13 Mart 2009 Cuma

Yusuf Erkan’dan Burdur Gezi Rehberi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Araştırma ve incelemeye yönelik, çalışma-edebiyat alanındaki noktadan yapılan çıkışlar, hareket noktalarıyla ortaya konulanların zorlukları vardır.
Hemşehrim Yusuf Erkan, uzun bir Burdur araştırma ve incelemesinden sonra;
600 sayfalık, “Zamanın Ötesinden Burdur Gezi Rehberi” adlı kitabını, İstanbul’da, Birleşmiş Yazarlar Şairler ve Bestekarlar Derneği yayınları arasında günyüzü görmesini sağladı. Geride bıraktığımız 2008 yılının son aylarında gerçekleştirilen basım çalışmasıyla, Burdurluların, Burdur severlerin ve kültürel çalışmaların içinde bulunanların hizmetine sunulan anılan kitabın önsözü Yusuf Erkan imzasını taşıyor. Uzunca olan önsözün biryerinde Yusuf Erkan;
-“Burdur’un tanıtılması, turizmde daha fazla pay alması, ekonomisinin gelişmesi ve bir arada Burdur insanının bilinçlenmesine, katkıda bulunmasında küçücük bir adım olarak niteleyebileceğim bu çalışmayı babam Bayram Erkan ve annem Azime Erkan olmak üzere tüm Burdurlulara ithaf ediyorum” diyor. Bu cümleler, önsözün sonunda yer alıyor efendim. Düzeltelim.
İçindekiler bölümlerinin ana başlıkları; Burdur, adının kökeni, araştırmalar, tarihçe kalıntılar, Burdur Müzesi, Burdur’daki Müze Evler, Camiler, Türbeler, hamamlar, çeşmeler, kütüphaneler, kiliseler, Burdur’daki arkeolojik kazılar, Yakın dönemdeki yüzey araştırmaları,
-Burdur’dan yurtdışına kaçırılan önemli eserler, Burdur’da bulunan eserlerin sergilendiği müzeler, Burdur’da neolitik dönem, Burdur’un neolotik dönem özellikleri, Burdur’un höyükleri,
- Frigya, Frigya kentleri, Lykia-Lykia kentleri, Pisidia, Pisidia Kentleri, Burdur’daki Nekropoller, Burdur’daki hanlar, Turizm, doğal güzellikler, mağaralar, içmeler, göller, kanyonlar, orman içi dinlenme yerleri, yaylalar, anıt ağaçlar, önemli bitki alanları, Burdur Faunası, rehber, geleneksel şenlikler, geleneksel sanatlar, Burdur mutfağı, vd.
Yusuf Erkan, Burdur’un turizm açısından önemli bir fotoğrafını çekmiş, bu fotoğrafın kareleri içinde neler var onların değerlendirilişini başarılı bir şekilde ortaya koymuş, sayfalara aktarmış. Yine kitap içindeki fotoğrafları, kendi fotoğrafları, Valilik arşivi ve ötekiler şeklinde sayfalara aktarılmış.
Bunları anlatırken, naklederken, ifade olarak sayfaya aktarırken, Burdurlu olduğum için,Yusuf Erkan’ın bu çalışmasından dolayı gururlandığını da bir pay çıkarma ifadesi olarak kaydedeyim efendim.
Yusuf Erkan: 1970 yılında Burdur iline bağlı Gölhisar ilçesinin Evciler köyünde doğdu. 1998 yılında Gazi Üniversitesi, Ticaret ve Turizm Eğitim Fakültesi “Konaklama İşletmeciliği” bölümünden mezun oldu. Halen İstanbul’da “Otelcilik ve Turizm Meslek Grubu’ öğretmeni olarak görev yapıyor. Yusuf Erkan, Burdur’u Burdur folklorunu enine-boyuna incelemeye devam ediyor.
Hazırlamakta olduğum “Burdur Destanı”ndan: Yusuf Erkan: İstanbul’da yaşayan/Turizm eğitimi alan/Zamanın ötesinden/Burdur’u araştıran/Yayınlarla kitaplaştıran/Yusuf Erkan benim.. Bensiz olmaz..
HAFTANIN DÖRTLÜĞÜ (Fatma Uçarlar’dan)
Folklorü bir başka güzel;
Sipsinin sesi, yüreği ezer,
Zeybek oyunu dünyaya değer,
Baki Bey Konağı var Burdur’un..
GÜNÜN DUYURUSU: Okul Müdürü Faden Okatan’dan alınan bilgiye gore; Burdur il’i, Tefenni ilçesindeki Namık Kemal İlköğretim Okulu öğrencileri kitap ve dergi yollamanızı bekliyorlar. Biz gönderdik…
***
Burdur’dan yola çıkarak
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Burdur’dan, Burdurludan yola çıkarak ortaya koyduklarımız. Burdur’dan bize yansıyanlar, Kitaplarda, gazetelerde yer alanlar.
BURDUR’UM SENİ
Burdur ilimize bağlı Gölhisar ilçemizde yaşayan, çağdaş halk ozanı, folklor derlemecisi Osman Akkoç’un “Burdur’um Benim” adlı, başlıklı şiiri, Burdur’u değişik yönleriyle ve yerleşim birimleriyle anlatıyor. Yedi dörtlükten meydana gelen şiirin girişi genellik içinde veriliyor. Şöyle:
Burdur’umu anlatmakla açayım sözümü,
Aklıma gelir durur, salkım salkım üzümü.
Su deposuna çıkar doyururum gözümü,
Şirin, güzel, sevimli Burdur’um benim.
Sonra ilçeler teker teker dolaşılıyor. Yaşilova, Ağlasun, Altınyayla, Çavdır, Çeltikçi, Bucak, bir bir anlatılıyor. Bu şiirin bir başka dörtlüğünde de şöyle seslenilmekte:
-İlçeleri, Gölhisar, Bucak, Tefenni,
Her zaman görmek isterim, mest eder beni,
Karamanlı, Kemer ilçe olmuştur yeni,
Nerelere gitmek istersem, durdurun beni..
Osman Akkoç “Burdur ve İlçeleri”ni de bir başka şiirinde uzunca anlatıyor. 12 dörtlükten meydana gelen” Burdur ve ilçeleri” adlı, başlıklı şiirin ilk dörtlüğünde ki Osman Akkoç duyguları şöyle:
-O ceviz ezmesiyle, rengarenk gülünle,
O şeker fabrikanla, o masmavi gölünle,
Şen şakrak insanınla, baldan tatlı dilinle,
Mısralara sığmazsın, anlatsam Burdur seni…
Fatma Uçarlar’ın dört bölümden meydana gelen “Sende Burdur”u sevdim” adlı, başlıklı şiiri var yazımızın bu bölümünde:
SENDE BURDUR’U SEVDİM
Fatma Uçarlar, Burdur sevgisini, Burdur’a olan bağlılığını, Burdurluya olan yakınlığını, içtenliğini bu şiirde anlatıyor. Anılan şiirin ilk bölümü şöyle efendim:
-Ben sende Burdur’u gördüm!,
O yüzden sevdam sana değildi,
Ben Burdur’u sevdim..
Bakışlarında,
Salda’nın derinliğini,
İnsuyu’nun serinliğini gördüm.
Ben bu bakışları sevdim.
Bu bakışlarda,
Selda’yı sevdim, İnsuyu’nu sevdim…
Son bölümde, gazeteci Mesut Madan’ın Burdur’da günlük yayınlanan 19 Kasım 2008 tarihli Yenigün gazetesinde ki köşesinde” Hoş geldin usta” başlığıyla yazdığı makalesinin girişi:
HOŞ GELDİN USTA
Tefenni’nin Ece Köyü’den çıkıp yazdığı yazılarla Burdur’u tüm Türkiye’yi tanıttı o. O bir duayen. O bir Usta. O Anadolu Basını’nın yıldızı. Bitmek tükenmek bilmez bir hazine o. Yazılarıyla, şiirleriyle bütün Anadolu Basınının can suyu. O bir yazı fabrikatörü.
“Herkes beni Ankara’larda sanır / Burdur’da bir dam çökse içim parçalanır” diyen bir Burdur sevdalısı o. Ama Burdur o’nun kıymetini biliyor mu? İşte bu tartışılır…
Yüzlerce kitap yazdı. On binlerce yazısı gazete ve dergilerde yayınlandı. O mütevaziliğini hiç elden bırakmadı. Yazılarını aksatmadan mahalli gazetelere gönderdi. Kısa bir aradan sonra yazılarıyla tekrar aramızda. Hoş geldin büyük usta İsa Kayacan…
***
Üç şiirle anlatılanlar
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Şiirlerin ortaya koyucuları, şairlerimiz, şairelerimiz. Melahat Ecevit, Isparta ilimiz merkezinden seslenmeye devam ediyor. Yenilerde üç yeni şiiri geldi. 18 Aralık 2008 ve 10 ve 11 Ocak 2009 tarihlerinin taşıyıcıları bu şiirler. Yani üçü de çiçeği burnunda şiirler. Bu şirlerin mısraları arasına dönelim ve kısa kısa bir göz atalım. Buyurun:
BİR MİNDERLİK YER
18 Aralık 2008 tarihinde kaleme alınmış, daha doğrusu bu tarihte bitirilmiş, tamamlanmış. Beş ayrı bölümden meydana gelen bu şiirin girişinde; “Bir zamanlar seninle/Herşey daha güzel olacak derken/Bak, kapımızı güz yelleri çalıverdi erken” mısralarıyla başlanıyor.
O güzelim günlerin keyfinin sürülemediğinin altı çiziliyor, “hep mor çiçeklerini topladık/Umudu dökülmüş bahçelerin” diye devam ediliyor. Mor çiçekler, umudu dökülmüş bahçeler, anlatım zenginliğini sağlayanlar. Ve sonunda şöyle bağlanıyor şiir:
-Pencereden gün ışığı sızmalı derken,
Hani kapattığımız perdeler var ya,
Onları biraz olsun aralı bırakamadık.
Ne yazık ki, özlem çektiğimiz mutluluğa,
Bir minderlik yer ayıramadık..
Duygularının çorak kalacağını anlayamayan insanlar. Anlatma zorluğu içinde olan duygu sahipleri, kalem sahipleri.
HAİN RÜZGAR
Rüzgarın da haini oluyor demek ki. Vardır değil mi? Melahat Ecevit hocanım 11 Ocak 2009 tarihinde yazdığı veya tamamladığı “Hain Rüzgar” adıyla, başlığıyla yazdığı dört bölümlük şiirin ilk bölümünde şunlardan sözediyor:
Bu akşam başka esiyorsun,
Hain rüzgar!...
Bakışların sadece göz ucu,
Belli ki şeytana ters giydireceksin,
Papucu…
Melahat hocanım, “Pencere camlarını kırıp/Döküşün/Hiçbir şey olmamış gibi bir de dönüp/Öpüşün” lerden rahatsız oluyor.
BİZİM GIZ
Melahat hoca altı dörtlükten meydana gelen, Burdur, Isparta ve çevresine ait olan bir yakınlık deyiminden, kan bağı gösteriminden söz ediyor” Bizim gız” diyor. Şiirinin başlığı da bu. “Pembe gül takınmış siyah saçına,/Daha yeni değmiş ondört yaşına/İnce rastık çekmiş hilal kaşına/Kapı gıcırtısına oynar bızım gız” anlatımından sonra şöyle sesleniyor:
-Çıkar orta yerde saçın savurur,
Edalı dönüşü içler kavurur,
Davul-zurna gümbür gümbür vurulur,
Yürek gümbürtüsüne oynar bizim gız..
Bizim gız, ürkektir, ceylan gibidir. Zilleri takınca narin ellerine, döner, döner. İşvesi yerindedir, baygın bakışları çok canlar yakar, sinek vızıltısı karşısında oynar bizim gız.
***
Yeni yeni yazılanlardan
Prof. Dr. İSA KAYACAN

“Bana Yazılan Şiirler” adlı bir kitabın yayın hazırlığı içindeyim ya. Bana yazılan şiirlerden örnekler vermeye o yüzden devam ediyorum, biraz da sıklaştırıyorum sizin anlayacağınız. Bunlardan ikisi daha:
Vefalı, yani gönüllü, yiğit insan İsa bey: Gönlümde sizin için düşündüklerimi yazdım. Aslında siz benim yanımda daha çok değerli ve özel birisiniz. Lütfen hoşgörünüze sığınarak af buyurmanızı ve bununla yetinmenizi rica ediyorum.
Aslında ben hiç kimsenin arkasında methe-mazhar yazı yazmayı ve söylemeyi sevmem. Amma siz olunca bu niyetim aniden değişiverdi. O’da sizleri ne kadar sevip saydığımın nişanesidir. (Türkmen Ozanı, Süleyman Özçelik, İskenderun, 15.01.2009
Prof.Dr. Sayın İsa Bey
*
Aslı Türktür Kayacan’ın soyundan,
Burdur ili güzel Ece köyünden,
Ayrı düşmüş aşretinden, beyinden,
Çarkı felek Seyranında biri var..
*
Can ile cananın Kayacanından,
Aşıklar, ozanlar, pirler şanından,
Üç ile yediler, kırklar ceminden,
Çarkı felek devranında biri var.
*
Bir dem içmiş, ol aşıklar deminden,
Güneş dahi kıskanıyor şeminden,
Taşı sıksan can fışkırır canından,
Çarkı felek hayranında biri var.
*
Türkmen ozanıyım övgü yazarım,
Nokta koyar, bir kalemle çizerim,
İsa beyi, çar köşede gezerim,
Çarkı felek bayramında biri var.
*
Isparta ilimiz merkezinden Melahat Ecevit hocanım, “Bizim gız” başlığıyla yazdığı ve bendenize ithaf ettiği 10 Ocak 2009 tarihli şiiri:
BİZİM GIZ
*Hemşehrimiz, Prof. Dr. Sayın İsa Kayacan’a
*
Pembe gül takınmış siyah saçına
Daha yeni değmiş ondört yaşına
İnce rastık çekmiş hilal kaşına
Kapı gıcırtısına oynar bizim gız
*
Hele bakın ürkek ceylan haline
Zilleri takınmış narin eline
Şal kuşak yakışmış ince beline
Kaşık şıkırtısına oynar bizim gız
*
İşvesi yerinde hava atıyor
Göz süzüp etrafa çalım satıyor
Kıvırıp kıvırıp göbek atıyor
Tabak tıkırtısına oynar bizim gız
*
Bir başka rakseder ritimde sazda
Baygın bakışı can yakar birazda
Çağlayıp coşuyor baharda yazda
Suyun şıkırtısına oynar bizim gız
*
Oyuna doymuyor elleri havada
Çalıkuşu gibi durmaz yuvada
Hamsi balık gibi oynar tavada
Sinek vızıltısına oynar bizim gız
*
Çıkar orta yerde saçın savurur
Edalı dönüşü içler kavurur
Davul zurna gümbür gümbür vurulur
Yürek gümbürtüsüne oynar bizim gız
***
Van’dan Ümit Kayaçelebi’nin şiir dünyası
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Şiirlerinin mısraları arasında gezerek, şiir dünyaları hakkında bilgiler vermeye çalıştıklarımın sayısı, yüzlerle ifade ediliyor. Hatta binlerle denebilir.
Van ilimiz merkezinden seslenen, şiir, yazı ve araştırmalarıyla, dikkat çeken hele TRT Radyolarının dinleme-izleme müdavimlerinden Ümit Kayaçelebi’nin şiirleri arasında, daha doğrusu mısraları arasında bir gezinti yapma isteğim hep ertelendi.
Elimde olmayan nedenlerle erteleyen, ertelemek zorunda kalan benim efendim.
Ümit Kayaçelebi, bir fotoğraf makinesi gibi. Çevresinde olup bitenler hakkındaki tesbitlerini sayfalara aktarıyor. Yumuşak bir anlatımı, anlaşılırlık oranı fazla olan bir sunuş biçimi var.
TSM-THM sanatçılarıyla arkadaş gibidir. Ümit Kayaçelebi. Onlar hakkında bilgiler verir, onlar için yazdıklarını gazete ve dergilerin sayfalarına aktarıp, okurlarıyla paylaşır, bölüşür. Şair,yazar ve gazeteci Ümit Kayaçelebi Sevim Süer’e ithaf ettiği 9 dörtlükten oluşan şiirinin ilk iki dörtlüğünde şöyle seslenmektedir:
-Yıllarca radyoda dinlediğimiz,
Unutmadık, unutulmaz o sesler.
Hepsine muhabbet beslediğimiz,
Unutmadık, unutulmaz o sesler.
*
Korolar yönetti Ahmet Yamacı,
Şemsi Yastıman’la Bayram Aracı,
Halâ hatırlarda Seyfettin Sucu,
Unutmadık, unutulmaz o sesler.
Gelin-Kaynana şikayetleri, gelin-kaynana atışmaları Ümit Kayaçelebi’nin şiirlerinin konusudur, anlatımlarının önemli boyutlarında yer alır, karşımıza çıkarlar. Gelin-Kaynana atışmasında Gelin:
Sabun koydum legene
Bak başıma gelene,
Ben kadar taş düşe,
Kaynana senin tepene
Kaynana durur mu, hemen cevap verir. Hemde böbürlenerek verilen bir cevaptır bu:
Kartal sinek avlamaz,
Köpek kuşa havlamaz,
Aklı olan gelin,
Kaynanaya hırlamaz.
Gelinden şikayeti anlatan şiiriyle, kaynanayı şikayetle anlatılanların imza sahibi oluşuyla Ümit Kayaçelebi, toplumsal sıkıntıların toparlanışını yapmakta, adeta çözüm yolları göstermektedir. Bir başka şiirinde de Van sebzelerinden sözetmektedir.
Bu şiirin ilk dörtlüğü:
-Şimdi sorsam nedir şu gazayağı,
Sen görmedin bilemezsin evladım.
Bir de desem nedir guzu gulağı?,
Sen görmedin bilemezsin evladım..
*
Sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim…
***
Yazılanların içinden
Prof. Dr. İSA KAYACAN
İnsanoğlu, kendisinden söz edilince, hemde ‘olumlu’ söz edilince, biraz şımarır,
Gururlanır, bunların yenileri gelsin ister.
Bu satırların yazarı İsa Kayacan olarak, benim için yazılanların sayısı arttıkça, seviniyor, mutlu oluyorum.
Samsun’dan Ozan Obalı (Mustafa Bilir) 16.07.2008 tarihinde benim için bir şiir yazmış. Hemde yüz yüze gelmediğimiz halde. Kendisi “sizi kırk yıldır ismen tanıyorum” diyor.. Bu tür anlatımların, şiirlerin karşı karşıya gelmeden yazılması ayrı bir anlam getiriyor, farklı bir düşünce ortaya koyuyor. Mustafa Bilir’in (Ozan Obalı’nın) şiiri efendim:
İSA KAYACAN BEY’E
Dokuz yüz kırk üçte Burdur’da doğmuş
Şu dünyaya gelmiş İsa Kayacan.
Ne avuca sığmış ne kaba sığmış
Bir ırmak bir selmiş İsa Kayacan.
*
Güzel-iyi-doğru denilen üçlü
Onunla anlamlı onunla güçlü
Bu kadar sevecen bu kadar içli
Olmasını bilmiş İsa Kayacan.
*
Sanat ve basına kol kanat germiş
Yazıp tam yüz otuz kitaba ermiş
Herkese kalbinden bir parça vermiş
Saygı hürmet almış İsa Kayacan.
*
Yıllar akıp gitmiş, o hiç gitmemiş
Sevgiyi büyütmüş, aşkı bitmemiş
Namerdin dalında bir gün ötmemiş
Mert bağına dalmış İsa Kayacan.
*
Dostluk destanını yazan birisi
Ona hürmetlerin layık irisi
OBALI dünyanın boştur gerisi
Gönüllerde kalmış İsa Kayacan.
*
PTT’nin “İSA KAYACAN ÖZEL POSTA PULU”
Söke ilçemiz merkezinde yaşayan, eğitimci, şair, araştırmacı, yazar Abdülkadir Güler, 01 Kasım 2008 tarihinde, açtığımız, Burdur-Tefenni Ece Köyü’ndeki “İsa Kayacan Kütüphanesi” için yazdığı makalesinin bir yerinde:
-“İnsan neyi ekerse onu biçecektir. Sayın Kayacan, yıllardır bu kitap ve kütüphane uğruna emek veriyordu. Çaba harcıyordu. Yaklaşık 52 yıldır durmadan yazıyor ve yazdıklarını hem ili Burdur’a ve Anadolu’ya gönderiyordu. Daha öncede söylemiştim. Sayın Kayacan sadece sanat ve Kültür bağlamında PTT’ye verdiği paraları bir yere toplasaydı, şimdi Ankara’nın Çankaya’sında lüks bir dairesi olurdu. Ama o, toplamadan ziyade dağıtmayı tercih etti. Halâ bu kültür uğraşı içinde hizmet veriyor.
Aslında PTT Genel Müdürlüğü’nde bir yetkili olsaydım, İsa Kayacan adına bir posta pulu basardım. Bu hizmeti de PTT Genel Müdürlüğü yetkililerinden bekliyoruz. Çünkü İsa Kayacan yayınladığı kitap, gazete ve dergileri Anadolu’ya taşıması konusunda evi ile PTT arasında mekik dokumuş ve binlerce TL yatırmıştır. Bu hizmetler yadsınamaz” dedi.
BURDUR
Uzun süre Burdur’da görev yapan Fatma Uçarlar’ın Burdur şiirlerinden biri, “Burdur” adıyla 12 dörtlükten oluşuyor. Burdur Belediyesi Kültür Yayınları arasında yayınladığımız “Şiirlerle Burdur” adlı kitabımın 26 ve 27 nci sayfalarında yeralan Fatma Uçarlar’ın “Burdur” adlı şiirinden:
-Folklorü bir başka güzel,
Sipsinin sesi, yüreği ezer,
Zeybek oyunu dünyaya değer,
Baki Bey Konağı var Burdur’un.
*
Mehmet Akif vekilin olmuş,
Fakir’in sende doğmuş,
İsa Kayacan sesin olmuş,
İncir Han’ı var Burdur’un.
***
Nurdane Uzun’un şiir dünyası
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Sanat ve edebiyat dünyamızın içinde yeralan, yıllardır, yazdıkları, yayınladıklarıyla dikkat çeken isim ve imzalardan biri: Nurdane Uzun.
Nurdane Uzun Bursa’da yaşıyor, buradan sesleniyor. Yayınladığı kitapları var. Değişik türlerde, genellikle şiir ağırlıklı bu kitaplar.
Yenilerde bana ulaşan bir demet şiiri, çocuk öykülerinden oluşan, Ağustos 2008’de günyüzü gören, okurlarıyla buluşan, buluşturulan “Mavi Kurdele” adlı çocuk öyküleri var masamda. Alp Yayınları arasında günyüzü görmüş 96 sayfalık “Mavi Kurdele’ Nurdane hanımın 13 ncü kitabı.
Öykülerin adları; Mavi kurdele, çorapçı kadın, sakızcı çocuk, Doktor Ahmet, Kurban bayramı, Alabaş, Güvercin dede, Osmanlı kadını, Yavru güvercin, Kediler, Kiraz mevsimi. Nurdane uzun, şiirde olduğu gibi, öyküde, çocuk öykülerinde de anlatım zenginliği ve konuların dağılmadan, toparlanış ustalığı içindeki görünümüyle takdir görüyor.
İlk öykünün girişinden: “Vakit ikindiyi gerilerde bırakırken, sahildeki insanlar da birer ikişer ve gruplar halinde evlerine dönüyorlardı. Deniz dalgasız pırıl pırıldı” cümlesi söylemek istediklerimizin doğruluğunu ortaya koymuyor mu?.
ŞİİRLER
Nurdane Uzun’un şiirlerindeki konu seçimi, anlatım ve bütünlük içindeki genel görüntü, anlatılmak istenilenlerin özelliğini, güzelliğini ortaya koyar.
Bu şiirlerin bazıları, güfte denebilecek durumdadır. Bestekarlarımızın gözden geçirmeleri halinde besteleyebilecekleri şiirlerin, güfte bütünlüğü içinde olanların bulunduğu görülecektir.
“Gülüm” adlı, başlıklı şiir vermek istediğimin örneklerden biri: Şöyle başlıyor bu şiir:
-Kaldırdın başımdan umut tacımı,
İçimde acılar dinmiyor gülüm.
Sardın bedenime gönül sancımı,
Yediğim içime sinmiyor gülüm.
Mor menekşem, Gönül ocağına koy tencereyi, O sahilde bekliyorum, Hasretin içimi yakıp yıksada, iklimler mi yoksa ben mi değiştim?, İkinci bahar, Yeşil gözlü yar, Aşk bahçemde bülbül diye, İlahi, Yaşamayı sevdiren gibi başlıklar verilen, yazılıp, sayfalara aktarılan Nurdane Uzun şiirleri. Bunlardan “İlahi” den:
—Hidayete erenlerden,
Cemalini görenlerden,
Kalbe şefkat verenlerden,
Eyle bizi, eyle Yarab!..
Ve Nurdane Uzun’un bendenize atfen yazdığı “İsa Kayacan Hocam’a” başlıklı 7 dörtlükten oluşan bir şiiri var. Bu şiirin girişi:
-Dolu, boynu eğik başağa benzer,
San’atın mimarı İsa Kayacan.
Gönlünün yanında hiç kalır anzer,
San’atın ustası İsa Kayacan.
Teşekkürlerimi, sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim.
GÜNÜN SÖZÜ: 2009 yılı, Burdur için; “Spor Yılı” olacak. (Resul Alptekin
)

Hiç yorum yok: