşık İbrahim Kara’nın Serhad Artvin Gazetesinde yayınlanan şiirlerinden birinin adı: Diyarbakır’da Nevruz Bayramı, adının taşıyıcısı. Burada yapılan mitingde Türk bayrağının bulunmayışını eleştiriyor ozanımız. Beş ayrı dörtlükten meydana gelen şiirinin bir dörtlüğünde şöyle sesleniyor:

Al Bayrakta her milletin kanı var,
Kanından ayrılan, kandan ayrılır.
Her şehidin kurtuluşta canı var,
Canından ayrılan candan ayrılır..

Sonraki dörtlüklerde de aynı heyecan, aynı sitem ve burukluk duygularıyla okurlarının karşısına çıkıyor Aşık İbrahim Kara.
Samandağ Gazetesinde yer alan Bulur Arslan (Babi) imzalı “Vefasız aşklar” adlı şiir dört ayrı bölümden oluşuyor. Aşkların da vefasızlığı dile getiriliyor bu şiirde. Bir bölümü şöyle bu şiirin:

Dinle haydi keder dolu sözlerimi,
Yaşlara boğma ama kahverengi gözlerini,
Karartma sen güneşli günlerimi,
Hasretinden erimiş bedenimi,
Karartma sen..

Her iki şairimizi, ozanımızı kutluyorum efendim.
Yeni şiirlerini bekliyoruz.
Hıdır Çulha’dan: Barıştan yana
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Değerli dostum, Prof. Dr. Hayrettin İvgin hocamızın bana ulaştırdığı kitaplardan biri Hıdır Çulha (Ozan Garip Hıdır) imzalı, 248 sayfalık “Barıştan Yana” adlı şiir kitabı.
Garip Hıdır’ın biyografisiyle söze başlanılmış.
1960 yılında Divriği’nin Güneş köyünde dünyaya gelmiş ozanımız.
Ahmet Gökçe’nin bir sunuşu var, birkaç söz söyleyen satırları var ilk sayfalarda. Bitti tükendi, adlı, başlıklı şiirle okuyucularıyla selamlaşmaya başlıyor Garip Hıdır. 8. sayfada bu ilk selamlaşma. Altı dörtlükten meydana gelen şiirin iki dörtlüğü:

Onulmaz derdimin çarelerini,
Aramadım, ömrüm bitti tükendi,
Azdırdım sinemin yaralarını,
Saramadım, ömrüm bitti tükendi.

Garip Hıdır zaten garip ne diye,
Korktu ki kadere yeter be diye.
Rabbim ömrüm var mı diye geriye,
Soramadım, ömrüm bitti tütendi.

Hıdır Çulha şiirlerini, hecevezni tarzıyla kaleme almış, sayfalara aktarmış, okurlarının karşısına böyle çıkmış. O, İmam Hüseyin’e seslenirken, “Biat eylemedi kanlı zalime / Bir savaşa girdi İmam Hüseyin / Nazlı canı hak yolunda ölüme / İrkilmeden verdi İmam Hüseyin” mısralarıyla anlatımlarına can veriyor, hayat veriyor. Babasıyla ilgili duygularını beş ayrı dörtlükle ortaya koyarken, bir dörtlüğünde şöyle sesleniyor:

İnsanlığa adamıştın kendini,
Sevgini özlerde bıraktın babam.
Zalim felek terse çevirdi bendini,
Acını bizlerde bıraktın babam.

Sade, anlaşılır, anlam yüklü duygularıyla şiirleşen, mısralaşan Hıdır Çulha anlatımları geleceğe yönelik olarak karşımıza çıkıyor, geleceğe taşınanlar arasında yeralıyor.
            Güzide Taranoğlu’nun iki şiiri
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Edebiyatımızın önemli isim ve imzalarından, Güzide Gülpınar Taranoğlu’nun iki şiirinin mısraları arasında gezeceğim bugün.
Bu şiirler, Gönül ve Tabiatın hüneri adlarıyla karşımıza çıkanlar.
Gönül adlı şiiri beş ayrı dörtlükten meydana geliyor. Gönlün yaz ve kışının bulunduğu, güzele akışının varolduğu, kötüyle işinin olmadığı için, olmaması gerektiği için, sorumluluk duyması gerektiği üzerinde duruluyor, noktasından hareket ediliyor. İki dörtlüğünde de şöyle deniliyor bu şiirin efendim:

Gönül bu duygu taşır,
Gülden güle dolaşır,
Hedefine ulaşır,
İsteğince doymalı.

Hep kaynar fokur fokur,
Aşk dokur-sevda dokur,
Gönül bildiğin okur,
Ona boyun eğmeli.

Güzide Gülpınar Taranoğlu’nun Tabiatın hüneri adlı şiirinde de, baharın yeşil yeşil gülümsediğinden, soğukların geride kalmasıyla güzel günlerin başladığından hareketle kalınan sıcaklara kavuşulduğunu anlatılır.
Tabiatın hüneri adlı, başlıklı şiirin sonunda ise şu duygulara, şu mısralara yer verildiği görülür:

Mevsimlere mahkûm insan,
Kurtulamazsın ne yapsan,
Dört mevsimin, dört karekteri,
Tabiatın hüneri,
Mevsimler, gece-gündüz,
İşte bunların içinde,
Boğuşa boğuşa geçip gidiyor ömrümüz.

Bundan sonraki günlerde de Güzide Gülpınar Taranoğlu’nun şiirlerinin mısraları arasında gezmeye devam edeceğiz inşallah!. 

Hiç yorum yok: