Bundan tam bir yıl önce mazlum ve mağdur Türklerin hakları üzerine bir yazı
yazmışız. Okuyun bakalım değişen bir şey var mı?
TÜRK’ÜN (İNSAN) HAKLARI GÜNÜ !
Bu gün 10 Aralık İnsan Hakları Günü... Herkes bir şey
söylüyor. Ancak geçmişe ve günümüze baktığımızda mensubu olduğum Türk
Milleti’nin de, insan hakları yönünden büyük bir mağduriyete uğradığını
görüyorum.
İsterseniz tarihin tozlu sayfalarını şöyle bir karıştırın...
Türk’ün hükümdar gözüktüğü devletlerde bile Türk çoğu zaman mağdur. Tıpkı
bugünkü gibi!
Ölümünün ardından bir yıl geçen ve hala yokluğuna
alışamadığımız Türk Dünyası’nın aksakalı Prof. Dr. Turan Yazgan Hocamız bakın
ne diyor: “Biz kimseye kötülük yapmadık. Katliam bizim tarihimizde yoktur. Ama
en çok katledilen millet, Türk Milletidir. Balkanlardan beş milyon insanımızın
katledilmesi sonucu döndük biz. Arap Yarımadası’ndan, Yemen’den nasıl döndüğümüzü,
nasıl katledildiğimizi hepiniz biliyorsunuz. Sovyetler Birliği döneminde 100
milyon Türk kaybettiğimizi de unutmayın... Bunlar katliamla değil ama
temessülle yani Ruhban Okulları’ndan, anaokullarından başlamak sureti ile
Ruslaştırılarak, harplerde öne sürülerek veya tehcirle, cebri göçlerle...
Anadolu’nun etrafında ne kadar Türk yaşıyorsa, sınırlarımızla bitişik, hepsi
cebren göç ettirildi ve yollara serpildi. Yarısını öyle kaybettik. Bunlar
yalnız Kırım Türkleri değil, Karaçay, Balkar, Nogay, Kumuk, Ahıska Türkleri...
Hepsi bu bir çeşit tehcir katliamına uğradılar.” Bunları insan hakları günü
dediğimiz bu günde duyabiliyormusunuz? Dile getirenler, peşini arayanlar varmı?
İnsan Hakları Dernekleri’nden bir söz işitebiliyormusunuz? Hemen dediğinizi duyar
gibi oluyorum: “Bu insan hakları derneklerinin hepsi kürtçü, ermenici, rumcu,
süryanici velhasıl hepsi Avrupacı...” diye. Yani Türk’ün haklarını koruyacak
bir insan hakları derneği bile kuramamışız. Öyle mi?
Hadi bunlar tarihte kaldı! Günümüzde Irak Türkmenleri’nin
Türk oldukları için çektiği çilenin farkındamısınız? Ya ortaya taş gibi düşen
bir gerçek olan Suriye Türkmenleri ile ilgilimisiniz? Rodos ve İstanköy
Türkleri’nin içinde bulunduğu gayri insani durumu biliyormusunuz? Yeter ki
sesleri duyulsun diye bir musibet (!) bekleyen Batı Trakya Türkleri’ni
hatırlıyormusunuz? Bulgaristan’da 1984-1989 arası hıristiyan mezarlıklarına
gömülen müslüman Türkler olduğunun farkındamısınız? Keşke Atatürk, bizi
düşündüğü gibi Trakya’ya yerleştirseydi diye hala şikayetlenen Moldovya’daki
Gagauz Türkleri’nden haberdarmısınız? Bunların uğradığı insan hakları
ihlallerini gidermek için bir şey yaptınız mı? Veya yapmayı düşünüyormusunuz?
Desenize biz Türkiye Türklüğünü bile sıkıntıya düşürdük, onlara nasıl derman
olalım diye !!!
Kara mizah örneği ama bari Türkler Türklerin uğradığı insan
hakları ihlallerinin peşine düşmüyorsa; ülkemizde ve yurt dışında kurulu
bulunan insan hakları kuruluşları işin peşine düşse diye düşünüyor insan...
Justin McCarthy “Güneydoğu Kafkasya’ya ve Balkanların
çağımızdaki haritasında oldukça homojen nüfusa sahip devletler, onları Osmanlı
Türk İmparotorluğu’ndan ayıran savaş ve ayaklanmalar sonucu oluşmuştur.
Bunların her birinin ulusal ve dini birliği, oralardaki Müslüman Türk nüfusun
kovulması sayesinde ulaşılmış bir sonuçtur.” diyor. Ben buna soykırmları da
eklemek istiyorum. Bunlarında insan hakları çerçevesinde ve özellikle 10 Aralık
İnsan Hakları Günü’nde dile getirilmesi gerekir diye düşünüyorum... Yine
Elizabeth E. Bacon’un bizzat 1933-1934 yılları arasında gezerek kaleme aldığı
“Esir Orta Asya” eserinden de anlıyoruz ki; gerek Çarlık Rusyası gerekse Sovyet
Rusyası döneminde Türklerin üzerinden siyasi, kültürel, ekonomik olarak
silindir gibi geçilmiş ve darma duman edilmişlerdir.
Yarın yani 11 Aralık’ta ölüm yıldönümünde bir kez daha
anacağımız Büyük Türkçü Nihal Atsız’da içinde bulunduğumuz durumun tahlilini şu
satırlarla yapıyor: “Milletler sosyal alanda, kendi çıkarlarına elverişli olan
bakımından hareket ederler. Milli çıkarı arkaya atıp da tarafsız davranmaya
kalkmak, gerçekte tarafsız olmak değil, karşı tarafların yanında yer almak
demektir. Aydınların bu türlü gafletlerini milletler çok acı şekilde çeker.”
Hem Turan Yazgan Hoca’yı, Nihal Atsız’ı hemde insan hakları
ihlallerine uğramış bütün Türkleri rahmetle anıyorum... Bırakın kimse onları
hatırlamasa da bir garip Türk olarak bu anlamlı günde onların haklarını biz
arayalım!
Çünkü Türk’ün uğradığı ve peşine insanlık alemince hatta
Türkiyeli zevatça da düşülmeyen insan hakları ihlalleri gerçekten yürek
yaralayıcıdır. Türkiye yalnızca Türklere ait değildir anlayışının ülkemiz
üzerinde hakim olduğu bugünlerde, merhum Nihal Atsız’ın dediği gibi; Türk
Aydını’nın sessiz kalışı da Türk Milleti’nin çekeceği büyük acıların
habercisidir diyorum...
Özcan PEHLİVANOĞLU
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder