Burdur’un ceviz ezmesini TPE tescilledi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Burdur’un ağız tadı,
Ceviz ezmesi adı, sloganımı yıllardır tekrarlayıp durdum, yazıp yayınlayıp sundum. Ceviz ezmesinin Burdur’a aitliğinin tescillenmesi için, Burdur çıkışlı çalışmalara, Ankara’dan destek vermeye, girişimleri desteklemeye çalıştım. Bu yıllarca sürdü.
Ve bir gün geldi, Burdur Ticaret ve Sanayi Odası Başkanlığının girişimleriyle, Kısa adı TPE olan, Türk Patent Enstitüsü, Burdur ceviz ezmesinin Burdur’a has bir tatlı türü olduğuna ilişkin değerlendirmesini sonuçlandırdı ve “Ceviz ezmesinin Burdur bölgesine ait olduğunu” kabul etti, tasdikledi.
Bu sonuç, bizim için Burdurlular için sevindirici bir çalışmaydı, değerlendirme ve sonuçtu. Bucak ilçemiz merkezinde günlük ve ofset tekniğiyle yayınlanan “Ses–15” gazetesinin 28-30 Ocak 2009 tarih ve 1422-1424 ncü sayılarının ilk sayfalarında verilen ceviz ezmesiyle ilgili haberler yanında, Burdur merkezde yayınlanan Yenigün gazetesinin 31 Ocak 2009 tarih ve 16634. üncü sayısında ve Burdurlunun Sesi gazetesinin 28 Ocak 2009 tarih ve 2027.inci sayısında yer alan haberler sevinç ve gurur kaynağımızın belgeleriydi. Haberlerin başlıkları:
“-Ceviz ezmesi Burdur’a has satılacak ve Burdur hak ettiği marka ürüne kavuştu. Ceviz ezmesi Burdur’un coğrafi işareti olarak tescillendi” şeklinde karşımıza çıkıyorlardı. Bu haberler, Burdur Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Yusuf Keyik’in verdiği bilgilerden oluşuyor, haberlerin birinde, Yusuf Keyik’in elindeki tabak üzerinde yeralan ceviz ezmesi görüntüleri yeralıyordu.
Bu haberlerden 28 Ocak 2009 tarihli Ses-15 gazetesinde yeralanın satırları arasına dönelim, buradan bazı cümleler nakledelim efendim: “Burdur Ticaret ve Sanayi Odası’nın Burdur Ceviz Ezmesi’ni coğrafi işaret tescili için yaptığı başvuru kabul gördü. Kurumun onayının, Resmi Gazetede yayınlanmasının ardından söz konusu ürün Burdur’a has satılacak. Burdur Ceviz Ezmesinin tescil almasında çok eski yıllardan beri sadece Burdur ilinde yapılan ve Burdur’a ait özgün bir tatlı ve ikram yiyeceği kimliği etkili oldu” deniliyordu. Türk Patent Enstitüsünün bu kararından sonra, Ceviz Ezmesi, Antalya, Isparta ve Denizli gibi illerde yapılsa da orijinalinin Burdur’da imal edildiği gerçeği garanti altına alınmış oldu.
GÜNÜN DÖRTLÜĞÜ: Ceviz ezmesi sevilir/Pekmez sucuğu beğenilir/Daha başka ne yenilir?/Üzümü, kavunu da var Burdur’un (Fatma Uçarlar)
BURDUR’DA KAZANIYORUM-BURDUR’DA HARCIYORUM
Bu ara başlığımız, kısa adı BUSİAD olan Burdur Sanayici ve İşadamları Derneği’nin başlattığı bir kampanyanın adı. Burdur ilimiz merkezinde “Burdur” adıyla günlük, ofset tekniğiyle yayınlanan “Burdur” Gazetesinin, 20 ve 26 Ocak 2009 tarih ve 18276-18281 nci sayılarında yeralan haberlere göre, sözkonusu kampanya Burdur’da ilgi gördü.
Vali İbrahim Özçimen, milletvekilleri Belediye Başkanı, sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin esnaflarla yapılan sohbetlere katılmaları, şehir içinde ilgiyle karışandı. “Haydi Burdur’da alışverişe/Burdur’da indirim günleri/Papatyalı işyerlerinde indirim var” sloganlı afişlerin dikkat çektiği kampanyayla ilgili bilgi veren BUSİAD Başkanı Süleyman Erman; “Bilindiği gibi 2008 yılı, dünyada ve ülkemizde çok kötü bir ekonomik krizle sonuçlandı. Biz bu krizde oturup-karamsarlık halinde beklemektense bir şeyler yapmalı-sloganı altında Burdur’da BUSİAD olarak bir proje ürettik” dedikten sonra Süleyman Erman; “Bu projemiz, Burdur’da yatırım yapıyorum sloganlarını içeriyor” dedi.
GÜNÜN SÖZLERİ :
1- Her yönüyle Burdur’un bütünlüğü bilincinin oluşturulması, ticaret ve sanayi hareketlerinde olumlu etkiler sağlayacaktır (Yusuf Keyik)
2- Kim, yerden bükülmüş bir çiviyi alıp, doğrultup, Burdur için çakarsa onun yanındayız (Baki Varol)
2- İlimizin eğitimde elde etmiş olduğu başarıları tüm ülke kamuoyu biliyor. Burdurumuz buna layık (Recep Yiğit)
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Burdur’un ağız tadı,
Ceviz ezmesi adı, sloganımı yıllardır tekrarlayıp durdum, yazıp yayınlayıp sundum. Ceviz ezmesinin Burdur’a aitliğinin tescillenmesi için, Burdur çıkışlı çalışmalara, Ankara’dan destek vermeye, girişimleri desteklemeye çalıştım. Bu yıllarca sürdü.
Ve bir gün geldi, Burdur Ticaret ve Sanayi Odası Başkanlığının girişimleriyle, Kısa adı TPE olan, Türk Patent Enstitüsü, Burdur ceviz ezmesinin Burdur’a has bir tatlı türü olduğuna ilişkin değerlendirmesini sonuçlandırdı ve “Ceviz ezmesinin Burdur bölgesine ait olduğunu” kabul etti, tasdikledi.
Bu sonuç, bizim için Burdurlular için sevindirici bir çalışmaydı, değerlendirme ve sonuçtu. Bucak ilçemiz merkezinde günlük ve ofset tekniğiyle yayınlanan “Ses–15” gazetesinin 28-30 Ocak 2009 tarih ve 1422-1424 ncü sayılarının ilk sayfalarında verilen ceviz ezmesiyle ilgili haberler yanında, Burdur merkezde yayınlanan Yenigün gazetesinin 31 Ocak 2009 tarih ve 16634. üncü sayısında ve Burdurlunun Sesi gazetesinin 28 Ocak 2009 tarih ve 2027.inci sayısında yer alan haberler sevinç ve gurur kaynağımızın belgeleriydi. Haberlerin başlıkları:
“-Ceviz ezmesi Burdur’a has satılacak ve Burdur hak ettiği marka ürüne kavuştu. Ceviz ezmesi Burdur’un coğrafi işareti olarak tescillendi” şeklinde karşımıza çıkıyorlardı. Bu haberler, Burdur Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Yusuf Keyik’in verdiği bilgilerden oluşuyor, haberlerin birinde, Yusuf Keyik’in elindeki tabak üzerinde yeralan ceviz ezmesi görüntüleri yeralıyordu.
Bu haberlerden 28 Ocak 2009 tarihli Ses-15 gazetesinde yeralanın satırları arasına dönelim, buradan bazı cümleler nakledelim efendim: “Burdur Ticaret ve Sanayi Odası’nın Burdur Ceviz Ezmesi’ni coğrafi işaret tescili için yaptığı başvuru kabul gördü. Kurumun onayının, Resmi Gazetede yayınlanmasının ardından söz konusu ürün Burdur’a has satılacak. Burdur Ceviz Ezmesinin tescil almasında çok eski yıllardan beri sadece Burdur ilinde yapılan ve Burdur’a ait özgün bir tatlı ve ikram yiyeceği kimliği etkili oldu” deniliyordu. Türk Patent Enstitüsünün bu kararından sonra, Ceviz Ezmesi, Antalya, Isparta ve Denizli gibi illerde yapılsa da orijinalinin Burdur’da imal edildiği gerçeği garanti altına alınmış oldu.
GÜNÜN DÖRTLÜĞÜ: Ceviz ezmesi sevilir/Pekmez sucuğu beğenilir/Daha başka ne yenilir?/Üzümü, kavunu da var Burdur’un (Fatma Uçarlar)
BURDUR’DA KAZANIYORUM-BURDUR’DA HARCIYORUM
Bu ara başlığımız, kısa adı BUSİAD olan Burdur Sanayici ve İşadamları Derneği’nin başlattığı bir kampanyanın adı. Burdur ilimiz merkezinde “Burdur” adıyla günlük, ofset tekniğiyle yayınlanan “Burdur” Gazetesinin, 20 ve 26 Ocak 2009 tarih ve 18276-18281 nci sayılarında yeralan haberlere göre, sözkonusu kampanya Burdur’da ilgi gördü.
Vali İbrahim Özçimen, milletvekilleri Belediye Başkanı, sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin esnaflarla yapılan sohbetlere katılmaları, şehir içinde ilgiyle karışandı. “Haydi Burdur’da alışverişe/Burdur’da indirim günleri/Papatyalı işyerlerinde indirim var” sloganlı afişlerin dikkat çektiği kampanyayla ilgili bilgi veren BUSİAD Başkanı Süleyman Erman; “Bilindiği gibi 2008 yılı, dünyada ve ülkemizde çok kötü bir ekonomik krizle sonuçlandı. Biz bu krizde oturup-karamsarlık halinde beklemektense bir şeyler yapmalı-sloganı altında Burdur’da BUSİAD olarak bir proje ürettik” dedikten sonra Süleyman Erman; “Bu projemiz, Burdur’da yatırım yapıyorum sloganlarını içeriyor” dedi.
GÜNÜN SÖZLERİ :
1- Her yönüyle Burdur’un bütünlüğü bilincinin oluşturulması, ticaret ve sanayi hareketlerinde olumlu etkiler sağlayacaktır (Yusuf Keyik)
2- Kim, yerden bükülmüş bir çiviyi alıp, doğrultup, Burdur için çakarsa onun yanındayız (Baki Varol)
2- İlimizin eğitimde elde etmiş olduğu başarıları tüm ülke kamuoyu biliyor. Burdurumuz buna layık (Recep Yiğit)
***
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Çocuklarımızla ilgili duygu ve düşüncelerim yıllardır hiç değişmedi.
Onların yanında, onların arasında, aralarında olunca, onlarla sohbet edip konuşunca “Neler yapıyorsunuz” diye sorup, kedi dünyalarında olup bitenler hakkında bilgi alınca, onların seviyesine inip, onlar gibi düşünmeye başlayınca, ferahlıyor, moral buluyorum. Çocuk sevgisi ve şefkati olmayanın insan olmadığı gerçeğini unutmayalım.
Bugün ki sohbet arkadaşım, Burak Can Akdoğan. Ankara’da, 19 Mayıs İlköğretim Okulu’nun 2. sınıfında 2-C’de 2486 numaralı öğrenci. Gelecek için ümit veren, konuşmalarıyla, davranışlarıyla, sohbet sırasındaki cümle farklılıklarıyla sevilen bir arkadaşım... Burak Can Aydoğan’ın okuduğu kitaplar var. Bunların özetlerini yapıp, defterinde toplamış. Özetleme biçimi; Hikayenin veya kitabın adı, konusu, kaç sayfa olduğu, kahramanı, geçtiği yer gibi ayırımlarla da süslemiş özetlerini. Şimdi mensubu bulunduğum ve annesi Feride Akdoğan’ın çalıştığı Belde Gazetesinde tanıdığım Burak Can Akdoğan’ın okuduğu kitaplar hakkındaki görüşlerinden, özetlerinden bölümler aktaralım efendim. Buyrun:
1- Hikayenin adı: Parmak Kız Konusu: Parmak Kız’ın başından geçenler, Sayfa sayısı: 16 Kahramanı: Parmak Kız Geçtiği yer: Orman Kısa Özet: Çocuğu olmayan bir kadın çiçeklerin arasında parmak kızla karşılaşır. Gelişen olaylar birbir sıralanırken , sıcak ve büyük bir yakınlaşma görülür.
2- Hikayenin adı: Sokak Köpekleri (Anı) Hikayenin konusu: Çocuğun ve köpeklerin başından geçenlerin hikayesi Sayfa sayısı: 32 Kahramanlar: Panter, Sam, Çocuk ve Yavrular Geçtiği yer: Ev (bahçe) Kısa özet: Çocuğun arkadaşlık yaptığı köpeği vardır. Çocuk köpek ile oynar, çok iyi arkadaştır. Köpek hamile oldu. 8 yavru doğurdu. Birisini aldı, adını “Panter” koydu. 2 ay sonra çok yaşlandılar Panter ve diğer yavrular. 2 adamın şikayeti üzerine köpeklerin hepsi öldürüldü.
3- Hikayenin adı: Ballı kaval Hikayenin konusu: Çobanın başından geçen macera Sayfa sayısı: 40 Kahramanlar: İnce Çoban Geçtiği yer: Kır’lık alan Kısa özet: Yoksul bir çoban varmış. Birgün kaval çalarken, bütün arılar başına toplanmış, bol bol bal yapmışlar. Çoban da zengin olmuş. Çevrenin ağası, çobanın neden ve nasıl zengin olduğunu merak etmiş. O’nu izlemiş, gözlerine inanamış. Gidip çarşıdan kaval almış ama bütün arılar onu sokmuş. Birgün çoban kavalını unutmuş. Adam almış yine aynı duruma düşmüş. Arkadaşım Burak Can Akdoğan’ın okuduğu kitaplar fazla. Bunların isimleri; Sihirli Hazine, Bilmeceler, Cimri Ağa, Kırmızı Köşk, Karınca ile Çekirge bazıları. Tebriklerimi, sunuyor, arkadaşım Burak Can’ı sevgiyle kucaklıyorum.
GÜNÜN HABERİ: Isparta İlimizin Yalvaç İlçesi’nde yayınlanan Ruşen Özgül’ün (1943-2006) kurduğu “Özyalvaç Gazetesi” 2016.ıncı sayısıyla 41.inci yayın yılına merhaba dedi.
***
Burdur Destanı yayına hazır
Prof. Dr. İSA KAYACAN
2008 yılının başında, “Burdur Destanı Bensiz olmaz”ın yazımına başladım. Burdurla ilgili kendi yayınlarım ve öteki Burdur çıkışlı yayınlardan yararlanarak, 160 sayfalık normal boyutlu bir kitap görüntüsü çıktı ortaya.
Türkiye’de ilk kez, nazım türüyle bir anlatım ve yayın çalışmasının Burdur’a, Burdurluya nasip olmasının getirdiği sevinç ve gururla “Burdur Destanı-Bensiz Olmaz”ın içinde, bölümlerinde neler var bir göz atalım:
- Sunuş, Burdur’u tanımak ve anlatmak,
- Genelleme, tarihin içinden, tabiat ve turizm varlıkları,
- Deprem ve afetler, kültürel varlıklar, tarım ve ekonomi,
- Yerleşim birimleri, Resmi ve sivil toplum kuruluşları,
- Yöneticiler (ilk dönem milletvekilleri, valiler)
- Belediye başkanları, Bilim adamları, iş adamları-toplum öncüleri,
- Yardımseverler, Burdur’a hizmet edenler,
- Bürokrat-serbest meslek sahipleri,
- Teke yöresi folkloru ve halk kültürü, THM-TSM ünlüleri,
- Mahalli sanatçılar, gazeteler, gazeteciler, radyo ve televizyonlar,
- Yazarlar, şairler, ozanlar,
- Şiir ve yazılarıyla Burdur’u ve Burdurluyu anlatan, Burdurlu olmayan şair ve yazarlar,
- Ressamlar, sporcular, yemekler ve tatlılar.
Bu satırların yazarı, Burdur Destanı’nın yazarı-şairi İsa Kayacan, sunuşunun bir yerinde, daha doğrusu girişinde; “Burdur’u Burdurluyu manzum bir anlatımla, destansı bir toparlamayla anlatmayı hep düşündüm. Türkiye’de ilk kez yapılacak bu araştırma ve yazımımla bir ‘ilk’e daha imza atmak için zaman ve fırsat aradım. Haddizatında bu arayış yazım için hazırlanmamda veya başlanışında düğümlendi uzun süre. Burdurla ilgili yazıp yayınladığım kitaplarımı yeniden inceledim” diyor.
“Burdur’u, Burdurludan iyi tanıyan şair-yazar Fatma Uçarlar, Burdur kendi içinde farklı ve ayrıcalıklı bir şehir. Kendi kuralları, kendi doğrularıyla yaşayan, kültürüyle, sosyal yaşamıyla farklı hemde çok farklı bir şehir. Burdur’da insan; bakışlarında Salda’nın derinliğini, insuyunun serinliğini görüyor.. Burdur’da insan, Dizlerin üzerindeki yere çöküşlerde Alyazmayı, Serenler’i görüyor” cümleleriyle sürdürüyor Burdur’u Tanımak ve Anlatmak” başlıklı önsözünü…
Burdur Destanı ‘Bensiz Olmaz’ın ilk bölümünden;
*
-Burdur; Bir sevdadır,
Burdurlu; Sevgi yumağıdır,
Burdur; İnsandır, vatandır, topraktır,
Burdur; Hasrettir, özlemdir,
Burdur; Huzur kentidir,
*
Burdur; Beyköylü Ali beydir, Tefenni’li Ali beydir, Kemerli Gaz Amad’dır
Burdur; Teke havalarında, Teke zortlatmalarında, Teke zeybeğinde, çalımdır, edadır. Kol ve ayak hareketlerinin uyumudur, zeybeklerin duruşudur, yere çift vuruştur, bir kahraman ve efe edasıyla, gönül gönüle duruştur.
- Ben Burdur’um/Ben Anadoluyum/Hasret hasret, duygu duygu, özlem özlem, Bayrak bayrak, Türkiye, Türkiye, Burdur benim, benim.. Burdur benim.. Bensiz olmaz.
GÜNÜN SORU VE CEVABI:
Mehmet Köylüoğlu: Basın, dalkavukluğun neresinde?
İsa Kayacan: Basın, dalkavukluğun zirvesinde!..
***
Yangın olur biz yangına gideriz
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Osmanlı döneminden bize intikal edenlerin arasında yeralan bir şarkı, musiki parçası, “Yangın olur biz yangına gideriz” diye başlar. Sonra devam eder.
- Yangın olur, biz yangına gideriz/ Düz ovada keklik gibi sekeriz/Yokuşlarda şahin gibi uçarız.
- Sandık, sandıklar içinde çok şanımız var/ Hazreti Mevlaya yalvarmamız var.
Bu şarkının, anlatımın sözlerinde toplu hareket etme, sonaca ulaşma gibi gayret belirtileri, nitelikleri var.
Ülkemizde, Belediyelik olmuş tüm yerleşim birimlerimizde itfaiye teşkilatları, itfaiye müdürlükleri faaliyet gösteriyor.
Siren sesleriyle yolların açıldığı her görüntü, mutlaka üzüntüyü de beraberinde getiriyor. “Yangın var”. Burada, “Yangın var, yangın var ben yanıyorum” sözleriyle kulaklarımızda kalan, musiki parçamızı da hatırlamış olduk.
BİRGÜN
Şair ve Yazar İsmail Kara’nın hazırlayıp sunduğu, Arifan Radyodaki şiir sohbet programımızdan sonra, Ankara-Ulus-Rüzgarlı sokakta faaliyet gösteren “Kılavuz” isimli bir kuruluşa gittik. İsmail Kara’nın hemşehrisi Ahmet Kılavuz’un Genel Müdürü olduğu bir kuruluş burası.
Yangın söndürme cihazlarının her türü gözümüz olabildiğine sıralanmış, düzenli bir şekilde bizimle merhabalaşıyor “hoşgeldiniz” diyor, diyorlar adeta.
Ahmet Kılavuz’la sohbet ediyoruz. Bize verdiği bilgiler;
- “1980 yılında kurulan Kılavuz yangın ve güvenlik firmamızın temel ilkesi kaliteli can ve mal güvenliğidir.
Başta, yangın söndürme cihazları (üretim dolum ve bakım) olmak üzere itfaiye malzemeleri, arama kurtarma malzemeleri, otomatik yangın söndürme sistemleri ve algılama sistemleri CCTV kamera sistemlerini pazara sunmaktayız” diye başlıyor;
- “Firmamız TSE, ISO ve CE kalite belgeleri ve her türlü ihtiyaca cevap verecek geniş ürün yelpazesiyle ülkemizin önde gelen kuruluşları tarafından tercih edilmektedir. Gelişen teknolojiyi takip ederek Mühendislik projelendirme ve danışmanlık hizmetleriyle herkese yakın olmanın mutluluğunu taşımaktayız” diye devam ediyor Ahmet Kılavuz.
Ürünlerinin sıralanışıyla ilgili bilgiler istiyoruz. Ahmet Kılavuz’un mutluluk içinde yaptığı sıralama:
- Portatif yangın söndürme cihazları,
- Yangın dolapları,
- Yangın hidrantları,
- İtfaiye malzemeleri,
- Yangın söndürme sistemleri,
- İş güvenliği ve iş sağlığı,
- Arama kurtarma ekipmanları,
- CCTV kamera ve görüntüleme sistemleri,
- Bariyer ve turnike sistemleri,
- Aktif paratoner sistemleri ve kurulumu,
- Sertifikalı yangın eğitimleri...
Bu sıralamadan sonra, özellikle kamu kuruluşlarındaki Sivil Savunma Uzmanlıklarının, zaman zaman yaptığı yangın tatbikatları aklıma geldi... Oralarda, kimler nasıl bilgi veya bilgiler verir, nasıl komik tablolar ortaya çıkardı. Halbuki, en önemli konu, yangın ve yangın söndürme konusunda daha bilgili olmak, bu bilgilerin ışığında gelebilecek zararların önüne geçmek, geçebilmek beklenilen, arzulanan seviyede mümkün olsa keşke, diye düşünüp, derinlere daldığımız çoğunluktadır.
GÜNÜN HABERİ:
Isparta İlimizin Yalvaç İlçesi’nde yayınlanan Ruşen Özgül’ün (1943-2006) kurduğu “Özyalvaç Gazetesi” 2016.ıncı sayısıyla 41.inci yayın yılına merhaba dedi.
***
Kukla ve Gölge Oyunu Birliğinin hizmet ödülleri
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Merkezi Ankara’da olan, Milletlerarası Kukla ve Gölge Oyunu Birliği (UNIMA) geleneksel Türk Tiyatrosuna Hizmet Ödülleri dağıtımıyla, madalya takma töreni, geçtiğimiz yılın son günlerinden 29 Aralık 2008 tarihinde, milli merkezin Konur Sokaktaki adresinde gerçekleştirildi.
UNIMA Türkiye Milli Merkezi Başkanı Mevlüt Özhan’ın açılış konuşmasıyla başlayan ödül dağıtım töreninde;
- Araştırma ve tanıtım dalında Prof. Dr. Öcal Oğuz’a,
- Tanıtım ve hizmet dalında Zümrüt Nahya’ya,
- Başarılı sanatçı dalında Ahmet Aksoy’a,
Tasvir yapımı dalında Hayali Küçük Ali’nin oğlu, Kemalettin Sevilen’e, ödülleri verildi.
Ayrıca, Karagöz sanatımızın yaşatılması ve tanıtılmasına 50 yıldan fazla hizmet eden Karagöz sanatçısı Orhan Kurt’a, Tacettin Diker’e ve Metin Özlen’e üstün hizmet madalyaları takıldı.
Ödül ve madalya takma törenine, resmi kurum ve kuruluş temsilcileri, sanatçıları ve sanatseverlerin katıldığı gözlendi. Törenin sonunda, madalya alan ustalar Karagöz, kukla sanatçısı Hakan Aksoy’da kukla gösterisi yaparak, izleyiciler tarafından yoğun alkış aldılar.
KARAGÖZ KUKLA SANATIMIZ
Hayrettin İvgin’in, ara başlığımızdaki isimle-adla yayınladığı kitabından aldığımız bilgiler var. Birlikte bakalım, okuyalım buyrun:
- Karagöz bir gölge oyunudur. Eskiden “gölge hayaletler” anlamına gelen, “Zilli-i Hayal” veya “Hayal-i Zil” adı verilmiştir.
Perde oyunu “Çadır Hayal” adları da verilmekle beraber, bugün, “Karagöz Oyunu’ olarak bilinmektedir.
Dünya gölge oyunlarının; Cava’dan çıktığı veya Hindistan menşeli olduğu söylenmektedir.
Karagöz oyunlarında perde gazeli okumanın bir gelenek olduğunu hatırlamalıyız. Bu konuda, Prof. Ismayıl Hakkı Baltacıoğlu’nun (1886-1978) yazdığı bir gazel vardır sıklıkla başvurulan. Şöyle bu gazel efendim:
1- Bu perde gerçek aleminden düşmüş bin gölgedir,
Bu yer ki, alemin cilvelerinden bir bölgedir,
2- Bu yerde bin ışık olan her türlü yerdedir,
Size zevk-ü sefa getiren işte perdedir.
3- Bu perdede kahramanlık ancak iki erdedir,
Biri Hacivat bendeniz, Karagöz’üm nerdedir?
4- Bu yer hakikate benzer, gölgeden bir beldedir,
Bunun sanatı dildedir, mahareti eldedir.
YAŞAYIP YAŞAMADIKLARI
Karagöz ve Hacivat’ın gerçekte yaşayıp yaşamadıkları tartışılan bir konudur. Karagöz, yuvarlak yüzlü, gözleri büyük, gözbebeği iri ve karadır. Adı zaten bu özelliklerden gelmektedir.
Hacivat üst sınıfın ahlaki değerlerine bağlıdır ve kendini kolaylıkla bu prensiplere uydurulabilmektedir.
GÜNÜN SORU VE CEVABI:
Mehmet Köylüoğlu: Basın, dalkavukluğun neresinde?
İsa Kayacan: Basın, dalkavukluğun zirvesinde!..
***
Sebahat hocanımın yazdıklarından
Prof. Dr. İSA KAYACAN
“Bana yazılan şiirler” adlı bir kitabın yayın hazırlıklarının sonuna geldim. Bendenizle ilgili yazılan şiirlerin gelişi sürüyor. Hele, bazı şair ve ozanlarımız var ki, benimle ilgili yazdıklarını, şiirlerini, ileride yayınlayacakları kitaplarında yer vermek üzere ellerinde tutuyorlarmış… Teşekkür ederim ama, bana gönderin sizde kalan örnekleriyle, yayınlayacağınız kitaplarınızda yine yer verirsiniz… Yoksa yayınlayacağım kitapda yer almaları mümkün olmaz… dedikten sonra, Burdur'dan şair, yazar ve öğretmen, Burdur Araştırmacı, yazar ve şairler Derneği Başkanı Sebahat Gümüş hocanımın benim için yazdığı ve yenilerde söz konusu kitabımda yeralmak üzere gönderdiği şiirlerinden örnekler verelim. Buyurun:
BÜYÜK YAZARIMIZA
Uzunca olan bu şiirin bir bölümü şöyle efendim:
-Siz; bizim derneğimizde,
Açtınız sevgi çiçekleri gibi..
İlimizin al al açan,
Kıpkırmızı gülleri gibi.
İki numaralı şiir Sebahat Gümüş hocanımdan yine bendenizle ilgili.. Burdur Araştırmacı, yazar ve şairler Derneği onursal başkanı oluşum nedeniyle yazılan bir Sebahat Gümüş şiiri. Bunun ilk dörtlüğü, ilk bölümü:
ONURSAL BAŞKAN İSA KAYACAN
-Tefenni'de Ece'de doğdu,
Burdur ilinde büyüdü.
Başkent Ankara'da ışık oldu,
Onursal Başkan İsa Kayacan.
İsmimin başlık olduğu bir başka Sebahat Gümüş şiirinin son dörtlüğünden alarak devam edelim:
-Ankara'dan doğan güneşsin,
Çok kişilerin kardeşisin,
Şairlerin sırdaşısın,
Sen çok, çok büyüksün İsa Kayacan.
BÜYÜK YAZAR İSA KAYACAN
Sebahat Gümüş hocanım bu kez bir başka başlıkla duygularını şiirleştiriyor:
-O'nu derneğimizde buldum,
Heyecandan dona kaldım,
Görüşülmesi çok zor sandım,
Büyük yazar İsa Kayacan.
Son Sebahat Gümüş şiiri. Başlığı: sen, İsa Kayacan. Bunun da bir dörtlüğünü aşağıya alıp noktamızı koyalım efendim:
-Sen yazarsın, şairsin,
Sen gazetecisin, ışıksın,
Sen denizsin, deryasın,
Sen İsa Kayacan'sın..
Teşekkürlerimi, sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim.
GÜNÜN SORU VE CEVABI:
Mehmet Köylüoğlu: Basın, dalkavukluğun neresinde?
İsa Kayacan: Basın, dalkavukluğun zirvesinde!..
***
Burdur Destanı yayına hazır
Prof. Dr. İSA KAYACAN
2008 yılının başında, “Burdur Destanı Bensiz olmaz”ın yazımına başladım. Burdurla ilgili kendi yayınlarım ve öteki Burdur çıkışlı yayınlardan yararlanarak, 160 sayfalık normal boyutlu bir kitap görüntüsü çıktı ortaya.
Türkiye’de ilk kez, nazım türüyle bir anlatım ve yayın çalışmasının Burdur’a, Burdurluya nasip olmasının getirdiği sevinç ve gururla “Burdur Destanı-Bensiz Olmaz”ın içinde, bölümlerinde neler var bir göz atalım:
- Sunuş, Burdur’u tanımak ve anlatmak,
- Genelleme, tarihin içinden, tabiat ve turizm varlıkları,
- Deprem ve afetler, kültürel varlıklar, tarım ve ekonomi,
- Yerleşim birimleri, Resmi ve sivil toplum kuruluşları,
- Yöneticiler (ilk dönem milletvekilleri, valiler)
- Belediye başkanları, Bilim adamları, iş adamları-toplum öncüleri,
- Yardımseverler, Burdur’a hizmet edenler,
- Bürokrat-serbest meslek sahipleri,
- Teke yöresi folkloru ve halk kültürü, THM-TSM ünlüleri,
- Mahalli sanatçılar, gazeteler, gazeteciler, radyo ve televizyonlar,
- Yazarlar, şairler, ozanlar,
- Şiir ve yazılarıyla Burdur’u ve Burdurluyu anlatan, Burdurlu olmayan şair ve yazarlar,
- Ressamlar, sporcular, yemekler ve tatlılar.
Bu satırların yazarı, Burdur Destanı’nın yazarı-şairi İsa Kayacan, sunuşunun bir yerinde, daha doğrusu girişinde; “Burdur’u Burdurluyu manzum bir anlatımla, destansı bir toparlamayla anlatmayı hep düşündüm. Türkiye’de ilk kez yapılacak bu araştırma ve yazımımla bir ‘ilk’e daha imza atmak için zaman ve fırsat aradım. Haddizatında bu arayış yazım için hazırlanmamda veya başlanışında düğümlendi uzun süre. Burdurla ilgili yazıp yayınladığım kitaplarımı yeniden inceledim” diyor.
“Burdur’u, Burdurludan iyi tanıyan şair-yazar Fatma Uçarlar, Burdur kendi içinde farklı ve ayrıcalıklı bir şehir. Kendi kuralları, kendi doğrularıyla yaşayan, kültürüyle, sosyal yaşamıyla farklı hemde çok farklı bir şehir. Burdur’da insan; bakışlarında Salda’nın derinliğini, insuyunun serinliğini görüyor.. Burdur’da insan, Dizlerin üzerindeki yere çöküşlerde Alyazmayı, Serenler’i görüyor” cümleleriyle sürdürüyor Burdur’u Tanımak ve Anlatmak” başlıklı önsözünü…
Burdur Destanı ‘Bensiz Olmaz’ın ilk bölümünden;
*
-Burdur; Bir sevdadır,
Burdurlu; Sevgi yumağıdır,
Burdur; İnsandır, vatandır, topraktır,
Burdur; Hasrettir, özlemdir,
Burdur; Huzur kentidir,
*
Burdur; Beyköylü Ali beydir, Tefenni’li Ali beydir, Kemerli Gaz Amad’dır
Burdur; Teke havalarında, Teke zortlatmalarında, Teke zeybeğinde, çalımdır, edadır. Kol ve ayak hareketlerinin uyumudur, zeybeklerin duruşudur, yere çift vuruştur, bir kahraman ve efe edasıyla, gönül gönüle duruştur.
- Ben Burdur’um/Ben Anadoluyum/Hasret hasret, duygu duygu, özlem özlem, Bayrak bayrak, Türkiye, Türkiye, Burdur benim, benim.. Burdur benim.. Bensiz olmaz.
GÜNÜN SORU VE CEVABI:
Mehmet Köylüoğlu: Basın, dalkavukluğun neresinde?
İsa Kayacan: Basın, dalkavukluğun zirvesinde!..
***
Yangın olur biz yangına gideriz
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Osmanlı döneminden bize intikal edenlerin arasında yeralan bir şarkı, musiki parçası, “Yangın olur biz yangına gideriz” diye başlar. Sonra devam eder.
- Yangın olur, biz yangına gideriz/ Düz ovada keklik gibi sekeriz/Yokuşlarda şahin gibi uçarız.
- Sandık, sandıklar içinde çok şanımız var/ Hazreti Mevlaya yalvarmamız var.
Bu şarkının, anlatımın sözlerinde toplu hareket etme, sonaca ulaşma gibi gayret belirtileri, nitelikleri var.
Ülkemizde, Belediyelik olmuş tüm yerleşim birimlerimizde itfaiye teşkilatları, itfaiye müdürlükleri faaliyet gösteriyor.
Siren sesleriyle yolların açıldığı her görüntü, mutlaka üzüntüyü de beraberinde getiriyor. “Yangın var”. Burada, “Yangın var, yangın var ben yanıyorum” sözleriyle kulaklarımızda kalan, musiki parçamızı da hatırlamış olduk.
BİRGÜN
Şair ve Yazar İsmail Kara’nın hazırlayıp sunduğu, Arifan Radyodaki şiir sohbet programımızdan sonra, Ankara-Ulus-Rüzgarlı sokakta faaliyet gösteren “Kılavuz” isimli bir kuruluşa gittik. İsmail Kara’nın hemşehrisi Ahmet Kılavuz’un Genel Müdürü olduğu bir kuruluş burası.
Yangın söndürme cihazlarının her türü gözümüz olabildiğine sıralanmış, düzenli bir şekilde bizimle merhabalaşıyor “hoşgeldiniz” diyor, diyorlar adeta.
Ahmet Kılavuz’la sohbet ediyoruz. Bize verdiği bilgiler;
- “1980 yılında kurulan Kılavuz yangın ve güvenlik firmamızın temel ilkesi kaliteli can ve mal güvenliğidir.
Başta, yangın söndürme cihazları (üretim dolum ve bakım) olmak üzere itfaiye malzemeleri, arama kurtarma malzemeleri, otomatik yangın söndürme sistemleri ve algılama sistemleri CCTV kamera sistemlerini pazara sunmaktayız” diye başlıyor;
- “Firmamız TSE, ISO ve CE kalite belgeleri ve her türlü ihtiyaca cevap verecek geniş ürün yelpazesiyle ülkemizin önde gelen kuruluşları tarafından tercih edilmektedir. Gelişen teknolojiyi takip ederek Mühendislik projelendirme ve danışmanlık hizmetleriyle herkese yakın olmanın mutluluğunu taşımaktayız” diye devam ediyor Ahmet Kılavuz.
Ürünlerinin sıralanışıyla ilgili bilgiler istiyoruz. Ahmet Kılavuz’un mutluluk içinde yaptığı sıralama:
- Portatif yangın söndürme cihazları,
- Yangın dolapları,
- Yangın hidrantları,
- İtfaiye malzemeleri,
- Yangın söndürme sistemleri,
- İş güvenliği ve iş sağlığı,
- Arama kurtarma ekipmanları,
- CCTV kamera ve görüntüleme sistemleri,
- Bariyer ve turnike sistemleri,
- Aktif paratoner sistemleri ve kurulumu,
- Sertifikalı yangın eğitimleri...
Bu sıralamadan sonra, özellikle kamu kuruluşlarındaki Sivil Savunma Uzmanlıklarının, zaman zaman yaptığı yangın tatbikatları aklıma geldi... Oralarda, kimler nasıl bilgi veya bilgiler verir, nasıl komik tablolar ortaya çıkardı. Halbuki, en önemli konu, yangın ve yangın söndürme konusunda daha bilgili olmak, bu bilgilerin ışığında gelebilecek zararların önüne geçmek, geçebilmek beklenilen, arzulanan seviyede mümkün olsa keşke, diye düşünüp, derinlere daldığımız çoğunluktadır.
GÜNÜN HABERİ:
Isparta İlimizin Yalvaç İlçesi’nde yayınlanan Ruşen Özgül’ün (1943-2006) kurduğu “Özyalvaç Gazetesi” 2016.ıncı sayısıyla 41.inci yayın yılına merhaba dedi.
***
Kukla ve Gölge Oyunu Birliğinin hizmet ödülleri
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Merkezi Ankara’da olan, Milletlerarası Kukla ve Gölge Oyunu Birliği (UNIMA) geleneksel Türk Tiyatrosuna Hizmet Ödülleri dağıtımıyla, madalya takma töreni, geçtiğimiz yılın son günlerinden 29 Aralık 2008 tarihinde, milli merkezin Konur Sokaktaki adresinde gerçekleştirildi.
UNIMA Türkiye Milli Merkezi Başkanı Mevlüt Özhan’ın açılış konuşmasıyla başlayan ödül dağıtım töreninde;
- Araştırma ve tanıtım dalında Prof. Dr. Öcal Oğuz’a,
- Tanıtım ve hizmet dalında Zümrüt Nahya’ya,
- Başarılı sanatçı dalında Ahmet Aksoy’a,
Tasvir yapımı dalında Hayali Küçük Ali’nin oğlu, Kemalettin Sevilen’e, ödülleri verildi.
Ayrıca, Karagöz sanatımızın yaşatılması ve tanıtılmasına 50 yıldan fazla hizmet eden Karagöz sanatçısı Orhan Kurt’a, Tacettin Diker’e ve Metin Özlen’e üstün hizmet madalyaları takıldı.
Ödül ve madalya takma törenine, resmi kurum ve kuruluş temsilcileri, sanatçıları ve sanatseverlerin katıldığı gözlendi. Törenin sonunda, madalya alan ustalar Karagöz, kukla sanatçısı Hakan Aksoy’da kukla gösterisi yaparak, izleyiciler tarafından yoğun alkış aldılar.
KARAGÖZ KUKLA SANATIMIZ
Hayrettin İvgin’in, ara başlığımızdaki isimle-adla yayınladığı kitabından aldığımız bilgiler var. Birlikte bakalım, okuyalım buyrun:
- Karagöz bir gölge oyunudur. Eskiden “gölge hayaletler” anlamına gelen, “Zilli-i Hayal” veya “Hayal-i Zil” adı verilmiştir.
Perde oyunu “Çadır Hayal” adları da verilmekle beraber, bugün, “Karagöz Oyunu’ olarak bilinmektedir.
Dünya gölge oyunlarının; Cava’dan çıktığı veya Hindistan menşeli olduğu söylenmektedir.
Karagöz oyunlarında perde gazeli okumanın bir gelenek olduğunu hatırlamalıyız. Bu konuda, Prof. Ismayıl Hakkı Baltacıoğlu’nun (1886-1978) yazdığı bir gazel vardır sıklıkla başvurulan. Şöyle bu gazel efendim:
1- Bu perde gerçek aleminden düşmüş bin gölgedir,
Bu yer ki, alemin cilvelerinden bir bölgedir,
2- Bu yerde bin ışık olan her türlü yerdedir,
Size zevk-ü sefa getiren işte perdedir.
3- Bu perdede kahramanlık ancak iki erdedir,
Biri Hacivat bendeniz, Karagöz’üm nerdedir?
4- Bu yer hakikate benzer, gölgeden bir beldedir,
Bunun sanatı dildedir, mahareti eldedir.
YAŞAYIP YAŞAMADIKLARI
Karagöz ve Hacivat’ın gerçekte yaşayıp yaşamadıkları tartışılan bir konudur. Karagöz, yuvarlak yüzlü, gözleri büyük, gözbebeği iri ve karadır. Adı zaten bu özelliklerden gelmektedir.
Hacivat üst sınıfın ahlaki değerlerine bağlıdır ve kendini kolaylıkla bu prensiplere uydurulabilmektedir.
GÜNÜN SORU VE CEVABI:
Mehmet Köylüoğlu: Basın, dalkavukluğun neresinde?
İsa Kayacan: Basın, dalkavukluğun zirvesinde!..
***
Sebahat hocanımın yazdıklarından
Prof. Dr. İSA KAYACAN
“Bana yazılan şiirler” adlı bir kitabın yayın hazırlıklarının sonuna geldim. Bendenizle ilgili yazılan şiirlerin gelişi sürüyor. Hele, bazı şair ve ozanlarımız var ki, benimle ilgili yazdıklarını, şiirlerini, ileride yayınlayacakları kitaplarında yer vermek üzere ellerinde tutuyorlarmış… Teşekkür ederim ama, bana gönderin sizde kalan örnekleriyle, yayınlayacağınız kitaplarınızda yine yer verirsiniz… Yoksa yayınlayacağım kitapda yer almaları mümkün olmaz… dedikten sonra, Burdur'dan şair, yazar ve öğretmen, Burdur Araştırmacı, yazar ve şairler Derneği Başkanı Sebahat Gümüş hocanımın benim için yazdığı ve yenilerde söz konusu kitabımda yeralmak üzere gönderdiği şiirlerinden örnekler verelim. Buyurun:
BÜYÜK YAZARIMIZA
Uzunca olan bu şiirin bir bölümü şöyle efendim:
-Siz; bizim derneğimizde,
Açtınız sevgi çiçekleri gibi..
İlimizin al al açan,
Kıpkırmızı gülleri gibi.
İki numaralı şiir Sebahat Gümüş hocanımdan yine bendenizle ilgili.. Burdur Araştırmacı, yazar ve şairler Derneği onursal başkanı oluşum nedeniyle yazılan bir Sebahat Gümüş şiiri. Bunun ilk dörtlüğü, ilk bölümü:
ONURSAL BAŞKAN İSA KAYACAN
-Tefenni'de Ece'de doğdu,
Burdur ilinde büyüdü.
Başkent Ankara'da ışık oldu,
Onursal Başkan İsa Kayacan.
İsmimin başlık olduğu bir başka Sebahat Gümüş şiirinin son dörtlüğünden alarak devam edelim:
-Ankara'dan doğan güneşsin,
Çok kişilerin kardeşisin,
Şairlerin sırdaşısın,
Sen çok, çok büyüksün İsa Kayacan.
BÜYÜK YAZAR İSA KAYACAN
Sebahat Gümüş hocanım bu kez bir başka başlıkla duygularını şiirleştiriyor:
-O'nu derneğimizde buldum,
Heyecandan dona kaldım,
Görüşülmesi çok zor sandım,
Büyük yazar İsa Kayacan.
Son Sebahat Gümüş şiiri. Başlığı: sen, İsa Kayacan. Bunun da bir dörtlüğünü aşağıya alıp noktamızı koyalım efendim:
-Sen yazarsın, şairsin,
Sen gazetecisin, ışıksın,
Sen denizsin, deryasın,
Sen İsa Kayacan'sın..
Teşekkürlerimi, sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim.
GÜNÜN SORU VE CEVABI:
Mehmet Köylüoğlu: Basın, dalkavukluğun neresinde?
İsa Kayacan: Basın, dalkavukluğun zirvesinde!..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder